"ÇİRKİN VE KİNDAR" sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster
"ÇİRKİN VE KİNDAR" sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Av. Reyhan Kayışlı İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi'ne belge sundu!

İSTANBUL 27. SULH CEZA MAHKEMESİ'NE

DOSYA: 2012/943 E

SANIK: Mustafa Şükrü Demirkanlı

MÜDAFİİ: Av. Reyhan KAYIŞLI

Oğuzhan Cd. Halıcılar Köşkü Sk. No: 2/3 Fındıkzade / İSTANBUL

ŞİKÂYETÇİ: Hüseyin Hilmi BULUNMAZ

Ali Baba Türbe Sk. Onur Han No: 13/8-9 Çemberlitaş / İSTANBUL

KONU: İddianameye karşı savunmalarımızın sunulması


AÇIKLAMALAR:


1. Mahkemenizin belirtilen dosyasına sunulmuş olan iddianamede müvekkile isnat edilen suç unsurları müvekkilin eyleminde mevcut değildir. Müvekkilin suçlamaya konu edilen eylemi, hazırlık aşamasında vermiş olduğu ifadesinde de belirttiği gibi, eleştirel bir yazı yazmaktan ibaret olup; söz konusu yazı, Anayasal bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaleme alınmış ve hiçbir hakaret unsuru içermeyen bir yazıdır.


2. Müvekkilim yargılamaya konu "Bu Nasıl Bir Kin?!" başlıklı yazısı,

şikayetçinin kendi blok sitesinde yayınladığı, geçen yıl vefat eden ve müvekkilin yakın dostu olan sanatçı Meral Okay hakkındaki hakaret dolu saldırgan haberler ve bu haberlere kendisinin eklediği aynı nitelikteki yorumları eleştirmek amacıyla yazılmıştır. Davacı, Meral Okay'ın ölümünün hemen ardından yayınladığı bu haberlerin başına "PKK, burjuva imgecisi Meral Okay'ın yanlış tanınmasına neden oluyor", "emekçi halkın iktidar özlemini dumura uğratmak için örgütlenen televizyon dizilerine imza atarak, tarihsel ve toplumsal olarak sınıfının rengini belli eden Meral Okay, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için bile asgarî gereklilik olan hiçbir belge bırakmamasına karşın sözlü vasiyet bırakarak hukuka aykırı davranmakla anılmaya başlandı!" şeklinde ölen kişinin değerlerine saldırı niteliğindeki yorumlarını eklemiştir. Bu saldırı karşısında müvekkilin yazısı ise, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Can Dündar'ın aynı konudaki yazısında açık alıntılar yaparak yazılmış, tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalan ve o dönemde Meral Okay'a yönelik saldırılara karşı yazılan onlarca yazıdan sadece birisidir. Müvekkilin bu saldırıya cevap vermesi; eleştiri niteliğindeki düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılması yanında, aynı zamanda vicdani bir sorumluluğun yerine getirilmesidir. Çünkü davacının, müvekkilin yakın dostu olan ölmüş bir sanatçıya yönelik saldırısına, ölen kişi bir karşılık veremeyeceğine göre, elbette ki bu ahlaki ve insani görev bu kişinin dostlarına ve sevenlerine düşecektir.

3. İddianamede, müvekkilin şikâyetçiye, "çirkinsiniz", "ahlakları da yoktur", "insanda azıcık utanma olur", "kindarsınız bir o kadar da çirkinsiniz" gibi sözlerle hakaret ettiği iddia edilmiştir. Alıntılanan sözlerin hiçbirinde TCK düzenlenmesinde yer alan hakaret ve sövme suçunun unsurları bulunmadığı gibi, bu eleştirel sözcüklerin bir kısmı doğrudan şikâyetçiye yönelik dahi söylenmemiştir. Şöyle ki;

* "kindar bir o kadar da çirkinsiniz" cümlesi, müvekkilin yazısı içerisinde dahi tırnak içine aldığı ve yazar Can Dündar'ın yazısından olduğu gibi aktardığı bir cümledir. Cümle müvekkilin yazısında şu şekilde yer almaktadır. "Can ne güzel demiş; 'Kindar bir o kadar da çirkinsiniz." Kaldı ki başka bir yazardan kaynak belirtilerek aktarılan bu "kindar" ve "çirkin" nitelemeleri de hiç bir şekilde suç unsuru taşımamaktadır. Müvekkil yazısında, şikâyetçinin sanatçı Meral Okay'a karşı kin güttüğünü dile getirmiş ve ölmüş bir insana karşı bu denli kindar yaklaşmasının da çirkin bir hareket olduğunu bir başka yazıdan yaptığı alıntı ile vurgulamıştır. Müvekkilin ifade ettiği durum bundan ibarettir. Bir kişinin veya tavrının "kindar" veya "çirkin" bulunması ve bunun ifade edilmesinin neresi ve hangi ceza yasasına göre suç olabilir? Müvekkilin, şikâyetçiyi veya tavrını güzel bulma gibi bir zorunluluğu mu vardır? Bir kişiye "sen kindarsın, kin tutuyorsun" demenin suç oluşturulacağı düşünülebilir mi? Bu cümlenin ne şekilde suç oluşturduğu bizce izaha muhtaç bir konudur.

* "bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur..." Müvekkil, yazısında Meral Okay'ın ölümü ardından aleyhine yapılan tüm yayınlardan söz etmiş, şikâyetçinin de bu yayınları destekler nitelikte yayın yaptığını vurgulamış ve tüm bu yayınlara yönelik söz konusu nitelemeyi kullanmıştır. Bu nitelemenin özel olarak şikâyetçinin şahsını hedef almadığı, cümlenin çoğul nitelikte olmasından dahi bellidir. Kaldı ki, ölen bir kişiye, hakarete varan sözcüklerle saldırılması, genel toplumsal değer yargılarına göre gerçekten de "ahlaksızlık" olarak kabul edilir. Çünkü ölen kişinin bu saldırılara cevap verme imkânı bulunmamakta, bu hareketle ölen kişinin, zaten ölüm acısını yaşamakta olan ailesi, yakınları ve dostları incitilmektedir. Müvekkil, "bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur" şeklinde Meral Okay'ın ölüm acısına bile saygı duymadan saldırıda bulunan topluluk hakkında hedef göstermeden genel, toplumsal ve ahlaki bir yargıda bulunmuş ve şikâyetçinin icra ettiği meslekle, ölen sanatçıya yönelik kendince "sınıfsal", kindar ve saldırgan tavrı arasındaki çelişkiye vurgu yapmıştır. Müvekkilin bu genel değer yargıları dile getirmesinin suç olduğunun kabulü açıkça hukuka aykırı olacaktır.

4. Müvekkilin yargılamaya konu yazısı tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalmış, kamuoyunu ilgilendiren ve gündeme dair bir düşünce ve değerlendirme yazısıdır. Söz konusu yazıda hiç kimseye hakaret edilmediği gibi açılan ceza davası, müvekkilin düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelmiş bir tehdit niteliğindedir. Bilindiği gibi düşünce ve ifade özgürlüğü hem Anayasa'nın 25. ve devam eden maddelerinde hem de başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi olmak üzere Türkiye Devleti'nin taraf olduğu ve Anayasa gereği ülke içi hukukta doğrudan uygulanma gücüne sahip birçok uluslar arası sözleşmede yer bulan bir haktır. Bu hak en temel haliyle "kişilerin hiçbir baskı altında kalmadan, düşünce, fikir, kanaatlerini açıklayabilmeleri" şeklinde tanımlanmaktadır. "Yazı" ise düşünceyi ifade etmekte kullanılan en yaygın yol olmasının yanında basın özgürlüğünün de en temel taşıdır. Gerek Anayasa'da gerekse de uluslar arası sözleşmelerde bu hakkın kanunla belirtilen çok istisnai durumlar dışında kısıtlanamayacağı da belirtilmiştir. Bu özgürlüğe getirilen istisnai sınırlamaların oldukça dar; eleştiri özgürlüğünün ise olabildiğince geniş yorumlanması; hem adaletin sağlanması hem de demokratik hak ve özgürlüklerin gelişmesi adına daha doğru ve hukuki bir yaklaşım olacaktır. Özellikle AİHM'in bu konudaki kararlarında bu vurgu defalarca yapılmıştır. 

5. Yukarıda açıkladığımız şekilde müvekkilin eyleminde hiçbir suç unsuru bulunmamakla ve suçlamayı kabul etmemekle birlikte, mahkemece aksi bir kanaate varılacak olursa da; iddianamede göndermede bulunulan TCK 129. Maddesinin uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Şöyle ki; şikâyetçiye ait blog sitesi yıllardır ve halen "...OYUN, başta ŞÜPHELİ SANIK DAVALI DERGİCİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI olmak üzere, iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlere karşı bilinç oluşturmak, emekçilerin iktidar özlemi için yayınlanıyor" şeklindeki müvekkile yönelik iftira ve hakaret içerikli bir başlıkla açılmaktadır. Davacı ayrıca bu sitesinde müvekkile ve tiyatro çevresinden birçok isme karşı "linççi orospu çocukları" düzeyine varan ağır hakaret ve küfürler içeren yüzlerce yazı yayınlamıştır. Yine müvekkil, hazırlık aşamasında verdiği ifadeye de şikâyetçinin kendisine yönelik hakaret ve küfür içerikli yayınlarından örnekler sunmuştur. Bu nedenlerle şikayetçi, hakaret ve sövme suçundan defalarca mahkeme kararı ile mahkûm olmuş, hakkında halen süren soruşturma, yargılama ve tazminat davaları mevcuttur. Müvekkilin de davacıyı şikâyeti üzerine verilmiş, hakaret ve sövme ile kişisel bilgilerin yasadışı kullanımı suçundan İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/3131 E, 2012/323 K sy kesinleşmiş mahkûmiyet kararı ile sürmekte olan İstanbul C. Savcılığı'nın 2013/4849 Hz sy soruşturma ve İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/650 E sy dosyasıyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat davası bulunmaktadır. Ayrıca yukarıda açıkladığımız şekilde, müvekkilin söz konusu yazıyı, şikâyetçinin Meral Okay aleyhine yaptığı hakaret içerikli yayınlar üzerine yazdığı da dikkate alındığında TCK 129/1 veya 129/3 maddelerinin mahkemece dikkate alınmasını talep ediyoruz.

DELİLLER:

1- İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/3131 E, 2012/323 K sy dosyası, İstanbul C. Savcılığı'nın 2013/4849 Hz sy soruşturma dosyası, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/650 E sy dosyası
2- Müvekkilin dava konusu eleştirel yazısı
3- Şikâyetçinin, müvekkile karşı hakaret içeren yayınları
4- Şikâyetçinin sanatçı Meral Okay'ın ölümünün ardından kişisel blog Sitesi www.tiyatroyun.blogspot.com'da yaptığı yayınlar
5- Meral Okay'ın öldüğü dönemde konunun kamuoyun gündeminde yer tuttuğunu ve yazarlar arasında tartışma yarattığının gösterir bazı köşe yazıları (Ekte sunulmuştur)
6 - Müvekkilin alıntı yaptığı Can Dündar'ın pazısı (Ekte)

SONUÇ VE TALEP: Yukarıdaki açıklamalarımız ve sunduğumuz deliller ışığında, müvekkilin yazısının gerek hakaret ve sövme suçunun unsurlarını taşımaması, gerekse de eleştiri özgürlüğü sınırları içerisinde anayasal hakkın kullanımı mahiyetinde olması nedeni ile öncelikle beraatine karar verilmesini; mahkemece aksi kanaate varılması halinde ise TCK 129/1 ve 129/3 maddeleri uyarınca cezalandırmama yoluna gidilmemesini talep ederiz. 

Sanık Müdafii
Av. ReyhanKAYIŞLI
imza

17 Mayıs 2013 Cuma

BULUNMAZ LİNÇÇİLERLE UĞRAŞIRKEN KÖPEĞİNİ İHMÂL ETMİŞTİ

Fotoğraflar: Ayşe Fikriye Bulunmaz

Bugün, gece yarısı saat ikide yatıp, sabah altıda kendimi şimşek hızıyla sokağa atıverdim. Bunun biricik, tek nedeni, şık köpeğim Toprak'ı aylar boyunca sürekli ihmâl ederek onunla yeteri denli ilgilenmeme hâlimdi. Benim yaptıklarımı sürekli bir biçimde izleyenlerin, yazılarımı aralıksız okuyanların, hakkımda dedikodu yapanların, kuramsal bilgilerimden yararlanmak isteyenlerin gayet iyi bildiği gibi, ben, tam tamına altı yıldır "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" zindanı içinde boğulmak istendim. Benim karşımda binlerce "ÇİRKİN VE KİNDAR" karakter bulunmasına karşın, neredeyse "TEK BAŞIMA" bütün bu saldırıların üstesinden gönül rahatlığıyla gelebildim. Hâlâ artçı depremleri sürmüş olsa da, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin ipliğini pazara çıkarabilmek için, âdeta kendimi yargılattım. Bir çapulcu sürüsü gibi üzerime hırçınca çullanıp, "ALTERNATİF HUKUK" oluşturmak kaygısındaki binlerce âciz, berduş, cahil, hain, zavallı kişinin karşısında yapabileceğim biricik, tek, yegâne eylem de "HUKUKA SIĞINMAK" oldu. "Avukatların çoğu YAVŞAKtır genellikle..." kolaycılığının hâlâ egemen olduğu bir ülkede yaşarken, "haksızlıkların yasalarla korunduğu"nu bilmeme karşın, Adalet Bakanlığı şemsiyesi altındaki Adalet Sarayları'na gidip gelmekten, oradaki toplumsal hastalığa sürekli bir biçimde ortak olmaktan başka bir çıkar yolum, düşünsel tavrım yok.

Boğaziçi Üniversitesi'nde dirsek çürütüp, felsefe tahsil edebilmiş tiyatro esnafımız Ömer Faruk Kurhan ile başlayan, başlatılan "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI"; Av. Burhan Gün, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Mustafa Şükrü Demirkanlı, Gülhan Avşar Demirkanlı, Kemal Aydoğan, Oyun Atölyesi, Nihat Haluk Bilginer, Levent Çağlayan, Mehmet Bozkır, Seval Deniz Karahaliloğlu, Eyyüp Fırat Kuyurtar, Uğur Demirci Tosun, Süleyman Anıl, Reyhan Kayışlı ile devam etti... "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde, şu avukatlarla hep karşı karşıya geldim:

Avukat Burhan Gün
Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar
Avukat İbrahim Demirci
Avukat İnan Yılmaz
Avukat Mehmet Bozkır
Avukat Murat Çoban
Avukat Reyhan Kayışlı
Avukat Süleyman Anıl
Avukat Uğur Demirci Tosun

Şimdi, çok uzun zaman sonra "HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" zindanının duvarlarını parçalamayı başardığım gayet güzel şu günlerde, köpeğim Toprak'a yeni bir tasma daha satın alıp, onunla yeniden sabah gezilerine çıkmaya başladım... Köpeğim Toprak, bana karşı düzenlenen "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI" sürecinin benim lehime doğru bir çizgi oluşturmaya başladığını sezmiş olmalı ki, birkaç gündür olağanüstü bir ağlamayla paçalarımı parçalamaya başlamıştı. Bu sabah çok erken saatlerde beni yatağımdan hızla sürükleyip çıkaran Toprak, bana karşı ağlayan bir havlamayla seslenirken, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyecilerine karşı da ısırır gibi bir havlamaya devam ediyor hâlâ!...

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

8 Nisan 2013 Pazartesi

Demirkanlı, Lemi'den aldığı reklâm parasıyla Reyhan'a dilekçe yazdırdı

AV. REYHAN KAYIŞLI

İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NE

DOSYA: 2012 / 481 E
DAVAYA CEVAP VEREN DAVALI: Mustafa Şükrü DEMİRKANLI

VEKİLİ: Av. Reyhan KAYIŞLI
Halaskargazi Cd. No: 179 Ünsal Çarşısı Kat: 4 D: 168 Şişli / İSTANBUL

DAVACI: HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
Ali Baba Türbe Sk. Onur Han No: 13/8-9 Çemberlitaş / İSTANBUL

KONU: Davaya ve davacı tarafın sunmuş olduğu dilekçelere karşı beyanlarımızın sunulması 


AÇIKLAMALAR


1. Mahkemeniz belirtilen dosyası ile davacı tarafın müvekkil aleyhine açmış olduğu dava hukuku dayanaktan yoksun ve haksız bir davadır. Davalının dava dilekçesinde beyan ettiği hususlar, talep ettiği manevi tazminat davasına gerekçe oluşturmadığı gibi; müvekkile isnat ettiği fiille ilgili yargılama makamını yanıltmaya yönelik açık çarpıtmalar içermektedir. Bu durum, müvekkile ait dava konusu yazı objektif olarak incelendiğinde ortaya çıkacaktır.


2. Davacı, tazminat talebine gerekçe olarak müvekkilin kaleme aldığı "Bu Nasıl Bir Kin?!" başlıklı yazısını göstermiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; müvekkil davaya konu edilen yazıyı, davacının kendi blog sitesinde yayınladığı, geçtiğimiz aylarda vefat eden ve müvekkilin yakın dostu olan sanatçı Meral Okay hakkındaki hakaret dolu saldırgan haberler ve bu haberlere kendisinin eklediği aynı nitelikteki yorumları eleştirmek amacıyla yazmıştır. Davacı, Meral Okay'ın ölümünün hemen ardından yayınladığı bu haberlerin başına "PKK, burjuva imgecisi Meral Okay'ın yanlış tanınmasına neden oluyor", "emekçi halkın iktidar özlemini dumura uğratmak için örgütlenen televizyon dizilerine imza atarak, tarihsel ve toplumsal olarak sınıfının rengini belli eden Meral Okay, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi bile asgari gereklilik olan hiçbir belge bırakmamasına karşın sözlü vasiyet bırakarak hukuka aykırı davranmakla anılmaya başlandı!" şeklinde ölen kişinin değerlerine saldırı niteliğindeki yorumlarını eklemiştir. Bu saldırı karşısında müvekkilin yazısı ise, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Can Dündar'ın aynı konudaki yazısında açık alıntılar yaparak yazılmış, tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalan ve o dönemde Meral Okay'a yönelik saldırılara karşı yazılan onlarca yazıdan sadece birisidir. Müvekkilin bu saldırıya cevap vermesi, eleştiri niteliğindeki düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılması yanında, aynı zamanda, vicdani bir sorumluluğun yerine getirilmesidir. Çünkü davacının, müvekkilin yakın dostu olan ölmüş bir sanatçıya yönelik saldırısına, ölen kişi bir karşılık veremeyeceğine göre, elbette ki bu ahlaki ve insani görev, bu kişinin dostlarına ve sevenlerine düşecektir.


3. Davacı, dava dilekçesine müvekkilin yazısından cımbızladığı, hiçbir şekilde kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayan; bir kısmı da kendisine yönelik olmayan ve hatta başka bir kişinin müvekkile yönelik hakaretlerini içeren cümleleri bağlamından koparıp, alıntılayarak başlamıştır. Davacının dava dilekçesinde "kişilik haklarına saldırı" niteliğinde olduğunu iddia ettiği cümlelere hukuki açıdan bakılacak olursa;


* "iki yüzlü ve kindar tavrını teşhir edeceğim": müvekkilin yazısında yer alan söz konusu cümlede herhangi bir hakaret söz konusu olmadığı gibi niteleme davacının şahsına yönelik bile değildir. Cümlede eleştirilen, "iki yüzlü ve kindar" olarak nitelenen davacının şahsı değil, açıkça belirtildiği üzere "tavrı"dır. Müvekkil, yazısının devamında bu eleştirisinin nedenlerini ve kanıtlarını açıkça ortaya koymaktadır. Müvekkil, davacının Meral Okay'ı, sırf dizi senaryosu yazmasından dolayı hakaret dolu sözlerle anmasına karşın, aynı işi yapan kendi yakın arkadaşı Coşkun Büktel isimli kişiye hiçbir şey söylemiyor; daha da önemlisi Meral Okay'a "kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaası"nı yaptığı iddiasıyla saldırırken, davacının kendisinin uluslar arası elmas ticareti işini yapıyor olmasını ikiyüzlü bir tavır olarak nitelemiştir. Müvekkil, yazısındaki ilgili bölümde bu durumu şüpheye yer bırakmayacak şekilde şöyle ifade etmiştir:

"Bu şahsiyet Meral'in ardından şunları yazmış. 

'Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi Meral Okay, artık televizyonda asla ve kesinlikle toplumsal ninni söyleyemeyecek!' (Hilmi Bulunmaz)

Ne yapmış Meral? Dizi yazmış, oyunculuk yapmış... Bu şahsiyetin en yakın arkadaşı (Coşkun Büktel) ne iş yapıyor? Meral gibi dizi yazıyor, emeği ile çalışıyor, üretiyor, karnını doyuruyor...

Hilmi Bulunmaz ne yapıyor?

Yukarıda kısaca değindik, elmas kalemleri uluslar arası tacirliği, kuyumculuk yapıyor, yanında yaklaşık yüz kişi çalıştırıp, artı emekle servetine servet katıp, dünyayı geziyor....

Şahsın tanımıyla Meral kimmiş? 'Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi...'

Büktel? Ona ses yok, o emeğiyle çalışan bir yazar.

Kendisi? Sosyalist elmas kalemleri uluslar arası taciri..."

* Yine davacının, müvekkilin yazısından alıntıladığı "kindar bir o kadar da çirkinsiniz" cümlesi, müvekkilin yazısı içerisinde dahi tırnak içine aldığı ve yazar Can Dündar'ın yazısından olduğu gibi, aktardığı bir cümledir. Cümle müvekkilin yazısında şu şekilde yer almaktadır. "Can ne güzel demiş; Kindar bir o kadar da çirkinsiniz." Kaldı ki başka bir yazardan kaynak belirtilerek aktarılan bu "kindar" ve "çirkin" nitelemeleri de hiç bir şekilde kişilik haklarına saldırı unsuru içermemektedir. Müvekkil yazısında, davacının sanatçı Meral Okay'a karşı kin güttüğünü dile getirmiş ve ölmüş bir insana karşı bu denli kindar yaklaşılmasının da çirkin bir hareket olduğunu bir başka yazıdan yaptığı alıntı ile vurgulamıştır. Müvekkilin ifade ettiği durum bundan ibarettir.

* Davacının dava dilekçesinde, müvekkilin yazısından alıntıladığını iddia ettiği "kin kusan Hilmi Bulunmaz, "Pisliksin! Yağlı Karasın!", Provokatörsün!"" cümlesi ise davacının iddiasının aksine müvekkilin yazısının içeriğinde bulunmamaktadır. Davacının hazırladığı dava dilekçesinin bir başka bölümünde dahi yer aldığı gibi, müvekkil yazısının sonuna şu şekilde bir not eklemiştir. "Not: Yukarıdaki yazıdan sonra Coşkun Büktel facebook'ta şu yorumları yaparak, Meral Okay'a daha defnedilmeden önce "kin" kusan yakın arkadaşına (Hilmi Bulunmaz) desteğini yine verdi, bana hitaben yazıma yönelik şu yorumları yaptı: "Pisliksin! Yağlı karasın!' 'Provokatörsün!" Yani, davacının kendisine karşı yapılmış gibi gösterdiği hakaretler, Coşkun Büktel isimli kişi tarafından müvekkile karşı söylenmiş ve müvekkil de yazısının sonunda bu durumu not olarak paylaşmıştır. Davacı ise bu nota eklemeler yapıp, çarpıtarak yargılama makamını yanıltma amacıyla açıkça yalan beyanda bulunmuştur. Davacının gerek mahkemenize gerekse de aynı konuda yaptığı şikayet dilekçesi ile C. Savcılığı'na karşı bu tavrı Türk Ceza Kanunu m. 271 kapsamında suç teşkil etmektedir.

4. Davacının dava dilekçesinde müvekkilin yazısından cımbızlayarak ve açıkça çarpıtarak yaptığı diğer alıntıların hiç birisinde kişilik haklarına saldırı mahiyetinde, hakaret, sövme, fiil isnadı vs... bulunmamaktadır. Bu bölümlerde müvekkil ya "bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur" şeklinde Meral Okay'ın ölüm acısına bile saygı duymadan saldırıda bulunan topluluk hakkında hedef göstermeden genel, toplumsal ve ahlaki bir yargıda bulunmuş ya da davacının icra ettiği meslekle, ölen sanatçıya yönelik kendince "sınıfsal", kindar ve saldırgan tavrı arasındaki çelişkiye vurgu yapmıştır. Bu nedenle davacının dilekçesinde sıraladığı, herhangi bir davaya dayanak teşkil edemeyecek mahiyetteki cümlelerin tek tek hukuki tartışmasını yapmak yersizdir. Talebimiz, davacı tarafından bozulmuş, çarpıtılmış, bağlamından koparılmış, bu cümleler yerine ekte orijinal halini sunduğumuz müvekkilin yazısı üzerinden objektif bir değerlendirme yapılmasıdır.

5. Davacı, dava dilekçesinin 5. Maddesinde "...toplumda ısrarla ve inatla, hem de zincirleme olarak küçük düşürmeyi hedefleyen tüm söz, yazı ya da resimle yapılan beyanlar şeref ve haysiyetin ihlali niteliğini taşır. Bir kişi hakkında hakaret teşkil edecek sözler söylenmesi veya  o kişinin saygınlığını tehlikeye düşüren iddialarda bulunulması şeref ve haysiyete direkt olarak tecavüz teşkil eder..." şeklinde açıklamada bulunmuştur. Bu açıklamada bulunan davacının blog sitesi yıllardır ve halen "...OYUN, başta ŞÜPHELİ SANIK DAVALI DERGİCİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI olmak üzere, iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlere karşı bilinç oluşturmak, emekçilerin iktidar özlemi için yayınlanıyor" şeklindeki müvekkile yönelik iftira ve hakaret içerikli bir başlıkla açılmaktadır. Davacı ayrıca bu sitesinde müvekkile ve tiyatro çevresinden birçok isme karşı "linççi orospu çocukları" düzeyine varan ağır hakaret ve küfürler içeren yüzlerce yazı yayınlamıştır. Bu nedenle davacı, hakaret ve sövme suçundan defalarca mahkeme kararı ile mahkum olmuş, hakkında halen süren soruşturma, yargılama ve tazminat davaları mevcuttur. Müvekkilin de şikayeti üzerine davacı hakkında İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/3131 E sy dosyası ile verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet kararı ile halen sürmekte olan İstanbul C. Savcılığı'nın 2013/4849 Hz. soruşturması bulunmaktadır. Ayrıca müvekkilin davacı aleyhine kişilik haklarına saldırı nedeniyle İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/650 E sy dosya numarasıyla açtığı tazminat davası da halen sürmektedir.

6. Davacı, mahkemeniz dosyasına 16.09.2013 (Oyun'un notu: Bugün 8 Nisan 2013) tarihinde bir dilekçe daha sunmuş ve dava dilekçesinde yer almayan yeni iddialar ileri sürmüş; müvekkil hakkında davayla ilgisi olmayan ithamlarda bulunmuştur. Söz konusu dilekçe bu haliyle hukuki bir belge niteliğini dahi haiz olmamakla birlikte biz öncelikle davacının, iddianın genişletilmesi niteliğindeki taleplerine muvafakatimiz olmadığını belirtiriz.

7. Yine davacının 16.09.2013 tarihli dilekçesinde müvekkile iftira niteliğinde gerçek dışı beyanlar yer almaktadır. Davacı "DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI adlı şahsın önderliğinde düzenlenen ve entelektüel dünyada "ENTELEKTÜEL LİNÇ" olarak kavramsallaştırılan bir LİNÇ KAMPANYASI ile bana "HAKARET" edildi..." "DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI adlı şahıs, sadece kendisi tek başına değil, "1100 KİŞİLİK BİR ÖRGÜT" ile birlikte hareket ettiği, benim, "ENTELEKTÜEL LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ" dediğim bir örgütün elebaşı olduğu için, bu örgütün yapılanmasının da irdelenmesinde yarar olduğu kanısındayım" şeklindeki beyanlarıyla hakkında bu yönde herhangi bir yargı kararı bulunmayan müvekkili "örgüt elebaşısı" gibi ağır bir suçla itham etmiştir. Davacının bu beyanları da Türk Ceza Kanunu 267. Maddesi uyarınca iftira suçunu teşkil etmektedir. 

8. Sonuç olarak yukarıda açıkladığımız şekilde müvekkilin yargılamaya konu edilen yazısı tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalmış, kamuoyunu ilgilendiren ve gündeme dair bir düşünce ve değerlendirme yazısıdır. Söz konusu yazıda hiç kimsenin kişilik haklarına saldırılmadığı gibi davacının açtığı söz konusu dava, müvekkilin düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelmiş bir tehdit niteliğindedir. Bilindiği gibi düşünce ve ifade hem Anayasa'nın 25. ve devam eden maddelerinde hem de başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi olmak üzere Türkiye Devleti'nin taraf olduğu ve Anayasa gereği ülke içi hukukta doğrudan uygulanma gücüne sahip birçok uluslar arası sözleşmede yer bulan bir haktır. Bu hak en temel haliyle "kişilerin hiçbir baskı altında kalmadan, düşünce, fikir, kanaatlerini açıklayabilmeleri" şeklinde tanımlanmaktadır. "Yazı" ise düşünceyi ifade etmekte kullanılan en yaygın yol olmasının yanında basın özgürlüğünün de en temel taşıdır. Gerek Anayasa'da gerekse de uluslar arası sözleşmelerde bu hakkın kanunla belirtilen çok istisnai durumlar dışında kısıtlanamayacağı da belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler ve uygulamalar ışığında bu özgürlüğün tek kısıtlanma yolunun cezai yaptırımlar olmadığı açıktır. Aynı şekilde, düşünceyi ifade etme özgürlüğünün, maddi bir yaptırım anlamına gelecek hukuk davalarıyla kısıtlanması da yine ulusal ve bağlı bulunulan uluslar arası mevzuata aykırı olacaktır. Bu nedenle bu özgürlüğe getirilen istisnai sınırlamaların oldukça dar, eleştiri özgürlüğünün ise olabildiğince geniş yorumlanması, hem adaletin sağlanması hem de demokratik hak ve özgürlüklerin gelişmesi adına daha doğru ve hukuki yaklaşım olacaktır. 

9. Yukarıdaki açıklamalarımız ve sunacağımız deliller ışığında, müvekkilin yazısının gerek davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaması, gerekse de eleştiri özgürlüğü sınırları içerisinde anayasal bir hakkın kullanımı mahiyetinde olması nedeni ile davacının davasının reddini talep etmekteyiz.

DELİLLER: Davacının suncağı delillere karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak Kaydıyla:

1 - Davacının sitesindeki yayınlardan dolayı hakkında açılmış, bir kısmı mahkumiyetle sonuçlanmış ve bir kısmı devam eden dava ve soruşturmalar

* Soma Sulh Ceza Mahkemesi 
* Karşıyaka 3. Sulh Ceza Mahkemesi
* İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
* İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi
* Kadıköy C. Savcılığı
* Trabzon 3. Sulh Ceza Mahkemesi
* İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi

2 - Müvekkilin davacı hakkında açmış olduğu dava ve soruşturma dosyaları ve içerikleri

* İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi
* İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
* İstanbul C. Savcılığı

3 - Müvekkilin dava konusu yazısı

4 - Davacının sanatçı Meral Okay'ın ölümünün ardından kişisel blog Sitesi www.tiyatroyun.blogspot.com'da yaptığı yayınlar

5 - Meral Okay'ın öldüğü dönemde konunun kamuoyun gündeminde yer tuttuğunu ve yazarlar arasında tartışma yarattığının gösterir bazı köşe yazıları

6 - Gerektiğinde tanık

7 - Gerektiğinde bilirkişi incelemesi

8 - Her türlü yasal kanıt

SONUÇ VE TALEP: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının haksız ve hukuku dayanaktan yoksun davasının reddi ile yargılama gider ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini vekâleten talep ederim.


Davalı Vekili
Av. Reyhan KAYIŞLI
İmza

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Bulunmaz, Mustafa Demirkanlı'ya 50.000,00 TL'lik tazminat davası açtı!

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'na


Tedbir Talebimiz Vardır

DAVACI : HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ
T.C. Kimlik No : 50482204038
ADRES : Ali Baba Türbe Sokak Onur Han No: 13 / 8-9 Çemberlitaş / İSTANBUL
TELEFON : 0532 642 88 57 / 0212 513 47 32 - 33
E-POSTA : tiyatroyun@gmail.com

DAVALI : MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI
T.C. Kimlik No : 37210675438
ADRES : Gülbağ Mah. Şahinlerl Sok. No.42 D.10 Mecidiyeköy Şişli / İSTANBUL
TELEFON : 0212 216 75 20  / 0212 233 16 26 - 44
FAKS : 0212 233 16 07
E-POSTA : tiyatrodergisi@gmail.com

TAZMİNAT KONUSU : MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNDEN İBARETTİR.
HARÇ DEĞERİ : 50.000,00 TL
OLAYLAR:

1 - DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI,  http://tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=3254  İnternet adresindeki yazısında benim hakkımda şunları söyleyebilme cesareti göstermiştir:

"İKİ YÜZLÜ VE KİNDAR TAVRINI TEŞHİR EDECEĞİM

YETENEKSİZ HİLMİ BULUNMAZ KİNİNİ KUSTU

BAZI BÖLÜMLERİN ALTINI ÇİZEREK, KIRMIZI YAPARAK HABER VAKTİM'İ DESTEKLEMİŞ

BİZİM ELMAS KALEMLERİ ULUSLARARASI TACİRİ SOSYALİST HİLMİ BULUNMAZ

İNSAN, ACIYA SAYGI DUYAR, BU DUYGUYU BİLMEYENLERDEN BUNU BEKLEMEK ANLAMSIZ...

BU ŞAHSİYETİN ÖLÜM KADAR ACI BİR GERÇEĞE SAYGILARI OLMADIĞI GİBİ, AHLAKLARI DA YOKTUR.

EMPERYALİZMİN TEMEL METAI OLAN, YOKSUL ÜLKELERİN KANINI EMEN ELMAS MADENİNİN PEŞİNDE KOŞMUŞ, ELMAS KALEMLERİ SATMAK İÇİN BİRÇOK ÜLKEDE ŞİRKETLER AÇIP, ORTAKLIKLAR YAPMIŞ HİLMİ BULUNMAZ NE YAPIYOR?

3 GÜN ÖNCE KENYA'DAN DÖNDÜ... SİZ TURİSTİK GEZİ SANIYORSUNUZDUR MUHTEMELEN...

OĞLU AFRİKA'DA FİNK ATIYOR...

O AÇLIKTAN ÖLEN ÇOCUKLARIN AFRİKA'SINDA...

KANLARINI DA ALIP GETİRİYOR MU BİLEMEM AMA EMEKLERİNİ, ÖZ SERVETLERİNİ ULUSLARARASI ORTAKLARIYLA BİRLİKTE BURJUVALARIN HİZMETİNE SUNMAK İÇİN EL KOYDUĞU KESİN.

KENDİSİ? SOSYALİST ELMAS KALEMLERİ ULUSLARARASI TACİRİ...

BU NASIL BİR KİN? TİYATRO ANLAMINDA ÜRETİMSİZLİĞİN ALTINDA KALARAK, KENDİ İŞİNE BAKMADAN / BAKAMADAN BAŞARILI İNSANLARA KİN KUSMAK NASIL BİR KİNDİR?

"KİNDAR BİR O KADAR DA ÇİRKİNSİNİZ." EVET, HİLMİ KİNDARSIN, ÇİRKİNSİN...

"KİN" KUSAN HİLMİ BULUNMAZ, "PİSLİKSİN! YAĞLI KARASIN!", "PROVOKATÖRSÜN!"

2 - Benim, bahsolunan hakareti içeren yazıdaki hakaret içerikli eylemi, DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'ya ait olan www.tiyatrodergisi.com.tr  adlı İnternet sitesinde görmüş ve akabinde İSTANBUL CUMHURİYET SAVCILIĞI'na şikâyette bulunmuştum. DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI, önce "ŞÜPHELİ" ve hemen ardından yapılan KOVUŞTURMA ve SORUŞTURMA sonrası derhal "SANIK" sıfatıyla anılarak, T.C. İSTANBUL 27. SULH CEZA MAHKEMESİ'nde hakkında 2012/943 esas sayılı dosya ile "KAMU DAVASI" açılmış olup dava derdesttir.

3 - Davalı söz konusu hakaret içerikli yazısında, benim adımı defalarca kasten kullanmak suretiyle bana sürekl olarak, büyük bir nefret uyandırarak, böylelikle "NEFRET SUÇU" da işleyerek, ciddi boyutta hakaret etmiştir. DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın baştan aşağı hakaret sözcükleriyle dolu yazısı şudur;

Bu Nasıl Bir Kin?!

Hakkında yazmak istemediğim ama öfkemi durduramadığım bir şahsiyet hakkında yine iki satır yazıp, iki yüzlü ve kindar tavrını teşhir edeceğim, tabii yakın arkadaşı Büktel ile birlikte.

Can Dündar, "Meral gibi yazamayan, tarihe meydan okuyamayan, kabaramayan kel Fatmalar! Siz, 'Ölülerinizi hayırla yad ediniz' buyruğunu dahi çiğneyecek kadar kindar, bir o kadar çirkinsiniz; yuh olsun!" demiş, ne güzel demiş.

Can'ın altını çizdiği yeteneksizlerden biri olan Hilmi Bulunmaz da tıpkı yıllar önce Mehmet Abi'nin (Akan) ardından yaptığı gibi, Meral'in ardından da kinini kustu, Haber Vaktim'den alıntılar yaparak, bazı bölümlerin altını çizerek, kırmızı yaparak Haber Vaktim'i desteklemiş, bizim elmas kalemleri uluslararası taciri sosyalist Hilmi Bulunmaz.

İnsan, en azından sadece acıya saygı duyar, ama bu duyguyu bilmeyenlerden bunu beklemek anlamsız bir çaba.... Bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur.

Bu şahsiyet Meral'in ardından şunları yazmış.

"Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi Meral Okay, artık televizyonda asla ve kesinlikle toplumsal ninni söylemeyecek!"  (Hilmi Bulunmaz)

Meral ne yapmış? Emeği ile çalışmış, üretmiş yani kaba söylemiyle karnını doyurmuş... Meral, emperyalizmin temel metaı olan, yoksul ülkelerin kanını emen elmas madeninin peşinde mi koşmuş? Hayır? Meral, elmas kalemleri satmak için birçok ülkede şirketler açıp, ortaklıklar yapmış? Yooo.

Ne yapmış Meral? Dizi yazmış, oyunculuk yapmış...

Bu şahsiyetin en yakın arkadaşı (Coşkun Büktel) ne işi yapıyor? Meral gibi dizi yazıyor, emeği ile çalışıyor, üretiyor, karnını doyuruyor...

Hilmi Bulunmaz ne yapıyor?

Yukarıda kısaca değindik, elmas kalemleri uluslararası tacirliği, kuyumculuk yapıyor, yanında yaklaşık yüz kişi çalıştırıp, artı emekle servetine servet katıp, dünyayı geziyor... 3 gün önce Kenya'dan döndü... Siz turistik gezi sanıyorsunuzdur muhtemelen... Oğlu Afrika'da fink atıyor... O açlıktan ölen çocukların Afrikası'nda... Kanlarını da alıp getiriyor mu bilemem ama emeklerini, öz servetlerini uluslararası ortaklarıyla birlikte burjuvaların hizmetine sunmak için el koyduğu kesin.

Bu şahsın tanımıyla Meral kimmiş? "Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi..."

Büktel? Ona ses yok, o emeğiyle çalışan bir yazar.

Kendisi? Sosyalist elmas kalemleri uluslararası taciri...

İnsanda azıcık utanma olur, ne mümkün...

Bu utanmayı doğal olarak Coşkun Büktel'den bekliyorsunuz... Hem de Hilmi'nin tanımları kendini de doğrudan ilgilendirmesine rağmen. Ota, çöpe ahlak dersi vermeye kalkan Büktel'den tık yok.

Bu nasıl bir kin? Tiyatro anlamında üretimsizliğin altında kalarak, kendi işine bakmadan / bakamadan başarılı insanlara kin kusmak nasıl bir kindir?

Can ne güzel demiş: "Kindar bir o kadar da çirkinsiniz."

Evet, Hilmi ve Büktel; kindarsınız ve bir o kadar da çirkinsiniz...

Mustafa Demirkanlı

Not: Yukarıdaki yazıdan sonra Coşkun Büktel facebook'da şu yorumları yaparak, Meral Okay'a daha defnedilmeden önce "kin" kusan yakın arkadaşına (Hilmi Bulunmaz) desteğini yine verdi, bana hitaben, yazıma yönelik şu yorumları yaptı: "Pisliksin! Yağlı karasın!", "Provokatörsün!"

***

DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın benim adımı defalarca ve defalarca, sürekli olarak, neredeyse hiç ara vermeksizin tekrarlayarak hakaret içerikli yazısına dahil etmesi ve adımı ulu orta kullanarak, hemen hemen herkesin ulaşabileceği bir tiyatro İnternet sitesinde yayınlaması, halihazırda bu yayının ısrarla ve inatla sürdürülmesi, DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın, bana saldırı ve aşağılama kastını gayet net, oldukça kesin ve açıkça göstermektedir.

4 - Kişinin haysiyeti, itibarı, toplumsal namusu, onuru, saygınlığı, tiyatroyla ilgili tanınmışlığı, sanatçı kimliği ve şerefi, genel kişilik hakkının kapsamı içindedir. Kişinin insan olmak sıfatıyla sahip olduğu bütün özellikler ve sahip olduğu diğer niteliklerin olmadığı veya eksik olduğu fikrini uyandıran ve toplumda ısrarla ve inatla, hem de zincirleme olarak küçük düşürmeyi hedefleyen tüm söz, yazı ya da resimle yapılan beyanlar şeref ve haysiyetin ihlâli niteliğini taşır. Bir kişi hakkında hakaret teşkil edecek sözler söylenmesi veya o kişinin saygınlığını tehlikeye düşüren iddialarda bulunulması şeref ve haysiyete direkt olarak tecavüz teşkil eder. Şeref ve haysiyete saldırıda, o kişinin adı hedef alınmasa dahi üçüncü kişiler nezdinde tanınmasını sağlayacak işaretler kullanılmış olması yeterli olmaktadır ki, DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI tarafından benim adım oldukça net, gayet açıkça ve üstüne üstlük defalarca ve defalarca kullanılarak ve benim adım doğrudan doğruya, hiçbir kuşkuya mahal bırakmaksızın hedef alınarak haksız fiil gerçekleştirilmiştir.

Ben, 1972 yılından bu yana tiyatro sanatçılığı yapmış, birçok tiyatro oyununda oynamış, birçok tiyatro oyunu yazmış, birçok tiyatro oyunu yönetmiş, sergilemiş, hâlen Bulunmaz Tiyatro'da tiyatro yönetmenliği yapmakta olan, tiyatro konusunda dergi yayınlayan, pek çok yazısı, üç tane kitabı bulunan ve uzun yıllardır Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi olan toplum tarafından tanınmış, saygın bir sanatçıyım.

DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın bu olumsuz ve yanlış tutumu ile benim sanatçı kimliğime ve kişilik haklarıma çok ağır, onulmaz, telafisi hiçbir zaman için mümkün olamayacak büyük bir saldırıda bulunduğu tartışmasızdır.

5 - DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın, hakkında yürütülen ceza soruşturmasından önce verdiği ifadelerinde, benden; "Kendisi, uluslararası elmas kalemleri ve kuyumculuk faaliyetlerinin dışında kalan zamanlarında amatör olarak tiyatroyla ilgilenmek istemiş, gerek tiyatro yayıncılığında gerekse de icracılığında başarılı olamadığı için ülkenin hemen hemen tüm tiyatro kurumlarına, sanatçılarına ve yayınlarına yıllardır sürekli küfür ve hakaretlerde bulunmaktadır." diye bahsetmesi, saldırısını yayınladığı kendisine ait ve tiyatro kamuoyu tarafından izlenen www.tiyatrodergisi.com.tr  İnternet sitesinde benim hakkımda yayınlamış olduğu çeşitli yazılarda fotoğrafımı birtakım anlamsız yazılarla kullanması ve bu yayınlara devam etmesi, bu saldırıyı, işleyen yargılama sürecine rağmen sürdürmekten de çekinmediğini göstermektedir. Kişinin resmi üzerindeki hakkı da kişilik haklarından olup, rızası olmadan aleyhine kullanılması, kişilik hakkına, hukuka aykırı tecavüz teşkil eder. Davalının tüm bu davranışları, benim kişilik hakkımı ihlâl kastını açıkça, gayet net ve oldukça anlaşılır bir biçimde ortaya koymaktadır.

6 - DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın benim hakkımda yazmış olduğu ve dava konusu olan yazıyı, davalının kendine ait www.tiyatrodergisi.com.tr İnternet sitesindeki yayınlarıyla, fotoğraflarımı kullanarak, aleyhime oldukça net, gayet açıkça hakaret içeren yazılar yazarak kişilik haklarım ihlâl edilmiş ve halihazırda bu eylemler devam etmekte olduğundan ihlâl geniş bir kitleyi kapsamına alarak büyük bir etki gücüyle sürmektedir. Kişilik hakkıma saldırı nedeniyle manevi yönden çok büyük ve onulmaz bir zarara uğradım ve bu yayınlar sürdükçe zarara uğramam kalıcılık arz ederek devam etmektedir. Bu nedenle, öncelikle, söz konusu hakaret içeren yazıyla benim aleyhime yapılan yayının, DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI tarafından kullanılan bana ait fotoğrafla desteklenmiş olduğu siteden derhal kaldırılmasını, ivedilikle engellenmesini arz ve talep etmekteyim. Ben, bu çirkin yayınla yapılan korkunç saldırı sonucunda, gerek aile çevrem, gerekse yakınlarım ve beni tanıyanlar karşısında manevi olarak üzüntü yaşamış ve kişilik hakkıma saldırı nedeniyle daha hâlâ mağdur oluyorum. Adım, DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI tarafından bu şekilde terbiyesiz ve aşağılayıcı sözlerle anılarak, ayrıca sanatçı kimliğime de ağır, çok büyük ve onulmaz bir biçimde zarar verilmek istenmiştir.

7 - DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI tarafından, kasten ve zincirleme bir mantıkla yapılan bu saldırı sonucunda benim uğradığım manevi zararı, tam olarak karşılaması asla ve kesinlikle mümkün olmasa da,  biraz olsun tazmin etmek üzere, 50.000,00 TL manevi tazminatın DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'dan tahsilinin talep zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER: M.K., B.K, HUMK., vs. ilgili tüm mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: http://tiyatrodergisi.com.tr/detay.php?hng=3254  İnternet sitesi yazısı, çıktı kayıtları, İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi 2012/943 esas sayılı dosya, Yargıtay İçtihatları vs. ilgili her türlü deliller.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda izah etmeye çalıştığımız nedenlerle DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın hazırlayıp, İnternet'teki sitesinde erişime sunduğu yazıda, benim onur ve şerefini rencide edici, aşağılayıcı ve hakaret dolu, çirkin sözler ihtiva eden ilgili yazının; öncelikle tedbir talebimiz dikkate alınarak söz konusu İnternet sitesinden derhal kaldırılmasına, kişilik hakkına yapılan saldırının devamının engellenmesine, söz konusu saldırı nedeniyle benim kişilik haklarım ihlâl edilerek manevi yönden zarar verildiğinden; 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'dan tahsiline, yargılama giderleri DAVALI MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'dan tahmiline karar verilmesini arz ve talep ederim. Saygılarımla. 31/07/2012

DAVACI
HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ

17 Nisan 2012 Salı

Bu, kültürel, tarihsel ve toplumsal özü bulunan önemli bir sınıf kini!

Hilmi Bulunmaz, Kenya / Masai Mara'da... (Fotoğraf: Fikriye Bulunmaz)


***


Oyun'un notu: LİNÇÇİ Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğu LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu LİNÇÇİ www.tiyatrodergisi.com.tr'den alıp, aşağıya aktarmış olduğumuz yazıdaki bazı yerleri, yanıt verirken "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!


***


(...)


nairobi'nin ortasından kara bir nehir
ve beyaz adamın yüreklere şırınga ettiği zehir
birlikte akıyor


gözyaşı
kan
ve vahşi hayvan eti değerinden bile daha ucuz siyahların fiyatı burada
nehir
zehir
gözyaşı 
kan 
şehrin üstüne 
birlikte akıyor

bütün siyah renkli kenyalı kadınların üstüne
gözyaşı
kan
ve beyaz adamın yüreklere şırınga ettiği zehir
birlikte akıyor

(...)

hilmi bulunmaz

Not: Şiirin tamamını okumak için, lütfen, tıklayınız: "kenya üzerine beyaz adamın sıçtığı koskoca sabırlı bir ağaç hâlâ"

***

Hilmi Bulunmaz
17 Nisan 2012

Gün yirmi dört saat fesat fitne düşündüğü için fesat kumkuması kostümüyle volta atan LİNÇÇİ Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, Devlet Tiyatroları (DT), "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" (İBBKT) ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'ndan (KBBŞT) reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almaya devam edebilmesi için, önünde engel olarak gördüğü her kişi, her kuruluş ve her kurumu iğdiş etmeye yemin etmiş gibi görünüyor. LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, beslenmiş olduğu reklâm pastasının önündeki önemli engellerden biri olarak gördüğü beni, her koşulda faka basmak, falakaya yatırmak için, elinden geleni ardına koymuyor.

LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, her reklâmı sıkıştığı zaman yaptığı gibi, bu kez, yine bana karşı hakaret içeren bir yazı yazdı: "Bu Nasıl Bir Kin?!" Böyle bir başlık atıp, benden yanıt bekleyen LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya anında, derhal, hemen, ivedilikle yanıt veremediğim için son derecede üzgünüm. Ancak, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" (İBBKT) yeşil yönetmeliği kendisini dayatınca, tabii ki, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya yanıtım, sürekli olarak gecikti.  Yanıtımı, gecikerek de olsa, bir oyun metni mantığı içerisinde, bir diyalog biçiminde yazıyorum.

Demirkanlı - Hakkında yazmak istemediğim ama öfkemi durduramadığım bir şahsiyet hakkında yine iki satır yazıp, iki yüzlü ve kindar tavrını teşhir edeceğim, tabii yakın arkadaşı Büktel ile birlikte.

Bulunmaz - Sen, değil birkaç kez, değil onlarca kez, belki yüzlerce kez bizim hakkımızda bir tek satır olsun yazı yazmayacağını sürekli olarak dile getirmene karşın, bizim hakkımızda yazı yazmadan asla ve kesinlikle duramıyorsun. Bunun biricik nedeni, bizim kültürel, tarihsel, toplumsal ve sınıfsal tavrımız. Biz, emekçi halkın iktidar özlemi için sanatsal mücadele verirken, sen, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için mücadeleye devam ediyorsun. Sen, bizim mücadele azmimizi kırmak için, DT, İBBKT ve KBBŞT yöneticilerinin gönüllerini hoş tutmak için bize saldırmak zorundasın. Sen, DT, İBBKT ve KBBŞT yöneticilerinin gönüllerini hoş tuttukça, onlar da sana, her zaman için, reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermeyi, benim, halkımın ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği paraları çarçur etmeyi göze alabiliyorlar.

Demirkanlı - Can Dündar, "Meral gibi yazamayan, tarihe meydan okuyamayan, kabaramayan kel Fatmalar! Siz, 'Ölülerinizi hayırla yad ediniz' buyruğunu dahi çiğneyecek kadar kindar, bir o kadar çirkinsiniz; yuh olsun!" demiş, ne güzel demiş.

Bulunmaz - Bana bak LİNÇÇİ kardeşim, Can Dündar da, aynen senin gibi söz söylemekten, yazı yazmaktan yoksun dangalak ve zavallı biri. Pembe sermayenin sesi Milliyet Gazetesi'nin düzeysiz yazarı Can Dündar da, aynen senin gibi söz söylemekten, yazı yazmaktan yoksun bir fani. Can Dündar da, aynen senin gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı alışkanlık hâline getirmiş dangalak ve zavallı bir şahsiyet. (Örnekse bakınız: Estetiğin "e"sinden, sanatın "s"sinden, tiyatronun "t"sinden bile anlamayacak kadar dangalakça yazılar yazan Can Dündar, "Rosenbergler Ölmemeli Sabıkası" sahibi Ayşenil Şamlıoğlu'nu Kenan Işık sanacak kadar tiyatro köyüne uzak bir ademoğlu!) Dangalak ve zavallı yazar Can Dündar, kendisi iki sözü bir araya getirmekten yoksun biri olduğu için, doğal olarak, iki sözü bir araya getirmekten yoksun olan Meral Okay'ı bir halt sanıyor. Sen de, iki sözü bir araya getirmekten yoksun bir dangalak olduğun için, hem Meral Okay'ı ve hem de onu öven dangalak yazar Can Dündar'ı bir halt sanıyorsun. Sizin gibi pembe sermaye temsilcisi liboşların, benim gibi sosyalist bir sanatçıya saldırmaları kadar doğal bir sonuç göremiyorum.

Demirkanlı - Can'ın altını çizdiği yeteneksizlerden bir olan Hilmi Bulunmaz da tıpkı yıllar önce Mehmet Abi'nin (Akan) ardından yaptığı gibi, Meral'in ardından da kinini kustu, Haber Vaktim'den alıntılar yaparak, bazı bölümlerin altını çizerek, kırmızı yaparak Haber Vaktim'i desteklemiş, bizim elmas kalemleri uluslararası taciri sosyalist Hilmi Bulunmaz.

Bulunmaz - Can Dündar gibi elifi görse mertek, Ayşenil Şamlıoğlu'nu görse Kenan Işık sanan bir dangalağı örnek gösterip, beni yeteneksiz olarak niteleyen pembe sermaye temsilcisi Kemalist bir kişi, olsa olsa, beni kasıklarımı tuta tuta gülme krizine sokabilir. Ben, Haber Vaktim'den sadece alıntılar yapmadım, habervaktim.com sitesindeki haberleri olduğu gibi, tamamıyla aktardım. Bir haberi, bir yazıyı, bir yorumu olduğu gibi aktarmak başka, alıntı yapmak başka bir şeydir. Ben, habervaktim.com sitesindeki "bazı bölümlerin altını çizmedim". Yineliyorum, habervaktim.com sitesindeki haber, yazı, yorumları olduğu gibi sundum. Ben, "bazı bölümleri kırmızı yaparak" vermedim; olduğu gibi aktardım. habervaktim.com'u desteklemedim; haberleri, yazıları, yorumları olduğu gibi sundum. Ben, haberlere, yazılara, yorumlara sadece ve yalnızca başlık attım.

Demirkanlı - İnsan, en azından sadece acıya saygı duyar, ama bu duyguyu bilmeyenlerden bunu beklemek anlamsız bir çaba.... Bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur.

Bulunmaz - Ben, herhangi bir koşulda, herhangi bir insanın acısına, herhangi bir saygı duymakla yükümlü değilim. Hele ki, "Muhteşem Yüzyıl" gibi pespaye bir televizyon dizisinin pembe yazarı Meral Okay'a asla ve kesinlikle saygı duymam. Benden böyle bir çaba beklemek, aptallık, bönlük, cahillik, çaresizlik, dangalaklık, eblehlik, faziletsizlik, gebeşlik, hıyarlık, pezevenklik, puştluk, zavallılık olur. Benim, "ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygım" yok. Benim için, nasıl ki, doğum doğal bir durumsa, ölüm de doğal bir durumdur. Ben, emekçi halkın iktidar özleminin önünde bir engel olarak duran televizyon dizileri senaristlerine neden saygı duyacakmışım ki? Benim, televizyon dizisi yazarak emekçi halka ninni söyleyen dangalaklara saygı duymam, bilimsel sosyalizme küfür etmem anlamına gelir. Bana hiç kimse, emekçi halka küfür ettiremez!

Demirkanlı - Bu şahsiyet Meral'in ardından şunları yazmış.

Bulunmaz - Neleri yazmışım? Mutlaka doğru, güzel, iyi şeyler yazmışımdır. Oku bakayım!

Demirkanlı - "Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi Meral Okay, artık televizyonda asla ve kesinlikle toplumsal ninni söylemeyecek!"  (Hilmi Bulunmaz)

Bulunmaz - Evet, yazdım. Ben, ağzından çıkan sözü kulağı duyan biriyim. Ben, söylediği sözü inkâr eden bir orospu çocuğu değilim.

Demirkanlı - Meral ne yapmış? Emeği ile çalışmış, üretmiş yani kaba söylemiyle karnını doyurmuş... Meral, emperyalizmin temel metaı olan, yoksul ülkelerin kanını emen elmas madeninin peşinde mi koşmuş? Hayır? Meral, elmas kalemleri satmak için birçok ülkede şirketler açıp, ortaklıklar yapmış? Yooo.

Bulunmaz - Meral, emekçi halkın iktidar özlemi için değil, pembe sermayenin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için kalem oynatan biriydi. Emeğiyle değil, burjuva imgeleriyle çalıştı. Emekçi halk için değil, holdingler için üretti. Sadece karnını değil, ruhunu da kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi karşılığında doyurdu. Meral, emperyalizmin halklar üzerindeki tahakkümünün sürmesi için kapitalist imge avcılığı yaptı.

Demirkanlı - Ne yapmış Meral? Dizi yazmış, oyunculuk yapmış...

Bulunmaz - Evet, Meral, dizi yazdı, oyunculuk yaptı ve bütün bunları, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yaptı. Burjuvazinin, emekçi halk üzerindeki sınıfsal baskısının artması için yaptı.

Demirkanlı - Bu şahsiyetin en yakın arkadaşı (Coşkun Büktel) ne işi yapıyor? Meral gibi dizi yazıyor, emeği ile çalışıyor, üretiyor, karnını doyuruyor...

Bulunmaz - Meral, hiçbir zaman için bir "Theope" yazamadı. Meral, hiçbir zaman için bir "Ölüleri Gömün" çeviremedi. Ben, Coşkun Büktel'in "Theope"sinden, "Ölüleri Gömün"ünden "sorumluyum". Ben, Coşkun Büktel'in "Arka Sıradakiler"inden "sorumlu değilim". Sanat tarihine kalacak olan "Arka Sıradakiler", "Muhteşim Yüzyıl" gibi halka ninni söyleyen televizyon dizileri olmayacak; "Theope" gibi, "Ölüleri Gömün" gibi sanat yapıtları olacak.

Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz ne yapıyor?

Bulunmaz - LİNÇ KAMPANYASI düzenleyecek kadar alçaklık yapmıyor. Burak Caney'e teşekkür edecek kadar orospu çocukluğu yapmıyor.

Demirkanlı - Yukarıda kısaca değindik, elmas kalemleri uluslararası tacirliği, kuyumculuk yapıyor, yanında yaklaşık yüz kişi çalıştırıp, artı emekle servetine servet katıp, dünyayı geziyor... 3 gün önce Kenya'dan döndü... Siz turistik gezi sanıyorsunuzdur muhtemelen... Oğlu Afrika'da fink atıyor... O açlıktan ölen çocukların Afrikası'nda... Kanlarını da alıp getiriyor mu bilemem ama emeklerini, öz servetlerini uluslararası ortaklarıyla birlikte burjuvaların hizmetine sunmak için el koyduğu kesin.

Bulunmaz - Evet, ben, Kültür Bakanlığı çanağı yalayacak kadar şerefsizleşmiyorum. İşçi yoldaşlarımla birlikte çalışıp, sosyalist sanat oluşumuna katkıda bulunuyorum. Ben, Kenya ve Tanzanya'ya sadece ve yalnızca turistik gezi için gittim. Bunun aksi söz konusuysa ben orospu çocuğuyum. Ancak, benim bu turistik gezimi, turistik gezi değilmiş gibi gösterenlerin ne olduklarına kendileri karar versinler. Oğlum Afrika'da fink atmıyor. Oğlumun Afrika'da fink attığını kanıtlayamayanların ne olduklarına kendileri karar versinler. Bizim Afrikalı insanların kanlarını burjuvaların hizmetine sunmak için el koyduğumuzu kanıtlamayanların ne kadar alçak olduklarını ben çok iyi biliyorum.

Demirkanlı - Bu şahsın tanımıyla Meral kimmiş? "Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi..."


Bulunmaz - Evet, Meral ve tüm televizyon kuşları, "kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için emekçi halkın iktidar düşlerini kirleten burjuva imgecisi"dir.

Demirkanlı - Büktel? Ona ses yok, o emeğiyle çalışan bir yazar.

Bulunmaz - Benim için iki Büktel var:

1 - "Theope" yazarı, "Ölüleri Gömün" çevirmeni.

2 - "Arka Sıradakiler" yazarı.

Benim arkadaşım olan Büktel, "Theope" yazarı ve "Ölüleri Gömün" çevirmeni. "Arka Sıradakiler" yazarı benim arkadaşım değil.

Demirkanlı - Kendisi? Sosyalist elmas kalemleri uluslararası taciri...

Bulunmaz - Evet, ben, sosyalist bir sanatçıyım!

Demirkanlı - İnsanda azıcık utanma olur, ne mümkün...

Bulunmaz - Emekçi halkın iktidar özlemini engelleyenlere karşı hiçbir zaman utangaç davranmam!

Demirkanlı - Bu utanmayı doğal olarak Coşkun Büktel'den bekliyorsunuz... Hem de Hilmi'nin tanımları kendini de doğrudan ilgilendirmesine rağmen. Ota, çöpe ahlak dersi vermeye kalkan Büktel'den tık yok.

Bulunmaz - Benden beklemeyin de, kimden beklerseniz bekleyin. Ben, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için burjuva imgeciliği yapan hiçbir kimseye karşı asla ve kesinlikle utangaç davranmam. Benim tanımlarım, herhangi bir insanı hedef almak yerine, kavramsal düzlemdedir. Her kim ki, televizyon dizileri için emek harcar, o kişi, benim için karşı devrimcidir.

Demirkanlı - Bu nasıl bir kin? Tiyatro anlamında üretimsizliğin altında kalarak, kendi işine bakmadan/bakamadan başarılı insanlara kin kusmak nasıl bir kindir?

Bulunmaz - Bu, sınıfsal bir kin. Bu, kültürel, tarihsel ve toplumsal özü bulunan önemli bir sınıf kini! Ben, tiyatronun içine sıçıldığı, tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişi tarafından koskoca bir LİNÇ KAMPANYASI yürütüldüğü bir ülkede, tiyatro yapma değil, tiyatro yapmama hakkımı kullanıyorum. Orospu çocuğu Burak Caney'i hiç yoktan var eden bir ülkede, tiyatro yapmak bana çok saçma geliyor. Tiyatro bahçesindeki ayrık otlarını temizlemeden, yeşil reçeteli yönetmeliğe yiğitçe karşı çıkamayan LİNÇÇİ alçakların bulunduğu bir ülkede tiyatro yapsam ne olur, yapmasam ne olur?!!!

Demirkanlı - Can ne güzel demiş: "Kindar bir o kadar da çirkinsiniz."

Bulunmaz - Can, önce götündeki "Kenan Işık" bokuna baksın!

Demirkanlı - Evet, Hilmi ve Büktel; kindarsınız ve bir o kadar da çirkinsiniz...

Bulunmaz - Ben, Ayşenil Şamloğlu'nun, Lemi Bilgin'in, Nejat Birecik'in resmî çanaklarını yalayarak havlayacağıma, kindar olmayı, çirkin olmayı yeğlerim. Can Dündar'ın yazı yazdığı tiyatronun genel sanat yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu olmasına karşın, bu kadıncağızı, LİNÇÇİ Kenan Işık sanacak kadar dangalakça davrandığı bir ülkede kindar ve çirkin olmayı yeğlerim.

Demirkanlı - Not: Yukarıdaki yazıdan sonra Coşkun Büktel facebook'da şu yorumları yaparak, Meral Okay'a daha defnedilmeden önce "kin" kusan yakın arkadaşına (Hilmi Bulunmaz) desteğini yine verdi, bana hitaben, yazıma yönelik şu yorumları yaptı: "Pisliksin! Yağlı karasın!", "Provokatörsün!"

Bulunmaz - Evet, "Theope" yazarı, "Ölüleri Gömün" çevirmeni Coşkun Büktel'in sözlerini ben de yineliyorum: "Pisliksin! Yağlı karasın!! Provokatörsün!!!"

***

Ayrıca bakınız:

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Korsan Tiyatroları" Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nejat Birecik'ten sürekli olarak reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) aldığı için, Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a hakaret etme hakkını elde ettiğini sanan LİNÇÇİ Gülhan Avşar Demirkanlı'nın sahibesi olduğu ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yönettiği LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu LİNÇÇİ tiyatrodergisi.com.tr sitesindeki hakaret içeren alçakça yayınlar, Lemi Bilgin, Ayşenil Şamlıoğlu ve Nejat Birecik'in verdiği destek sayesinde hızla, hem de şimşek hızıyla devam ediyor hâlâ!