16 Mayıs 2010 Pazar

Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kurup yönettiği Bulunmaz Tiyatro'da oyunculuk çalışmalarına katılan Sabri Can Locva, yazınsal çalışma da yapıyor!

Bulunmaz Tiyatro'nun ÜCRETSİZ olarak düzenlediği oyunculuk çalışmalarına, hiç aksatmadan, sürekli olarak ve büyük bir heyecanla katılan Sabri Can Locva, bu çalışmalar kapsamında sürdürülen yazınsal çalışmalara da önem veriyor. 15 Mayıs 2010 Cumartesi günkü yazınsal çalışmalar sürecinde aşağıdaki yazıyı kaleme alan Sabri Can Locva'nın bu damıtılmış emeğini, okurların dikkatine sunuyoruz! (HB)


***


Bulunmaz Tiyatro'daki deneysel oyunculuk çalışmaları sürecinde katıldığım yazınsal çalışmalarda yazdığım küçük bir yazı


Sabri Can Locva
15 Mayıs 2010


Bembeyaz bir duvarın karşısında oturuyorum. Bulunduğum yer, o kadar beyaz ki, şu an aklımdan hiçbir kötülük /siyahlık geçmiyor. Karşımda duran beyazlık, o kadar büyük ki, üzerimdeki siyah renkli kıyafetleri bile âdeta beyaza boyuyor.

Ve ben, işte bu beyaz renklerin egemenlik kurduğu bir köşede, bembeyaz bir kağıda, bembeyaz bir ortamda, mavi renkli bir şeyler yazıyorum.

Önümdeki beyaz duvarın üzerinde, düştü düşecek bir biçimde sarkan beyaz bir kablo var. Her an yere düşecekmiş izlenimi veren bu beyaz kablo, benim için bir anlam ifade etmese de, belki başkaları için bir anlam ifade ediyordur; kim bilir!

Düştü düşecek gibi duran ve bu nedenle dikkatimi dağıtan beyaz kablonun hemen üzerinde beyaz bir boru var. Bu beyaz boru, beni çok rahatsız ediyor. Beyaz bir boru yüzünden yazdığım / yaşadığım cümlelerdeki yazım hataları giderek artıyor ve yazdığım cümlelerdeki anlam hızla olumsuzlaşıyor. Gerçekten ne yazdığımın, niçin yazdığımın hiç farkında değilim. Mavi renkli düşler taşıyan kalemim, beyaz kağıt üzerinde yavaşça ilerliyor ve ben, kalemimin ucundan fışkıran iniltilerin kulak tırmalayan hırçınlığını sessiz bir hayranlıkla izliyorum.

Ama, o da ne?!

Birden, bir gökgürültüsünün öncülü şimşek gibi bir flaş patladı. "Belki de bulunduğum yer ve yaşadığım her şey yalandı", demeye kalmadan, mavi renkli düşler taşıyan kalemimin yazdığı beyaz kağıttaki yer bitiyor ve yepyeni, bembeyaz bir başka sayfayı, âdeta ürkütmemek için, yavaşça ve heyecanlı bir sabırsızlıkla çeviriyorum.

Evet, yine yepyeni, yine bembeyaz bir sayfayla baş başayım. Elimdeki tutsaklığına aldırmayıp soluk soluğa mavi renkli düşler görmeyi sürdüren kalemim, önlenemez bir hızla yazdıkça, yepyeni ve bembeyaz kağıt, eski püskü ve simsiyah bir hâle geliyor. Kağıt, âdeta yok oluyor.

Galiba, kağıtların da birer hayatı var. Yaşadıkça yazılacak, yazıldıkça yaşanılacak yer kısalıyor ve yazdıkça, insanların düşünceleri, giderek olumsuzlaşıyor. İnsanlar, olumsuz düşünmeye başladıkça, bir şeylerini (Yoksa her şeylerini mi?) kaybediyorlar. Hâlâ yazmaya devam ediyorum ve kimse, benim şu an hangi duygular içerisinde olduğumu asla bilmiyor, bilemeyecek de.

Bir öğrenci defterinden hızla koparılmış bir sayfadaki küçük kareler, harflerimi kısıtlamaya, mavi renkli düşler taşıyan kalemimi zorlamaya çalışıyor; ama ben ve kalemim, o kareler içindeki rahat hayatın güvencesine aldırmadan, hızla dışarı fırlıyoruz. O kareler, bizi kısıtladıkça, biz de onların çizdiği sınırları daha çok ihlal ediyoruz. Sayfadaki ufak tefek karalamalar var; işte hayatta olduğu gibi, onları silmeye gücümüz yetmiyorum ve çaresizliğin dayatmasıyla onları unutuyoruz.

Aklımdaki düşüncelerle, yazdığım cümlelerin hiçbir ilgisi yok. Hâlâ ne yaptığımı bilmiyor, sadece mavi renkli düşler taşıyan kalemimi izliyorum. Kalemimin yazdığı sözcüklere göre; "evet, bu sözcük buraya iyi oturdu". Ya da kötü yazdığı sözcüklere göre karalayıp yazı yolumuza devam ediyoruz. Yazdıklarımız, bilinçsizce ve tıpkı hayatta olduğu gibi, kimse bize asla yardım etmiyor. Yaşadığımız çevrenin farkında değiliz ve hayata sırtımızı dönüyoruz; ne yazacağını bilemeyen ben ve mavi renkli düşler taşıyan kalemim. Yazı yazarken, yazdığım yazıdaki harfleri ezberimde tutmaya çalışıyorum; çünkü unatabilirim. Benim için hiçbir anlam ifade etmese de, kalemim, bana rağmen yazmayı sürdürüyor. Mavi renkli düşler taşıyan kalemim yazıyor ve ben, sadece ben, bu hayatı yaşıyorum. Ben...


***


Ayrıca bakınız:

Yırtık Atlet

Bulunmaz Tiyatro, mum ışığında da çalışıyor!

Bulunmaz Tiyatro'da aynı anda iki grup çalıştı!

Kültür Bakanlığı çanağı yalamayan, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapmayan Bulunmaz Tiyatro, ücretsiz oyunculuk çalışmalarını hiç ara vermeden sürdürüyor!

Oğuzcan Önver, Uğur Özkan, Sabri Can Locva, Kâzım Şimşek ve diğerlerinin kısa filmlerle derin duygular anlatma çabasına aklımızın gücüyle katkı sunmak

Bulunmaz Tiyatro Oyunculuk Bölümü çalışmalarına sadece iki kez katılan Çemberlitaş Anadolu Lisesi öğrencisi 15 yaşındaki bir gencin küçük bir denemesi

BULUNMAZ TİYATRO'NUN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU "ÜCRETSİZ OYUNCULUK ÇALIŞMALARI", SOSYALİST SANATÇI HİLMİ BULUNMAZ'IN ÖNDERLİĞİNDE HER CUMARTESİ GÜNÜ SÜRÜYOR!