...T.i.y.a.t.r.o...n.e.d.i.r?
Sabri Can Locva
23 Mayıs 2010
Tiyatro oyunu yazmak, yönetmek, oynamak çok zor ve çok önemli bir mesele değildir. Tiyatro oyunu yazmaktan, yönetmekten, oynamaktan daha zor, daha önemli, daha anlamlı mesele, tiyatroyu bir sanat olarak görmek ve bu sanatı yaşayabilmek, yaşatabilmektir. Ben, tiyatroyu bir sanat olarak gördüğüme ve bu sanatı yaşadığıma, yaşattığıma inanarak aşağıdaki denemeyi kaleme aldım.
Küçük bir yelkenliyle büyük bir denize açılırız. Ama rüzgâr, bizi, bizim gitmek istediğimiz yerden bambaşka bir yere sürükleyebilir. İşte tiyatro da bir rüzgâr gibidir; sizi, kurguladığınız hayattan koparıp, bambaşka bir hayata götürebilir.
.
Tiyatro, sadece (diğer sanatlardan farklı) bir sanat biçimi değil; aynı zamanda (diğer yaşamlardan farklı) bir yaşam biçimidir. İçinde bulunduğumuz düzenin dayatması sonucu, yaşarken "es" geçip yapamadıklarımızı, (rolümüzün çizdiği sınırlar içerisinde) özgürce yapabildiğimiz bir sanattır tiyatro. Eğer tiyatroyu, bir sanat biçimi olduğu kadar, bir yaşam biçimi olarak da sevebilirseniz, sizi, günlük yaşamın dayattığı "hayhuy"dan uzaklaştırıp, "estetik denizine savurabilir". Tiyatro, diğer sanat dallarından farklıdır; kolektif bir mantıkla yapıldığı için, tiyatroda bir "yarış" değil, bir "barış" vardır. Tiyatroda görev alan her sanatçının, kendine göre bir kapasitesi olduğu için, sanatçılar kapasitelerine göre bir rol alırlar; aldıkları bu rolü de en doğru, en güzel, en iyi bir biçimde oynamaya çalışırlar.
Tiyatroyu, "yalan bir hayat"a benzetebiliriz. Evet, "tiyatro yalan bir hayat"tır; ama gerçeğe aykırı bir hayat olduğu için değil, "gerçekten daha gerçek bir hayat" olduğu için yalandır...
Bir oyuncu, hayatındaki herhangi bir olayı, rolüne uygun düşmeyecek bir biçimde yansıtabilir. Bir oyuncunun yaşadığı bir olumsuzluk, oynadığı rolün içeriğini, hiç istenmediği bir biçimde değiştirebilir. İyi içerikli bir oyun karakterini, kötü karakterli bir oyuncu oynarsa, o karakterin, izleyiciler tarafından yanlış anlaşılması söz konusu olabilir.
Tiyatroyu, bir pastaya benzetebiliriz; yanlış bir bıçak darbesi, pastayı mahvedebilir. Tiyatrodaki en önemli öge, tiyatroyu bir sanatçı olduğumuz için karşılıksız sevebilmek ve tiyatroyla, bir sanat olduğu için bütünleşebilmektir. Tiyatro, oyuncuyu yaşadığı hayattan alır ve oyun metnindeki hayata götürür. Tiyatro, oyun metnini alır ve oyuncunun karakterinde yaşayan hayata götürür. Artık oyuncu, oyun metnindeki kişi ve oyun metnindeki hayat, oyuncuda vücut bulmuş bir gerçektir.
Tiyatro bir oyundur. Fakat tiyatronun diğer oyunlardan bir farkı vardır; tiyatro, hem oynanılan hem de yaşanılan bir oyundur. Tiyatro bir kitap gibidir. Bütün birikimlerini kendisinde toplamanı ve oynamanı(yazmanı) ister.
Tiyatro, yalnızca sahnede gösterilen bir oyun değildir. Bir tiyatro oyununun oluşumu büyük bir zaman alır; önce, bir yazar tarafından bir oyun yazılır. Yazarın "işini" bitirmesiyle birlikte bir oyun yazınsal olarak hazırlanmıştır. Bu oyunun görsel çalışması da, oyun metnini bir tiyatro gösterisi hâline getirir. Yönetmenin katkısıyla, görsel çalışmalar bittiğinde, oyunun gösterileceği bir sahne belirlenir. Belirlenen bir sahnede, belirlenen bir tarihte, bir oyunun izleyiciye görsel olarak sunulması, tiyatronun genel tanımıdır.
Yazılmış bir oyunun, görsel olarak çalışılması, tiyatronun en uzun ve en önemli evrelerinden biridir. Görsel çalışmalardaki her olay, yönetmenin tavrına, oyuncunun role yaklaşımına, metindeki karakterle oyuncunun karakterinin uyumlu yada uyumsuzluğuna göre, oyunu, baştan umulmayan, hiç beklenmedik bir yere sürükleyip farklılaştırabilir. Bir oyun metninin, sahnede izleyiciye görsel olarak sunulması, en kısa ve fakat en "heyecanlı" evredir.
Tiyatroyu sizlere en doğru bir biçimde yansıtabilmek için, tiyatroyu hayatın içinde yaşadıklarımıza benzeterek, daha anlaşılır bir yazı yazmaya çalışıyorum. Sahnede gösterilen oyunu, izleyicilerin rüyasına benzetebiliriz. Sahnede gösterilen oyun, görebilmemize, düşünce geliştirebilmemize, kendimize göre kurgulayabilmemize karşın, gerçek değildir; perdenin / gözümüzün açılması / kapanmasıyla birlikte, her şey yeniden başlar / yeniden sonlanır. Sahnede gösterilen oyuna / rüyaya göre heyecanlanır, hüzünlenir ve/ya sinirlenebiliriz. Herhangi bir tiyatro oyunu izlememiş kişinin durumunu, hiçbir zaman rüya görmemiş bir kişinin zavallı durumuna benzetebiliriz. Bu, sadece bir benzetmenin ötesine geçmeyen bir gerçek olsa da, gerçeği zorlayıp, bu gerçeğin renklenmesini arzu eden bir ruh hâlinin dışavurumudur.
Tiyatroda, oyun metninin görsel olarak çalışımındaki genel görevleri üstlenen bir yönetmen vardır. Yönetmenin, oyuncular üzerindeki tavrı çok önemlidir. Yönetmenin, oyuncularını iyi tanıması, rol dağılımını çok dikkatli yapması gerekir. Doğru yapılan bir rol dağılımı, oyuncunun rolüyle bütünleşmesine, oyun karakteriyle kendi karakterinin kan uyuşmasına yardımcı olur. Oyuncunun kendi yaşamındaki davranışlarını, role aktarabilmesi, oyun metninin izleyiciye doğru olarak sunulmasını sağlar.
Henüz bu yıl başladığım, Hilmi Bulunmaz'ın 1 Mayıs 1989 tarihinde kurup ve o günden yu yana kendisinin yönettiği Bulunmaz Tiyatro'daki oyunculuk çalışmaları ve yazınsal çalışmalardan edindiğim bilgiler ışığında, tiyatro sanatı hakkında çok taze ve çok kısa bilgilerimi bir arada toparlayarak, benim ölçülerime göre çok kısa bir yazı yazdım. Yaptığımız tiyatro işinin ne olduğunu, topluma nasıl bir yön vermesi gerektiğini bilmek çok önemlidir. Ben de, bildiğim tiyatro işini, genel hatlarıyla sizlere sundum ve bu kısa yazıyı, her işimde olduğu gibi, sizlere inanarak, severek anlattım. Başta Bulunmaz Tiyatro olmak üzere, bu sanat dalı içerisinde yaşadığım mutlulukları, olumsuzlukları sizlere diğer yazılarımda anlatmayı sürdüreceğim. "Tiyatro nedir?" diye sorduğunuzda, bu yazıdan küçücük bir yanıt alabildiyseniz, bunu bilmek, beni gerçekten çok mutlu eder. Çünkü, yaptığım tiyatro işinin bilincinde olmak, yaptığım tiyatro işi hakkında gerçek bir bilgiye sahip olduğum anlamına gelir!
* Sabri Can Locva, Bulunmaz Tiyatro oyuncusudur!
!
***
Ayrıca bakınız: Yırtık Atlet
Sabri Can Locva, Lumumba için şiir yazdı!
Bulunmaz Tiyatro oyuncularından Sabri Can Locva'nın sevimli, görkemli ve estetik bilinç veren sitesi, mutlaka izlenmesi gereken siteler kategorisinde!
Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kurup yönettiği Bulunmaz Tiyatro'da oyunculuk çalışmalarına katılan Sabri Can Locva, yazınsal çalışma da yapıyor!
Oğuzcan Önver, Uğur Özkan, Sabri Can Locva, Kâzım Şimşek ve diğerlerinin kısa filmlerle derin duygular anlatma çabasına aklımızın gücüyle katkı sunmak
Kültür Bakanlığı çanağı yalamayan, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapmayan Bulunmaz Tiyatro, ücretsiz oyunculuk çalışmalarını hiç ara vermeden sürdürüyor!
http://locva34.blogcu.com/