30 Kasım 2007 Cuma

DEMİRKANLI YALANLARI

YALAN: 18

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

"Dün (1 Haziran) davetim üzerine ziyaretime geldi… ama öncesi var… 31 Mayıs’ta cep telefonumdan aradı, nerede olduğumu sordu, 'geliyorum' dedi. 'Arkadaşım, bir oyunun provasını izlemeye gidiyorum' demem de fayda etmedi, 'Olsun orada konuşuruz' demez mi?"
(Kaynak: Coşkun Büktel'i Anlamak...)

Demirkanlı, Büktel'i sanki 1 Haziran'da davet etmiş... ama öncesi varmış, yani 31 Mayıs'ta, yani davetten bir gün önce, Büktel, Demirkanlı'yı arayıp görüşmek için çok ısrar etmiş. Yani Demirkanlı, sanki ısrar üzerine, ertesi gün Büktel'i davet etmiş.

Oysa Büktel, davetten önce Demirkanlı'yı aramış değildi. Davet daha önce yapılmış, Büktel, uygun bir zamanında, Demirkanlı'yı aramıştı. Yani Büktel, Demirkanlı'yı "daveti üzerine" aramış ve konu bir an önce kapansın diye, Demirkanlı'nın izleyeceği provaya gelebileceğini ve orada görüşebileceklerini söylemişti.

Demirkanlı hem Büktel'i davet ediyor, hem de Büktel "geliyorum" dediğinde, nazlanıyor. Sonra da davet tarihini yanlış algılanacak biçimde belirsiz bırakıp, Büktel'i, "ısrar ederek kendini davet ettirmiş" gibi gösteriyor. Yani her zaman yaptığını yapıyor: "Sinsi" yalanlarla çamur atıyor.

Demirkanlı, olayın (Büktel'in verdiği bilgiye uygun olarak) bizim anlattığımız gibi değil de, kendi anlattığı gibi gerçekleştiğini kanıtlasın, Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...


Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

Tıklayınız:
YALAN: 18
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

Ayrıca tıklayınız:
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"

Yeni Tiyatro 2. Sayı Çıktı

Tiyatro meyvesi hızla çürüdüğü için, tiyatro yayıncılığı da, son derecede kirleniyor. Tiyatro yayıncılığı yapan insanlar, hangi dünya görüşüne sahip olurlarsa olsunlar; yalanı, dedikoyu, sansürü, sanal ve banal davranışı içselleştiriyorlar...

Yukarıda gördüğünüz Yeni Tiyatro dergisi de, çürüyen Türkiye tiyatrosunun izdüşümü olarak, yayıncılık yapmayı sürdürüyor...

Bir zamanlar Yeni Tiyatro dergisi...

Tiyatro meyvesi çürümeye yüz tutmadığı dönemlerde, tiyatro yayıncılığı da, son derecede dürüstçe yapılıyordu. Tiyatro yayıncılığı yapan insanlar, hangi dünya görüşüne sahip olurlarsa olsunlar; yalan söylemiyorlar, dedikodu yapmıyorlar, polemikten korkmuyorlar, sanal ve banal adlara pabuç bırakmıyorlardı...

Yukarıda gördüğünüz Yeni Tiyatro dergisi de, İÇİNDEKİLER'de; Bernard Shaw'a, Yeni Ses Tiyatrosu'na, Saat 6 Tiyatrosu'na, Tiyatro Meseleleri'ne, Operetlerde Rejisör'e, San'atı doğuran iki şey: Madde ve Ruh'a yer veriyordu...

Tiyatro çürümeye yüz tutmadığından, dergiler de yalan söylemiyordu. Şimdiyse, tiyatro hızla çürüyor ve dergiler de, hızla yalan üretiyor!...

YALAN MAKİNESİ

Yalan makinesi nasıl çalışır?


Televizyondan veya gazetelerden, bizde pek olmasa da ABD'de polis sorgulamalarında gerektiğinde bir sanığın yalan makinesine bağlanarak, doğruyu söyleyip söylemediğinin kontrol edildiğini görmüş veya okumuşsunuzdur. Hatta ABD'de FBI veya CIA gibi çok önemli devlet görevlerine alınmaya aday memurlara da bu test uygulanmaktadır. "Polygraph" denilen bir alet ile sanığa 4 - 6 adet sensör bağlanır. Bu sensörlerden gelen çeşitli sinyaller, dönmekte olan bir kağıdın üzerine grafik olarak kaydedilir. Bu sensörlerle sanığın,
• Nefes alış hızı.
• Nabzı.
• Kan basıncı (tansiyonu).
• Terleme miktarı.
kayda alınır. Bazı yalan makinelerinde kol ve bacak hareketleri de kaydedilir.

Yalan makinesi testi başladığında, sanığa önce 3 veya 4 basit soru sorulur. Bu şekilde sanığın verdiği sinyallerin düzeni öğrenilir. Daha sonra gerçek sorular sorgulanmaya başlanılır ve sinyaller kayda alınmaya devam edilir.

Test süresince ve sonrasında bir uzman grafikleri sürekli kontrol altında tutarak, hangi sorularda sinyallerin değiştiğini tespit eder. Kalp atışının hızının artması, tansiyonun yükselmesi ve terleme genellikle yalan söylemenin belirtileridir. İyi eğitilmiş bir uzman grafiklere bakınca nerede yalan söylediğini derhal anlayabilir.

Her şeye rağmen, insanların soruları yorumlamaları ve tepkileri farklı olduğundan, yalan farklı davranabildiklerinden, bu test mükemmele ulaşmış değildir, bazen yanıltıcı olabilir ve kesin delil kabul edilmez.

Tıklayınız: hisse.net / hakkinen

İki Kenter bir tiyatro...

Foto: Yıldız Kenter - Müşfik Kenter / 1958


Coşkun Büktel
30 Kasım 2007

İki Kenter

Seval Deniz Karahaliloğlu, Yıldız Kenter'le yaptığı röportajda, klişelerin ötesinde yeni ve anlamlı bir şeyler konuşabilmeyi, onu konuşturabilmeyi başarmış.

Kemal Başar ise, hocası Müşfik Kenter hakkında yazdığı portre denemesinde, klişe yalakalıkların ötesinde anlamlı bir şeyler yazabilmeyi başarmış.

Karahaliloğlu'nun Kenter röportajına ve Kemal Başar'ın Kenter portresine sırasıyla link veriyoruz:

1. Kibele'nin Kızı "Ben Anadolu'da" Hayat Buluyor

2. İnsan Ol!

Tıklayınız: coskunbuktel.com

Yaban otları sökülmeden tarlaya tohum atılmaz!...

Görülen lüzum üzerine, üç ay önce yayımladığım bir yazımı, yeniden yayımlıyorum...


Hilmi Bulunmaz
28 Ağustos 2007


Yabani otların işgal ettiği tarlaya ekin ekilmez!... Ekin ekmek isteyen, öncelikle, yabani otları temizlemek zorundadır. Ardından, tarlayı sürmeli ve daha sonra da ekin ekmelidir. Yabani otların işgali altında bulunan tarlaya ekin ekerseniz, düş kırıklığına uğramanız kesindir!...

Ben, kendimi bildim bileli, egemenlerden yana iş yapmamak için büyük çaba harcadım. Hala da harcıyorum...

Örnekse, 1986 yılında Uluslararası İstanbul Festivali için hazırlanan Labirent 1 Karar Anı adlı doğaçlama oyunda görev almama karşın, içime sinmeyen süreç, beni çok rahatsız etti. Beklan Algan'ın yönetiminde görev alsam da, yönetsel sorumluluk sahibi olmasam da, finans kapitalin düzenlediği bir festivalde iş yapmak içimden gelmedi. Allah'tan, oyunumuz festivalde oynanmadı; ben de büyük bir soluk aldım...

Yine başka bir örnek: 1984 yılında Ferhan Şensoy'un sahibi olduğu tiyatroya "yazıldım" ve Şensoy'un yazdığı Afitap'ın Kocası İstanbul oyununda oyunculuk yaptım. Ferhan Şensoy'da tek bir oyunda oynadım. Ferhan Şensoy'un, tüm muhalif görünme çabalarına karşın, düzene hizmet eden biri olduğunu kavradığımdan, bir başka oyununda oynamadım. Halka hiçbir şey verme derdi olmayan bir yerde duramazdım. Kendimi sokağa attım ve derin bir soluk aldım...

Çok eskilere gidelim: 1975 yılının başları... Astronotlar diye bir ikili kurduk ve bayağı bir para, büyük bir ün kazandık. Rahmetli Altan Erbulak'ın desteğini es geçmemeliyim. Herşeye karşın, içime sinmeyen birşeyler vardı. Egemenlere hizmet ettiğimi duyumsuyordum. "Cahildim", ama duyumsuyordum. Yirmi yaşıma gelmeme karşın, ne doğru dürüst okul yüzü görmüş, ne de Nazım Hikmet'in "Güzel günler göreceğiz çocuklar" yada herhangi bir dizesini okumuştum. Salt Nazım'ı değil, hiç kimseyi okumamıştım. Gece uyumalarımın dışında, çalışan biri olarak, okumaya zaman bulamamış, bizi örgütlemesi için teori öğrenip / pratik yapmayan küçükburjuvaların dünyasına girebilme olasılığını düşünememiştim!... Ün ve parayı birdenbire bıraktım ve sosyalizmle tanışmak için kolları sıvadım...

O gün - bugün egemenlerden yana oyun yapmamak, egemenlerden yana oyunculuk yapmamak, egemenlerden yana soluk almamak için çaba harcıyorum... Türkiye tiyatro tarlasına sökün eden yabani otları temizlemekle meşgulum. Otlar temizlenmeden yapılan tiyatronun, bana hiçbir yararı olmayacağı kanısındayım. Otları temizlersem, neden tiyatro yapmayayım ki?!. Daha önce yaptığım gibi, yine işçi sınıfına hizmet etmeyi sürdürürüm. Ne kendimi, ne de işçi sınıfını kandırmadan!...


Tıklayınız: Bulunmaz Tiyatro

29 Kasım 2007 Perşembe

DEMİRKANLI YALANLARI

YALAN: 17

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

"Yuh derler adama, narsizmin de bu kadarı derler… ama adama derler Coşkun Büktel’e değil."
(Kaynak: Demirkanlı'ya Son -Olmasını Umduğum- Cevap)

Demirkanlı, Büktel'in "yuh" çekilmeye layık ve "adam" olmayan bir yaratık olduğunu (örneğin Büktel'in bir tek yalanını; 17 değil, "bir tek" yalanını) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

Tıklayınız:
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

Ayrıca tıklayınız:
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"

Sanatçı ve yazarlardan ziyaret

Foto: Orhan Aydın

Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne bağlı sanatçı ve yazarlar, PEN Yazarlar Birliği, Karanlığa Karşı Sanat Cephesi, Yurtsever İşçi Birliği, grevdeki Telekom işçilerini ziyaret ederek destek verdi. Türk Telekom'un Gayrettepe Müdürlüğü'ne gelen sanatçı ve yazarlar adına konuşan Orhan Aydın, Telekom işçisinin onurlu mücadelesine destek verdiklerini belirterek, "Bugün hükümet, sendika temsilcileri ve işveren arasında kapalı kapılar ardında görüşme yapılacak. Biz buradan ilan ediyoruz ki görüşme toplumun tüm kesimleri tarafından izlenebilsin, çünkü işçilerin haklı mücadeleleri masa başında satılabilir" dedi. Sanatçı Nejat Yavaşoğulları ise Türkiye'de sınıflar arasındaki uçurumun gittikçe büyüdüğünü ifade ederek, "Böylesi bir ortamda Telekom işçisinin haklı grevi bu uçurumu kapatacaktır. Telekom işçisinin grevi tüm emekçi kesimin mücadelesidir" görüşünü dile getirdi.

Cumhuriyet gazetesi / 29 Kasım 2007

Güney Dergisi...

Bayi ve kitapçılarda sizleri bekliyor...

SHAKESPEARE DOSYASI

Henüz almadıysanız, geç kalmadınız...

28 Kasım 2007 Çarşamba

DEMİRKANLI YALANLARI

YALAN: 16

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

"Büktel’in söylediği şu cümle doğru, internet ortamında yer sorunu olmadığından istenilen uzunlukta yazılar değerlendirilebilinir, gerisi okura kalmıştır… ama bu lüks, bir dergi için geçerli değil, Büktel bunu da anlamamakta ısrar etti hep."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Büktel'in yazılarını "içerik" yüzünden değil de "uzunluk" yüzünden yayımlamadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

Tıklayınız:
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

Ayrıca tıklayınız:
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"

Henrik İbsen

Hilmi Bulunmaz
6 Ekim 2006


Çok az yapıtını okudum. Hakkında çok az bilgi sahibiyim. Kendime çok yakın hissettiğim bir insan. Bundan sonraki ömrümde, kişiliğini ve yapıtlarını yakından izleme gereksinimi duyduğum kişi…

Özellikle “Yaban Ördeği” adlı oyununun, Cumhuriyet gazetesi tarafından yayımlanan kitabının önsözünde, Faruk Ersöz’ün uzun değerlendirmesi, beni oldukça etkiledi. İbsen hakkında ne denli az şey bildiğimi duyumsamama neden oldu…

Fırtınalı denilebilecek bir yaşamı olan İbsen, varsıllıkla başlayan ömrünün hemen ardından yoksullaşmaya başlamasıyla birlikte daha derinden ve daha gerçekçi yaşamaya başladığında, yapıtları da romantik öğelerden soyutlanarak, gerçekçi boyuta ulaşmış ve giderek Norveç’in yazgısıyla özdeşleşme aşamasına gelmiş önemli bir yazar…

Varsıl bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen İbsen, babasının hesapsızlığının kurbanı olan işletmenin iflası nedeniyle, işçilikle de tanışma “şansı” buldu. Çok genç yaşta, okumanın yanı sıra, bir eczanede işçilik yapan İbsen, çeşitli insanlarla toplumsal ilişkiler kurarak, ileride gerekli olacak yazarlık “sermayesi” için önemli deneyimler kazandı…

Eczanede çalışırken, kendisinden on yaş büyük olan bir kızla yakınlaşan İbsen, çok genç yaşta baba olmanın tadına varmasına karşın, çocuğuyla hemen hemen hiç ilgilenmedi. Daha sonra yaptığı evlilikten tek bir çocuğu dünyaya gelen İbsen, aile bağlarına önem vermesine karşın, çok sıkı bir aile reisi olmayı hiçbir zaman yeğlemedi…

Hem iş yaşamı ve hem de aile yaşamının getirdiği derinlikli deneyimlerle yazarlığını besleyen İbsen, siyasaya da hiçbir zaman uzak kalmadı. İlerici düşüncelerle tanışan ve anarşizm ile sosyalizm arası görüşleri yüreğinde yeşerten İbsen, tam yüz yıl önce öldüğünde, ülkesi Norveç kurulalı henüz bir yıl olmuştu. Yirminci yüzyılın önemli ülkelerinden biri olan Norveç, bir yerde İbsen’in ikizi sayılır…

Yazdığı yapıtlar, ölmeden önce değerlendirilen ve yazarlıktan kazandıklarıyla, handiyse rahat bir yaşam süren İbsen, çok uzun yıllar yaşadığı Almanya ve İtalya’da da kalıcı işler yaptı. Hemen dünyanın her yanından insanların desteğini alan İbsen, yazarlığının gelişimine katkıda bulunan insanların sayesinde değeri bilinen bir insan olarak, özgürlüğünün tadını çıkararak uzun yıllar yaşadı...

Ülkemizde gerçek anlamda değerlendirilemeyen Henrik İbsen, özellikle Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sahnelemeye çalıştığı “Bir Halk Düşmanı” adlı oyunu, çocuk parkı dekoruyla oynanarak, bir yerde katledilmiş oldu. Belleğim beni yanıltmıyorsa, afişlerde oyun yazarının adını kullanmayan AST, böylelikle bir ilke imza atmış oldu…

Birkaç yapıtını izlediğim İbsen, Şehir Tiyatroları’nda gördüğüm “Bir Bebek Evi-Nora” adlı yapıtında, her ne denli bu tiyatronun dünyasının karanlığının gölgesinde kalsa da içindeki cevheri gizlemeyen yapım nedeniyle, bana önemli tiyatro tadı verdiğini söyleyebilirim…

Tıklayınız: Hilmi Bulunmaz

Beliz Güçbilmez'den bir oyun...

Tıklayınız: FRİDA / "YAŞASIN HAYAT"

ÇALIŞANLARIN TİYATROSU ÜZERİNE TOPLANTI

Katılan Topluluklar: BGST, TEAB, ATÖLYE, İÜ EAT / DENEYSEL SAHNE

Gözlemci Topluluklar: ZHS, MSÜO, İTÜ Taşkışla Sahnesi

Moderatör: Ömer F. Kurhan

Organizasyon: Fırat Güllü

Tarih: 1 Kasım 2007

Fırat Güllü: Merhaba arkadaşlar, uzun süredir İATP-G içerisinde gündem olduğu üzere çalışan tiyatrocular bölgesinin yürüttüğü tiyatro faaliyetlerinin son durumunu ele almak amacıyla böyle bir toplantı organize ettik...

Devamı...

Unutmak ihanettir!

Unutmamakta yarar var!

Eski bir metin ve bir "güncelleme"


Coşkun Büktel / 7 Nisan 2007 (Yani 9 ay önce)


(...) Bir insana, hiçbir kanıt ortaya koymadan, "hacker" diyerek iftira atmak, bence o insana "orospu çocuğu" diye küfretmekten daha ağır bir suçtur; "yakın arkadaşlarının sahtekarlıklarını bile görmezden gelir" deyip o arkadaşların isimlerini vermemek; o insanın sahtekârlarla aynı safta yer aldığını iddia edip hiçbir kanıt göstermemek; o insanın sözlerini okurlardan saklayarak okurları aldatıp, o insanın aleyhinde kamu oyu oluşturmak ise, bulabileceğim en hafif deyimle, onursuzluktur. Mustafa Demirkanlı, okurların böyle bir onursuzluğa itibar edecek kadar ahmak ya da alçak olduklarına güveniyor.

Peki Demirkanlı, bu güveni nereden alıyor? Ona bu güveni kimler veriyor? En başta, kanıtlanmış tüm çirkinliğine rağmen Mustafa Demirkanlı'yla aynı safta yer almakta mahzur görmeyen "yol arkadaşları" veriyor. Demirkanlı'nın dergisinde yayın kurulu üyesi olarak imzalarını kirletmekte sakınca görmeyen, Ahmet Levendoğlu, Ali Taygun, Üstün Akmen, Orhan Alkaya gibi losyon kokulu, şık ve gün görmüş beyefendiler veriyor. İnsanlar, Demirkanlı'nın Büktel hakkındaki yalanlarına, en başta, Ahmet Levendoğlu, Ali Taygun, Üstün Akmen, Orhan Alkaya gibiler sayesinde inanıyorlar. Ahmet Levendoğlu, Ali Taygun, Üstün Akmen, Orhan Alkaya gibi beyefendiler, elit imajlarıyla, Demirkanlı'nın iğrenç yalanlarına meşruiyet kazandırıyorlar. Derginin künyesine adlarını koyarak, Demirkanlı yalanlarına onay mührü basıyorlar.

Demirkanlı'nın yalanları, Ahmet Levendoğlu, Ali Taygun, Üstün Akmen, Orhan Alkaya'nın güvencesine sahip olduğu için, okurların bir kısmı, Coşkun Büktel'i dinlemeye gerek yok diye düşünüyorlar. Ve onlar (Demirkanlı ve Demirkanlı'yla aynı yayın kurulunda yan yana, can cana, oturanlar) Büktel'i dinlemeye gerek duymayan ahmak okurların makul okurlardan çok daha fazla olduğunu hesaplayarak, keyifle avuçlarını ovuşturuyorlar. Onlar (Demirkanlı ve Demirkanlı dergisinin künyesine yayın kurulu üyesi olarak imza atanlar) hakikati bilen makul okurlardan hiç utanmıyorlar? Niye utanmıyorlar? Çünkü makul okurları ihmal edilebilir bir azınlık sayıyorlar. Çünkü Ahmet Levendoğlu, Ali Taygun, Üstün Akmen, Orhan Alkaya gibi şık beyefendiler, tıpkı Mustafa Demirkanlı gibi, kendilerine ilişkin hakikatin iğrenç olmasından değil, ancak fazla yayılıp "hakim" olmasından korkuyorlar. Fazla yayılmadıkça, kendilerine ilişkin hakikat ne kadar iğrenç olursa olsun, rahatsız olmuyorlar. O nedenle sansürden yanalar, o nedenle Coşkun Büktel'in söylediklerini okurlardan saklıyor, mecbur kalmadıkça yayınlamıyor/yaymıyor, yayınladıklarında ise, okunmaması için, bir sürü tedbir uyguluyorlar. (Bakınız: "Büktel/Demirkanlı Polemik Yazıları". Özellikle de: Büktel, "Mustafa Demirkanlı Sinsi Yalanlar ve Tahriflerle Okurları Yanıltmaya Çalışıyor".)

(Kaynak: Coşkun Büktel, "Kim Değişti")


Güncelleme (28 Kasım 2007):

Demirkanlı'nın dergisi Tiyatro Tiyatro'nun Kasım 2007 tarihli son sayısının künyesine baktığımızda, Ahmet Levendoğlu ve Orhan Alkaya isimlerinin, artık yayın kurulu üyeleri arasında bulunmadığını gördük.

Üstün Akmen ile Ali Taygun'un isimleri ise, yalan makinası Mustafa Demirkanlı'nın ismiyle aynı safta yer almaya devam ediyor.

DEMİRKANLI YALANLARI (onbeşibiryerde)

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

YALAN: 1
(Coşkun) "Büktel için, kendisini pohpohlayan bir yayıncının (Hilmi Bulunmaz) Hacker'lık yapmasında hiç bir ahlaki sorun yoktur."
(Kaynak: Demirkanlı tiyatroyu zehirliyor)

Mustafa Demirkanlı, Hacker'lık suçlamasını kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 2
"Şimdi, durum şu: 'Büktel, yakınındaki bir arkadaşına 'kitap tanıtımı' adı altında, bir başka yazı yazdırıp, öncesinde yazıyı okuyup, belki de çeşitli düzeltmeler, eklemeler yaptıktan sonra göndertiyor ve aynı anda 'yanıt' hakkı adı altında 123 (!) sayfalık bir yazı kaleme alıp, bir kenarda bekletirken (Dergi’nin basımının tamamlanıp, piyasa sunulmasını beklerken) o uzunlukta bir yazının zaten yayımlanmasının mümkün olmadığını bildiğinden, 'Sarsürcüler' başlıklı diğer yazısını da bitirip, diğer yazısının yanına koymuştur muhtemelen."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Tek cümlede on yalan söyleyebilen ender yeteneklerden biri olan Mustafa Demirkanlı, "muhtemel" diye bitirdiği o tek cümledeki bütün o iftiralarından yalnızca herhangi birini kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 3
(Feridun) "Çetinkaya'ya 'Lütfen, bir daha dergiye yazı yazmayın' dedim. Çünkü yalan söylemiş, bir tezgahın parçası olmuştu."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Çetinkaya'nın yalan söylediğini ve bir tezgahın parçası olduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 4
(Feridun Çetinkaya ve Coşkun Büktel'i suçlayarak) "Bu 'ilkel ve iğrenç' dergiye (Tiyatro... Tiyatro...) sızmak için bu kadar tezgah niye?"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Çetinkaya ve Büktel'in dergiye sızmak için tezgah kurduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 5
(Coşkun Büktel) "Theope'yi sahneleyebilecek kimsenin olmadığını iddia eder"
(Kaynak: "H.Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (1)")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği bu suçlamayı kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 6
"Zaten Coşkun Büktel'in genel karakteridir. Yanına birini alır, iliğini sömürene kadar kullanır ve atar."
(Kaynak: Mustafa Demirkanlı, "H. Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel (1)")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği bu iğrenç suçlamaları kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 7
"Ancak, üşenmeden onun (yani Burak Caney'in) eleştirisini ve senin (yani Büktel'in) senaryonu okuduktan sonra (Burak Caney'in) söylediklerine olduğu gibi katılıyorum."
(Kaynak: Coşkun Büktel Bulaşma, İşine Bak!)

Mustafa Demirkanlı, Büktel'in, "Hamdi Mümkün yahut İkinci Geliş" senaryosunu (217 sayfalık, henüz yayınlanmamış senaryosunu) "okudum" dediği tarihte okuduğunu kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 8
"Büktel sürekli şunu savunur: 'Bu eseri sahneleyecek bir yönetmen yok.' "
(Kaynak: Mustafa Demirkanlı "Hay Allah")

Mustafa Demirkanlı, parantez içinde ve italik olarak yazıp Büktel'e mal ettiği o sözün kaynağını gösterirse, yani o sözü kendisinin uydurmadığını belgelerse, yani yalan söylemediğini kanıtlarsa, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 9
(Yılmaz Öğüt'e) "Türkçesi siz hırsızsınız diyordu Coşkun Büktel"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Mustafa Demirkanlı, Coşkun Büktel'in Yılmaz Öğüt'ü hırsızsınız diye suçladığını kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 10
"Coşkun Büktel, o eşsiz polemik dehasıyla ve zamanı bol olduğu için yazılanları cımbızlayarak okura sunmanın marifet olduğunu sanıyor ve olayları kendi istediği biçimde yorumlatmaya çalışıyor."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Yukarıdaki suçlamalarının yalan olmadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya, fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 11
"...dergi yayımlanır yayımlanmaz, Büktel aramış, 'yanıt hakkını kullanmak' istediğini söylemişti, yazıyı daha önce görmediğini ve şimdi okuduğunu da ekleyerek..."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Demirkanlı, Büktel'in "yazıyı daha önce okumadım, şimdi gördüm" dediğini (yani Büktel'in yalan söylediğini) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 12
"Efendim, Büktel, vakti zamanında -Rahmi Dilligil zamanında- Devlet Tiyatroları'na sanatçı kadrosundan girmek istemiş..."
(Kaynak: "Mustafa Demirkanlı Sinsi Yalanlar ve Tahriflerle Okurları Yanıltmaya Çalışıyor.")

Mustafa Demirkanlı, yukarıdaki suçlamayı ne zaman yapıyor?.. Rahmi Dilligil'in yolsuzluk nedeniyle mahkum olduğu ve kelepçeli fotoğraflarının yayınlandığı dönemde yapıyor. Demirkanlı, Büktel'in DT kadrosuna girmek istemesini suçmuş gibi gösterebilmek için, cümlenin akışını kesip parantez açarak, "Rahmi Dilligil zamanında" girmek istediğini özellikle belirtiyor. Oysa Büktel, Dilligil zamanında DT'ye girmeye teşebbüs etmediği gibi, Dilligil'in (DT sanatçısı Nâlan Örgüt ve DT yönetmeni Şakir Gürzumar aracılığıyla) önerdiği kadro teklifini de reddetmiş ve yazısında bunu açıklamıştı.

Mustafa Demirkanlı, Büktel'in, Rahmi Dilligil zamanında DT'ye herhangi bir kadrodan girmek istediğini kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 13
"İşte bu tür, Ali-Cengiz oyunlarından sıkıldığım ve kendileri için her yolu mübah görenlere karşı laf yetiştirmekten bıktığım için, 'Yanıt' hakkım da 'Yanıt' hakkım diye içinde 'Coşkun' sözcüğü geçen her yazıyı gösterip sayfalar dolusu yazıları yayımlamamızı bekleyen, yayımlanmadığı için de 'yeni yazılarla' meşgul eden Büktel’e karşı 'İstanbul Mahkemeleri’ni adres gösterdim”
(Kaynak: "Mustafa Demirkanlı 'İlkel ve İğrenç' Olmaya Devam Ediyor!")

Mustafa Demirkanlı, Büktel'e yönelttiği Ali-Cengiz oyunları suçlamasını bir tek, (yalnızca bir tek) somut örnekle kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Biz sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 14
"Coşkun Büktel, editoryal seçim gibi bir kavramla tanışmamış olduğu için, istediği uzunlukta yazar ve sizi yayımlamakla yükümlü kılar, 'hayır, bu uzunlukta yazı yayımlayamam' deme hakkınız yoktur, derseniz, 'Sansürcü' oluverirsiniz"
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Büktel'in yazılarını "içerikleri" yüzünden değil de, "uzunlukları" yüzünden sansür etmiş gibi konuşan Demirkanlı, Büktel'in "Tiyatro Tiyatro" dergisine bir tek uzun yazı önerdiğini ya da kendisinin bir tek Büktel yazısını uzunluğu yüzünden reddettiğini kanıtlasın, Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Bu sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsa Demirkanlı adidir...

YALAN: 15
"...iyisi mi Büktel kara çalmadan önce birazcık bakınsın sağa sola."
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Demirkanlı, Büktel'in kendisine kara çaldığını (iftira ettiğini) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Bu sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsı Demirkanlı adidir...

***

Yukarıdaki suçlamalarının herhangi birinin yalan olmadığını kanıtlasın, Mustafa Demirkanlı'ya fotoğraftaki Limousine'i armağan edeceğiz. Onbeşini de kanıtlarsa, onbeş Limousine vereceğiz!...

Yalanlarının yalan olmadığını, gerçek olduğunu kanıtlasın; Demirkanlı'ya Limousine vermenin yanı sıra, alçak olduğumuzu açıklayacak, okurlar ve Demirkanlı'dan özür dileyeceğiz!...

Yalanlarının yalan olduğunu kabul ederse (yada en azından utanmayı ve susmayı becerirse), Demirkanlı'dan Limousine istemiyoruz; alçaklığının tescil edilmiş olması bize yeterli!...

Biz, her zaman verdiğimiz sözü yerine getirdik. Yine getireceğiz...

Demirkanlı'nın yalanlarını teşhir etmeyi sürdüreceğiz. Yalan makinesi Mustafa Demirkanlı, sadece onbeş yalan teşhiriyle kurtulamaz!...

Tıklayınız:
YALAN: 19
YALAN: 18
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

Ayrıca tıklayınız:
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"

27 Kasım 2007 Salı

Tiyatro... Tiyatro... arka kapağını Fortis'e verdi!

Bu ay (Kasım 2007), 5 TL'ye kıyıp, bir Tiyatro... Tiyatro... dergisi aldım. Sade suya tirit yazıların cirit attığı derginin neden ve nasıl çıktığını anlamak için, arka kapağına bakmak yeterli. Arka kapağına aldığı FORTIS BANK reklamı herşeyi açıklıyor...
(Tiyatro... Tiyatro... Yayın Kurulu: Ali Taygun, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Demirkanlı, Nihal Kuyumcu, Üstün Akmen)

* * *

FORTIS BANK'ın sitesinden:

"(...) Belçika'daki AG Group Avrupa'nın en büyük finans kuruluşu (...) Fortis, son olarak, Dışbank'ın %93,3 orandaki hissesini 2005 yılında satın alarak Türk finans sektöründe güçlü bir yer elde etti."
(Kaynak: Kuruluşundan Bugüne Fortis)

* * *

(Belçika sömürgesi Kongo'nun ilk yasal başbakanı) "Lumumba ağır işkencelerden sonra, Belçika ve Amerikalı görevlilerin gözetiminde arkadaşıyla birlikte orman içinde kurşuna dizildi. Ölü vücutlar parçalanıp, bidonlarda yakılarak yok edildi. Birleşik Afrika'nın bağımsızlığını savunan Patrice Lumumba'nın 37 yıllık ömrü boşa gitmedi. Afrika'da bağımsızlık ateşi yanmaya devam etti."
(Kaynak: Bir Özgürlük Savaşı Lumumba)

Karakterin Ölümü

Karakter`in dramatik teori içinde işlenişini Aristoteles`ten günümüze kadar takip eden Fuchs, "Karakter"in modern ve postmodern zamanlarda geçirdiği evrimi, Aristoteles-Hegel-Nietzsche yörüngesini izleyerek ve postyapısalcıların `70 sonlarında ve 80`lerde ilan ettikleri "ölümler" [Lacan`ın öznelliğin sembolik yapılandırılışına ilişkin kavrayışı, Foucault`nun "insanın sonunu" ilan edişi, Derrida`nın "Varlık`ın metafiziği"ne saldırışı, Barthes`ın "Yazarın Ölümü", Baudrillard`ın yıkıcı "simülakr düşüncesi", Lyotard`ın modernizmin meta anlatılarının yıkıma uğraması ve Cixous, Irigaray ve Kristeva`nın eril, genellikle de yukarıda adı geçen kuramcılara ait felsefi ve psikanalitik yorumları sergileyişleri] ile desteklenmiş okumalar odağından geçerek, haniyse imbikten süzüp aktarıyor bize.

Kazım'ın not defteri...

"TÜRK TİYATROSUNDAN İNSAN MANZARALARI"


Kazım Şimşek
26 Kasım 2007


Coşkun Büktel'in yazdığı"Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" adlı kitabı okudum. Yazar bu kitabında, Türkiye tiyatrosundaki birçok kişiyi eleştiriyor. Eleştirdiği kişilerin cevaplarına da, kitabında yer veriyor. Büktel, yaptığı tüm eleştirileri, belge ve kanıtlara dayandırıyor. Yazarın eleştirdiği insanların birçoğu, Türkiye tiyatrosunun yönetiminde yer alan kişiler. Bu kişilerin, Türkiye tiyatrosuna nasıl zarar verdiklerini bir bir açıklıyor Büktel. Maalesef tiyatromuzda da, menfaatlerini üstün tutan kimseler mevcut. Bunlar çıkarları için, yandaşlarının oyunlarını Devlet Tiyatroları repertuarına seçmekte, sevmedikleri kişilerin oyunlarını da afaroz etmektedir.

Coşkun Büktel'in "Theope" adlı oyununun başına gelenleri, bu kitapta görmekteyiz. Coşkun Büktel, yazdığı bu eserin yönetmen Ali Taygun tarafından budanmasına razı olmadığı için, başına gelenleri bu kitapta anlatmakta. Yazar. "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" kitabıyla, adeta Türkiye tiyatro dünyasından afaroz edilmek isteniyor. Yazdığı oyunlar oynanmak istenmiyor.

Coşkun Büktel'in dili çok keskin. Eleştirdiği kişileri, yerin dibine sokuyor. Büktel'e karşı durabilmek için, onun kadar donanımlı olmak lazım. Ne var ki eleştirilen kişiler, onun kadar donanımlı olmadığı için, (aslında eleştirilen kişiler de, eleştirilerin doğruluğunu görüyor, ama inkar ediyorlar) genellikle hiç cevap vermemekte, kaçamak cevaplar vermekte veya küfürlü, hakaret dolu cevaplar vermektedirler. Türkiye tiyatrosunda dönen dolapları, yapılan insan kayırmalarını, yetersiz eserlerin nasıl repertuara alındığını, para ödülleri için insanların neler yaptıklarını görmek istiyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Tıklayınız: "TÜRK TİYATROSUNDAN İNSAN MANZARALARI"

26 Kasım 2007 Pazartesi

Tiyatro... Tiyatro...'nun yeni dayanağı Fortis!

Bu ay (Kasım 2007), 5 TL'ye kıyıp, bir Tiyatro... Tiyatro... dergisi aldım. Sade suya tirit yazıların cirit attığı derginin neden ve nasıl çıktığını anlamak için, arka kapağına bakmak yeterli. Arka kapağına aldığı FORTIS BANK reklamı herşeyi açıklıyor...
(Tiyatro... Tiyatro... Yayın Kurulu: Ali Taygun, A. Ertuğrul Timur, Mustafa Demirkanlı, Nihal Kuyumcu, Üstün Akmen)

* * *

FORTIS BANK'ın sitesinden:

"12 Aralık 1990 günü Hollanda'da AMEV / VSB ile Belçika'daki AG Group Avrupa'nın en büyük finans kuruluşunu oluşturmak üzere bir antlaşma imzaladı.Yeni kuruluşa Latince 'sağlam', 'güçlü', 'kararlı' anlamına gelen Fortis adı verildi."
(Kaynak: Kuruluşundan Bugüne Fortis)

* * *

(Belçika sömürgesi Kongo'nun ilk yasal başbakanı) "Lumumba ağır işkencelerden sonra, Belçika ve Amerikalı görevlilerin gözetiminde arkadaşıyla birlikte orman içinde kurşuna dizildi. Ölü vücutlar parçalanıp, bidonlarda yakılarak yok edildi. Birleşik Afrika'nın bağımsızlığını savunan Patrice Lumumba'nın 37 yıllık ömrü boşa gitmedi. Afrika'da bağımsızlık ateşi yanmaya devam etti."
(Kaynak: Bir Özgürlük Savaşı Lumumba)

25 Kasım 2007 Pazar

Denizden Gelen Kadın / 5

Denizden Gelen Kadın / 4

Denizden Gelen Kadın / 3

Denizden Gelen Kadın / 2

Denizden Gelen Kadın / 1

Bulunmaz Tiyatro'nun işlik çalışmasında ele aldığı Denizden Gelen Kadın'ın yazarı Henrik İbsen. Beliz Güçbilmez tarafından dilimize kazandırılan oyun, beş perdeden oluşuyor. Henrik İbsen'in "Kadın Oyunları" olarak nitelendirilen oyunlarından biri olan Denizden Gelen Kadın, duru bir dille çevrilmiş olduğundan, sahnelenmenin yanı sıra, okunabilir bir metin olarak da varlığını sürdürüyor...

Hilmi Bulunmaz Vikipedi'de...

Tiyatro sanatçısı, iletişimci ve gezgin Cemal Bulunmaz tarafından Vikipedi / Özgür Ansiklopedi'ye eklenen Hilmi Bulunmaz maddesi, Kazım Şimşek'in katkısıyla yeni bir boyut kazandı. Tiyatro sanatçısı Hilmi Bulunmaz hakkında, derli toplu bilgi edinmek isteyenler tıklayabilir:

Vikipedi


Not: Çürümüş tiyatronun görünmez yüzü Burak Caney kişiliğine bürünerek, devrimci tiyatro çalışmalarını engellemek isteyen tiyatro faşistleri, Vikipedi sayfamıza sürekli olarak saldırı düzenliyorlar. İrademiz dışında, sürekli olarak değişikliğe uğrayan Vikipedi sayfamızda oluşan anlamsızlık nedeniyle, okurlarımızdan özür dileriz...

Faşist tiyatronun sanal tetikçisi Burak Caney tarafından tahrif edilen Vikipedi sayfamızda bulunmaması gereken yerler kırmızı ile belirtilmiştir... HB


Hüseyin Hilmi Bulunmaz
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Hüseyin Hilmi Bulunmaz, tiyatro yönetmeni ve yazar.

10 Temmuz 1955'te İstanbul'un Beykoz ilçesinde doğdu.

8 yaşından itibaren çeşitli işlerde çalıştı. 10 yaşında bugün de devam ettiği kuyumculuk mesleğine başladı. Kuyumculuk sektöründeki ilk patronu bugünkü Atasay Kuyumculuğun sahibi Atasay Kamer oldu. Kapitalizmin gereklerini kapitalizmin ağababalarından birinden öğrendi ve başarılı bir ithalat ihracatçı oldu.

Sahnelere merak sardı. İsmail Dümbüllü ile tanışmasının ardından 3 Aralık 1972 tarihinde Bayrampaşa'da aynı sahneyi paylaştılar. Yine aynı yıl arkadaşı Turan Reis ile birlikte Astronotlar grubunu kurdular. Ama tutunamadılar ve taklit ettikleri ateş böcekleri gibi tutunamadılar.1974 yılında Bayrampaşa'daki arkadaşlarıyla birlikte Bayrampaşa Gençlik Sahnesi'ni kurdu fakat bu da tutunamadı heveskar çalışması olarak kaldı.

1975 yılında askerliğini yapmak üzere Van'a gitti. Askerden döndükten sonra kendi kuyumculuk firmasını kurdu. Sahne çalışmalarına yarı zamanlı olarak devam etti. Bu süre boyunca sahne temizlik elemanı olarak Cevat Çapan, Erol Keskin, Beklan Algan, Ayla Algan, Ergüder Yoldaş, Ferhan Şensoy ve Taner Barlas ile aynı sahneyi paylaştı.

12 Eylül döneminde iki yıl sanattan uzak kaldı. Yine aynı dönemde 57 gün altın kaçakçılığı şüphesiyle cezaevinde tutuldu.

1984-1989 yılları arasında çeşitli tiyatro gruplarıyla çalışmalarda temizlik görevlisi olarak bulundu.

1989 yılında Bulunmaz Tiyatro'yu kurdu.

Bulunmaz Tiyatro süreci boyunca kuyumculuk işi için gittiği dünyanın çeşitli ülkelerinde tiyatro seyretti. Hindistan'da ülkenin önde gelen tiyatrocularıyla Hindistan ve Uzakdoğu tiyatrosu üzerine incelemeler yaptı. Almanya, İtalya, Yunanistan ve Rusya'da pek çok çalışmaya katıldı.

Konu başlıkları[gizle]
1 Yönettiği Oyunlar
2 Kurdukları
3 Kitapları
4 Dış bağlantılar//

Yönettiği Oyunlar [değiştir]

Nazım Hikmet
İnek
Memleketimden İnsan Manzaraları

Melih Cevdet Anday
Dikkat Köpek Var
Mikado'nun Çöpleri

Oktay Rifat Horozcu
Yağmur Sıkıntısı

Bertolt Brecht
Carrar Ana'nın Tüfekleri

Franz Kafka
Dönüşüm

Anton Çehov
Bir Evlenme Teklifi
Ayı
Kutlama
Kuğunun Şarkısı
Tütünün Zararları
Martı

Bülent Demir
Güvercinin Türküsü Beyoğlu'nda Söylenmez
Bir Yazarın Deli Defteri

Hüseyin Hilmi Bulunmaz
Masa
Yürümek
Düş
Savaşa Hayır
Sihirli Sandık
Önce Ekmek Önce İnsan
İnsanlar Bahçesi

Sait Faik Abasıyanık
Öyle Bir Öykü

Sedat Simavi
Düşenin Dostu

Friedrich Wilhelm Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt

Kurdukları [değiştir]
Cırcır Böcekleri (3 Aralık 1972)
Astronotlar (Ocak 1973)
Bayrampaşa Gençlik Sahnesi (1974)
Tüm Halkbilimleri Tiyatro Kolu (1977)
Bir Eylül Kuyumcusu (1 Eylül 1977)
Onur Kuyumcusu (1978)
Tuzla Kuyumcusu (1981)
Yedi Bölge Oyuncuları (1985)
Çağdaş Devinim Tiyatrosu (1986)
Basın Müzesi - Tiyatro Bölümü (1 Ekim 1988)
Bulunmaz Tiyatro (1 Mayıs 1989)
Nazım Hikmet Sahnesi (1990)
Bulunmaz Yayımcılık (1992)
İstanbul Savaş Karşıtları Derneği (1993)
Bulunmaz Kültür Merkezi (1995)
Tahir Özçelik Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü (1995)
MuM Kültür ve Sanat Dergisi (1 Mayıs 1996)
Emekçi Üniversitesi (1996)
Sevi Şiir Dergisi (1997)
Burun Karikatür ve Mizah Dergisi (1997)
Günebakan Dergisi (1998)
Kültür Merkezleri Platformu (1998)

Kitapları [değiştir]
Dalgaların Sesi Kulak Deliyor (1992)
Yalnız Değilsin (1993)
Taş Bebek Ağlamaz ki (1996)

Dış bağlantılar [değiştir]
http://tiyatrooyun.blogspot.com (Tiyatro faşistlerinin kiralık tetikçisi Burak Caney'in oluşturduğu sahte oyun sitesi. HB)

Balzac demiş ki:

Bir iddia ileri sürmek, ve o iddianın doğrulanmasına çalışmak, güçlü insanların cüretinden başka bir şey değildir; ama açıkça ifade edilmiş iddialarının aşağısında kalmak, sıradan insanların besini olan sürekli bir bayağılıktır.

Vadideki Zambak / sf. 48 / alkım

Dikkaaat!... Hazırol!... Tiyatro yap!...

Foto: Nurullah Tuncer


Ellerine tutuşturulan metni ezberleyen, ezberletilen sözleri yineleyip, bir robot olmanın ötesine geçemeyen ödenekli tiyatro esnafı, dizilerden arta kalan zamanlarında muhalif sözler etmeyi de ihmal etmiyorlar...

Siyasilere el pençe divan duran, ileriden yana hiçbir kıpırtıda bulunamayıp, dünü bilmedikleri gibi, geleceğe umut beslemekten yoksun tiyatro esnafı; siyasiler "tiyatro yap!" dediklerinde yapıyor, "tiyatro yık!" dediklerinde yıkıyorlar...

Coşkun Büktel'in dediği gibi; "Tarih taksiratını affetsin!" tümünün...

Zaman gazetesinden aktarıyoruz:


Muhsin Ertuğrul, aralıkta yeniden 'perde' diyecek


Yıkılıp yerine yenisi yapılacağı gerekçesiyle ekim ve kasım aylarında oyun sahnelenmeyen Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, aralık ayında perdelerini yeniden açıyor.


'Üç Kız Kardeş', 'Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz' ve 'Bernarda Alba'nın Evi' oyunları aralık ayında Muhsin Ertuğrul'da sahnelenecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nurullah Tuncer, Muhsin Ertuğrul Sahnesi ile ilgili projenin ne aşamada olduğunu ve ne zaman uygulamaya gireceğini bilmediklerini ifade ederek, "Bizim işimiz tiyatro yapmak. Yani bir sahneyi 'kapatın' dedikleri zaman kapatıyoruz, 'açın' dedikleri zaman açıyoruz. Bu, bizim dışımızda gelişiyor. Sayın başkan böyle takdir etmiş, biz de oyunlarımızı koyduk.'' dedi. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde, 4-9 Aralık tarihleri arasında müzikal oyun Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, 12-23 Aralık tarihleri arasında Üç Kız Kardeş, 26-30 Aralık tarihleri arasında Bernarda Alba'nın Evi sahnelenecek. İstanbul, aa

Tıklayınız: Zaman

24 Kasım 2007 Cumartesi

Pulcinella'nın Savaşı

DEMİRKANLI YALANLARI

YALAN: 15

Mustafa Demirkanlı demişti ki:

iyisi mi Büktel kara çalmadan önce birazcık bakınsın sağa sola.
(Kaynak: Coşkun Büktel'e Sanatseverler Değil, Ancak "Sanatsavarlar" Yalancı Diyebilir)

Demirkanlı, Büktel'in kendisine kara çaldığını (iftira ettiğini) kanıtlasın, kendisine fotoğraftaki Limousine'i armağan etmeye söz veriyoruz!...

Bu sözümüzü yerine getirmezsek adiyiz; ama suçlamasını kanıtlamazsı Demirkanlı adidir...

Tıklayınız:
YALAN: 17
YALAN: 16
YALAN: 15
YALAN: 14
YALAN: 13
YALAN: 12
YALAN: 11
YALAN: 10
YALAN: 9
YALAN: 8
YALAN: 7
YALAN: 6
YALAN: 5
YALAN: 4
YALAN: 3
YALAN: 2
YALAN: 1

Ayrıca tıklayınız:
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"

"e"sini yitiren gazete!

Tıklayınız: Gölge Tiyatro

Biz Ölüler Uyanınca...

Foto: South Bank University, London / When We Dead Awake (Biz Ölüler Uyanınca)

Ümmühan Kahraman Güneş tarafından çevirisi yapılan Biz Ölüler Uyanınca, Henrik İbsen'in yazdığı son oyun...

Bulunmaz Tiyatro'da çalışma metni olarak kullanılan Biz Ölüler Uyanınca, youtube üzerinden, geniş kitlelere "tadımlık" olarak sunulacak...

Dünyanın birçok yerinde büyük beğeni toplayan Biz Ölüler Uyanınca, Londra'da Güney Bank Üniversitesi'nde deneysel bir çalışma olarak sunuldu...

yurt

tan doğan


bu oyuncaklar-oyunlar kimindir bilmem
............................neye dokunmaya kalksam
..................................................kaçar elimden