Türkiye dramatik yazarlığının Everest'i ve "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" olan Theope'nin yazarı Coşkun Büktel ile Bulunmaz Tiyatro yöneticisi, Avrupa Birliği emperyalizmi karşıtı, asla çanak yalamayan, hiçbir kapitalist kişi, kuruluş, kurum karşısında diz çökmeyip kuyruk sallamayan, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için, "KINIYORUZ!" başlıklı aldatıcı bir linç kampanyası başlatan yalan makinesi, küfürbaz, çanak yalayıcısı, linç kampanyası ana sponsorlarından Mustafa Demirkanlı, Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), "Bileyci" Kurhan (nam-ı diğer Ömer F. Kurhan), Yaşam Kaya (nam-ı diğer Adanalı), İsmail Can Törtop gibi tiyatro sanatını kirletenlerin kuyruğuna takılanlardan OYÇED'in bir etkinliğini Zeliha Demirel yazdı. (HB)
.
.
***
.
.
Hacivat : Antre gecti sinyor madama, muhavereyi atlatdık, fasıl başlıyor fasıl.
.
Karagöz : Öyle dedim ama inanmadılar, biz bilmez miyiz hangi satrazama, hangi padişaha küfredilecegini, deyip bir silahlı matiz eliyle atdılar beni deryanın öte yanına.
.
.
KARAGÖZÜN MUAMMASI
.
.
Zeliha Demirel
22 Haziran 2009
.
.
OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) okuma tiyatrosu etkinliği kapsamında Su Gösteri Sanatları Sahnesi’nde Yılmaz Onay’ın eseri “Karagöz’ün Muamması” adlı oyun sahnelendi. İstanbul Şehir Tiyatroları, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve çoğunluğu MASK-KARA Tiyatrosu oyuncularının oluşturduğu özel tiyatrolardan oyuncuların rol aldığı oyunu izledim. Dinçer Sümer’de oyunu izlemek için Ankara’dan gelmişti. Oyunun sonunda Yazan ve yöneten Yılmaz Onay ile oyuna dair söyleştik, paylaşıyorum.
.
.
Yılmaz Onay : Hepiniz hoş geldiniz. Oyunu izlediğiniz için çok teşekkür ederim. Derneğe teşekkür ederim. Okuma Tiyatrosunu başlattıkları ve benim oyunumu da bu programa kattıkları için. Okuma Tiyatrosunun sadece kıraat etme olmadığını göstermesi açısından önemli. Sezonun son oyunu, gelecek yıl devam eder. OYÇED’in varlığının bir takım nedenleri olması gerekiyor. Bu nedenle oyunlarımızın ve yazdıklarımızın daha fazla tanınmasını ve tiyatroda yer bulmasını istiyoruz. Daha fazla yaygınlaştırmak istiyorum. Hoştu bu oyun.
.
Nilbanu Engindeniz : Fikirlerini bizimle paylaşan ve yanımızda duran arkadaşlara teşekkür ederim. Oyunumuzun yazarı ve yönetmeni olan Yılmaz Onay’a teşekkürler.
.
Dinçer Sümer: Beni onur kurulu üyesi yapmışlar. Yönetim kuruluna teşekkür ederim.
.
Zeliha Demirel : Oyunu ne kadar sürelik bir çalışma sonucunda sahneye koydunuz?
.
Yılmaz Onay : Üç prova yaptık bu oyun için. Çok uzun sürmedi. Gölge çalışması daha fazla çalışıldı. Oyuncu arkadaşlar profesyoneldi. Okuma tiyatrosu usta oyuncularla kısa sürede çıkabilecek bir türdür.
.
Zeliha Demirel : Muamma’nın şiir üzerinden işlenmesi çarpıcı. Bu durum şiirin günümüzdeki gidişatına gönderme mi? Yoksa Platon’un Devlet’ine gönderme mi?(Platon Devlet’inde şairlere yer vermez ya)
.
"kendisi bir muammadır, kendini arar
çözer kendi bilmecesin, yoktur bileni
gözü kara, sırtı kambur aşk ateşi nar
yazar kendini şiirin, yoktur kalemi"
.
Yılmaz Onay : Bütün sanatların en yoğunlaşmışı şiirdir. Tabi ki şiirin, şiir olması lazım. Muamma özünde şiir. Şiirle yarışma halkın geleneği. Bu kadar handikap olan metni dört dizede şiirleştirmek zordu elbette. Burada muamma metnini şiirle örtüştürerek ifade edebilmeyi başarabilmişsem ne mutlu bana.
.
Ulvi Arı : Bu oyun nereden aklınıza geldi?
.
Yılmaz Onay : “Karagöz’ ün Muamması” oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 1884 – 85 sezonunda oynadı ve oyunu yönettim, ancak oyunculardan Metin Beyen dışında kimsenin performansını beğenmedim ve oyunu anlamadılar, çok kötü oynandı. Bu yüzden oyunu gösterimden çektirdim, böyle bir oyun yönetmedim, ciddi anlamda ilk kez okuma tiyatrosu olarak 1 haziran gösterisini yönettim…Okuma tiyatrosu gelişmiş ülkelerde bir oyun gibi ilgi çekip, izlenir, Oyçed’ in böyle bir etkinlik başlatması önemlidir. 3 kez prova yaptık, bu kadar kısa sürede bir oyun ancak usta oyuncularla çıkabilir.
.
Yılmaz Onay : Hollandalı ekip benden oyun istedi. Zaten aklımdaydı, bunu yazdım. Yarı amatör yarı profesyonel bu oyunu çıkardık. Devlet tiyatrosu sahneledi ve kabus oldu. 84 -85 te yazdım. Amsterdam Sanat Tiyatrosu’nda oynandı. Türkiye’de ilk defa burada oynandı.
.
Dinçer Sümer: Ben gerekirse her anlamda sahip çıkarım. Karagöz bir ailedir. Karı sözcüğüne takıldım biraz. Bunu biraz yumuşatsak olmaz mıydı?
.
Yılmaz Onay: Abla demesi yumuşatıyordu.
.
Dinçer Sümer: Ben de yazıp yenge mi demeye başlasam acaba?
.
Yılmaz Onay : Bu karagöz geleneğinde Hacivat ve Karagöz kılıbık. Literatürde abla diyor karısına. Bunun nedenini araştırmak lazım. Kadın burada hem kardeş hem sevgili. Hz. Süleyman’da var, aşk ve kardeşlik. Biraz da barışalım mı, gelenekte var.
.
Zeliha Demirel : Finali çok hoşuma gitti. Dört erkekli bir kadın… Bu çok da toplumumuzun alışık olduğu bir son değil.
.
Yılmaz Onay : O benim feministliğimden geliyor.
.
Alpay Ekler : Karagözün geçmişi Ana Tanrıça geleneğine kadar gidiyor. Lilith kültürüne bakarsanız Lilith “ben senin evlatlarını kaçıracağım” der. (Adem’in ilk karısı Lilith’dir beğenmez ve Havva ile evlenir). Karagöz’de kavramlara biraz simgeci bakmak lazım. Tahir ile Zühre’yi okurken de basit bir aşk öyküsü olarak okumamak gerekir. Tahir’e temiz, pak ay sembolü ile bakmak, Zühre’ye de tam tersine yıldız sembolü ile bakmak gerekir. Aslında öyküleri sadece okuduğumuz ya da bize anlatıldığı düzlemden bakmamak, sembolik bakmak gerekir. Mutlaka Sümer’e kadar inmeliyiz. Yunan Mitolojisi ile bakarsak bizi kısıtlar. Ramayana’ya kadar inmeliyiz.
.
Dinçer Sümer: Karagöz’ün şimdiye kadar bildiğimiz bir karakteri ve yapısı var. Ben bu güne taşıyıp onun bu günkü öyküsünü yazamaz mıyım? Komşusuyla, bakkalla, mahalleyle…
.
Dinçer Sümer: Şunları yazacağım. Karagöz senfoni orkestrasında çalıyor. Kimin için yaşıyor, kime hizmet ediyor? Belki karısı, kızı kaçıyor vs.
.
Yılmaz Onay : Geleneğe adım adım dahil edilirse en uç noktada bile yazılabilir. Yoksa yamalık olur.
.
Alpay Ekler : Bizim eski ustalar “aman Karagöz’e dokunmayın” der. Karagöz camiasının yıllardır böyle bir baskısı olmuştur. Son on yılda bu baskı azaldı. İsteyen istediği gibi yazsın. Modernize edilebilir.
.
Yılmaz Onay : Postmodernistler ve Oryantalistler dokunmasın.
.
Zeliha Demirel : Postmodernizme ve kavramsal sanata bakışınız…
.
Yılmaz Onay: İkisi de sistemin ürettiği ve birbirini besleyen şeyler. Postmodernizm modern ötesi demek ama her şey çok hızlı bir şekilde üretilip tüketiliyor. Modern ötesi zamanlara bu gidişle bu üretilenden bir şey kalmayacak.
.
Zeliha Demirel : Çok teşekkürler sevgili Yılmaz Onay ve emeği geçen herkes. Uzak olmayan zamanlarda muammalarda karşılaşmak üzere…
***
OYUN'un notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!