ZAMAN, TİYATRO SANATI İÇİN DÜRÜST, GÜZEL BİR DERGİ ÇIKARMA VE ÖDENEKLİ TİYATRO KURUMLARINDAN "HİÇ HAK ETMEDİKLERİ BİÇİMDE" REKLÂM ALAN MAGAZİNEL TİYATRO DERGİLERİNE, HEP KARŞI ÇIKMA ZAMANIDIR!...
Hilmi Bulunmaz
13 Aralık 2012
Mustafa Şükrü Demirkanlı, 12 Aralık 2012 Çarşamba günü "H. Hilmi Bulunmaz'dan Kurum Tiyatroları'na 'Ortaklık' Çağrısı" başlıklı bir yazı yayınladı. Bu dezenformatif nitelikteki yazıyı, harf harf, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf ayrıştırıp değerlendirmek için önce sağ, sonra sol kolumuzu iyice sıvıyoruz:
Mustafa Demirkanlı - Kuyumculuk ve uluslararası elmas kalemleri ticaretiyle iştigal eden, tiyatro kamuoyu tarafından tiyatroyla ilgili bilinen hiçbir tiyatral donanımı ve pratikte bilinen bir icraatı olmayan, amatör tiyatro heveslisi, Coşkun Büktel'in yakın arkadaşı H. Hilmi Bulunmaz, tiyatro insanlarına yönelik küfür ve hakaretlerinden dolayı tiyatro yayıncıları ve tiyatro insanları tarafından "küfürsüz yayıncılık yapmaya" davet edildiği çağrı metni sonrası, ücretsiz yayın yapılan blogspot'undan hakaretlerini artırarak yayınına devam etti.
Hilmi Bulunmaz - Ben, "Bulunmaz Kuyumculuk Yayıncılık Gösteri Sanatları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi" adlı çok ciddi bir kuruluşun kurucu sahibiyim. Kurucu sahibi ve genel müdürü olduğum şirketin ana sözleşmesinde, bale, opera, sinema, tiyatro ve yayıncılık sanatları da içinde olmak üzere, estetik ve tiyatral bilinç geliştirmeye yönelik ciddi maddeler var. Bu çok ciddi şirket kurulurken, hiçbir kişi, hiçbir kuruluş yada hiçbir kurumu asla kazıklamak amacıyla yola çıkmadı. Bu çok ciddi şirket, herhangi bir Kültür Bakanı'nın kanatları altına sığınmadı. Bu çok ciddi şirket, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin ellerine bakarak avuçlarını açmak için kurulmadı!
Ben, 3 Aralık 1972 tarihinden bu yana tiyatro sanatı ve sahne sanatlarıyla uğraşmanın yanı sıra, 1 Mayıs 1989 tarihinden beri, "Bulunmaz Tiyatro - İstanbul" adlı kuruluşun kurucu sahibiyim.
Ben, ayrıca, yayıncılık alanında da "Bulunmaz Yayıncılık" adıyla etkinlikte bulunduğum için, Sosyalist OYUN Dergisi'nin kurucu sahibi ve yöneticisiyim. "MuM Kültür - Sanat Dergisi", "Sevi Şiir Dergisi", "Burun Karikatür ve Mizah Dergisi" gibi birçok yayın organını kurup, bu yayın organlarının yöneticiliğini de yaptım.
Ben, bütün bu tiyatro ve yayıncılık etkinliğimi yaparken, kendimi, halkımı ve tüyü bitmemiş yetimi düşünerek hareket ediyorum.
Ben, Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, şehir tiyatroları genel sanat yönetmenleri Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin oturdukları iktidar koltuklarını ısıtmak için jeneratör olmayı, onların ellerine bakarak avuç açmayı hiçbir zaman için asla ve kesinlikle düşünmüyorum.
Ben, yukarıda saydığım tiyatral iktidar sahiplerinin o yıllarda o iktidar koltuklarında oturmadıklarını tabii ki gayet iyi biliyorum.
Ben, o kişilerin ne anlama geldiğinden değil, o koltukların hangi işlevi bulunduğundan ve ne anlama geldiğinden bahsediyorum.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, daima demagoji hastası, hep mugalata saplantısı içerisinde bulunduğunu bildiğim için, şöyle bir nutuk tutturabileceği kanısını taşıyorum:
"Bakın, Hilmi Bulunmaz, koltuklarını ısıtan tiyatral iktidar sahipleri K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin, 3 Aralık 1972 tarihinden ve/ya 1 Mayıs 1989 tarihinden beri o koltuklarda oturduklarını sanıyor hâlâ. Ha, ha, ha!"
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, daima doğrudan, gerçekten, güzelden, iyiden yana asla kulaç atmayan bir tiyatro fanisi olduğunu çok iyi bildiğimden, onun dergisi LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro...'ya âdeta banilik, kendisine sanki vasilik yapan yönetici kişilere şirin görünmek için sözcüklere takla, tümcelere perende, paragraflara hendek attırabileceğini düşünüyorum hâlâ!
Ben, kendi kurduğum tiyatromda ücretsiz olarak oyunculuk ve yazarlık çalışmaları yaptırırken, bu tür çalışmalara koşut olarak, yanımda "yetişen" yazarların uygun bulduğum dosyalarının bir kısmını da kitap olarak yayınlıyorum. Örnekse Ozan Akgül'ün yazdığı "Doğum" adlı oyun ve Oğuzcan Önver'in "TUTKAL" adlı romanı sadece birkaçı. Yayınlamayı uygun bulduğum kitapların bir kısmını yazarlarına armağan ederken, geri kalanı da okurlara ücretsiz olarak dağıtıyorum. Bütün masraf bana ait olduğu için, tabii ki, gönül rahatlığıyla, severek sürekli olarak zarar ediyorum!
Ben, bu arada, Kültür Bakanlığı Çanağı yalamak istemediğim, Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın emrindeki K. Lemi Bilgin ve diğer resmî tiyatro kurumlarının yöneticilerinden reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almak istemediğim için, ahlâkımla, namusumla, onurumla, şerefimle çalışıp, kuyumculuk işleri de yapıyorum...
Ben, Türkiye tiyatrosunun en çok izlenen İnternet sitesine sahip olduğum için, tiyatroyla ilgili herkesin beni tanıdığı kanısındayım.
Ben, Türk tiyatrosunun neredeyse tapınma derecesinde önünde yerlere dek eğildikleri en büyük tiyatral tabu Shakespeare'e karşı çıkabilme cesareti gösterebilen tek devrimci tiyatro sanatçısıyım.
Ben, bu nedenle, dünya edebiyatının çınarı ve yüz akı Lev Nikolayeviç Tolstoy'un "Sanat Nedir?" kitabını ve bu kitapta bulunan altın, pırlanta değerindeki "Shakespeare ve Dram Sanatı Üzerine" bölümünü bütün tiyatro kamuoyunun gırtlağına kadar dayayan biricik, yegâne kişiyim...
Ben, "Bertolt Brecht demiş ki, Henrik Ibsen emretmiş ki, Jean-Baptiste Molière güldürmüş ki, Nâzım Hikmet söylemiş ki, Samuel Beckett yazmış ki, William Shakespeare buyurmuş ki..." nakil mantığıyla değil, özgün akıl mantığıyla Türkiye tiyatrosundaki yerimi daha şimdiden rahat rahat elde etmiş bulunan biriyim.
Ben, ayrıca, irili ufaklı 100 civarındaki oyuna yönetmen olarak imza attım. Bunun yanı sıra, "Basın Müzesi Tiyatro Bölümü" Kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yaptım.
Ben, daha 1994 - 1995 tiyatro sezonunda bile Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yüzlerce kez oynanan onlarca oyuna imza atmış biriyim. Biz, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul olarak, özellikle Aziz Nesin'in "Sen Gara Değilsin" ve ısrarla Nâzım Hikmet'in "İnek" oyunlarıyla yüz binlerce izleyiciye ulaştık. Benim yazıp yönettiğim ve başta Muammer Karaca Tiyatrosu olmak üzere birçok yerde oynanan "Düş", "Sihirli Sandık" ve diğer oyunlara da sahibim.
Ben, şu âna dek yayınlanan üç şiir kitabı, yüzlerce kitap oylumu içeren şiir ve düz metinleri olan biriyim. Yakında "ey..." adlı şiir kitabımı yayınlayacağımı dosta düşmana ısrarla duyururum...
Ben, tamamıyla bana özgü "TÜMEL TİYATRO" kuramına sahip olan biriyim. Estetik kuramın, tiyatral kuramın, sanatsal kuramın neredeyse hiç bulunmadığı bir ülkede, etkileyici bir kavram, özgün bir kuram oluşturmaya gayret etme çabası bile başlı başına gurur duyulacak, onur elde edilecek, sürekli övünülecek bir durumdur.
Ben, bölük pörçük bir biçimde dergi ve gazetelerde tutsak kalmış "TÜMEL TİYATRO" kuramımı kitap boyutuna getirmek istememe karşın, hakkımda düzenlenen BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI, İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ve ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASI nedeniyle, kafamı toparlayabilmemin tabii ki pek olası olmadığının gayet anlaşılır biçimde farkındayım.
Ben, bana yakıştırılmak için büyük bir çaba harcanan "küfürbaz ve hakaretçi" sözlerini hiçbir zaman için asla kabul etmiyorum.
Ben, kime küfrettim? Orospu çocuğu Burak Caney'e küfrettim.
Ben, orospu çocuğu Burak Caney'e ne dedim? "Orospu çocuğu Burak Caney" dedim. Şimdi, bir kez daha aynı şeyi söylüyorum.
Ben, her kim ki, orospu çocuğu Burak Caney'i desteklediyse, o kişilere karşı kibarlık yapacak kadar geri zekâlı biri değilim.
Ben, bunun dışında kime, ne zaman, nerede, ne demişim?
Ben, LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'a "maymungötürengi"
(Bakınız: "BİLİRKİŞİ RAPORU") benzetmesi yapmışım. Peki, ben bu benzetmeyi yapar yapmaz, beni telefonla âdeta tehdit ederek, o videonun ("Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz ile işçi Mehmet Şahin, Bulunmaz Tiyatro v.s'yi konuşuyorlar!"), video paylaşım sitesi www.vimeo.com'dan kaldırılmasını isteyen LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın bu isteğini elimin tersiyle ittikten sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda benim hakkımda, kendisinin avukatları İnan Yılmaz'la Uğur Demirci Tosun'un desteğiyle suç duyurusunda bulunup, benden ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olan Ömer Faruk Kurhan'ın bu isteği kabul edilerek KAMU DAVASI açılınca ne olmuş? İki avukatla açılan davadan ne ceza almışım?
Ben, BERAAT etmişim! Hani nerede hakaret, nerede küfür?
Ben, LİNÇÇİ kişilerin avukatı Burhan Gün, LİNÇÇİ Gülhan Avşar Demirkanlı ve LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in benim hakkımda ancak avukatlarının güçlü katkılarıyla avukatlarının büyük yardımıyla açtırmış oldukları KAMU DAVASI dosyalarının hiçbirinde, hem de benim hiçbir avukatım olmadan yargılanmama karşın asla ve kesinlikle hiçbir ceza almadım. Birkaç başka davanın sonucunda birkaç "ceza almak" da gayet normal bir şey canım!...
Ben, haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığımın ayrımında olan biri olarak, bu durumlara her zaman hazırlıklıyım.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, esas olarak, benim ideolojik, siyasal, tiyatral kavgama değil, kendisinin küçük çıkarlarının bozulmasına bozulduğuna iyice inanıyorum.
Ben, sürekli olarak şunu durmaksızın hep yineliyorum: "Devlet Tiyatroları oyun programını duyurmak iddiasıyla reklâm alıp yayınlanan dergiler, hiçbir zaman için tam zamanında, ilgili ayın tam birinde asla ve kesinlikle çıkmayıp, israfa neden oluyorlar!"
Ben, tiyatro kamuoyunun bilinçlenmesi ve yepyeni bir tiyatro kamuoyu oluşturulması için değil, hep kendi küçük çıkarları için yayınlanan tiyatro dergilerinin, reklâm adı altında aldıkları avuç dolusu parayı (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) asla ve kesinlikle zerre kadar hak etmedikleri kanısındayım.
Ben, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün, birkaç yüz tane ancak basılıp, birkaç göstermelik yerde vitrine zar zor dizilen ve hiçbir zaman için baştan sona asla okunmayan, dergi demeye binlerce şahit gerektiren saçma sapan şeyleri naylon bir biçimde yaşatarak tarihsel ve toplumsal olarak suç işleyen kişilere olanak tanımaması gerektiği kanısındayım.
Ben, tüm nesnel koşullar oluştuğunda, Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda suç duyurusunda bulunacak, bu kurum için de ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olup asla peşini bırakmayacağım.
Ben, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerin, naylon tiyatro dergilerine boca edilmesine son derecede karşıyım.
Ben, ayrıca, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yayınladığı sözde dergi niteliğindeki bir dergiyi yayınlayabilmek için, ayda en fazla yalnız 1000 TL'nin yeterli olduğu kanısındayım.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın dergisi için, Devlet Tiyatroları ve şehir tiyatrolarından her sayı için en az 5000 TL aldığı kanısındayım. Bu arada diğer kuruluşlar da cabası!
Ben, her sayısı sadece ve yalnızca 1000 TL'ye çıkabilecek gayet ciddi bir dergi yayınlamak için, dört kurum ve kuruluşun bir araya gelmesini arzu ediyorum. Dört yada daha fazla ciddi kuruluş bir araya gelirse, izleyicilere ücretsiz olarak dergi dağıtılabilir. Halka ve tüyü bitmemiş yetime borçlu olduğunu duyumsaması gereken bu kurum ve kuruluşların adlarını sıralıyorum: Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları, Kocaeli Şehir Tiyatroları, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul... Bu dört kurum ve kuruluş, dergi ve gazetelere verdikleri reklâm parasıyla ciddi bir tiyatro dergisi yayınlayabilir.
Ben, bu arada şu hayalet tiyatro birliğinin de gündeme gelmesini büyük bir hararetle savunuyorum: Bu "Tiyatro Yayıncıları Birliği" ne oldu? Bu sözüm ona birlik, hangi mağaraya saklandı. Bu kirli birlik, neden başlattıkları LİNÇ KAMPANYASI sürecinin dışına savruldu? Bu iğrenç birlik, neden tükürdüğünü yaladı? Bu yavşak birlik, neden kuyruğunu arka bacaklarının arasına sıkıştırıp, sırra kadem bastı? Neden? Neden? Neden? Nedeeen??? Nedeeen???!!!
Mustafa Demirkanlı - Genellikle blogspot'unda kaleme aldığı yazılardan oluşturarak yayımlamaya çalıştığı tiyatro dergisi (İki kez denemiş, iki denemesi de 2-3 sayı sürebilmiş, ilkinde yakın arkadaşı Coşkun Büktel'in de tepkisini çekmesine, ilk sayıda "Ben Bu Oyun'da Yokum" diyerek yazar kadrosundan ayrılmasına rağmen…) deneyimlerini unutup, kendisini hâlâ Yayın Yönetmeni olarak lanse eden bu şahıs, sadece küfür ve hakaret etmemesi istenen çağrı metnini oluşturan ve imzalayan tiyatro insanlarına karşı öfkesini kontrol edememekte, şimdi de sürekli hakaret ettiği ödenekli kurum tiyatrolarına "ortaklık" çağrısı yapmakta, paralarının yetmediği noktada kendisinin destekleyeceğini ifade edebilmekte!
Hilmi Bulunmaz - 2 X 2.5 = 5... Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yukarıdaki paragrafta dile getirdiği gibi; "iki denemesi de 2-3 sayı sürebilmiş" olduğuna göre, Sosyalist OYUN Dergisi, sadece 5 kez yayınlanabilmiş. 2 ("iki deneme") X 2.5 ("2-3 sayı") = 5...
Ben, kendi kurup yönettiğim derginin tam olarak kaç sayı çıktığını birden bire anımsamakta zorlanıp, "Hilmi Bulunmaz Sosyalist OYUN Dergisi sayı" sözlerini yazıp Google'da arama yapar yapmaz, karşıma ilk önce 15. sayısı çıktı. 15. sayıdan sonrasına bakma gereksinimi bile duymadım. Ancak, Sosyalist OYUN Dergisi'nin yayını devam etti. Şu ânda anımsadım ki, "Erbil Göktaş Özel Sayısı" daha ilerideki bir sayı içeriğini oluşturuyor!
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, soyut konular söz konusu olduğunda, denizden yeni çıkmış bir balık gibi, her tarafa sıçrayıp, çemberden bile daha yuvarlak lâflar kullanarak demagoji yapıyor, mugalata bataklığına saplanıyor. Ancak iş, bir matematik kesinliğine evrilmiş olduğunda, yalanı suratından aşağı hızla, hem de şimşek hızıyla dökülüyor. Tabii ki, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yazdığı bu yazı, tiyatro izleyicisi yada tiyatro sanatçısı kişilere yönelik olarak kurgulanmadığı, sadece ve yalnızca K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine yönelik olarak kurgulandığı için, ben, doğal olarak bunun bir "korku mektubu" olduğunun ayrımındayım.
Peki, öyleyse, bu yeterli değil mi, yani benim Demirkanlı yalanlarını anlamam yetmez mi? Asla yeterli değil, kesinlikle yetmez! Çünkü ben, aldığım her soluğun hesabını kendime, halkıma, tüyü bitmemiş yetime vermek zorundayım. Ben, K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine yalvaran bir dille yazı yazmıyor, halk için, tüyü bitmemiş yetim için yazıyorum.
Ben, Demirkanlı yalanlarını teşhir ederken, Demirkanlı kişiliğinde herhangi bir yalancıyı teşhir etmek niyetinde değilim. Ben, Demirkanlı yalanlarını teşhir ederken, bir düşünceyi, bir eylemi, bir zihniyeti teşhir ediyorum. Benim için kişiliklerden çok önce, tarihsel ve toplumsal olarak çürümeye katkıda bulunan zararlı eylemler söz konusudur.
Benim İnternet ortamında yada herhangi bir yerde yayınlamış olduğum yazıları, bir de Sosyalist OYUN Dergisi içeriğinde, hem de ücretsiz olarak sunmam, Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı neden bu kadar rahatsız ediyor? Mustafa Şükrü Demirkanlı, hemen belge gösterip; "Bak derginin üzerinde '1 TL' yazıyor, demek ki bu dergiyi satılığa çıkarıyorsun!" diyebilir. Baştan söyleyelim, bu durum bir yasal zorunluluktan kaynaklanıyor. Yoksa, "Ticaret Kanunu" yakamıza yapışabilir.
Benim, bir tiyatro dergisi yayınlayıp, hiçbir resmî tiyatro kuruluşundan reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almamamın ve üstüne üstlük, bir de okurlardan para almadan yayıncılığımı sürdürmemin Demirkanlı ve diğer Demirkanlı'lara nasıl bir zararı dokunabilir? Hemen söyleyelim; tiyatro sanatçıları ve tiyatro izleyicileri, bu dergi işinin, sanıldığı gibi çok büyük bir para gerekmediğini anladıklarında, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine hesap sormaya başlayabilirler.
Şunu da belirtmekte yarar var; Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı fazla telaşlanmasın, zâten bizim dergimiz periyodik olarak yayınlanamıyor. Bizim yazarların önüne sürebileceğimiz bir çanağımız olmadığı için, dergimize bir sinek bile konmamaya büyük bir özen gösteriyor. Bu arada, benim bu demokrat, bu devrimci, bu sosyalist tavrım nedeniyle, sürekli olarak benim hakkımda zincirleme LİNÇ KAMPANYASI başlatılıp, benim hakkımda davalar açılıyor.
Mustafa Demirkanlı - Sınırlı bir süre için imzaya açılan ve belirlenen süre sonunda durdurulan site, amaç hasıl olduğu için yayından kaldırılmasına rağmen, metni ve imzacı listesini yine kendisinin oluşturduğu ücretsiz yayın yapılan bir başka blogspot'ta muhafaza eden ve kendisine ve yakın arkadaşı Coşkun Büktel'e yönelik küfürsüz yayın yapın metnini: "İftiracı ve LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun ruhanî liderliğinde, Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la 'Theope' adlı oyunun yazarı ve 'Ölüleri Gömün' oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için düzenlenen" olarak algılayan, fakat bu konuda "küfürsüz yayıncılık yapın" demenin ötesinde kendileriyle ilgilenmeyen insanları Linççi olarak tanımlamakta ve şu küfürleri art arda sıralamayı kendinde hak görmekte:
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, yine yalan söylüyor. Bizim hakkımızda başlatılan LİNÇ KAMPANYASI, sınırlı bir süre olarak başlatıldığı anlamda bir açıklamayla gündeme gelmedi. Ne zaman ki biz, çok sert bir savunma yapıp, haklılığımızdan kaynaklanan güvenle "karşı atak" sürecine girdik, işte o zaman, tam tamına 1100 KİŞİLİK KİŞİLİKSİZ LİNÇÇİ KİŞİ geri adım atmak zorunda kaldı. Yani seve seve LİNÇ KAMPANYASI başlatanlar, bizim verdiğimiz mücadele kararlılığı sonucu, söke söke bu süreçten vazgeçmek zorunda kaldılar. Ancak biz, bize karşı başlatılan bu süreci sonuna dek mahkûm etmek için, mücadelemize asla ve kesinlikle ara vermedik. Ayrıca bu "durdurulan site"nin anahtarları kimde? Bana karşı başlatılan ilk KAMU DAVASI sahibi LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'da mı, bana karşı haksız bir suçlamada bulunarak KAMU DAVASI açtırma başarısı gösteren OYÇED temsilcisi avukat Burhan Gün'de mi, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanlığı yapmasına karşın Türkçe'yi doğru dürüst kullanmakta zorlandığı için kendisini eleştirmemiz nedeniyle bizim hakkımızda KAMU DAVASI açtırmasına karşın bizi asla cezalandırtamayan LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'te mi, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'da mı? Adları çoğaltıp, kafanızı şişirmemiz olası! Ancak buna gerek yok!!!
"Amaç hasıl olduğu"na göre, neden benim hâlâ küfürlerime, hakaretlerime devam ettiğimi dile getiriyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden beni ikide bir savcılara şikâyet ediyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden beni mahkemeye veriyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden benim karşımda yitirdiğiniz davaları, ağlayan çocuk mızmızlığında Yargıtay'a tay taya koşun itirazda bulunuyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında yazılar yazıyorsunuz ki?
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında yazı yazarken, yine olayları çarpıtıyor, yine dezenformatif dil döktürüyor, yine yalan söylüyor. Ben, defalarca, kerelerce, kezlerce dile getirmiş olduğum gibi, yazının girişindeki sözlerimi yine söylüyorum:
Ben, bana yakıştırılmak için büyük bir çaba harcanan "küfürbaz ve hakaretçi" sözlerini asla ve kesinlikle kabul etmiyorum.
Ben, kime küfrettim? Orospu çocuğu Burak Caney'e küfrettim.
Ben, orospu çocuğu Burak Caney'e ne dedim? "Orospu çocuğu
Burak Caney" dedim. Şimdi, bir kez daha aynı şeyi söylüyorum.
Ben, her kim ki, orospu çocuğu Burak Caney'i desteklediyse, o kişilere karşı kibarlık yapacak kadar geri zekâlı biri değilim.
Ben, bunun dışında kime, ne zaman, nerede, ne demişim?
Mustafa Demirkanlı - "Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığının ayrımında olan Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, gördüğü lüzum üzerine, LİNÇÇİ orospu çocuğu kişiler hakkında çok önemli bir açıklama yaptı!
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, yukarıdaki gibi içerisinde hiçbir özne bulunmayan bir yazıyı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na da yutturma başarısı gösterebilmiştir. Peki, yukarıdaki tümcede herhangi bir özne bulunmamasına karşın, bu tümcedeki "LİNÇÇİ orospu çocuğu kişiler" sözü üzerine alınganlık göstermek ne anlama geliyor? Bu soruyu benim yanıtlamam olanaksız, ancak tahminde bulunabilirim. Ne var ki, tahminlerle yargıda bulunmak pek doğru olmayabilir. Savcıları bile kandırabilen Demirkanlı'nın okurları kandırması asla söz konusu olamaz!
Bu arada, Demirkanlı kardeşimiz, bu yazının nerede ve hangi bağlam içerisinde yayınlanmış olduğunu tam olarak neden belirtmiyor? Savcılara yaptığı gibi, neden genelleme yapıyor?
Mustafa Demirkanlı - 12 Eylül Faşizmi piçi LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ beceriksizlerle, LİNÇÇİ cahillerle, LİNÇÇİ çanak yalayıcılarla, LİNÇÇİ çaresizlerle, LİNÇÇİ deyyuslarla, LİNÇÇİ dübbüklerle, LİNÇÇİ düzenbazlarla, LİNÇÇİ eblehlerle, LİNÇÇİ faşistlerle, LİNÇÇİ gebeşlerle, LİNÇÇİ göt yalayıcılarla, LİNÇÇİ halk düşmanlarıyla, LİNÇÇİ kuyruk sallayıcılarla, LİNÇÇİ namussuzlarla, LİNÇÇİ oportünistlerle, LİNÇÇİ orospu çocuklarıyla, LİNÇÇİ pragmatistlerle, LİNÇÇİ partisyenlerle, LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ reformistlerle, LİNÇÇİ revizyonistlerle, LİNÇÇİ şerefsizlerle, LİNÇÇİ teorisyenlerle, LİNÇÇİ yetim hakkı yiyicileriyle her alandaki mücadelemi, aynı kararlılıkla, ısrarla ve inatla sürdürüyorum! Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u, Tarih: 5 Aralık 2012" demeyi kendisinde hak görmekte. "Haksızlıkların yasalarla korunduğu…" saptamasını yapmasına rağmen lehine olan yasalardan yararlanmak için başvurmakta ve yararlanmış olmasına rağmen yel değirmenleriyle kavga etmeye devam etmekte… "….Bu savunmalarımın yanı sıra suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yasa lehime olup, bu yasadan yararlanmak istiyorum."
Mustafa Demirkanlı - Sadece avukatlığımı yaptığı için bir
hukuk insanı olan Av. Burhan Gün'e: "…ancak Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi
alçak ve şerefsiz birinin arkasında duran İstanbul Barosu'nun tiyatrosunun
Genel Sanat Yönetmeni Linççilerin avukatı
Burhan Gün, nasıl ki linççi, alçak ve şerefsiz Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın
belgelerini savcılığa sunarken, nasıl ki belgede karartma yaptı, nasıl ki
belgede sahtecilik yaptı, duruşmalara gelemiyor bu nedenle, 4 duruşmadan sadece
bir tanesine geldi, onda da süt dökmüş kedi gibi mırıldandı mırıldandı siktirdi
gitti, defoldu gitti." demekten hicap duymamakta… Hatta , Av. Burhan
Gün'ün bağlı olduğu İstanbul Barosu'nu: "İstanbul Barosu Tiyatrosu'nu
Genel Sanat Yönetmeni sıfatıyla Burhan Gün'e teslim ettiğine göre, avukattır
Burhan Gün, kendisi linççi değildir kesinlikle, o da sahtekarlık yaptığı için
adliyede, delil karartması yaptığı için İstanbul Barosu da sahtekar bir
kurumdur bana göre" demekten geri durmuyor.
Hilmi Bulunmaz - Belge, delil, kanıt hak getire... Bu sözleri ben nerede söylemişim? Ben, tutup bu sözleri Google'a yapıştırır nerede yazdığımı anımsarım. Ancak, hiçbir okurdan böyle bir zahmete katlanmasını isteyemeyiz. Ne var ki, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, okurlar için değil de, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri için yayın yaptığı için, onun belge, delil, kanıt sunma zorunluluğu yok(!)
Demirkanlı; "Sadece avukatlığımı yaptığı için bir hukuk insanı olan Av. Burhan Gün" dediği kişinin, benim hakkımda savcılık huzurunda suç duyurusunda bulunup, avukatlık mesleğini doğru kullanmayarak, delilde eksiltme yaparak, KAMU DAVASI ile yargılanmama neden olmuştur. Bunları yaparken de, İnternet sitemin tamamıyla sansürlenmesi, yasaklanması için savcılığa başvurmuş ve bunu isteğini yargılanmam sürecinde de yinelemiştir. Ancak, yargıç Burhan Gün gibi düşünmediği, yani hak ve hukuka uygun davrandığı için, Burhan Gün'ın bu hukuk dışı isteğini elinin tersiyle itmiştir. Yani, durum Demirkanlı'nın iddia ettiği ve/ya düpedüz yalan söylediği gibi ("Sadece avukatlığımı yaptığı için bir hukuk insanı olan Av. Burhan Gün") değildir"
Ayrıca, benim, İstanbul Barosu'nu eleştirme hakkım her zaman vardır. Ben, eleştiri sınırını aşar da, hakaret sınırına dayanırsam, İstanbul Barosu Yönetimi, sanırım gerekeni yapar. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi bir dezenformatöre hiçbir zaman için asla ve kesinlikle herhangi bir gereksinim duymaz.
Mustafa Demirkanlı - Kısa örneklerle, hakarette sınır tanımadığını aktardığımız H. Hilmi Bulunmaz'ın Ödenekli Kurumlarla olan (5 günlük) ilişkisini ve ortaklık önerisini aktararak, bu şahsın ne kadar ilkeli olduğunu gösterip, hakaretten mahkumiyet aldığı davaların listesini sunarak yazıyı bitirelim.
