Aşağıdaki yazı, Yaşam Kaya'nın editörü olduğu www.tiyatronline.com sitesinden alınıp olduğu gibi yayınlanmıştır. Biz, bazı linkler ekledik. Yanlış kullanılan sözcüklerin yanına, parantez içerisinde (kırmızı) sözcüklerle doğrusunu yazdık. Ayrıca bazı yargılarımızı, yine parantez içerisinde (kalın kırmızı) sözcüklerle azar azar zerk ettik. Gerekirse, yazının tamamını ele alıp yeni baştan eleştirebiliriz. (HB)
Yaşam Kaya
23 Ocak 2008 (2009)
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda (Tiyatroları'nda) Krizler Dönemi ... İstanbul Büyük Şehir (Büyükşehir) Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, tiyatrosunun başına geçtiği günden bu yana medyada yarattığı polemiklerle gündeme geldi. (Allah rızası için bir örnek gösterebilir misin?! Yoksa sen, Kazmacıbaşı'nın kırdığı "pot"ları, polemik mi sanıyorsun?!! Sahte sosyalist Kazmacıbaşı, kiminle, ne zaman polemiğe girmiş?!!!) İstanbul'un ve Türkiye'nin en büyük tiyatro kurumlarından birisi olan Şehir Tiyatroları'nda ortalık çok karışık. (Karıştıran kim? Öznesi olmayan tümce kurmayalım. Karıştıran AKP'li Kadir Topbaş, AKP'nin kuyruğundan ayrılmayan Kenan Işık, AKP'li muhallebici Kadir Topbaş'ın Kazmacıbaşı olarak atadığı Orhan Alkaya! Karıştıran bunlar!! Herhalde Şehir Tiyatroları'nı da Ergenekoncular karıştırmamıştır!!!) Aslında Orhan Alkaya'nın yarattığı polemiklerle beraber medyanın da bazı olayları abarttığı aşikar. (Hangi polemik?! Hangi medya?!! Hangi olaylar?!!! Senin yazında, neredeyse hiçbir şey "aşikar" değil!!!)
Öncelikle tiyatro dünyasının bir bölümünde neden Orhan Alkaya için bir ön yargı var? (Hangi bölümü?! Nasıl bir ön yargı?!! Bu sorular yanıtlanmazsa, konuyu irdelemek olanaksız hale gelir!!!) Kendisine sosyalist diyen bir genel sanat yönetmenini savunmak onunla tam zıt fikirdeki gazetelere düşünce, insanlar ister istemez Alkaya'ya karşı farklı bakış açılarıyla yaklaşıyorlar. (Kazmacıbaşı, sosyalist biri değil! Sosyalistler, AKP'yle işbirliği yapmazlar!! Sosyalistler, Yedi Tepeli Aşk oyununu önce sahneleyip, sonra sıkıyı görünce sansürlemezler!!! Sosyalistler, "İNEK NAZIM HİKMET" gibi çirkin bir ifade kullanmazlar!!!) Bu durumdan kaynaklı Şehir Tiyatroları'nın attığı her adıma art niyetle yaklaşan insanların sayısı çok fazla. (Kim?! Kimler?!! Bir tek ad verebilecek denli yüreğin yok mu?!!!) Özellikle bir gazete yazarının (Kim? Aykut Işıklar mı?) Orhan Alkaya'ya muhalif isim Nedim Saban'a ırkçı bir saldırı yaptığı şu günlerde, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın ve çevresinin tiyatroya muhalif isim istemediğini açıkça anlıyoruz. Kendisine sosyalist diyen (Sosyalist değil! Sosyalist taklidi yapıyor!! Söylediğine kendisi de inanmıyor!!!) bir genel sanat yönetmenin (yönetmeninin) bu durumu kınamasını beklerdim. Ama görüyorum ki o da çoktan koltuk sevdasına düşmüş gözüküyor. (Günaydın!) Nedim Saban'a yapılan bu ırkçı saldırıyı görmezlikten geliyor. (Aykut Işıklar'ın adını zikretmediğin için, sen de görmezlikten gelinmesine yardımcı oluyorsun!!!)
Son dönemde İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti olacak diye sahnelerimiz yenileniyor. Ve her ne hikmetse yenilenecek sahneler bir anda ortalıktan kayboluyor. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yıkımı gerçekleşmeden önce tiyatro camiası birlik içinde olaya çok büyük tepki göstermişti. Kişiler ve kurumlar gösteriler düzenleyip yapılan yıkımın İstanbul'daki tiyatro hayatını baltalamak olduğunu tüm Türkiye'ye duyurdular. Peki sonra neler oldu? Orhan Alkaya, yıkımın hemen gerçekleşip 1 ekim itibari ile Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yeni sezona hazır olacağı sözünü verdi. Peki verilen sözün arkasında duruldu mu? 2008/09 sezonu itibari ile Muhsin Ertuğrul Sahnesi mazilerdeki yerini almış oldu. Şimdi sıra geldi diğer sahnelerin yenilenmesine. Muhsin Ertuğrul olayı insanlarda müthiş bir güvensizlik yaratmış durumda. Diğer sahnelerinin (sahnelerin) yenilenmesi durumuna insanlar inanmakta zorluk çekiyorlar. (Hala inanan varsa, "yuh" yani!)
Şehir Tiyatroları yeni dönem sezona bu ön yargıları yıkmak, İstanbul'un bütün semtlerinde farklı oyunlar sergilemek için başladı. Yetişkinlere, gençlere, çocuklara yönelik bir çok (birçok) oyun sahnelerimizdeki yerini aldı. Bu sefer de basına dağıtılan oyun tanıtımları ile ortalık karıştı. "Balıkesir Muhasebecisi" adlı oyun "Balıkesir Muhallebicisi" ismi ile bir takım (birtakım) gazetelerde yer alınca yapılan çalışmalar gölgede kalmış oldu. İnsanlar (Kim bu insanlar?) bu duruma tepki gösterip, hazırlanan basın bültenlerinin Şehir Tiyatroları'nda var olan ciddiyetsizliğin simgesi konumunda olduğunu söylediler. Elbette haksız da değildiler.
Oyunlar, galalar derken Şehir Tiyatroları, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun boşluğunu da doldurmuş gibi gözüktü. Fakat oyun kalitesiyle hem de oyuncuların abartılı oyunlarıyla çok oyun koymak yerine daha kaliteli ve öz oyunlar koymanın daha mantıklı olacağı anlaşıldı. Eleştiriler sürerken sadece karşı olmak için eleştiri üretmenin son derece yanlış olduğu da görüldü. Mesela Yeditepeli (Yedi Tepeli) Aşk oyununun kaldırılmasında şehir tiyatroları (Şehir Tiyatroları) yönetimi sonuna dek haklıydı. (Bu şakşakçılıkla yakında sen de, Nazif Uslu'nun içinde bulunduğu, İskender Pala komutasındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu'nda kendine bir yer edinirsin!) Peki neden haklıydı? Öncelikle dil, din, ırk kavramları ön plana çıkarılarak genç bir kızın yaşadığı cinsel problemi anlatmak insanları ciddi anlamda rencide eder. (Sana öyle geliyor! Ayrıca, Yedi Tepeli Aşk oyunu, neden daha önce, Nazif Uslu'nun da içinde bulunduğu, İskender Pala komutasındaki Repertuar Kurulu'ndan geçip sahnelendi?! Repertuar Kurulu'ndan geçip sahnelenirken "insanları ciddi anlamda rencide" etmiyordu da, tam seçimler yaklaşmışken mi rencide etmeye başladı?!! Yoksa, insanları değil de, AKP'yi mi rencide etmeye başladı?!!! Kazmacıbaşı'nın aklı o zaman neredeydi?! Yada şimdi nerede?!! Yoksa Kazmacıbaşı, sadece bir kukla mı?!!! Şehir Tiyatroları'nı kendisi değil de, tiyatrodan hiç anlamayan muhallebici Kadir Topbaş mı yönetiyor?!!!...) Özellikle de o kültürden gelen insanların canını yakar. (Hangi kültürden? Alevilik mi söz konusu ettiğin? Yedi Tepeli Aşk oyununun sansür edilmesine neden olduğu iddia edilen Gelin Başı öyküsünün yazarı Seray Şahiner de Alevi.) Nasıl Nedim Saban'a karşı yapılan ırkçı saldırıyı kınıyor isek, bu ırkçı oyunun kaldırılmasını da haklı bulmamız gereklidir. Oyunu izleyen bir eleştirmen olarak oyunun kaldırılmasını sonuna dek destekliyorum. (İyi halt ediyorsun!) Özgürlük başkalarının kültürlerine hakaret edilmediği müddet (müddetçe) var olur. Eğer sahnede her şey olsun mantığıyla hareket ederseniz bu anarşizm mantığıdır ve de tiyatronun doğasına aykırıdır. (Sahnede her şey olabilir. Bunu bir anarşist olarak değil; bir sosyalist olarak iddia ediyorum. Ayrıca "tiyatronun doğası" nedir? Bayağı merak ediyorum!) Orhan Alkaya ve Kenan ırkçı (Işık) bir oyunu kaldırarak çok doğru bir iş yapmışlardır. (İyi halt etmişler!)
Şehir Tiyatroları ister haklı ister haksız bu kadar skandalın içinde yıprandıkça yıpranıyor. (Skandal çukurunda boğulacaklar! / Bakınız: "Yedi Tepeli Aşk skandalı", "İnek skandalı") Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, eğer kendisine yönelik ön yargıları yıkmak istiyorsa verdiği sözleri yerine getirmelidir. Öncelikle Muhsin Ertuğrul Sahnesi bir an önce tiyatroya kazandırılmalı, kendi fikirlerine zıt insanlara yönelik yapılan ırkçı saldırıları söylediği sosyalist kimliği ile kınamalıdır. (Kazmacıbaşı, sosyalizm sözcüğünü bir nazarlık gibi kullanıyor!) Şehir Tiyatroları'nın önünü açacak, oyuncuları yıpratmayacak demokratik açılımları tiyatrosuna kazandırmalıdır. (Kazmacıbaşı'nın demokratlığını anlamak için bakınız: "Hülya Karakaş'tan Orhan Alkaya'ya Açık Mektup") Yoksa İstanbul Şehir Tiyatrosu'na (Tiyatroları'na) yönelik eleştiriler daha da sertleşerek sürecektir. (Hem de nasıl! Hem de nasıl!! Hem de nasıl!!!)
yasamkaya@gmail.com
(Kaynak: tiyatronline.com)