Coşkun Büktel
7 Mart 2009
BÜKTEL,
TİMUR'UN ATAK'A, BULUNMAZ'A VE BÜKTEL'E CEVAPLARINI
DEĞERLENDİRİYOR
Hiçbir şeyden çekmedi kurduğu yanlış ittifaklardan çektiği kadar
Kimlerin gazına geldiği hakkında bir tahminimiz var ama kesin bilgimiz yok. Timur, bir süredir, kendisinin sansürcü olduğunu "kendisinin ağzından" belgeleyen eski yazılarını ve eski yazılarımızı yeniden yayınlamamıza çok kızgın... Bir zamanlar kendisinin bizden esirgediği cevap hakkını fazlasıyla kullanarak, eski yazılarımıza karşı çarşaf çarşaf cevaplar gönderiyor ve biz de yayınlıyorduk. Bu cevap yazılarında, asıl söylemesi gereken şey, sansürcü olmadığıydı. Ama yaptığımız kaynaklı/belgeli yayınlar bunu söyleyebilmesini imkânsız kıldığı için; Timur, savunmayı saldırı yöntemiyle yürütmeye karar verdi ve Bulunmaz ile Büktel'in mafya olduğunu ve Timur'a zarar vermek için Trabzon'dan adam getirttiğini bile söyleyebilecek kadar şuursuzlaştı. Kısa sürede farkettik ki: Timur, hangi birini düzelteceğimizi bilemediğimiz, kanıtsız / belgesiz iftiralarla dolu çarşaf çarşaf cevap(!) yazılarıyla, bizim yıllar önce yazılmış kanıtlı belgeli yazılarımızı cevaplıyormuş gibi yaparken, aslında, yalnızca sitelerimizi bloke etmeye çalışıyor ya da sırf bize duyduğu öfkenin depreşmesi nedeniyle, sitelerimizi bloke etmeye çalışanların aleti olmaya tenezzül ediyordu. Yaptığımız sansür karşıtı yayınlardan ve "sıfır sansür" (SS) sloganımızdan rahatsız olan ve yakın geçmişte takma isim ve isimlerle bize karşı iftira kampanyaları düzenlemiş olan "ilerici demokrat" çevreler, bu kez de, Timur'un adını kullanarak sitelerimizi bloke etmeye, özellikle, "Özdemir Nutku skandalı"nı, "Talât Halman skandalı"nı, "Ölüleri Gömün skandalı"nı, gündemden düşürmeye uğraşıyorlardı. Bunu anlamıştık ama bu kanıtlayabileceğimiz bir olgu olmadığı için, bunu öne sürerek, Timur'un cevap hakkı diye gönderdiği asılsız ispatsız iftiraları yayınlamaktan vazgeçemezdik.
Ben, yayınımı yalnızca benim yayınladığım yazılara cevap niteliği taşıyanlarla sınırlarken, Hilmi Bulunmaz, Timur imzasıyla gelen her şeyi yayınlıyordu. Ama Timur ve ardındakilerin amacı cevap vermek değil, bağcıyı dövmek ("Sıfır sansür" ilkesini geçersiz kılmak) olduğu için, asla tatmin olmuyorlar ve bu defa da Hilmi'nin başka yazılar girip Timur yazılarını gündemin alt sıralarına düşürdüğünü söyleyerek, Bulunmaz'ın yayın gündemini belirlemeye çalışıyorlardı. Bu amaçla, (kan ter içinde "sıfır sansür" ilkesini uygulamaya çalışan) bizleri "sinsi sansürcü" diye niteleyecek kadar işi azıtanlar da vardı. Üstelik bunlar, mecbur kalmadıkça karşı düşünceye yer verme alışkanlığı olmayan, maçı tek kale oynamaktan zerre kadar utanmayan kişilerdi; bizi "sinsi sansürcü" diye nitelemekle demek istiyorlardı ki: "Evet, biz sansürcü alçaklar olabiliriz ama siz de sansürcüsünüz!"
"Sinsi sansürcü" olarak suçlanan Bulunmaz ve Büktel, bu "açık ve mert"(!) sansürcüler tarafından sitelerinin bloke edilmesine, yaptıkları sansür karşıtı yayınların bu Burak Caneyvari yöntemlerle engellenip sansür edilmesine, elbette ki göz yumamazdı. Ama bu engelleme nasıl engellenecekti? Bulunmaz ve Büktel'in, "eski yazılarımıza zamanında cevap verseydiniz, bir buçuk yıl gecikmeli cevaplarınızı yayınlamıyoruz." diyerek kolayca işin içinden çıkmaları mümkündü. Ama bu, Büktel ve Bulunmaz tarafından Türkiye'nin entelektüel ortamına dayatılmaya çalışılan "sıfır sansür" standardını örseleyecek; "açık, mert ve azılı" sansürcülere tek kale maç yapar gibi tek yanlı, sansürlü yayın yapmanın mazeretlerinden / bahanelerinden birini yaratacaktı. Bulunmaz ve Büktel, "sıfır sansür" ilkesini örseleyecek bu yaklaşımı benimsemediler.
Sonunda, gönderdiği son cevap yazısındaki açık ve somut iftiralarından yalnızca birini cevaplayarak, Timur'un cevap yazısını, ancak, içerdiği o iftirayı belgelediğinde veya o iftira için özür dilediğinde yayınlayacağımızı ilan ettik. Tam beklediğimiz üzere, tarihleri boyunca tüm uyarılarımıza aldırmadan tek kale maç yapar gibi tek yanlı yayın yapmakta olan "açık, mert ve azılı" sansürcüler, iftira için özür istememizin "şartlı sansür" ya da "sinsi sansür" olduğunu öne sürerek, iftirayı sansür için bahane diye kullandığımızı anlatmaya çalıştılar. Gerçi bahane bile olsa, iftira sansür için "iyi bir bahaneydi" ama biz iftirayı bile yayınlamak ve teşhir etmekten yanaydık. Ne var ki, "açık, mert, azılı" sansürcüler ekip halinde çalıştıkları ve sürekli iftira ürettikleri için, Timur imzasıyla üretilen her iftirayı temizlememiz olanaksızdı. Yine de, bir yerden başlamak gerekiyordu.
Bütün bu gelişmeler yaşandığı sırada, Timur'un sansürcülüğüne tanıklık eden bir diğer mağdurun, Mehmet Atak'ın, yazısı geldi ve dün akşam yayınladık. (Bakınız: "Birkaç anekdot")Timur, bu sabah, bize değilse de, Atak'a, öfkeden uzak, gayet insani bir yazıyla cevap verdi ve Atak'tan özür diledi. (Bakınız: "Sayın Mehmet Atak'a Yanıt") Gerçi Timur'un Atak'ı mağdur eden uygulama hakkında yaptığı açıklama yine hiç tatmin edici değildi ama hiç değilse yalan kokmuyordu.
Timur'un yeniden "insana" dönüşmesi, Hilmi'yi de, beni de sevindirdi. Timur'dan gelen bu defaki cevap yazısı, sırf sitelerimizi bloke etmek için yazılmış asılsız ispatsız, deli saçması saldırılardan ibaret bir yazı değil, üzüntü ve pişmanlık ifade eden ve konu dışına sapmayan gerçek bir "cevap" yazısıydı. Üstelik, Timur, bu cevabı Atak'a ulaştırmamızı özellikle istiyordu. Bu cevabı yayınlamamız, ancak, Timur'a koyduğumuz özür şartını kaldırmamızla mümkündü ve Timur'un Atak'tan dilediği özürü yeterli bularak şimdilik özür şartını kaldırmaya ve hem Büktel ve Bulunmaz'a iftiralar içeren önceki cevabını, hem de Atak'a cevabını yayınlamaya karar verdik.
Ama şimdi Timur, bu açıklamamıza da cevap vermek isterse, bu kez, mafya olduğumuza ve ona zarar vermek üzere Trabzon'dan adam getirttiğimize dair iftirasını (öyle iki şahitle filan değil, bizim Özdemir Nutku iftirasını kanıtlayan delillerimiz kadar) inandırıcı delillerle belgelemek, ya da "bizi tatmin edecek ifadelerle", özür dilemek zorundadır.
Timur, eğer, "ne onu, ne bunu yaparım; ben kanıtlamacılık, belgelemecilik, kaynak göstermecilik, alıntıcılık saplantısı bulunmayan, bilimsel "edayı" yeterli sayan bir entelektüelim; kanıtmış, belgeymiş gibi şeylerle uğraşamam; cevap hakkı diye sadece iftira atarım; siz iftiraları yayınlamak ve temizlemeye uğraşmak zorundasınız" mantığıyla cevap yazmaya devam ederse, yazdığı cevabın yayın gündemimizi bloke etmesine izin vermeyeceğimizi bilmek zorundadır. O tür "çöpleri", belge saydığımız için yok etmeyeceğimizi ama www.hilmibulunmaz.blogspot.com sitesindeki ilgili kutuya atacağımızı şimdiden bildiriyoruz.
Belge içeren herhangi bir suçlamayı ise, elbette ki, ana sayfalarımızda yayınlayacağız. Ve çöp kutusuna attığımız her yazı için, ana sayfamızda tek cümlelik bir link yayınlayacağız. Ama Timur'un ardında bulunduğunu varsaydığımız ekip, bu link sözümüzü bile istismar etmeye kalkıp, kısa kısa onlarca cevap yazısı göndererek, yayınımızı bir başka biçimde bloke etmeye kalkarsa, (bizi "sinsi sansürcü" diye niteleyerek kışkırtmaya çalışan "açık, mert, yani azılı" sansürcülere yayınlarımızı sansür ettirmemek adına) çöp kutusuna atacağımız çöplerin duyurularıyla ana sayfamızı işgal etmekten de vazgeçebiliriz. Özetle, azılı sansürcüler istismara kalkışmazsa, bize gönderilen en iğrenç cevap yazıları bile, ana sayfadan duyurularak bir tıkla ulaşılabilir ve okunaklı bir mizanpajla okunabilir olacak. Onlara tek cevabımız, onları yok etmek değil, çöp kutumuza atmak olacak.
Çöp muamelesi yaptığımız yazılar içinde kanıt ve belge içerenler var mı diye, bazı değerli yazıları oraya atmakla acaba haksızlık etmiş olabilir miyiz diye endişe eden okurlar, arada bir çöp kutularını kontrol ederek bizi denetleyip, bizden hesap sorabilecekler.
Timur'un Atak'a cevabına ve "çöpe attığımız" diğer cevaplarına ulaşmak için, lütfen...
TIKLAYINIZ!