Van Devlet Tiyatrosu sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
Van Devlet Tiyatrosu sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

13 Mart 2013 Çarşamba

Bakalım Cuma Boynukara'nın yazarlık hakkını kimler savunacak?

Cuma Boynukara'nın yazarlık hakkını, Baltık ülkelerinden savunuyorum!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz 

***

BASINA VE KAMUOYUNA

Müvekkilim, kendisine ait "MEM İLE ZİN" adlı eserin 2011-2012 tiyatro sezonunda Van Devlet Tiyatrosu'nda sahneleneceğini 16.09.2011 tarihinde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün yapmış olduğu basın açıklamasından öğrenmiştir. Ancak, ülkemizin Van ilinde yaşanan büyük deprem felaketinden dolayı sahnelenmesi ertelenmiştir. 

2012-2013 tiyatro sezonunda, oyun tekrar provaya alınmıştır; 02.10.2012 Van Devlet Tiyatrosu sahnesinde perde açacağı ilan edilmiştir

Tüm bu aşamalardan sonra, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün ve sanat camiasının genel uygulaması olarak sahnelenecek oyunun yazarı oyunu izlemeye davet edilir, salon girişine oyunun afişi ile birlikte oyun yazarının portresi yerleştirilmektedir. Müvekkil genel uygulama ve teamül olmasına rağmen oyunu izlemesi amacıyla davet edilmemiştir. Müvekkil Cuma BOYNUKARA, Van iline oyunu izlemek için kendi imkânı ile gitmiştir.

Van Devlet Tiyatrosu tarafından 02.10.2012 tarihinde sahnelen oyunu izleyen müvekkil, yazmış olduğu oyun metninde oyunun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak şekilde yeni metin eklemelerinin yapıldığını bazı sahnelerin değiştirildiğini, tahrifatlar yapıldığını büyük bir manevi hezeyan içinde izlemiştir. Oyun sonrasında Van Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü ile yapmış olduğu mülakatlarda söz konusu değişikliğin kendisine niçin bildirilmediğini oyunun hazırlık sürecinde neden iletişime geçilmediğini soruşturmasına bir sonuç alamamıştır.

Müvekkil, söz konusu oyunda yapılan tahrifatları tespiti sonrasında 11.10.2012 tarihinde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne hitaben yazmış olduğu dilekçede Van Devlet Tiyatrosunda prömiyeri yapılan "Mem ile Zin" adlı oyunun özgün metinden uzaklaştırılarak anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak mahiyette değişikliklerin yapılması gerekçelerine dayanılarak söz konusu oyunun oynanmasına izin vermediğini açıkça, hukuki gerekçelere dayanarak bildirimde bulunmasına rağmen, bugüne kadar karşı tarafça herhangi bir cevap verilmemiştir. 

Müvekkil ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü arasında "Mem ile Zin" adlı esere ilişkin telif sözleşmesi olmamasına rağmen haksız ve hukuka aykırı olarak sahnelenmeye devam ettirilmektedir. Müvekkil eser sahibinin herhangi bir izni olmaksızın karşı taraf Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü tarafından herhangi bir telif sözleşmesi olmadığı halde eser üzerinde anlam ve kurgusal bütünlüğü bozması, tahrif edilerek sahnelenmesi, müvekkilin yazarlık onurunu ve toplumsal itibarını zedeleyerek, manevi tahribata sebebiyet vermiştir. Eser, tüm mahiyetleri ile hususiyetleri ortadan kaldırılacak düzeyde bozulmuştur. Ayrıca uzun zamandan bu yana sahnelenen oyundan dolayı telif hakları ihlal edilmeye devam edilmekte, oyunun sahnelenmesinden dolayı tüm mali haklardan yoksun bırakılmıştır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile eser sahibinin çoğaltma, yayma, işleme, temsil gibi mali hakları ve umuma arz, adını belirtme, eserde değişiklik yapılmasını sağlama gibi manevi hakları koruma altına alınmıştır. Davalı kurum tarafından müvekkile ait eser üzerinde, esere ilişkin herhangi bir telif sözleşmesi bulunmaksızın, izinsiz olarak eserin tüm hususiyetleri üzerinde değişiklik yapılarak, mali ve manevi hakları ihlal edilmiştir. Davalıların tüzel kişiliğe haiz olması ve Türkiye genelinde birçok ilde sahneleri bulunması ve sahnelenen oyunun kapalı gişe oynanması ile ihlalin boyutları artırmıştır.

Eserin telif haklarının devrine yönelik bir sözleşme ile elinde bulunduran, herhangi bir şekilde satın alan eser maliki olan fakat eseri vücuda getirmemiş olan kişi, eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir. Ancak eseri bozamaz, yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez. Eser sahibinin izni olmaksızın eserde ekleme, değiştirmeler yapılamaz. Müvekkil ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü arasında telif haklarının devrine yönelik herhangi bir sözleşme yapılmamıştır.

"Mem ile Zin" adlı eser müvekkil tarafından yazılmış ve birçok kez sahnelenmiştir. Karşı Taraf ile müvekkil yazar arasında eserin telif haklarının devrine yönelik hiçbir sözleşme bulunmadığı halde söz konusu eserin tümünde anlam ve biçim bozukluğu yaratacak şekilde değiştirilmiştir. Söz konusu değişiklik sahnelerin çıkarılması, metnin değiştirilmesi, oyunun ana temasına aykırı müzikler ve motifler kullanılarak yapılmıştır. Söz konusu değişikler yazarın izni olmaksızın yapılmış, haberdar dahi edilmemiştir. Müvekkil yazar, söz konusu değişiklikleri kabul etmemekte ve oyunun devamına izin vermemektedir. Tüm bunlara rağmen, "Karşı Taraf"ça oyun sahnelenmekte, oyunun mali hakları eser sahibine ödenmemekle birlikte, eser ile arasında sıkı sıkıya manevi bağ bulunan yazar, toplumsal sorumluluğunun ağır yükü ile söz konusu ihlallerin devamını engelleyememekle büyük bir manevi ızdırap yaşamaktadır. 

Ancak, müvekkillime yaşatılan tüm olumsuzluklara rağmen, söz konusu olumsuzlukların giderilebileceği düşünülse de, müvekkilim tüm sözlü ve yazılı uyarı ve itirazlarına rağmen, oyunun ana temasında yapılan tahrifatlarla oyunun sahnelenmeye devam ettirilmesi, yazar olan müvekkilimin yazarlık onurunu zedelemiştir.

Van Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen müvekkile ait oyunu seyreden Kültür ve Turizm Eski Bakanı Ertuğrul GÜNAY, oyun sonrası sahneye alınmış ve söz konusu oyuna ilişkin yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bünyesinde kamu görevi ifa eden şüphelilerce müvekkil tarafından yazılan  "Mem İle Zin" adlı tiyatro eserini basın ve İnternet haberlerinde müvekkil yok sayılmış olup eser ve bağlantılı tüm hakları ihlal edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile müvekkil arasında telif sözleşmesi yapılmadan ve eserine ilişkin hiçbir telif hakkı ödenmeden sahnelenmeye devam edilmektedir.

Müvekkile ait oyun üzerinde yapılan tahrifatlara ilişkin olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin TANRIKULU tarafından verilen ve ekte sunulan soru önergesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY tarafından verilen cevapta, oyuna ilişkin değişikliklerin yapıldığı hususu açıkça kabul edilmekle birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın söz konusu değişiklikten haberdar olduğu ve denetim yetkisinin kullanılmadığı açıkça görülmektedir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkil yazar Cuma BOYNUKARA'ya ait "Mem İle Zin" adlı tiyatro eseri, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Edebi Kurulu'nca kabul edilmesine rağmen, değiştirilerek, tahrif edilerek sahnelenmiştir. 

Tarihi mimari sanatsal eserlerin özgünlüğünden uzaklaştırılması nasıl ki geleceği kirletiyorsa, düşünsel yazınsal eserlerinin tahrip edilmesi de, yazarıyla eser arasındaki bağının koparılarak belli bir ideoloji veya siyasi kaygıya tercih edildiğinde zihinler kirletilmekte ve anlamı yitirilmektedir.

Türkiye'de sanat eserlerinin yeteri kadar korunmadığı görülmektedir. Bu anlamda, yazar ve sanat icrasının hukuken korunması için yasal düzenlemelere gereksinim vardır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun ihtiyacı karşılamadığı kanaatindeyiz.

Müvekkilimin kaygısı oyuna ilişkin telif bedeli olmayıp, söz konusu eserin gelecek nesillere, eserin özgün hali ile ulaştırılması yönünden yazar sorumluluğuna dayanmaktadır.

Müvekkilimizin konuyu tarafımıza bildirmesi sonrası gerekli çalışmalar yapılmış, adli mercilerde oyunun durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiş, esere ilişkin yapısal dil ve kurgusal değişikliğe yönelik olarak mali ve manevi hakların ihlalinden dolayı tazminat davası açılmıştır.

Ayrıca, "Mem İle Zin" adlı eserde Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nce yapılan anlam ve yapısal dil değişiklikleri ve oyunun ruhuyla özdeşleşmeyen müziklerin eser sahibinin hiçbir izni ve onayı yapılmaksızın sahnelenmesi nedeniyle başta Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ve oyunun icrasında yetkili olan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.

Demokratik açılım çerçevesinde oyunun sahnelenmesine karar verilmesi sevindiricidir. Şunu belirtmekte yarar var; müvekkilim tarafından yazılan oyun 1994 yılında tamamlanmış olup, aynı yıl Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda Veysel Öngören rejisiyle sahnelenmiştir. Ancak, OHAL tarafından engellemelerle ve yasaklarla karşılaşmıştır. Daha sonraki yıllarda oyun Fransızca, Kürtçe, Arapça'ya çevrildi ve hala birçok dile çevirileri sürmektedir.

Bu anlamda demokrasi algısının derin entelektüel birikim ve uzlaşı kültürüne dayandığını belirterek, eserin hak ettiği şekilde sahnelenmesine karar verilmesi için hukuki süreci takip etmekteyiz. Saygılarımızla… 

AVUKAT 
ŞAHİN DOĞAN  

1 Aralık 2012 Cumartesi

"CHP’li Tanrıkulu, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Mem û Zin adlı oyunda yazardan habersiz değişiklik yapıldığı iddiasını Kültür ve Turizm Bakanı Günay’a sordu. Oyunun yazarı ise eserinin değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları hakkında dava açtı." sözleri somut olarak orta yerde savrulup dururken, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) Yönetim Kurulu nasıl bir davranış geliştirip, nasıl bir tepki gösterdi? Çok, ama çok merak ediyoruz!!!

Mem û Zin oyunundan bir sahne

***

Bu ülkedeki oyun yazarlarının, oyun çevirmenlerinin hemen hemen bütünü, hepsi, tamamı, tümü "asparagas tiyatro" uygulamasına teslim olup, "asparagas tiyatro" tecavüzüne uğramaktan büyük bir zevk (telif) alırken, Cuma Boynukara, kendi oyununa yapılan saygısızlığa karşı bayrak açmış durumda... 

Bu ülkedeki oyun yazarlarının hemen hemen hepsi, oyun yazarlığı piyasası edinirken, özellikle birinci oyunlarına yapılan "asparagas tiyatro" tecavüzüne aldırmayıp, zevk (telif) almayı yazarlık ahlâkına, yazarlık namusuna, yazarlık onuruna, yazarlık şerefine aykırı bulmazken, Cuma Boynukara'nın "Mem û Zin" oyununa karşı işlenen tecavüz suçuna ortak olmaması, "asparagas tiyatro" tecavüzünden zevk (telif) almaması, üstüne üstlük, dokuzuncu tiyatro köyünden bile kovulma olasılığının büyük olmasına karşın, "Oyunun yazarı ise eserinin değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları hakkında dava açtı." haberiyle, yazarlık onurunu kurtarmak için "asparagas tiyatro" tecavüzünden zevk (telif) almayacak kadar namuslu davranması, bizim için son derecede önemli ve üzerinde durulması gereken bir durum...

Bu ülkedeki oyun yazarlarını ve oyun çevirmenlerini bir araya getirerek, K. Lemi Bilgin yönetimindeki Devlet Tiyatroları ve Hilmi Zafer Şahin'le Veysel Sami Berikan yönetimindeki şehir tiyatrolarına oyun pazarlamanın yanı sıra, bir de LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorluğu yapan Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) adlı kuruluşun, Cuma Boynukara tarafından başlatılmış onurlu mücadelenin yanında saf tutmaması çok düşündürücü bir durum. Yoksa LİNÇÇİ OYÇED "Mem û Zin" adlı oyunun yazarı Cuma Boynukara'nın yazarlık onuru için verdiği mücadelenin yanında yer aldı da biz mi duymadık? Tabii ki böyle bir bilgiyi duyduğumuz ân okurlarımıza derhal aktaracağız!

*

Bu arada "Mem û Zin" adlı oyunun yazarı Cuma Boynukara'nın LİNÇÇİ Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği Denetim Kurulu Başkanı, ABD'ye eğitim için gidip geldikten sonra "Ve Diğer Şeyler Topluluğu"nu kuran Yeşim Özsoy Gülan ve Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yrd. Doç. Dr. Erbil Göktaş'ın Denetim Kurulu Üyesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in Yönetim Kurulu Üyesi olduğu notunu da "Türk Tiyatro Tarihi"nin sarı yapraklarına iyice iliştirmekte büyük yarar var!...

Durumun ayrıntılı haberini "soL"dan aktarıyoruz; okuyunuz!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Tiyatro oyununa müdahale Meclis gündemine taşındı

CHP'li Tanrıkulu, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Mem û Zin adlı oyunda yazardan habersiz değişiklik yapıldığı iddiasını Kültür ve Turizm Bakanı Günay'a sordu. Oyunun yazarı ise eserinin değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları hakkında dava açtı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Mem û Zin adlı oyunun senaryosunda bir kısım değişikliklere gidildiği ve bu değişikliklerin senaryo yazarından habersiz olarak yapıldığı iddiasını Meclis'e taşıdı. Tanrıkulu, soru önergesinde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a şu soruları yöneltti:

"Yukarıda yer alan senaryonun yazarın bilgisi ve onayı olmaksızın değiştirildiği iddiaları doğru mudur?

Eğer anılan iddialar doğru ise yapılan değişiklikler nelerdir ve kimler tarafından yapılmıştır?

Yine eğer iddialar doğru ise değişiklik yapılma gerekçeleri nelerdir? Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün eser sahibinin izni veya onayı alınmadan herhangi bir oyunu sahneleme yetkisi bulunmakta mıdır?

Senaryonun aslında değişiklik yapıldığı beyan edilerek tiyatro oyununun programdan çıkartılması ya da oyunun sergilenmesinin durdurulması yönünde bir talep olmuş mudur?

Mem û Zin adlı oyundan başka Devlet Tiyatroları bünyesinde aynı şekilde değişiklik yapılan başka oyun bulunmakta mıdır?

Yukarıda yer alan iddialar doğru ise anılan değişikliği gerçekleştirenler hakkında idari veya 5486 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?"

ANF'nin haberine göre oyun yazarı Cuma Boynukara, Van Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği Mem û Zîn adlı oyununun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak şekilde değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında dava açmıştı.

Oyunu izlediğinde oyunun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak eklemeler bulduğunu belirten Boynukara, konuya ilişkin şöyle konuşmuştu:

"Oyun sonrası Van Devlet Tiyatrosu Müdürü ve oyunun rejisörü ile yaptığım görüşmede oyunda yapılan söz konusu değişikliğin neden bana bildirilmediğini ve buna izin vermeyeceğimi sözlü olarak ifade ettim. Daha sonra 11 Ekim 2012 tarihinde bir dilekçeyle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunarak oyunumdaki aksaklıkların giderilmesini, oyunun durdurulmasını talep ettim."

Boynukara, girişimlerine karşın oyunun sahnelenmeye devam ettiğini belirterek, oyunun durdurulması için Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında dava açtığını açıklamıştı.

(soL - Haber Merkezi)

(Kaynak: soL)

18 Aralık 2012 Salı

"Mem û Zîn" oyunuyla ilgili çok uzaktan çok değişik bir ses geldi!

Biz, İnternet ortamındaki tartışmaların hangi bağlam içerisinde ele alınırsa alınsın, "Mem û Zîn" ("Mem ile Zin") oyununun her düzey ve düzlemde gündeme gelmesini, gündemde tutulmasını ısrarla arzu ediyoruz. Biz de biliyoruz ki, "Mem û Zîn" bir manzum eser olarak Ehmedê Xanî'ye (Ahmed Hani'ye) ait olduğu gibi, aynı adla Kürtçe olarak yada "Mem ile Zin" adıyla Türkçe olarak bir oyun hâline oyun yazarı Cuma Boynukara tarafından getirilmiştir!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

BAYCAN’IN SERT AÇIKLAMASI

Doğubayazıt Ehmedê Xani Kültür Derneği Başkanı Cevdet Baycan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne çok sert bir çıkış yaptı.

Van Devlet Tiyatroları İpek Atagün’ün yönetiminde Ehmedê Xani’nin ünlü Mem û Zin eserini Tiyatroya uyarlayarak bu sezon Van’da sahnelemiş bulunmaktadırlar. Yalnız sahnelenen eserde eserin Ehmedê Xani’ye ait olduğu belirtilmediği gibi yazarının da CUMA BOYNUKARA adlı bir kişi olduğu belirtilmektedir.

Doğubayazıt Ehmedê Xani Kültür Derneği Başkanı Cevdet Baycan bu konuda yaptığı açıklamada "Bölgemizin yetiştirdiği ünlü Kürt Filozofu Ehmedê Xani’nin Mem û Zin eserinin tiyatroya uyarlanması gerçekten büyük bir adımdır. Hatta Xani’nin bu eserinin operaya da uygulanması gerekir olduğuna inanmaktayım.

Van Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon sahneye koyduğu Mem û Zin tiyatro uyarlamasının içeriğini bilmemekteyim. Seyretme olanağım da olmadı Van Devlet Tiyatrosu web sitesinde de çok kısa bir şiirden ibaret bir açıklama yapılmıştır.

Bizim böylesine ünlü bir Filozof’un edebi eserinin tiyatroya uyarlanmasına diyecek bir şeyimiz yoktur.

Ancak, eserin yazarı olduğunu iddia eden Cuma Boynukara’ya itirazımız vardır. Eserin tiyatroya uyarlanmasında düzenlemeyi Cuma Boynukara yapabilir. Ancak ve ancak eserin kime ait olduğunu belirtmek koşuluyla. Bu eserin Ehmedê Xani’ye ait olduğunu yazmamak hem Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün hem de yazarı olarak kendini gösteren Cuma Boynukara’nın en büyük ayıbıdır.

Hadi diyelim Ehmedê Xani’ye ait olan eseri Cuma Boynukara kendisine mal ederek ayıpların en büyüğünü yaptı. Ya Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün bu eserin kime ait olduğunu bilmemezlikten gelmesi gafı hiçbir zaman affedilecek gibi değildir.

Bir aşk öyküsü ve efsanesi altında telmih sanatıyla bir ulus devlet temasını dile getirilen Mem û Zin eseri tamamen Ehmedê Xani’nin kaleminden çıkan bir yapıttır.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün bu konudaki gafı ve bu eserin kendisine aitmiş gibi gösteren Cuma Boynukara hakkında gerekli bütün yasal işlemleri başlatacağımızı ayrıca Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün bu gafından bir an önce vazgeçerek, Van Devlet Tiyatrosu tarafından reklâmı yapılan afişlerin kaldırılmasının sağlanmasının ve yeni afişlerde eserin Ehmedê Xani'ye ait olduğunun belirtilmesinin bir an önce gerçekleştirilmesi ünlü Kürt Filozof’a saygının bir gereğidir." dedi.

(Kaynak: Doğubayazıt Halkın Sesi)

***

Ayrıca bakınız:

"CHP’li Tanrıkulu, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Mem û Zin adlı oyunda yazardan habersiz değişiklik yapıldığı iddiasını Kültür ve Turizm Bakanı Günay’a sordu. Oyunun yazarı ise eserinin değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları hakkında dava açtı." sözleri somut olarak orta yerde savrulup dururken, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) Yönetim Kurulu nasıl bir davranış geliştirip, nasıl bir tepki gösterdi? Çok, ama çok merak ediyoruz!!!

OYÇED Denetim Kurulu Başkanı Cuma Boynukara'nın yazdığı "Mem û Zîn" oyununun davalık olduğunu siirttenöte.com sitesi bile haber yaparken, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) ile oyun yazarlarının hemen hemen hiçbiri asla ve kesinlikle ipine takmayı düşünmüyor!

8 Temmuz 2014 Salı

Devlet Tiyatroları, Cuma Boynukara ile telif sözleşmesi bile imzalamadı!

Mem û Zîn tiyatro sahnesinde

Kürt düşünür ve mutasavvıf Ahmed-i Hani’nin Mem û Zîn adlı eseri Devlet Tiyatroları tarafından Türkçe olarak sahnelenecek

Kürt düşünür ve mutasavvıf Ahmed-i Hani'nin Mem û Zîn adlı eseri Devlet Tiyatroları tarafından Türkçe olarak sahnelenecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı, ilk kez Kürtçe bir eserin çevirisini yaparak, Kürt düşünür ve mutasavvıf Ahmed-i Hani'nin Mem û Zîn adlı eserinin, tıpkı basımı, Latin harflerine aktarımı ve Türkçesiyle yayımlamasının ardından, Devlet Tiyatroları da Van Devlet Tiyatrosu'nun talebi üzerine Cuma Boynukara'nın oyunlaştırdığı destanı seyirciyle buluşturacak. Birbirine âşık olan, ancak kavuşamayan iki gencin trajik öyküsünün anlatıldığı, aynı adla sinemaya da uyarlanan eser, Van Devlet Tiyatrosu tarafından Mem ile Zin adıyla seyircinin karşısına çıkacak. Diyarbakır'a gelen Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin yaptığı açıklamada, daha önce Cuma Boynukara tarafından tiyatro eseri haline getirilen Ahmed-i Hani'nin Mem û Zîn adlı eserinin bu yıl Van Devlet Tiyatrosu'nun repertuvarına aldığını söyledi. Van Devlet Tiyatrosu'nun William Shakespeare'in Bir Yaz gecesi Rüyası ile Boynukara'nın oyunlaştırdığı, kast çalışmalarının yapıldığı ve provaları başlamak üzere olan Mem ile Zin oyunlarıyla perdelerini açacağını belirten Bilgin, şöyle konuştu: 

"Devlet Tiyatroları'nda ilk kez bir Kürt yazarın eseri Türkçe olarak sahnelenecek. Yanılmıyorsam ilk defa olacak. Bu son derece doğal. Bizim topraklarımızda, hatta dünyanın her tarafında yetişen ve sanatsal ürün veren her edebiyatçının, şairin, ozanın eserlerinin DT sahnesinde oynanması kadar doğal bir şey yok. Bunu ne abartmak ne de farklı yerlerle oturtmak gerekiyor." 

"Çok zengin bir kültüre sahip coğrafyada yaşıyoruz. Bu bakımdan çok şanslıyız. Ne yazık ki biz hep bugüne kadar aykırılıklarımızı ön plana çıkardık." diyen Bilgin, "Aslında birlikteliklerimizi, birlikte yaşadığımız güzelliklerle var olmak, onları ön plana çıkarmak, onları paylaşmak, bu paylaşımda mutlu olmak çok daha doğru diye düşünüyoruz. Bu nedenle her türlü eseri oynuyoruz. Farklı bir düşüncemiz yok. Bizim için metin metindir, tiyatro tiyatrodur." şeklinde konuştu.

Tartışma ortamına taşımak yanlış

Daha önce Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun içinde küçük bir Kürtçe anlatımın olduğu "Ölümü Yaşamak" oyununa değinen Bilgin, “Oyun çok ses getirmişti. Daha önce de biz zaman zaman oynardık, kullanırdık. Aslında bunu bir tartışma ortamına taşımak bence yanlış. Güzel bir edebî eseri kim yazarsa yazsın her yerde oynamayı hak ediyor demektir." dedi. AA

(Kaynak: Taraf)

***

"Hüseyin Hilmi Bulunmaz ile Şakir Gürzumar Dâvâsı" için dayanaklar!

29 Aralık 2010 Çarşamba

Devlet Tiyatroları'nın Ocak turnesi


29 Aralık 2010
Yavuz Ulutürk


Devlet Tiyatroları'nın Ocak ayı turne programı belli oldu. Sekiz değişik oyunla izleyici karşısına çıkacak DT, 15 farklı yerleşim merkezinde 15 temsil verecek. Programa göre;

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği, Cezmi Ersöz'ün yazdığı, Serap Eyüpoğlu'nun yönettiği "Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk" 5 Ocak'ta Sakarya'da; Duşan Kovacevic'in yazdığı, Başar Sabuncu ve Bilge Emin'in çevirdiği, Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği "Profesyonel" 19 Ocak'ta Gebze Osman Hamdi Bey Sahnesi'nde;

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu yapımı, Cevat Fehmi Başkut'un yazdığı, Levent Suner'in yönettiği "Hacıyatmaz" 7 Ocak'ta Şırnak'ta, 25 Ocak'ta Mardin'de, 26 Ocak'ta Midyat'ta;

Ankara Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği Yıldırım Keskin'in yazdığı, Ali Hürol'un yönettiği "İçlerinden Hangisi" 12 Ocak'ta Bolu'da; Barış Eren'in yazıp yönettiği "Soğuk Bir Berlin Gecesi", 27 Ocak'ta Karabük'te; Hatice Meryem'in yazdığı, Funda Mete'nin derleyip yönettiği "Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun" 29 Ocak'ta Kırıkkale'de;

Erzurum Devlet Tiyatrosu yapımı, Dersu Yavuz Altun'un yazdığı, Serkan Kunter'in yönettiği "Benim Güzel Pabuçlarım", 24 Ocak'ta Pasinler'de, 25 Ocak'ta Köprüköy'de, 31 Ocak'ta Oltu'da;

Van Devlet Tiyatrosu yapımı, Vasıf Öngören'in yazdığı, Mutlu Güney'in yönettiği "Zengin Mutfağı" ise 25 Ocak'ta Muş'ta, 27 Ocak'ta Siirt'te, 28 Ocak'ta Bitlis'te, 29 Ocak'ta Ahlat'ta sanatseverlerle buluşacak.

(Kaynak: Zaman)


***


Ayrıca bakınız:

ÇOK ACAYİP BİR "GECEKONDU": Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panosu!

İstanbul'un "en güzel yerleri"ndeki reklâm panolarını "üç otuz paraya" kiraya veren Devlet Tiyatroları'nın patronu Kültür Bakanlığı, fotoğraf seçecek!

Kılıfı hazırlanmış minarenin önünde; Hilmi Bulunmaz'ın kamerasına şımarık bir poz veren gerekçesi hazırlanmış İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panosu!

Bu sabah baktığımda, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panosundaki değişiklik, yine canımı sıktı; İDT'nin reklam panosu teamülü herkesin canını sıkmalı

"Ölüleri Gömün" oyununa "gala" yapıldığı gün, oyuna emeği geçenler sahneye çağrılmışken, oyunun çevirmeni Coşkun Büktel neden sahneye çağrılmadı ki?!!

İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panolarının, kapitalist kuruluşlar tarafından işgal edilmesine, hangi kişiler, kuruluşlar ve kurumlar karşı çıkıyor?!

İstanbul Devlet Tiyatrosu, yaptığımız yayınlar sonucu tiyatro kamuoyuna hesap vereceğine, kendisine ait reklâm panolarının üzerindeki adını siliverdi!

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu, kendi reklâm kulelerine sahip çıkamıyor!

7 Ekim 2011 Cuma

DETİS'in bize gönderdiği "Haluk Bilginer" tepkisini yayınlıyoruz!


Ekim Geldi, Perdeler ve Ağızlar Açılıyor ya da Devlet Tiyatrolarına Saldırmanın Dayanılmaz Çekiciliği…


Bir tiyatro sanatçısı ki; aynı zamanda bulunduğu tiyatronun patronu, başoyuncusudur. Yeni oyununun seyirci ile buluşmasına, perde açmasına birkaç gün kala bir fırsat yakalar. Kendi varlık sebebi olan, eğitimini aldığı okulla kuruluşundan bu yana organik bağları olan Devlet Tiyatrosu’na saldırma ihtiyacı duyar. Şimdi kendisine anlayış göstererek, empatiyle (halinden anlayarak) yaklaşmaya çalışalım.

“Yarın kapanacak, biliyorum. Kimse kapatmazsa ben kapatacağım. Çünkü uzun zamandır ölmüş zaten. Hayatı gereksiz uzatılmış, makinede. Makinenin düğmesini kapatacağız, bitecek. Böyle tiyatro olmaz.” demesinin ardındaki nedenler muhtemelen şunlar olabilir:

Yoğun çalışma ve yeni yapım üretme süreci yormuş, yıpratmış olabilir. Devlet Tiyatrosu’nun olanakları “ah bende olsa” demiş olabilir, Kadıköy’ün ortasında tiyatro yapmanın zorluğundan kurtulup belki Van’da, Trabzon’da, Konya’da, Diyarbakır’da, Yüksekova’da tiyatro yapma özlemi duymuş olabilir. Yani Devlet Tiyatrosu’nun 1 Ekim’den itibaren perde açtığı, turne yaptığı, yıllar yılı tiyatrosuz bırakmadığı bölgelere gitme arzusunu derinlerinde duymuş olabilir ama bu bölgelere gitmenin pek karlı olmadığı ve biraz da hayati tehlike olduğunu bilmiyor mu acaba. Buralara gitmek için biraz riski göze almak gerekir.

Belki “her yıl şu kadar oyun, şu kadar temsil yapıyorum, yüzüm eskidi, sesim çatallaştı, oynadığım tipler basmakalıplaştı nedir bu çektiğim” diye dertlenmiş olabilir. Bir çaresi olmalı elbette. Biraz özen, biraz özeleştiri, biraz kalite merakı ve daha az kibir, daha az kendini beğenmişlik.

Belki altmış yıllık deneyimli, birikimli bir tiyatronun ışık, dekor, aksesuar, olanaklarına sahip olmak istemiş olabilir.

Belki Devlet Tiyatrosu’nun deneyimli oyuncu kadrosu ile şöyle karşılıklı oyun oynamak, okul arkadaşlarıyla sahne paylaşma özlemini duymuş olabilir.

“Timon’u yapın, hemen gelin” dediler. Biz ‘reprise’ yapmayı sevmediğimiz için sonunda “Antonius ile Kleopatra” oldu. Koşa koşa Zerrin’i (Tekindor) aradık.” diye konuşmuş kendisi ile yapılan söyleşide…

Zerrin Tekindor’u nereden tanımış? Nerede çalıştığını biliyor mu Zerrin Tekindor’un? “Kiminiz oyuncu olacakken meyhanede sarhoş olmuşsunuz, kiminiz rapor alıp durmuşsunuz, kiminiz yılda üç tane oyun oynamışsınız… Bu memurlar nedir ya” diye karaladığı Devlet Tiyatrosunda.

Şüphe yok ki yeni oyun telaşı ile yapılmış bir dil sürçmesi. Bilemeyiz, belki de bilinçaltındaki gerçeği başka biçimde söylemek istedi.

Kısacası, Devlet Tiyatrosu kaynakları söz konusu olunca Bilginer “Coşa coşa, koşa koşa” gidiyor, neden?

“Kepazelik” olarak nitelendirdiği Devlet Tiyatrosu ve bir başka önemli ödenekli tiyatro İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yaklaşık yüz yıldır tiyatro sanatını sevdirmek, yaygınlaştırmak amacıyla yaptıklarını unutmamak, şöyle bir hatırlamak gerekir.
Shakespeare’i “Antonius ile Kleopatra” ilk kim oynadı, seyircinin, benim nerden haberim oldu acaba diye düşünmelidir.

Şimdi Haluk Bilginer Devlet Tiyatroları’nı halkın gözünde küçük düşürmek için, Muhsin Ertuğrulların, Mahir Canovaların, Kerim Afşarların, Macide Tanırların gururla söz ettiği Devlet Tiyatrosu ve onun fertleri için yakın zamanda “kıçımı yesinler” “yavşaklar” gibi seviyesiz sözleri söylemeyi alışkanlık haline getirmiş.
Bilinmez ki; belki Devlet Tiyatroları’na saldırma, kamuoyu önünde karalayarak küçük düşürme sırası H. Bilginer’e gelmiştir. Sanki gizliden gizliye böyle bir nöbet çizelgesi varmış gibi.

Daha da önemlisi özel tiyatrolara yapılacak devlet yardımı öncesi Kültür Bakanı’na şirin görünme, moda ağızla konuşarak göze girmeyi bu yolla alacağı yardım miktarını çoğaltabileceğini de düşünmüş ve hesaplamış olabilir.

Kuvvetle muhtemel ki; özel tiyatrolara yapılan yardımların da genel bütçeden ayrıldığını, yani Devlet Tiyatrosu ile aynı kaynaktan beslendiğini de yorgunluktan, telaştan yahut öyle görmek istediğinden unutmuş olabilir.

Bilginer’in aslında seçimleri isabetlidir. “New York’ta Beş Minare”, “Zeki Müren” seçimleri yerindedir. Tutarlıdır. Değerli bir repertuara doğru atılmış adımlardır. Shakespeare’le beraber çok iyi durmaktadır. Aslında bunların pek önemi de olmasa gerektir. Amaçlanan repertuarın kazançlı olacağı “bazı kaynakları” hep açık tutacağı da elbette su götürmezdir…

Sözü uzatmanın anlamı da gereği de yoktur. Bunu değerlendirmek, Bilginer’in dünyayı, sanatı nasıl bir bakış açısıyla kavradığını görmek; etkilemeye çalıştığı, mesaj yolladığı kimselere ve çevrelere düşer.
Anlaşılıyor ki ciddi bir yol planlaması yapılmış, haritalar çizilmiş. Yoksa hiçbir sanatçı kolaylıkla bir çırpıda “Yarın kapanacak, biliyorum. Kimse kapatmazsa ben kapatacağım.” lafını etme cüretini gösteremez.

Yarın; oyunculara 10.000 TL verecek, “gel bakayım buraya” diyecekmiş. Devlet Tiyatrosu’nda bu işlerin dörtte biri liraya yapıldığını bilmiyor mu acaba? Eğer Haluk Bilginer yanında çalıştırdığı oyunculara sözünü ettiği paradan bir kuruş eksik veriyorsa ayıp ediyor demektir. Oyuncu ayırmak, kendi tiyatrosunun oyuncularını Devlet Tiyatrosu sanatçılarından küçük ve değersiz görmek yakışmaz. İlerde göreceğiz. Kendi cebinden vermediği parayı devlet kasasından bakalım nasıl verecek?

Bu ülkenin yarısından çoğunun açlık sınırında yaşadığı bir ortamda özel tiyatroların bilet fiyatlarını karşılayacak kaç kişi vardır acaba…

Özel tiyatrolar turneye çıktığı zaman genellikle Devlet Tiyatrosunun sahnelerinde ve yine Devlet Tiyatrosunun teknik olanaklarıyla oyunlarını seyirciyle buluşturmaktadırlar.

Her türlü eleştirimize rağmen Devlet Tiyatrosu altmışıncı yılında atmış hiç oynanmamış yerli esere yer vermesi bile başlı başına önemlidir.

Devlet Tiyatrosu, sizlerin asla gitmeyeceğiniz ilçelere, beldelere giderek yılda yaklaşık 6000 kez perde açmaktadır.

Haluk Bilginer, kendini kaybetmişçesine Devlet Tiyatrosunun yok edilmesini isterken, ne yazık ki cumhuriyet karşıtlarıyla aynı safta buluşuyor. Bu ülkede Devlet Tiyatrosunu yok ederek ileri adımlar atılacağını sanıyorsanız, ne yazık ki küçük dünyanızda, kocaman yanılgılar içinde yaşıyorsunuz demektir.

DETİS YÖNETİM KURULU
Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ı Cumhuriyet Savcılığı'na şikâyet etmesi ciddiye alınmayan LİNÇÇİ Mehmet Bozkır dangalakça yazılar yazmayı sürdürüyor

"Amatör olarak başladığım tiyatro eleştirmenliğinde iki yılı geride bıraktım ve daha bu işe başladığım ilk günlerde Hilmi Bulunmaz'ın saldırısına uğradım. Hem bana hem yazılarımın yayınladığı www.tiyatronline.com sitesine hakaretler etti. İki yıl önceki yazısını çeşitli sebeplerle güncelledi, hakaretlerine yenilerini ekledi. Yaptıkları sebebiyle (basın yoluyla hakaret, gerçeğe aykırı bilgi vermek, haberleşmenin gizliliği ilkesini ihlal) kendisi hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundum. Bununla ilgili alaycı bir yazı yayınladı. Tüm bu yaşananların son bulmasını ve bu kişilerin hak ettikleri cezayı almalarını diliyorum."

Mehmet Bozkır

(Kaynak: tiyatrom.com)


***


Tartışmalar Işığında Devlet Tiyatrosu


Mehmet Bozkır
18 Mayıs 2011


Yıllardır çeşitli eleştirilere ve tartışmalara konu olan devlet tiyatroları geçtiğimiz ay Ankara’da sahnelenen Genç Osman adlı oyunu Başbakan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın izlemeye gitmesi ve oyun sırasında yaşandığı iddia edilen olaylar nedeniyle yeniden tartışmanın odak noktası haline geldi. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın yanlış anlaşıldığını sonradan belirttiği “Devlet tiyatroları kapatılabilir.” sözü üzerine de çeşitli fikirler ortaya atıldı. 2007 yılında Konya Devlet Tiyatrosu’nun tadilat nedeniyle dokuz ay boyunca-sezonun kapanmasına bir ay kala perdelerini açabilmişti-kapalı olmasından yola çıkarak özellikle Anadolu’da devlet tiyatrosunun ne anlam ifade ettiğini ve önemini vurgulayan bir yazı yazmıştım.Bu yazıda ise daha genel anlamda getirilen eleştirileri de dikkate alarak devlet tiyatroları konusunu irdeleyeceğim.

Basında sık sık televizyon dizilerinde rol almaları ve sahneye çıkmamaları nedeniyle “bankamatik sanatçıları” diye adlandırılan bir grup var. Devlet tiyatrolarında çalışan sanatçı sayısı dikkate alındığında bu grubun küçük bir azınlık olduğu görülecektir. Tabi ki azınlık durumunda olmaları var olan durumun yanlışlığını ve haksızlığını ortadan kaldırmıyor. Fakat bu grup üzerinden tüm sanatçıları suçlamak, zan altında bırakmak da başlı başına bir haksızlık oluşturuyor. Devlet tiyatrosunun kadrosunda bölgeler arasında ciddi dengesizlikler var. Bazı bölge tiyatrolarında kadronun kalabalıklığı nedeniyle o sezon için oyunlarda rol alamazken kuruluş tarihleri 10-15 yıl öncesine dayanan bölge tiyatrolarındaki genç sanatçılar bir sezonda üç dört oyunda birden rol alıp aynı zamanda oyunlarda yönetmenlik,yönetmen yardımcılığı görevlerini de üstlenerek sırtlarında ağır bir yük taşıyorlar. Özellikle Ankara ve İstanbul devlet tiyatrosu kadrosunda yer alıp da sahneye çık(a)mayan sanatçılar hem kadrosu hem de kendisi genç olan bölge tiyatrolarında geçici olarak görevlendirilerek bu sıkıntıya bir nebze çözüm bulunabilir. Ayrıca böylesi bir durum her ne kadar tamamı konservatuvar mezunu profesyonel oyunculardan oluşan bir kadro olsa da usta-çırak ilişkisi yaratarak sanatsal verimliliği de arttıracaktır. Bunun dışında tüm sanatçıları suçlayıp yanıltıcı bir tavır içine girmektense eğer sağlık nedenleriyle rapor alıp sahneye çıkamayacağını söyleyen fakat çalışma koşullarının ağırlığı herkes tarafından bilinen televizyon dizilerinde rol alan sanatçılar varsa yapılacak şey bu kişiler hakkında soruşturma açıp idari işlem yapmaktır.

Kadroyla ilgili bir diğer sonu gelmez eleştiri ise kadrolaşma iddiası. Devlet tiyatrosuna yıllardır aynı isimlerin hakim olduğu, açılan sınavlarda devlet tiyatrosu sanatçısı ve yöneticilerinin yakınlarının yerleştirildiği iddiası. Buna verilecek cevap sınav koşullarında açıkça belli.Sınava kimlerin, hangi koşullarda girebilecekleri belirtildiği gibi kadroya alınacak sanatçılara da bir jüri karar veriyor. Yakınlık konusunda iyimser bir değerlendirmeyle yeteneğin genetik olduğu, bunun ötesinde yetişilen ortam,model alma,yönlendirme nedeniyle ailesinde ya da yakınlarında sanatla uğraşanların olmasının kişileri bu mesleği tercihe ittiği söylenebilir. Ayrıca hala ülkemizde ailelerin büyük çoğunluğunun sanata meslek değil de hobi düzeyinde kaldığı sürece destek vermesi, hele de söz konusu bu sanat tiyatro gibi çok büyük paralar vaad etmeyen bir sanat ise desteği bırakın kişiler engellerle karşılaşıyorlarsa kadrodaki yakınlık durumunun çok da yadırganmaması gerekir. Sadece devlet tiyatrosunda değil özel tiyatrolarda ve diğer sahne sanatlarında da aynı yakınlık durumunun olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Sadece iyiniyetle yorumlanıp bu durum açıklanamaz elbette. Sayısal verilerle gerçek durumu da değerlendirmek gerekir. Devlet tiyatrosu stajyer sanatçı sınavının sonuçları açıkladığında basında pek yer almasa da kulislerde bolca dedikodusu yapılan Ankara devlet tiyatrosu oyuncusu Serhat Nalbantoğlu’nun oğlu olan Doruk Nalbantoğlu’nun Adana kadrosuna alınmasında yetenekten çok torpil olduğu iddiaları karşısında verilecek cevap genel müdürlüğün internet sitesinde yer alan sınava başvuran adayların listesi,kazananların listesi ve yedekte kalanların listesidir. Bu liste incelendiğinde kadroya alınmada yakınlık iddialarının ne kadar yersiz olduğu görülecektir.

Oyun seçimleri,sahnelenen oyunlar da yapılan eleştirilerin başında yer alan konulardan biri.Devlet tiyatroları ekim ayında başlayacak sezonda hangi oyunların yer alacağını her yıl ağustos ayının sonlarında açıklıyor. Oyun seçimi konusunda genel bir tavır hakim olmakla birlikte yerli-yabancı oyun dengesinin,oyunun sahneleneceği bölgenin özelliklerinin, oyuncu kadrosunun,sahnenin, teknik imkanların dikkate alındığı gözleniyor. Ödenekli tiyatrolar özel tiyatrolardan farklı olarak kar amacı gütmedikleri için önlerine bürokratik ya da siyasi bir engel çıkarılmadığı sürece oyun seçiminde çok daha özgürler. Özel tiyatroların haklı nedenlerle sahnelemedikleri ya da sahnelemeye çekindikleri kalabalık kadrolu, ciddi masraf gerektiren, seyircinin ilgisini daha az çekebilecek klasik oyunları devlet tiyatroları sahneleyebiliyor. Shakespeare, Brecht, Lorca, Çehov gibi yazarların klasik haline gelmiş oyunlarıyla seyirci-istisnalar dışında-devlet tiyatrosu sahnesinde buluşabiliyor. Bu konuda söylenen şeylerden biri de devlet tiyatrosunun bakışının tutucu ve eski olduğu, bu tarz tiyatronun artık ilgi çekmediği. Bu söylemde eksik ve yanlış olan taraflar var. Öncelikle eski,köhnemiş, modası geçmiş ile klasik ayrımının iyi yapılması gerekiyor. Dünya’nın çeşitli yerlerinden çıkıp gelen akımlarla Türk tiyatrosu da gelişiyor, şekilleniyor, yenileniyor. Her ne kadar geleneksel Türk tiyatrosu köklü bir geçmişe sahip olsa da Cumhuriyet sonrası dönemde yetişmiş, yerleşik, bilinçli bir tiyatro izleyicisi kitlenin aslında çok da büyük ve geniş bir kitle olmadığını görmek ve kabul etmek zorundayız. Büyük kentler de dahil olmak üzere ülkenin her yerinde henüz tiyatroyla tanışmamış büyük bir kesim var. Devlet tiyatroları bu büyük kesimle hem tiyatroyu ayağına götürmesi hem bilet fiyatlarının ucuz olması hem de oyunlarının konularının bu kesime yakın olması nedeniyle kolaylıkla buluşabiliyor. Entellektüel bir bakış açısı ve kaygılarla oyun seçimleri eleştirilirken bu husus göz ardı ediliyor. Bu göz ardı edilmenin dışında sabit fikirli olup neler olup bittiği dikkatle incelenmediğinden son yıllarda devlet tiyatrolarının Ankara Deneme Sahnesi’nde neler yaptığı,Konya’da sahnelenen Uysal Yurttaş Projesi’nin ne tür bir oyun olduğu, Ölüm Öpücüğü, Mutfak Cadıları gibi oyunlarda nasıl bir sahneleme yönteminin uygulandığı hiç görülmeden, bilinmeden eski damgası vuruluyor.

Yine tiyatronun önemli bir türü olan ve seyircinin de yoğun ilgisini çeken müzikallerin devlet tiyatroları ve diğer ödenekli tiyatrolar olan şehir tiyatroları tarafından sahnelenebildiğine dikkat etmek gerekiyor. Ülkemizdeki tiyatro tarihine baktığımızda operet ve müzikaller açısından bugün artık ikisi de varlığını sürdürmeyen Engin Cezzar-Gülriz Sururi Tiyatrosu ve Dormen Tiyatrosu’nun başı çektiği söylenebilir. 80’li yıllarda ise tiyatral açıdan birtakım değişikliklere uğramakla birlikte Haldun Dormen-Egemen Bostancı işbirliğiyle sahnelenen müzikaller öne çıkıyor. 90’lı yıllardan itibaren ise özel tiyatrolar açısından maliyetin yüksekliği ve teknik açıdan yeterli salon olmaması nedeniyle operetler yok olup müzikaller istisna haline geliyor. Sponsor desteğini sağlayıp risk alarak yola çıkan özel tiyatroların sahnelediği müzikaller her şeye rağmen çok uzun soluklu olamıyor. Tiyatral açıdan başarılı ve ilgi çekici kadrolara sahip olmasına rağmen Avrupa’daki emsalleriyle kıyaslandığında kısa sürede perdesini kapatmak zorunda kalan müzikallere Bana Mastikayı Çalsana, Anlat Şehrazat, Mucizeler Komedisi, Yıldızların Altında örnek verilebilir. Bu sezonu dikkate aldığımızda ise özel tiyatrolarda müzikal açısından-her ikisi de müzikal ile müzikli oyun arasında olmakla birlikte-popüler bir isim olan Haluk Bilginer’li “7”Şekspir Müzikali ve alternatif tiyatro izleyicisinin desteğini alan Punk Rock göze çarpıyor. Şu an için ülkemizde sahnelenen ve bir müzikalde olması gereken tüm özellikleri taşıyan iki örneğin Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen üç yıldır kapalı gişe oynayan Fosforlu Cevriye ve bu yıl sahnelenmeye başlayan Dün Gece Yolda Giderken Çok Komik Bir Şey Oldu olduğunu söyleyebiliriz. Yakın zamanda seyirciyle buluşan bir diğer müzikal olan Rembetiko’nun da devlet tiyatrosu tarafından sahnelenmiş olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Ayrı bir profesyonellik alanı olan çocuk tiyatrosu ek bir maliyet getirmesi ve isim yapmış oyuncuların çocuk oyunlarında rol almayı istememeleri nedeniyle özel tiyatrolar tarafından unutulmuş, çok uzun yıllar önce çocuk tiyatrosu amatör ekiplere bırakılmış durumdadır. Genellikle çocuklara yönelik tüketim mallarının üreticilerinin kendi markaları adı altında ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak kurdukları gezici çocuk tiyatrolarının dışında-birkaç istisnayı yok saymayarak-profesyonel çocuk tiyatrosunun görülebileceği yerin devlet tiyatroları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Devlet tiyatrolarının tamamının okul öncesi ve okul düzeyindeki çocuklara yönelik hazırladıkları, sahneleme gün ve saatlerinin de buna göre düzenlendiği oyunların hem çocukların zihinsel ve sosyal gelişimleri üzerindeki etkisi hem de çocukların tiyatroyla tanışmaları açısından yarattığı etki reddedilemez. Çocuklar tiyatroyla tanıştıkları gibi küçük yaşta tiyatro binasını,sahnesini, ışığını da hayatlarına katmış oluyorlar. Bölge tiyatrolarının birçoğu büyükşehirlerin dezavantajı olarak görülebilecek iletişim ve etkileşim güçlüğünü de yaşamadıkları için okullara ve öğretmenlere daha kolay ulaşıp toplu bilet satışlarıyla sınıflar halinde öğrencileri tiyatroya çekerek oyunlarını her çocuğa ulaştırabiliyorlar. Çocuk tiyatrosu örneklerini sahneleyen devlet tiyatrosunun son yıllarda sahneye koyduğu Narnia Günlükleri ve aslında büyükler için yazılmış olan Midas’ın Kulakları isimli oyunun özenli ve özgün bir çalışmayla çocuk oyunu olarak sunulan hali eskimişlik iddialarına cevap olarak verilebilir.

Sadece çocuklar açısından değil,büyükler için de devlet tiyatrosunun ulaşılabilirliği diğer tiyatrolarla kıyaslanamayacak düzeyde. Özel tiyatroların önündeki en büyük engel olan maliyet turneler söz konusu olduğunda da kendini hissettiriyor. Özel tiyatroların bir kısmı hiç turne yapmayıp sadece bulundukları yerde seyirciyle buluşurken diğer bir kısmı ise-hemen hemen hepsi İstanbul merkezli olduğu için-Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi büyükşehirlerle Ege ve Akdeniz kıyılarında turneye çıkıyorlar. Bu turnelerin kapsamına bazen Karadeniz’in belli şehirleri dahil edilirken üniversitelerin daveti üzerine-sayıları çok kısıtlı olsa da-farklı şehirlerde seyirciyle buluşma imkanının elde ediyorlar. Özel tiyatroların turne programına dahil olabilmek için şehrin sosyo-ekonomik durumunun iyi olması şart.Köyleri,kasabaları,ilçeleri bırakın Afyon, Çorum, Niğde, Hakkari, Burdur, Gümüşhane gibi pek çok ili uzun yıllardır turne programlarında görmek imkansız. Bu durumun nedeni ve sorumlusu olarak elbette özel tiyatrolar görülemez. Ekonomik sistem ve eldeki imkanlar nedeniyle özel tiyatrolar belli bir noktaya kadar ulaşabiliyorlar. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ise sezon içinde oyunlarını diğer bölge tiyatrolarına ve yerleşik tiyatrosu olmayan şehirlere turneye gönderdiği gibi sezon dışı olan yaz aylarında “Büyük Anadolu Turnesi” adı altında her bölgeden oyun seçerek tüm ülkeyi yalnızca şehir merkezleri değil ilçeler de dahil olmak üzere geziyorlar. Salonu olmayan yerlerde bazen spor salonunda,bazen düğün salonunda bazen de bir meydanda çıkıyorlar seyirciler karşısına.

Yurtiçi turnelerinin yanı sıra devlet tiyatroları zaman zaman yurtdışı turneleri düzenlemekte, festivallere katılmaktadır. Yine Trabzon’da düzenlenen Uluslar arası Karadeniz tiyatro Festivali, Konya’da düzenlenen Bin Nefes Bir Ses Uluslar arası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali, Adana’da düzenlenen Uluslar arası Sabancı Tiyatro Festivali,Diyarbakır’da düzenlenen Orhan Asena Tiyatro Festivali, Van’da düzenlenen Akdamar Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Şenliği ve Ankara’da düzenlenen Küçük Hanımlar Küçük Beyler Uluslar arası Çocuk Tiyatroları Festivali ile ülkemize yabancı tiyatro gruplarının gelmesini sağlayarak çeşitlilik yarattıkları gibi kültürlerin kaynaşmasını ve Türk tiyatrosunun uluslar arası alanda tanınmasını sağlamaktadırlar.

Belli bir misyonu ve tavrı olan devlet tiyatroları ile birçok bakımdan farklılıkları olan özel tiyatroları kıyaslamak doğru değildir. Bu iki grup tiyatro arasında eşitler arası bir denge yoktur. En önemli farklılık ekonomik politikalar ve devamlılıktır. Her ikisinin de amaçlarında ortaklık varsa da izledikleri yol zorunlu olarak aynı değildir. Geniş bir yelpazeye sahip olan devlet tiyatroları ile klasik oyunları çağdaş bir yöntemle sahneleyen Oyun Atölyesi’ni,siyasi ve muhalif tavrını arka plana itmeden yoluna devam eden Dostlar Tiyatrosu ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nu, popüler isimlerle mizahi yönü ağır basan oyunlar sahneleyen Tiyatro İstanbul’u, geleneksel Türk tiyatrosunun öğelerini kendine özgü bir tarza dönüştüren Ortaoyuncular’ı,in-yer-face akımın ülkemizdeki öncüsü sayılabilecek Tiyatro Dot’u, alternatif işlere imza atan Garaj İstanbul’u, yıllardır çizgisini koruyan Kenter Tiyatrosu’nu karşılaştırmak hatta bir tutmak anlamsızdır. Devlet tiyatroları ile özel tiyatrolar birbirinin rakibi değil tamamlayıcısı, bütünleyicisi konumundadırlar.

Genel olarak ülkemizdeki tiyatronun durumuyla ilgili değerlendirme yaparken profesyonel anlamda İstanbul dışındaki tek özel tiyatronun Ankara’da olduğunu, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayıda şehir tiyatrosu olduğunu, belediye tiyatrolarının birçoğunun maddi imkansızlıklar ve yönetim değişikliği nedeniyle istikrarsız olduğunu dikkate almazsanız devlet tiyatrolarının neden var olduğunu,niçin var olması gerektiğini kavrayamazsınız. Eğer kriterleriniz entelektüel ve elitist kaygılarla şekilleniyorsa 5 liraya oyun izlemekle 30 liraya, 40 liraya oyun izlemenin arasındaki çizgide neler olduğunu göremezsiniz.

Türkiye’deki hemen hemen tüm kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi devlet tiyatrolarında da aksaklıklar, eksiklikler,sorunlar var. Devlet tiyatrolarıyla ilgili yasal düzenlemenin eksik ve çok eski olması nedeniyle hiçbir ihtiyaca cevap veremez duruma gelmiş olması sorunların başlıca nedenidir. Sistemdeki hataları düzeltmek, eksikleri gidermek yerine devlet tiyatrosunu kapatıp özel tiyatrolara daha fazla destek vermeyi önermek kolaycılıktan başka bir şey değildir. Devlet tiyatrosu işlevini yitirmiş, misyonunu tamamlamış değildir.

Tiyatroya sadece eğlence gözüyle bakılırsa konu önemini yitirir. Tiyatronun toplumun şekillenmesi,eğitilmesi,bilgilendirilmesi noktasında ne kadar değerli bir araç olduğu unutulmamalıdır. Özel tiyatroları daha çok destekleriz diyerek devlet,sosyal devlet olmanın gereklerinden olan sorumluluğunu şahıslara yükleyemez. Tema vakfı var diye Çevre ve Orman Bakanlığı’nı kapatmak, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı var diye Milli Eğitim Bakanlığı’nı kapatmak nasıl düşünülemez ve önerilemezse özel tiyatrolar var nasıl olsa, onları destekleriz, devlet tiyatrosunu kapatalım demek de düşünülemez. Zaten tartışmayı alevlendiren ve bu noktaya getiren bir vatandaş ile bir oyuncu arasında yaşandığı iddia edilen olay. Eğer ortada bir sorun varsa vatandaş şikayetçi olur,iddia edilen olaylar ispatlanırsa da oyuncuya hak ettiği ceza verilir.İşin özünü kaçırıp da bir olay nedeniyle devlet tiyatrolarını haklı haksız,yerli yersiz eleştiri yağmuruna tutmanın ne gereği var.

Mehmet Bozkır /mehmet.bozkir@gmail.com

(Kaynak: tiyatronline.com)

18 Aralık 2012 Salı

OYÇED Denetim Kurulu Başkanı Cuma Boynukara'nın yazdığı "Mem û Zîn" oyununun davalık olduğunu siirttenöte.com sitesi bile haber yaparken, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) ile oyun yazarlarının hemen hemen hiçbiri asla ve kesinlikle ipine takmayı düşünmüyor!

Bu ülke yönetimi, gerçek anlamda halkı için yüreği çarpan hiçbir entelektüeli sevmediği gibi, ciddi oyun yazarlarını da sevmiyor; bırakınız bu ülkede doğup yaşayan oyun yazarlarını, bir Alman oyun yazarı olan Bertolt Brecht'i bile sevmiyor; Brecht'in oyunlarını bile tepe tepe kullanıyor bu ülkenin egemenleri...

Türkiye'nin en tanınmış, en burjuva üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi'nin serin gölgesinde rahat rahat tiyatroculuk oynayan LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO), Bertolt Brecht'in yazdığı "Sezuan'ın İyi İnsanı" oyununu bilet satarak oynamasına karşın, bu oyunun telif hakkını ödemeyi hep reddediyor. Seve seve olmasa da, söke söke 150 Euro karşılığı TL'yi ONK Ajans sahibine ödemek zorunda kalan Boğaziçi Üniversitesi, ödediği bu küçücük telifi bile asla vermemek için yedi dereden su getirdi. Oyun yazarlarının emeğini de tartışma konusu yaparak, âdeta bir meze gibi kullanmaya gayret gösteren LİNÇÇİ BÜO, Brecht'in entelektüel emeğini sömürmeyi sürdürüyor hâlâ.

LİNÇÇİ BÜO'nın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nden aldığı cesaretle büründüğü bu şımarık tutum nedeniyle Bertolt Brecht'in emeği sömürülürken, "bizden biri" Cuma Boynukara'nın yazdığı "Mem û Zîn" oyunu da, K. Lemi Bilgin tarafından asparagas tiyatro hâline getirilip, amacından iyice saptırılıyor. Oysa ki bu oyunun yazarı Cuma Boynukara, bu durumdan çok rahatsız olduğunu defalarca dile getirmesine karşın, "Mem û Zîn" oyunu, tam bir ganimetçi mantığıyla, yazarının şikâyeti hiç ciddiye alınmayarak sahnelenmeye devam ediliyor. Hiç de böyle bir hakları yokken!

Eğer, bu ülkedeki oyun yazarları, Bertolt Brecht'in emeğine, Cuma Boynukara'nın "davasına" sahip çıkmazlarsa, "bir gün" mutlaka sıra kendilerine gelir ve "o gün" pek de uzak değil. Unutmayalım!

Bu ülkedeki tek oyun yazarları örgütü OYÇED'in bile LİNÇÇİ olduğunu düşündüğümüzde, oyun yazarlarının hiçbirinin Cuma Boynukara'nın "davasına" sahip çıkacağını asla sanmıyoruz!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Oyun yazarı ve yönetmen Cuma Boynukara, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen Mem û Zîn adlı tiyatro oyununun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak şekilde değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında dava açtı.

Van Devlet Tiyatrosu tarafından 2 Ekim 2012 tarihinden itibaren sahnelenen Siirt'te ise 23 Kasım'da sahnelenen Mem û Zîn adli oyununun  oyunun metninde oyunun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak şekilde yeni metin eklemelerinin yapıldığını belirten oyun yazarı ve yönetmen Cuma Boynukara buna tepki gösterdi.

Kendi yazdığı oyundaki bazı sahnelerin budanarak değiştirildiğini ve oyunda tahrifat yapıldığını kaydeden Boynukara, "Oyun sonrası Van Devlet Tiyatrosu müdürü ve oyunun rejisörü ile yaptığı görüşmede oyunda yapılan söz konusu değişikliğin neden bana bildirilmediğini ve buna izin vermeyeceğini sözlü olarak ifade ettim. Daha sonra 11 Ekim tarihinde bir dilekçeyle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunarak oyunumdaki aksaklıkların giderilmesini, oyunun durdurulmasını talep ettim" dedi.

Ancak tüm girişimlerine rağmen oyunun sahnelenmesine devam edildiğini belirten Boynukara, oyunun durdurulması için Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında dava açtığını söyledi. Siirt'te oynanan Mem û Zîn oyununda en çok göze çarpan aksaklıklar Ehmedê Xanî'nin Kürtlerin birleştirilmesine ilişkin felsefesinin sansürlenmesi ve olayın bir aşk öyüküsünden ibaret hale getirilmesi oldu. Oyunda Mir karakterini canlandıran oyuncu oyun boyunca Kürt kelimesini hiç kullanmadı Kürtlerin birleşmesi kavramının yerine ise "Kavmimi birleştirmeye çalışıyorum." ibaresi birkaç kez tekrarlanmıştı. Ayrıca Mem 'u Zin öyküsünü hiç bilmeyenlerin farkedemeyeceği birçok kurgusal eksiklik yaşandı.

(Kaynak: siirttenöte)

***

Ayrıca bakınız:

"CHP’li Tanrıkulu, Van Devlet Tiyatrosu tarafından sergilenen Mem û Zin adlı oyunda yazardan habersiz değişiklik yapıldığı iddiasını Kültür ve Turizm Bakanı Günay’a sordu. Oyunun yazarı ise eserinin değiştirildiğini belirterek Devlet Tiyatroları hakkında dava açtı." sözleri somut olarak orta yerde savrulup dururken, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) Yönetim Kurulu nasıl bir davranış geliştirip, nasıl bir tepki gösterdi? Çok, ama çok merak ediyoruz!!!

"Mem û Zîn" oyunuyla ilgili çok uzaktan çok değişik bir ses geldi!

17 Ekim 2010 Pazar

LİNÇÇİ yayıncılar; Mustafa Demirkanlı, Ertuğrul Timur, Yaşam Kaya, Can Törtop için, "hiçbir haber değeri olmayan" Zaman muhabiri Aslıhan Aydın haberi!

"Erkek yönetmen" Işıl Kasapoğlu, sakallı olmasına karşın, sağdan sola Namaz, soldan sağa Zaman olarak okunan gazetenin muhabiri Aslıhan Aydın tarafından "kadın yönetmenler" kategorisine dahil edilmekten kurtulmayı bir türlü başaramamış.


***


"15 tirajla yola çıkan Zaman Gazetesi bugün bir milyon tirajı aştı; Allah emeği geçenlerden razı olsun.

Ülkemize hayırlı olsun."


(Kaynak: forum.memurlar.net)


"Ancak en hızlı yükseliş yine Zaman gazetesinin oldu."

(Kaynak: habervitrini.com)


"Tiraj koşusu Zaman'ı zirveye çıkardı

Geçen haftanın gazete tirajları açıklandı. Gazetelerin ciddi tiraj kaybı yaşadığı haftada Zaman son haftalardaki büyük artışını sürdürdü."

(Kaynak: zaman.com.tr)


***


Tiyatro, kadın yönetmenlere teslim!



Aslıhan Aydın
18 Ekim 2010


Kadın yönetmenler, tiyatro sahnelerinde de söz sahibi olmaya başladı. Yeni sezonu 64 oyunla açan Devlet Tiyatroları'nın, ilk ayında, gerek prömiyer yapacak oyunlar, gerekse geçen sezondan devam eden oyunlardan 17'sini kadın tiyatrocular sahneliyor.


Devlet Tiyatroları sayıları giderek artan kadın yönetmenlerin elinden çıkan oyunlarla yeni sezonu açarken, sergilenen performans, seyircinin de beğenisini kazanıyor.

İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi bölgelerin dışında kadın yönetmenler, Konya, Van gibi bölgelerde de komedi, müzikal ve çocuk oyunlarını sahneliyor. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun kadrolu yönetmenlerinden ve son yıllarda hemen her sezonda iyi oyunlara imza atan Ayşe Emel Mesci, Türkiye'de kadın yönetmenin yetişmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor. Kadın yönetmen yetiştirme konusunda kendisinin de çaba sarf ettiğini anlatan Mesci, yeni sezonda yönetmenlik koltuğuna geçen hemcinslerinin başarılı olmasını yürekten istediğini ifade ediyor. 1978 yılında ilk rejisini yapan Mesci, kendi oyunlarına gösterilen ilgiden memnun olduğunu aktarıyor.

"Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun" isimli oyun ile geçtiğimiz sezon büyük beğeni toplayan yönetmen Funda Mete, Türkiye'de kadın tiyatro yazarının az olmasından şikâyet ediyor. Bu anlamda bir kadın yazarın elinden çıkan oyunun yine en iyi bir kadın yönetmen tarafından sahnelenebileceğine işaret ediyor. Funda Mete, bu sene çok önemli projelerin kadın yönetmenlere teslim edildiğini de sözlerine ekliyor. Funda Mete, 'yerli oyun-kadın yazar-kadın yönetmen' birleşiminin ortak bir dil oluşturduğunu ve bu dilin seyirciye de çok olumlu yansıdığını dile getiriyor.

Bu sezon kadın yönetmenlerin yönettiği oyunlar ve yönetmenleri şöyle:

Ankara Devlet Tiyatrosu:

Ayşe Emel Mesci- Kerbela, Gülriz Sururi- Fosforlu Cevriye, Funda Mete- Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun, Bengisu Doğuer- Yaban, Nesrin Üstünkanat- Geç Kalanlar

İstanbul Devlet Tiyatrosu:

Serpil Tamur- Kadın Sığınağı, Işıl Kasapoğlu- Profesyonel, Serap Eyyüpoğlu- Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk, Serpil Tamur- İki Çarpı İki

Antalya Devlet Tiyatrosu:

Ebru Kara- Don Kişot

İzmir Devlet Tiyatrosu:

Alev Kerimoğlu- Yoksun, H. Savaş Akdoğan- Yollarda, Neriman Uğur- Karşılaşmalar

Konya Devlet Tiyatrosu:

Serap Sağlar- Mutfak Cadıları

Işıl Kasapoğlu- Prömiyer

Van Devlet Tiyatrosu:

İpek Atagün Gezener- Kanlı Düğün ve Küçük Korsan

ZAMAN

19 Aralık 2011 Pazartesi

Ayşenil Şamlıoğlu'nun LİNÇÇİ G&M Demirkanlı'ya, hem de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni babasının malıymış gibi vermesine çok sinirlenen Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz diyor ki: "Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenmesine karşın, bana, halkıma, tüyü bitmemiş yetime danışıp konuşmadan, 'karanlıklar prensesi / karanlıklar prensi' LİNÇÇİ G&M Demirkanlı'ya, hem de İstanbul Şehir Tiyatroları'nın en görkemli, en prestijli salonu Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin kapılarını ardına kadar açıp, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne ödül töreni yaptırmayı bir zorunluluk sanan Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu, yaptığı bu hareketle, hem LİNÇ KAMPANYASI için destek sunmuş ve hem de tarihe karşı müthiş derecede büyük bir sorumluluk almış oluyor!"

“Tiyatro Ödülleri-2011” 26 Aralık'ta, Muhsin Ertuğrul'da...



Van Depremi nedeniyle ertelenen "Tiyatro Ödülleri-2011" töreni 26 Aralık Pazartesi saat 20.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde gerçekleşecek.

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi'nin organizasyonu  ile gerçekleştirilen Türkiye'nin tek şeffaf ödülü daha da şeffaflaşarak İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları'nın Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahiplerini bulacak.

Bu yıldan başlayarak, Seçici Kurul üyeleri oylarını tören sırasında açıklayacak. Aynı anda diğer barkovizyonda adayların aldığı oylar belirecek ve kazanan aday son oy kullanılınca belli olacak. Bir ay sonra gerekçeli kararlar her yıl olduğu gibi yine Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nde yayımlanacak.

"Tiyatro Ödülleri-2011" Teşekkür Plaketi bu yıl efsanevi oyuncu Macide Tanır'a sunulacak.

"Tiyatro Ödülleri-2011"in Seçici Kurulu:
Eser Rüzgâr, Handan Salta, Hasan Şahintürk, Mehmet Konuk, Metin Boran, Ragıp Ertuğrul, Robert Schild, Sündüz Haşar, Yaşam Kaya ve Zerrin Yanıkkaya'dan oluşuyor.

Ödül töreninde Cem İdiz'in piyanosuna Evrim Özkaynak eşlik edecek.

Töreni deneyimli oyuncu ve gazeteci Enver Aysever sunacak.




11 kategoride verilen
“Tiyatro Ödülleri-2011”in adayları




YILIN YAPIMI ADAYLARI
Beraber ve Solo Şarkılar, Tiyatro Tem
Düğün, AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu
Marat-Sade, İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları
Medeni Hali: Kadın, Bakırköy Belediye Tiyatroları
Ölüleri Gömün, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Tehlikeli İlişkiler, İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları




YILIN YÖNETMENİ ADAYLARI
Aleksandar Popovski, Tehlikeli İlişkiler- İstanbul B. B.Şehir Tiyatroları
Berkun Oya, Güzel Şeyler Bizim Tarafta - Krek Tiyatro Topluluğu


Ragıp Yavuz, Marat-Sade - İstanbul B. B.Şehir Tiyatroları
Tilbe Saran, Düğün - AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu
Yelda Baskın, Medeni Hali: Kadın - Bakırköy Belediye Tiyatroları
Yeşim Özsoy Gülan, Yüzyılın Aşkı - Ve Diğer Şeyler Topluluğu

YILIN KADIN OYUNCUSU ADAYLARI
Almıla Uluer Atabeyoğlu, (İsmene-Semiha Berksoy Opera Vakfı Tiyatrosu)
Ayşe Lebriz Berkem, (Medea-Biteatral)
Deniz Çakır, (Cam- Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu)
Hare Sürel, (Baştan Çıkarma-İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Öykü Karayel, (Güzel Şeyler Bizim Tarafta - Krek Tiyatro Topluluğu)
Sanem Öge, (Yüzyılın Aşkı-Ve Diğer Şeyler Topluluğu)
Şebnem Köstem (Tehlikeli İlişkiler-İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)



YILIN ERKEK OYUNCUSU ADAYLARI


Bartu Küçükçağlayan, (Güzel Şeyler Bizim Tarafta -  Krek Tiyatro Topluluğu)
Fatih Sevdi, (Küheylan - Kocaeli .B. B.. Şehir Tiyatrosu)
Genco Erkal, (Nereye Gidiyoruz - Dostlar Tiyatrosu)
Kürşat Alnıaçık, (Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk - İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Mehmet Ali Kaptanlar, (Vanya Dayı-Tiyatro Stüdyosu)
Murat Mahmutyazıcıoğlu, (17:31-Sıfırnoktaiki)
Ozan Çelik, (Güzel Şeyler Bizim Tarafta - Krek Tiyatro Topluluğu)
Ushan Çakır, (Bazı Sesler - Sıfırnoktaiki)

YILIN OYUN YAZARI ADAYLARI
Ayşe Bayramoğlu, (Beraber ve Solo Şarkılar-Tiyatro Tem)
Ayşe Bayramoğlu, (Düğün-AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu)
Berkun Oya, (Güzel Şeyler Bizim Tarafta- Krek Tiyatro Topluluğu)
Ebru Nihan Celkan, (Tilt ��" Volt Tiyatro)
Esin Taşçı, (Sel - Tiyatro Güzel Şey)
Tarık Şerbetçioğlu, (İstanbul Hatırası -  İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Yeşim Özsoy Gülan, (Yüzyılın Aşkı-Ve Diğer Şeyler Topluluğu)






YILIN ÇEVİRMENİ ADAYLARI
Aziz Çalışlar, (Tehlikeli İlişkiler - İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Metin Balay, (Medea-Biteatral)
Nesrin Kazankaya, (Vanya Dayı-Tiyatro Pera)
Özlem Karadağ, (Kainatın En Hızlı Saati ��" Sıfırnoktaiki)
Sevgi Sanlı, (Küheylan - Kocaeli B. B. Şehir Tiyatrosu)
Tuğçe Ayteş, (İleri Sar Geri Sar - Tiyatro Kara Kutu)

YILIN SAHNE TASARIMCISI ADAYLARI
Barış Dinçel, (Vahşi Batı-Tiyatro Baykuş)
Başak Özdoğan, (Yüzyılın Aşı-Ve Diğer Şeyler Topluluğu)
Behlüldane Tor, (Ölüleri Gömün-İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Behlüldane Tor, (Birdy - İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Berkun Oya, (Güzel Şeyler Bizim Tarafta - Krek Tiyatro Topluluğu)
Mehmet Emin Kaplan, (Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi - İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Numen/Sven Jonke, (Tehlikeli İlişkiler- İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)

YILIN GİYSİ TASARIMCISI ADAYLARI
Angelina Atlagic, (Tehlikeli İlişkiler- İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Başak Özdoğan, (İsmene-Semiha Berksoy Opera Vakfı Tiyatrosu)
Canân Göknil, (Çığ - İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Candan Seda Balaban, (Surname- İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Gülümser Erigür, (Beğendiğiniz Gibi - İstanbul Devlet Tiyatrosu)

YILIN IŞIK TASARIMCISI ADAYLARI
Enver Başar, (Bedensiz Kadın- İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Cem Yılmazer, (Annem Yokken Çok Güleriz-Tiyatro Gerçek )
Kemal Yiğitcan, (Yüzyılın Aşkı-Ve Diğer Şeyler Topluluğu)
Özcan Çelik, (Tehlikeli İlişkiler- İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)
Yakup Çartık, (Ölüleri Gömün- İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Yüksel Aymaz, (Sıfır Derecede Aşk-Tiyatro Fora)

YILIN OYUN MÜZİĞİ ADAYLARI
Aytekin Ataş, (Kadın Hayattır Memattır Kadın- İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Can Atilla, (Aklı Havada -Bakırköy Belediye Tiyatroları)
Can Atilla, (Külhanbeyi Müzikali -Bakırköy Belediye Tiyatroları)
Çiğdem Erken, (Vanya Dayı ��" Tiyatro Stüdyosu)
Kril Dzajkovski, (Tehlikeli İlişkiler- İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)
Selim Can Yalçın-Barış Manisa, (Surname- İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)

YILIN KOREOGRAFI ADAYLARI
Banu Açıkdeniz ��" Gülcan Küçük, (Otobüs - Tiyatro Boğaziçi)
Cihan Yöntem, (Kadın Hayattır Memattır Kadın -  İstanbul B. B. Şehir Tiyatroları)
Handan Ergiydiren, (Tehlikeli İlişkiler - İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)
Özgür Tanık, (Surname - İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)
Yasemin Gezgin, (Marat-Sade - İstanbul B.B. Şehir Tiyatroları)
Haber Giriş Tarihi: 19 Aralik 2011

(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)