12 Aralık 2007 Çarşamba

"ÜÇÜNCÜ ABDÜLHAMİD"

Foto: Üçüncü Abdülhamid (A. Ertuğrul Timur)


Tiyatro yayıncılığında toplumsal suç işleyen Mustafa Demirkanlı; yalancılık yaptığı için, "yalancı" sıfatıyla anılıyor. Yaşam Kaya; iftira atma suçu işlediği için, "iftiracı" sıfatıyla anılıyor. Şimdiye dek, "sansürcü" sıfatıyla anılan A. Ertuğrul Timur; bundan böyle, eski sıfatını korumakla birlikte, bir de, "Üçüncü Abdülhamid" sıfatıyla anılacak. Gün gelecek, A. Ertuğrul Timur'un gerçek adı unutulacak ve "Üçüncü Abdülhamid" adıyla anılacak. Hatta, "Çürük Tiyatro Tarihi" diye bir kitap yazıldığında, tarihteki yerini bu adla alacak!... HB


coskunbuktel.com'dan aktarıyoruz:


Coşkun Büktel
12 Aralık 2007


Günümüzün Abdülhamid'i Ertuğrul Timur ferman buyuruyor ki:


"Seviyeli" sansürcü A. Ertuğrul Timur’un, Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'e kızgınlığı, giderek öyle bir noktaya vardı ki (Bakınız: "Aracılık ettiği 'penis büyütücü ilanlar' hakkında uyarımıza Timur'un 2. yanıtı") sonunda, aşağıda aktardığımız sözlerinden anlaşılacağı üzere, Timur, "Bulunmaz" ve "Büktel" adını yalnızca kendisine değil, sitesinde yazı yazacak tüm yazarlara yasak etti. Sanki yazarların emeğine telif ödüyormuş gibi, sanki yazarların sırtından kazandığı reklam gelirini yazarlarla paylaşıyormuş gibi, içinde "Bulunmaz" ya da "Büktel" adının geçtiği hiçbir yazıyı yayınlamayacağını ilan ederek, bütün yazarlara çeki düzen vermeye, bütün yazarları “hizaya sokmaya”, onlara ne yazacaklarını değilse de, ne yazamayacaklarını dikte etmeye girişti. Sultan Abdülhamid'in, içinde "burun" sözcüğü geçen her yazıyı yasakladığı, "Sarayburnu" sözcüğüne bile sansür koyduğu gibi; Timur da yazarlara, "Büktel" ve "Bulunmaz" kelimelerini yasakladı. Artık, tiyatrom.com’da, yalnızca, günümüzün Abdülhamid'i Timur’un sıkıyönetim kurallarına itaat eden yazarlar, "Büktel" ve "Bulunmaz" sözcüklerini zinhar ağızlarına almayanlar, yazı yayınlayabilecek. Diğerleri hiç kusura bakmasın!

İşte günümüzün Abdülhamid'i Timur'un, "Bulunmaz" ve "Büktel"e ilişkin sansür fermanı:


“Ama ben Ertuğrul Timur olarak da, Tiyatrom.com sahibi ve editörü olarak da ‘Ben sıkı bir sansürcü olarak’ bundan sonra asla ve asla tek bir satırla bile Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Burak Caney adlarını bu sitede geçirmeyeceğim sizlerin de bu kişilere yada onlarla ilgili konulara ilişkin yazılarınıza asla link yada yer vermeyeceğim buradan kamuoyu önünde ilan ediyorum lütfen bu konuda bundan sonra teklifte bile bulunmayınız."

(Kaynak: A. Ertuğrul Timur; KİRLENEN İNTERNET DEĞİL, BU ONLARIN KENDİ KİRLİLİĞİ... )

***

"Padişah"tan, Cumhurbaşkanı'na "sansür" eleştirisi!


“Üçüncü Abdülhamid” A. Ertuğrul Timur, “Gül: ABD’nin (PKK'ye) silah yardımı araştırılıyor” haberine bir yorum yapmış:

"Abdullah Gül yanlış ifade etmiş olmalı. ABD nin yardımı araştırılıyor değil örtbas ediliyor demeliydi. Eminim şimdi kamuoyuna bu konu daha fazla yansımadan nasıl haberlerin önünü keseriz konusunda kafa yormaktalar."

(Kaynak: NTVMSNBC; Gül: ABD’nin silah yardımı araştırılıyor)

Kıytırık bir tiyatro sitesinin padişahı olan Timur diyor ki:

“Ama ben Ertuğrul Timur olarak da, Tiyatrom.com sahibi ve editörü olarak da 'Ben sıkı bir sansürcü olarak' bundan sonra asla ve asla tek bir satırla bile Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Burak Caney adlarını bu sitede geçirmeyeceğim”.

(Kaynak: A. Ertuğrul Timur; KİRLENEN İNTERNET DEĞİL, BU ONLARIN KENDİ KİRLİLİĞİ...)

Şaka olsun diye kendisini “Üçüncü Abdülhamid” adıyla vaftiz ettiğimiz Timur, ya Cumhurbaşkanı olsaydı, yanmıştı o zaman Türkiye!... Fısıldaşarak konuşmak bile mümkün olmazdı. Her fısıldaşmamızda, üstümüze çığ düşerdi alimallah!...

***

Ata'dan "Padişah"a eleştiri!

Tiyatroyu çürütenlerden biri olan "Üçüncü Abdülhamid" A. Ertuğrul Timur, düzeysiz yayıncılığıyla, tiyatronun sanattan uzaklaşmasına "katkıda" bulunuyor. İhsan Ata, "Padişah"ın düzeysizliğinden rahatsız olmuş. Kibar ve anlaşılır bir dille "Üçüncü Abdülhamid"i eleştirmiş...

Okuyunuz:


TİYATROYU BOK İÇİNDE YÜZDÜRENLER UTANMALI


İhsan Ata
4 Eylül 2007


Atılan bu başlıktan ötürü öncelikle okurlardan özür dilerim. Konu tiyatronun bok içinde yüzdüğünü düşünen Tiyatrom.com’un manşeti yüzündendir. Efendim bilindiği üzere, tiyatro severlerin, yakından takip ettiği sitelerden biri olan tiyatrom.com'u ve devamlı başyazıların sahibi olan Ertuğrul Timur'u tanırlar. Bu siteyi takip edenlerden biri olarak, bu hafta attığı manşet hakkında bir kaç eleştiri de bulunmak zorunluluğu hissettim. Ve bunu tüm kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Sayın Timur'u tanıyanlar, üslubunun da ne kadar ağır olduğunu bilirler. Kısacası sözünden çekinmeyen bir editör. Ama bu hafta attığı manşet öyle mesnetsiz ki, bir tiyatro sitesinin, ''Tiyatro boka battı'' gibi fütursuzca yaklaşımı ( ne olursa olsun) rencide edicidir. Ha durumdan rahatsız ise, sayın Timur, ya manşet yapmasın, yada olumlu bir üsluba dönüştürmeye çalışsını. Efendim bu siteyi belki kendisi önemsemiyordur, ama önemseyenlerden biri olarak, bu manşetin ve üslubun ‘‘kabul edilemez’’ olduğunu bir editör olarak kendisi bilmeli, yada bildirilmeli. Bu bir blog sayfası yada msn space değil ki. Bu Türkiye'nin en çok izlenen ve takip edilen sitelerden yalnızca biri. Sayın Timur'un bunu yapmaya , Tiyatrocuları rencide ederek, başlık altında sıraladığı maddeler yüzünden aşağılamaya hakkı var mı?

Site benim, istediğimi yazarım, beğenmezsen okumazsın gibi bir yaklaşımı varsa sayın Timur'un, ( ki olmaz - eleştiriye açıktır) bunu sanatına yakıştıramam. Bunu bir site sahibi olarak, yapmaya hakkı yok. O zaman naçizane eleştirilere kulak kapamayarak, kullandığı üslubu ve fütursuzca yaklaşımından dönmesi gerektiğini düşünüyorum.

İnsanların zaman zaman zor durumları olabilir, bunalımda olabilirler, sinirli de olabilirler, ama bunu siteye yansıtmak ne kadar etik? (Büyük ihtimal, morali bozuk bir zamanda girdiği bir manşet diye düşünüyorum.)

Gelelim başlıklar altında sıraladığı ve bu yüzden ''Tiyatro dünyası bok içinde yüzüyor'' başlığını atmasındaki kriterlere.

Madde 1 : Levent Kırca ve Ali Poyrazoğlu arasında geçen porno tartışması.

Levent Kırca ve Ali Poyrazoğlu yılların eskitemediği, ( ve popülerliğinden hala gündemde tiyatro adının geçmesini sağlayan) iki sağlam tiyatrocu. Bir editör, eğer bir site hazırlıyorsa, öncelikle objektif olmak zorunda. Sadece haberleri yayınlar. Kendi öz düşüncelerine göre, en azından bu kriterden dolayı, ''Bok içinde yüzüyor'' demesi, kusura bakmasın, sadece bu iki usta için bile, sayın Timur'un haddi değil. Üstelik Tiyatrom.com takipçilerine de saygısızlık. Bu nasıl bir tabirdir, akıl alır gibi değil.

Madde 2 : Bilindiği üzere yapılan Barışa rock’taki faşist saldırı.

İşin tuhafı , hem Mehmet Esatoğlu’nun doğru olmadığını söyleyen, festival yöneticilerinin açıklamasını koymuş , hem de bok içinde yüzdüğünü ifade etmiş. Karşılıklı açıklamalar var ise, Hangi tarafı boktan diye düşünmeden edemiyorum. Sayın Esatoğlu’na geçmişte yaptıklarından dolayı ne kadar saygın ve önemli biri olduğunu vurguluyor, diğer taraftan da Barış rock festivalini yükseltiyor. Hangi tarafı bok içinde ? Ve önem gösterdiği iki tarafa da, görüşlerini açık açık belirtmesine rağmen işin boktan tarafı ne? Bu yakıştırma sizce yakışık kalır mı?

Madde 3 : Bir dergici muhabbetidir gidiyor.

Taraflar karşılıklı konuşmasına rağmen, bir tiyatro sitesinin böyle bir başlık atmaya zorlayan ne? Psikolojik sorunlarımı? Neden bu üsluba takılma ihtiyacı hisseder.

Uzatmak yersiz. Sözün kısası, Tiyatrom, uğruna verdiği bunca önemli meseleyi gündeme taşımıştır. Söz konusu olan bir sür manşetle yargılamak yanlış olur. Ama sayın Timur’un, acaba ‘‘bok içinde yüzüyor’’ dediği konulardaki, kişiler ve kurumlar bundan rahatsız değiller midir? Bunu takip eden bir kurum, yada bir birim yok mu? Buna nasıl müsaade edilir.

Son olarak, zaman zaman ulusal basın manşetleri, konuyu gündeme getiren ve enine boyuna tartışan tiyatrom.com’u kaynak olarak almaması gayet normal bir durum. O zaman yersiz düşünmesine gerek yok sayın Timur’un. Değil ulusal basın, bir okur bile bu haddini aşan başlıkların, sert ve hakaret içeren yazıları kabul edeceğini sanmıyorum.

Umarım sayın Timur, attığı bu başlık ve hakaret ettiği bu maddeler için bir özür diler.

Saygılarımla…

(Kaynak: İhsan Ata; TİYATROYU BOK İÇİNDE YÜZDÜRENLER UTANMALI)

***

"Üçüncü Abdülhamid" yasaklamayı çok seviyor!

"Google Tanrısı"nın yeryüzündeki temsilcilerinden biri olan "Üçüncü Abdülhamid", kullarına karşı çok acımasız davranıyor. "Yasak" sözcüğünün tılsımına kapılan "Padişah", olanak bulduğu her ortamda, hürriyet kısıtlayıcı fermanlar yayımlıyor:

"Sevgili Kemal Oruç Formumuzun kapsamını korumak için mail grubuna tiyatro dışında yazılanları hemen silmekte ve de bu tür tiyatro dışı yazanları da hemen üyeliğini yasaklamaktayım."

(Kaynak: Google Gruplar; tiyatrom)

***

"Üçüncü Abdülhamid" umursamıyor!

Kendinden başka hiçbir şeyi umursamayan "Üçüncü Abdülhamid", "Google Tanrısı"nın resulü olmanın verdiği cesaretle hükümranlığını sürdürüyor ve ağzına geldiği gibi konuşuyor:

"Boşverin Allahaşkına hiç de umrumda değil tiyatro. Durun şoka girmeyin hemen. Evet doğrusu bu ya hiç de umrumda değil tiyatro.. Peki nedir umrumda olan? Sıralamaya çalışayım umrumda olan şeyleri..."

(Kaynak: A. Ertuğrul Timur; Neden mi Tiyatro?)

(Coşkun Büktel) "İster ağzınızla kuş tutun, ister dört sütun üzerine manşetle her gün yeniden 'Sansürcü Timur' diye manşet atın umurumda bile değilsiniz, ne siz ne de adınızla müstesna siteniz. Eğer sizi ve bulanık beyinlerinizin öfkesini, sevgili destekçiniz Hilmi beyin küfürlerini, bayağılıklarını tiyatro dünyasından uzak tutmak sansürcülükse bir kere daha yazıyorum 'Evet ben sansürcüyüm!'"

(Kaynak: A. Ertuğrul Timur;
KİRLENEN İNTERNET DEĞİL, BU ONLARIN KENDİ KİRLİLİĞİ...)

***

"Üçüncü Abdülhamid" önem kazanıyor!

"Suudi Arabistan yönetimi, Osmanlı dönemine ait ne varsa yok ediyor. 2. Abdülhamit'in kendi parasıyla 1893'te fakir hacılar için misafirhane olarak yaptırdığı, daha sonra askeri kışlaya çevrilen tarihi bina yerle bir edildi."

(Kaynak: Milliyet; Osmanlı kışlası otopark oldu)

Osmanlı İmparatorluğu'na son veren koşullar, Cumhuriyet'in doğmasına neden olmuştu. Sorunlu bir doğum sonucu, adı Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan edilen yönetim biçimi, salt biçimde kaldı ve geldi (AKP sayesinde) yeniden Osmanlı'ya dayandı. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık, birer simge haline gelirken, daha çok Fethullah Gülen'in gölgesi vurdu yönetime. Vahdeddin'in yeniden tahta oturmuş fotoğrafına benzeyen Fethullah'ın fotoğrafı, birçok şeyi açıklayabilse de, tiyatro dünyasına nüfuz edemiyordu...

"Çürük Tiyatro Tarihi"ne küflü harflerle geçmesi gereken bir "Padişah"a ihtiyaç vardı ve bu rolü de, "Üçüncü Abdülhamid" karakteriyle A. Ertuğrul Timur oynamaya başladı...

İkinci Abdülhamid'in izleri silindikçe, "Üçüncü Abdülhamid"in önemi giderek artıyor!...

***

"Üçüncü Abdülhamid"i de yasaklamışlar!

"8 yaşından bu yana yazar. İlk yazıları Doğan Kardeş’de görüldü. Yazılarına sık sık yer verilirdi fakat bir simitçi çocuğun öyküsünü yazınca Doğan Kardeş sürekli yazarlık teklifini geri çevirmekle kalmayıp yazılarına da pek yer vermez oldu. O zaman belki anlam verememişti buna ama sonradan düşününce 9 yaşında tavşan kardeş öyküleri yazmak yerine simitçi çocuk öyküsü yazmak herhalde bilmeden, doğal, dürtüsel "solculuk" yapmaktı ve o zaman nerden bilsin di ki Cağaloğluna gidip bulduğu “Hayat-Ses-Doğan Kardeş” grubunun başındaki Şevket Rado Milliyetçi-muhafazakar biriydi."

(Kaynak: tiyatrom; Üçüncü tekil şahıs A. E. Timur'un sıradanlığın içindeki ayrıntılarla yaşamından kesitler..)

Hemen İkinci Abdülhamid'in mezarının karşısında bulunan ve şimdi yerinde yeller esen Doğan Kardeş binasına sık sık giden A. Ertuğrul Timur, demek ki, daha o yaşta, yani karga kovalayacak yaşta, kan çektiği için, kendini İkinci Abdülhamid'in yakınına atmış. Doğan Kardeş ile kan kardeşi olmak isteyen Timur Kardeş, bu konuyu işlediği yazısına da "Üçüncü" sözcüğüyle başlamış. "Da Vinci'nin Şifresi" gibi heyecan uyandıran bir hayatı olan Timur, yani "Üçüncü Abdülhamid", çocuk yaşta sünnetlerde komedyenlik yapan Hilmi Bulunmaz'la dalga geçmediğine göre, biz de, karga kovalayacak yaşta gericilerin dergilerinde yazı yazmak isteyen bir amatör olmaya heveslenen (hala yazmak isteyen bir heveskar olmasına karşın, bir türlü yazamayan) "Üçüncü Abdülhamid"i eleştirmiyoruz. "Çocukluk" deyip geçiyoruz!...

***

"Üçüncü Abdülhamid" namusunu koruyor!

"kaleminin namusunu her koruma gereği duyduğunda o çok sevdiği basından korkmadan istifa edip tornavidasıyla ekmeğini kazanacaktı. (...) yıllarca kalemini tornavidasıyla korudu, koruyor."

(Kaynak: tiyatrom; Üçüncü tekil şahıs A. E. Timur'un sıradanlığın içindeki ayrıntılarla yaşamından kesitler..)

"Üçüncü Abdülhamid" , sansür fermanıyla; Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'i yasaklarken, "kalem namusunu koruma" gibi sözler ediyor. Şer İttifakı kurduğu; yalancı Demirkanlı, iftiracı Kaya ve sanal canavar Caney'le birlikte nasıl bir namus bekçiliği yaptıkları ortada!...