20 Nisan 2008 Pazar

LİNÇÇİ Pınar Erol, Peter Brook'un adını değiştirdi: Petersburg Skandalı!


Hilmi Bulunmaz
20 Nisan 2008

Demirkanlı'nın "zifirî cehâletine" karşı uyarı tabelamız:


DİKKAT YALAN VAR!


Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve Sansür Makinesi Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) gibi (hiçbir kutsalı kalmamış) ruhsuzlar tarafından yaratılıp üstümüze salınan İftira Makinesi Burak Caney (hela kapısı gibi çift "oo"lu site "sahibi"), kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getiriyor!…


Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın, Türkiye tiyatrosunun yalandan arınması için yaptıkları müdahaleyi anlamsız kılmak adına yaratılan ve Demirkanlı'nın ruh ikizi olan Burak Caney, adeta Demirkanlı gibi düşünüp, Demirkanlı gibi yazıyor. Biz, ne zaman Demirkanlı'ya bir eleştiri getirsek, Burak Caney, anında yeni iftiraları ve yalanlarıyla Demirkanlı'yı "savunuyor". Biz, ne zaman Burak Caney'le ilgili bir iftirayı deşifre etsek, Demirkanlı, dayanamayıp ilk fırsatta bize saldırıyor!...


***


İmdi, genellemeyi bir yana bırakıp, asal konuya gelelim:


Ben, Tiyatro… Tiyatro… dergisinde yapılan bir yanlışı gündeme getirdim: Pınar Erol'un, Ayla ve Beklan Algan'la yaptığı "Alganlar, Tiyatro ve Aşk" (Tiyatro... Tiyatro... dergisi / Nisan 2008) başlıklı söyleşisindeki bir gafı açıkladım. Türkiye tiyatrosunda önemli yeri olan Ayla ve Beklan Algan'la yapılan söyleşiyi önemsediğimden, ilk önce bu söyleşiyi okumak istedim. Ne var ki daha söyleşinin başında büyük bir çam devrildiğini gördüm. Mustafa Demirkanlı'nın sahibi ve editörü olduğu Tiyatro… Tiyatro… dergisinden beklenebilecek bir "çam devirme olayı" olsa da, hayretimi gizleyemedim. Söyleşiyi yapan Pınar Erol nasıl bir çam deviriyordu?...


Ayla Algan, söyleşinin hemen başında, birtakım tiyatro adamlarını sayarken, "Peter Brook"un da adını anıyordu. Ne var ki Pınar Erol, "Peter Brook"u "Petersburg" anlıyor ve öyle yazıyordu. Pınar Erol, tiyatro sanatına çok uzak olduğunu sandığım biri. Bu sanata uzak olan birinin, "Peter Brook"u, "Petersburg" olarak anlaması, bir yanlış değil, bir hatâdır. Her hata gibi, bu durum da yerden yere vurulabilecek bir eleştiriye neden olmayabilir...


Ne var ki Tiyatro… Tiyatro… Dergisi'nin bir sahibi ve aynı zamanda bir editörü var: Her iki sıfatı da kişiliğinde birleştiren Mustafa Demirkanlı… Bir tiyatro dergisi sahibi ve editörü olan bir şahıs için, "Boş Alan" adlı eserinin adı da anıldığı halde, Peter Brook ile Petersburg arasındaki ayrımı fark edememek, tam bir kepazelik, tam bir skandaldır. Ama Mustafa Demirkanlı, (tiyatro dergisi çıkarmaktaki tek amacı, Lemi Bilgin ve Orhan Alkaya’dan reklam alabilmek yani devlet içindeki uzantıları sayesinde devlet sırtından geçinebilmek olduğu için) aslında tiyatroyu bilmeye de, sevmeye de gerek duymayan bir vandaldır. O nedenle Peter Brook yerine Petersburg yazılmasındaki gafın ayrımına bile varmamış; böylelikle, yalnızca kendi zifiri cehaletini değil, ülkemizdeki tiyatro yayıncılığının yürekler acısı düzeysizliğini de bir kez daha gözler önüne seren ibret verici bir skandala imza atmış. (Bakınız: Pınar Erol, "Alganlar, Tiyatro ve Aşk" Tiyatro... Tiyatro... dergisi, Nisan 2008. Derginin sahibi ve editörü: Mustafa Demirkanlı.)


