6 Mart 2009 Cuma

Sansürün kanıksandığı tiyatromuzda, SS (Hitler'i müdafaa tümeni) mantığıyla hareket eden sansürcüleri SS (Sıfır Sansür) anlayışımızla deşifre ediyoruz

(Başlığı biz atıp linkleri biz verdik. OYUN)


İşte Toron Karacaoğlu'nun El Yazısıyla Sansürlenen Belge


Nedim Saban
6 Mart 2009


Şair Orhan Alkaya, Türkçe ustası Toron Karacaoğlu'nun yıllardır şiir gibi akıttığı "Kendi Gök Kubbemiz" adlı oyununa müdahil olup, Yahya Kemal'in ulu önder Atatürk huzurunda okuduğu 26 Ağustos adlı dörtlüğünü sansürledikten sonra, Tiyatro Dünyası 'na bir açıklama göndererek (Bakınız: "Orhan Alkaya’nın Nedim Saban'ın Yazısı ile İlgili Açıklaması") şerefli isem (!) benim bu iddiaları kanıtlamam gerektiğini buyurmuştu.

6 saat şerefsiz olarak yaşadıktan sonra, bir araştırmacı gazeteci kimliğine bürünerek, parmak uçlarımda, önce üç cinayet çözdüm. Ardından iddialarımı kanıtlamak üzere, parmak izleri arıyordum ki, eldivenlerimle morgda dolaşmaya başladım. Aslında hiç gerek yoktu. Oyunun dramaturjisinde de çalışan dekoratör Rıfkı Demirelli, daha birkaç hafta önce, yüze yakın oyuncunun önünde bu şiirin neden kaldırıldığını açık açık sormuştu Orhan Alkaya'ya. Orhan Alkaya da "Gidin yönetmene sorun" diye geçiştirmişti.
.
Ama madem yalancı bir şerefsizdim(!) o zaman ben de Toron Karacaoğlu'nun kendi tekstinden kendi el yazısıyla yazdığı şiiri aynen yayınlıyorum! (Şairin, tekstin ne olduğunu anlayamayabilmesi olasılığına karşı... "oyun çalışma metni" demek oluyormuş tiyatro lisanında. Ben de şimdi öğrendim.) Ah efendim Muhsin beyin verdiği terbiyeye bakın... Eskiden internet, fotokopi filan yoktu. Oyuncular ezber yapmayı kolaylaştırmak için kendi metinlerini kendileri yazarlardı.
.
İşte sevgili Tiyatro Dünyası okuyucuları, sayın Toron Karacaoğlu ustamızın hiç olmadığını iddia ettiği şiir. Hem de sırma gibi el yazısıyla! Deseniz ki, değerli üstadımız bu dörtlüğü okumayı unuttu. Koskoca birbuçuk saatlik piyesi oynayan böyle bir virtüöz durup durup bu dörtlüğü mü unutur? Dünya repertuarının en önemli eserlerini oynamış, üç dakikalık şiiri mi unutacak?
.
Orhan Alkaya, Sönmez Atasoy'un metninde böyle bir dörtlük olmadığı konusunda haklıdır çünkü bu şiirler sahnelenme sırasında eklenmiş. Toron Bey de prova sırasında not almış. O billur sesiyle, Yahya Kemal'in Atatürk'ün huzurunda söylediği bu sözleri, oyunun 2009 galasına kadar (yani ikinci kez görücüye çıkması) söylemiş durmuş.
.
Tam on yıldır söylenmiş durmuş bu şiir. Toron Karacaoğlu'nun kendi el yazısıyla yazdığı şiiri unutması çok tuhaf doğrusu.
.
(Gördünüz mü sansürün ne kadar tehlikeli birşey olduğunu, babamızın adını bile unutuyoruz). Bu aşamada, dönemin genel sanat yönetmeni sayın Kenan Işık'tan bir açıklama rica ediyoruz. .
.
Sansürlenen sözleri hatırlayalım dilerseniz:
.
..........Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
..........Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
..........Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
..........Galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın.
.
Sansürün her türlüsüne karşı olduğum için tiyatro severlere, tavrımın içerikten bağımsız olduğunu belirtmeyi özellikle aktarmak gereğini hisettim. Kaldı ki, bu sansürün ödenekli bir kurumda ya da özel bir kurumda uygulanması beni hiç ilgilendirmiyor. Şehir Tiyatrosu, Devlet Tiyatrosu, sosyal demokrat bir belediyeye bağlı Bakırköy ya da Eskişehir Tiyatrosu, nerede olursa olsun, Nazım'ın eseri, Necip Fazıl'ın eseri, Yahya Kemal'in eseri, Shakespeare'in eseri, Moliere'in eseri, kimin eseri olursa olsun, sansürün her türlüsüne karşıyım.
.
Kaldı ki, pekçok Hamlet yorumunda Fortinbras sahnesi kesilirken, bu sahnenin sansürlenip sansürlenmediği konuşulmaz ya da bir repertuar tiyatrosu Tartuffe oynamıyorsa, kimse eserin neden oynanmadığı konusunda hesap soramaz. Çok saydığım Gencay Gürün genel sanat yönetmeni olduğu zamanda bir oyunu Yunanistan yerine İtalya'da geçirmiştir, saygı duymuşumdur. Sansür, ancak bir oyunun seyirciyle buluşmasının ardından, koltuk sevdası için çıkartılan refleks osuruklarıdır.
.
Bazı şeyler vardır ki, bunlara hiçbir biçimde göz yumulamaz.
.
a) Bunlar, şahsi çıkarlar için vatanı satmak
.
b) Meslektaşları muhbir ilan etmek, yalancı ilan etmek, fişletmek, ahlaksızlara peşkeş çekmek, ırkçılara jurnalletmek
.
c) Burçlar ya da yıldız fallarından kaynaklanan mesleki hırslar ya da koltuk sevdaları yüzünden poetikaya ve Aristo'ya ihanet etmek,
.
d) Arazi mafyasının çıkarları için tiyatro, opera, yeşil alan, parklar, hastanelerin yıkılmasına olanak tanımaktır.
.
Ben altı saatlik şerefsizliğim süresince bunları yapmadığım için çok memnunum. Sanırım Türkiye Cumhuriyeti'nde de bunu yapacak kadar şerefsiz insanlar olmaz, olamaz.
.
Şehir Tiyatroları'nın Yahya Kemal'i sansürlemediği konusunda benden ses kaydı, video kaydı gibi ek belgeler isteniyorsa, bu kez 48 saatlik şerefsizlik süresi karşılığında, bu belgeleri de sunmaya hazırım; ama daha çözecek dört tane cinayet var. Bir tane mezar açmam, iki tane DNA testi yapmam, dört tane de morg raporu yazmam gerekiyor!
Konu ile ilgili tüm yazılar
1- Şehir Tiyatroları'nda Yeni Bir Sansür Hikayesi (Nedim Saban)
2- Orhan Alkaya’nın Nedim Saban'ın Yazısı ile İlgili Açıklaması (Orhan Alkaya)
3- Şehir Tiyatroları ve Kendi Gök Kubbemiz ekibi Nedim Saban'ın yazısına tepkili
4- İşte Toron Karacaoğlu'nun El Yazısıyla Sansürlenen Belge (Nedim Saban)
.
(Kaynak: Tiyatro Dünyası)