22 Şubat 2009 Pazar

Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 6

Anlatacak çok hikâyem var!!


Ozan Akgül
23 Şubat 2009


..........“Terk eden şehrin kalıntıları arasında gezerken bir çocuk çıktı karşıma. Şirindi. Gözleri gök mavisi, yüzü ise gecenin karanlığında boğulmuş gibiydi. “Nereye gidiyorsun?” dedi. “Bilmem” dedim. “İnsan gittiği yolu bilmez mi?” dedi. “Bilir mi?” dedim. “Peki sen nereye gidiyorsun?” dedim. “O’na” dedi. “O kim” dedim. “Umudum” dedi. “Bulabilecek misin peki?” dedim. “Bulmak zorundayım” dedi ve hüzünlendi. Yakınımızda duran bir taşın kenarına oturdu. Cebini karıştırdı ve bir fotoğraf gösterdi. “Ailem” dedi. “Ne kadar güzel” dedim. “Güzeldi” dedi. Gittikçe yüzü daha da umutsuzluğa bürünüyordu. Çocuksu ruhunu tek gök mavisi gözlerinde görebiliyordum. “Ailen nerede?” dedim. Ağlamaklı oldu. “Bilmiyorum, ben de onları arıyorum” dedi ve konuşmasını sürdürdü: “Bak etrafına, dikkatlice bak! Şu gördüğün taşlar, evdi, aileydi, çocuktu, umuttu. Şimdi ise yıkık hepsi. Sessiz. Karanlığın içinde boğulmuşlar. Ağlıyorlar… Duaların ürpertici sesini duyuyor musun? ‘Oğlum, canım..’ diye dolanıyorlar ortalıkta. ‘Tanrı’m duy bizi’ diyorlar. Duyabiliyor musun? İyi dinle… Sessizliğe terk edilmedi burası, umutsuzluğa terk edildi. Şu ilerideki yığını görüyor musun? İşte orası benim geleceğimdi. Ama şimdi karanlık bir geçmişim yatıyor orada. Evet, çocuğum belki ama, ben de bir yürek taşıyorum. Gerçeği görüyorum. Daha kötüsünün olmaması için dua ediyorum(!) Arş’a giden yakarışlar bir gün yağmur olur üzerime yağar diye bekliyorum. Bana sakın gittiğim yolu biliyorum deme. Buradaki gerçeği gör, ölümü gör, bir çocuğun çocukluktan çıkmış yüreğini gör. Tenim acıyor artık. Ayaklarım çıplak. Ama gözlerim umutlu bakıyor di mi? O da yaşamak için. Umudum için. Her bir andan korkuyorum. Artık ne olduğumu hissedemiyorum. Ama umudumu koruyorum. Göz yaşlarım kurudu. Akmıyorlar. Sakın umutsuzum deme. Sakın kaybettiğim ruhumu arıyorum deme. Sen kendi umutsuzluğunu kendin yaratıyorsun. Ben ise yıkılmış bir şehrin içinde dolanan bir umudun temsiliyim. Ayağım çıplak, gözlerim canlı, üşüsem de umutluyum…” *

Dedim ya, anlatacak çok hikâyem var. Umudumu yitirmişken, var olmayı yeniden deniyorum; bedenim çıplakken yeniden örtecek bir kılıf buluyorum; sesimi duyurmaya çalışıyorum; oluşturduğum dünyanın anılmasını umut ediyorum; gitgide içimde artan kurgularım, hepsi ama hepsi, şartlar ne olursa olsun, hayatın en haz verici doruğuna bağlıyor beni: Yazmaya… Mütemadiyen yazmaya!!

Gerektiğinde çocuk olup, masum, incinmemiş yüreğimle umudu taşıyorum. Kimi zaman da, var olmayan bir bebeğim için gözyaşı döküyorum. Seviyorum, seviliyorum. Acının gerçekliğini örtmek için, yaşamı hayalimdeki gibi betimliyorum. Mevcut düzeni reddediyorum, kimi zaman. Aç yatıyorum, tok kalkıyorum; var ettiklerimle yaşıyorum. Haykıramayanların hislerine tercüman olmaya çalışıyorum ve bunun için yazıyorum.

İçimde dinmeyen bir sıkıntı var. Çünkü, anlatacak çok hikâyem var. Paylaşacak çok karakterlerim var. Oluşturduğum dünyayı tanımak için gün geçtikçe daha da çok sabırsızlanıyorum. İçimdeki sıkıntım kat kat büyüyor. Paylaştıkça sıkıntım çoğalıyor. Daha fazlasını istiyorum. Duyumsamak ve var ettiklerimin, var oluşlarını görmenizi ve değerlendirmenizi istiyorum…

Susmamak.

Konuşmak.

Olabildiğince yazmak, özgürce.

Kısıtlamadan, yerin dibine sokulmadan, rahatça haykırmak; hayallerimi paylaşmak, hayalimi yaşamak; zor olanı seçmek ve bunun için hayatımdan olağanca ödün vermek; bana dayatılan yaşam düzenini reddetmek; kendi hayalimin peşinden koşmak; önüme engel olarak koyulan taşın üzerinden atlamak, sonra o taşı yerinden alıp kenara atmak; kimi zaman sarhoşu, kimi zaman anarşisti, kimi zaman katili, kimi zaman zorbayı, kimi zaman da Tanrı’yı yazmak; içimdeki sıkıntıyı daha da büyütmek; içimdeki çocuğun sesini daha da yükseltmek; ağlamak, ağlatmak, gözyaşlarını safça akıtmak; kalemimin ucu körleşene kadar yazmak… Sadece yazmak istiyorum…

Var olmamış, var olmasına izin verilmemiş bir ortamda “umut” olmak, “umut etmek” istiyorum.

Bu istediklerim çok mu sizce???..

***

İstişarenin bedelsiz olduğu Bulunmaz Tiyatro’da, yazdıklarınızı, yazmak istediklerinizi, hatta hayallerinizi bile paylaşabilirsiniz. Unutmayın paylaşmadan, anlatmak istediklerinizi yalnız siz anlarsınız. Paylaşarak, yeni dünyalar oluşturabilirsiniz…

*Şehirler de Terk Ediyor Beni, adlı hikâyemden bir kesit.

***

"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 1"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 2"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 3"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 4"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 5"
"Yeni bir oyun yazarı yetişiyor: Ozan Akgül / 6"