27 Mayıs 2010 Perşembe

Doç. Dr. Füsun Balkaya, Türkiye tiyatrosunun şimşek hızıyla çürümesine neden olanlardan Çorumlu yazar LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu'nun piyasasını artırıyor

Aşağıda sunduğum yazıyı, onlarca kez okumama ve yüzlerce kez anlamaya çalışmama karşın, asla anlamadım. Bu yazıyı yazan kişinin Doç. Dr. (Füsun Balkaya) olması ve bu yazıyı okuyan kişinin ilkokul mezunu (Hilmi Bulunmaz) olması nedeniyle, yazarla okur arasında bir türlü "anlaşma" sağlanamadı. Ben, bu anlaşmazlığın nedeni olarak, akademik zekâya sahip Doç. Dr. Füsun Balkaya'yı suçlamak yerine, ilkokulu zar zor bitiren bir kişi olduğum için kendimi suçladım. Bu anlaşmazlık konusunda sadece kendimi suçlamakla kalmayıp, akademik zekâya sahip Doç. Dr. Füsun Balkaya'nın kaleme aldığı yazı üzerinde düşünce temrinleri yaparak, bu temrinleri okurlarıma da sunmaya karar verdim. Aşağıdaki yazıda bulunan renklere bakarak kendinize bir okuma haritası çizmeye çalışın! (HB)


***


Oyun'un notu: Aşağıdaki yazıyı, LİNÇÇİ Yaşam Kaya'nın editörlük yaptığı LİNÇÇİ tiyatronline.com sitesinden alarak olduğu gibi yayınladık. Ancak, yazıda bulunan LİNÇÇİ adlara biz link verip, bu adları kırmızı renkle biz belirginleştirdik. Ayrıca, yazıdaki bariz yazım yanlışlarını kırmızı renkle belirtip, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık. Bunun yanı sıra, Doç. Dr. Füsun Balkaya'nın okunamaz hamlıktaki yazısını, biraz olsun olgunlaştırıp okunur hâle getirmek için yaptığımız müdahaleleri de kahverengi harflerle yine biz yazdık!


***


Yakın Doğu Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi, Lefkoşa...


Füsun Balkaya
fusunbalkaya@hotmail.com
Lefkoşa, 23 Mayıs 2010


Aziz Nesin’in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" Adlı (adlı) oynunu mezuniyet çalışması olarak seçti.

2005 yılında Y.D.Ü. Sahne Sanatları Fakültesi kuruldu. Oyunculuk bölümünün genel koordinatörlüğüne (Sahne Sanatları Fakültesi Genel Koordinatörlüğü'ne ve Oyunculuk Anasanat Dalı Başkanlığı'na) Çetin Özen getirildi. Sanatçı kadrosunun başında, bir usta, büyük bir usta Bozkurt Kuruç görevlendirildi.

(Doç. Dr. Füsun Balkaya, "bir usta, büyük bir usta" sözlerinden sonra; "çok büyük bir usta, pek çok büyük bir usta, en pek çok büyük bir usta" sözlerini ekleseydi, Bozkurt Kuruç'un önemini daha büyük bir ustalıkla anlatabilirdi!)

Kuruç’la birlikte Ecder Akışık, Cihan Ünal, Arsen Gürzap, Ayşegül Atik sanatçı kadrosunu oluşturdu. Murat Tuncay, Zerrin Akdenizli, LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu gibi çok değerli akademisyen ve yazarların bulunduğu bir diğer akademik yapıda (yapı da) bu kadroya güç kattı.

Aziz Nesin’in ‘ Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ’ adlı oyunu ile bu yıl ikinci mezunlarını verecek olan bölüm, geçen hafta Cuma ve Cumartesi günü büyük bir telaşı yönetici, eğitim kadrosu, öğrenciler, misafirler ve basın mesupları ile birlikte yaşadı.

Dört yıllık lisans eğitimini başarıyla tamamlayan 7 öğrenci, yedi ışık olarak mezuniyet oyunlarında belirlenen Aziz Nesin’in üstte (yukarıda) ismini belirttiğimiz oyununda sahne aldı.

23 öğrencinin eğitim aldığı bölümde, diğer öğrenciler hem sahne üzerinde hem de sahne gerisinde arkadaşlarına destek vererek birlikte başarmanın heyecanı ve mutluluğunu yine birlikte paylaştılar.

Gençler yaptıkları işin zorluğunu ve sanatta disiplinin önemini kavramış, tecrübesizliklerinin dışında, lisans eğitiminin getirdiği bilinçlenme ile ürkek ama sahnede bilinçli olduklarını hissettirecek kadarda yürekli idiler.

Sahneledikleri oyun ve oyunculukları ile (oyunculuklarıyla) mezuniyet aşamasında olan genç sanatçı adayları, oyunculuk alanında gelecekte de söz sahibi olduklarının altını çizmeyi başardılar.

Tiyatro oyunculuk bölümünün (Tiyatro Bölümü Oyunculuk Anasanat Dalı'nın) bu yıl eğitim kadrosuna katılan Murat Atak, yine bir Türk oyununun rejisi ile bir üniversitede başarılı bir yönetmen olarak karşımıza çıktı.

Oyun, "Yaşar’ın olmayan, olamayan bir kağıt, bir nüfus kağıdı peşinde sabırla tüketilen yıllara karşın, Yaşar’ın dimdik duruşudur. Kara kaplı nizam beylerden biri olma eğilimiyle gelen değişimin, yaşamazlığına düzen adı verilen bir başka yapıda, Yaşar’ın yerini bulmasına kadar gerçekleşen olaylara kadar hızla sürer.”

Aziz Nesin gibi büyük bir ustanın, Ulusaldan Evrensele (Ulusal'dan Evrensel'e / ulusaldan evrensele) ulaşabilmiş olması tesadüfü (tesadüfî / tesadüfen) olmadığı gibi, yaşadığı dünyayı iyi özümsemiş, benimsemiş olmasına da bağlıdır. İnsanın, yaşadığımız dünyada benzer noktalara uygun düşen çelişkilerini de ulusal kaynaklardan da özgün bir biçimde yararlanacak şekilde ayrıca ortaya koyar. Yazarın eserlerini, bu bütünlük içinde verebilmiş olması ise ayrıca bağlantısal bakımdan çok önemlidir.

Mizah türünde everensele (evrensele) ulaşma yönünde, ulusal olandan yararlanarak "Yer – Zaman – Mekan (Mekân)" yapısında soyutlamaya giden yolda, bize özgü olan biçim özelliklerinden de kendine özgün biçimde yararlanmayı tercih eder. Komedya kavramı ve Nesin ilişkisinde ise komik duruma karşı seyircinin attığı "Kahkahalarla" ("kahkahalarla") uzaklık oluşturmak eğiliminden vazgeçmiş değildir. Komedya'da (Komedyada) duyguların bastırılıp "Zeka'nın (zekânın) uyanık" duruma geçirilmesi türün olmazsa olmazlarındandır.

Seyirci “Gülme eylemi sırasında benzer komik durumlara kendisinin düşmemesi gerektiği, ("ve" bağlacından önce virgül "," kullanılmaz) ve bu durumdan uzak durması” üzerinde de eğitim sürecinden oyunda geçer. Toplumsal cezalandırma, bireysel rahatlama ve tepki, yenileme ve özgürlük kazandırma işlevlerinin yanı sıra, gülme toplumun katılık olarak niteleyebileceğimiz yapısını yumuşatarak genelde kusurlu ve yanlış olanı yine gülme yoluyla uzaklaştırmak yerine değiştirilmesine de hizmet eder.

Türk toplumunun tarihsel süreç anlamında Cumhuriyet sonrası Türkiye’sinde (Cumhuriyet Türkiye'sinde / Türkiye Cumhuriyet'inde) değişken olan eski / yeni düzen arasındaki çatışmalar, özellikle komik olan durumların kişinin sistemle çatıştığı noktalarda ortaya çıktığı ve yazarın politik kimliği yaşadığı toplumdaki siyasal, sosyo politik düzenin kusurlu, tutarsız ve yoz yanlarının açımlanması, alaya alınması, kötüleme veya mevcut düzeni eleştirme yoluyla yapılır.

Gülünç konusunda oyun kişilerinin zaaflarından, kusurlarından ve kendi içlerinde düştükleri çelişik duygulardan kaynaklı olarak seyirci, eylemi gülünç olana yöneltir.

Yazar Nesin’in olaylarında çıplak gözle görülmeyen hususlar mikroskopla görülebilir hale getirilmesi, geleneksel tiyatromuzda bulunan açık biçim özelliklerini taşıyan Orta Oyunu (Ortaoyunu), Meddah ve Karagöz oyunlarından izleri de taşır.

Şarkı, çalgı ve dansın girdiği oyunlarda toplumsal sorunlara sistem ve birey düzleminde yaklaşan yazar, çelişen noktalarda gülünç olana hizmet edici yapıya ulaşır.

Dostluk, arkadaşlık, aile, yasa, devlet, gelenek gibi üst yapısal konularda ki (konulardaki) yabancılaşmada, insanın öz kendine yabancılaşmasını esas alır.

Sınıfsal çatışmalar yazarın oyunlarında yer aldığı gibi, isimlerinde seyircinin saplantıya kapılmadan, şartlanmadan uydurma olmasına da ilginçtir ki özen gösterir.

Eşyalarında (Eşyaların da) canlı birer varlık gibi yazar tarafından düşünülmesi, oyuncu gibi yaklaşılması ise eşyaları kişileştirme veya kişileri eşyaya indirme (indirgeme) çabası içinde hissedilir.

Çelişkiler, yazarın oyunlarında rastlanılan diğer bir özellik olarak çıkar (karşımıza). Siyah – Beyaz gibi “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” gibi sözcükler yan yana getirildiğinde anlamda güçlendirilir.

Öz Türkçe (Öztürkçe) kelimelere de oyunda yer verildiği gibi oyunun sonunda yargıyı seyirciye bırakmayı ihmal etmez.

Gülmece yoluyla, toplumu bilinçlendirme ve temel olarak sistem ve birey arasındaki çelişkilerin ortaya çıktığı gülünç durumlar, yazar Nesin’in Yaşar’da olduğu gibi başlıca ele aldığı ana konulardır.

Aziz Nesin ve “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı oyun üzerine hazırladığım seminerde, üstte yazmaya çalıştığım tüm bu değerlendirmeleri Yakın Doğu Üniversitesi, Tiyatro Lisans öğrencileriyle, oyundan önce paylaşma şansını Lefkoşa’da buldum. Şimdi onların başarısında küçükte (küçük de) olsa payımın olduğunu düşünmek oyunu seyrettikten sonra beni Türk Tiyatrosu adına bir kez daha sevindirdi.

21 – 22 Mayıs tarihinde, Yazar (yazar) Aziz Nesi'nin (Nesin'in) bu çok ilginç oyunu, Yönetmen (yönetmen) Murat Atak, Koreograf (koreograf) LİNÇÇİ İ. Kadir Bengier, Besteci (besteci) Timur Selçuk, Müzik Editörü (müzik editörü) Cavansir Guliyev, Yönetmen Yardımcısı (yönetmen yardımcısı) Beste Bağçeci ile Onur, Ali, Öykü, İlker, Diren, Suzan, Deniz, Işıl, Mehmet, Orbay, Hüseyin’den oluşan Lisans 4 ve 2. Sınıf öğrencilerin (öğrencilerinin) birlikte rol aldığı bir ekip çalışmasının olumlu örneği olarak başarı ile (başarıyla) Lefkoşa’da sahnelendi.

Açık biçim sahnelenişi başarı ile (başarıyla) uygulayan rejide; 7 öğrencinin zaman zaman anlatıcı olarak oyuna katılmaları ve sahne üzerinde sürekli olarak bulunmalarının yanı sıra güncel mesajların seyirciye rahatlıkla geçebilecek şekilde verilmesi, şarkı ve dansların organik bütünlüğe uyumu bir üniversitede mezuniyet oyunu için önemli ve detaylı bir çalışmanın yapıldığını seyirciye hissettirdi.

Yaşar rolünü oynayan Onur Nart dışında diğer öğrenciler birden fazla rolün üstesinden gelmeyi de başardılar.

Eşyanın kişileştirmesini Daktilo (daktilo), parmaklık, süpürge ve sandalyenin dekorsal (dekor olma) özelliklerinden çıkarak yeri ve sırası geldiğinde birer canlı varlık gibi oyunda düşünülmesi organik bütünlük içinde asla aykırı gelmedi.

Herkesin kendi cezaevinde bir şekilde yaşaması, yaşarların (Yaşar'ların) sen, ben, o … giderek ortak birçok kimlikte var olabileceklerini hissettirmesi, Yaşar ve bağlantılarında ortaya çıkan komiğin, kahkahalarla boğulmak yerine duygusal uzaklığı sağlayacak kıvamda oluşması, saf ile zekinin kurgusu arasında yaşanan siyah beyaz çizgilerin son derece doğru olarak kullanılması, gülme eyleminin zamanında gelmesine de destek oldu.

Nüfus memurluğu gibi, devlet, yasa geleneğinde üst yapısal kurumlarda görülen yabancılaşma, toplumda bir başka sıkıntının da olduğu hususunun oyunda açığa çıkmasına yol açtı.

Gülmece, bilinçlendirme ve sistem – birey çelişkilerinin açıkça ortaya konduğu oyunda, Yaşar’ın değişimini beklenen yapıda, beklenen sonla oyun rejisi seyirciyle paylaşmasını da sağladı.

Haaaayyydaaaaaaa gençler sizi, yürekten kutluyorum. Haaaayyydaaaaaaa emeği geçen tüm ustalara selam olsun. Lefkoşa, Mayıs 23, 2010

(Kaynak: tiyatronline.com)


***


Ayrıca bakınız:

Çorumlu yazar Tuncer Cücenoğlu'nun; "Bozkurt Kuruç benim için özel bir insandır." dediği Yakın Doğu Üniversitesi profesörü, Kurtlar Vadisi'nde oynadı!

Yakın Doğu Üniversitesi Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı Öğretim Görevlisi Tuncer, aynı üniversitenin Oyunculuk Anasanat Dalı Bölüm Bşk. için diyor ki:

DİKKAT LİNÇÇİ VAR! (Tuncer Cücenoğlu)

Çorumlu yazar LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'a yanıt hakkı bile tanımayan Ali Şimşek'in gazetesi SANSÜRCÜ BİRGün'de yazdı!


***


"Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman’a verdiği 'Emek Ödülü' haber linkleri"

TAKSAV'ın, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Halman'a "Emek Ödülü" vermesine karşı çıktığımızda bize teşekkür etme inceliğini gösteren E. Timur'un haberi!

Doğal tiyatral gündemleri yapay gündemler oluşturarak hiçimsemeye çalışan LİNÇÇİ Kurhan, nerede antifaşist bir durum oluşursa, orayı karalamak istiyor


***


LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi