27 Şubat 2009 Cuma

"Şişli Belediyesi skandalı"na, Mustafa Demirkanlı'nın Internet sitesi bile müdahale etmek zorunda kalınca, Özlem Özdemir, dişe dokunan bir yazı yazdı!

Ödül mü Dediniz, Nerede, Hani Bize?


Özlem Özdemir
27 Şubat 2009


Genel Türkçe Sözlüğe göre Ödül: 1. Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat 2. Bir iyiliğe karşılık olarak verilen armağan, mükâfat.

Anlamı yukarıda yazılı olan ödül, bir mekanizma olarak her yıl pek çok sektörde düzenli olarak veriliyor. Tiyatro dünyasının da her geçen yıl sayısı artan tiyatro ödülleri oluyor. Birileri tiyatro yok oluyor derken birileri de tiyatroyu adeta yeniden keşfediyor! Bu köhne sanat dalı birden bire politikacılar dâhil herkesin gözbebeği mi oluyor ne? Şaşırtıcı doğrusu. Nasıl her oyuncu tiyatro için televizyondan para kazanıyorsa, bazı kurum ve kişiler de tiyatronun yaşaması için ödül mekanizmaları olması gerektiğini düşünür oldular... Tiyatro adına düzenlene ödüller ile ilgili her yıl çeşitli spekülatif yorumlar, tartışmalar olduğunu biliyoruz. Bunları yeniden deşmeye gerek yok…

2009 yılında bir de baktık ki nur topu gibi bir ödülümüz daha olmuş. Oysa hamileliğine bile şahit olmamıştık, tuhaf doğrusu. Şişli Belediyesi’nin sanata ve sanatçıya duyarlı yaklaşımı(!) sebebiyle düzenlemeye karar verdiği Muhsin Ertuğrul Tiyatro Ödülleri 22 Şubat Pazartesi akşamı Cevahir Otel’de sahiplerine verildi. Bundan öncesinde duyurusunun yeterince yapılmadığını düşündüğüm ödüllerin niteliğini anlamak üzere (davet edilmemiş bir basın mensubu olarak) aynı zamanda adaylardan biri olan Kemal Yiğitcan ve eşi Gülay ile birlikte yola koyulduk. Cevahir Otel’e gittiğimizde, kendimizi çocukken katıldığımız mahalle düğünlerinin havasında buluverdik. Ama çıkarken bize kutu içinde meyse suyu vermemiş olmamalarına da alındım doğrusu, bari mizansen tam olsaydı da çocukluğumun karesi eksik kalmasaydı diye şımarıklık etmeyeceğim şimdi, konumuz bu değil. Kemal adaylardan biri olduğu için herhalde ona ayrılan bir yer vardır diye düşündük, her ne kadar Kemal yer heveslisi gibi görünmek istemediğinden sormak istemese de, en azından geldiğinin bilinmesi açısından gidip yerini sormanda fayda var ısrarımıza dayanamayıp gitti. Ancak Belediye Başkanı geldiği için ayakta durmamamız gerektiği, boş bulduğumuz bir yere oturmamız gerektiği tavsiyesiyle geri geldi. Biz de denileni yaptık, iyi ki öyle yaptığımızı o anda bilmiyorduk. Tören başladı efendim. Belediye bünyesinde yapıldığından, edilmesi gereken teşekkürler edildi. Sayın Sarıgül’ün bir seçim mitingindeymiş gibi süren konuşmasını her halde bu aralar gündeminde seçim oluşuna verdim. Ama “sanatçının mutfakta tenceresi kaynayacak ki sanatını rahat yapabilsin” ifadesiyle az daha dilimi ısırıyordum. Üzerine “sanatın siyasetle aynı olduğunu” söylediğinde ben artık kendimde değildim, bir an bulunduğum ortama yabancılaştım, acaba DSP’nin seçim toplantısına mı geldim diye sağıma soluma baktım ama yok gelmemişim, neyse ki o kadar kendimden geçmemişim… Efendim bu uzun konuşmanın ardından sıra ödüllere geldi. Sevgili Kemal’in ödül almasına önce sevindik çünkü emeğinin karşılığını aldığını biliyorduk. Ancak sonraki gelişmeler bu düşüncemizi de yerle bir etmeyi bildi. Oyun yazarı ödülü aynı zamanda jüri üyesi olan Tuncer Cücenoğlu’na verilince ilk artçı sarsıntı geldi. Ama bitmeyecekti. En İyi Kostüm Tasarımcısı “Tiyatro Kedi ve İBBŞT” arasında paylaştırılırken, En İyi Oyun Müziği “Tiyatro Kedi”, En Başarılı Çevirmen “ Tiyatro Ayna” ya verildi. Bitmedi!.. En Başarılı Uyarlama “ İBBŞT’nin oyunu “Kırmızı Pazartesi” ile Macit Koper’e verildiğinde, Koper’in kibar açıklamasını unutmamak gerek: “Oyunu izlemeyen seyircilar varsa izleyebilir, özellikle de jüri üyelerini bekliyoruz…” Bilmem anlatabildi mi? En iyi Erkek Oyuncu “Tiyatro Ayna’dan Kazım Akşar ile İBBŞT’den Mehmet Gürhan arasında paylaştırılırken, “Semaver Kumpanya”ya gelen aday listesinde Mehmet Gürhan’ın adının olmadığını anımsadım, demek ki son anda karar verilmiş, aday olmasa ne fark eder? En Başarılı Yönetmen “Tiyatro Kedi’den Hakan Altıner” oldu. En Başarılı oyun “İBBŞT’den Maskeliler” olurken geldik özel tiyatro destek ödüllerine. Buraya kadar zaten hepimiz dokuz aylık kadar şişmiştik ne yalan söyleyeyim. Ön sırada oturan arkadaşıma “İyisi mi şimdi En Başarılı Tiyatro Ödülü’nü Tiyatro Kedi’ye versinler” dediydim, şakayla da gülmüştük. Ama şaka değilmiş, gerçekmiş. Ödüller açıklanmaya başlandı. Adaylar arasında; DOT, garajistanbul, Tiyatro Duru, Dostlar Tiyatrosu gibi tiyatrolar da vardı. Ama sonuç ne oldu, hemen söyleyeyim: Ödüller Tiyatro Ayna, Müjdat Gezen Tiyatrosu ve Tiyatro Kedi’ye gitti, tabii para ödülü de. Dilek Türker’in yani Tiyatro Ayna’nın sahibinin jüri üyesi olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı? Ondan sonrasında ne olduğunu bilemem çünkü salonu terk ettim. Kimse bana bütün bu sonuçların tesadüf olduğunu söylemesin, söylese de kulaklarım duymuyor. Ancak keşke mesele benimle kalsa, bence seneye bu ödülleri kimsenin ruhu duymayacak! Oraya kadar boşuna zahmet edip de davet etmeye niye gerek vardı efendim, kendi aranızda kendinize ödül verseydiniz bundan daha anlamlı bir durum olmaz mıydı? Gözümüzün içine baka baka “sizi yorduk ama biz de kendi kendimize ödül vermeyi siz olmadan istemedik, görün bakın siz tiyatro için debelenirken biz o suları çoktan geçtik?” mi demekti maksat? Bunun için bizi oraya kadar yormanıza gerek yoktu, biz bunu gelmeden de söylerdik!.. Jüri üyelerinden bazılarının bazı yerlerde yüzüne bakıyordum, şimdi nasıl bakacağımı bilemiyorum? Daha doğrusu bana bakılmasına nasıl katlanacağım? Bu ödül töreninin seçimden hemen önce alelacele yapılması da ilginç bir tesadüf doğrusu. Ülkem zaten tesadüfler cenneti… Eminim ki bunun seçimlerle ilgisi yoktur, benim kendimce yakıştırdığım bir zaman paralelliğidir. O uzun sanata destek konuşmaları, belediyelere edilen uzun teşekkürler de gerçekten içten ve dostanedir. Ne de olsa biz çok samimi bir milletiz, o nedenle her denilene inanır, her gel diyenin ardından gidecek kadar safızdır. Bu yüzdendir ki zaten şimdi bizi yöneten hükümetin de ardından inançla gidiverdik. Şu an yaşadığımız ekonomik krize, içsel bölünmeye rağmen inatla gidecek olduğumuz gibi. Bir de çok sadık olmak gibi bir huyumuz var değil mi? Ya da çabuk affetmek mi demeli? Ben bilemiyorum ne diyeceğimi? Diyebildiğimi yukarıda deyip size bırakıyorum gerisini. Suya yazmaksa tiyatro, daha çok suya yazı yazılır bizim ülkemizde. Yazılacak satılmamış suyumuz kaldıysa tabii, o da başka… Son diyeceğim ise şu olsun: En azından bir tiyatromuz vardı elimizde, onu da bulaştırmayın siyasetinize…

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)

***

Oyun'un notu: Bakınız;
"Şişli Belediyesi, AKP'nin yaptığı gibi; halka, yanmayan kömür, yenmeyen pirinç, kullanılmayan beyaz eşya dağıtmak yerine, vasat tiyatrocular sunuyor!"
"Şişli Belediyesi, tiyatroculara sadaka dağıtırken, Zaman gazetesi de bize ait olan 'körler sağırlar, birbirini ağırlar' yorumunun kaynağını gizliyor!"
"Şişli Belediyesi, vasat tiyatroculara sadaka dağıtırken, Tuncer Cücenoğlu, hem jüri üyesi ve hem de 'En Başarılı Yazar' olarak bir skandala imza attı!"
"Şişli Belediyesi; Tuncer Cücenoğlu, Dilek Türker gibi tiyatro yoksunu ve yoksulu kişileri kötü emellerine alet ederek, Türkiye tiyatrosunu kirletiyor!"
"'Şişli Belediyesi skandalı'na, Mustafa Demirkanlı'nın Internet sitesi bile müdahale etmek zorunda kalınca, Özlem Özdemir, dişe dokunan bir yazı yazdı!"