Mustafa Demirkanlı
(Oyun'un notu: Bakınız: -İş yapan, bulaşır!-)
Coşkun Büktel, sürekli kendisiyle çelişerek, gölgesiyle kavga eder gibi herkesle kavga ederken, durup durup bana da sataşıyor. Artık, ne kendisini ne de arkadaşını (tiyatroyun bloğu sahibi) muhatap almıyorum, almayacağım da, ancak ima yollu da olsa Burak Caney denen bir başka sorunlu adamı benim yönlendirdiğimi ima edince aşağıdaki mail’i yayımlaması için 30 Ekim’in ilk saatlerinde gönderdim. Yayımlamadı, iyi de yaptı, en azından bir daha “yanıt hakkım da yanıt hakkım” diye taciz etmeye kalkışmaz.
Aşağıda da belirttiğim gibi, Burak Caney mahlaslı kişinin genel tavrına katılmıyorum, Coşkun Büktel’i eleştirmem için ise böyle birine hiç ama hiç gereksinmem yok, sadece bunu görmesi için, mail’de de belirttiğim iki konudaki görüşlerimi aktardım. Yazının sonuna da “Hamdi Mümkün” senaryosunu ve Caney’in eleştirisini ekledim. Bu gerçekten artık son olsun Büktel ve arkadaşı kendi işlerine baksınlar, benim onların saçmalıklarıyla ilgilenecek ne zamanım ne de niyetim var.
“Coşkun,
Artık, edepsizliği bir kenara bırak. Ne sana bir daha mail’le bile olsa yazmak niyetindeydim ne de senin abuk subuk iddialarını, çamur atmalarını okumaya niyetliydim ve de okumuyordum. Şu sanal adam ortaya çıktığından beri bana da durmadan mail’ler gönderip duruyor, bakmadan siliyorum.
Ancak, öğleden sonra bir arkadaşımın ikazı ile sitene, arkadaşının sitesine ve Burak Caney denen adamın sitesine baktım ve yarım günümü harcattınız bana.
24 Nisan’da yazdığın saçma sapan yazıyı tekrar gündeme getirerek, arkadaşınla paslaşarak abuk sabuk sitelerinizin (senin, arkadaşının ve Burak Caney’in) rezilliklerini bana mı yıkmak istiyorsun. Seni ve arkadaşını artık muhatap almadığım için, acısını benden mi çıkartmak istiyorsunuz? Böyleyse, terbiyesizlik ediyorsunuz.
Ben kimseden destek istemem, söyleyeceğimi söylerim, söyledim de zaten. Doğru dürüst bir tartışmanın içinde her zaman olurum, oldum da, ama ölüm döşeğindeki insanlara küfreden, dizi çevirdi diye insanlara hakaret eden ama Theope’yi övdüğü için (Cihan Ünal örneğin), yani işine geldiği için öne çıkaran insanlarla benim yapacağım çok bir şey yok gerek de yok, sizin oportünizminizle uğraşamam.
Sen kimsin ki, seninle başka bir isim üzerinden didişeyim. Sen kimsin ki, seninle ne ortak paydam var ki didişeyim. Sen gerçekten hastalıklı bir insansın Coşkun, adam gitmiş Gölge Tiyatro’ya kendi girmiş yazısını, sen Gölge Tiyatro’ya demediğini bırakmamışsın. Sonra yazısını kaldırmışlar, bu sefer dönüp bana saldırmışsın. Hasta mısın sen Coşkun? Benimle ne alıp veremediğin var? Ne istiyorsun benden? Eğer, abuk sabuk yazılarını yayımlamamı istiyorsan, söyledim, bir daha söyleyeyim:
Yayımlamayacağım. Senin abukluklarınla uğraşamam. Şu aşağıdaki yazını mı yayımlamamı istiyorsun, bunu yayımlamıyorum diye mi sansürcü oluyorum?
“Eğer demokrat bir bakansa, eğer tiyatro sanatına küfredilmesine karşıysa...
KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY, DT GENEL MÜDÜRÜ LEMİ BİLGİN'İ DERHAL GÖREVDEN ALMALIDIR”
Sen, bu yazıyı yazarken utanmadın mı? Yıllardır birçok yazarın kapalı kapılar ardında yaptığını, sen açık açık yapınca mı dürüst oluyorsun? Çevirin sahnelenmedi diye bir siyasiye şikayet ediyorsun bir tiyatro insanını. Çok ayıp, çok ayıp Coşkun.
Burak Caney denen sanal kişinin, senin Hamdi Mümkün senaryon üzerine yaptığı eleştiriyi de okudum, Burak Caney denen kişinin –daha önce de söyledim arkadaşın’ın eski bir tanıdığı olduğunu sanıyorum- yaptığı saçmalıkları onaylamıyorum. Ancak, üşenmeden onun eleştirisini ve senin senaryonu okuduktan sonra söylediklerine olduğu gibi katılıyorum. Evet, mantık hatalarıyla dolu bir metin, oysa sen Tuncer Cücenoğlu’nun benzer hatalarını skandal boyutunda ele aldın ve her fırsatta saldırdın. Sanal biri de olsa getirdiği eleştiriler doğru, senin metnin de en az Tuncer’in metni kadar sakat. Tuncer, en azından yönetmenin müdahalelerine izin verir, dramaturglara izin verir, sen onlara da izin vermezsin.
Bu iki konuyu neden yazdım biliyor musun? Ben sana –değer görüp de bir şey söyleyecek olsam, elim kalem tutuyor söylerim, yukarıda söylediğim gibi, benim kimseye ihtiyacım yok.
Terbiyesizliği bırak, işine bak. Benim seninle ve arkadaşınla uğraşacak zamanım yok, gereği de yok. Beni suçlayacaksan kendi deyiminle –açıkça, mertçe, Türkçe suçla, imalar yaparak, okurların kafasını karıştırarak değil.
Ben zamanımı oturduğun yerden uydurduklarına cevap vermek için harcayamam.
Bu yazı “Unutmamakta yarar var!” başlıklı yazına yanıt için yazılmıştır, ister yayımlarsın ister yayımlamazsın, keyfiyet senin, umurumda da değil. Bana sataşmadığın sürece de seni muhatap almayacağımı bilmeni isterim, seinn canın sıkılır, yapacak iş bulamayıp bana sataşırsan yanıtını veririm, bunun ötesinde benim için yoksun Coşkun, arkadaşını zaten –ne yazar olarak ne de tiyatro insanı olarak- muhatap almıyorum, almayacağım da.
Mustafa Demirkanlı, 30 Ekim 2007”
Hamdi Mümkün yahut “İkinci Geliş” / Senaryo / Coşkun Büktel
Hamdi Mümkün Aslında Neyi Sarsıyor? / Burak Caney
tıkla: tiyatrodergisi.com.tr
Oyun'un notu: Yanıtı verildi (Bakınız: İş yapan, bulaşır!)
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Bir
YENİ YAZARIMIZ: MUSTAFA DEMİRKANLI
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: İki
DEMİRKANLI İKİNCİ YAZISIYLA DERGİMİZDE
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Üç
DEMİRKANLI ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAZIYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Dört
DEMİRKANLI İŞBAŞINDA
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Beş
DEMİRKANLI TEMİZ OLMAYA ÇAĞIRIYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Altı
DEMİRKANLI ANA AVRAT KÜFREDİYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Yedi
DEMİRKANLI KİŞİLERLE UĞRAŞIYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Sekiz
DEMİRKANLI TİYATROYU ZEHİRLİYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: Dokuz
DEMİRKANLI PANELİZME BEL BAĞLAMIŞ
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: On
DEMİRKANLI YALANLARINI SÜRDÜRÜYOR
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: On Bir
YALANI YALANLA ÖRTMEK
Demirkanlı'nın Kirli Çamaşırları Serisi: On İki
COŞKUN BÜKTEL BULAŞMA, İŞİNE BAK!