Bizim uyarı yazımızdan sonra (Bakınız: "Petersburg nedir?...") Mustafa Demirkanlı, her zaman yaptığı gibi, önce eleştiriyi görmezlikten geldi ve ardından, ruh ikizi Burak Caney imzasıyla, yanlışı önemsizleştirmeye ve kamufle etmeye yönelik yalanlarla örülmüş (apaçık yalanlarla, düpedüz yalanlarla, bir dilim ekmek kadar somut yalanlarla örülmüş) bir yazı yayımladı yada yayımlattı: Aşağıda o yalanları teşhir ediyoruz:


(Kırmızı renkli ve yatık harfli tümceler Burak Caney'in yalanlardan örülü savunma yazısından aktarılmıştır. (Bakınız: “CEKHOV'DAN PETER(S)BROOK VAKASI”.) Diğer ifadeler ise, yalanları teşhir ederek dezenformasyonu engellemek görevimiz gereği bizim tarafımızdan yazılan ifadelerdir.)


CEKHOV'DAN PETER(S)BROOK VAKASI


İftira Makinesi Burak Caney, her zamanki gibi, görevini yerine getirmek için kolları sıvamış ve yukarıdaki yalan başlığı imal etmiştir!...


Konuya "Fransız" okurların algılamasının olanaksız olduğu yukarıdaki yalan başlığı açımlamak da bize düştü! (Okurların dezenforme edilmesine izin veremeyeceğimiz için bu iğrenç ve gereksiz yalanları teşhir etmek zorunda kalıyoruz, Değerli mesaimizi bu ahmaklık ve alçaklıklara ayırmak zorunda bıraktığı için Burak Caney denen orospu çocuğundan nefret ediyoruz.) Öncelikle "CEKHOV" sözcüğünü ele alalım. Böyle bir sözcüğün hiçbir yerde kullanıldığına rastlamadık. Böyle bir sözcüğü "biz de" hiçbir zaman kullanmadık. Ne var ki, tam bir iftiracı ve orospu çocuğu olan Burak Caney, yazısının başlığına koyduğu ilk sözcüğü (CEKHOV) bizim yazdığımızı iddia ediyor. Ana sayfasındaki anons başlığında da, metnin başlığında da, metnin içinde de (cekhov) diye uyduruk bir kelime ortaya atarak, bu uyduruk kelimeyi bize mal ederek, bizim de hata yapabildiğimizi söylüyor ve böylelikle tartışmanın konusunu değiştirerek, Peter Brook ile Petersburg skandalını önemsizleştirmeye ve kamufle etmeye çalışıyor. Böyle bir yalancıya, iftiracı ve orospu çocuğu demekten başka elimizde hiçbir silah yok!...


Yine başlıkta bulunan "PETER(S)BROOK" sözcüğüne gelince… Bu sözcüğe de, orospu çocuğu Burak Caney'in kullanımının dışında, hiçbir yerde rastlamadık. Pınar Erol ne diyordu? "Petersburg". Ayla Algan ne demişti? "Peter Brook". "PETER(S)BROOK" nereden çıkıyordu? Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın piçi İftira Makinesi Burak Caney'in ağzından / klavyesinden!... Peki Burak Caney bu kelimeleri uydurmaya niçin gerek duyuyordu? Kafa karışıklığı yaratıp, Mustafa Demirkanlı’nın zifiri cehaletinin bir dilim ekmek kadar somut zifiri cehaletinin kanıtı olan Petersburg skandalını kamufle etmek, önemsiz göstermek için… Peki Mustafa Demirkanlı’nın zifiri cehaletini örtbas etmek için bütün bu gayretkeş yalanlara Demirkanlı’dan başka kim tevessül edebilir? Tabii ki ancak, Demirkanlı’nın kendi kadar yakını olan, ruh ikizi Burak Caney… Zaten hela gibi çift “oo”lu tiyatrooyun sitesi bu pis işler için (bu günler için) kurulmamış mıydı?...


Burak Caney, hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinde kullandığı o başlığın hemen altına şunu yazabiliyordu:


Sizce de, Eleştirilecek çok daha önemli konular yok mu tam da şu sıralar?


Tiyatroyu sanat olmaktan uzaklaştırmak için imha hareketini yalanlarıyla besleyen Mustafa Demirkanlı'nın piçi ve orospu çocuğu Burak Caney, tiyatroyu sanat yapabilmek adına ömrünü yatıranlara iftira atabilmek için her yola başvuruyor. Tiyatronun en önemli sorunu olan yalan / yanlış düşüncelerin üstünü örtme görevlisi olarak yaratılan Burak Caney, üzerinde durduğumuz facia boyutundaki yanlışın görünmemesi için, "maymuna bak" diyor!...


Not: Mavi ile güncelleme eklemmiştir.


Bu sabah Hilmi Bulunmaz'ın sitesinde ele aldığı bir konu var.

Onun ardından aynı konuyu Coşkun Büktel'de alıntı yaparak dile getirdi.
Bu Tiyatro Dergisinde yapılan önemli bir yanlışlığa ilişkindi.
Peter Brook Petersburg olur mu?
Olmaz elbet. olmamalı.
Hele ki bu bir sanat dergisi, hele ki tiyatro dergisiyse. Üstelik de konu Peter Brook gibi önemli bir isimse. Peki olur mu böyle bir hata?
Dedik ya olmamalı. Ama oluyor. En büyük medyamızda da başbakan'ın adına dek yanlış yazdığı oluyor elbet. Bazen bilmemezlikten, bazen redaksiyon hatası, bazen dikkatsizlik, bazen karacahillik ve daha ne mazeretler aklınıza gelirse.

Mustafa Demirkanlı'nın yanlışını, Pınar Erol'a mal etmemeye özen göstererek yazdığımız yazıyı, Demirkanlı'nın piçi ve orospu çocuğu Burak Caney, "hata" ile sınırlayıp, Demirkanlı'nın üstünden sıyırıp Pınar Erol'un üstüne sıvamak istiyor. Ne var ki, biz buna izin vermeyiz. Pınar Erol'un hakkını bile Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı ve onun ruh ikizi İftira Makinesi Burak Caney'e karşı da savunmasını biliriz. Pınar Erol açısından baktığımızda, ortada yalnızca bir hata, Pınar Erol’un birikiminin yetersizliğini kanıtlayan bir "hatâ" söz konusu… Ama tiyatro yayıncılığından ekmek yiyen, devlet reklamlarıyla “beslenen” bir tiyatro dergisi editörü ve sahibi açısından baktığımızda, tam bir skandal söz konusu… Tiyatro bahsinde Demirkanlı kadar “zifiri cahil” bir başka tiyatro yayıncı ve editörü bulmak bizim ülkemizde bile zordur. Lemi Bilgin ile Orhan Alkaya, reklam vermek için neden ille yalnızca Mustafa Demirkanlı’yı seçiyor? Bilgin ve Alkaya için, “zifiri cehalet” reklam vermelerinin gerekli ve yeterli şartıysa, neden Yaşam Kaya’ya da reklam vermiyorlar? Shakespeare’in 14. Yüzyıl’da yaşadığını sanan (Bakınız: Büktel, "Yaşam Kaya, 'İngiltere basınında yazan ilk Türk tiyatro eleştirmeni' olmakla övünüyor") Yaşam Kaya’nın, cehalet bakımından, Demirkanlı’dan fazlası var eksiği yok. Neden reklamları yalnızca Demirkanlı alıyor? Kariyerinde belgelenmiş düzinelerce yalan bulunduğu için mi? (Bakınız: "Demirkanlı yalanları") Alkaya’nın dergi yönetim kurulundaki kankası olduğu için mi? Bilgin’e plaket verdiği için mi? (Bakınız: "Alavere-dalavere / 1") Eğer reklam vermeniz için ille cahil lazımsa, devlet olanakları ancak cahillere peşkeş çekilecek diye bir kural varsa, neden yalnızca Demirkanlı’ya reklam veriyorsunuz?...


Konuyu saptırmak için; "büyük medyamız”dan, "redaksiyon hatası"ndan, "dikkatsizlik"ten, "karacahillik"ten dem vurarak, yedi takla atan Demirkanlı'nın piçi ve ruh ikizi Burak Caney, boka sardıkça, işin içinden çıkamıyor...


Örneğin Türkçe'yi en iyi kullanan yazar olarak kendini lanse eden Coşkun Büktel'in "çok şey"in ayrı yazıldığını bilmediğini iddia etmek doğru olmaz tabii. Bir hatayı eleştirirken, insan kendi de hata yapabiliyor, hem de eleştiri yaptığı yazıda.


Doğru. Coşkun Büktel, Türkçe'yi en iyi kullanan dramatik yazar, Theope de Türkçe'de yazılmış en iyi oyun... Ama Coşkun Büktel bile, birkaç dakikalığına da olsa Internet'in azizliğine uğrayıp "çok şey" diye yazdığı ifadeyi, "çokşey" olarak yayınlanmış bulabiliyor. Yazım sırasında yapılan düzeltmeler nedeniyle satır düzeninin değişmesinden kaynaklanan bu teknik sorun, yayından sonraki birkaç dakika içinde, hiç kimsenin uyarmasına gerek kalmaksızın, düzeltildiği halde Burak Caney'in gözünden kaçmamış. Caney'in bizi çok sıkı izlediği belli. Ama yaptığımız yazım hatalarını hemen düzeltmiş bile olsak, Caney'in okurlara anımsatması Petersburg skandalını örtmesi için elbette yeterli olmayacak. Biz bir yazıda onlarcası bulunmadıkça, yazım hatalarını eleştiri konusu bile yapmıyoruz. Tıpkı Caney'in bu yazısındaki yazım hatalarına da değinmek gereğini duymadığımız gibi. (Caney'in sadece hemen aşağıda aktardığımız birkaç satırlık ifadesinde bile iki yazım yanlışı var.)


Bazen de (bazıları için) az bilinen isim oldumu düzeltme meraklısı çok olabiliyor. Matbaadaki bir aklıevel dahi aklınca hata görmüş gibi müdahale edip aklınca(!) düzeltebiliyor da. (Başımıza geldiği için yazıyoruz)


Demirkanlı'nın ruh ikizi Burak Caney'in, hangi matbaada, hangi durum başına gelmiş? Bunu da açıklasa, çok seviniriz. Yoksa, Tiyatro… Tiyatro… dergisini basan matbaada mı başına bir iş gelmiş!!!


Amacımız asla Tiyatro Dergisi editörü Mustafa Demirkanlı'yı temize çıkarmak değil.


Yalan!!! Bu konuyu örtbas etmek için Mustafa Demirkanlı bile ancak sizin kadar yalan uydurabilir. Bu konuyu örtbas etmek için Mustafa Demirkanlı bile ancak sizin kadar gayret gösterebilir. Amacınız tam da bu!!! Skandalı önemsiz göstererek ve “canbaza bak” deyip dikkatleri “Cekhov”a yönelterek Demirkanlı’yı temize çıkarmak… Amacınız, ruhsal amcanızın oğlu Demirkanlı'yı temize çıkarmaktan başka hiçbir şey değil!!! Bundan böyle Burak Caney yazarken, parantez içinde (Mustafa Demirkanlı) mı yazmalıyız?!!!


Hele ki siz bir tiyatro dergisinde sıfatınızı patron, yayıncı vs değil de "editör" olarak koymuşsanız bu tür editoryal hataralardan birinci derece sorumlusunuz demektir.


Önemsiz göstermeye çalışmanız boşuna: Ortada bir "editoryal hata" değil, bir “editor yanlışı”, “zifiri cehaleti” kanıtlayacak kadar önemli bir “editor skandalı” var. (Peter Brook, günümüzde “tiyatro yönetmeni denince akla gelen ilk isimdir ve bir tiyatro editörünün, “Boş Alan” adlı kitabın adı verildiği halde Peter Brook ile Petersburg’u ayıramaması; bir tarihçinin, örneğin, İlber Ortaylı’nın, “Nutuk”un adı verildiği halde, Atatürk ile Petersburg’u ayıramaması kadar vahim bir skandaldır.) Nasıl ki götüne güvenen borazancıbaşı olursa, gözüne ve birikimine güvenen de editör olur. Gözü ve birikimi olmayan ise ne editor olmalı ne de dergi yayınlamalı. Hadi o haddini bilmedi ve kamu reklamlarından çöplenebilmek için; hiçbir kuşe kağıdın, hiçbir cilanın örtbas edemeyeceği zifiri cehaletine aldırmadan dergi yayınladı diyelim; peki Lemi Bilgin ve Orhan Alkaya gibi kamu yöneticileri, hangi diyet borçları yüzünden, bu zifiri cehaleti halkın parasıyla besliyorlar?...


Her halukarda hata hatadır kimden ve neden kaynaklanır kaynaklansın editör sorumludur ve umuyoruz ilk sayıda düzeltme koyarak biraz da olsa telafisine gider.


Yanlışı (hata değil!...), düzeltmek için derginin yeni sayısını beklemeye gerek yok. Internet'te yayın yapan www.tiyatrodergisi.com.tr sitesinde ve daha sonra Tiyatro... Tiyatro... dergisinde şöyle bir açıklama yayınlanabilir:


"Tiyatroyu sanat haline getirmek için büyük çaba harcayan Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın değerli uyarıları sonucu, ben Tiyatro… Tiyatro… dergisi editörü Mustafa Demirkanlı yaptığım yanlışın vahametini fark ettim. Okurlarımızı, daha fazla eşek yerine koymamak için, Hilmi Bulunmaz’ın uyarı yazısını dergimizin bu sayısında yayınlıyor ve bundan böyle sansüre en azından Bulunmaz ve Büktel kadar karşı olacağımızı ilan ediyor ve başta Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz olmak üzere, tüm okurlardan özür diliyorum. Mustafa Demirkanlı / Tiyatro... Tiyatro... dergisi editörü."


Bir de tartışmalı adlandırmalar vardır. Örneğin bu yukarıdaki hatayı vurguyla büyük bir haber olarak ele alan Hilmi Bulunmazın sitesinde hemen bu hatanın altında bir başlıkta "Cekhov" dikkatimizi çekiyor.


Öncelikle şunu belirtelim:


"Petersburg nedir?..." yazımız www.tiyatroyun.blogspot.com sitesinde yayımlandı. Yukarıdaki video ise diğer sitelerimizde. Burak Caney'in bu yazısı yayımlandıktan sonra, yukarıdaki videoyu www.tiyatroyun.blogspot sitesine de koyduk. Henüz yayımlanmamış bir videoyu, yayımlanmış gibi göstermek, ancak orospu çocuklarına mahsus bir uygulamadır. Daha yukarıda da belirttiğimiz ve Burak Caney'in hela kapısı gibi çift "oo"lu sitesinde de yayımlandığı gibi, ben "Cekhov" yazmadım. "Ç" ile "Çekhov" yazdım. Göz göre göre yalan söylemek ancak Demirkanlı ve Burak Caney'in işi olabilir!...


Bilindiği gibi yaygın olarak kullanılan Anton Çehov'dur.


Bu arada, bir şeyin yaygın olarak kullanılması, o şeyin doğru olarak kullanıldığı anlamına gelmesi iddiası ilginç…


Google da arama yaptığınızda 642.000 yerde Anton Çehov şeklinde,


sadece 443 yerde ise Anton Çekhov olarak bulmanız mümkün.


