27 Ağustos 2010 Cuma

12 yıl önce Bulunmaz'la Büktel'i kastedip "Benim için artık bu kişiler yok" diyen M. Demirkanlı'nın, Bulunmaz'la Büktel'den başka konusu asla yok!

.............................LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı


Güncelleme 27 Ağustos 2010 saat 19.56: LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı tarafından "dünyaya getirilen" aşağıdaki kanserli yazının ameliyatı, iftardan sonra, sahura dek sürecek! (HB)


***


LİNÇÇİ Demirkanlı, 18 Nisan 2007'de demişti ki:

"Vazgeçtim, ölen kişilerin arkasından, hatta ölüm döşeğindeyken, dizilerde oynadı diye bu kadar arsızca ve utanmadan yazan ve bunu halen övünçle, sıkılmadan ana sayfasına koyan birine herhangi bir şey söylemenin ve adam yerine koyup eleştirmenin, hatta küfretmenin bile anlamsızlığını gördüm ve vazgeçtim, yazımın rezilliklerini uzun uzun anlattığım devamı yok... Biri (Hilmi Bulunmaz) arsızlığına devam ederken, diğeri (Coşkun Büktel) tüm bunları yok sayarak onayladığını ifade etmekte. Benim için artık bu kişiler yoktur. Onlar; Hilmi Bulunmaz-Coşkun Büktel ikilisi bizlere öldükten sonra arkamızdan ya da yaşarken küfretmeye devam edebilir, dilediklerince. Ama ben görmeyeceğim, çünkü artık asla bu lanetlilerin sitelerinde işim olmayacak."

(Kaynak: Mustafa Demirkanlı, "H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel -2 ve son-")


***


Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın değil, bütün LİNÇÇİ tiyatro yayın organı patronlarının, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün "beslemesi" olduğunu her fırsatta dile getiriyor:

Başta LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ T. Murat Demirbaş, LİNÇÇİ Prof. Dr. Hasan Anamur olmak üzere, tiyatro dergisi sahibi ve/ya yöneticisi kaportalı, "insan çakması" kişiler, Devlet Tiyatroları'nı gaza getirmeseler, ikide bir AKP'li Ertuğrul Günay ve Günay'ın emrinde çalışan Lemi Bilgin'le röportaj adı altında "yağ satarım bal satarım, ustam ölmüş ben satarım" şarkısı söylemeseler, Devlet Tiyatroları asla hiçbir varlık gösteremez. Zâten hiçbir zaman halkın çıkarları için değil, fraklı ve/ya arabesk politik görüşlüler için varlığını sürdüren Devlet Tiyatroları, bu yılışık ve LİNÇÇİ tiyatro dergisi sahibi ve/ya yöneticisi zavallılar olmasa, bir saniye bile varlığını sürdüremez!

(Kaynak: Hilmi Bulunmaz, 30 Temmuz 2010, ÇOK ACAYİP BİR "GECEKONDU": Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panosu!)


***


Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, Sayın LİNÇÇİ Gülhan Avşar'ın sahibi, Sayın LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Sayın LİNÇÇİ Ayşe Nalân Özübek'in Yazı İşleri Müdürü olduğu ve AKP'li Sayın Ertuğrul Günay'ın yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı emrinde çalışan Sayın Lemi Bilgin'in yönettiği Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün verdiği reklamlarla beslenen LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin yan kuruluşu, gölgesi gibi hareket eden LİNÇÇİ tiyatrodergisi.com.tr sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık! Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, bu adları kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık! Bir de, Coşkun Büktel'in röportajında bulunmasına karşın, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı tarafından alıntı yapılırken "çöpe atılmış". "Çöpe atılmış bölümler"i belirtmek için kullanılan parantez içerisinde üç nokta=(...) işareti göz ardı edilerek, Coşkun Büktel'in defolu bir yazar olduğu izlenimi uyandırılmak istenen bölümleri, özgün metinden alarak, paragraftaki yerine yeniden yerleştirdiklerimiz sözleri, mor harflerle biz dikkat çektik. Bunun yanı sıra, anlaşılması güç ve okunamaz hamlıktaki yazıyı, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!!!
Yazının hiçbir müdahaleye uğramamış, "tertemiz" ve özgün hâlini okumak isteyenler, aşağıda verdiğimiz linki tıklayabilirler...


***


"Lütfen benim Aşil topuğum(*) olma" ve "yakinda pembe dizi yazmaya baslarsan valla sasirmam:)"


LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı
24 Ağustos 2010


"Ama onlar 'böyle yaptı-lar, böyle etti-ler, bilmem ne' diyerek, hani manavlar yaparlar ya kese kağıdının üstüne (altına) (Coşkun Büktel'in, Doç. Dr. Sema Göktaş'la Yeni Tiyatro Dergisi için yaptığı ve bu derginin 20. sayısının kapak konusu olan röportajda, tümcenin anlamına uygun olarak, "altına" sözcüğünü kullanmasına karşın, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, bu röportajdan alıntı yaparken, tümcenin doğal akışını bile bile bozup, "altına" sözcüğünün tam karşıtı olan "üstüne" sözcüğünü uydurarak, Coşkun Büktel'in yazarlığından kuşku duyulmasını sağlamak istiyor!) çürükleri koyarlar ve üstüne de iki tane iyisini koyarlar, (LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, işine öyle geldiği için, her zaman yaptığı gibi, okurlarını yine eşek yerine koymak istediği için, röportajda bulunan bu söz öbeğini, sanki babasının tapulu malıymış gibi, kaldırıp atmış. Ulan Mustafa, Coşkun Büktel'in bu söz öbeğini, bir çürük diş gibi algılayıp tümceden söküp atmasan, eşek yerine koyduğun ve seni kuzu kuzu dinleyen mankafa okurların bile, senin yaptığın bu sahtekârlığı, kendiliğinden anlayacaktı. Çünkü, o zaman, ortaya, leş kargalarının bile katıla katıla gülecekleri şöyle bir ifade çıkmış olacaktı: "...hani manavlar yaparlar ya kese kağıdının üstüne çürükleri koyarlar ve üstüne de iki tane iyisini koyarlar...") bu çürüklerle dolu bildiriye iki tane de Hilmi (Bulunmaz) hakkında doğru olan, gerçekten gayri insani saydığım benim de, Hilmi’ye de söyledim yazdım da bunları, ‘ben Lale Oraloğlu’nu severdim’ filan dedim, niye dedim yani, ‘insanların arkasından konuşmak zaten gayri insani’, bu yüzden bir kere karşıyım, bu senin aleyhine ve dolayısıyla benim aleyhime çok kullanılabilecek bir şey’ dedim. 'Lütfen benim Aşil topuğum olma', dedim. Evet, özetle bu şeyi aynen söylemiştim. ‘Lütfen benim Aşil topuğum olma’ demiştim. (LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, altı sözcükten oluşan mor tümceyi, sanki babasının tapulu malıymış gibi, sanki bir çürük dişmiş gibi algılayıp, tümceden söküp attığında, ortaya abuk bir durum çıkıyor. Zâten "düzeysiz" bir biçimde seyreden Yeni Tiyatro Dergisi'ndeki röportaj, bu yazıdaki önemli sözleri söküp atma ameliyatı sonrası, âdeta bir sayıklamaya dönüşüyor: "bir şey dedim... bu şeyi aynen söylemiştim.")" (1)

1100 kişi (Düzelteyim bazı kişiler mükerrer girmiş, 1100 değil, 1000 olsun) (Oooha! Çüüüş!! Höst!!! Başta, LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı olmak üzere, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyen alçakların yaptıkları "mükerrerlik alçaklığını", yaklaşık olarak bir yıl bekledikten sonra, -"gözümüzden kaçmış" bahanesini bertaraf etmek için, oldukça uzun bir zaman sonra- ortaya çıkaran kişi Hilmi Bulunmaz'dır. Aşağıda sunduğumuz ve sadece on tane örnekle yetindiğimiz "alçaklık belgeleri", Hilmi Bulunmaz sayesinde ortaya çıktı. LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisinde insanlığın gramı, santimi, zerresi kalmadığı için, Hilmi Bulunmaz'ın bu emeğini de gasp ediyor. Yirmi yılı aşkındır bir Kırım Kongo Kenesi gibi Türkiye tiyatrosunun kanını emen LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, tam bir yavuz hırsız!) , 11 yayın ("11 yayın" değil; 12 LİNÇÇİ yayın; 1 - LİNÇÇİ Mimesis, 2 - LİNÇÇİ Sahne, 3 - LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro..., 4 - LİNÇÇİ TEB Oyun, 5 - LİNÇÇİ Kavuklu, 6 - LİNÇÇİ İATP-G, 7 - LİNÇÇİ tiyatronline.com, 8 - LİNÇÇİ tiyatrodergisi.com.tr, 9 - LİNÇÇİ tiyatrodunyasi.com, 10 - LİNÇÇİ tiyatrom, 11 - LİNÇÇİ Mitos-Boyut, 12 - LİNÇÇİ e-tiyatrom.com... Ulan LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, rakamlarda bile yalan söylüyorsun! Yuh olsun sana! Kaynak mı istiyorsun? Ulan LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı, insan kendi LİNÇ KAMPANYASI sitesine bakmadan yazı yazar mı hiç? Kendi kurdurduğun -ve işi bittiğinde sümüklü bir mendil gibi çöp kutusuna boca ettiğin- korsan www.temiztiyatro.net sitesine bir kerecik olsun bakabilecek zaman bulsaydın, "11 yayın" değil, 12 LİNÇÇİ yayın olduğunu hemen görürdün! Tam bir şabalaksın be Mustafa! Sahi Mustafa, siz LİNÇÇİLER, okuma özürlü bir cemaatin müridleri misiniz?), 9 STK (Üyeleriyle birlikte binlerce…) 44 tiyatro topluluğu (Ulan Mustafa, bu da yalan: "44 tiyatro topluluğu" değil, 42 tiyatro topluluğu: 1 - LİNÇÇİ Absurdtheater, 2 - LİNÇÇİ Adana Sanat Tiyatrosu, 3 - LİNÇÇİ Altıdan Sonra Tiyatro, 4 - LİNÇÇİ Atölye Tiyatro Topluluğu, 5 - LİNÇÇİ Bartın Bölge Tiyatrosu, 6 - LİNÇÇİ Bartın Sanat Tiyatrosu, 7 - LİNÇÇİ BGST Dansçıları, 8 - LİNÇÇİ BGST Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu 9 - LİNÇÇİ Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, 10 - LİNÇÇİ BÜFK Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü, 11 - LİNÇÇİ Derme Tiyatro, 12 - LİNÇÇİ Destartiyatro, 13 - LİNÇÇİ Dostlar Tiyatrosu, 14 - LİNÇÇİ Ege Sanat Atölyesi, 15 - LİNÇÇİ Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu, 16 - LİNÇÇİ Gaf Tiyatro, 17 - LİNÇÇİ İÜ EAT Deneysel Sahne, 18 - LİNÇÇİ Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, 19 - LİNÇÇİ Maan Performans Sahnesi, 20 - LİNÇÇİ Mavi Sanat Atolyeleri, 21 - LİNÇÇİ Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu, 22 - LİNÇÇİ Medea Güzel Sanatlar, 23 - LİNÇÇİ Oda Tiyatrosu, 24 - LİNÇÇİ Oyun Atölyesi, 25 - LİNÇÇİ Oyuncular Birliği Sahnesi, 26 - LİNÇÇİ Samsun Düşevi Oyuncuları, 27 - LİNÇÇİ Sıcakkan Sanat Merkezi, 28 - LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu, 29 - LİNÇÇİ Taşkışla Sahnesi, 30 - LİNÇÇİ Tuncay Özinel Tiyatrosu, 31 - LİNÇÇİ Tiyatro Açıkça, 32 - LİNÇÇİ Tiyatro Ayna, 33 - LİNÇÇİ Tiyatro Akkaş, 34 - LİNÇÇİ Tiyatro Alkış, 35 - LİNÇÇİ Tiyatro Boğaziçi, 36 - LİNÇÇİ Tiyatro Gerçek, 37 - LİNÇÇİ Tiyatro Mie, 38 - LİNÇÇİ Tiyatro V.A.T.T., 39 - LİNÇÇİ Tiyatro Z, 40 - LİNÇÇİ Yenikapı Tiyatro, 41 - LİNÇÇİ Yenişehir Tiyatrosu Altan Erkekli Sahnesi, 42- LİNÇÇİ Zeytinburnu Halk Sahnesi. Ulan Mustafa, biz senin yaptığını yapmayacak, kaynakları saklamayacak, delilleri karartmayacak, sıçtığın bokun -www.temiztiyatro.net- üzerine oturarak, bu boku gizlemene asla izin vermeyeceğiz. Biz, tabii ki kaynak vereceğiz... Biz, tabii ki delil sunacağız... Her türlü alçaklığı, her türlü berbatlığı, her türlü cenabetliği, her türlü şerefsizliği yapmasına karşın, "temiz" sözcüğünün bile ırzına geçmeyi bir görev olarak alanların kolektifi için icat edilmiş korsan sitenin -sıçtığın bokun- adını belirtmekten hiç mi hiç çekinmiyoruz Mustafa kardeşim benim: www.temiztiyatro.net) (oyuncuları, teknik elemanlarıyla birlikte yüzlerce…) (Lan oğlum, ulan Mustafa, Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya kılıklı despot, Kenan Evren bakışlı ordu eskisi, kim bu oyuncular? Bu oyuncuların adları, soyadları, nüfus suretleri, ikâmetgâh senetleri, Cumhuriyet Savcılığı'ndan aldıkları "temiz kağıdı" senin kasanda mı? AKP'li Ertuğrul Günay'ın emrindeki Devlet Tiyatroları'nın verdiği reklâm kırıntılarıyla yaşayan ve bu kırıntılar için arka kapağını Lemi Bilgin'e veren dilenci ruhlu Demirkanlı, kim bu teknik elemanlar? Bu oyuncular, bu teknik elemanlar, LİNÇ KAMPANYASI alçaklığına kendi imzalarıyla katılamayacak kadar korkak, perde arkasından havlayacak kadar şerefsizler mi?) Kısaca yaklaşık 4-5 bin kişi (Oooha! Çüüüş!! Höst!!! Lan oğlum, ulan Mustafa, sen ya sayı saymasını bilmiyorsun yada hiç dayak yememişsin! Ulan Mustafa, lan oğlum, hem Türkiye tiyatrosunun en zayıfısın, hem de şişmansın herkesten! Olmaz, olamaz, olabilemez; Türkiye tiyatrosunda 4-5 bin alçak, 4-5 bin şerefsiz olamaz!!!) ya doğrudan ya da temsilen, önüne gelene hakaret eden iki kişiyi (İsimsiz sapık BURAK CANEY'e ve bu isimsiz sapık BURAK CANEY'i destekleyenlere orrrospu çocuğu diyen iki kişiyi): Hüseyin Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel’i kınadı (Hüseyin Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'e iftira attı!), "küfürsüz yayıncılık yapın" ("İsimsiz sapık BURAK CANEY'e ve bu isimsiz sapık BURAK CANEY'i destekleyenlere orrrospu çocuğu diye seslenmeyin. İftiracı Prof. Dr. Özdemir Nutku'ya iftiracı demekten hemen vazgeçin") dedi. Ne mi oldu? (Ne oldu?) Sadece küfürlerini artırdılar. (Sadece isimsiz sapık BURAK CANEY'e ve bu isimsiz sapık BURAK CANEY'i destekleyenlere orrrospu çocuğu diye seslenmelerinin şiddetini artırdılar.) O…. Ç….. demeye başladılar. (Açık açık orrrospu çocuğu demeye başladılar.) Artık (alçaklığımızın, iftiracılığımızın, şerefsizliğimizin boyutunu büyütmekten başka) yapacak pek bir şey kalmamıştı, sırayla davalar açılmaya başladı, devam edecek gibi görünüyor. (Lan oğlum, ulan Mustafa, sana yıllardır söylüyorum; "kıçın sıkıyorsa, kendi adına dava aç, öyle zavallı LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'la, LİNÇÇİ Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği -OYÇED- Genel Sekreketi gariban avukat Burhan Gün'ü üzerime salma!")
Bu arada, hızını alamayan ikiliden biri diğerini karalamaya başladı. (Kim kimi, ne zaman, nerede, nasıl karalamış lan oğlum?) Büktel, Bulunmaz’ı "gayri insani" olarak tanımladı, hızını alamadı "Aşil topuğu" ilan etti. (Coşkun Büktel, görüşünü söyledi; eleştirisini yaptı ve er geç yanıtını alacak! Ne zamandan beri, eleştiri, "karalama" olarak kılık değiştirdi be öküz oğul?) Bu iki tanıma karşı Bulunmaz sesini kıstı oturdu (Oooha! Çüüüş!! Höst!!! Lan oğlum, ulan Mustafa, bu lâfı baban mı etti: Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazacak!), bir ara karşı çıkar gibi, bir iki satır yazar gibi yaptı, sonra "Bugün yazmaya başladığım ve ne zaman bitireceğimi bilemediğim uzun bir yazı’dan küçücük bir tadımlık sunuyorum..." (Hani belge, hani kanıt öküz oğul?) diyerek ve sonuna "Yakında" deyip, geçiştiriverdi. Lale Oraloğlu’na da küfretme demiştik, (Hani belge, hani kanıt öküz oğul?) Büktel de "gayri insani" bulduğunu açıkladı, hızını alamadı Bulunmaz’ı "Aşil topuğu" yaptı. Yaklaşık on gün geçmesine rağmen, LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu'na sayfalarca hakaretler yağdıracak (Hani belge, hani kanıt öküz oğul?) zaman bulabilmesine rağmen, yazarımız Rengin Aslan'ın (Arslan'ın) (Daha "yazarının" adını bile doğru dürüst yazmaktan aciz bir insan, nasıl oluyor da yirmi yılı aşkındır Türkiye tiyatrosunu kirleten, temiz tiyatral değerlerin ırzına geçen ve bir çaputtan hiçbir farkı olmayan, dergi demek için bin şahit gerektiren "bir şey" yayınlayabiliyor? İftira ve yalan makinesi biri, nasıl oluyor da, dergisinde yazı yazma gafletinde, dalaletinde ve hıyanetinde bulunan "yazarının" adını bile yanlış yazabiliyor? İki sözü bir araya getirmekten yoksun bir şabalak, nasıl oluyor da, Prof. Dr. Hasan Anamur, Prof. Dr. Yusuf Eradam, Prof. Dr. Hasan Erkek, Prof. Dr. Hülya Nutku, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Nurhan Tekerek gibi akademisyenlerin ipini eline geçirebiliyor? Bu şabalak, nasıl oluyor da, zavallı akademisyenleri, "Fareli Köyün Kavalcısı" gibi istediği uçuruma sürükleyebiliyor? Sahi, bu akademisyenlerde hiç mi bilimsel ahlâk yok? Hiç mi insanlığın kırıntısı yok?) Googel'da (Google'da) aranınca onuncu sırada kendi bloğunun çıktığını araştıracak kadar zamanı olmasına (Google'da bu işlemi yapmak için, sadece beş saniye yetiyor!) rağmen "gayri insani" ve Büktel’in "Aşil topuğu" olmaya sıra gelince zaman bulamadıya (Coşkun Büktel'i eleştirmek, sadece beş saniyede çözümlenecek bir iş değil. Coşkun Büktel'i eleştirmek, sadece beş dakikada çözümlenecek bir iş değil. Coşkun Büktel'i eleştirmek, sadece beş saatte çözümlenecek bir iş değil. Coşkun Büktel'i eleştirmek sadece beş günde çözümlenecek bir iş değil!) sığınan Bulunmaz’a onun yaptığı gibi “Büktel’in Aşil topuğu” lakabını tabii ki takmayacağız (Takabilirsin ve ağzının payını alırsın!), günde onlarca kez tekrarlamayacağız (Tekrarlayabilirsin ve ağzının payını alırsın!), arkadaşı bunu uygun görmüş, o da pek karşı çıkmayı düşünmüyor (Yooo! Düşünüyorum ve "tadımlık" olarak sunduğum eleştirimi hazırlıyorum!), düşünüyor da cesareti yetmiyor (Ben, kimsenin, ama hiç kimsenin karşısında yerlere dek eğilip, domalma vaziyetine gelmem! Ben, ne Coşkun Büktel'in, ne Lemi Bilgin'in, ne AKP'li Ertuğrul Günay'ın karşısında domalmam! Ben, arka kapağımı vermek için, reklâm alabilme ihtimalini sevdiğim kişilerin karşısında, Sultanahmet Camii'nin imamının önünde ellerini bağlayan çaresizler gibi asla el pençe divan durup aman dilenmem. Ben, hiçbir konuda dilenmem!!!), kapitalizmin kuralları gereği susmak gerektiğini düşünüyor (Başına kapitalizm kadar taş düşsün! Ulan Mustafa, lan oğlum, benim bedenimin her hücresinde kapitalizme karşı gelme güdüsü var. Ben, "sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, futbolcuyla futbolcu, orrrospu çocuğuyla orrrospu çocuğu" olacak tıynette bir insan değilim!), FOX TV (Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için, halkın afyon yutmuş aslan gibi uyumasını ve rüyasında emperyalizmin cici bir şey olduğunu görmesini sağlayan televizyonlardan biri!)-Kuyumculuk (Benim, 1965 yılından beri mesleğim! Malumunuz, "matbaanın babası" Gutenberg de kuyumcuydu! Kuyumcu olup da, insanlığın gelişimine sonsuz zenginlikler katan birçok insan var! Tabii, geri zekâlı Mustafa, kuyumculukla sarraflığı, yani emekçilikle tüccarlığı birbirine karıştıracak kadar beyinsiz biri. İçki masasından kalkıp bir gün kafasını gökyüzüne kaldırabilecek güce erişse, belki bu geri zekâlı da, kuyumculuğun emekçilikle sanatçılık parantezine sığınmış güzel bir meslek olduğunu algılar!)- elmas kalemleri (Elmas kalem işi yapmak için, büyük bir yetenek ve müthiş bir zekâ gerekir. LİNÇÇİ yayıncı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ipinin ucunda "facebook bataklığı"na ve/ya LİNÇ KAMPANYASI bataklığına inebilecek denli alçalan profesörlerin yapabileceği bir iş değil elmas kalemcilik! Dünyanın en büyük fuarlarına, örnekse Hong Kong, Vicenza, Basel... gibi fuarlara katılabilmek için, beyinsiz Mustafa'nın iğrençliklerine ortak olabilecek denli alçalan profesörlere benzememek gerekir. Bu alanda da devrimci ve evrensel davranışlara sahip olmak gerekir. Ulan Mustafa, senin ipinle LİNÇ kuyusuna inen Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in ne denli yazınsal cahil olduğunu anlattığım yazımı bir kez daha oku ki, nasıl zeki ve nasıl becerikli bir insanla karşı karşıya gelmek zorunda kaldığını bir kez daha anla!)-dizi doktorluğu- ("FOX TV-Kuyumculuk- elmas kalemleri-dizi doktorluğu-" lâflarını yan yana dizip, aralarına birer tire koyunca, Coşkun Büktel=Hilmi Bulunmaz anlamıyla okurları kandırmak, onları eşşşşek yerine koymak istiyorsun. Ulan Mustafa, sen bu numaraları her zaman yapıyorsun. Eskidi artık bu numaralar lan oğlum! Lan Mustafa, bırrrak arrrtık bu ayakları!! Yeni numaralar öğren!!! Şapkadan tavşan çıkar, göğsünde yılan besle, tek elinle düz duvara tırman, freni patlamış kamyon kullanıp pazar yerine dal, hiçbir şey yapamıyorsan pösteki say... Doktoruna sorsan, inan olsun, o da aynı önerilerde bulunacaktır. İstersen, hemen bugün doktoruna telefon aç, konuş. Normal doktor bulamazsan, kendine bir "dizi doktoru" bul! Hem sana, "dizi doktoru" çok yakışır. Üzerine tam oturur. Seni güzel, iyi, doğru gösterir. Yani seni bir insan gibi algılamamıza neden olur!) "kapitalizmin göbeğindeyiz yahu, duralım biraz, şart mıdır zaten karşı çıkmak, zorunda da değilim, canım isterse yazarım" (Sen, kapitalizmin göbeğinde, kalçasında, kıçında, başında, işkembesinde, bilmem neresinde olabilirsin; ama ben, kapitalizmin göbeğine, kalçasına, kıçına, başına, işkembesine, bilmem neresine, fiske, şaplak, sille tokat giren biriyim.) bunu bana aynen böyle söylemişti (Bunu sana aynen böyle söylemişsem, ben, su katılmamış bir orrrospu çocuğuyum. Yok, bunu sana aynen böyle söylememişsem, artık senin ne olduğuna kendin karar ver!) , ispatla derse tanıklarım vardı yanımda (Bunu sana aynen böyle söylemiş olduğumu, ahlâklı, namuslu, onurlu, "Halkın Yolu"nda yürümekten asla vazgeçmeyen ve LİNÇÇİ olmayan birinin tanıklığında ispatlarsan, ben, Taksim Meydanı'nda, hem de megafonla "ben bir orrrospu çocuğuyum" diye avaz avaz ve saatlerce bağıracağım. Ancak, sen, ahlâklı, namuslu, onurlu, "Halkın Yolu"nda yürümekten asla vazgeçmeyen ve LİNÇÇİ olmayan bir tanık bulamazsan, ne yapacağına kendin karar ver!), varsa cesareti inkar etsin. (Söylediklerini, ahlâklı, namuslu, onurlu, "Halkın Yolu"nda yürümekten asla vazgeçmeyen ve LİNÇÇİ olmayan tanıklar önünde inkâr eden, süzme orrrospu çocuğudur!) Bana göre Büktel çok da haksız değil galiba. Bulunmaz, aynen Büktel’in Aşil topuğu ama Büktel kabul etti bu durumu, şimdi şikayet etmesin. Aşil topuğu olarak Bulunmaz’ı seçti, bilerek isteyerek… (Lan oğlum, ulan Mustafa, aynı lâfları söyleyerek, Nevizade Sokağı'ndaki meyhanelerde kafayı bulup sadece Türkiye tiyatrosunu değil, dünya tiyatrosunu da değiştirmeye karar veren zom olmuş geri zekâlı tiyatroculara benziyorsun! Mustafa kardeşim benim, beni, onlarca yıldır söylediğimi yinelemek zorunda bıraktırarak, benim de zom olmuş geri zekâlılara benzememi arzu ediyorsan, bu konuda oldukça başarılısın. Bak ulan Mustafa, ben, sadece bilincimle değil, bilinçaltımla da bağımsızlığı, devrimciliği, sosyalizmi "meslek" edinmiş biriyim. Ben, hiç kimsenin Aşil Topuğu olmam. Ben, hiç kimsenin sikiyle gerdeğe girmem. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün verdiği sadakayla yaşayan biri olacak kadar alçalmadım. Sen, beni LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ şerefsizlerle, LİNÇÇİ orrrospu çocuklarıyla karıştırıyorsun herhalde!)

***

Ayrıca, aşağıdaki satırlar, Büktel’in bir arkadaşına ait, Büktel sitesinde yayımlamış, Büktel’in verdiği yanıtla birlikte alıntılıyoruz… Yazının sonunda da bizim sorumuz var… (**)

\"Biz nasil bir ulkede yasiyoruz :)))))
herkes degisim icinde herkes ama
Sen Coskun abi;
yakinda pembe dizi yazmaya baslarsan valla sasirmam:)
Fazil Say danda 2020 ylinda arabesk album bekliyorum\"
ÖZGÜR SÜLEN 16 Ağustos 2010 (Ekonomist, Yıldız Üniversitesi Oyuncuları eski elemanı.)

THEOPE YAZARINA ANCAK SEFALET Mİ YARAŞIR?

Dizileri yazmayı ve dizilerde oynamayı reddettiğim dönemde, eleştiri yazılarım yüzünden aforoz edildiğim ve tiyatrolara yaptığım başvurular da kabul edilmediği için, yıllarca, AKM\'nin karşısında kitap tezgâhı açarak, herkesin gözü önünde, seyyar satıcılık yapmış ve oğlumla birlikte yarı aç, yarı tok yaşamakla yetinmiştim. O dönemde bir tek kişi çıkıp da iki satır yazarak, Theope gibi bir oyunu aforoz etmenin ve yazarını süründürmenin insanlık dışı bir vandalizm olduğunu kamuoyuna duyurmaya kalkışmadı. Herkes, \"bana ne\", dedi. Ama bir gün gelip kitap tezgahı açmama belediye ve polis izin vermeyince, hiçbir gelirim kalmadı. Bu durumda oğlumla birlikte açlıktan ölmeyi tercih etseydim, kimsenin itirazı olmayacak, kılı kıpırdamayacak ve herkes, \"ölmeyi kendi seçti, bana ne\", diyecekti.

Ne var ki, ben ölmek yerine, oğlumun da oyunculuk yaptığı, dördüncü yılına girecek başarılı dizi \"Arka Sıradakiler”de, idealist bir öğretmenin öyküsünü anlatarak, dört yıldır, hayatımda ilk kez iyi para kazanıp oldukça rahat bir hayata kavuştuğum için, şimdi bana kızıyor, beni pembe dizi yazarı olmakla suçluyorlar. Sanki ölmediğim için ayıp ettiğimi düşünüyorlarmış gibi, artık, \"bana ne\" demiyor, benden hesap soruyorlar. Hem de sırf linççi alçaklar değil, beni seven \"dostlarım\" da...
CB / 17 Ağustos 2010

Sevgili Özgür Sülen, neden Coşkun Abinin arabeskinin yetmediğini neredeyse ifade ederek Fazıl Say’dan bekliyorsun arabeski? Yukarıdaki metin yeteri kadar arabesk değil mi? Çocukluğumuzda izlediğimiz kör olan oğlanla, zengin kızın öyküsü değil mi?

Coşkun Abin açıklamamış ama ben açıklayayım, eski eşinin katkısı, ricasıyla Devlet Tiyatroları\'na girecekti, diğerleri sefalet yaşamıyorsa o da yaşamayacaktı, ama o ne yaptı? Rejisör kadrosundan girmek istedi. Oyun yönetmemiş bir rejisörü kim kadroya alabilir ki? İşte Coşkun Abin bunları anlatmadan, arabesk açlık metinleri yazar ve seni ve diğerlerini kandırır, benim anlattıklarıma da yanıt veremez, Aşil topuğu ile birlikte Rahmi döneminde değil Lemi döneminde başvurmuştum \"sen yalancısın\" derler, Aşil topuğu da Coşkun Abi \"Ha Lemi Bilgin ha Rahmi Dilligil dönemi ne önemi var, sen Devlet Tiyatroları elemanı olmayı kabul etmiş miydin sahiden? demez, diyemez, ilkeler artık fıııstır Aşil topuğu için... (Ben, sana ne diyeyim lan oğlum? Ben, seni kimlere şikâyet edeyim, edepsiz herif? Ben, sana nasıl bir terbiye vereyim, terbiyesiz herif? Ulan Mustafa; çoluk çocuğu, savcılıklara, mahkemelere salan kumpasçı, ben senin gibi bir dangalak herife ne diyeyim? Benim adım Hilmi Bulunmaz. Devlet Tiyatroları'na girmek isteyen adamın adı Coşkun Büktel. Beni, Devlet Tiyatroları'na genel müdür yapmak için bile önümde eğilip domalsalar, ben asla bu domalanlara gözümün ucuyla bile bakmam. Lan oğlum, elmalarla armutları toplama, ayvalarla şeftalileri aynı kaba koyma, sapla samanı birbirine karıştırma. Ben, bir bireyin önderliğinde değil, bir ideolojinin önderliğinde sanat yaptığım için, hiç kimseye asla "Aşil Topuğu" falan demem. Coşkun Büktel, beni "Aşil Topuğu" olarak görebilir. Ancak, yanıtını mutlaka alır. Ben, sosyalist olduğum için, bireyler boyutunda, bireyleri merkeze alan herhangi bir ideoloji geliştirmem. Dolayısıyla, Coşkun Büktel'in Devlet Tiyatroları'na girmek istemesi, onun, benim "Aşil Topuğum" olduğu anlamına gelmez. Yeri gelmişken hemen belirteyim, ben Devlet Tiyatroları'nın şu anda içinde bulunduğu yoz ilişkiler, estetik düzeysizlik, örneğin LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu gibi "çakma yazarlar"a olanak tanıyan durumundan hiç hoşnut değilim. Kemalizmin şımarık çizmesiyle kirletilen Devlet Tiyatroları'nda Coşkun Büktel bile bulunsa, bu kurum asla düzelemez. Bu benim görüşüm. Benim adım Hilmi Bulunmaz. Ben, Coşkun Büktel'in yada herhangi bir başka insanın kimliğiyle dolaşan biri değilim.)
Ama senin önemli bir yanılgın var, Büktel pembe dizi yazmaz, pembe dizi \"doktorluğu\" yapar...

Belki görmemişsindir, doktorluk yaptığı, aslında pembe dizi değil, arabesk dizi yine birinci olmuş, hemen sitesine girmiş... Farkında mısın? Bu sanat değil, aç kalmamak için yapılan bir iş diye düşüyor (düşüyor) değil mi? Sadece işse, biri bunu yapar, yazar, parasını alır, afiyetle yer, bize ne... Ama Çoşkun Abin (Coşkun Abi'n / abin) bunu uzun süre sakladı, ondan da haberin yoktur.

Peki, Sayın dizi doktoru, övünmenin karşılığı ne ola ki? Aşil topuğu, \"ABİ yapma ya, bu kadarını da yapma bana\" demek aklına gelmedi mi sanıyorsun? (Ulan geri zekâlı, lan oğlum, ulan Mustafa, "dizi doktoru" Coşkun Büktel'in hangi haberini sitemde yayınladım ki? "Dizi doktoru" Coşkun Büktel'in "televizyonculuğu"nun neresini, ne zaman övdüm ki aptal şabalak?! Ben, on yılı aşkındır televizyon bile izlemeyen biri olarak, halkı uyutan dizileri, nasıl olur da sitemde -olumlu anlamda- haber yaparım ki, be kuş beyinli?!!!) O kadar çok aklına geldi ki ama hiçbir zaman cesaret edemedi, onun için soramadıi... (Beni, "dizi doktoru" Coşkun Büktel değil, "Theope yazarı" Coşkun Büktel ilgilendiriyor. Beni, halkın uyuması için kotarılan ve iki reklâm arasına sıkıştırılan, tıkıştırılan ve "niyetten bağımsız" olarak kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için kotarılan dizilerin çukuru değil, Theope'nin tırmandığı "Everest" ilgilendiriyor!) Sence neden acaba? (Sence neden, deli oğul?) Var olmalarının nedenini iki yüzlülük üzerine kurmuşlardı, vazgeçemiyorlar... (Tam burada: "Tut sikinden vur duvara!" demek geliyor içimden. Tam burada, şu "fıkra" geliyor aklıma: Çocuğun biri avaz avaz bağırıyormuş; "Baba koş, anamı sikiyorlar!" Baba, bir yandan işiyle ilgileniyor, bir yandan da, avaz avaz bağıran çocuğa akıl veriyormuş; "Kadıya git oğlum!" Çocuk hemen yanıtı yapıştırmış; "Baba, anamı siken kadı!" Bana iki yüzlü diyen alçağa bakın hele. Adam iftiradan "sabıkalı", adam yalancılıktan "sabıkalı", adam tutmuş, bir de bana/bize "ikiyüzlü" diyor. Tam bir "anamı siken kadı" meseli!!! ) Kapitalizmi, emperyalizmi eleştiriyor gibi yaparlar (Eleştirir gibi yapmıyorum, dangalak! Eleştiriyorum. Bir insan, hem Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı çanağını yalamayacak, hem de "kapitalizmi, emperyalizmi eleştiriyor gibi yapar" kılığında göt sallayacak! Olur mu böyle abuk bir durum salak oğul?); biri uluslararası elmas kalemleri ticareti yapar (Ne var bunda? Yasak mı? Kültür Bakanlığı çanağı yalamaktan çok daha onurlu, çok daha şerefli bir durumdur bu! "uluslararası elmas kalemleri ticareti yapmak", LİNÇÇİ olmaktan, iftiracı olmaktan, yalancı olmaktan, alçak olmaktan, orrrospu çocuğu olmaktan çok daha onurlu bir iştir!) diğeri FOX TV\'de doktorluk(!) yapar, hadi bana FOX TV\'yi anlattırma... İşler daha da berraklaşmasın... (Bence, herhangi bir kişi, kuruluş ve kurum hakkında bilgi sahibi olup da, bu bilgiyi halkla paylaşmak yerine, âdeta bir şantaj aracı olarak kullanmaya yeltenmek, tam bir alçaklık, tam bir onursuzluk, tam bir şerefsizliktir! Ne olursun, lütfen, "işler daha da berraklaşsın" canım kardeşim!)

Son olarak, benim sorum:

MEHMET AKAN’A, LALE ORALOĞLU’NA ANCAK SEFALET Mİ YARAŞIRDI, BUGÜN DİZİLERDE OYNAYAN OYUNCULARA ANCAK SEFALET Mİ YARAŞIR? (Yooo! Hiçbir insana sefalet yakışmadığı gibi, Mehmet Akan'a da, Lale Oraloğlu'na sefalet yakışmazdı. Ben, toplumsal anlamda olsun, ekonomik anlamda olsun, düşünsel anlamda olsun, estetik anlamda olsun, hiç kimseye sefaleti asla yakıştıramam.)

(*) Aşil topuğu: En zayıf nokta. (TDK)
(*) Aşil topuğu: Hilmi Bulunmaz (LİNÇÇİ MD) (İftiracı, yalancı: Mustafa Şükrü Demirkanlı)
(**)Dizilerde oynadığı için önüne gelene hakaret etmeyi (Hani belge, hani kanıt?) hak gören Bulunmaz, sıra Büktel\'e gelince suspus olmayı görev saymıştır her zaman, bu durumda Büktel\'in kendisini Aşil topuğum diye tanımlaması da çok aykırı gelmedi bize, zaten kendisinin de pek bir itirazı yok gibi görünüyor. (Ben, "Aşil Topuğu" yaklaşımına itirazım olmadığını nerede beyan ettim? Hani belge, hani kanıt? Tam tersine, "Aşil Topuğu" yaklaşımına itirazım olduğunu beyan ettim. Örnekse bakınız: Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazacak!)

(1) Coşkun Büktel’le “Coşkun Büktel” Üzerine, Sema Göktaş, Yeni Tiyatro Dergisi, Sayı 20,

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)


***


Ayrıca bakınız:

Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazacak!

Hiçbir "birey"in "AŞİL TOPUĞU" olmayı asla kabul etmeyen sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz, sadece "İŞÇİ SINIFININ AŞİL TOPUĞU" olabileceğini yazıyor!

Feridun Çetinkaya gibi su katılmamış bir demokrata göz göre göre iftira atıp, onu, ırkçılığın avukatlığına soyunmakla suçlayan bön Kurhan'dan inciler!

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, LİNÇÇİ Demirkanlı'ya ortak oldu

-/*^"_'//=)(X%$&?!!!

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kurup yönettiği Bulunmaz Tiyatro, yirmi yılı aşkındır uyguladığı bir kuralı tiyatro kamuoyuna yeniden duyuruyor...


***


LİNÇÇİLER, 1100 kişilik liste oluşturabilmek için, olmayan adlar uydurmanın yanı sıra, mükerrer imzalar kullandırma alçaklığını bile göze alabildiler!
(Alçaklığa birinci örnek!)

Mustafa Demirkanlı, Ertuğrul Timur, Can Törtop, Yaşam Kaya gibi LİNÇÇİLER, Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın ifade olanaklarını imha etmek istediler!
(Alçaklığa ikinci örnek!!)

tiyatrodergisi.com.tr, tiyatrom.com, tiyatrodunyasi.com, tiyatronline.com gibi LİNÇÇİ yayınlar, Büktel ile Bulunmaz'a karşı büyük kalleşlik yaptılar!
(Alçaklığa üçüncü örnek!!!)

"Demokratik hak, demokratik hak" diyerek tesbih duası yapan LİNÇÇİLER, Büktel'le Bulunmaz'ın sesini kesmek için mükerrer imza attırma yoluna gittiler!
(Alçaklığa dördüncü örnek!!!!)

Türkiye tiyatrosunu en kılcal damarlarına dek zehirleyen alçakların örgütlediği LİNÇ KAMPANYASI, yalanı örtmek için tıka basa mükerrer imzalarla dolu!
(Alçaklığa beşinci örnek!!!!!)

Bir LİNÇ darbesi girişimiyle Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek isteyenlerin mükerrer imza kullanma alçaklığı!
(Alçaklığa altıncı örnek!!!!!!)

Kullanılmış bir tuvalet kağıdı kadar bile değeri olmayan LİNÇ KAMPANYASI için yeterli imza bulamayınca şaşıran gafiller, mükerrer imza kullandırdılar!
(Alçaklığa yedinci örnek!!!!!!!)

Kirliliği bir erdem olarak kimliklerine ıslak imzalarla nakşeden LİNÇ KAMPANYASI güruhu, mükerrer imzalarla şişirdikleri gayya kuyusunda boğuluyorlar!
(Alçaklığa sekizinci örnek!!!!!!!!)

Duyguları mükerrer, düşünceleri mükerrer, sözleri mükerrer, sohbetleri mükerrer, tiyatroları mükerrer olan zavallılar, mükerrer imza attırma peşinde!
(Alçaklığa dokuzuncu örnek!!!!!!!!!)

Metin Göksel, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin, Duygu Dalyanoğlu, Duygu Uzun, Uluç Esen, Burak Akyunak, Levent Soy, Ömer Faruk Kurhan, Necdet Hasgül..
(Alçaklığa onuncu örnek!!!!!!!!!!)


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi