1 Ocak 2011 Cumartesi

2500 yıldır "TRAGEDYA" olarak kullanılan tiyatral sözcüğü "TRAGETYA" hâline dönüştüren "düşünce suçlusu" LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, ağzına geleni söylüyor!

Oyun'un notu: LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın yazdığı aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ tiyatrom.com sitesinden alarak, olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, LİNÇÇİ adların üzerlerini kırmızı renkle biz belirginleştirdik! Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık!!


***


LİNÇÇİ SAVAŞ AYKILIÇ LİNÇÇİ TİYATROM COM'UN SORULARINI YANITLIYOR!


Her ne kadar bu soruların, çok suçlama, yargılama, mahkum etme ve yargısız infaz uslubunda (üslubunda) da olsa, buna takılmayıp kamuoyunu bilgilendirme hakkımı kullanacağım.

1.) Dün akşam SKY-türk (SKYTURK) Tv'de (TV'de) DT'deki son olaylarla ilgili bir tartışma program vardı. Ahmet Mümtaz Taylan, LİNÇÇİ Zafer Algöz, LİNÇÇİ Adsız Karaduman, (Atsız Karaduman) Ferdi Merter, Refik Erduran, LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı vardı. LİNÇÇİ Tamer Levent Ankara’dan canlı yayınla ve Kül. Bak. (Kültür ve Turizm Bakanlığı) müsteşarı (Müşteşarı) Mustafa İsen de telefonla programa katıldı. Müsteşar siyasi hiçbir baskı yapmadık, hiçbir il müdürü için hiçbir oyunda şu sözler çıksın şeklinde bir müdahalemiz olmadı dedi. Bunlara cevap vermesi gereken LİNÇÇİ Tamer Levent sustu. Asıl muhatap Lemi Bilgin ise ortalarda yoktu.

Gazetelere sızdırılan DT’ye baskı var yayınlarının dışında Lemi beyin bu konuda bir demeci yok. LİNÇÇİ Tamer Levent ise kafayı Mine Acar'a ve onun kadrosunun B’de olmasına takmış. Gecenin süprizini (sürprizini) alnından öpülesi Ferdi Merter yaptı: Dedi ki: "Dramaturglar önceleri A’da sanatçı kadrosundaydılar, sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü) açılınca buradan çıkacak dramaturgların önünü kesmek ve DT’de (çoğalarak yönetimde etkin yerlere gelmelerini önlemek) için dramaturgları B’ye indirdik! Bu tarihi bir andır. Bu sözleri bir yana kaydedin. Çünkü olayların çıkış, parlayış ve düğüm haline getirilmesinde hep bu anlayış var. Yol kesme, yol kapama, ön tıkama! Bunlar adamların varlık nedeni! Yolları açacak, gençlerin –eğitimlilerin ve hak edenlerin bu ülkede önlerini acacak yöneticiler, insanlar, adam gibi adamlar nerede? Gelelim sorunuza: Hayır, bu tür baskılar doğal değildir. Ancak birbirini tiyatro müdürlerine, bakanlığa çekiştiren, ispiyonlayan, birbirinin ayağın kaydıran sanatçı(!?!) da doğal değil! LİNÇÇİ Tiyatrom com'da siz yazdınız Lemi Bilgin, Bozkurt Kuruç yurtdışındayken onun ayağını kaydırıp genel müdür olmadı mı? Kılıçla gelen kılıçla gider! Korkmayın benim kılıcım soyadımda, elimde değil! Kılıçla gelen Lemi Beyin (beyin / Bey'in) kılıçla gitmesine şaşırmasına ben daha çok şaşırıyorum!

2.) Olayların en başından beri en yakın takipçilerinden biriyim. Olayları doğru analiz edelim. Cuma Boynukaradan (Cuma Boynukara'dan) başka bir oyun yazarı tüm yunlarını (oyunlarını) çekmedi. Güngör Dilmen de bir oyunun (oyununu) çektiğini basından örendim (öğrendim). Olayların içine çekilmek çok istendi Tiyatro Yazarları Derneği ve oyun yazarlarımız ama direniyoruz bu yangına bir benzin de bir dökmeyelim diye. Sizin deyiminizle "aykırı bir iki ses" dışında! Cem İdiz’e saygımız sonsuz. Müzisyenlere sorun Cem İdiz dışında daha kaç bestecimiz olduğunu! Bu arada isterseniz dedikodularla, provakatörlerin (provokatörlerin) ve tiyatro ajnlarının (ajanlarının) dedikodular ile (dedikodularla) değil rakamlarla ve belgelerle konuşalım: Tiyatro Yazarları Derneği’nde seksen civarı üyemiz var. Bunun yarısı kadar da üye olmayan düşünülürse sizin bu kadar çok yazar dediğiniz rakam %'de (%) 1’e hatta 1,5’a kadar düşer. Demek ki neymiş? Koparılan fırtına DT Sanatçıları Derneği (Detis) (DETİS) üç ilde organize ettiği ve sadece DT sanatçıları ve görevden alınan ve görevden alınmamak için istifa ederek bunu basında bir şova dönüştüren ve kamoyunda bu istifaların yöneticilikten değil kurumdan istifa ettikleri yanılsamasını yaratarak basın ve sanat dünyasında bir infial yaratılması oyunuymuş! Yine de bu oyunun sonunda kültür bakanlının (Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın) bir tiyatro kurultayı (Tiyatro Kurultayı) yapmaya hazır olduğunu açıklamasını ve basın ve sanat dünyasının bu dayanışmasını olumlu buluyorum. Keşke tüm bunlar koltuk sevdalarından başlamasaydı. DT’nin özerkleşmesi için yapılsaydı. O zaman Tiyatro yazarları derneği (Tiyatro Yazarları Derneği) ve tiyatro oyun yazarları en ön sata (safta) yer alırdı. Keşke oraya gelen sanatçıların çoğu bu duyarlılıklarını sivil toplum örgütlerine ve alanın sendikalarına üye olarak ve aktif üyeler olarak bu tür çalışmalara katılsalardı. O zaman at izi it izine karışmazdı. DT ve Özerklik (özerklik) için hep birlikte mücadele edelebilirdi (edilebilirdi). Bu arada olayların içyüzünü bilmeden, bizden bilgi almadan, Kültür Sanat Sendikası ile ilişkiye geçmeden sazan gibi atlayan Kesk'çi (KESK'çi) arkadaşlarımızı da huzurunuzda kınıyorum. Sendikamız, aklamaya çalışılan ve (Yeniden geleceği kulaktan kulağa fısıldanarak özellikle öğrencilerinin çoğunlukta olduğu anadoludaki -Anadolu'daki- il müdürlüklerinde grev baskısı yapılan) Lemi Bilgin ve arkadaşlarının gerek devam eden 1500 davamız gerekse yaptıkları yasa çalışmasında bizlerin görüşlerine sonuna kadar kulaklarını tıkadıkları için gerek Lemi Bilgin’in görevden alınmasından sonra istifa eden il müdürlerini ve onların gazıyla oyunları bırakan yönetmenleri ve sanatçıları içtenlikten uzak bulduğumuz için üç ildeki bu gösterilere katılmadık ve onların dyimiyle (deyimiyle) biz de onları "sessizce" pretosto (protesto) ettik. Özetleyelim: Kültür ve Sanat Sendikamız (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) DT’ye ve Lemi Bilgin’e 1500 civarnda dava açmıştır. Memurlarımzın (Memurlarımızın) sözleşmeye geçmesi, tekniğin sanatçılara verilen 3600’den yararlanmaları ve tiyatro eğitimi almış ama konsrvatuvar (konservatuvar) mezunu olmayan arkadaşlarımızın açtıkları reji asistanlı (reji asistanlığı) davaları yüzünden ve kurum yöneticilerinin dava sonuçlarını bile uygulamayan kötü niyetli tutumlar yüzünden ta en başından bu olaylara mesfeli (mesafeli) durmuştur. Şu anda olaylar bir genel grev havasını almışsa da ne yazık ki bu bir emek değil yemek(!) grevidir. Ve DT sanatçıları ne yazık ki kendi emeklerinin takipçileri değil bir avuç sanatçı yöneticinin koltuk sevdasının peşinden gitmektedir. Bir kere dahA (daha) tekrarlıyorum: DT’DE SANAT YÖNETMENLİĞİ, MÜDÜRLÜK, GENEL MÜDÜRLÜK OYUNCULARIN BECEREMEDİKLERİ VE BECEREMEYECEKLERİ İŞLERDİR. BU İŞLER UZMANLIK VE CİDDİ BİR SANAT VE YÖNETİM EĞİTİMİ GEREKTİRİR. Yaşadığımız kaosun sebebi budur. Çünkü bu yönetimlerden küçük bir azınlık(!) mutlu olmakta büyük çoğunluk mutsuz olmaktadır. DT’de sanatçı sayısı kadar teknik personel vardır ve bunlar kurum içinde sanatçı sultası altında ezilmektedirler. Sanatçının yarısı kadar memur vardır ve bu memurlar sanatçı v teknikle aynı koşul ve saatlerde çalıştıkları halde sözleşmeli yapılmamakta hakları yenmekte ve sanatçıların yönetici olmasalar da buyurganlıkları altında inlemektedirler. Herşeyden (Her şeyden) önce evrensl (evrensel) anlamda sanatçı olmayan bu sanatçıların oyuncu meslekleriyle anılması daha doğrudur. Bu arkadaşlarımız hepsi de çok değerli, çok çalışkan, çok yeteneklidir ancak yöneticilik yapmaları doğru değildir. Oyuncu olmak aşağılanabilecek bir şey midir ki oyuncu yerine sanatçı titrini kasıla kasıla kullanmaktadırlar? Türkiyenin (Türkiye'nin) en büyük yazarları -ki asıl sanatçılar onlardır- dünyanın en alçakgönüllü insanlarıdır. Rahmetli Recep Bilginer, Turan Oflazoğlu, Refik Erduran, Güngör Dilmen, ve (Güngör Dilmen ve) daha niceleri. Ha bu arada SKY-Türk (SKYTURK) kanalındaki söyleşide LİNÇÇİ Zafer Algöz de tarihi bir açıklamada bulundu: Arkadaşım kafayı yazarlarımızla bozmuş, gitmiş bakanlıkta kapı kapı dolaşarak DT’de yazarlara verilen %’de (%)40 telifin %’de (%) 10’a düşürülmesini istemiş. Bir yazar büyüğümüze olan kişisel kinini dizginleyemeyen bu sanatçımızın(!) tüm yazarlarımızı karşısına alacağından şüphesi olmasın. Yazarlarımız ona hak ettiği cevabı verecektir. Ama keşke onu gazlayan arkadaşları uyarsalardı da kendisini bu durumlara düşürmeseydi. Sonuçta DT’nin kamuoyuna malolması (mal olması) yolunda güzel gelişmeler bunlar. DT KAPALI KUTUSUNUN KAPAĞI AÇILDI. İki yüzlülüğü bırakalım. Hem demokrasi, seçim, katılım ve saydamlık diyoruz hem de kapalı kutular için (içinde) gizleniyoruz! HODRİ MEYDAN: SAYDAM OLALIM! LİNÇÇİ Osman Wöber ve Lemi Bilgin çıksın konuşsun! LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı ve LİNÇÇİ Zafer Algöz gibi (gibiler) onların avukatları değil !

3.) Bu kadar sanat insanını karşıma almak istemem ama ben de yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeblerden (sebeplerden) dolayı onlarla aynı düşünmek zorunda değilim. Kültür ve Sanat Sendikası (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) kültür ve turizm bakanlığı (Kültür ve Turizm Bakanlığı) çalışanların (çalışanlarının) üye olduğu bir sendikadır. 80 (12 Eylül 1980 Faşizmi) sonrası sendikalar için estirilen olumsuz havadan ne yazık ki en çok sanatçılarımız etkilenmiştir. Şu andaki üyelerimiz hariç ki (DT ve Devlet Opera ve Balesi memur ve tekniğinin hemen hemen tümünün üye olmaların -olmalarına- karşın sanatçılarımızın ortalama sadece üçte biri üyemizdir) sanatçılarımız sendikamıza mesafelidir. Onları sendikal çalışmalarda (üyelerimizin çoğu da dahil) ve alanlarda, hak aramalarda göremezsiniz. Yine de haklarını yemeyelim, gönülden desteklerini sözleriyle de olsa bizlerden esirgemezler. Kısaca sanatçılarımızın çoğu sendikal haklar ve hak aramalar konusunda sanatçı ve aydın duyarlığından (duyarlılığından) uzak gözükmektedirler. Belki bu son olaylar bu kaderi değiştirir. Niye biz seyirci açısından bakıyoruz? Çünkü biz seyirci için, halk için tiyatro sanatı hizmeti üretiyoruz. Sanatçılarımızın bunda bir suçu yok, suç yöneticilerimizin! İstanbul Devlet Tiyatrosunda (İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda) 150 civarında oyuncusu (oyuncu) var. 4 sahnesi (sahne) var. Çalışan sayısı belli. Taksim sahnesi? LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı araştırsın son on yılda kaç sanatçımız sahnelerle kavuşma olanağı buldu? Geçelim. Memurlardan ve teknikten çalıştırılmayan tek kişi yok ya oyuncular? Dedim ya, sanatçı(!) oyunculardan yönetici, iyi yönetici olmaz, olamıyor. Onların suçlarının cezasını da oyuncular çekiyor. Biliyorum, şimdi çok kızanlar olacak ama -henüz kızmadılarsa- bakın ŞEHİR TİYATROLARINA! (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'na) Bir tek çalışmayan sanatçı bulamazsınız. Varsa da mazeretlidir, ya hastadır ya izinlidir. Tıkır tıkr işliyor. Şimdiki Beykoz Belediye Başkanı ve eski Şehir Tiyatrosu müdürü (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları eski Müdürü) Muharrem Ergül profesyonel bir tiyatro yöneticisi idi (yöneticisiydi) ve profesyonel sanat yöneticiliği eğitimi almıştı. LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlıya (Mustafa Demirkanlı'ya) iş: Gitsin Bilgi (Bilgi Üniversitesi) ve diğer üniversitelerin bölüm başkanları ve sanat yöneticiliği dersleri veren hocaları ile (hocalarıyla) söyleşi yapsın ve kamuoyunu doğru bilgilendirsin. Konservatuvar yıllarından beri birbirleri il (birbirleriyle) yarış, rekabet, kavga, kamplaşma, kan davası, husumet ve dargınlık içinde olanların, yöneticilik eğitimi almayanların iyi yönetici olabileceklerini düşünlerin (düşünenlerin) şaşarım aklı perişanlarına! İdareten idare edebilir, statikoyu (statükoyu) koruyabilir, birbirlerini kayırabilir, eş dost hatırı ile (hatırıyla) oyunlar seçebilir ancak kurumu verimli ve adaletli yönetemezler. Yönetemiyorlar. Ya bu konuda gerçekten ve içtenlikle sendikalarla,vakıf ve derneklerle işbirliği yaparak yasalarını değiştirsinler ve çorbayı eşit dağıtsınlar ve profesyonel yöneticilik eğitimi alsınlar yada bu işler (işlere) soyunmasınlar. Tiyatro işletmeciliği, reji, dramaturji eğitimi alan Dil Tarih (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü) ve benzeri tiyatro bölümü mezunları bu işleri hakkıyla ve çok daha iyi yaparlar. O zaman tiyatro şimdiki gibi gitgide içine kapanan seyirci kaybeden değil tüm halkımızın sahiplendiği ve seyircisi olmaktan onur ve mutluluk duyduğu bir sanat dalı olabilir. Biz ödül almak için bir avuç komprador kesimin işbirlikçisi sanat üretmiyoruz. Muhatabımız milletimizdir, halkımızdır.

4.) İstanbul Devlet Tiyatrosu kurulduğu 1980’den beri aşağı yukarı aynı sayıda seyirciye hizmet veriyor. Peki, son 25 yılda İstanbul’un nüfusu kaç katı (kat) arttı?

5.) İnsan bir bütündür. Söz konusu söyleşi eşimle hastahanede (hastanede) doğum işleri ile (işleriyle) koştururken cep telefonu ile (cep telefonu aracılığıyla) yapılmıştır. Yazılı dökümü bana ulaştırılarak onayım alınmamıştır. Yazının tamamımı (tamamını) görmedim. İnternetten (Internet'ten) girdim paralı olduğunu görünce üye olmadım. Ama söylediklerimin arksındayım (arkasındayım). Umarım telefon kayıtları vardır. İleride mahkemelik olursak ortaya çıkar. İstanbul Kültün ve Sanat Sendikası başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) olarak basına demeç vermeye yasal hakkım vardır ve onu sendikamızın büyümesi, güçlenmesi ve tanıtılması için sonuna kadar kullanırım.

6.) Yeni yönetim eskileri il (eskileriyle) aynı olanaklarla işe başlamadı. Adı konulmamış bir sanatçı-yönetiçi grevi ile uğraşmaktan asıl işini yapamaz hale (hâle) getirilmeye çalışılıyor. Söyleşinin yapıldığı tarihte Mine Acar göreve yeni getirilmişti. Olaylar bu denli çığırından (çığrından) çıkmamıştı. Tiyatro kapanır diyenlerin yüzünden, bunu bir şantaj gibi kullananların yüzünden gerçekten de tiyatro kapanmanın eşiğine getirildi! Ancak tüm bunlar bir suçtur. Can Gürzap’ın bakanı istifaya çağırması mevcud (mevcut) yasalarca suçtur. Bir çeşit ayaklanmaya dönüştürülen bu kalkışma eğer tatlıya bağlanamazsa o zaman gerçekten kapanabiliriz! O zaman bilmeden bu yuna (oyuna) alet olanlar da kına yakarlar! Ayten Gökçer’in Mine Acar’ı “-Sırada gişeci mi var? diyerek aşağılamaya kalkışması hem ayıp, hem seviyesizlik hem de suçtur. Engin Cezzar’ın aynı şekilde basında çıkan yazısı en hafif deyimiyle rahmetli Mehmet Ulusoy gibi son zamanlarında devlet imkanlarıyla sağlık olanaklarından yararlansın diye kadroya alınan birinin DT’ye teşekkürü olarak kayıtlara geçecektir. Umutluyum. Saydamlaştıkça, şeffaflaştıkça, kurumlarımız çiftlik gibi keyfi değil açık, katılımcı ve seçimle yönetildikçe, sanatçılarımız manipilasyonlardan (manipülasyonlardan) kurtularak özgürce gerçekleri öğrendikçe, halkımız bu gerçekleri gördükçe bir şeyler olumlu anlamd (anlamda) değişmeye başlayacaktır. Umutluyum, adı konmamış k (konmamış) bir devrim gerçekleşti bile. Devrime deprem diyerek yanlış teşhis koyan ve eski yöneticeleri (yöneticileri) aklayarak yediden (yeniden) işbaşına getirmek isteyen bir avuç sanatçı(!)nın oyununa gelen büyük çoğunluk birgün (bir gün) gerçekleri görecek. Durumdan yararlanmya (yararlanmaya) çalışan ve bu durumu reklam (reklâm) vesilesi sayan sanatçılar(!) deşifre olacak! Umutluyum, normalde çoğu basın bültenimize yer vermeyen basınımızın bu konu ile (konuyla) ilgili her türlü yanlı yazıya kucak açtığını, haberlerin hemen tümünün yanlı, çarpıtılmış ve yalan olduğu birgün (bir gün) ortaya çıkacak. Mine Acar'ı hiç dinlemeden yargısız infaz edenlerin birgün (bir gün) pişman olacaklarından da umutluyum. Sesini çıkartamayan, neler olduğunu anlamayan, kulaktan dolma ve doldurmalarla hareket ederek AKM önünde neler olduğunu birbirine sorarak anlamaya çalışan şaşkınların birgün (bir gün) kolayı değil zor (zoru) seçerek gerçek aydın ve gerçek sanatçı sorumluluğu il (sorumluluğuyla) taşkın duygularla değil, aklın rehberliğinde hareket edeceklerinden umutluyum. LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı ve eski dostum Selen Korad’ın birgün (bir gün) gerçekleri, doğruları bulacaklarından umutluyum! Arada kalarak eski ve yeni yönetimlerin her ikisine de göz kırpanların önümüzdeki günlerde ağırlık nereden olursa oraya değil, doğru bildiklerinden yana olacaklarından umutluyum. Tiyatro Kurultayından (Tiyatro Kurultayı'ndan) umutluyum. Mine Acar’dan umutluyum. Lemi Bilgin bir konservatuvar hocası olarak önceliğini DT’deki konservatuvar mezunlarının isteklerine, onların yeni kadrolar almasına vermişti. Tek başına, pardon LİNÇÇİ Tamer Levent ve Tuncer Yığcı ile birlikte kimselere danışmadan, sormadan bir DT yasa taslağı hazırladılar. Bizim İst. Kül. San. Sen. (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şubesi) ve üç sivil toplum sanat örgütü (İst Tobav -İstanbul TOBAV-, Detis -DETİS- ve Tomeb -TOMEB-) ortaklaşa hazırladığımız taslakla hiç ilgisi olmayan bir metinle karşımıza çıktılar, üstelik bu metni kendilerine iletmiş ve sözler almamıza rağmen. Lemi Beyin (beyin / Bey'in) zamanında umutsuz olduğumuz için yeni dönemden umutluyuz. Demokratikleşme ve özerkleşme için umutluyuz. Genel müdürün (Genel Müdür'ün) ve il müdürlerinin yeni yasa ve bu Tiyatro Kurultayından (Tiyatro Kurultayı'ndan) sonra atama yerine seçimle geleceklerini umuyoruz. Kurum içindeki konservatuvarlı- diltarihli (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu) ayrımına ve önyargıların son bulacağından umutluyuz. Her sahneye bir reji asistanı alarak DT’nin doğru olarak yapılandırılacağından umutluyuz. Türk tiyatrosuna ve yerli oyunlara öncelik ve ağırlık verileceğinden umutluyuz. Rahmetli Recep Bilginer’in Türk Oyun Yazarlarının (Türk oyun yazarlarının / Türk Oyun Yazarları'nın) haklarını savunurken bir anlamda şehit olmasının ve emeklerinin boşa gitmeyeceğinden ve DT’nin ailesinden özür dileyeceğinden umutluyuz. Türk tiyatrosunun batının ve batı tiyatrosunun bir çeşit istilasından kurtarılmasından umutluyuz. Konservatuvarlarda kendi tiyatro özkaynaklarımız olan karagöz, meddah, ortaoyunu, köyseyirlik, folklor, destanlar, masallar, türküler vb. geleneksel kaynaklardan yararlanarak tüm vatandaşlarımız (vatandaşlarımızı), tüm milletimizi kucaklayacak oyunlar üretilmesinden ve 81 ile tiyatro götürülmesinden umutluyuz. dt'nin (DT'nin) değil kapatılmak, vergi veren tüm yurttaşlarımıza hizmet götürecek şekilde büyütülmesinden umutluyuz. Özel Tiyatrolara (Özel Tiyatrolar'a / Özel tiyatrolara) yardımın ödenekli tiyatrolar seviyesin (seviyesine) çekilmesinden umutluyum. LİNÇÇİ Demirkanlıya (Demirkanlı'ya) öneri: AKM önünde Özel Tiyatrolara Yardım (Özel Tiyatrolar'a Yardım / özel tiyatrolara yardım) için bir eylem yaparak bakanlığın yardım miktarını artırarak nesnel ölçüler getirilmesi için bu gücü kullanalım. Bağcıyı dövmeye değil üzüm yemeye! İstif (İstifa) et diye bağırdığın makam seninle masaya oturur mu sayın lavantenler (Levanten'ler)? Uyuyan devi uyandırdınız işte. Lemi Bilgin’in görevden alınmasını siz siyasallaştırdınız. Cumhurbaşkanımızın (Cumhurbaşkanı'mızın) kararını tartışmaya açtınız ve yasalar karşısında suç işlediniz! Şimdi ben de size soruyorum: AKM önünde toplananlar haklı cumhurbaşkanımız (Cumhurbaşkanı'mız) haksız! Öyle mi? Sakın bunlar ileride Rahmi Dilligil’e kurulan komplo sonunda aslında Rahmi Dilligil’in değil DT saygınlığının hapse düşmesi gibi yargılama sonucu Lemi beyin benzeri bir akıbetini önleme operasyonu olmasın? Sanatçılar öyle diyor, Lemi bey haksız yere grevden (görevden) alındı! Oldu canım öp beni! Lemi bey meselesini yargıya ve hukuka bırakalım. O iş bitti. Lemi bey de bunu biliyor, bu yüzden susuyor. Mine Acar’ın dramaturgluğuna karşı gelenler başdramaturgken Şehir Tiyatrolar Sanat Yönetmeni (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni) yapılan ve yıllarca DT’deki kadrsundan (kadrosundan) maaş alan Gencay Gürün için ne diyorlar? Şehir Tiyatrolarında (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda) dramaturglar sanatçı kadrosunda, neden DT’deki dramatrglar (dramaturglar) emsal gösterip dava açmıyorlar? Dramaturgların bu denli aşağılanmalarına neden ses çıkarmıyorlar, neden susuyorlar, üstlerine mi alınmıyorlar? LİNÇÇİ Demirkanlı! Bir araştır bakalım! Onların da birgün (bir gün) seslerinin çıkacağından umutluyum yarabbi!

7.) Öncelikli haklar: Yeni bir DT yasası çıkarmak ve mevcud (mevcut) davalı ve davsız (davasız) sorunlarımızn (sorunlarımızın) çözmlenmesi (çözümlenmesi), Kamu Personel Yasasında (Kamu Personel Yasası'nda) sanat kurumlarının yerinin belirlenmesi, 5441 sayıl yasanın (5441 Sayılı Yasa'nın) korunması, yasaların bize verdiği yetki ile (yetkiyle) sanatçı unvanın tüm çalışanlara uygulanarak ek gösterelerin (göstergelerin) yükseltilerek benzer kurumlardan TRT ile eşitlenerek eşit işe eşit ücret alınmasını sağlamak, memurlarımızı sözleşmeli statüye geçirilmesini sağlamak, sanatçı -oyuncu ve tasarımcıları ve reji asistanların (reji asistanlarının) ek göstergelerinin TRT emsalince 3600’den 6800’e çıkarılmasını sağlamak. LİNÇÇİ Demirkanlı! Benimle değilse de gel 2. başkanımızla (2. Başkan'ımızla) roportaj (röportaj) yap, gel meğin (emeğin), adaletin haklarını savun işverenin değil! Selen Korad’a da buradan çağrı yapıyorum: Sendika için duyarlılığın gözlerimi yaşarttı, sen de LİNÇÇİ Osman Wöber'in değil gel çalışanların hakkı için mücadele et! Genel grev düşünüyorum, çok da istiyorum ama yasalar müsait değil. Genel Grev (grev) yaptığım anda suç işlerim. Önce yasa değişir ben de greve giderim. Buyrun gelin grev hakkımız için mücadele edelim. Eğer bu mücadele bensiz daha iyi verilecekse bu baş bu yola kurban olsun, hemen istifa etmeye hazırım. Eğer memurlardan veya teknikten bir arkadaşımız yada bir grup böyle bir greve gitse anında başı ezilir, cezalarla ve sürgünlerle sindirilirdi. Peki ama yeni yönetim niye sanatçılara yaptırım uygulayamıyor diyeceksiniz? Çünkü çoğunlukla onlar da sanatçı! İki taraf da birbirini kırmak istemiyor. Kötü olmak istemiyor. Peki ne olacak? Umarım ceza mekanizmaları işlemez. Çünkü bu sefer de onların haklarını ve davalarını yine biz üstleneceğiz.

8.) Hayır Selen. Sen istiyorsun diye istifa edemem. Arkadaşlarımla konuştum, şimdilik gerek olmadığını söylediler. Ama yerimi doldurmak istersen seve seve yerimi sana terk edebilirim. Doğru bildiğini söylemek adına en yakın dostlarınla farklı düşünmek ve bunun kavgasını verebilecek yüreğin varsa eğer.

***

Doğan HIZLAN – Hürriyet 28. 07. 2005


İstanbul Kültür ve Sanat Sendikası Başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın yazısı

26 Temmuz 2005 tarihli 'Devlet Tiyatrosu'nda Kazanan Kaybediyor başlıklı yazıma İsanbul Kültür ve Sanat Sendikası Başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'tan gelen faks metnini aşağıda sizlere sunuyorum, zira yazmış olduğum yazıya dair önemli katkıları olacağına inanıyorum.

Sayın Doğan Hızlan,

Bugün (26. 07. 2005) tarihli Hürriyet gazetesindeki köşenizde yazmış olduğunuz yazı için şahsım, DTCF Tiyatro mezunları(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunları / AÜDTCFTB mezunları), Kültür ve Sanat Sendikası (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası), mağdur ve potansiyel asistanları ve Devlet Tiyatroları ailesi adına teşekkür ediyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ki, amacımız Devlet Tiyatroları kurumuna zarar vermek değildir.
A kadrosundaki ışık dekoratörleri, kostüm kreatörleri, dekoratörler, ressamlar, reji yardımcı ve asistanları piramidin oyunculardan sonra gelen halkasıdır. Onlara göre C kadrosundaki teknik kadro, onun da altında memurlar gelir.

Oysa siz de hak verirsiniz ki tiyatro kolektif bir sanattır. Bu masanın çevresinde yazar başta olmak üzere, diğer yaratıcı kadrolar ve statü olarak eşittirler. Mücadelemiz her şeyden önce kurum içinde ve dışında oyuncu egemenliği ve sultasından kaynaklanan bu önyargının kırılmasıdır. Bu önyargı kırılmadıkça hiçbir şeyin değişmesi olanaklı görülmemektedir.
Bu önyargının birinci dereceden mağdurları, tiyatro eğitimi almış ama konservatuvar bitirmemiş insanlardır. Bu mağdurların en başında da DTCF Tiyatro Bölümü mezunları gelmektedir.
Konservatuvarlar oyunculuk bölümleridir. DTCF (DTCF Tiyatro Bölümü) ve benzerleri ise dramaturji ve reji eğitimi verir. Konservatuvar mezunu ne oyun koymayı, ne de reji defteri tutmayı bilir. Ancak reji uzmanlığı gibi kilit bir görevi uzmanlıkları olmadığı halde, vaktiyle buraları işgal ettikleri için, asıl sahiplerine vermemekte direnmektedirler. Yazınızın konusu olan reji asistanlığı kıyameti de buradan kopmaktadır.

Konu 8 kişinin meselesi değil sadece, ayrıca halen DT'de teknik kadrolarda çürütülen 40 tiyatro eğitimli, tiyatro bölümü mezunu mağdurların sorunlarının çözümü ve DT ve Türk Tiyatrosunun (Tiyatrosu'nun / tiyatrosunun) sorunudur. Reji eğitimli, bilgili, görgülü insanların hak ettikleri kadroları alma mücadelesidir.

Sayın Lemi Bilgin, mahkeme kararlarını bile uygulamamakta, yanlışta direnmekte ve kötülükte ısrarcı davranmaktadır. Performans ve rekabet ölçütlü yeni bir DT yasa taslağını çalışanlarının bilgisi ve önerisi olmadan kaleme almıştır.

Tekrar teşekkür eder, saygılar sunarım.

İstanbul Kültür Sanat Sendikası Başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı)
LİNÇÇİ Savaş Aykılıç


SAYIN LİNÇÇİ SAVAŞ AYKILIÇ'IN BU YAZISINA KONU OLAN HABER VE SORULARIMIZ

LİNÇÇİ SAVAŞ AYKILIÇ'TAN AYKIRI SES! LİNÇÇİ Savaş Aykılıç Özgür Gündem Gazetesine (Gazetesi'ne / gazetesine) yaptığı açıklamada sanat dünyasının genel kanısının aksi yönde görüş bildirdi. Özgür Gündem haberine göre: Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (Kültür-Sen) (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) (KÜLTÜR SANAT-SEN) da, Devlet Tiyatroları’ndaki olayların daha önceden hazırlanmış bir siyasi oyun olduğunu savunuyor. İstanbul Kültür-Sen Başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, her görev değişikliğinde, yani yeni genel müdür geldiğinde istifalar olabileceğini ileri sürerek, istifaları rutin bir olay şeklinde değerlendirdi. Devlet Tiyatrosu’nun içinde yıllardın beri bu tür sorunların yaşandığına dikkat çeken LİNÇÇİ Aykılıç, “Devlet Tiyatrosu devlete bağlı bir kurumdur. Kendi içinde böylesi değişiklikleri yapması gayet doğaldır. Lemi Bilgin de SHP döneminde göreve getirilmişti” dedi. LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, yeni yönetimden oldukça umutlu olduğunu belirterek, şunları ifade etti; “Biz meseleye seyircinin hakları açısından bakıyoruz. Onlar ise sanatçının hakları açısından. Ortak bir noktada buluşmak gerekiyor. Genel müdürün görevden alınmasına bu kadar tepki gösterenler neden başka haklar için genel greve gitmiyor. Bizim tüm çalışanlarımız ve teknik kadrolarımız görevlerinin başındadır.”

LİNÇÇİ TİYATROM.COM SAYIN LİNÇÇİ SAVAŞ AYKILIÇ'A SORUYOR:

Sayın LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'a soruyoruz :

1-LİNÇÇİ Sayın Aykılıç, özerk bir yönetimin olmadığı bir kurumda elbette atamalar ve görevden almalar doğaldır. Fakat bir bakanın bir DT Genel Müdürüne şu kişiyi baş dramaturg ata, şu sözleri oyundan çıkar gibi doğrudan müdahaleci istekleri de size göre doğal mıdır?

2-Her yönetim değişikliğinde istifaların doğal olduğunu söylüyorsunuz peki siz daha önce oyun yazarlarından bestecilere dek uzanan bu çapta bir protestoya tanık oldunuz mu?

3-“Biz meseleye seyircinin hakları açısından bakıyoruz. Onlar ise sanatçının hakları açısından" buyurmuşsunuz. Siz Tüketici Koruma derneğinin (Tüketiciyi Koruma Derneği'nin) mi yoksa sanatçıların üye olduğu bir sendikanın mı şube başkanısınız? Konuya sanatçıların yönünden ilk bakması gereken aslında Kültür-sen Kültür Sanat Emekçileri Sendikası (KÜLTÜR SANAT-SEN Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası) değil midir? Kimin meseleye ne taraftan bakması gerektiğine hangi ölçülerle karar veriyorsunuz? Bu sözünüz aynı zamanda tepki gösteren bu kadar sanat insanının konuya seyirci açısından bakmadığını iddia etmek anlamına da gelmiyor mu?

4- Ayrıca madem konuya seyirci açısından bakıyorsunuz Elinizde önceki yönetimin seyirciyi memnun etmediğine dair veriler var mıdır?

5- Görüşleriniz İstanbul Kültür-Sen Başkanı (KÜLTÜR SANAT-SEN Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın görüşleri midir yoksa İstanbul Büyük Şehir (Büyükşehir) Belediyesi Kültür A.Ş.'de geçtiğimiz yıldan bu yana eğitimcilik görevi verilmiş LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın görüşleri midir? Yazar LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın görüşümüdür ve en önemlisi bu açıklamanın bireysel midir yoksa Kültür-Sen İstanbul Şubesi tüzel kişiliği adına mıdır?

6-Yeni yönetimden umutlu olmanızı sağlayan somut verileri bize sıralar mısınız?... Tiyatro çevrelerinin genel kanısı ile yetersiz ve muhtemelen kukla bir ismin DT'nin başına geçmiş olması mı, yoksa halen davaları süren Tiyatroda (tiyatroda) adı yolsuzlukla anılan Rahmi Dilligil'in perdenin gerisindeki adam olması mı, yoksa ardı ardına çekilen oyunlar mı size umut veriyor? Ortada bizim göremediğimiz umut veren olumlu hangi gelişmeyi görebiliyorsunuz?

7- Genel müdürün görevden alınmasına bu kadar tepki gösterenler neden başka haklar için genel greve gitmiyor. demişsiniz. Sözünü ettiğiniz başka öncelikli haklar nelerdir ve İstanbul Kültür-Sen Başkanı (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı) olarak, bir emekçi sendikasının şube başkanı olarak bu haklar için siz bir grev düşünüyor musunuz?

EVET LİNÇÇİ SAYIN AYKILIÇ BU SORULARIN YANITINI VERECEĞİNİZDEN KUŞKUMUZ YOK, SİZİN DE GÖRÜŞLERİNİZİ AYNEN YAYINLAYACAĞIMIZDAN KUŞKUNUZ OLMASIN LÜTFEN...

SAYIN SELEN KORAD BİRKİYE'DEN EK BİR SORU: Sayın LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'a bir soru da ben yöneltmek istiyorum. Yapılan siyasi müdahalenin ardından gelen yönetim değişikliği içinde İstanbul Devlet Tiyatrosu müdür yardımcısı olarak göreve başladığınız bilgilerini alıyoruz. Tabana karşı böyle bir pozisyonu kabul etmeniz, Kültür Sen İstanbul Şubesi başkanlığından (Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanlığı'ndan) istifa edeceğiniz anlamını taşıyor mu?

(Kaynak: tiyatrom.com)


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, 16. yüzyılın ikinci yarısından beri ORATORYO (İtalyanca: Oratorio) olarak yazılan sözcüğü "OROTORYO" olarak yazmayı uygun gördü!

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahne amirliği yapan, yazı yazma özürlü ve LİNÇÇİ Savaş Aykılıç, 2500 yıllık "TRAGEDYA"ya, "TRAGETYA" kostümü giydirdi!!

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ı piyasaya sürenler, LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın "TRAGEDYA"ya "TRAGETYA" dediğini bildikleri için, bu sürüme hiç özen göstermemişler!

Defolu yazarlar yetiştiren Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü, yetiştirdiği yazarların dilini bir türlü düzeltemiyor!

Defolu yazar LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'a yazarlık diploması veren Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü tanımaya çalışalım!

LİNÇÇİ Savaş Aykılıç ile LİNÇÇİ Mimesis; Türkçe, dilbilgisi, yazım kuralı desleri aldıkları sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın adını asla anmıyorlar!

Ankara Üniversitesi DTCFTB mezunu, İDT sahne amiri, "Aşk Grevi"nin yazarı, LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ın yazdığı oyunlar(?!), hızla değer yitirmeye başladı!



***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi