30 Ağustos 2010 Pazartesi

Özdemir Nutku, Hülya Nutku, Hasan Anamur, Hasan Erkek, Yusuf Eradam, Nurhan Tekerek gibi tiyatro profesörlerinden destek alan Demirkanlı, üfürüyor!...

.............................LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı


***


Türkiye tiyatrosunun hızla, hem de şimşek hızıyla çürümesine, küflenmesine ve ceset hâline gelmesine çok büyük katkısı olan ve yukarıda fotoğrafı görünen şahsın"(OYUN (يَلْهو / PLAY / GIOCO / играть / παίζω)’nun Sırrı ve Bulunmaz’ın Esnaf Uyanıklığı…" başlığıyla kaleme aldığı aşağıdaki yazı, er yada geç, mutlaka değerlendirilecek.

Bu arada şunu da belirtmekte yarar var; bizim "müdahale yazımız", henüz tamamlanmadığı ve ham hâlde olduğu için, yazım yanlışları içerebilir... (HB)


***


Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, Sayın LİNÇÇİ Gülhan Avşar'ın sahibi, Sayın LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Sayın LİNÇÇİ Ayşe Nalân Özübek'in Yazı İşleri Müdürü olduğu ve AKP'li Sayın Ertuğrul Günay'ın yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı emrinde çalışan Sayın Lemi Bilgin'in yönettiği Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün verdiği reklamlarla beslenen LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin yan kuruluşu, gölgesi gibi hareket edenLİNÇÇİ tiyatrodergisi.com.tr sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık! Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ ada biz link verip, bu adı kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık! Bunun yanı sıra, anlaşılması güç ve okunamaz hamlıktaki yazıyı, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!!!

Yazının hiçbir müdahaleye uğramamış, "tertemiz" ve özgün hâlini okumak isteyenler, aşağıda verdiğimiz linki tıklayabilirler...



***


OYUN (يَلْهو / PLAY / GIOCO / играть / παίζω)’nun Sırrı ve Bulunmaz’ın Esnaf Uyanıklığı…


LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı
30 Ağustos 2010


Ellerinize Ve Yalana Dair

(...)

İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
söz yalan söylüyorsa,
renk yalan söylüyorsa,
ses yalan söylüyorsa,
ellerinizden geçinen
ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.

Nâzım Hikmet

Yukarıdaki şiiri, biz, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın kaleme aldığı "Bulunmaz Sayıklıyor…"
başlıklı yazıyı değerlendirmek için yazdığımız Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'dan Türkçe, Dil Bilgisi, Ahlâk ve Hayat Bilgisi dersleri almasına(!) karşın, adam olamayan Demirkanlı'nın sefaleti... başlıklı yazımızın girişinde "kullanmıştık". Nâzım Hikmet'e ait bu şiirin, adını verdiğimiz yazımıza yakışan bir şiir olması için dakikalarca Google'da arama yapıp, şiirin içerisindeki konumuza uygun düşen bölümü seçmek için, yine dakikalarca emek harcadık. Ancak, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı da, bu şiiri kendi yazısında kullanmayı uygun görmüş!

***

Bulunmaz günde 190-350 gibi sayılarda okunduğunu belirtiyor. Bununla da kalmıyor sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde okunuyoruz diye övünüyor.

Bize ait olan www.tiyatroyun.blogspot.com sitesinin izlenirlilik rakamlarını verdiğimiz gün, "Google Analytics"de hangi rakam varsa onu yayınlıyoruz. Bu rakamlar, bazen 200'ün çok altında olduğu gibi, bazen de 715 olabilmiştir.

Tabi ki bu propagandaya kendinden başka inanan olduğunu sanmıyoruz hatta Büktel bile eminim bıyık altından gülüyordur. Ama bu gerçek dışı saptama Bulunmaz’ı mutlu etmeye yetiyor da artıyor bile.


Bizler de ara sıra okunma raporlarımıza bakarız. Raporlarda Türkiye dışından da girenler olmasına acemiliğimizde biz de şaşırmıştık doğrusu. Hadi Almanya, Hollanda gibi Türklerin yoğun olduğu ülkeler neyse de belki de turist olarak bile hiç Türk bulunmayacak, yerini haritada zor bulacağımız ülkelerden okurlar olması tuhaf gelirdi.

Sizler, zâten herşeyi "ara sıra" yaparsınız. Sizler, bazen yılda bir kez yazı yazar, bazen de bir gün içerisinde iki yazı yazmak zorunda kalırsınız.

Bizler, ne yayıncılığın, ne de hayatın acemisi değiliz. Bizler, Türkiye dışından sitemize girenler olduğunu gördüğümüzde şaşırmayız. (Örnekse bakınız: Ülkemizin tek sosyalist tiyatro sitesi OYUN, tüm LİNÇ KAMPANYASI çabalarına karşın, sadece Türkiye'den değil; tam tamına 95 ülke tarafından izleniyor)

Çünkü...

"Türkiye Türkler'indir!" sözüne pek önem vermediğimiz gibi, Türkler'in "dünyanın her yerinde" yaşadıklarını da biliriz. Bizim sitemiz, birinci sırada Türkiye'den izlendiği gibi, ikinci sırada Almanya'dan izleniyor ve Almanya'da yaşayan "Türkler"in sayısı Vikipedi'ye göre 5.700.000. Hattâ bu nedenle, "Almanya Türkleri" diye bir kavram geliştirilmiş. Üçüncü sırada Amerika var; 2000 yılı sayımına göre "Amerikalı Türkler"in sayısı 117.575. Dördüncü sıradaki Fransa'da 2006 sayımına göre 380.000 "Türk" yaşıyor.

Oysa birazcık kafayı çalıştıran ilk anda şaşırsa da üç dakika gibi bir zaman diliminde bunun sebebini anlayabilir. Yayın alanımız tiyatro olduğu için doğal olarak sık sık yabancı, evrensel isimler de sayfalarımızda geçiyor. Shakespeare, Moliere gibi. Ve tabi o adını sanını duymadığımız, belki de hiç Türkçe bilen bulunmayan ülkenin insanları da Google’da bu kişilerle ilgili bilgi ararken sitelerimiz de listede çıktığı için tıklıyor, giriyor. Sonra da tabi anlamadığı dilde yayınla karşılaşınca hemen arkasına bakmadan çıkıp gidiyor. Bu gerçeği bildiğim için ben bu tür sayıları hiç dikkate bile almam ama yaşam gayesi kendini tatmine ve yakın çevresini aldatmaya dönüşmüş olduğunu sandığım Bulunmaz için Gabon’da, Angolo’da (Angola'da) bile okunuyor olması övünç kaynağı olabiliyor. Ola ki gerçekten inanıyorsa da çok yazık.

Dediğimiz gibi, biz, dünyanın her yerinden izlenebilecek bir durumda olduğumuzu bildiğimizden, ayrıca kafa çalıştırmamızı gerektiren herhangi bir şey yok. "Sitede geçirilen ortalama süre"nin, günümüz (31 Ağustos 2010) itibariyle 3.17 dakika olduğunu ve onlarca ülkeden izlendiğimizi bildiğimiz, elimizdeki kapı gibi "Google Analytics" raporlarına güvendiğimiz için, dünyanın birçok ülkesinde yaşayan "Türkler"e tiyatro bilgisi taşıyoruz. Biz, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne şirin görünmek için yayıncılık yapmadığımızdan, bütün dünyadan izlenme gibi bir çabaya sahibiz.

Hilmi Bulunmaz şark kurnazı ya, esnaf uyanıklığı da var ya… Bunu fark ettiğinden bu yana bu yabancı girişlerini daha da artırmanın yolunu buldu. Sitesinin başına türlü çeşitli dillerde “oyun” yazmak.

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz; akıllıdır, kurnazdır, zekidir. Hilmi Bulunmaz, Kültür Bakanlığı sadakası almadan yaşadığı için, bu aklını, bu kurnazlığını, bu zekâsını halkın yararına, emekçilerin yararına kullanır. Bulunmaz, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yayın yapmaz. Kâzım Şimşek'in çok net bir biçimde ortaya koyduğu gibi, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği www.tiyatroyun.blogspot.com sitesi, asla hileye başvurmaz. (Bakınız:Elektronik mühendisi ve tiyatrocu Kâzım Şimşek, LİNÇÇİ yayıncı ve "yalan makinesi" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yeni bir yalanını daha "yakaladı"!...)

Şimdi neden oyun? Hadi biz safız ya, yedik ya… O ülkelerde de bulunsun bu müthiş tiyatro kaynağı diye düşünüp koydu diyelim. Neden “tiyatro”nun İngilizcesi, Arapçası, Çincesi yok? Bu dillerden tiyatro üzerine kaynak arayanlar bulsun istiyorsan önce tiyatronun değişik dillerde karşılığını koyman gerekmez mi? Hadi tiyatroyun türetmenin karşılığı bu dillerde yok, bunu biliyoruz da oyunu bu dillerde koyarken sitenin yayın kapsamını ondan da doğru anlatan tiyatro neden sadece Türkçe?

Bak canım kardeşim; benim kurduğum bu sitenin adı "TİYATRO" değil; "OYUN"... Senin sitenin adı "TİYATRO"... Senin sitenin web adresi; www.tiyatrodergisi.com.tr ve senin sitenin sol üst köşesinde, "TİYATRO" tabelası var. Benim sitemin web adresi; www.tiyatroyun.blogspot.com ve benim sitemin başlığında "OYUN" tabelası var. Sen, dilersen ve gücün yeterse, diğer dillerden "TiYATRO" sözcüğünün karşılığını bulup, sitenin baş köşesine yerleştirebilirsin. Benim sitemin adı "OYUN" olduğu için, ben, "OYUN" sözcüğünün yabancı dillerdeki karşılığını yazdım. Senin paşa gönlün, senin eskimiş subay gönlün öyle istedi diye, senin dediğin saçma sapan işlere bulaşacak değilim. Benim sitemin yapay bir biçimde "tiraj" kazanması hiç hoşuma gitmez. Ben, "TİYATRO" sözcüğünün yabancı dillerdeki karşılıklarıyla, sitemin başlığını doldurduğumda, tabii ki izlenirliği artar. Ancak, ben, böyle yapay artışlar beklentisi içerisinde olacak kadar alçak biri değilim. Bu tür yapay, şişirme tirajlar elde etmek, ancak Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bütçesini kemirmek isteyen, senin gibi, fare zihniyetli insanlara has bir davranış olur. Bu davranış, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yayın yapanlara bir cankurtaran simidi armağan edebilir. Ne var ki, sosyalist düşünceye hizmet eden biri, böyle davranışlara asla yönelmez. Sosyalist biri, Lemi Bilgin'in vereceği reklâm (sadaka) için kuyruk sallamaz! Böyle davranmak, alçak insanların işidir!!!

Sitemizin adını "Oyun" olarak koymamızın nedeni, 12 Eylül Faşizmi öncesi, bu adla sosyalist ideolojiye hizmet ederek yayın yapan "Oyun" adlı bir derginin yayınlanmış bulunmasıdır. Biz de sosyalist bir mantıkla yayıncılık yaptığımız için, mirasımıza sahip çıkıp "Oyun" adını kullanıyoruz. Biraz değil, fazlasıyla safsın Mustafacığım. Senin yediğin sadakaların haddi hesabı yok. Bizde, Ertuğrul Günay gibi bir Kültür Bakanı ve Lemi Bilgin gibi Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olduktan ve bu adamların emrindeki kurumların sana sürekli olarak sadaka vermesinden aldığın cesaretle, senin tekerine çomak sokan yayıncıların iftirayla, karalamayla, yalan-dolanla engellemeye çabalamanı gayet iyi anlıyorum.

Yanıtını bir aptal bile biliyordur eminiz ama belki aptaldan da kötü durumda olanlar varsa diye açıklayayım. Çünkü internette en çok aranan 4 konudan biri oyundur. Seks, mp3 müzik, video, oyun. Bunu kim inkar edebilir? Bilgisayar başına oturanların yarısından çoğu belki de sadece oyun indirmek, online oyun oynamak için oturuyor. Tabi burada kastedilenin, bu bütün dünyada çok arananın tiyatro oyunu değil eğlenmek için oynanan bilgisayar oyunları olduğunu açıklamaya bile gerek yok. İşte şark kurnazı, esnaf uyanığı Hilmi Bulunmaz da seks, mp3 gibi konuları koyamasa da oyunu en başa ve kocaman harflerle yazarak Arabistan’dan Çin’e dünyanın her ucundan, adını bile duymadığı ülkelerden insanların oyun oynamak için sitesini tıklamasını sağlıyor. Tabi tıklayan giriyor sonra hayal kırıklığıyla çıkıyor. Ama ne önemi var kontör bir tık daha atıyor. Sonra mı? Sonrası malum tam 190 kişi okudu inanmayan gelsin baksın:)

Yirmi yıldır Türkiye tiyatrosunun kanıyla beslenen aptalları kandırmaktan, bu aptalların, kendilerini bir bok sanmalarını sağlamaktan öte hiçbir işlevi bulunmayan Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni ülkemize dayatan, bayat bilgileri yanlış sözcüklerle (Örnekse bakınız: Petersburg skandalı) çürümüş beyinli tiyatro esnafına kakalayan LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, tiyatro kâr hanesinde kendilerine pazar açmak isteyen zavallı andavallılar tarafından (sürekli olarak) adlarının, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi aracılığıyla, piyasa bülbülleri tarafından terennüm edilmesini istedikleri için, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın paspasının üzerinde kıvrılıp yattılar; kapısının önünde ciğer bekleyen kedi pozlarında nöbet tuttular; yağlı kemiklere bakan köpek enikleri gibi sessizliklerini muhafaza ettiler, en kabadayıları, bu derginin vitrininde görünebilmek için oryantal danslar yaptılar. Ancak, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, bu derginin, kapitalizmi ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek için yayınlandığını bildiğinden, bu derginin paspasının üzerinde kıvrılıp yatmadı; kapısının önünde ciğer bekleyen kedi pozlarında nöbet tutmadı; yağlı kemiklere bakan köpek eniği gibi sessizliğini muhafaza etmedi; bu derginin vitrininde görünebilmek için oryantal danslar yapmadı.

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ısrarlı daveti üzerine, bu derginin "yönetim yeri"ne sadece bir kez gitti. Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Yazı İşler Müdürü Ayşe Nalân Özübek'in de hazır bulunduğu bu "toplantı"da, yaklaşık olarak, üç saat "sohbet etti"...

Bu, yaklaşık üç saatlik "toplantı"da, hiç bir "anlaşma", hiçbir "birliktelik" kararı alınmadı. Çünkü Hilmi Bulunmaz sosyalist bir kimlikle bu "sohbet toplantısı"na katıldı. LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, yaptığı iş gereği, yaladığı çanak gereği, kapitalist taraf olarak toplantıda varlığını korumaya çalıştı. Bu arada, o "toplantı"da Ayşe Nalân Özübek'in "bir zamanlar" halk yararına işler yaptığını ve bu yararlılık için "Halkın Yolu"nda yürümüş olduğunu öğrenmek, "Halkın Yolu"nda yürüyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı çok sevindirmişti; Ayşe Nalân Özübek'i, bu nedenle, hâlâ "az" eleştiriyor.

(LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın bir çuval pirincin içerisine saklayarak gizlemeye çalıştığı iftiracılığını, yalancılığını süsleyen yukarıdaki "tehlikeli söylem"in önemli yerinin ne olduğunu bir kez daha anlayabilmek, akıldan çıkarmamak için, lütfen, tıklayınız: Elektronik mühendisi ve tiyatrocu Kâzım Şimşek, LİNÇÇİ yayıncı ve "yalan makinesi" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yeni bir yalanını daha "yakaladı"!...)

LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, perde arkasında sanal yayın yapan Burak Caney'in görevini üstlenmişe benziyor. Perde önünde banal yayın yapan LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, profesör büyüklerinden aldığı cesaretle, içinde bulunduğu kapitalist sınıfa hizmette kusur etmiyor. Burak Caney'in kirlendiğini, pislendiğini, bir boka yaramadığının anlayan LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, artık açık açık kendi adıyla mücadelesini sürdürüyor; çamur atıyor... Attığı çamurun hiçbir yararı olmadığını gördüğünde üzülüp hüzün göz yaşları döküyor. Ancak, çamurun izinin kalacağını bildiğinden sevinç göz yaşları döküyor.

Bu kadar basit konularda bile bu kadar basit aldatmacaları kullanabilen Hilmi Bulunmaz kimi aldatıyor sanıyorsunuz? Tabi ki kendisini… sadece kendisini. Kendi kendini okunduğu hissiyle dolduruşa getiriyor ve bir de “Aşil topuğu” olmanın karşılığı başkalarının da dolduruşa getirmesiyle gazı alıyor, başlıyor sayıp dökmeye o yayın saydığı bloğunda. Bu topuğun bedeni de muhtemelen bıyık altından gülüyor onun bu gazına. Ne zamana kadar mı? Bu hilelere rağmen ancak 300-350 kişinin girip çıktığı siteden daha itibarlı, üstelik de basılı bir dergide kapak olana kadar. Böyle bir fırsat çıktığı anda da günah çıkarıyor ve günah çıkarırken de topuğunu harcayıveriyor, hiç acımadan.

Tescilli iftiracı, tescilli yalancı olan birinin hiçbir sözü ciddiye alınmaz. Ama biz alıyoruz! Neden? Çünkü, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, 1100(!) kişiyi temsil ediyor. Çünkü, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, Türkiye'nin en ünlü tiyatro profesörlerinin ipini elinde tutuyor. Peki, kim bu profesörler? Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Hülya Nutku, Prof. Dr. Hasan Anamur, Prof. Dr. Hasan Erkek, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Prof. Dr. Yusuf Eradam...

LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı ortaya bir yalan atıyor, ortaya bir iftira atıyor, ortaya karışık ve karmaşık bir konu atıyor; koskoca tiyatro profesörlerini bile inandırabiliyor; onları bile kandırabiliyor. (Örnekse bakınız: LİNÇ KAMPANYASI) Aldıkları eğitimin niteliği gereği, zâten boyun eğmeye teşne bu kişilikleri sorgulanabilecek profesörler; kapitalizme karşı olduğu için, kapitalizmin türevi, izdüşümü, zorunlu getirisi yalancılığa da karşı olan Hilmi Bulunmaz'ın dünya görüşü sosyalizmi savunacak değiller ya!...

İşte bu iftiracı, işte bu yalan-dolancı, işte bu LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'ı, hiç utanmadan (utanma duygusuna sahip olsa, zâten iftiracı, yalancı olmazdı), yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, yalan-dolanın yakınından bile dolanmayan sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı karalayabilmek için, işkembeden sallıyor. Söylediklerinin osuruk kadar değeri olmasa da, ben, Türkiye tiyatrosunun en ünlü profesörlerinin yollara döküldüğü bir LİNÇ KAMPANYASI sürecinde, emekçilere ve bu emekçilerin dünya görüşünü savunan sosyalist kişilere karşı sorumlu olduğumdan, bu yalancının ipliğini pazara çıkarmak için büyük bir çaba harcıyorum.

Gelelim, benim sözde "aldatmaca" yaptığım ve bu "aldatmaca" yoluna başvururken; "Tabi ki kendisini… sadece kendisini." aldatmanın ötesine geçemeyen bir "esnaf uyanıklığı" içerisinde olduğum iddiasına. (Bu iddianın ne kadar alçakça bir iddia olduğunu hemen anlayabilmek için, lütfen, tıklayınız: Elektronik mühendisi ve tiyatrocu Kâzım Şimşek, LİNÇÇİ yayıncı ve "yalan makinesi" Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yeni bir yalanını daha "yakaladı"!...)

Kâzım Şimşek'ın somut belgeyle çürüttüğü bu iddianın aldatmacılığı açık seçik ortada dururken, bakalım, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, aynı ayardaki yalanlarıyla koskoca profesörleri kandırmayı sürdürebilecek mi?

LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın bu iddiasına, leş kargaları bile gülmesine karşın, LİNÇ kargaları olarak sahne alan koskoca profesörler, bu yalan-dolana inanmayı sürdürürlerse, bu da onların paşa gönüllerinin bileceği bir iştir. LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı iftira atar, yalan söyler, koskoca profesörler bu iftiraları, bu yalanları, görmezden gelerek desteklerlerse, ben hiçbir tiyatro adamına benzemediğim için, bu koskoca tiyatro profesörlerini yakalarından tutup tarih adlı yargıcın önüne mevcutlu olarak çıkarırım. Yineliyorum, ben hiç kimseye asla benzemem! Ben, bana karşı işlenen suçları bağışlarım; ancak halkıma ve tüyü bitmemiş yetime karşı işlenen suçları asla bağışlamam. Asla, asla, asla!!!...

Madem ki, ben, "Tabi ki kendisini… sadece kendisini." aldatan bir insansam, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, neden bu denli celallaniyor, neden bu denli telâşlanıyor? Biz, hemen bunun yanıtını verelim; bizce, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın yazdıklarını, AKP'li Ertuğrul Günay da, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin de, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu da okuyorlar! LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya, reklâm kisvesi altında "sadaka" veren bu kişiler, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın yazdıklarından etkilenirler de, reklâm kisvesi altında verdikleri sadakayı, mamayı keserlerse, vaaay LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın hâline!!!... Bu sadakalardan, bu mamalardan başka beslenebileceği hiçbir, evet bir kez daha yineleyelim; "hiçbir" ataklığı, becerisi, cengaverliği, çalışkanlığı, devingenliği, efendiliği, fedakârlığı, güvenirliği, hamaratlığı, ışığı, inceliği... bulunmayan bu zavallı, ancak köprü altlarında yaşamaya başlar. Bunu bildiği için, sosyalist değerleri (emekçiliği) dayatan sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a karşı saldırıya geçiyor ve bu sanatçının sanatsal dünyasının imha olması için kampanya bile düzenleyebiliyor. (Örnekse bakınız:LİNÇ KAMPANYASI)

Not: Sonraki yazım Aşil topuğu.

Bekliyoruz!...

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)


***


Ayrıca bakınız:


ÇOK ACAYİP BİR "GECEKONDU": Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panosu!

LİNÇÇİ G. Avşar'ın sahibi olduğu tiyatrodergisi.com.tr LİNÇÇİ imzacıların başını çektiği etkinliğin(?) tarihini bile doğru dürüst yazmayı beceremiyor!

Nasıl olsa, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin ve Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu reklâm adlı "sadaka"yla besliyor!

Gülhan Avşar'ın sahibi olduğu tiyatro dergisini verdiği reklâmlarla besleyen Ertuğrul Günay'ın partisi AKP'ye üye belediye başkanları "EVET"i cıvıttı!

Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazacak!

İstanbul'un "en güzel yerleri"ndeki reklâm panolarını "üç otuz paraya" kiraya veren Devlet Tiyatroları'nın patronu Kültür Bakanlığı, fotoğraf seçecek!

Bir ölüm haberi daha gelecek

Neredeyse yılda bir kez yazı yazan LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın çok önemsediğimiz yeni yazısını yayından kaldırmamasını dileyerek yayınlıyoruz!

Ağzına yeşil bir elma almış kişinin anlamsız fotoğrafıyla süslenmiş LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne abone olanlar Bulunmaz Tiyatro'ya giremez!

Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazıyor!

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, LİNÇÇİ Demirkanlı'ya ortak oldu

-/*^"_'//=)(X%$&?!!!

LİNÇÇİ Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı LİNÇÇİ Üstün Akmen, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ndeki tek kişilik tekkesinde üfürüp duruyor!...

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, kapitalizmin kurallarına SADIK ve sömürü sürecine müdahale etmeyip SEYİRCİ kalan yazarları eleştirmeyi sürdürüyor...

Kapağını, ağzına yeşil elma almış Tuğrul Tülek kardeşimizin süslediği LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, yeşil kapitalin medyası Zaman'da tanıtıldı

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kurup yönettiği Bulunmaz Tiyatro, yirmi yılı aşkındır uyguladığı bir kuralı tiyatro kamuoyuna yeniden duyuruyor...

3.5 yıl önce, Bulunmaz'la Büktel'i kastederek; "Benim için artık bu kişiler yoktur." diyen M. Demirkanlı'nın, Bulunmaz'la Büktel'den başka konusu yok!

Marksist ve doğal olarak ateist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a "oruç tutturan" LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, dezenformasyona devam ediyor hâlâ...

LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, sosyalist sanatçı H.Hilmi Bulunmaz'dan Türkçe, Dil Bilgisi, Ahlâk ve Hayat Bilgisi dersleri almaya başladı(!)