4 Temmuz 2010 Pazar

Tam bağımsız tiyatro yapabilmek için Kültür Bakanlığı çanağı yalamamak, resmî tiyatro dergisi olmamak için Devlet Tiyatroları reklâmı almamak gerekir!

Hilmi Bulunmaz
4 Temmuz 2010


Bir tiyatro topluluğu, Kültür Bakanlığı çanağı yalamaya mahkûmsa, asla tam bağımsız tiyatro yapamaz. Bir tiyatro dergisi, Devlet Tiyatroları reklâm pastası yemeye mahkûmsa, resmî tiyatro dergisi olmaktan kesinlikle kurtulamaz.

Alışkanlık hâline gelmiş bir uygulamayla, herhangi bir yazının "ana fikri", o yazının gelişme yada sonuç bölümünde belirtilir. Bunun asal nedeni, merak duygusunu diri tutup, yazının okunurluluğunu artırma isteğidir. Ancak ben, söylemek istediğim "ana fikri" yazının gelişme yada sonuç bölümüne ertelemek yerine, yazının hemen başında belirttim.

Yazının "ana fikri" hemen belirtildiğine göre, şimdi bu "ana fikri" besleyecek ayrıntılı gerçeklere geçerken, tiyatro dergilerini "ameliyat masası"na yatıralım:

Akademisyen, şair, yazar Erbil Göktaş'ın yönettiği ve "demokratik platform" görüntüsü veren Yeni Tiyatro Dergisi ile sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği ve "Marksist çizgiden asla ödün vermeyen" Sosyalist Oyun Dergisi dışındaki tiyatro dergilerinin bütünü, hepsi, tamamı, tümü, başta LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yönettiği LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi olmak üzere, LİNÇÇİ T. Murat Demirbaş yönetimindeki LİNÇÇİ Sahne Dergisi, LİNÇÇİ Cüneyt Yalaz yönetimindeki LİNÇÇİ Mimesis Dergisi, LİNÇÇİ Prof. Dr. Hasan Anamur yönetimindeki LİNÇÇİ TEB Oyun Dergisi, LİNÇÇİ OrhanAydın ve arkadaşlarının yönetimindeki LİNÇÇİ Kavuklu Dergisi, muhalif kimliğin kırıntısını bile gösteremeyip, tamamıyla siyasal iktidarı besleyen bir tiyatral anlayışla yayın yaptılar, yapıyorlar. Yine başta LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi olmak üzere, Sosyalist Oyun Dergisi dışında, tiyatro dergilerinin tamamı Devlet Tiyatroları reklâm pastası yiyor yada bu pastanın tadına bakabilmek için büyük bir sabırla paşa paşa sırasını bekliyorlar.

Kültür Bakanlığı çanağı yalama ve Devlet Tiyatroları reklâm pastası yeme ihtimalleri yok denecek kadar az olmalarına karşın, kendilerine de bir gün bir parça çanak kırıntısı yada bir dilim pasta düşebileceği umuduyla, LİNÇ KAMPANYASINA kaz adımlarıyla koşan Internet sitelerini ve bu sitelerin sahiplerinin adlarını yazmayı da ihmâl etmeyelim:

www.iatp-web.org İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu-Girişim / Ömer Faruk Kurhan, Cüneyt Yalaz, Fırat Güllü vb, tiyatrodergisi.com.tr Yayın Yönetmeni Mustafa Şükrü Demirkanlı, www.tiyatrodunyasi.com Yayın Yönetmeni İsmail Can Törtop, www.tiyatronline.com Yayın Yönetmeni Yaşam Kaya, www.tiyatrom.com, Yayın Yönetmeni Ahmet Ertuğrul Timur...

Bu arada LİNÇÇİ sözcüğünün bizim için ne anlama geldiğini açıklayalım:

Gerçekçi yazar Coşkun Büktel'le sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için, başta LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin "sorumlu kişisi" LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı olmak üzere, ülkemizde yayın yapan tiyatro dergisi ve tiyatro Internet sitelerinin bütünü, hepsi, tamamı, tümü, 1100(?) imzayla desteklenmenin verdiği cesaretle cadı kazanı kaynatıp cadı avı havası veren büyük bir LİNÇ KAMPANYASI başlattılar. (Bakınız: LİNÇ KAMPANYASINDA SON LİSTE)

Peki, cadı kazanı kaynatıp cadı avı havası vermek isteyecek kadar LİNÇÇİLERİN sinirlerini bozan ne işler yapmıştılar Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz?

Büktel'le Bulunmaz'ın "suç dosyası" oldukça kabarık. İllegal raflarda biriktirdikleri "suç dosyaları" bölümünün hemen yanında bir de legal raflar çakmaya başlayan (Örnekse bakınız: Bulunmaz'ın yargılanması devam ediyor hâlâ!) LİNÇÇİ kişi, kuruluş ve kurumlar, "suç dosyası" içerisinde en büyük oyluma sahip Özdemir Nutku skandalı ile Talât Halman skandalına çok büyük önem veriyorlar.

Çünkü...

Büktel, tiyatral dozu yoğun olmakla birlikte siyasal boyutu da bulunan Özdemir Nutku skandalını ve Bulunmaz, siyasal dozu yoğun olmakla birlikte tiyatral boyutu da bulunan Talât Halman skandalını inatla ve ısrarla gündemde tutuyorlar. Her ikisi de, bu inat ve ısrarlarından asla ödün vermeyeceklerini dosta-düşmana kanıtladılar. Durum böyle olunca, çöplerdeki plastik şişelerden üretilmiş sentetik tiyatro tanrılarının hastalıklı ruh hâllerini müthiş bir emek harcayarak ayan beyan ortaya seren Büktel'le Bulunmaz için kapkara cadı kazanları kaynatılıp, 1100(?) imzayla onaylanan cadı avı havası veren bir LİNÇ KAMPANYASI başlatılması gerekiyordu ve başlatıldı. Bu iğrenç kampanyaya imza atarak adlarını kirletilmiş mendillerin içerisine boca eden akademisyenler ve bilim adamlarından bazılarının adlarını, cami avlusuna terk edilmiş kimsesiz bebekler gibi yalnız başlarına bırakmak istemeyip tiyatro kamuoyunun dikkatine sunmayı bir görev bildik. Bu akademisyenler ve bilim adamlarından bazılarının adlarını, sadece Internet ortamının pek güven vermeyen dar çerçevesinde bırakmayıp, bu akademisyenler ve bilim adamlarının adlarını kağıt üzerine de yazarak tarihin güvenilir kollarına teslim etmek istedik:

Prof. Dr. Hasan Anamur, Prof. Dr. Hasan Erkek, Prof.Dr.Hülya Nutku, Prof.Dr. Nurhan Tekerek, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Yusuf Eradam, Doç. Dr. Arda Saygılı Kardiyoloji, Doç. Dr. Özlem Barutçu, Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, Uroloji Uzmanı A. Şamil Şaşoğlu, Öğr.Gör. Abdullah Uyan, Sosyolog Aysel Kurhan...

Türkiye tiyatrosu, Kültür Bakanlığı çanağı yalayan tiyatro toplulukları ve Devlet Tiyatroları reklâm pastası yiyen tiyatro dergilerinin ivmelendirmesiyle, hızla, hem de şimşek hızıyla çürürken, kendisiyle birlikte muhalif kimlikli tiyatro sanatçılarını da çürütmek istiyor. Nasıl ki elmanın çürüyen yarısı, çürümeyen diğer yarısını kendi çürümüşlüğüne dahil etmek isterse, Özdemir Nutku skandalı ve Talât Halman skandalı ile uçuruma süreklenen Türkiye tiyatrosu, bu skandalları sorgulayan Büktel'le Bulunmaz'ı da kendi çürümüşlüklerine dahil etmek istiyor. Yeteneksizler ordusunu istihdam eden Türkiye tiyatrosu, yetenekli sanatçılar Büktel'le Bulunmaz'ı da tepeden tırnağa küf kokan bu orduya piyade yazmak istiyor. Ne var ki, Büktel'le Bulunmaz'ın ne bu yeteneksizler ordusuna piyade yazılmaya, ne de sımsıkı tuttukları Özdemir Nutku skandalı ve Talât Halman skandalını bırakmaya niyetleri var!

Şimdi gelelim bu skandalları özet hâlinde de olsa anlatmaya...

Skandallara girizgâh yapmadan önce, şu önemli bilgiyi hemen vermeliyim:

Bu yazıyı ve diğer yazılarımı eksiksiz, tastamam anlayabilmek için, www.tiyatroyun.blogspot.com ile www.coskunbuktel.com sitelerini mutlaka, ama mutlaka sürekli olarak yakın izlemeye almalısınız!

Özdemir Nutku'nun Theope yazarı Coşkun Büktel'e iftira attığı ve Özdemir Nutku skandalı adıyla yaftalanan bu süreç, giderek Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) skandalına dönüştü. Bu skandalın ilk metninin adı "Theope polemiği: 1 Özdemir Nutku yalan söylemediyse belge göstermelidir". İsmet Arslan yönetimindeki Berfin Bahar dergisinin Eylül 2005 tarihli sayısında yayınlanan bu yazıya anında ulaşabilmek için, Google'a girip yukarıda adını verdiğimiz başlık yardımıyla bu yazının linkini bulup okuyabilirsiniz.

Ancak biz, herkesin her zaman Internet ortamına giremeyebileceğini varsayarak, Coşkun Büktel'in kaleme aldığı bu önemli yazının girişinden bir tadımlık sunalım:

"DT yönetimince 15 yıldır bir mafya sırrı gibi gizlenen ret gerekçesini sonunda öğrenebildik:

Özdemir Nutku, Devlet Tiyatrosu’nun koordinasyon toplantısında, otuz tiyatrocunun önünde, Coşkun Büktel tarafından yazılmış 'Theope' adlı oyunun, Fransa’da bir benzerinin bulunduğunu söyledi. Yani sayın Nutku, Coşkun Büktel tarafından yazılmış olan 'Theope'nin, orijinal bir oyun olmadığını ima etti. Sayın Nutku, Büktel’in 'Theope'sine benzeyen ikinci bir 'Theope'nin bulunduğunu söylerken, söylediği şeyden öylesine emin görünüyordu ki, resmi bir toplantıda 'Theope'nin çalıntı bir eser olduğunu kesinlikle biliyormuş gibi davranmakta hiç sakınca görmedi."


Türkiye'nin en ünlü tiyatro profesörü Özdemir Nutku, göz göre göre yalan söyleyip iftira attı. Özdemir Nutku, beş yılı aşkındır bu yalanını bir türlü doğrulayamadı, bu yalanının üzerini asla örtemedi. Yalan yalan olarak, iftira iftira olarak belleklere çakılı kaldı. Yalanın yalan, iftiranın iftira olarak kalmaması, yalanın doğruymuş gibi görünmesi, gösterilmesi için birtakım eylemlilikler başlatılmak zorundaydı. Bu eylemlilikler için, önce yalan makinesi Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ruh ikizi, isimsiz sapık Burak Caney öncülüğünde bir LİNÇ KAMPANYASI başlatıldı ve bu kampanya, Coşkun Büktel'le Hilmi Bulunmaz'ın olağanüstü çabaları sonucu boşa çıkarılınca, bu kez Burak Caney'in ruh ikizi Mustafa Şükrü Demirkanlı öncülüğünde bir başka LİNÇ KAMPANYASI başlatıldı.

Bu LİNÇ KAMPANYASI sürecine katılmak için âdeta yarış eden tiyatro topluluklarının adlarını da teker teker sıralamakta yarar var:

Absurdtheater, Adana Sanat Tiyatrosu, Altıdan Sonra Tiyatro, Atölye Tiyatro Topluluğu, Bartın Bölge Tiyatrosu, Bartın Sanat Tiyatrosu, BGST Dansçıları, BGST Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, BÜFK Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü, Derme Tiyatro, Destartiyatro, Dostlar Tiyatrosu, Ege Sanat Atölyesi , Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu, Gaf Tiyatro, İÜ EAT Deneysel Sahne, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Maan Performans Sahnesi, Mavi Sanat Atolyeleri, Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu, Medea Güzel Sanatlar, Oda Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Oyuncular Birliği Sahnesi, Samsun Düşevi Oyuncuları, Sıcakkan Sanat Merkezi, Talimhane Tiyatrosu, Taşkışla Sahnesi, Tuncay Özinel Tiyatrosu, Tiyatro Açıkça, Tiyatro Ayna, Tiyatro Akkaş, Tiyatro Alkış, Tiyatro Boğaziçi, Tiyatro Gerçek, Tiyatro Mie, Tiyatro V.A.T.T., Tiyatro Z , Yenikapı Tiyatro, Yenişehir Tiyatrosu Altan Erkekli Sahnesi, Zeytinburnu Halk Sahnesi...

Yukarıda adlarını teker teker saydığım tiyatro topluluklarının birçoğu, LİNÇÇİ olmanın yanı sıra, aynı zamanda Kültür Bakanlığı çanağı yalıyor; bir başka deyişle, bu tiyatro toplulukları Kültür Bakanlığı çanağı yaladıkları, yani kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için sanat yapmaları nedeniyle, aynı zamanda LİNÇÇİ olmaya mahkûmlar. Kültür Bakanlığı çanağı yalamadan değil sahneye çıkmak, bir adım bile atamayacak kadar zavallı bir durumdaki bu sözde tiyatro topluluklarının adlarını yazalım:

Altıdan Sonra Tiyatro, Dostlar Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Samsun Düşevi Oyuncuları, Talimhane Tiyatrosu, Tiyatro Ayna, Tiyatro Z, Tuncay Özinel Tiyatrosu, Destar Tiyatro, Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu, Tiyatro Akkaş, Tiyatro Alkış, Tiyatro Mie, Bartın Sanat Tiyatrosu, Yenişehir Tiyatrosu Altan Erkekli Sahnesi...

Bu saydığım devletten sürekli olarak sadaka dilenen tiyatro toplulukları, şimdilik kaydıyla saptayabildiklerim. Sadece bu durum bile, yani devletten sadaka sürekli olarak dilenenlerle LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlerin aynı tiyatro toplulukları olması bile, Hilmi Bulunmaz'ın onlarca yıldır bıkmadan üzerinde durup kavramsallaştırarak tiyatro terminolojisine armağan ettiği Kültür Bakanlığı çanağı sözünün karşılıksız çıkmadığını kanıtlıyor. Böylelikle, Hilmi Bulunmaz'ın savunduğu halkın ve tüyü bitmemiş yetimin hakkına karşı alçakça atılmış iğrenç imzalar tarihteki yerini lâyıkıyla alıyorlar! LİNÇ KAMPANYASI için imza veren bu zavallılar, benim, halkımın ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle günlerini gün ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay, bu zavallı kişi ve kuruluşlara çanak yalatarak, tarihe ve topluma karşı çok büyük hata yapmayı sürdürüyor! Ben, bu ülkede askerlik yapan, vergi veren bir insan olarak, bir "vatandaş" olarak, benim, halkımın ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergileri, başta LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yönettiği LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne ve başta LİNÇÇİ Genco Erkal'ın yönettiği LİNÇÇİ Dostlar Tiyatrosu'na peşkeş çeken Ertuğrul Günay'ı asla unutmayacağız!

Hilmi Bulunmaz'ın "suçu", sadece Kültür Bakanlığı çanağı sözünü kavramsallaştırıp tiyatro terminolojisine katmakla sınırlı kalmıyor. Bulunmaz, sosyalist bir kimliğe sahip olduğu için, bu kimliğin zorunlu kıldığı görevleri de asla savsaklamıyor. Peki, görevini savsaklamayıp da, ne yapıyor Bulunmaz? Her sosyalistin yapması gerekeni yapıyor. Ne bir eksik, ne bir fazla. Sıradan bir sosyalist neyi yapmak zorundaysa onu yapıyor. Hiç kıvırmıyor, hiç kaytarmıyor, hiç topu taca atmıyor, hiç görevini LİNÇÇİ akademisyenlere teslim etmiyor.

Ne yaptığını söylemeyi unuttuk mu?

Acele etmeyin canım. İşte hemen söylüyoruz: Talât Halman skandalına karşı çıkıp, bütün Türkiye tiyatrosunu anti-faşist platformda birleşmeye çağırıyor. Sonra ne mi oluyor? Her zaman ne oluyorsa, yine aynısı oluyor. Birkaç destek mesajı, birkaç düşünsel katkı, birkaç estetik söylemin dışında, kocaman bir "TIIIS" sesi çıkıyor.

(Talât Halman skandalı konusunda müdahil olan kişilerin katkılarını okumak için bakınız: "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Orhan Aydın", "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Coşkun Büktel", "'12 Martçı'ya ödül'e karşı ses: Özgür Tiyatro")

Peki daha neler oluyor?

Sürekli olarak Özdemir Nutku skandalı konusunda yazılar yazıp video çekimleri yapmanın yanı sıra, başta Yeni Tiyatro Dergisi olmak üzere, her bulduğu yayın organında bu skandalın üzerine gittiği için, zâten "bir sabıkası" olan Hilmi Bulunmaz, bir de Talât Halman skandalı konusunda "mücadele bayrağı"nı açınca, LİNÇ TANRILARI hemen harekete geçip uzun zamandır uyuyan yanardağları tekrar faal hâle getiriyorlar.

Evet, bu tür davranışlar, her zaman için, bütün tarih boyunca cezalandırılmıştır. Madem ki sanat, bir üst-yapı kurumudur, öyleyse alt-yapıyı belirleyen gücün önünde diz çöküp aman dilenecektir. Oysa Hilmi Bulunmaz, sosyalist olduğu, yani kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdfaa edilmesi için tiyatro yapmadığından, bütün kanıksanmışlıklara karşı çıkıp statükonun emirlerine "hayır" diyor. Statükonun emirlerine "hayır" diyebilecek yüreği, bileği olamayan zavallılar da LİNÇ KAMPANYASI içerisindeki görevlerini birer cadı avcısı olarak yerine getiriyorlar.

Yazıyı bitirirken, yazının başındaki paragrafın yineliyorum:

Bir tiyatro topluluğu, Kültür Bakanlığı çanağı yalamaya mahkûmsa, asla tam bağımsız tiyatro yapamaz. Bir tiyatro dergisi, Devlet Tiyatroları reklâm pastası yemeye mahkûmsa, resmî tiyatro dergisi olmaktan kesinlikle kurtulamaz.


Not: Yukarıdaki yazı "kısık ateşte" yavaş yavaş yazılıyor. Bu yazı olgunlaşıp bittiğinde, Sosyalist OYUN Dergisi'nin Temmuz 2010 tarihli 11. sayısında yayınlanacak.


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi