16 Ağustos 2010 Pazartesi

Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için işbirliği içerisinde olan sözde karşıt güçler, yapay gündem oluşturarak ayakta durabiliyorlar!

Oyun'un notu: "Yala Ama Yutma" adlı oyunu oynamak isteyen ekibin ve bu oyunun oynanması için mekânını açan kumbaracı50'nin yöneticisi LİNÇÇİ Nilgün Kurt (Telefon: 0532 / 255 55 80) ve onun LİNÇÇİ Altıdan Sonra Tiyatro'lu arkadaşlarının korkaklığından yararlanarak, adı geçen oyunun oynanmasını engelleyenlere "yardım ve yataklık eden" habervaktim.com sitesinden olduğu gibi alıp yayınladığımız aşağıdaki yazıda bulunan Fazıl Say adını, kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, Fazıl Say'ın âdeta derisi gibi vücuduna yapışmış olan SANSÜRCÜ sıfatını link vererek biz ekledik!


***


Biz, daha önceleri defalarca dile getirdiğimiz gibi, ne Ergenekon'dan yanayız, ne AKP'den yanayız... Biz, her şeyden önce, gerçeklerden yanayız!...

Erol Manisalı'nın kaleme aldığı ve habervaktim.com sitesine aktarılmış ve bizim de oradan alıp aşağıda sunduğumuz yazıda SANSÜRCÜ Fazıl Say tam bir "halk kahramanı" gibi gösterilmek isteniyor.

Oysa...

Fazıl Say, su katılmamış bir SANSÜRCÜ'dür!

Fazıl Say, Nâzım Hikmet'in şiirine SANSÜR koymuş bir SANSÜRCÜ'dür!!

Fazıl Say, halkın mutluluğu için değil, Doğuş Otomotiv'in daha çok otomobil pazarlaması için parmaklarını piyona tuşlarında gezdiren bir SANSÜRCÜ'dür!!!

Erol Manisalı, hiç kusura bakmasın ama, öncelikle Fazıl Say biraderimizin SANSÜRCÜ olduğunu bilmeyerek, dersine hiç çalışmayan tembel öğrenci gibi davranıyor.

Yok...

Erol Manisalı, Fazıl Say'ın SANSÜRCÜ olduğunu biliyor da, bu bilgisini SANSÜR ederek, yani OTOSANSÜR uygulayarak, bu SANSÜR gerçeğini yok sayıyorsa, kendisine olan küçücük güvenimizi de sorgulamaya başlarız!

Pek muhterem Erol Manisalı ağabeyciğim, sana sesleniyorum:

Fazıl Say SANSÜRCÜ mü, SANSÜRCÜ değil mi?

Pek muhterem Erol Manisalı ağabeyciğim, bundan böyle "İçinden Fazıl Say geçen" bir yazı yazacağın zaman, Fazıl Say kardeşimizin Nâzım Hikmet'e SANSÜR uyguladığını ve bu nedenle kendisinin tescilli bir SANSÜRCÜ olduğunu belirtmek zorundasın. Bundan sonra, Fazıl Say'ın SANSÜRCÜ olduğunu belirtmeden bir yazı kaleme alırsan, seni de SANSÜRCÜ olarak tescil edeceğim!... (HB)


***


ETÖ'cüleri mest eden 4 sanatçı!


Ergenekon sanığı Erol Manisalı, statükocuların hoşuna giden çıkışlarıyla dikkat çeken ve referandumda 'hayır' oyu kullanacaklarını açıklayan Müjdat Gezen, Tarık Akan, Levent Kırca ve SANSÜRCÜ Fazıl Say'ı öve öve bitiremedi...

Erol Manisalı'nın Cumhuriyet'teki yazısı şöyle:

Sanatçının Duruşu...

Müjdat Gezen, Tarık Akan, Levent Kırca ve SANSÜRCÜ Fazıl Say; birçok sanat insanımız gibi onlar da “belirli bir duruşu” olan sanatkarlar.

Sanatlarını icra etmenin yanında bir felsefeyi, bir yaşam tarzını savunageldiler. Sanatları aracılığı ile toplumla temas kurarken insanlığı, demokrasiyi, özgürlükleri de beraberinde gözler önüne serdiler.

İnsanlarla iletişimin salt bir güldürmece, ağlatmaca ya da sanatı kanıtlama olmadığını ortaya koydular.

Kabare müzikali Hitler faşizminin günlük yaşama yansımalarını çarpıcı bir biçimde sergiler. Lüküs Hayat, Türkiye'nin belirli bir dönemindeki sosyal dönüşümünü bütün çarpıklığı ile ortaya koyar. Gençlik yıllarımızın Hair müzikali ise Let the Sun Shine In ile yeni dönemde aydınlığın önünü açmaya çalışır, küresel ufkun ve yeni gelen gençliğin felsefesini zorlar.

Bunlar toplumsal sürecin iz bırakan yapıtlarıdır. Sanat insanlarının da toplumsal süreçteki yerlerini alabilmeleri için “duruşlarını sergileyerek halkla paylaşmaları gerekir.” Ya da şöyle demek daha doğru olur; kimi sanat insanları toplumsal süreçteki yerlerini alırlar, kimileri de rüzgara kapılıp yaprak gibi savrulurlar ve ileride onları anımsayan bile olmaz.

Müjdat Gezen, Tarık Akan, Levent Kırca ve SANSÜRCÜ Fazıl Say ilk aklıma gelenler, onlar gibi onlarcası var kuşkusuz. Sanat insanları toplumda belirli bir hümanist, demokratik ve özgürlükçü duruşu sergileyerek toplumu uygarlık yolunda besleyip sürükler, öncü olurlar. Picasso, “Guarnica” ile bu bağlamda bütünleştirilerek değerlendirilir. Sanatçılar belirli bir duruş sergilerken hiçbir çıkar kaygıları yoktur. Hatta aksine, bunun için yüklü bir bedel de öderler.

Toplumların tarihsel süreci içinde yalnız fikir ve bilim insanları değil sanatçılar da çok önemli roller oynadılar ve oynamaktalar.

Hitler Paris'i işgal ettiğinde kentteki sanatçılardan kimileri işgalcilerin yanında yer aldı. Daha uzağa gitmeyelim, çok öncesinde, İstanbul'un işgalinde işgalci askerlerle bütünleşen yazarlarımız, çizerlerimiz, sanatçılarımız olmadı mı? İşgalci askerlerle futbol turnuvası düzenleyenler bile vardı.

En trajik olanı Hitler rejiminde, Almanya'da yaşandı. Hitler'e uyum sağlayan sanatçılar oldu: faşizme karşı çıktıkları için cezalandırılan ya da yurtdışına kaçan sanat ve bilim insanları ise çoğunluktaydılar.

Kaçanlardan biri de 1976-1987 döneminde üç defa kendisiyle beraber olma fırsatını bulduğum Prof. Fritz Neumark'tı. Bilindiği gibi kendisi 1933 yılında Türkiye'ye iltica etmiş ve 1979 yılında da Boğaziçi'ne Sığınanlar kitabını yazmıştı. İktisat fakültesi tarafından 2006'da yayımlanan son baskısının önsözünü yazma bahtiyarlığına ulaşmıştım.

Türkiye'deki sanat insanlarının bir bölümü, “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” anlayışı içinde kalmışlardır. Bu tutum “bir duruşu, bir anlayışı kuşkusuz içermez”, dışı yaldızlı içi boş bir sandık gibidir.

Azgelişmiş ve demokrasinin yeterince çalışmadığı toplumlarda bu durum yaygın bir biçimde görülür. Her şeyde olduğu gibi bu alanda da ahlaki ve felsefi bir ayrışma ve farklılaşma ortaya çıkar.

Neden yazıma Müjdat Gezen, Tarık Akan, Levent Kırca ve SANSÜRCÜ Fazıl Say dürtüsüyle başladım? Onlar toplumda hem çok iyi tanınan hem de duruşlarını ve dünyaya bakışlarını açık bir biçimde ortaya koyan sanat insanlarımızın başında geliyorlar.

Böyle bir övgüyü fazlasıyla hak etmiyorlar mı?

(Kaynak: habervaktim.com)


***


İçinde Fazıl Say adı geçen sayfalarımıza bakınız! (OYUN)

Sansürcü Fazıl Say/Genco Erkal

Muhallebi yazarı: 3. Abdülhamid

FAZIL SAY İMDAT!

Say konuşuyor; Büktel değerlendiriyor / 1

Say konuşuyor; Büktel değerlendiriyor / 2

"UNUTMAMAK İÇİN"

Büktel tekrarlıyor!...

Dostlar, Yapı Kredi'nin verdiğini az buldu!

Frankfurt Kitap Fuarı bir mihenk taşıdır!...

Kültür Bakanlığı çanağı yalayıp, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapan Genco Erkal'ın patronu olduğu Dostlar Tiyatrosu, şimdi de İzmir'den parayı götürecek!

Sol sansürcü Fazıl Say, sağ sansürcü AKP'li Ertuğrul Günay'dan hesap sorarken, sanatçı onuruyla değil, pazar payını yitirme korkusuyla hareket ediyor!

Elini, dilini, belini burjuvazinin emrine veren tiyatro esnafı, gençlerin samimi sorularını savuşturmak için, adeta birer "sanatsavar" gibi davranıyor

Bu iddia doğruysa, Kazmacıbaşı istifa etmeli!

LİNÇÇİ Genco Erkal'ın patronu olduğu LİNÇÇİ Dostlar Tiyatrosu, Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın koşulunu yerine getirmek için oyun oynamak zorunda!

Genco Erkal, Tansu Çiller, Talât Sait Halman, Özdemir Nutku, Kerem Kurdoğlu, Ömer F. Kurhan, Boğaziçi Üniversitesi'nde SANSÜRCÜLÜK eğitimi mi aldılar?

LİNÇÇİ olmayan Dündar İncesu, LİNÇÇİ TİYATRONLINE'daki yazısında, LİNÇÇİ "DOSTLAR TİYATROSU'na ve de" LİNÇÇİ "GENCO ERKAL'a teşekkür ederim." diyor!

"Nâzımcılar" Nâzım'a sansüre göz yumacak mı?

Fazıl Say'ı, Charles Bukowski tadıyla eleştirmek!

Fazıl Say, komprador kapitalist "Doğuş Otomotiv"adına parmaklarını tuşlarda gezdirerek kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesini sağlıyor!

Doğuş Otomotiv'in tezgâhtarı, sansürcü ukala Fazıl Say'ın twitter hesabı topluma uymadı!

Doğuş Otomotiv tezgâhtarı, sansürcü, beyaz Türk Fazıl Say'ın arabesk yavşaklığından utanıyorum! (Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz)