1 Şubat 2009 Pazar

Bulunmaz Tiyatro'da yeni bir tiyatro oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3

Dramatik Yazarlık Kursundan İzlenimler - 3

Ozan Akgül
2 Şubat 2009

.........."(…) İki vapur vardı benim için bekleyen. Birinin kalkış saati belli değildi, diğerinin varış saati. Seçim yapmam gerekiyordu. Hangisi bana unuttururdu. Bilmiyordum. Seçim zordu. Aslında ikisi de zamanı tüketmek içindi. İkisinden birini seçemedim. Üçüncü bir seçenek aradım. Bulsaydım yine vapur olurdu vasıtam."

Bugün (01.02.09) Bulunmaz Tiyatro'daki üçüncü haftam.

Yukarıda yazmış olduğum kesit, bir öykümün sonundan alıntıdır. Bunu neden yazdığımı soranlarınız olacaktır, hemen açıklamaya çalışacağım:

Bugün sohbetimiz sırasında bir arkadaşımın sözü üzerine bu satırlarım aklıma geldi. Kendisi Hilmi Bulunmaz'a yazdıklarını ve anlatmak istediklerini yönlendirecek profesyonel bir elin yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de naçizane şu yorumda bulundum: "Kim ne derse desin, hangi yönü gösterirse göstersin, yine de kendi yönümüzü kendimiz bulmamız gerekir." Önemli olanın "ne yapmak" istediğine karar vermek olduğunu düşüncesindeyim. Vasıtamızı bilmeliyiz. Ve bu vasıtayla yerimizde mi kalacağız yoksa ileriye doğru mu devineceğiz? Bunun kararını öz irademizle vermeliyiz.

Aslında bunları düşünürken, vasıtamı çoktan seçmiş olduğumun farkına vardım. Yazarken, hangi rüzgârın beni savuracağını düşünmeden.

Rüzgârın ne zaman, nereye doğru eseceğini bâzen kestirmemiz güçtür; bilsek de o rüzgâra karşı nasıl direneceğimizi bilemezsek, bizi tarumar edip gider.

Esarete Dönüş adlı oyunumun son hâlini Hilmi hocaya okurken, aslında rüzgâra karşı nasıl dirençle yerimde durmam gerektiğini de öğrendim. Oyunumu ilk yazdığımda (seçtiğim vasıtanın ne olduğunu tam olarak idrak edemediğim dönemde) sadece "bu bir oyun" diye baktım. Kelimelerin içindeki gizi idrak edemeden defalarca okudum. Ama son iki haftada belki aylardır yapamadığım düzenlemeleri "benim rotam" doğrultusunda gerçekleştirdim. Bulunmaz Tiyatro'nun çatısı altında yapmış olduğum istişâreler sayesinde kendimi yönümü ve vasıtamı tam anlamıyla buldum. Bunun anlamı "ben oldum" değildir. Rotasını bulmuş kişi o yönün sonuna kadar gitmelidir; varmak istediği topraklara tenini değdirene kadar vazgeçmemelidir.

Anlaşılmak için iyi anlatmamız gerekmektedir. Bunun için de ne anlatmak istediğimizi, kimlere sesimizi duyurmak istediğimizi iyi bilmeliyiz. Bulunmaz Tiyatro'nun çatısı altında bir şeyler anlatmak isteyen herkesin yeri olacağı kanısındayım. İstişârenin bedelsiz yapıldığı bu mekânda önemli olan ne yapmak istediğinizi bilmeniz ve kendinizi iyi ifâde etmenizdir.

Sözün özüne gelirsek, bu hafta vasıtamın ne olduğunu "yeniden" keşfettim. Kendi dünyamdaki karakterleri gün yüzüne çıkarmama yardımcı olan Bulunmaz Tiyatro, bu işin gerçekten gönül işi olduğunu bir kere daha hissettirdi bana.

Yazarken yapmaya çalıştığımı hep şu sözle açıklamaya çalışırım: "Hayatı olduğu ya da olması gerektiği gibi değil, hayâlimizde canlandırdığımız gibi betimlemek gerekir."*

Bu hayâlimin başlangıcına vardığımı düşünüyorum…

*Çehov’un, Martı adlı oyunundaki Treplev karakterine söylettiği söz.

***

"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3"