Sosyalist OYUN Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, oyun yazarı, senarist, şair Oğuzcan Önver, kaleme aldığı TUTKAL adlı romanıyla! (Foto: Mesut Alptekin)
Bizim, sizin karanlık derslerinize ihtiyacımız yok!
Oğuzcan Önver
8 Haziran 2011
Bulunmaz Kültür Merkezi (BKM) bünyesinde birlikte sanatsal çalışmalar yaptığımız ve aynı zamanda, Genel Yayın Yönetmenliği'ni yaptığım BKM'nin yayın organı Sosyalist OYUN Dergisi editörlerinden Mesut Alptekin'in kaleme aldığı "'Düşünce özgürlüğüne yapılmış yoğun bir saldırı' (mı?)" başlıklı yazının yayınlandığını fark eder etmez, bu yazıya yanıt olarak, "GECE DERSLERİ YENİDEN (MESUT ALPTEKİN İÇİN)" başlıklı bir yazı yazan Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş, yazısını, haklı olarak, Sosyalist OYUN Dergisi'nin Internet sitesinde yayımlamıştır.
Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş, yanıt hakkı olarak bizim sitemizde yayımladığı bu yazısını, aynı zamanda, kendi dergisinin Internet sitesi www.yenitiyatrodergisi.com adresinde de yayımlamış, yayınlatmıştır. Hem de, yanıt verdiği Mesut Alptekin'in yazısına yer vermeyi hiç düşünmeden!...
Yukarıda adlarını andığım "'Düşünce özgürlüğüne yapılmış yoğun bir saldırı' (mı?)" ve "GECE DERSLERİ YENİDEN (MESUT ALPTEKİN İÇİN)" başlıklı yazılarda, adımın geçmesi nedeniyle, ben de, bu tartışma sürecine, seve seve katılmayı yeğledim. Sanatçı arkadaşım Mesut Alptekin'le bana karşı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu'nun adamları tarafından yapılan somut fiziksel saldırının en önemli öznesi ben olduğumdan, bu tartışmaya zâten katılmak zorundaydım.
Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Yardımcı Doçenti olmasının kazandırdığı otorite kurma alışkanlığıyla olsa gerek, yazısının başlığını "GECE DERSLERİ YENİDEN (MESUT ALPTEKİN İÇİN)" olarak kurgulamayı gayet doğal bir hak olarak görmüş. Yazısının başlığını böyle bir tanımlamayla kurgulamak, onun en doğal hakkıdır; ama bu başlığı eleştirmek de, benim en doğal hakkımdır; bu başlık dahi, Erbil Göktaş'a ukalâ bir görüntü vermeye yetiyor. Ancak, ben, bu ukalâ tavır karşısında, hiç de şaşırmadım. Erbil Göktaş, ne de olsa, kapitalist üretim ilişkileri içerisinde yayın yapan bir memur...
Gelelim konunun özüne...
Erbil Göktaş - Yayın Yönetmeni olarak "haber" türündeki yazılar, ancak "basın bülteni" olarak geldiği zaman ve fırsat bulup da düzeltip düzenleyebilirsek yayınlayabiliyoruz; bu alanda "yayın yapan" dergiler ve siteler çok olduğu için "haber", yayınlarımızda çoğunlukla ele almadığımız bir "tür"dür. Daha çok hazır gelmiş eleştirilere, araştırmalara, söyleşilere bile "düzelti" yapabilmek çok zamanımızı alıyor ve bizim "yayın politikamız" bu yönde...
Oğuzcan Önver - Erbil Göktaş, bu sözleri söylerken, bence, şunu demek istiyor: (Hemen burada bir açıklama yapmak zorundayım; Erbil Göktaş, çok savruk ve gereğinden çok fazla tırnak işareti kullanarak bir yazı kaleme almış. Böylelikle, onun yerine de ben düşünüp yargıda bulunmak zorunda kalıyorum!)
"Size yapılan bu somut fiziksel saldırı olayını, bize haber olarak göndermeliydiniz. Sizin, bize gönderdiğiniz somut fiziksel saldırı olayı haberi, bizim çıkarlarımızı sarsmayan bir dille kaleme alınmışsa, bizim alışverişte bulunduğumuz kişi, kuruluş ve kurumlarla yürüttüğümüz alışverişi sekteye uğratmazsa, yani bizim hoşumuza gidecek bir türde bir haberse, tabii ki, bu somut fiziksel saldırı haberini seve seve yayınlayabilirdik. Hem biz, bizim tembellik etme hakkımızı sekteye uğratabilecek herhangi bir haberi yayınlamayı asla sevmiyoruz! Her tiyatro dergisi haber yayınlayabilir, ancak biz, öyle her somut fiziksel saldırı haberini yayınlayabilecek kadar basit bir iş yapmıyoruz. Biz, tiyatronun yüce bir sanat dalı olduğunu gayet iyi bildiğimizden, bu sanatla ilgili kuramsal yazılar falan yayınlarız."
Oysa biz, Yeni Tiyatro Dergisi'ni hiç okumamış, herhangi bir üniversitede kuzu kuzu okuyan saf tiyatro hayranı gençler olsaydık, Erbil Göktaş'ın bu hayalî konuşmasına, hiç ikirciklenmeden, hemen inanabilirdik; ama, Erbil Göktaş'ın karşısında, kendisinin gündüz ve/ya gece dersleri verdiği uslu üniversite öğrencileri yok! Onun karşısında, içinde bulunduğu durumu, konumu ve kurumu bile sonuna dek eleştirebilme donanımına sahip bağımsız ve özgür bireyler var. Yeni Tiyatro Dergisi'nin her sayısında, sayılamayacak kadar çok yazı hatâsı, hesabı tutulamayacak kadar çok yazım yanlışı, kavranamayacak kadar çok mantık bozukluğu, açıklanamayacak kadar çok dizgi kusuru, tedavi edilemeyecek kadar çok ifade kabızlığı vb. var.
Düzelti yapmak çok zamanınızı alıyorsa, eyvah ki ne eyvah!!!
Bu hatâlar, bu yanlışlar, bu bozukluklar, bu kusurlar, bu kabızlıklar vb., tabii ki sizin sorumluluğunuzda. Benim sezgim odur ki, siz, okunabilir bir dergi yayınlamak yerine, reklâm alma yeteneği gelişmiş bir dergi yayınlıyorsunuz. Yeni Tiyatro Dergisi'nin bütün sayılarındaki sayfalarda, at nalı kadar büyük boşluklar var. Derginin içine uzaktan bakıldığında, üzerine bir damla bile mürekkep değmemiş havası veren bazı yerler, âdeta pişmiş kelle gibi sırıtıyor! Dergide bir sayfa tutabilecek bir yazı, neredeyse üç sayfaya yayıla yayıla dağıtılmış durumda. Yeni Tiyatro Dergisi, tepeden tırnağı dökülüyor. Dergi yöneticileri, gerçek anlamda yazar denilebilecek yeteneği gelişmiş insan bulmakta bir hayli zorlanıyorlar. Özellikle, nitelikli tiyatro yazıları okuyabilmek için, her ay yeni bir umutla beklememize karşın, bu beklentimiz, ne yazık ki hüsranla sonuçlanıyor. Bu kadar acemiliğe, bu kadar boşluğa, bu kadar çaresizliğe, bu kadar niteliksizliğe karşın, bizim "düşünce özgürlüğüne somut fiziksel saldırı" haberine yer vermemeniz, hiçbir açıklamayla açıklanamaz!!!
Hemen hemen her sayı, Devlet Tiyatroları'ndan, Şehir Tiyatroları'ndan tıkır tıkır aldığınız reklâm paraları bile, sizin dergicilik kabahatinizin üzerini örtmeye asla yetmiyor. Tabiri caizse, bir benzetme yapmak istiyorum: Bir köpek, zincirinin sağladığı olanak kadar özgürdür! Yeni Tiyatro Dergisi, aldığı reklâmın sağladığı olanak kadar özgürdür. Bu özgürlüğü aştığında, er yada geç haddi bildirilir. Oysa biz, Ayşenil Şamlıoğlu yada bir başka otoriteden reklâm almayı asla ve kesinlikle düşünmediğimiz için, Ayşenil Şamlıoğlu'na hesap vermiyor, ona şiddetli bir biçimde hesap soruyoruz, hesap sormayı sürdüreceğiz...
Erbil Göktaş, Mesut Alptekin'e karşı yazdığı yazısında, sürekli olarak, "ustanız Hilmi Bulunmaz" ibaresini kullanıyor. Hilmi Bulunmaz'ı yanına almak gibi beyhude bir çaba harcıyor Erbil Göktaş. Bir de, ikide bir; "Senin ustan da 'böyle böyle' diyor, sana ne oluyor?" tavrına sahip olması, Erbil Göktaş'ı, hiç de sevimli yapmıyor. Oysa, sanatçı arkadaşım Mesut Alptekin de, ben de, son derece bağımsız, hiçbir sınır tanımayacak kadar özgür bir iradeye sahibiz. Bizim, hiçbir kimseden korkumuz olmadığı gibi, Hilmi Bulunmaz'dan da, bir damla bile, bir gram bile, bir santim bile, asla ve kesinlikle korkumuz yok! Gerçek bir sanatçı olmadan, korkusuzluğu anlamak zordur; ama, ne yapalım, sen de biraz empatik davran gayri...
Özdemir Nutku konusuna gelirsek...
Bir iftiracıyı sevmek, yalnız sizinle ilgili bir olgu değildir. Bu iftira; iftirayı atan, iftiraya maruz kalan, bu iftiradan etkilenen herkesle ilgili olduğu gibi, bu iş için, bir de, tam 1100 alçak tarafından başlatılmış bir LİNÇ KAMPANYASI söz konusudur!...
Erbil Göktaş - ... yayın yönetmeni olduğun "Oyun'da
Oğuzcan Önver - Sosyalist OYUN Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni (Haydi, Erbil Göktaş'ın söylemiyle "yayın yönetmeni") Mesut Alptekin değil, benim. Mesut Alptekin, bu derginin "editörü"dür. (Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakınız: "Editör; Fr. 1. Yayımcı, 2. Yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimse; 'Ben hem yazar hem de yazdıklarımın editörüyüm.' C. Uçuk") Tiyatro sanatıyla, tiyatro yayıncılığıyla bu kadar ilgisiz bir insan, nasıl oluyor da, tiyatro sanatı eğitimi veren bir kurumda, hem de Yrd. Doç. Dr. olarak çalışabiliyor?!!! Hayret verici ve ülkenin içinde bulunduğu sanatsal düzeysizliği gözler önünen seren bir durumla karşı karşıyayız!!!...
Erbil Göktaş - Yeni Tiyatro Dergisi ve onun Genel Yayın Yönetmeni olan Erbil Göktaş "düşünce özgürlüğüne" sonuna kadar saygılıdır ve bunun bedelini de her koşulda ödemiştir; iki yıl önce de ödemiştir, şimdi de ödemektedir.
Ne güzel ve ne rahat olurdu; böylece sana da yanıt yazacağım diye uykusuz kalmamış olurdum. Bak beni "Gece Dersleri"ne gene başlattın; "Gece Dersleri" benim için bir zorunluluğun ve sorumluluğun sonucudır, bu "dersleri" pek sevdiğimi söyleyemem.
Oğuzcan Önver - Erbil Göktaş, hem düşünce özgürlüğünün bedelini ödediğini söylüyorsun ve hem de tiyatro sanatıyla ilgili bir yazı yazmak için, uykusuz kalmaktan şikâyet ediyorsun! Bu demektir ki, Oblomov ruhlu bir ademoğluyla karşı karşıyayız! Erbil Göktaş, senin, nasıl bir düşünce özgürlüğü bedeli ödediğini anlayabilmek için, sana, çok somut bazı sorular sorup, bu sorulardan seni sınava sokmam gerekiyor:
1 - Senin kurmuş olduğun tiyatro mekânları, polis tarafından hiç basılıp mühürlendi mi?
2 - Senin yayınladığın herhangi bir dergi, polis baskısına uğrayıp, bu nedenle hiç basın savcısının ve/ya yargıç karşısına çıktın mı?
3 - Sen, hem de ücretsiz olarak dağıttığın dergin nedeniyle, Ayşenil Şamlıoğlu'nun adamları tarafından hiç taciz, tedirgin, darp edildin mi, bu nedenle hiç somut fiziksel saldırıya uğradın mı?
4 - Sen, kurmuş olduğun sanatsal mekânlar, dergiler vb. nedeniyle, hiç gözaltına alınıp işkence gördün mü?
5 - Sen, yaptığın sanatsal etkinlikler için hiç tehdit edildin mi?
Sahi, sen, nasıl bir düşünce özgürlüğü bedeli ödedin ki Erbil Göktaş? Sahi, sen, bedel ödemenin ne demek olduğunu biliyor musun Erbil Göktaş?
Bu arada, Erbil Göktaş'ın facebook profilini bir arkadaşım bana da gösterdi; bakınca donup kaldım. Keşke bakmaz olaydım:
Saat 04:19 - 05:20 arası paylaşılmış tam sekiz adet Shakespeare'in gerici duygular yayan 66. Sone'sinin farklı yorumlamalarının bulunduğu videolar...
Ya, Erbil Göktaş, hem de sabahın köründe uykusuz kalarak, nispet yapar gibi, gerici duygular yayan 66. Sone'yi paylaşmaya vakit ve takat buluyorsun da, Mesut Alptekin'e yanıt yazmak, neden zor geliyor sana? Yoksa, bu cahil, bu genç insanlarla uğraşmak, sende karın ağrısı filan mı yapıyor? Sen, bu cahil, bu genç insanlarla uğraşmasan da, bu cahil, bu genç insanlar seninle (de) uğraşmayı sürdürecekler! Bunu aklından hiçbir zaman için asla çıkarma!!!
Ha, o iğrenç facebook profilinde, bir video daha gördüm: "Grup Yorum / Direnç Çiçeği."
Bizim betonlaşmamızı emreden Kemalizm ideolojisine göz kırpan "4 Haziran 2006 tarihinde Ankara'da düzenlenen törenle İşçi Partisi'ne katılan bir Doç. Dr"un, devrimci geleneğin en önemli müzik grubu Yorum'un videosunu paylaşması, bana, iki yüzlülük gibi geldi doğrusu. Erbil Göktaş, sen, en iyisi, Grup Yorum'u falan bırak da, git 66. Sone'yi Can Yücel'den dinlemeye devam et! Bu tarz arabesk durumlar, sana çok daha iyi yakışır; ne de olsa, fena kaybetmiş bir tiyatro adamısın!!!
Erbil Göktaş, eğer uykusuz kalmayı göze alıp, bana yanıt vermek isterse, ona birkaç öneride bulunmak istiyorum:
1 - "Sen de kimsin; 18 yaşında bir çocuk da kim oluyormuş?" benzeri cümleler kurup, benim yaşımdan girerek, bana da karanlık bir ders vermeye yeltenebilirsin! Hem, böylece, benim pek bir şey bilmediğimi, seninse, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü'nde Yrd. Doç. Dr. gibi bir etikete sahip olduğunu söyleyebilirsin. Daha önce denenmiş olsa da, fena bir yöntem sayılmaz hani...
2 - "GECE DERSLERİ YENİDEN-2 (OĞUZCAN ÖNVER İÇİN)" başlıklı bir yazı kaleme alman, hem senin gücünü ortaya koyar, hem de, öğrencilerinin gözündeki saygınlığın bir karış daha havaya sıçrar! Ayrıca, senin yazının başlığındaki BÜYÜK HARFLERİ görenler, aslında, senin bu yazıyı yazarken, avaz avaz bağırdığını hemencecik anlayıp, derhal hazırol durumuna geçebilirler...
3 - Kaleme alacağın yazında; "İngilizce öğren de gel!" sloganı da atabilirsin. Bu, son dönemde, pek revaçta olan bir söylemdir. Bu söylemin tutma garantisi var. Bu söylemi dile getiren, kendini Kaf Dağı'nda görebilme hayaline bile kapılabilir...
SAĞ'lıcakla kalın!!!
***
Ayrıca bakınız:
Ayşenil Şamlıoğlu ve Tolga Yeter’e çok açık mektup!
Ayşenil Şamlıoğlu'nun yönetimindeki Şehir Tiyatroları, Bulunmaz Tiyatro sanatçılarına saldırı düzenledi!
Ayşenil'in suçu ne?
TUTKAL yazarı Oğuzcan Önver, çok tartışılacak bir yazı yazdı!
Bulunmaz Kültür Merkezi Yayın Organı Sosyalist OYUN Dergisi Editörü, işçi, oyuncu, ressam, sinemacı, şair, yazar Mesut Alptekin ciddi bir yazı yazdı!
Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'tan Mesut Alptekin'in "'Düşünce özgürlüğüne yapılmış yoğun bir saldırı' (mı?)" yazısına yanıt!