17 Temmuz 2009 Cuma

Tiyatro yayıncılığı?! (Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın verdikleri haklı ve onurlu mücadeleye omuz vermek yada omuz silkmek; işte bütün mesele bu!)

Hilmi Bulunmaz, Maksim Gorki'nin uzun yıllar yaşadığı İtalya'nın Napoli kentine bağlı Capri Adası'ndaki evinin bahçesinde dinlenirken. Gorki'nin "Ana" romanını da yazdığı Capri Adası'ndaki bu ev, günümüzde Hotel Villa Krupp olarak varlığını sürdürüyor!


Not: Türkiye tiyatrosuyla hesaplaşabilecek bir güce sahip olan bu yazımız; tiyatro krallarının, imparatorlarının, şahlarının, padişahlarının, prenslerinin, emirlerinin, kontlarının, oymakbeylerinin, baronlarının çıkarları için yayın yapan

"Tiyatro Yayıncıları Birliği"

gibi davranmayıp, sadece halkın çıkarı için yayın yapacak

OYUNpolemik

dergisinin ilk sayısında da yayınlanacak!


Hilmi Bulunmaz
14 Temmuz 2009


Aşağıda ele aldığım "Tiyatro yayıncılığı?!" başlıklı konuyu, hiçbir özen göstermeden yazdım. Bu özensizliğimin nedeni, Türkiye tiyatrosundaki özensizliğe özenmekten kaynaklanıyor. Benim bu yazım da, diğer tiyatro yazarlarının genellikle yaptığı gibi, özensiz bir dille yazıldığından, hiçbir zaman okunmayı hak etmiyor. Özensiz bir dille yazdığım için, aşağıdaki yazımı okumayın, okutmayın, hâttâ okuma gafletinde bulunan kişi, kuruluş ve kurumları uyarın. Israrla okumak isteyenler olursa, lütfen, onları Mustafa Demirkanlı ve diğer linççilere hedef gösterin!

Yazımın başlığını "Tiyatro yayıncılığı" koyduktan sonra, neden bu başlığa bir soru işareti (?) ekleyip, "Tiyatro yayıncılığı?" hâline getirdim? Çünkü, "Türkiye'de tiyatro yayıncılığı var mı?" sorusunu her zaman sorduğum için, bu iki sözcükten oluşan başlığa, bir soru işareti (?) ekleme gereği hissettim. Şimdiye dek, bu soruyu sormaktan ne kendimi, ne başkalarını korudum. Peki, yazıma "Tiyatro yayıncılığı" başlığını attıktan sonra, bu sözün sonuna bir soru işareti eklemekle birlikte, neden bir de ünlem işareti (!) ekledim? Çünkü, "Türkiye’de tiyatro yayıncılığı yok!" kanısındayım.

Peki, bunu nereden çıkarıyorum?

Türkiye tiyatrosunu, şu andaki değerinden çok daha değerli kılmak isteyen Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz adlı iki kişiyi linç etmek isteyecek denli aymazlık içerisinde bulunan kişi, kuruluş ve kurumların varlığından anlıyorum.

Türkiye tiyatrosunu çok daha değerli kılmak isteyen bu iki kişinin sanatsal ifade olanakları neden imha edilmek isteniyor?

Büktel'in hakikat sever biri olması ve Bulunmaz'ın sosyalist biri olması nedeniyle, hakikat ve sosyalizim karşıtı güçler tarafından, bu iki kişinin sesi kesilmek isteniyor.

Coşkun Büktel'in, sanatçılığının yanı sıra, gerçekçi tiyatro yayıncılığı yapması, Türkiye tiyatrosundaki hiçbir iktidar yanlısı kişi, kuruluş ve kurumun asla hoşuna gitmiyor.

Hilmi Bulunmaz'ın, sanatçılığının yanı sıra, sosyalist tiyatro yayıncılığı yapması, hiçbir iktidar yanlısı yayıncının kesinlikle hoşuna gitmiyor.

Büktel ile Bulunmaz, kendi dünya görüşleri (gerçekçilik ve sosyalizm) doğrultusunda, inatçı bir öfkeyle yayıncılıklarını sürdürdükleri için, hiç kimse tarafından desteklenmiyorlar. Destekleyenler varsa da, bu desteklerini belli etmemek, açık destek verdiklerini belgelememek için büyük "özen" gösteriyorlar. Böylelikle de, hem siyasal ve hem de tiyatral iktidarın değirmenine su taşımış oluyorlar.

Bu arada, Yeni Tiyatro dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş ile www.tiyatrofanzini.com sitesi sahibi Feridun Çetinkaya, Büktel ile Bulunmaz'ın verdikleri haklı ve onurlu mücadeleyi görüp, iftiradan başka tutamağı bulunmayan linççilerin aleyhine, gerçeklerin lehine zaman zaman görüş belirttiler. Bu onurlu iki kişi, Mustafa Demirkanlı komutasındaki linççilere karşı mücadele veren Büktel ile Bulunmaz'ın haklılığını ve onurunu savunmak için dile getirdikleri görüşlerden hiçbir zaman vazgeçip ödün vermediler; hem de 1100 kişilik linç ordusunun kararlı tutumuna karşın. Bu 1100 imzanın birer mermi gibi Büktel ile Bulunmaz'ın üzerine saldırdığı bir süreçte, Göktaş ile Çetinkaya, kendileri de birer onurlu insan oldukları için, o mermilere karşı çıkabilecek yüreğe sahiptiler.

Çetinkaya ile Göktaş'ın, linççilerden yana asla tavır takınmadıkları gibi, linççilerden korkmadıklarını belli etmeleri, önemli bir duruş ifadesidir. Bu duruşu çok önemsiyoruz. Bu duruş nedeniyle çok mutluyuz. Türkiye tiyatrosuyla ilgilenen büyük bir çoğunluğun, "tarafsız" kalarak, güçlüden yana tavır takındıklarını anlayabilecek denli piştiğimiz için, bu onurlu iki kişinin neden "tarafsız" kalmadıklarını da rahatlıkla kavrayabiliyoruz. 1100 kişinin imza vererek ve imza vermeyen diğerlerinin susarak onayladıkları bu linç kampanyasına, imza vermeyerek ve asla susmayarak katılmayan bu onurlu iki kişi, alçak olmayan yüreklerin de varlığını kanıtladıkları için, bizlere ve bizim üzerimizden Türkiye tiyatrosuna umut ışığı oluyorlar. Bu onurlu iki kişi, linççilerden korkmadıklarını belli ederek, çıkmayan Türkiye tiyatrosunun canından hâlâ umut kesmememiz gerektiğini duyumsatıyorlar. Bu bile, başlı başına müthiş bir moral kaynağı.

Peki, Coşkun Büktel, başta Mustafa Demirkanlı olmak üzere, Türkiye tiyatrosuna birer kene gibi yapışmış yayıncı yada yayıncı destekçisi Vandalları üzerine çekmek için neler yaptı?

Kısaca özetlemek gerekirse:

Türkiye tiyatrosunun Everest'i ve "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" olan "Theope"yi yazıp, Türkiye dramatik yazarlığının düzeyini yükseltti. Düzeysizlikten beslenen iktidar yanlısı yayıncılar, bu düzey yükseltme eyleminden hiçbir zaman hoşlanmadılar!

"Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" kitabını yazıp, Türkiye tiyatrosunu ameliyat masasına yatırdı. Türkiye tiyatrosunun hastalıklı yapısından beslenen iktidar yanlısı yayıncılar, bu ameliyattan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

"'Yönetmen Tiyatrosu'na Karşı" kitabını yazarak, şimdiye dek abuk sabuk yönetmenlik numaralarıyla Türkiye tiyatrosunu çürütenlerin ipliğini pazara çıkardı. Nesrin Kazankaya ile Yücel Erten'in asparagas tiyatroculuğunu açık bir dille irdeleyip çözümleyen Büktel'in bu görüşleri, hiçbir iktidar yanlısı yayıncı tarafından gündeme getirilmedi. Türkiye tiyatrosunu çürütenlerin ipliğinin pazara çıkmasından rahatsızlık duyan iktidar yanlısı yayıncılar, bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

"Shakespeare'siz Herifler" oyunuyla, Türkiye tiyatrosunun egemenlerinin ne denli düzeysiz ve yüzeysel olduğunu herkesin anlayabileceği yalın bir dille okura ve izleyicilere gösterdi. Yalın ve anlaşılır dile yabancı iktidar yanlısı yayıncılar, bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

"Eleştiren Oyunlar" kitabıyla ve bu kitabın içerisinde bulunan "Ölüleri Gömün" çevirisiyle, Türkiye tiyatrosunun yerlerde sürünen dramatik yazarlık çıtasını erişilmesi zor bir yere yerleştirmek istedi. Dramatik yazarlık çıtasının yerlerde sürünmesinden beslenen iktidar yanlısı yayıncılar, bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

Ve diğer yazınsal, tiyatral, kuramsal, polemik yazılarının yanı sıra, www.coskunbuktel.com adlı Internet sitesiyle, Türkiye tiyatrosunun aydınlanması için çok önemli işler yaptı. Türkiye tiyatrosunun aydınlanmasına karşı çıkan iktidar yanlısı yayıncılar, bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

Ayrıca, Özdemir Nutku iftirasını kanıtlayarak, siyasal iktidara siyam ikizi gibi yapışan tiyatral iktidarın düzeysizliğini bir güzel kanıtlamış oldu. Özdemir Nutku iftirasından beslenen iktidar yanlısı yayıncılar, bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmadılar!

Coşkun Büktel, yukarıda bir kısmını özetlediğimiz işleri yapınca, doğal olarak, Türkiye tiyatrosunu çürüten iktidar yanlısı kişi, kuruluş ve kurumlar tarafından engellenmek istendi Sansür, yalan, iftira ve her türlü kalleşlikle üzerine gelinen Büktel susmayınca, bu kez, onun sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için, bir linç kampanyası başlatıldı.

"KINIYORUZ!" aldatıcı başlığıyla örgütlenen bu linç kampanyasının başını kim çekti?

Mustafa Demirkanlı çekti!

Başka kimler çekti?

Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), "Bileyci Kurhan" (nam-ı diğer Ömer F. Kurhan), Yaşam Kaya, İsmail Can Törtop, T. Murat Demirbaş, Orhan Aydın, Hasan Anamur, Cüneyt Yalaz, T. Yılmaz Öğüt, Cenap Tuncer ve daha bir sürü realizm ve sosyalizm karşıtı kişi çekti!

Peki, "Tiyatro Yayıncıları Birliği", Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını neden imha etmek istedi?

Hilmi Bulunmaz, her şeyden önce, sosyalist kimlikli Bulunmaz Tiyatro'nun kurucusu ve yöneticisi olduğu için, kapitalist değerlerle hareket eden "Tiyatro Yayıncıları Birliği" tarafından susturulmak istendi. Realizm ve sosyalizm karşıtı, iktidar yanlısı kişi, kuruluş ve kurumlar, yani başta "Tiyatro Yayıncıları Birliği" olmak üzere, tüm gerici tiyatrocular ve bu tiyatrocuların çanağından beslenenler, haklı olarak, Coşkun Büktel gerçeğine/gerçekliğine/gerçekçiliğine omuz verip sosyalizmi savunan Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için "KINIYORUZ!" aldatıcı başlığıyla başlattıkları linç kampanyasına Bulunmaz'ı da dahil ettiler.

Hilmi Bulunmaz, sadece Bulunmaz Tiyatro'yu kurup, bu tiyatronun defalarca baskı ve baskına uğraması, sürekli olarak mühürlenmesi, kendisinin, oyuncularının ve izleyicilerinin gözaltına alınarak işkenceye maruz kalmalarıyla sınırlı bir savaşım vermedi; aynı zamanda, iktidarın emekçilerin eline geçmesi için savaşım verdi.

Bulunmaz, Emekçi Üniversitesi'ni kurup yönettiği, Bulunmaz Yayıncılık'tan onlarca kitap ve birçok dergi yayınladığı, tiyatro binaları ve kültür merkezleri kurup kapitalizmle pazarlığa oturmak yerine onunla dişe diş kavga ettiği, "Kültür Merkezleri Platformu"nun oluşumuna büyük hizmet vererek, devrim öncesi sosyalist sanatın oluşturulmasının öznesi olması, çürüyen Türkiye tiyatrosunun ipliğini pazara çıkarması nedenleriyle, en azından şimdilik kaydıyla, düşünsel olarak linç edilmek isteniyor. Susmamayı, kapitalizme karşı mücadele etmeyi sürdürürse, ki sürdürecek, fiziksel olarak da linç edilmek istenebilir. Büktel ile Bulunmaz'ın üzerine bugün harflerden oluşan sopalarla saldıranlar, yarın gerçek sopalarla saldırabilirler! Bugün bu linç kampanyasına seyirci kalanlar, yarın da seyirci kalmayı sürdürebilirler! Bugün, Büktel ile Bulunmaz'ın kavgasını bireysel, kişisel, şahsi, zatî olarak görenler, yarınki olası fiziksel linçten sonra da "İyi oldu bireyselcilere, kişiselcilere, şahsîcilere, zatîcilere!" diyebilirler!...

Peki, sosyalist önderimiz Lenin'in yanıtlamak için bir kitap yazdığı ünlü soruyu bir de biz soralım:

Ne yapmalı?

Büktel ile Bulunmaz, şu anda ne yapıyorlarsa, onların yaptıklarının benzerlerini yapmalı yada onlara omuz vermeli. Bu mücadeleye omuz vermek yerine, omuz silkenler, kendilerini kapitalizmin birer maskotu olarak bulurlar. Kapitalizm, onların oyunlarıyla oyun oynayıp, onların oyunculuklarını birer reklam nesnesi olarak kullandıktan sonra, sümüklü bir mendil gibi, onları da diğer sümüklü mendillerin yanına atıverir.

Büktel ile Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek isteyen kim yada kimler?

Sümüklü bir mendil gibi yaşayan Mustafa Demirkanlı ve sümüklü mendil kılıklı arkadaşları!

Demirkanlı ve çıkar arkadaşlarının oluşturdukları linç cephesinin adı ne?

"Tiyatro Yayıncıları Birliği"

Bu iktidar yanlısı çıkar birliği, hangi yayınlardan oluşuyor?

Mustafa Demirkanlı'nın sahibi olduğu Tiyatro… Tiyatro… dergisi ve yine aynı kişinin sahibi olduğu www.tiyatrodergisi.com.tr sitesi, Ahmet Ertuğrul Timur'un (nam-ı diğer 3. Abdülhamid) sahibi olduğu ve ikide bir açılıp kapanan www.tiyatrom.com sitesi, Prof. Dr. Hasan Anamur’un yöneticisi olduğu TEB OYUN dergisi, Cüneyt Yalaz’ın yönettiği Mimesis dergisi, Orhan Aydın’ın söz sahibi olduğu Kavuklu dergisi (Aydın, Ankara’daki "Sanata Soldan Bakmak" panelinde, bu dergi adına söz sahibi olduğunu belirtmişti.), "Bileyci Kurhan"nın (nam-ı diğer Ömer F. Kurhan) ruhuyla hareket eden İATP-G sitesi, Enver Başar’ın sahibi olduğu ve Yaşam Kaya’nın yönettiği www.tiyatronline.com sitesi, İsmail Can Törtop’un sahibi olduğu www.tiyatrodünyasi.com sitesi, T. Yılmaz Öğüt’ün sahibi olduğu Mitos-Boyut yayınları, Cenap Tuncer’in sahibi olduğu www.e-tiyatro.com sitesi…

Yukarıda saydığımız yayınevi, dergi ve siteler, nereden ve kimden besleniyorlar? Kapitalizm çöplüğünden besleniyorlar. Bu saydıklarımız kime karşılar? Büktel ile Bulunmaz'a karşılar. Bu iki kişinin sermayesi ne?

Realizm ve sosyalizm. Peki, kapitalizm çöplüğünden beslenenlerin realizm ve sosyalizme karşı çıkmalarında ters bir durum var mı?

Yok! Asla yok!!!

Yalancılığı defalarca saptanıp, küfürbazlığı belgelenmiş linç kampanyası ana sponsorlarının başı Mustafa Demirkanlı, Tiyatro... Tiyatro... dergisini çıkarabilmek için nereden para buluyor? Demirkanlı’yı reklam vererek kim yada kimler besliyor?

Demirkanlı'yı, Lemi Bilgin’in başında bulunduğu Devlet Tiyatroları, Ayşe Nil Şamlıoğlu'nun yönettiği Şehir Tiyatroları ve AKBANK gibi bankalar, Efes Pilsen gibi alkol firmaları besliyor! Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Demirkanlı’nın sahibi olduğu Tiyatro… Tiyatro… dergisine "KAPAK MANKENİ" olarak linççilere tinsel destek sunuyor!

Bugün itibariyle, emekçiler iktidara gelip Devlet Tiyatroları’nı yönetmeye başlasalar ve Demirkanlı’nın Tiyatro… Tiyatro… dergisine, T. Murat Demirbaş’ın Sahne dergisine reklam vermeseler, bu dergiler hemen kapanırlar. İktidarda, işçilerin ideolojisi sosyalizm değil de, burjuvaların ideolojisi kapitalizm hüküm sürdüğünden, başta Mustafa Demirkanlı olmak üzere, tüm linççi tiyatro yayıncıları, kendilerinin de hizmet ettiği bu kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için yerlere dek eğiliyorlar!

Lenin'in sorduğu ünlü soruyu bir kez daha soralım:

Ne yapmalı?

Realizmin ve sosyalizmin iktidara gelmesi için mücadele etmeli. Bu mücadeleyi sürdüren Büktel ile Bulunmaz'a omuz vermeli yada bu iki kişinin verdiği mücadeleye omuz silkip, linççilerin listesine dahil olmalı.

Hemen şimdi! Asla beklemeden!!!

Orta yol yok! Zaman yok!!!

Omuz vermek yada omuz silkmek; işte bütün mesele bu!