8 Şubat 2010 Pazartesi

Oğuzcan Önver, Uğur Özkan, Sabri Can Locva, Kâzım Şimşek ve diğerlerinin kısa filmlerle derin duygular anlatma çabasına aklımızın gücüyle katkı sunmak

Hilmi Bulunmaz
9 Şubat 2010


Oğuzcan Önver, aylar önce, Türkiye'nin tek sosyalist profesyonel tiyatrosu olma onurunu bileğinin hakkı, alnının teri ve aklının gücüyle kazanan Bulunmaz Tiyatro'ya gelip, kısa film çekme çabası içerisinde olduğunu anlattı. Az konuşup çok düşünen Oğuzcan, incecik bedeni ve fısıltı hâlindeki sesiyle, insana müthiş bir yumuşaklık duygusu veriyor. Oğuzcan'la ne zaman konuşsam, kendimi, bembeyaz tüyleriyle içinde bulunduğu ortama derinlik coşkusu katan bir kedi yavrusu imgesiyle karşı karşıya kalmış gibi hissediyorum.

Bulunmaz Tiyatro'nun kıdemlilerinden Şafak Uçak'ın yakın akrabası olan Oğuzcan Önver, henüz bir fidan olmasına karşın, son derecede sanata tutkun biri.

Oğuzcan'la birlikte Bulunmaz Tiyatro'yu şenlendirenlerden Uğur Özkan ve Sabri Can Locva da, son derecede sanata tutkun insanlar. Sanatta kanıksanmış uzmanlık hastalığına tutulma eğilimi göstermeyen bu gençler, bu tutkularını sürekli hâle getirebilme becerisi gösterirlerse, tüm zamanların ve tüm sanatların ayrımında olabilecekleri için, kendilerini mutlu hissedeceklerdir.

Kâzım Şimşek'e gelince... O zâten, kendini kanıtlamış dürüst bir insan...

Neyse... Gelelim Oğuzcan Önver'in kısa film çevirme macerasının titreşimlerine...

Oğuzcan, Bulunmaz Tiyatro'ya ilk geldiğinde, Hrant Dink'in canice öldürülmesinden esinlenerek bir kısa film çekeceğini ve beş dakikayı geçmeyecek olan bu filmi, bir yarışmaya göndereceğini söylediğinde, Hrant Dink'le ilgili yanının beni çok heyecanlandırdığını, ancak, yarışmalara hiç de sıcak bakmadığımı dile getirmiştim. Oğuzcan'ın; "Ama..." diye başlayan tümcesini, aradan aylar geçmesine karşın, asla unutmuyorum. Bu konuda uzun uzun yorum yapıp Oğuzcan'ın kafasını şişirmek yerine, destek sunmayı yeğledim.

Ve film çekildi: "Özgürlük Sırtından Vurulmuş"...

Oğuzcan Önver'in yazıp yönettiği bu kısa filmde, Bulunmaz Tiyatro oyuncularından Kâzım Şimşek ile Uğur Özkan oynadı. Gülhane Parkı'nın şirin ortamındaki doğal platoda çekilen bu film, her ne denli ilk film acemiliğini içerse de, içerisinde bulunan insan sıcaklığı nedeniyle yoğun bir ilgiye mazhar oldu.

Tüm eksikliklerine, tüm sarkmalarına karşın, özellikle Hrant Dink'in oluşturduğu mücadele imgesini ivmelendirdiği için, filmi gücüm oranında benimseyip destekledim. İzledim, izlettirdim...

Çok kısa bir zamanda bine yakın kişinin izlediği bu filmin hemen ardından, Oğuzcan, yeni bir filme imza attı: "bAŞKa".

İlk filmindeki çok küçük bir fırça darbesiyle toplumsal sorunlara renk katan Oğuzcan, ikinci filmiyle aşka değgin bir başlangıç yapma çabasında. Yine kendisinin yazıp yönettiği "bAŞKa" filminde, Ezgi Irmak Usta ve Rahşan Özcan'la birlikte kamera önünde de görünen Oğuzcan, oyunculuğu biraz daha hazmedebilirse, değme oyunculara taş çıkartabilecek gizilgüce sahip bir sanatçı.

Bu arada, filme yardımcı yönetmen olarak katkıda bulunan Sabri Can Locva ile kurgu sorumlusu Uğur Özkan'ın estetik işlevlerini göz ardı etmemek gerekir. Her ikisi de Bulunmaz Tiyatro oyuncusu olan bu kişiler, içerisinde bulundukları tiyatronun disipliniyle hareket ettikleri için, estetik duyarlılıkları son derecede gelişmiş durumdalar.

Orhan Veli Şiir Evi'nde çekilen bu filmde de insan yüreğinin sıcaklığını asla unutmayan Oğuzcan, bu filmin üzerindeki duman henüz tüterken, yeni bir filme doğru kulaç atmaya başladı bile...