Eee!... Yani "Cekhov" olarak kullanılan hiçbir yer yok. Ben böyle bir sözcük kullanmıyorum. Benim kullanmadığım bir sözcüğü, ben kullanmışım gibi hem metnin başlığında, hem metnin içinde, hem de anons sayfasında lanse etmek nedir?... Her türlü tepkiyi göze alarak söyleyeyim; orospu çocukluğudur!!!


Tabi az da olsa başka yazılarda da Çekhov kullanılışına rastlıyoruz. Ama yazarın kendi el yazısı ile kalıbı alınıp basılmış hatıra paralarda bile el yazısı ile Cehov'u görünce daha Çekhov olarak ısrar etmek çok anlamlı değil tabi. Hele ki özel isimler zaten Türkçeleştirilmez yada dilden dile değiştirilemez, okunduğu gibi yazılarak da değiştirilemez. Anton Pavloviç Çehov hatırı sayılır tüm yayınlarda bu şekilde geçmektedir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Anton_%C3%87ehov


Kendi dilinde "Чехов" diye yazılıp, Rusça ve doğrusunu bilenler tarafından "Çekhov" diye okunur... Yaygın olmaması önemli de değildir, konumuz da değildir. Unutmayalım: Konumuz, Demirkanlı’nın “zifiri cehaletini” kanıtlayan Petersburg skandalı


yazar adı) da tartışılabilir tabi. Kısaca bir hataya işaret ederken (bir yazar adı) bir başka hatalı kullanımda (bir başka ve daha tanınmış yazar adı) da tartışılabilir tabi.


"Maymuna bak!" deyip, insanın cebindeki parayı çalan hırsızdan bir farkınız yoksa, niyetiniz Mustafa Demirkanlı'nın zifiri cehaletini belgeleyen Peterburg skandalını örtbas etmekse, Peter Brook'u bırakıp tartışmayı "daha tanınmış yazar adı"na saptırmanız mümkündür tabii. Siz (Demirkanlı, 3. Abdülhamid, Burak Caney), daha ne hokkabazlıklar yapmadınız ki!... Bu maymunluğunuz, yaptıklarınızın yanında solda sıfır kalır. Çok masum kalır!!!


Bizim amacımız Demirkanlı = Bulunmaz+Büktel kıyaslaması yapmak değil.


Böyle bir kıyaslama yapamazsınız!... Demirkanlı=Yalan Makinesi… Bulunmaz=Sosyalist sanatçı… Büktel=Türk tiyatrosunun Everest’ini yaratan adam… (Bakınız: TÜRKİYE TİYATROSUNUN "EVEREST"İ)


Yada Bulunmaz ve Büktel'e "Bulduğunuz her hatada bir kez daha kıyamet koparıp zaten defalarca yazdığınız aklına gelen bütün kusurları bir kere de bu vesileyle araya sıkıştırıyorsunuz sizi uyanıklar, fırsatçılar" demek değil amacımız.


Böyle bir şey diyebilme hakkına sahip olmanız kolay değil. Peter Brook’u bilmediğiniz için, tiyatro dergisi çıkaran bir dergi editörünün Peter Brook’u bilmemesinin ne anlama geldiğini de bilmiyorsunuz. Ama siz bilmiyorsunuz diye, biz saatimizi zifiri cahillere gore ayarlayacak değiliz elbette! Bu konuda, bilenlerin tepkisini vereceğiz. Konunun önemini hissettireceğiz! Hissetmek istemeyenler de hissetsin diye, evet, gerekirse kıyameti koparacağız. Tiyatroyu bilenler, bizim bu konuda niçin kıyamet kopardığımızı gayet iyi anlıyacaktır. Tiyatro mücadelemizi, yalancılar, sansürcüler, iftiracılar, orospu çocuklarının hoşlanacağı tonda sürdürmek zorunda değiliz...


Peki nedir amacımız?


Tek bir amacınız var: Okurları dezenforme etmek!!! Zifiri cehaleti ve iftirayı okurlardan saklamak ve devlet içindeki uzantılarınızla işbirliği halinde, devlet olanaklarını sömürmek...


Ortada konu edilecek çok daha eleştirel dönüşümler yaşanmakta.


Somut bir örnek verebiliyor musunuz?... Hayır!... Asla!... Yalana, sansüre, iftiraya ve facebook bataklığına batmış kişiliksiz kişilerden örnek beklenemez!... O dediğiniz “dönüşümler” konusunda gerçekçi, belgesel, inandırıcı eleştirileri de, yine ancak ve yalnızca, biz getiriyoruz zaten. (Örneğin bakınız: Büktel, "GARP CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY SÖYLEMEYE GEREK YOK")


Boyalı medya gibi tiyatro yayıncılığımızın da hızla iktidarın dümen suyuna savrulduğu görülmekte.


Zaten her zaman öyleydi. Yine öyle olacak. Sadece Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın siteleri "iktidarın dümen suyana savrul"muyor...


Eğer Mustafa Demirkanlı eleştirilecekse ortada o kadar güncel ve önemli doneler var ki bir dizgici hatası, bir yazar hatası yada editörün atladığı bir hata her ne sebep olur olsun bir sonraki sayıda düzeltilip telafi edilebilir.


Petersburg konusunda düzeltme bir dakikada yapılabilir. Ama o yanlışı yapan “zifiri cehaleti” gidermek için yıllar gerekir, o yanlışın ardındaki iğrenç zihniyeti tedavi etmek için ise, sonsuzluk bile yetmez. Bu yazıları, o zihniyeti tedavi etmek umuduyla değil, okurları o zihniyet tarafından dezenforme edilmekten kurtarma amacıyla yazıyoruz...


Ama diğer söz ettiğimiz dönüşümsel akıntıya kapılmalar ciddi hasarlar verecek kalıcı sorunlardır.


Yuvarlak, tutulacak yanı olmayan, kocakarı lafı ve vıdı vıdı'dan öteye gitmeyen laflarla hiçbir yere varılamaz. Hele hele iktidara karşı savaşım verilemez!...


Bütün bunlar yaşanırken sen mi doğrusunu yazdın ben mi? Çehov'mu doğru Çekov'mu? Çehov'u bilmemek mi büyük hata yoksa Brook'u mu ? yada "sen zaten yalancısın bak bunu da yanlış yazmışsın" gibi anlamsız tartışmalar gündemi gölgeleyebilecektir.


Petersburg skandalı, gündemi gölgelemek değildir, gündemin ta kendisidir. Çünkü tiyatro binalarımızın yıkılması, tiyatro sanatımıza musallat olan "zifiri cehalet yüzünden" engellenemiyor. Sizin kafa karıştırmak için uydurduğunuz "Cekhov ve Peter(s)brook" gibi kavramlar, durup dururken ortaya attığınız "Çehov'mu doğru Çekov'mu?" tartışması, Petersburg skandalını gölgelemek amacıyla Türkiye tiyatrosuna bile bile, kasten yapılmış kötülüklerdir. Kısacası gündemi asıl gölgeleyenler, sizlersiniz...


Son söz olarak: Tiyatro sanatına birazcık yakın birine: "Çehov" da yazsanız aynı adamı anlar, "Chekhov" da yazsanız aynı adamı anlar, Çekhov da yazsınız aynı adamı anlar, hatta sizin yazdığınız gibi "CEKHOV" da yazsanız yine aynı adamı anlar. Ama yeryüzünde hiçbir canlı, "Petersburg" yazdığınızda, onu "Peter Brook" olarak anlamaz!...


Mustafa Demirkanlı’nın bir yayıncı ve editor olarak “zifiri cehaletini” belgelemiş olan Petersburg skandalı, bu salakça, bu cahilce, bu "kurnazca” taktiklerle asla örtbas edilemez...


***


Tüm tiyatro kamuoyuna, tüm halkımıza duyurulur:


DİKKAT BURAK CANEY VAR!


DİKKAT DEMİRKANLI VAR!!


DİKKAT YALAN VAR!!!