20 Mayıs 2013 Pazartesi

Av. Reyhan Kayışlı İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi'ne belge sundu!

İSTANBUL 27. SULH CEZA MAHKEMESİ'NE

DOSYA: 2012/943 E

SANIK: Mustafa Şükrü Demirkanlı

MÜDAFİİ: Av. Reyhan KAYIŞLI

Oğuzhan Cd. Halıcılar Köşkü Sk. No: 2/3 Fındıkzade / İSTANBUL

ŞİKÂYETÇİ: Hüseyin Hilmi BULUNMAZ

Ali Baba Türbe Sk. Onur Han No: 13/8-9 Çemberlitaş / İSTANBUL

KONU: İddianameye karşı savunmalarımızın sunulması


AÇIKLAMALAR:


1. Mahkemenizin belirtilen dosyasına sunulmuş olan iddianamede müvekkile isnat edilen suç unsurları müvekkilin eyleminde mevcut değildir. Müvekkilin suçlamaya konu edilen eylemi, hazırlık aşamasında vermiş olduğu ifadesinde de belirttiği gibi, eleştirel bir yazı yazmaktan ibaret olup; söz konusu yazı, Anayasal bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaleme alınmış ve hiçbir hakaret unsuru içermeyen bir yazıdır.


2. Müvekkilim yargılamaya konu "Bu Nasıl Bir Kin?!" başlıklı yazısı,

şikayetçinin kendi blok sitesinde yayınladığı, geçen yıl vefat eden ve müvekkilin yakın dostu olan sanatçı Meral Okay hakkındaki hakaret dolu saldırgan haberler ve bu haberlere kendisinin eklediği aynı nitelikteki yorumları eleştirmek amacıyla yazılmıştır. Davacı, Meral Okay'ın ölümünün hemen ardından yayınladığı bu haberlerin başına "PKK, burjuva imgecisi Meral Okay'ın yanlış tanınmasına neden oluyor", "emekçi halkın iktidar özlemini dumura uğratmak için örgütlenen televizyon dizilerine imza atarak, tarihsel ve toplumsal olarak sınıfının rengini belli eden Meral Okay, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için bile asgarî gereklilik olan hiçbir belge bırakmamasına karşın sözlü vasiyet bırakarak hukuka aykırı davranmakla anılmaya başlandı!" şeklinde ölen kişinin değerlerine saldırı niteliğindeki yorumlarını eklemiştir. Bu saldırı karşısında müvekkilin yazısı ise, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Can Dündar'ın aynı konudaki yazısında açık alıntılar yaparak yazılmış, tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalan ve o dönemde Meral Okay'a yönelik saldırılara karşı yazılan onlarca yazıdan sadece birisidir. Müvekkilin bu saldırıya cevap vermesi; eleştiri niteliğindeki düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılması yanında, aynı zamanda vicdani bir sorumluluğun yerine getirilmesidir. Çünkü davacının, müvekkilin yakın dostu olan ölmüş bir sanatçıya yönelik saldırısına, ölen kişi bir karşılık veremeyeceğine göre, elbette ki bu ahlaki ve insani görev bu kişinin dostlarına ve sevenlerine düşecektir.

3. İddianamede, müvekkilin şikâyetçiye, "çirkinsiniz", "ahlakları da yoktur", "insanda azıcık utanma olur", "kindarsınız bir o kadar da çirkinsiniz" gibi sözlerle hakaret ettiği iddia edilmiştir. Alıntılanan sözlerin hiçbirinde TCK düzenlenmesinde yer alan hakaret ve sövme suçunun unsurları bulunmadığı gibi, bu eleştirel sözcüklerin bir kısmı doğrudan şikâyetçiye yönelik dahi söylenmemiştir. Şöyle ki;

* "kindar bir o kadar da çirkinsiniz" cümlesi, müvekkilin yazısı içerisinde dahi tırnak içine aldığı ve yazar Can Dündar'ın yazısından olduğu gibi aktardığı bir cümledir. Cümle müvekkilin yazısında şu şekilde yer almaktadır. "Can ne güzel demiş; 'Kindar bir o kadar da çirkinsiniz." Kaldı ki başka bir yazardan kaynak belirtilerek aktarılan bu "kindar" ve "çirkin" nitelemeleri de hiç bir şekilde suç unsuru taşımamaktadır. Müvekkil yazısında, şikâyetçinin sanatçı Meral Okay'a karşı kin güttüğünü dile getirmiş ve ölmüş bir insana karşı bu denli kindar yaklaşmasının da çirkin bir hareket olduğunu bir başka yazıdan yaptığı alıntı ile vurgulamıştır. Müvekkilin ifade ettiği durum bundan ibarettir. Bir kişinin veya tavrının "kindar" veya "çirkin" bulunması ve bunun ifade edilmesinin neresi ve hangi ceza yasasına göre suç olabilir? Müvekkilin, şikâyetçiyi veya tavrını güzel bulma gibi bir zorunluluğu mu vardır? Bir kişiye "sen kindarsın, kin tutuyorsun" demenin suç oluşturulacağı düşünülebilir mi? Bu cümlenin ne şekilde suç oluşturduğu bizce izaha muhtaç bir konudur.

* "bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur..." Müvekkil, yazısında Meral Okay'ın ölümü ardından aleyhine yapılan tüm yayınlardan söz etmiş, şikâyetçinin de bu yayınları destekler nitelikte yayın yaptığını vurgulamış ve tüm bu yayınlara yönelik söz konusu nitelemeyi kullanmıştır. Bu nitelemenin özel olarak şikâyetçinin şahsını hedef almadığı, cümlenin çoğul nitelikte olmasından dahi bellidir. Kaldı ki, ölen bir kişiye, hakarete varan sözcüklerle saldırılması, genel toplumsal değer yargılarına göre gerçekten de "ahlaksızlık" olarak kabul edilir. Çünkü ölen kişinin bu saldırılara cevap verme imkânı bulunmamakta, bu hareketle ölen kişinin, zaten ölüm acısını yaşamakta olan ailesi, yakınları ve dostları incitilmektedir. Müvekkil, "bu şahsiyetlerin ölüm kadar acı bir gerçeğe bile saygıları olmadığı gibi, ahlakları da yoktur" şeklinde Meral Okay'ın ölüm acısına bile saygı duymadan saldırıda bulunan topluluk hakkında hedef göstermeden genel, toplumsal ve ahlaki bir yargıda bulunmuş ve şikâyetçinin icra ettiği meslekle, ölen sanatçıya yönelik kendince "sınıfsal", kindar ve saldırgan tavrı arasındaki çelişkiye vurgu yapmıştır. Müvekkilin bu genel değer yargıları dile getirmesinin suç olduğunun kabulü açıkça hukuka aykırı olacaktır.

4. Müvekkilin yargılamaya konu yazısı tamamen eleştiri sınırları içerisinde kalmış, kamuoyunu ilgilendiren ve gündeme dair bir düşünce ve değerlendirme yazısıdır. Söz konusu yazıda hiç kimseye hakaret edilmediği gibi açılan ceza davası, müvekkilin düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelmiş bir tehdit niteliğindedir. Bilindiği gibi düşünce ve ifade özgürlüğü hem Anayasa'nın 25. ve devam eden maddelerinde hem de başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi olmak üzere Türkiye Devleti'nin taraf olduğu ve Anayasa gereği ülke içi hukukta doğrudan uygulanma gücüne sahip birçok uluslar arası sözleşmede yer bulan bir haktır. Bu hak en temel haliyle "kişilerin hiçbir baskı altında kalmadan, düşünce, fikir, kanaatlerini açıklayabilmeleri" şeklinde tanımlanmaktadır. "Yazı" ise düşünceyi ifade etmekte kullanılan en yaygın yol olmasının yanında basın özgürlüğünün de en temel taşıdır. Gerek Anayasa'da gerekse de uluslar arası sözleşmelerde bu hakkın kanunla belirtilen çok istisnai durumlar dışında kısıtlanamayacağı da belirtilmiştir. Bu özgürlüğe getirilen istisnai sınırlamaların oldukça dar; eleştiri özgürlüğünün ise olabildiğince geniş yorumlanması; hem adaletin sağlanması hem de demokratik hak ve özgürlüklerin gelişmesi adına daha doğru ve hukuki bir yaklaşım olacaktır. Özellikle AİHM'in bu konudaki kararlarında bu vurgu defalarca yapılmıştır. 

5. Yukarıda açıkladığımız şekilde müvekkilin eyleminde hiçbir suç unsuru bulunmamakla ve suçlamayı kabul etmemekle birlikte, mahkemece aksi bir kanaate varılacak olursa da; iddianamede göndermede bulunulan TCK 129. Maddesinin uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Şöyle ki; şikâyetçiye ait blog sitesi yıllardır ve halen "...OYUN, başta ŞÜPHELİ SANIK DAVALI DERGİCİ MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI olmak üzere, iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlere karşı bilinç oluşturmak, emekçilerin iktidar özlemi için yayınlanıyor" şeklindeki müvekkile yönelik iftira ve hakaret içerikli bir başlıkla açılmaktadır. Davacı ayrıca bu sitesinde müvekkile ve tiyatro çevresinden birçok isme karşı "linççi orospu çocukları" düzeyine varan ağır hakaret ve küfürler içeren yüzlerce yazı yayınlamıştır. Yine müvekkil, hazırlık aşamasında verdiği ifadeye de şikâyetçinin kendisine yönelik hakaret ve küfür içerikli yayınlarından örnekler sunmuştur. Bu nedenlerle şikayetçi, hakaret ve sövme suçundan defalarca mahkeme kararı ile mahkûm olmuş, hakkında halen süren soruşturma, yargılama ve tazminat davaları mevcuttur. Müvekkilin de davacıyı şikâyeti üzerine verilmiş, hakaret ve sövme ile kişisel bilgilerin yasadışı kullanımı suçundan İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/3131 E, 2012/323 K sy kesinleşmiş mahkûmiyet kararı ile sürmekte olan İstanbul C. Savcılığı'nın 2013/4849 Hz sy soruşturma ve İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/650 E sy dosyasıyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat davası bulunmaktadır. Ayrıca yukarıda açıkladığımız şekilde, müvekkilin söz konusu yazıyı, şikâyetçinin Meral Okay aleyhine yaptığı hakaret içerikli yayınlar üzerine yazdığı da dikkate alındığında TCK 129/1 veya 129/3 maddelerinin mahkemece dikkate alınmasını talep ediyoruz.

DELİLLER:

1- İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/3131 E, 2012/323 K sy dosyası, İstanbul C. Savcılığı'nın 2013/4849 Hz sy soruşturma dosyası, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/650 E sy dosyası
2- Müvekkilin dava konusu eleştirel yazısı
3- Şikâyetçinin, müvekkile karşı hakaret içeren yayınları
4- Şikâyetçinin sanatçı Meral Okay'ın ölümünün ardından kişisel blog Sitesi www.tiyatroyun.blogspot.com'da yaptığı yayınlar
5- Meral Okay'ın öldüğü dönemde konunun kamuoyun gündeminde yer tuttuğunu ve yazarlar arasında tartışma yarattığının gösterir bazı köşe yazıları (Ekte sunulmuştur)
6 - Müvekkilin alıntı yaptığı Can Dündar'ın pazısı (Ekte)

SONUÇ VE TALEP: Yukarıdaki açıklamalarımız ve sunduğumuz deliller ışığında, müvekkilin yazısının gerek hakaret ve sövme suçunun unsurlarını taşımaması, gerekse de eleştiri özgürlüğü sınırları içerisinde anayasal hakkın kullanımı mahiyetinde olması nedeni ile öncelikle beraatine karar verilmesini; mahkemece aksi kanaate varılması halinde ise TCK 129/1 ve 129/3 maddeleri uyarınca cezalandırmama yoluna gidilmemesini talep ederiz. 

Sanık Müdafii
Av. ReyhanKAYIŞLI
imza