16 Mayıs 2011 Pazartesi

Ayşenil'in suçu ne?

Hilmi Bulunmaz
16 Mayıs 2011


Darülbedayi adıyla kurulduğu 1914 yılından bu yana, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için varlık gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın iktidar koltuğuna oturan her kişi, kendisinden beklenen bağımlılık duygusuyla hareket ediyor. Şehir Tiyatroları’nın koltuğunu işgâl eden yöneticilerin hemen hemen hepsi, tamamı, tümü, siyasal iktidarın istekleri doğrultusunda tiyatral hareket oluşturmanın dışına çıkma cesareti gösteremiyor. Siyasal iktidarın buyruklarını bire bir, harfi harfine uygulayıp, bu uygulamaları tiyatralize etmek, aslında, gerçek ve nesnel anlamda bir yöneticilik yeteneğini, hiç mi hiç gerektirmiyor. İktidarın dümen suyundan gitmek, bir yöneticilik yeteneğini değil, bir el pençe divan durma düzeysizliğini zorunlu kılıyor. Siyasal iktidarın zorunlu kıldığı el pençe divan durma davranışına karşı çıkmayan kişi, toplumsal ilerlemeye katkıda bulunamadığından, ister istemez, niyetten bağımsız olarak, toplumsal suç işliyor demektir.

Ayşenil Şamlıoğlu da, bu toplumsal suçu işleyen yeteneksizlerden biri…

Peki, Ayşenil Şamlıoğlu’nun yeteneksiz bir yönetici olduğunu bilmemize karşın, neden bugüne dek kendisine dişe dokunur bir eleştiri getirmeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik?

Çünkü, Ayşenil Şamlıoğlu, şimdiye dek, toplumu yanıltacak bir rolle karşımıza çıkmadı. Çünkü, Ayşenil Şamlıoğlu, selefi Kazmacıbaşı (Orhan Alkaya) gibi solcuymuş görüntüsü verme ayaklarına yatmadı. Kazmacıbaşı, sözde emekçilerin dünyasını paylaştığını iddia eden insanlarla dirsek temasında bulunmasına karşın, Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ne vurulan ilk kazma olarak tarihe geçmişti. Ayşenil Şamlıoğlu'nun, tarihe geçecek bir eylemi olmadı. Olsaydı bile, Ayşenil Şamlıoğlu, hiçbir zaman için solcuymuş görüntüsü verme ayaklarına yatmadı. Kazmacıbaşı’nın, siyasal iktidarla anlaşıp, tiyatral iktidara geleceği henüz söylenti hâlindeyken bile, biz, çok ciddi bir eleştiri yumağını içeren bir video konuşmasıyla, Orhan Alkaya’nın Kazmacıbaşı’na dönüşeceğini, Kazmacıbaşı henüz koltuğuna oturma fırsatı bulmadan, yani daha Kazmacıbaşı olarak vaftiz edilmemişken, şıpın işi Orhan Alkaya'nın zamanla Kazmacıbaşı kılığında toplum sahnesine çıkabileceğinin ipuçlarını vererek, onun kimliksizliğini tiyatro kamuoyuna anlatma duyarlılığında bulunmuştuk

Biz, sosyalizm ideolojisiyle hareket eden bir tiyatro dergisi olduğumuzdan, kendisine sosyalist süsü veren, çakma sosyalist kişilerin iki yüzlülüğünü tiyatro kamuoyuna anlatabilmek için, her türlü propaganda aracını kullanıyoruz. Sol gösterip sağ vuranların oluşturduğu yanılsama sonucu, büyük toplumsal sanrılar sahibi olan düzeysiz aydınların vurdumduymazlığına da vurmak için, her türlü olanağımızı kullanıyoruz.

Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Ayşenil Şamlıoğlu, sol gösterip sağ vuran biri olmadığından, yani özü sözü bir olan bir insan olduğundan, Ayşenil’in suçu üzerinde, durum öyle gerektirdiği için, şimdiye dek pek durmadık. Çünkü, Ayşenil Şamlıoğlu, nesnel koşulların ve tabii ki siyasal iktidarın dayatması sonucu, kendisini tiyatral iktidarın şirin koltuğunda bulmanın dışında hiçbir toplumsal suç işlemedi. Ayşenil’in suçu, sadece nesnel koşullardan ve tabii ki siyasal iktidarın dayatmasından kaynaklanıyor. Ayşenil’in suçu, özel ve öznel duygularından kaynaklanmıyor. Ancak, Kazmacıbaşı, hem öznel duygularıyla ve hem de sosyalist ideolojinin yanlış tanınmasına yaptığı “katkı” nedeniyle, bizim sert eleştirilerimizle karşı karşıya kalma talihsizliğinde bulundu. Daha koltuğuna oturmaya fırsat bile bulamamışken, sert bir biçimde eleştirdiğimiz Kazmacıbaşı, tiyatral iktidarda bulunduğu, Muhsin Ertuğrul’un koltuğunu işgâl etmeye başladığı günden on yedi ay sonra, eşekten düşen Adana karpuzu gibi, geldiği yere postalandı. Biz, Kazmacıbaşı'nın eşekten düşen Adana karpuzuna dönüşmesinde büyük bir payımız olduğu kanısındayız.

Ayşenil'in suçu, sadece nesnel koşulların ve siyasal iktidarın dayatması sonucu oluşan durum düzeyinde kalsaydı, biz, Ayşenil Şamlıoğlu’nu, ayrıca eleştiri potasına dahil etmeyi asla ve kesinlikle düşünmüyorduk.

Ancak...

Ne zaman ki, Ayşenil Şamlıoğlu’nun çiftliğinde kahyalık yapanlardan biri olan Fatih Reşat Nuri Sahnesi amiri, bu sahnenin güvenlik görevlisi ve "27. Genç Günler" sorumlusu sorumsuz biri tarafından Sosyalist OYUN Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve roman yazarı Oğuzcan Önver'le bu derginin yazarlarından ve oyuncu Mesut Alptekin, taciz ve tedirgin edildi, artık biz, ister istemez, Ayşenil’in suçunu tanımlamaya başladık: Adamlarını üzerimize salıp, bize saldırtmak. Artık ok yaydan fırladı, suç niyetin dışına fışkırdı. İşlenen saldırı suçunun üzerinden uzun bir zaman geçmesine karşın, Ayşenil Şamlıoğlu, bizden özür dilemediğine göre, suçunu kabul etmiş demektir. Ortada bir suç varsa, bir de ceza olduğunu, aklı başında olan herkes tabii ki hemen anlayıverir.

Peki, Ayşenil'in suçunu nasıl somutlayabiliriz?

Öncelikle, bu konuda, benden önce yazı yazan, Ayşenil Şamlıoğlu'nun adamları tarafından saldırıya uğramış Oğuzcan Önver'le Mesut Alptekin'in yazılarından küçük birer tadımlık sunalım...

İlk tadımlık, 14 Mayıs 2011 tarihinde Sosyalist OYUN Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Oğuzcan Önver'in kaleme aldığı "Ayşenil Şamlıoğlu ve Tolga Yeter'e çok açık mektup!" başlıklı yazıdan:

.........."Size yönelttiğimiz bu sert ve gerçekçi eleştiriler, anlaşılan, sizi çok sinirlendirmiş olmalı ki, sizin tiyatro anlayışınıza bağlı ve bağımlı olarak soluk almaya çalışan Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nin resmî görevlileri (tiyatro amiri, tiyatronun güvenlik görevlisi, kendisini GENÇ GÜNLER etkinliğinin tek sorumlusu sanan tiyatro sorumsuzu ukalâ genç), sizin sinirlenmişliğinizin rüzgârıyla, benim üzerime hunharca saldırabiliyorlar. Tolga Yeter’in yöneticisi olduğu GENÇ GÜNLER sorumlusu genç, beni; 'Senin ağzını burnunu kırarım!' diyerek tehdit etme cüretini kendinde bulabiliyor; tiyatro amiri bana; 'Terbiyesiz adam' diyerek hakaret edip, aslında kendisinin 'terbiyesiz adam' olduğunu resmen kanıtlayabiliyor. Kimliği belirsiz bu üç kişi, (şayet halkın bize desteği olmasaydı) bizi oracıkta LİNÇ edebilirdi. Ayşenil Şamlıoğlu ve Tolga Yeter; kimliği belirsiz bu üç kişinin bana yaptığı fiziki/psikolojik saldırıyı ve benim nasıl darp edildiğimi, Internet ortamında yayınladığımız videolardan izleyebilirsiniz."

Şimdi de, 15 Mayıs 2011 tarihinde Sosyalist OYUN Dergisi yazarı ve Bulunmaz Tiyatro sanatçısı Mesut Alptekin'in kaleme aldığı "Ayşenil Şamlıoğlu'nun yönetimindeki Şehir Tiyatroları, Bulunmaz Tiyatro sanatçılarına saldırı düzenledi!" başlıklı yazıdan küçük bir tadımlık:

.........."Binanın içinden çıkan Fatih Reşat Nuri Sahnesi amirinin bize doğru sökün etmesiyle birlikte daha da kızışan tartışma, ağız dalaşı, itip kakmalar ve 'Senin ağzını burnunu kırarım!' gibi tehditlere kadar dayanıp, en sonunda amirin, dış mekanda olmamıza rağmen, dergiyi dağıtan arkadaşımız Oğuzcan Önver'e: 'Çık, Şehir Tiyatroları'nın dışında dağıt' diyerek, kapı önündeki kaldırımı sahiplenmesiyle 'bok değil kaka' çizgisine getirdiği olay, tiyatro izleyicilerinin bizi ve dergimizi sahiplenmesiyle 'hava' bizim lehimize dönmeye başladı."

Şimdiye dek, bana, bize karşı toplumsal, tiyatral, hukuksal... olarak işlenmiş birçok suçla karşı karşıya geldik. Hattâ, Türkiye tiyatro tarihinde bir ilk olan LİNÇ KAMPANYASI bile düzenlendi bize karşı. Bu LİNÇ KAMPANYASI sürecinde başarısız olan kişilerden bazıları, bana noter onaylı ihtarname gönderip (LİNÇÇİ Oyun Atölyesi, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin müdürü LİNÇÇİ Kemal Aydoğan ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Nihat Haluk Bilginer), beni savcılığa şikâyet etmekle yetinmeyerek, 2 yıla kadar hapsimi (LİNÇÇİ Oyun Atölyesi, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin müdürü LİNÇÇİ Kemal Aydoğan ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Nihat Haluk Bilginer), 25.000.00 TL paramı (LİNÇÇİ Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları yöneticisi LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan) bile isteyerek, beni mahkeme mahkeme "süründürmek" istediler, istiyorlar, isteyecekler. Ben, biz, bu tür saldırılara hazırlıklıydık, hazırlıklıyız.

Ancak...

Hiç ummadığımız, hiç beklemediğimiz bir cepheden yara aldık. Biz, (gözümüzde, sadece görevini yapan bir kişi olarak canlanan) Ayşenil Şamlıoğlu'nun adamları kanalıyla taciz ve tedirginlik edilmekle kalmadık, aynı zamanda darp edilip saldırıya uğradık. Günlerdir özür dilenmesini beklememize karşın, Ayşenil Şamlıoğlu'nun kılı bile kıpırdamıyor. Demek ki, yapılan eylem, Ayşenil Şamlıoğlu'nun bilgisi dahilinde. Demek ki, yapılan eylem, Ayşenil Şamlıoğlu'nun emirleri doğrultusunda gerçekleşmiş.

Yazının başlığı olarak düşündüğümüz soruyu yineliyorum: Ayşenil'in suçu ne?

Ayşenil'in suçu, Bulunmaz Tiyatro sanatçılarına karşı taciz etme, tedirgin etme, darp etme ve saldırı düzenleme!

Hiçbir kimse bu konuda (her zaman yaptıkları gibi) kılını bile kıpırdatmasa, biz, sonuna dek mücadelemizi sürdüreceğiz!!!