Theope’ye Dair
Ozan Akgül
13 Şubat 2009
Var olmayan bir ruhu, var olmayan bir tutkuyu, kendi çevremizde yaratmak. Ulaşılmaz, dokunulmaz, dünyada herhangi bir muadili bulunmayan bir olguyu var kılmak.
Kimi zaman, "gerçek" dediğimiz yaşam içerisinde, gerçeğe ters düşecek devinimler sergileriz. Kendi zihnimizde betimlediğimiz bir ruh yaratırız. Bu aşamada beden önemsizdir. Ruhun niteliği önem arz eder. Bu ruhta, dünyamız içerisinde yer alan her şeyden bir zerre de olsa bulundurmak isteriz. Etrafımızda devinen yaşama rağmen, gerçek yaşam olgusunu bir kenara bırakıp, tasavvurumuzun yönlendirmesiyle oluşturduğumuz bu ruhu, tüm cihana karşı savunuruz; hiçbir karşılık beklemeksizin.
Seçimlerimiz yazgımızdır. Seçilen ise, yön verdiğimiz hayattır. Bazen de seçmek zorunda bırakıldığımız hayat, bir oyun oynar bize.
Theope: Coşkun Büktel’in büyüleyici oyunu
Bir yanda oyuna adını veren Theope; Menoikeus’un titizlikle işlediği bir ruh ya da kendi duygularını soyut düzleme aktarmaya çalıştığı bir heykel. Diğer yanda şehri yıkmaya çalışan Argos orduları ve kurtuluşun tek anahtarı, Theope'ye tutkun Menoikeus. Oyunun önemli repliklerinin temsilcisi Kâhin Teiresias, şehri savaştan kurtarmanın tek yolunun, Menoikeus’un kendi rızasıyla surlardan aşağıya atlaması olduğunu söyler. Menoikeus, âşık olduğu Theope'nin peşinde yıllarca koşmuş, sonunda onu bulmuş ve ömrünü ona adamaya karar vermiş. Herkes, Menoikeus’un ölmesini ister; çünkü şehrin kaderi onun ölümünde gizlidir. Çünkü Kâhin Teiresias öyle buyurmuştur. Fakat Menoikeus, Theope’yi şehre tercih etmektedir. Onun için yaşam, Theope’dir.
Coşkun Büktel’in yazdığı çağdaş tragedya Theope, hayata karşı yaptığımız seçimleri derinlemesine düşünmemize neden oluyor. Başkalarının istediği kaderi değil, bizim seçtiğimiz "kaderi" yaşamamız gerektiğini anıştırıyor; Menoikeus’un surlardan atlayarak ölümü tercih etmesiyle; bu ölüm tercihini, şehri kurtarmak için değil; sevdiği kadının "gerçek" ruhunu öğrendiğinde, kendi kaderinin yolunu kendinin seçmesiyle, oluşturulan ezberi bozuyor.
Yaşamımızda tasavvur ettiğimiz onca şeyin, gerçekte yeri olmadığını görünce, hayal kırıklıkları kol gezmeye başlar benliğimizde. Seçtiklerimiz, bizim atadığımız ruha sahip değillerdir. Ne kadar kendimizi kandırırsak kandıralım, "gerçek", her zaman, yolumuzun üzerinde bir engel olarak ayağımıza takılır. Birine atadığımız ruh, aslında bizim ruhumuzdan bir başka bir şey değildir. Sevginin, iktidarın, acıma duygusunun, ölümün, ağlamanın... miktarını bizim ölçütümüzce yaşamak isteriz; ama sonuç istediğimiz gibi olmaz; yaşam, bunu yapmamıza asla izin vermez.
Coşkun Büktel, aşkın eksenine topladığı öyküsünde, iktidar hırsını, kâhinin gözünden aktarıyor. Oyunun son satırlarında, kâhine çömezlik yapan karakterin ağzından dökülen sözler, temayı çok iyi bir şekilde yansıtıyor:
.........."Siz kehanetlerinizi kendi iradenizle, kendi yaptırım gücünüzle gerçekleştiriyorsunuz. Bence siz kehanette bulunmuyor, emrediyorsunuz. Geleceği haber vermiyor, geleceği belirliyorsunuz."
Büktel, günümüz dünyasındaki iktidar hırsını da, Theope'de apaçık ortaya koyuyor. Çünkü dünyayı, kendi istedikleri şekilde belirlemeye çalışanlar, önce kehanette bulunuyorlar ve herkesin bu kehanete inanmasını sağlamaya çalışıyorlar Sonra, inananlar (inanmasalar da, inanmış rolü yapanlar) geleceğin değiştiğini sanıyor. Kimin gözünden? İktidar hırsına bürünmüş kimliklerin acımasız gözlerinden!
Theope, farklı olayların çevresinde gezen ve bu olayları okuyucuya, sıkmadan yansıtan ve herkesin bu oyunda kendinden, ailesinden, sevdiklerinden ve hatta ülkesinden çok şey bulacağı bir yaşam yapıtı.
***
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 4"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 5"