18 Aralık 2008 Perşembe

TAKSAV'cı Yener Aksu, Talât Halman'ı savunmak için YALAN söylüyor!

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından, hem de "Emek Ödülü" ile onurlandırılan 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman (Talat Sait Halman, the Minister of Culture of Turkey during fascist March 12th stroke, who has been awarded)

Hilmi Bulunmaz
18 Aralık 2008

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV), 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" vererek, faşizme destek sunmuş oldu. Bu yıl düzenlenen 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde, Halman'a ödül veren TAKSAV'ı, daha ödülü Halman’ın ellerine teslim etmeden, ısrarla uyarmamıza karşın, bizi dinlemeye tenezzül etmedi. Onlar bizi önemsemediler; ama biz faşizme verdikleri ödülü önemseyip eleştirdik.

Halman'a verilen “Emek Ödülü”, geri alınıncaya dek eleştirilerimiz sürecek.

Şimdiye dek 12 kez festival düzenlemesine ve eleştirilebilecek birçok yanı bulunmasına karşın, ilerici kaportasına bakarak eleştirmediğimiz TAKSAV'ı, bu yıl, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman’a, hem de “Emek Ödülü” vermesi nedeniyle eleştirmeden "es" geçseydik, biz de faşizme destek sunmuş olurduk.

Halman’a verilen “Emek Ödülü”, geri alınıncaya dek eleştirilerimiz sürecek.

Şimdiye dek 77 yıl ömür sürmüş Talat Sait Halman'ı, zaten faşizme hizmet eden bir "kültür adamı" olduğunu bildiğimiz için, hemen hemen hiç eleştirmemiştik. TAKSAV, Talat Sait Halman'a hem de "Emek Ödülü" vermeseydi, yine eleştirmeyi düşünmüyorduk. İlerici, devrimci söylemle sanat yapan kişi, kuruluş ve kurumların, Talat Sait Halman’a karşı olduğunu sanıyorduk. Bizim amacımız, ne tek başına TAKSAV'ı eleştirmek, ne de tek başına Talat Sait Halman'ı eleştirmek. Bizim amacımız, TAKSAV'ın Talat Sait Halman'a, "Emek Ödülü" vermesini eleştirmek. Kendisini ilerici diye lanse eden bir kurumun, faşizmin en karanlık dönemlerinden birinde kültürel olarak, faşizmin şirin görünmesini sağlayan Talat Sait Halman’a verdiği ödülü eleştirmek zorundaydık ve eleştirdik.

Halman’a verilen “Emek Ödülü”, geri alınıncaya dek eleştirilerimiz sürecek.

Bizim ne TAKSAV'la, ne de Halman'la bir alışverişimiz yoktu. Her ikisiyle de alışverişe girme gereksinimi duymuyorduk. Ne var ki Toplumsal Araştırmalar yapıp, Kültür ve Sanat İçin Vakıf çalışmalarına öncelik vereceğini ilan eden TAKSAV, ardıllarını ve bağlaşıklarını da etkisi altına aldığı için, (Örnekse bakınız: "12 Martçı'ya ödül verenlere destek mesajı!") 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'ı, kitlelerin gözünde sevimli hale getirmesine karşı olduğumuz için, "Emek Ödülü" açıklandığı andan başlayarak, bu durumu eleştirdik.

Halman’a verilen “Emek Ödülü”, geri alınıncaya dek eleştirilerimiz sürecek.

Bu arada belirtmeden geçmeyelim; biz tüm ödüllere karşı olan bir bilinçle hareket ediyoruz. Uzun yıllardır bu bilinçle sanat yapıyoruz. Böyle olmamıza karşın, şimdiye dek, TAKSAV'ın verdiği hiçbir ödüle karşı çıkmadık. Hatta bu yıl, Halman’a “Emek Ödülü” verilirken, Haluk Bilginer’e de “Onur Ödülü” verildi; ona da karşı çıkmadık. Çünkü, Haluk Bilginer’in, faşizme açık destek veren bir uygulamasına tanık olmadık. Ancak, faşizme karşı gelişen refleksimize önem verdiğimizden, yineliyoruz, Talat Sait Halman’a, hem de “Emek Ödülü” verilmesine şiddetle karşı çıktık, çıkıyoruz, çıkacağız.

Halman’a verilen “Emek Ödülü”, geri alınıncaya dek eleştirilerimiz sürecek.

***

Gelelim Festival Komitesi Başkanı Yener Aksu’nun, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman’a verdikleri “Emek Ödülü”nü savunmasına:

(...)

..........Yener Aksu: Yanılmıyorsam 1997 yılında bir araya geldik ve ilk kez tiyatro örgütlenmeleri üzerine konuştuk. Toplam 83 tiyatro grubu bu toplantıya katılmıştı. Biraz da bu deneyimi hatırlayarak geçen yıl bu konuyu yeniden gündeme getirmeye karar verdik. Çünkü örgütlülüğün getirdiği güce inanan bir yapıyız. Dolayısıyla aslında geçen sene düzenlenen toplantı ikinci toplantıydı ve bu sene de üçüncü toplantıyı düzenliyoruz. Umuyorum bu toplantılar amacına ulaşır ve bu konuda ilerleme olmasına hizmet eder.

..........Az önceki konu hakkında bir şeyler söylemek gerekirse... "Emek Ödülü" ve "Onur Ödülü"... Öncelikle şu konuyu vurgulamak istiyorum: TAKSAV 1993 yılında Türkiye'de daha önce hiçbir vakfın yaşamadığı bir kuruluş süreci yaşadı. İçinde birçok bilim adamı, sanatçı, düşünür bulunan –ki bir kısmını bugün kaybettik- 153 kişilik bir kurucu listesi vardır. Vakfın kurulduğu tarihte bugün gündemde bulunan siyasi partilerin bir kısmı henüz kurulmamıştı bile. 12 Eylül'ün ortaya çıkardığı karabasan hala devam ediyordu ve biz bu süreçte neler yapılabilir diye düşünmekteydik. Adından da anlaşıldığı gibi bu vakıf, toplumsal araştırmalar, kültür, sanat alanlarının tümünü kucaklayan, farklı sesleri sahiplenmeye çalışan bir misyonla kuruldu. 1996 yılında yine benzer bir düşüncenin ürünü olarak az önce sözünü ettiğimiz toplantıyı düzenlemeye karar verdik ve bu toplantı sonrasında bu tür bir festival düzenleme kararını aldık.

..........Öncelikle şunu belirtmeliyim ki vakıf yönetimi ne 1996 yılında, ne de bugün asla bize, yani Festival Komitesi'ne doğrudan müdahale etmemiştir. Dolayısıyla o gün için de, bugün de ortaya çıkanlar Festival Komitesi'nin özgür iradesiyle gerçekleştirilmiştir. Tabii ki yapılanların tümünden vakfın haberi vardır ama hiçbir koşulda vakıf yönetimi bize "şunu yapmayın, şunu yapın" gibi bir direktifte bulunmamıştır. Son iki yıldır adı "Danışma Kurulu" içerisinde geçen kişilerle biz aslında ilk yıllardan itibaren fiilen hep ilişki halinde olmuşuzdur. Onlardan çeşitli konularda fikir almaya önem vermişizdir. Ama son iki yıldır bu ilişki kurumsallaştırıldı ve Festival Komitesi dışında bir de Danışma Kurulu oluşturuldu.

..........Geçtiğimiz yıl "Onur Ödülü" için önümüze iki isim gelmişti: Birisi Haluk Bilginer'di, diğeri de Genco Erkal'dı. Biz bu ödülü geçtiğimiz yıl Genco Erkal'a vermiştik. "Emek Ödülü" ise bizim geleneksel bir ödülümüz değildir. 2004 yılında başladı. Bundan önce de Ankara Sanat Tiyatrosu'na 40. sanat yılı nedeniyle 2002 yılında bir ödül vermiştik. Geçen yıl Küçük Tiyatro'nun 60. kuruluş yılı nedeniyle Devlet Tiyatroları'na da benzeri bir ödül verdik. "Emek Ödülü"nü yalnızca tiyatro alanına değil, genel anlamda kültür sanat alanına hizmetlerde bulunan kişilere vermeyi uygun gördük. İlk ödül 2004 yılında Sevda Şener'e, ikincisi ise geçen yıl Ayşegül Yüksel'e verildi. Ancak geçen yıl Ayşegül Yüksel'le beraber ismi geçen bir kişi daha vardı: Talat Halman. Bu sene hiç yeni bir isim arayışına girmeden, geçen sene adı geçen ama ödül alamayan iki kişiye Haluk Bilginer'e ve Talat Halman'a sırasıyla "Onur" ve "Emek" ödüllerinin verilmesine karar verildi.

..........Bu iki isme ne Festival Komitesi'nden, ne de Danışma Kurulu'ndan olumsuz hiçbir eleştiri gelmedi ve ödüllerin verilmesi konusunda hiç tartışma yaşanmadı. Bu isimlerin, geçen sene gündeme geldikleri ve ödül alamadıkları için tartışma konusu olmalarına açıkçası gönlümüz el vermedi ve geçen sene veremediğimiz ödülleri bu sene vermeyi tercih ettik. Tüm bu değerlendirme süreci tamamlandıktan ve isimler açıklandıktan sonra beni bir akşam Özgür Başkaya aradı ve Talat Halman'a verilen ödülle ilgili eleştirilerini söyledi.

..........Öncelikle şunu söyleyeyim: Biz dostların eleştirilerine her zaman açık olmuşuzdur, Özgür bizim arkadaşımızdır, düşüncelerini önemseriz ama bu Festival Komitesi ve Danışma Kurulu'nun aldığı bir karardır ve saygı duyulmasını bekleriz. Özgür'ün vakıftan talep ettiği alınan karara müdahale etme davranışı bugüne kadar hiç gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmesini de beklememeliyiz.

..........Biz yıllardır festivalin içeriği ve örgütlenişiyle ilgili pek çok eleştiri ile karşı karşıya kaldık. Bu eleştirilere saygı duyduk. Ama biz çeşitliliklere ve farklılıklara saygı duyma ilkesine dayalı kendi anlayışımızdan taviz vermeden bu festivali bugünlere getirdik. Bu ilkemizden de taviz vermeyi düşünmüyoruz. Tabii ki bu düşüncemizi Özgür'e iletince Özgür'de söz konusu yazıyı yazarak tepkisini dile getirdi.

..........Bu yazıdan sonra pek çok kişi, hatta bazı basın kuruluşları bizi arayarak bir açıklama yapmamızı istediler. Ancak bizim tavrımız bugüne kadar festival bitene kadar herhangi bir açıklama yapmamak yolunda olmuştu. Ama şimdi burada oluşan ortam gereği bu açıklamaları yapma ihtiyacı hissettik.

..........Özgür'ün tüm eleştirilerinin ötesinde bizi üzen, çeşitli grupları arayarak festivale katılmamaları yolunda bir kamuoyu oluşturmaya çalışmasıdır. Açıkçası bu davranışı etik bulmadığımızı belirtmek istiyorum. Eleştirilerini tüm içtenliğimizle anlamaya çalışırız ve tartışırız. Ama bu ikinci davranışı kabul edilebilir gibi değildir.

..........Talat Halman konusuna gelince... Talat Halman 1951 yılından itibaren Türkiye'yi Shakespeare ile tanıştıran, beş binin üzerinde çevirisi yayınlanan, 1971'de henüz partilerin, sendikaların, parlamentonun kapatılmadığı bir dönemde, bazı milletvekilleri ve bakanların, dışarıdan bazı teknokratlarla beraber kimi reformlar için bir araya geldiği bir dönemde bakanlık yapmış bir kişi. Görevi kabul ederek doğru mu yanlış mı yaptığı tartışılır. 12 Eylül öncesinde bu reformların yapılmasının doğru mu yanlış mı olduğu da tartışılır. Ama bir insanı, 77 yıllık yaşamında yaptığı bir eylemden yola çıkarak, Denizlerin, İbrahimlerin asılmasıyla ilişkilendirmek açıkçası bana çok doğru gelmiyor. O dönemde Türkan Saylan, Atilla Sav, Ercan Karakaş, Atilla Karaosmanoğulları gibi isimler de bu hükümette görev almıştı. Şimdi bu mantıkla yola çıkacaksak Danışma Kurulu'nda adı geçen Atilla Sav da aynı hükümette görev almıştı. O diyor ki, "Bizi reform yapın diye getirdiler ama yapmaya çalıştığımız reformların önüne geçtiler. Biz de bu sürece alet olmak istemediğimiz için istifa ettik." Talat Halman da istifa edenler arasında yer alıyordu. Bu tavrın artılarını eksilerini sonra da tartışabiliriz. Festival Komitesi'nin verdiği ödülün gerekçesi Talat Bey'in kültür ve sanata verdiği desteklerdir. Türkiye'de Kültür Bakanlığı'nın kuruluşunda aktif sorumluluk almıştır ama onun istifasın ardından yeni bir bakan atanmamış, bakanlık toptan kapatılmıştır. En son olarak 16 Türkçe tiyatro eserini İngilizceye çevirmiş, ABD'de yayınlanmasını sağlamıştır. Bizim ona ödül vermemizin gerekçesi bu türden çalışmalarıdır.

..........Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

(...)

(Kaynak: 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nin Ardından PANEL: "Tiyatroların Örgütlenmesi-2")

***

Şimdi gelelim Cahide Birgül’ün soruları ve Talat Sait Halman’ın yanıtlarından oluşan 521 sayfalık “aklın yolu bindir” adlı “Talat S. Halman Kitabı”nın 244. sayfasına:

..........Cahide Birgül – Nihat Erim Hükümeti’nin düşmesine neden olan on bir bakanın içinde siz de var mıydınız?

..........Talat Sait HalmanHayır. Hala öyle olduğunu zannedenler var. Ama ben yoktum. Sonra o on bir kişiye iki kişi daha katıldı ve on üç kişi oldular. Hatta liste Erim’e götürüldüğünde Nihat Erim durmuş, “On dördüncü isim nerede?” demiş. Beni kastediyor. On dördüncü önemli, çünkü kabinenin yarısından bir fazla bakan istifa ederse kabine düşüyor. Hükümet’in yeni bir kabine kurması için bu durumda Nihat Erim’in istifa etmesi gerekiyor. Ama ben direndim, istifa etmedim.

Yener Aksu ne diyor?

“Talat Halman da istifa edenler arasında yer alıyordu.” diyor.

Talat Sait Halman ne diyor?

“Hayır. (…) ben direndim, istifa etmedim.” diyor.

Evet, belgeyle kanıtlıyoruz: TAKSAV'cı Yener Aksu yalan söylüyor!
12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman'a, hem de "Emek Ödülü" veren TAKSAV'cılar yalan söylüyor!


13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali sürecinde 12 Mart Faşizmi'nin şirin gösterilmesi tezgahına ortak olanlar yalan söylüyor!

Önce bu tezgahın parçası olmak istemeyip (Bakınız: "soL, 'Talat S. Halman skandalı'nda doğru yolda"), ardından bu tezgaha eklemlenen Ve Tiyatro, Tiyatro 8, Kızıltepe Belediye Tiyatrosu, Sinop Sanat Tiyatrosu yalana ortak olarak, bir biçimde yalan söylüyor! ("12 Martçı'ya ödül verenlere destek mesajı!")