Hilmi Bulunmaz
7 Aralık 2008
Ben, müfredatlandırılmış eğitim sürecinden geçmediğim için, kapitalist düşünce dizgesi tutsağı olmayan biriyim. İlkokulu zar zor bitirdikten sonra, sınıfsal nedenlerle okuyamadım. İlkel yaşama koşullarının dayatmasıyla, sekiz yaşımdayken çalışmaya başladım ve hala çalışıyorum. Şu anda elli üçü bitirip, elli dörde girmek üzereyken; ekonomik hiçbir sorunum bulunmamasına karşın, çalışmayı bir alışkanlık haline getirdiğim için çalışıyorum.
On yedi yaşımdayken tiyatro sanatıyla tanıştım. O zamandan bu yana, yine alışkanlık nedeniyle, bu sanatı bırakmadım, bırakmıyorum.
Günay Akarsu adını ilk duyduğumda, yirmili yaşlarımın başındaydım. O yaşlarda, içinde bulunduğum yoksunluğun nedenlerini bilimsel bağlamda kavramaya başlamıştım. Bayrampaşa'da oturup, Kapalıçarşı'da çalışıyordum. Bayrampaşa Gençlik Merkezi'nin en alt katında bulunan Bayrampaşa Sahnesi'ni İstanbul Şehir Tiyatroları kullanıyordu. Boş kaldığı zamanlarda da amatör gruplar, bu salondan yararlanabiliyorlardı. Biz (Tüm Halk Bilimleri Derneği) ve Günay Akarsu (Merhaba Gösteri Topluluğu) da bu salondan yararlanabilme ayrıcalığına sahip topluluklardık.
12 Eylül Faşizmi öncesi süreçte, bir arada bir şeyler yapmak için, "kafa dengi" olma zorunluluğu vardı. Biz, Halkın Yolu'ndan yürüyor, Çin'in toplumsal yapısına sempatiyle bakıp Mao'nun yapıtlarını hatmediyorduk. Günay Akarsu ise farklı bir bağlamda düşünüyordu. Akarsu ile aynı mekanı paylaşmanın ötesine geçmiyor, geçemiyorduk. Bunun en önemli nedeni, içinde bulunduğum grubun, söylemde "yüz çiçek açsın, yüz fikir gelişsin" demelerine karşın, Akarsu ve arkadaşlarına mesafeli durmasıydı. Grubun içerisinde entelektüel kaygılara sahip olan ender insanlardan biriydim. Bir yandan Mao'nun yoluna önem vermekle birlikte, bir yandan da Jean Paul Sartre gibi yazarları ezberlercesine okumaya başlamıştım. Nazım Hikmet'in şiirlerinin yanı sıra Melih Cevdet Anday şiirlerine de önem veriyordum. Türkiyeli yazarlarla birlikte Rus yazarlarını da içercesine okuyordum.
Neyse... Sözü uzatmanın gereği yok...
Günay Akarsu ve ekibinin bilimsel düzlemde devinmeleri, insanlar arası ilişkiye dikkat etmesi, birçok fraksiyonun bir arada bulunması hoşuma gidiyordu. Akarsu'ya yakın durmayan bir grupta bulunmama karşın, beni ivmelendiren "renklerin ahengi", daha sonraki yaşamıma ışık tutan bir demetti.
Tiyatroyu bir sanat olarak algılayıp bilimsel düzlemde var etmeye çalışmam, yirmi yıl önce Bulunmaz Tiyatro'yu kurup oyunlar sahnelemem, MuM dergisini yayınlamam, 1995 yılında Bulunmaz Kültür Merkezi'ni kurarak faşistlerin dışında, emek harcayan her sanatçıyı içselleştirme kaygısında bulunmam... bunların tümünün feyzini, Günay Akarsu ve adları farklı olsa da diğer "Günay Akarsu"lardan aldım.
Günay Akarsu'nun Oyun ve Tiyatro'70 dergilerini çıkarması, İzlem Yayınevi'ni kurup tiyatro kitapları yayınlaması, Merhaba Gösteri Topluluğu adıyla tiyatral eyleme müdahale etmesi, en önemlisi tiyatroda oynayacak oyuncuların, başka mesleklerden para kazanıp tiyatrodan bir şey "beklememesi"nin oluşturduğu özgürlükle, kapitalist tiyatro anlayışına teslim olmamasının sağlanması, beni çok derinden etkiledi.
***
Gün geldi, devran döndü; bundan yaklaşık iki ay önce, Ankara'da tiyatro yapan Özgür Tiyatro yöneticisi Özgür Başkaya, Günay Akarsu üzerine bir panel yapmak istediğini belirtti. Özgür Tiyatro'da 15. Emek Yılı bağlamında yapılacak panele, beni de davet etti. İkirciklenmeden "olur" dedim. Dedim ama... Ne anlatacaktım? Günay Akarsu'yla o denli yakınlığı olan biri değildim. Hele ki Akarsu'nun öğrencileri Orhan Kazbek ve Dündar İncesu'nun konuşmacı olduğunu bildiğim bu panel, beni ürkütmüştü. Bu arada, önem verdiğim şairlerden Ahmet Telli'nin de konuşmacı olacağını bilmem ürküntümü bir kat daha artırmıştı. Üstüne üstlük, Günay Akarsu'nun eşi Nur Akarsu'nun da bu toplantı için geleceğini öğrenmem, telaşlanmama neden oldu.
Geçen pazar günü (30 Kasım 2008), 10.00 uçağıyla Ankara'ya gittim. Özgür Başkaya, havaalanından beni aldı ve eşinin hazırladığı vişneli keki yemem için evine götürdü. Orhan Kazbek ve Dündar İncesu'nun da bulunduğu ev sohbeti, son derecede hoştu. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da Günay Akarsu belgeselini izliyorduk. Kısa zaman sonra, kendimi Günay Akarsu'nun öğrencisi olarak duyumsamaya başladım. Hiçbir yabancılık çekmiyordum.
Panele birkaç saat kala, panelin yapılacağı Özgür Üniversite'ye gidip hazırlıklara başladık. Daha yerinde bir deyişle, onlar hazırlığa başladılar, ben "Sahne" dergisini karıştırmaya başladım. İçinde ruh olmayan bir dergi olduğunu, bir kez daha anladım.
Panel saati yaklaşınca, insanlar sökün etmeye başladılar. Özellikle Günay Akarsu'nun öğrencileri, sanki biraz daha titizlikle hazırlanmışlardı panele.
Panel başladı...
Özgür Başkaya'nın duygulu açış konuşmasının ardından, Dündar İncesu, kağıttan okuyarak yaptığı konuşmasının durağanlığından kendi de sıkıldığı için, konuşmasını hazırladığından kısa kesti. Oysa önemli şeyler söylüyordu. Günay Akarsu'nun yaptıklarının bilimselliğini vurgulamaya çalışıyordu. Ardından Ahmet Telli, Günay Akarsu'nun yayıncılığı üzerinde durdu. Özellikle Türkiye Yazıları ve Oyun dergisinin üleşmeciliği önemliydi. Türkiye Yazıları'na gelen tiyatro yazıları Oyun'a, Oyun dergisine gelen yazınsal metinler de Türkiye Yazıları'na plase ediliyormuş. Üçüncü konuşmacı bendim. Ben, Yapı Kredi Kültür Merkezi (Yeni Kapitalist Kültür Mabedi) tarafından içerisi boşaltılıp, sosyalist kimliği gölgelenmek istenen (Bakınız: "Kapitalist tapınakta sosyalistleri ağırlamak(!)") Günay Akarsu'nun bilimsel sosyalist yanına dikkat çekmeye özen gösterdim. Benden sonra Orhan Kazbek, ustası Günay Akarsu'nun toplumcu boyutunu dillendirmeye çabaladı.
Konuşmalardan sonra "forum" bölümü başladı. Bu bölümde de Günay Akarsu'nun görüşüne yakın sözler söylendi.
***
Panel sonrası Sarmaşık'a gidip karnımızı doyurduk. "Sofrada kuş sütü bile vardı," diyebilirim. Uzun zamandır bu denli çok yemek yememiştim. Yemekten daha önemlisi, samimi sohbet süreciydi.
Uçak kalkış saati yaklaşınca, kendimi Havaş otobüsünde buldum ve 22.50'de kalkacak uçağım için yola koyuldum.
Uçak, gelirken yaptığı gibi, yine on beş dakika rötar yaptı. Havaalanında sürekli olarak Günay Akarsu ve bilimsel sosyalizmin tiyatral izdüşümünü düşündüm.
Hala düşünüyorum...
Özgür Tiyatro'da 15 Emek Yılı nedeniyle Günay Akarsu'nun dünyasını yeniden yaşadığım için çok hoşnutum...
Nice Günay Akarsu'lu günler...
***
Ayrıca bakınız:
"Vikipedi/Sabri Günay Akarsu"
"Tiyatro TÖS"
"S. Günay Akarsu'yu tanıyanları çağırıyoruz"
"S. Günay Akarsu'yu tanıyanlar arıyor"
"Yargılı infaz yada Oyun içinde Oyun"
"Kapitalist OYUN risalesi hiçbir şey söylemiyor"
"'Günay Akarsu ve tiyatro'"
"Bir zamanlar tiyatro yayıncılığından bir kapak"
"Günay Akarsu, 'Emek Ödülü'ne karşı çıkardı"
"Kapitalist tapınakta sosyalistleri ağırlamak(!)"
"Hilmi Bulunmaz da katılıyor"
"Özgür Tiyatro'da 15. Emek Yılı ve Günay Akarsu"
"merhaba"
"Günay Akarsu'dan son miras"
"Hilmi Bulunmaz'dan Günay Akarsu izlenimleri"
"Günay Akarsu'nun sosyalist kimliği vurgulandı"
"Günay Akarsu yada tiyatroda bilimsel sosyalizm"