21 Haziran 2010 Pazartesi

Felsefeden hiç anlamadığı için felsefesiz yazılar yazmayı sürdüren LİNÇÇİ ve "Shakespeare cahili" Yaşam Kaya, aşçı olsaydı "yumurtasız omlet" yapardı!

Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, SANSÜRCÜ Ali Şimşek'in gazetesi BİRGün'den alarak olduğu gibi yayınladık.Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ ada biz link verip, bu adı kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık. Bunun yanı sıra, LİNÇÇİ yazar Yaşam Kaya'nın okunamaz hamlıktaki yazısını, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!


***


ÜNİVERSİTE TİYATROLARI’NDAKİ FELSEFE SORUNU


ELEŞTİRİ-YORUM
LİNÇÇİ YaŞam (Yaşam) KAYA
yasam.kaya@gmail.com
13 Haziran 2010


İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Koordinasyonu 2008’den bu yana kademeli olarak yönettiği ‘Üniversite Tiyatrosu’ kavramını, bu sene biraz daha genişleterek uluslararası bir arenaya taşımayı başardı. Kurumun kültür sanat politikaları büyük açmazlar halinde ilerlerken, 02-16 Mayıs 2010 tarihleri arasında gerçekleşen büyük çaptaki üniversite tiyatroları buluşması ajansı biraz rahatlatmış gözüküyor. Genç neslin ileriye dönük teatral düşüncesini ortaya koyan festivalde on oyun izlerken, bu oyunlardan yola çıkarak geniş bir konseptte değerlendirme yapma şansını yakalamış bulundum.

Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Festivali, Türkiye’den 36, Avrupa’dan 14 ve 2010’un Türkiye’de Japon yılı (Yılı) olarak kutlanmasından dolayı 1 misafir Japon topluluğuyla festival oyunlarını tiyatroseverlerin beğenisine sundu. Ücretsiz sahnelenen gösterilere rağbetin fazla olması genç tiyatro seyirci profili açısından büyük önem oluşturuyor. Festival boyunca sahnede yer alan gösteriler sadece anı dolduran bir anlayışın ürünü. Günümüz politik ve sosyolojik yaşantısının dışında kalan oyunlar, toplumsal kaygıları karşılama anlamında büyük eksikleri içinde barındırıyor. 1960’lardan 80’lerin sonuna dek dünyanın yaşadıkları ile 1990’lardan 2010’a yaşanılanlar siyah ve beyaz kadar birbirine zıt. İşte bu zıtlığı sahneye yansıtamamış oyunlar, üniversite tiyatrolarındaki felsefe sorunsalını ortaya çıkarmış.

Atlas Sineması (İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne), Garajİstanbul (garajistanbul) ve Devlet Tiyatroları'nın Üsküdar Tekel (İstanbul Devlet Tiyatrosu Üsküdar Tekel Sahneleri / Tekel Sahnesi), Cevahir2 (İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahneleri / Salon 2), Rüştü Üzel (Uzel) Sahnesi ve Üsküdar stüdyo sahnelerinde (İstanbul Devlet Tiyatrosu Üsküdar Tekel Sahneleri / Stüdyo Sahne'de) sahnelenen yüzün üzerinde oyun içinden; Almanya Ruhr Universität Bochum Studiobühne ‘Mavi Sakal – Kadınların Umudu’, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü) ‘Yalancı’, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü ‘Hayvan Çiftliği’, Bahçeşehir Üniversitesi Müzikal Topluluğu ‘Ağır Roman’, İstanbul Tıp Fakültesi Tiyatro Topluluğu ‘Fil Adam’, ODTÜ Oyuncuları ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ dikkat çekici gösteriler olarak hafızalarda yer edindi. Genç neslin ‘kapitalizm’ ruhu ile çatışmasını anlatan oyunların geneli aynı doğrultuda. Oyun metinleri üzerinde fazlaca oynamaların yapıldığını da belirtmek gerekli. Özellikle Goldoni’nin ‘Yalancı’sını sahneye aktaran Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi oyuncuları (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Oyuncuları) teatral hata üstüne hata yapıyor. ‘Fil Adam’, ‘Hayvan Çiftliği’ oyunlarında ‘para’ olgusunun yerden yere vurulması bazen trajik bazen de komediyle anlatılıyor. Ama yine dönüp dolaştığımız zaman aynı kapıya çıkıyoruz: Dönem konuları neden üniversite tiyatroları tarafından işlenmiyor?

Toplumsal kaygıları dile getirmek için, içinde bulunduğu zaman itibari ile oyun konularındaki felsefe, 2010’un dünya koşulları ile uyuşmuyor. Tek kutuplu bir dünyada insanlar kapitalizmin ne denli vahşi olduğunu yaşayarak görüyor. Siz eğer insanlara “Kapitalizm berbat bir sistem!” yargısını dayatırsanız malumu ilan etmekten başka bir şey yapmamış olursunuz. Gençlerden bu sisteme karşı alternatifler geliştiren öneriler sıralamalarını bekleriz. Yoksa sonuç olmaksızın sadece havada kalan eleştiriler, salondan dışarıya adım atıldığı anda unutulmaya yüz tutuyor. Tam bu noktada yönetmenlerin egolarından vazgeçerek gençlerin önünü açan, içinde bulunduğumuz sisteme alternatif sunan oyunlar sahnelemeleri gerekiyor. Yoksa üniversitelerde gitgide kalıplaşmış beyinlerin yer aldığı oyuncu prototiplerini göreceğiz. Ki birçok gösteride bunu rahatlıkla görebildik.

Festival, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından topluma sunulan önemli bir proje. Ama Avrupa’nın ve ajansın fikirleri doğrultusunda oluşturulan repertuarlar teatral değişim adına fazlaca yetersiz. Sisteme karşı alternatif sunmaya hazır beyinlerin gerçekleştireceği bir üniversite tiyatro festivali yapılırsa o zaman toplumsal değişimi başlatmış oluruz. Böylece felsefesi ile insanları derinden sarsan bir bütünlük yakalanmış olur.

(Kaynak: BİRGün)


***


Ayrıca bakınız:

SANSÜRCÜ BİRGün gazetesinde yazı yazmak için düşünce sahibi olmak gerekmez; geyik muhabbeti yapmak gerekir; LİNÇÇİ Adnan Tönel de zâten öyle yapıyor!

Çorumlu yazar LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a yanıt hakkı bile tanımayan Ali Şimşek'in gazetesi SANSÜRCÜ BİRGün'de yazdı!

ALİ ŞİMŞEK'İN KÜLTÜR-SANAT EDİTÖRÜ OLDUĞU BİRGün GAZETESİ TARAFINDAN SANSÜRLENEN HİLMİ BULUNMAZ'IN YAZISINI MUTLAKA, AMA MUTLAKA OKUYUNUZ, OKUTUNUZ!!!

Feridun Çetinkaya, BİRGün'ü değerlendiriyor!

LİNÇÇİ Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, sosyalist yayın yaptığını sezdiren BİRGün'de, kendisine ekmek veren YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ'nin reklamını yapıyor!

LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan'ı dramaturg olarak besleyen BİRGün gazetesi yazarı Nedim Saban, Hatay'ın bir ilçesi olan Dörtyol'u Mersin'in bir ilçesi sanıyor!

Gazetecilik, iletişim, kültürel incelemeler, diyalektik imge, görsel kültür-sanat tarihi derslerinde incelenmesi gereken çok somut bir sansür vakıası!

Türkiye tiyatrosunu hızla, hem de şimşek hızıyla kirleten Mustafa Şükrü Demirkanlı komutasındaki LİNÇÇİLER, şimdi de Aziz Nesin'in adını kirletiyorlar

Onur Caymaz, LİNÇÇİ M. Ş. Demirkanlı'yı destekleyen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın da üyesi olduğu, AKP'nin "ANAYASA ÇORBASI"ndaki sineği gösteriyor!


***


"Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verdiği 'Emek Ödülü' haber linkleri"

TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Halman'a "Emek Ödülü" vermesine karşı çıktığımızda bize teşekkür etme inceliğini gösteren E. Timur'un haberi!

Doğal tiyatral gündemleri yapay gündemler oluşturarak hiçimsemeye çalışan LİNÇÇİ Kurhan, nerede antifaşist bir durum oluşursa, orayı karalamak istiyor


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi