18 Nisan 2010 Pazar

LİNÇ KAMPANYATÖRÜ Cüneyt Yalaz, "ortada kuyu var yandan geç" sloganı eşliğinde kaleme aldığı "ortaya karışık" yazısında topu "orta saha"da gezdiriyor!

Aşağıdaki yazı, fiziksel olarak bir "değer" taşısa da, içerik anlamında, yani metin değeri olarak hiçbir değer taşımadığı gibi, toplumsal olarak da hiçbir değer taşımıyor. Metin değeri bulunmayan ve hiçbir toplumsal işlev yüklenmeyen bu yazıyı önemsediğimizden değil, bu yazının sahibini önemsediğimizden, bu yazıyı yayınlıyoruz. Peki, bu yazının sahibi, tiyatral ve siyasal gündem bu denli yoğunken, bu önemsenmeyi hak etmek için ne/ler yaptı; ne tür beceriler geliştirdi ki, bizim gibi önemli bir siteye "konuk olmayı" başarabildi?

Aşağıdaki yazının sahibi, LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) Ömer Faruk Kurhan... gibi kişilerle birlikte hareket ederek, tiyatral faşizmi ivmelendirip, sosyalist ve/ya gerçekçi tiyatral muhalefeti sindirmek, yani "Talât Sait Halman skandalı"nın ve/ya "Özdemir Nutku skandalı"nın üzerlerini "şalla örtmek" için bir kampanya düzenledi.

Peki, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vermesini yani "Talât Sait Halman skandalı"nı kim ortaya çıkardı?

Bulunmaz Tiyatro yöneticisi sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz!

Türkiye'nin en ünlü tiyatro profesörü Özdemir Nutku tarafından Türkiye dramatik yazarlığının Everest'i ve "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" olan Theope'ye iftira atılmasını, yani "Özdemir Nutku skandalı"nı kim ortaya çıkardı.

Gerçekçi yazar Coşkun Büktel!

LİNÇ KAMPANYASI adını verdiğimiz ve tiyatral faşizmi ivmelendiren bu etkinlik, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'la gerçekçi yazar Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını imha edip, ortaya çıkarılan skandalların üzerlerini "şalla örtmek", dolayısıyla Türkiye tiyatrosunun çürümesini önleyecek bu iki kişinin muhalefetinin görünmez kılınmasını sağlamak için düzenlendi. Bir LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) tarafından kaleme alınmış aşağıdaki yazıyı, o iğrenç kampanyaya ortak olmuş ve imzasıyla o kampanyayı desteklemiş kişiyi tiyatro kamuoyuna "tanıtmak" ve LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) kişiyi "teşhir etmek" amacıyla yayınlıyoruz.

Yoksa...

Sizin de, daha ilk tümcesini okur okumaz anlayabileceğiniz gibi, aşağıdaki yazının hiçbir düşünsel, hiçbir güzelduyusal, hiçbir yazınsal değeri yok. Zâten bir LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) tarafından kaleme alınan herhangi bir yazının, hiçbir zaman için hiçbir değeri olamaz! (HB)


***


Tiyatro Sitelerinin Kadro Sorunu



LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) Cüneyt Yalaz
acyalaz@yahoo.com
8 Nisan 2010



Tiyatro Yayıncılığı alanında, gerek erişim kolaylığı, gerekse güncelliği daha kolay kavrama özelliği bakımından internet medyası giderek önem kazanıyor. Tiyatro alanında yayın yapan birkaç internet sitesi mevcut ve okunma oranları da gün geçtikçe artıyor. Öte yandan tiyatro siteleri, kendilerine yönelik bu ilgiyi karşılamak konusunda belli açılardan sorun yaşıyorlar.

Birincisi bu sitelerin yeterli miktarda kadrolarının bulunmaması. Sitelerin tamamına yakını belli tekil bireylerin gönüllü katkısıyla yayın yapıyor; hemen hiçbiri yayın politikasını belirleyen bir yayın kuruluna sahip değil. Bu durum ister istemez bu siteleri oldukça öznel bir yayın politikasına sahip olma konumuna itiyor. Adına ister site sahibi deyin, ister site editörü, bu kişi tek başına yayın politikasını belirleyen bir pozisyonda oluyor. Bu durumda kamusal alanda habercilik yapma iddiasındaki bir sitenin kurumsal bir kimlik oluşturması beklenirken, yayın politikası ister istemez söz konusu kişinin kişisel birikim ve özelliklerine kalıyor. Örneğin bir polemik yaşandığında bu kişi “heyecanlı” biriyse sitenin yayın politikası da “heyecanlı” (ya da saldırgan/hakaretamiz/sansürcü vs.) olabiliyor. Söz konusu kişi “ağırbaşlı” ise bu kez de site “ağırbaşlı” (ya da mesafeli/görmezden gelmeci/vs.) bir yayın çizgisine giriyor. Hal böyle olunca da kurumsal bir kimlik oluşturması beklenen siteler ile tamamen kişisel yaklaşımlarla (hatta bazen kişisel kaprislerle, husumetlerle, vb.) yayın yapan bloglar arasındaki ayrım çizgisi ortadan kalkıyor. Kamusal alanda habercilik yapma iddiasındaki bir sitenin kurumsal bir ciddiyet kazanabilmesi için göstermelik olmayan bir yayın kuruluna ihtiyacı var.

Kadro sorunu kendisini sitelerin yayın niteliklerinde de gösteriyor. Gerek siteler için üretilen yazılar, gerekse haber metinleri çoğu zaman okuyucunun taleplerini karşılayacak ya da onu geliştirecek nitelikte olamıyor. Site editörleri (ya da sahipleri) bazen incir çekirdeğini doldurmayacak yazılara, genellikle oyun tanıtımı niteliğinde ve çoğu zaman da hayran mektubu tadında oyun eleştirilerine, genellikle ciddi bir editörlük mekanizması olmadığı için de kötü kaleme alınmış, enformasyon vereyim derken dezenformasyon sınırlarında dolaşan haber metinlerine yer vermek durumunda kalıyorlar.

Burada şu noktanın altını çizmek gerek. Bu sitelerin sahipleri ya da editörleri bu işi başka işlerinin yanı sıra yapıyorlar. Yani geçimlerini bu işten sağlamıyorlar. Ne yazık ki bir tiyatro sitesi belli sayıda kadroyu besleyecek düzeyde bir gelir elde edecek durumda değil. Bırakın kadroyu bir kişiyi bile finanse edemeyecek durumda. Bu yüzden de siteler gönüllülük temelinde çalışma yürüten kişilerin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Bunun için kendilerine teşekkür mü etmeliyiz? Evet. Ama mevcut durumda da bir açmazla karşı karşıya kalıyoruz. Kadro sorununu da göz önüne alırsak, site editörünün işleri yoğunlaştığında sitenin yayını aksamaya, kalitesi tavsamaya başlıyor. Uzmanlık gerektiren editörlük işinde uzmanlaşma hep gelecek bahara erteleniyor. Gönüllü katkılar elbette önemli, değerli, hatta vazgeçilmez. Ama eğer tiyatro alanında internet medyasının gelişmesini istiyorsak, bu işi meslek edinmiş, meseleye mesleki disiplin ve etik çerçevesinde yaklaşan bireylerin çıkabilmesi önem kazanıyor. Aynı sorun yaşlanmış basılı tiyatro medyasında da varken henüz çocukluk çağındaki internet medyasından bunu beklemek erken bulunabilir. Ama her iki alanda da er ya da geç bu yönde bir gelişimin yaşanması gerekiyor. Bir dergi (internette ya da basılı) sadece gönüllü katkılarla yürüyorsa ve bu gönüllü katkıcıların arasında bir fikir, ideal, perspektif ortaklaşması, bir yoldaşlık duygusu da yoksa o dergi hem niteliksel bir sıçrama yapıp hem de kalıcı olmayı başarabilir mi?

Bir diğer sorun tiyatro sitelerinin yayınlarında evrensel basın yayın ilkelerine ne derece uygun davranıldığıyla ilgili. Hakaret ve aşağılama içeren yazılar, ırkçı söylemler, sansür ve oto-sansür, dezenformasyon ve manipülasyona yol açan yayınlar, ifade özgürlüğünü engelleyici tavırlar tiyatro sitelerine kolayca sızabiliyorlar. Başlı başına uzun bir yazının konusu olabilecek bu mesele de kadrosuzluk ve uzmanlaşma eksikliği sorunuyla yakından ilgili.

LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) Mimesis Tiyatro Portali de yukarıda dillendirdiğim sorunlardan azade değil. Ama en azından bu sorunların, yukarıda anlatılanların sorun olduğunun farkında. Uzmanlaşma ve kadrolaşma. Tiyatro alanında yapılan yayıncılığın bir nitelik sıçraması yaşaması isteniyorsa, bu iki meseleye kafa yormak gerekiyor.

(Kaynak: MİMESİS)


***


Oyun'un notu: Yukarıdaki metni, LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) MİMESİS sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, metinde bulunan LİNÇÇİ (İngilizce: LYNCHER) adlara biz link verip, bu adları biz kırmızı renkle belirginleştirdik. !

Ayrıca bakınız:

Boğaziçi Üniversitesi "militanı" ve LİNÇÇİye Örenkaya suçlaması: "Ömer Faruk Kurhan'ın bu yazısı daha en baştan yalan ve dezenformasyon içermektedir."

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından ve bu kampanyanın "1 No'lu sanığı" 3. Abdülhamid Ertuğrul Timur düzenlediği ankette bile öznesiz tümce kullanıyor!

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi