21 Mart 2009 Cumartesi

Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 10

Masumiyet Maskesi Takanlar


Ozan Akgül
21 Mart 2009


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda izlediğim Maskeliler oyunu hakkında eleştiri yapmaya başlamadan önce, Mitos-Boyut yayınları tarafından yayınlanan bu oyunu içeren kitabın arka kapağındaki yazıyı aktarmak isterim:

.........."İsrailli yazar Ilan Hatsor'dan (d.1964), Filistin cephesine tarafsız ve insancıl bir bakış. Maskeliler, Üç Filistinli erkek kardeş arasında geçen trajik bir olayı sergilerken, savaşın, kardeşlik bağlarını koparan, insanları nefretle ve şiddet kullanarak birbirlerinden uzaklaştıran evrensel yapısını yürek yakan bir öyküyle sahneye taşıyor. Duyarlı bir İsrailli yazarın Filistin'de olanlara gerçekçi yaklaşımı, ABD dahil, bu oyunun dünyanın birçok ülkesinde sahnelenmesine yol açmış bulunmakta."

Yukarıdaki tanıtım metnini okuduğunmuzda, oyun, birçok gerçeği ortaya dökecek bir yapıt(!) gibi gözükmektedir. Fakat oyun metnine baktığımızda veya oyunu izlediğimizde, aslında oyunun içerisinde bir alt metin olduğunu görmekteyiz. Şehir Tiyatroları yapımı olarak, Taner Barlas tarafından sahneye konulan Maskeliler, aşağıda bahsedeceğim alt metin dikkate alınmadan; Mitos-Boyut’un, kitabın arka kapağında yapmış olduğu açıklama üzerine sahneye konulmuştur.

Oyunun broşüründeki Otto Schneckenburger’in yazısına bir göz atalım:

.........."Üç kardeş olan Davut, Naim ve Halit’in özgeçmişlerinde, ilk İntifa’da Filistin halkının içindeki çelişkiler yansımakta. En büyük ağabey Davut, İsraillilerle uyum sağlamış ve aileyi besleyebilmek için Tel-Aviv’de bir bulaşıkçı olarak çalışırken, ortanca kardeş Naim, savaşçı olarak yeraltına inmiştir ve hain sayılan insanları saf dışı etmektedir. En küçük kardeş Halit ise ara konumdadır ve ikisinin buluşmasını sağlamıştır, oyunun temeli de budur."

Bence, oyunun çok kısa özeti, yukarıda aktarılan gibidir. Fakat, Ilan Hatsor'un oyunu iyi analiz edildiğinde, başka bir metin ortaya çıkmaktadır: Naim savaşçıdır; ama Naim’in neye karşı savaştığı açık olarak belirtilmemiştir. Sadece, İsraillilere yandaşlık eden Filistinlileri ortaya çıkartma misyonundan bahsedilmiştir. Peki, Naim’i bu duruma sürükleyen nedir?

Oyunda, Filistinli kardeşlerin, savaşın onları ne hâle getirdiklerine atıf yapılırken, beri yandan da Filistinlilerin ne denli İsraillilere muhtaç olduğunu göstermekte. Ve yazar, bunu Davut aracılığıyla bizlere aktarmaktadır. Zira Davut, ailesine bakabilmek ve yaşayabilmek için(!) Yahudilerin yanında çalışmak zorundadır. Bunun bedeli olarak da, İsrail gizli polisine muhbirlik yapmaktadır. Yazar, bu girift yapıdaki Filistinlilerin yaşamlarını/yaşadıklarını yansıtmaya çalışırken, neden İsrail’in uyguladığı baskıcı, ezici ve insanlık dışı politikalarını göz önünde tutmamıştır? Yoksa tutmak istememiş midir?

Ilan Hatsor, Maskeliler'i 1990'de, öğrencilik döneminde kaleme almıştır. Tabii o dönemde cereyan eden durum (İsrail’in Filistin’i işgali), yazarı bu oyunu yazmaya sürüklemiştir. Oyunun genelinde İsrail’in yapmış olduklarını değil; kardeşlerin direniş, ihanet ve tutunma çabalarını görmekteyiz. Yazar, üstü kapalı da olsa İsrail’in işgaline, tutumuna ilişkin hiçbir noktayı metnine taşımamıştır.

Oyunun sahnelenmesini anlatmaya geçmeden önce, birkaç noktanın üzerinde ısrarla durmak istiyorum:

1. Metnin geneline baktığımızda, yazar, İsrail'siz bir Filistin’in düşünülemeyeceğini aktarmaya çalışmaktadır.

2. "Onlar kendi içlerinde muhbirlerini ararken, bizler yine onları kullanarak nasıl birbirine düşürdük" önermesini bile üstü kapalı anlatıp, mağdur Filistinli havası yaratmıştır.

3. Oyun, herhangi bir mesaj vermeyebilir. Ama tanıtımlarda anlatılan ya da yorumlanan şekliyle, "Filistin’in azabını bir İsrailli yazardan duyuyoruz" diyenler, gerçeği maskelemektedirler!

4. "İnsanlar gerçek kimlikleri ve amaçları doğrultusunda yaşamıyorlar" diyerek, burada alenî bir biçimde Filistinliler kastedilmektedir. Bu durum, İsrail’in yapmış olduğu olayları maske ardına gizlemek değil midir? Neden oyunun yazarı Hatsor, bunu objektif biçimde görememiştir?

5. Yazar, o dönemde (1990 yılı) bu oyunu yazarken, İsrail’i ciddi bir şekilde eleştirecek bir metin yazmaya cesaret edememiş yada etmek istememiş. Kendi bir alt metin oluşturup, İsrailci bir tutum sergilemiştir.

Yukarıdaki bu analizlerimi okuduğunuzda, yazara fazlasıyla art niyetli baktığımı düşünebilirsiniz. Evet, Hatsor bu oyunu yazarken fazlasıyla art niyetli davranmıştır! Bir aile dramını yansıtırken, o aileyi drama sokan dış mihrakları göz önünde bulundurup, bu mihrakların temel amaçlarını vurgulamamız gerekir. Bir öykü, bir roman ya da bir oyun kaleme alırken, aktaracağınız önermeyi alenî bir şekilde açıklamak zorunda değiliz; fakat önermeye atıfta bulunarak, bahsetmek istediğimiz konuyu gün yüzüne çıkarabiliriz.

Oyun klostrofobik bir ortamda geçmektedir. Fakat bu klostrofobik mekân, harikulâde bir tasarımla sahneye yansıtılmış. Duygu Sağıroğlu’nun dekor tasarımı göz alıcı ve etkileyici. Fakat böyle bir metne böyle bir tasarım olması da ayrıca düşündürücüdür. Zira, izleyiciler etkileyici ve detaycı bir dekoru izlerken, karakterlerden ve oyunun içeriğinden uzaklaşır. Böylece, sergilenen oyunu kesik-kesik anlarsınız. Bütünü değerlendirme fırsatınız olmayabilir! Bu oyunda öyle bir dekorun olması bana göre manidardır!

Taner Barlas, bahsetmiş olduğum alt metni önemsemeden ya da önemsemek istemeden Maskeliler'i sahneye koymuştur. Oyuna herhangi bir yorum katılmadığını düşünmekteyim. Fakat oyuncular; Serdar Orçin (Halit), Levent Üzümcü (Naim), Mehmet Gürhan (Davut) üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yapmışlar. Metni kurtaramasalar da, duyguları yansıtmayı bilmişler.

Oyun, yaklaşık bir saat sürüyor. Naim’le Davut’u buluşturan Halit, oyunun sonunda ağabeyi Davut’u öldürür. Böylece muhbir ağabey, Filistinli komitenin eline geçmeden kendi kardeşi tarafından öldürülür. Muhbir, bir ağabey de olsa ölümü hakketmiştir. Bu sahneyle oyun sonlanır. Salonun yarısından fazlası oyunu ayakta alkışladı. Son sahne, insanları çok fazla etkilemiş olacak ki, bir türlü alkışlar dinmek bilmedi…

Oyun broşürünün arka sayfasında Bertolt Brecht’in şu sözleri bulunmakta:

.........."Bir baktık ki, hem dosta hem düşmana sessizlik çökmüştü. Her iki yanda da yalnızca anneler ağlıyordu."

Oyunun sahnelenme dönemi ve sahnelenme şekli, açıkçası benim içime sinmedi. Umarım, bahsetmiş olduğum tespitlerde yanılmış olurum. Zira, tiyatronun bu kadar taraf olmaması gerekmektedir. Bu oyunu "bütünüyle" izlemenizi ve algılamanızı şiddetle öneriyorum. Gerçekleri saptıranlar, yüzlerine "masumiyet maskesi takanlar"dır. Bunu unutmayalım…

***

Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 4
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 5
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 6
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 7
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 8
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 9
Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 10