Hilmi Bulunmaz - Kısa değil, isterse upuzun bir örnekler zinciri sunsun, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, somut bir belge, somut bir delil, somut bir kanıt sunmuyor, sunamıyor. Ancak, ben, okurların aydınlanmasına önem verdiğim için, yine de, elim değdiği, dilim döndüğü oranda açımlama yapıp, doğruları, gerçekleri okurların dikkatine sunmaya özen gösteriyorum. Ben, tiyatro dergisi yayınlarken K. Lemi Bilgin'den, Hilmi Zafer Şahin'den, Veysel Sami Berikan'dan ve benzerlerinden herhangi bir kişisel çıkar gözetmeyi düşünmediğim, bir tiyatro sahibi olarak Kültür Bakanlığı Çanağı yalamayı içime sindiremediğim için, tabii ki, sadece ve yalnızca okurların istemlerini göz önünde bulundurmak durumundayım. Ben, hakarette sınır tanımıyorsam, beni savcılıklara şikâyet edersiniz, savcılıklar da gerekeni yaparlar. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini mübaşir, polis, savcı, yargıç sandığı, gerçeküstü bir yaşam tarzına sahip olduğu için, benim hakkımda aklına gelen her şeyi rahatça sıralayabiliyor.
Mustafa Demirkanlı - İstanbul Devlet Tiyatrosu Namusunu Asla ve Kesinlikle Koruyamıyor
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı değil herhangi bir sıradan okur, değil nitelikli bir okur, değil tiyatro izleyicisi, değil tiyatro sanatçısı, benim hakkımda yazdığı hâlde ben bile anlamakta çok büyük sıkıntı yaşıyorum. Yukarıdaki tümce, büyük olasılıkla, yüzde doksan dokuz bana ait. Ancak, tırnak işareti içerisine alınmadığından, o sözü Demirkanlı söylemiş gibi duyumsanıyor. Sanırım, alkolizm sınırına yaklaşan bir sarhoşluk içerisinde bulunan Demirkanlı, bırakınız herhangi bir yazı yazmayı, daha noktalama işaretlerini, yazım kurallarını bile bilmediği için olsa gerek, anlaşılmaz ifadelerde bulunuyor. Tabii ki, bu arada, okurlar için değil, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri için yazı kaleme aldığı, savcılara asılsız ihbarlarda bulunmak istediğinden aklına estiği gibi kalem oynatıyor.
Mustafa Demirkanlı - "Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz aşağıdaki tweet'i okuyunca şöyle söyledi: "Hiçbir zaman için tam zamanında, yani yayınlanması gereken ayın tam birinde yayınlanmamasına karşın, naylon tiyatro dergilerine reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermesine ve İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerini işgâl eden ticarî kuruluşlar karşısında namusunu asla ve kesinlikle koruyamamasına karşın, 'Oyuncuların çoğu YAVŞAKtır genellikle...' kem sözcüyle ünlü Shakespeare Çocuğu Nihat Haluk Bilginer gibi densizlerin saldırısına marûz kalması karşısında Devlet Tiyatroları'nı bile duyurmak, savunmak zorunda kalıyoruz!
Hilmi Bulunmaz - Anlatım yeteneği, betimleme duyarlılığı, dağarcık oylumu, dil bilgisi, dil bilinci, dil uzmanlığı, dramatik kurmaca, ifade etme gücü, imgelem ustalığı, noktalama işaretleri, tersinleme becerisi, Türkçe kullanımı, yazım kuralları, yazınsallık hak getire. İşte, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri, bu tür düzeyli düzlemlerden zerre kadar anlamadıkları için, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermeye ısrarla ve inatla devam ediyorlar hâlâ!
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, öyle sanıyorum ki, sarhoş kafayla geçiyor klavyenin başına ve aklına ne gelirse, K. Lemi Bilgin'in, Hilmi Zafer Şahin'in, Veysel Sami Berikan'ın ve benzerlerinin çıkarlarına yönelik ne tür bir ifade bulursa, başlıyor ağır ağır, yavaş yavaş sıralamaya. Önemli olan kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi... Önemli olan Türkiye tiyatrosuna sosyalizm şırıngası yapan Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI düzenlemek!
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u
Hilmi Bulunmaz - Evet, ne var bunda? Neden şaşkınlık oluşturuyor? Bir insan, beğenmediği herhangi bir kurumun, kendi beğeneceği hâle gelmesi için küfür edeceğine, ciddi bir ortaklık önerisinde bulunması kadar doğal başka bir şey olamaz. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu'na ait reklâm kulelerinin namusunun korunamadığı kanısında olduğum için, Devlet Tiyatroları'nın namusunu da korumak içinde olmak üzere, DT'ye ortaklık önerisinde bulunuyorum. Ben, İBBŞT'in "korsan tiyatro" hâline geldiğini saptadıktan sonra, korsanlığı bırakması için bir ortaklık önerisinde bulunuyorum. Bunda ters giden ne var? Ancak, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı olmak üzere tiyatro dergilerinin yöneticilerinin hemen hemen bütünü, hepsi, tamamı, tümü K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin koltuklarının sıcaklığını korumanın ötesinde bir işleve sahip değiller.
Mustafa Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz'ın hakaretlerinden dolayı aldığı mahkumiyetler:
Hilmi Bulunmaz - Evet dinleyelim yada okuyalım. Bakalım, gerçekten "hakaretlerimden dolayı aldığım mahkumiyetler" mi?
Mustafa Demirkanlı - 1. Şikayetçi: Av. Mehmet Bozkır, Karar: 125/4'den 105 gün adli para cezası.
2. Şikayetçi: Seval Deniz Karahaliloğlu, Karar: Adli para cezası.
Hilmi Bulunmaz
13 Aralık 2012
Mustafa Şükrü Demirkanlı, 12 Aralık 2012 Çarşamba günü "H. Hilmi Bulunmaz'dan Kurum Tiyatroları'na 'Ortaklık' Çağrısı" başlıklı bir yazı yayınladı. Bu dezenformatif nitelikteki yazıyı, harf harf, sözcük sözcük, tümce tümce, paragraf paragraf ayrıştırıp değerlendirmek için önce sağ, sonra sol kolumuzu iyice sıvıyoruz:
Mustafa Demirkanlı - Kuyumculuk ve uluslararası elmas kalemleri ticaretiyle iştigal eden, tiyatro kamuoyu tarafından tiyatroyla ilgili bilinen hiçbir tiyatral donanımı ve pratikte bilinen bir icraatı olmayan, amatör tiyatro heveslisi, Coşkun Büktel'in yakın arkadaşı H. Hilmi Bulunmaz, tiyatro insanlarına yönelik küfür ve hakaretlerinden dolayı tiyatro yayıncıları ve tiyatro insanları tarafından "küfürsüz yayıncılık yapmaya" davet edildiği çağrı metni sonrası, ücretsiz yayın yapılan blogspot'undan hakaretlerini artırarak yayınına devam etti.
Hilmi Bulunmaz - Ben, "Bulunmaz Kuyumculuk Yayıncılık Gösteri Sanatları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi" adlı çok ciddi bir kuruluşun kurucu sahibiyim. Kurucu sahibi ve genel müdürü olduğum şirketin ana sözleşmesinde, bale, opera, sinema, tiyatro ve yayıncılık sanatları da içinde olmak üzere, estetik ve tiyatral bilinç geliştirmeye yönelik ciddi maddeler var. Bu çok ciddi şirket kurulurken, hiçbir kişi, hiçbir kuruluş yada hiçbir kurumu asla kazıklamak amacıyla yola çıkmadı. Bu çok ciddi şirket, herhangi bir Kültür Bakanı'nın kanatları altına sığınmadı. Bu çok ciddi şirket, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin ellerine bakarak avuçlarını açmak için kurulmadı!
Ben, 3 Aralık 1972 tarihinden bu yana tiyatro sanatı ve sahne sanatlarıyla uğraşmanın yanı sıra, 1 Mayıs 1989 tarihinden beri, "Bulunmaz Tiyatro - İstanbul" adlı kuruluşun kurucu sahibiyim.
Ben, ayrıca, yayıncılık alanında da "Bulunmaz Yayıncılık" adıyla etkinlikte bulunduğum için, Sosyalist OYUN Dergisi'nin kurucu sahibi ve yöneticisiyim. "MuM Kültür - Sanat Dergisi", "Sevi Şiir Dergisi", "Burun Karikatür ve Mizah Dergisi" gibi birçok yayın organını kurup, bu yayın organlarının yöneticiliğini de yaptım.
Ben, bütün bu tiyatro ve yayıncılık etkinliğimi yaparken, kendimi, halkımı ve tüyü bitmemiş yetimi düşünerek hareket ediyorum.
Ben, Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, şehir tiyatroları genel sanat yönetmenleri Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin oturdukları iktidar koltuklarını ısıtmak için jeneratör olmayı, onların ellerine bakarak avuç açmayı hiçbir zaman için asla ve kesinlikle düşünmüyorum.
Ben, yukarıda saydığım tiyatral iktidar sahiplerinin o yıllarda o iktidar koltuklarında oturmadıklarını tabii ki gayet iyi biliyorum.
Ben, o kişilerin ne anlama geldiğinden değil, o koltukların hangi işlevi bulunduğundan ve ne anlama geldiğinden bahsediyorum.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, daima demagoji hastası, hep mugalata saplantısı içerisinde bulunduğunu bildiğim için, şöyle bir nutuk tutturabileceği kanısını taşıyorum:
"Bakın, Hilmi Bulunmaz, koltuklarını ısıtan tiyatral iktidar sahipleri K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin, 3 Aralık 1972 tarihinden ve/ya 1 Mayıs 1989 tarihinden beri o koltuklarda oturduklarını sanıyor hâlâ. Ha, ha, ha!"
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, daima doğrudan, gerçekten, güzelden, iyiden yana asla kulaç atmayan bir tiyatro fanisi olduğunu çok iyi bildiğimden, onun dergisi LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro...'ya âdeta banilik, kendisine sanki vasilik yapan yönetici kişilere şirin görünmek için sözcüklere takla, tümcelere perende, paragraflara hendek attırabileceğini düşünüyorum hâlâ!
Ben, kendi kurduğum tiyatromda ücretsiz olarak oyunculuk ve yazarlık çalışmaları yaptırırken, bu tür çalışmalara koşut olarak, yanımda "yetişen" yazarların uygun bulduğum dosyalarının bir kısmını da kitap olarak yayınlıyorum. Örnekse Ozan Akgül'ün yazdığı "Doğum" adlı oyun ve Oğuzcan Önver'in "TUTKAL" adlı romanı sadece birkaçı. Yayınlamayı uygun bulduğum kitapların bir kısmını yazarlarına armağan ederken, geri kalanı da okurlara ücretsiz olarak dağıtıyorum. Bütün masraf bana ait olduğu için, tabii ki, gönül rahatlığıyla, severek sürekli olarak zarar ediyorum!
Ben, bu arada, Kültür Bakanlığı Çanağı yalamak istemediğim, Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın emrindeki K. Lemi Bilgin ve diğer resmî tiyatro kurumlarının yöneticilerinden reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almak istemediğim için, ahlâkımla, namusumla, onurumla, şerefimle çalışıp, kuyumculuk işleri de yapıyorum...
Ben, Türkiye tiyatrosunun en çok izlenen İnternet sitesine sahip olduğum için, tiyatroyla ilgili herkesin beni tanıdığı kanısındayım.
Ben, Türk tiyatrosunun neredeyse tapınma derecesinde önünde yerlere dek eğildikleri en büyük tiyatral tabu Shakespeare'e karşı çıkabilme cesareti gösterebilen tek devrimci tiyatro sanatçısıyım.
Ben, bu nedenle, dünya edebiyatının çınarı ve yüz akı Lev Nikolayeviç Tolstoy'un "Sanat Nedir?" kitabını ve bu kitapta bulunan altın, pırlanta değerindeki "Shakespeare ve Dram Sanatı Üzerine" bölümünü bütün tiyatro kamuoyunun gırtlağına kadar dayayan biricik, yegâne kişiyim...
Ben, "Bertolt Brecht demiş ki, Henrik Ibsen emretmiş ki, Jean-Baptiste Molière güldürmüş ki, Nâzım Hikmet söylemiş ki, Samuel Beckett yazmış ki, William Shakespeare buyurmuş ki..." nakil mantığıyla değil, özgün akıl mantığıyla Türkiye tiyatrosundaki yerimi daha şimdiden rahat rahat elde etmiş bulunan biriyim.
Ben, ayrıca, irili ufaklı 100 civarındaki oyuna yönetmen olarak imza attım. Bunun yanı sıra, "Basın Müzesi Tiyatro Bölümü" Kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni olarak görev yaptım.
Ben, daha 1994 - 1995 tiyatro sezonunda bile Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yüzlerce kez oynanan onlarca oyuna imza atmış biriyim. Biz, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul olarak, özellikle Aziz Nesin'in "Sen Gara Değilsin" ve ısrarla Nâzım Hikmet'in "İnek" oyunlarıyla yüz binlerce izleyiciye ulaştık. Benim yazıp yönettiğim ve başta Muammer Karaca Tiyatrosu olmak üzere birçok yerde oynanan "Düş", "Sihirli Sandık" ve diğer oyunlara da sahibim.
Ben, şu âna dek yayınlanan üç şiir kitabı, yüzlerce kitap oylumu içeren şiir ve düz metinleri olan biriyim. Yakında "ey..." adlı şiir kitabımı yayınlayacağımı dosta düşmana ısrarla duyururum...
Ben, tamamıyla bana özgü "TÜMEL TİYATRO" kuramına sahip olan biriyim. Estetik kuramın, tiyatral kuramın, sanatsal kuramın neredeyse hiç bulunmadığı bir ülkede, etkileyici bir kavram, özgün bir kuram oluşturmaya gayret etme çabası bile başlı başına gurur duyulacak, onur elde edilecek, sürekli övünülecek bir durumdur.
Ben, bölük pörçük bir biçimde dergi ve gazetelerde tutsak kalmış "TÜMEL TİYATRO" kuramımı kitap boyutuna getirmek istememe karşın, hakkımda düzenlenen BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI, İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ve ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASI nedeniyle, kafamı toparlayabilmemin tabii ki pek olası olmadığının gayet anlaşılır biçimde farkındayım.
Ben, bana yakıştırılmak için büyük bir çaba harcanan "küfürbaz ve hakaretçi" sözlerini hiçbir zaman için asla kabul etmiyorum.
Ben, kime küfrettim? Orospu çocuğu Burak Caney'e küfrettim.
Ben, orospu çocuğu Burak Caney'e ne dedim? "Orospu çocuğu Burak Caney" dedim. Şimdi, bir kez daha aynı şeyi söylüyorum.
Ben, her kim ki, orospu çocuğu Burak Caney'i desteklediyse, o kişilere karşı kibarlık yapacak kadar geri zekâlı biri değilim.
Ben, bunun dışında kime, ne zaman, nerede, ne demişim?
Ben, LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'a "maymungötürengi"
(Bakınız: "BİLİRKİŞİ RAPORU") benzetmesi yapmışım. Peki, ben bu benzetmeyi yapar yapmaz, beni telefonla âdeta tehdit ederek, o videonun ("Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz ile işçi Mehmet Şahin, Bulunmaz Tiyatro v.s'yi konuşuyorlar!"), video paylaşım sitesi www.vimeo.com'dan kaldırılmasını isteyen LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın bu isteğini elimin tersiyle ittikten sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda benim hakkımda, kendisinin avukatları İnan Yılmaz'la Uğur Demirci Tosun'un desteğiyle suç duyurusunda bulunup, benden ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olan Ömer Faruk Kurhan'ın bu isteği kabul edilerek KAMU DAVASI açılınca ne olmuş? İki avukatla açılan davadan ne ceza almışım?
Ben, BERAAT etmişim! Hani nerede hakaret, nerede küfür?
Ben, LİNÇÇİ kişilerin avukatı Burhan Gün, LİNÇÇİ Gülhan Avşar Demirkanlı ve LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in benim hakkımda ancak avukatlarının güçlü katkılarıyla avukatlarının büyük yardımıyla açtırmış oldukları KAMU DAVASI dosyalarının hiçbirinde, hem de benim hiçbir avukatım olmadan yargılanmama karşın asla ve kesinlikle hiçbir ceza almadım. Birkaç başka davanın sonucunda birkaç "ceza almak" da gayet normal bir şey canım!...
Ben, haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığımın ayrımında olan biri olarak, bu durumlara her zaman hazırlıklıyım.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, esas olarak, benim ideolojik, siyasal, tiyatral kavgama değil, kendisinin küçük çıkarlarının bozulmasına bozulduğuna iyice inanıyorum.
Ben, sürekli olarak şunu durmaksızın hep yineliyorum: "Devlet Tiyatroları oyun programını duyurmak iddiasıyla reklâm alıp yayınlanan dergiler, hiçbir zaman için tam zamanında, ilgili ayın tam birinde asla ve kesinlikle çıkmayıp, israfa neden oluyorlar!"
Ben, tiyatro kamuoyunun bilinçlenmesi ve yepyeni bir tiyatro kamuoyu oluşturulması için değil, hep kendi küçük çıkarları için yayınlanan tiyatro dergilerinin, reklâm adı altında aldıkları avuç dolusu parayı (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) asla ve kesinlikle zerre kadar hak etmedikleri kanısındayım.
Ben, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nün, birkaç yüz tane ancak basılıp, birkaç göstermelik yerde vitrine zar zor dizilen ve hiçbir zaman için baştan sona asla okunmayan, dergi demeye binlerce şahit gerektiren saçma sapan şeyleri naylon bir biçimde yaşatarak tarihsel ve toplumsal olarak suç işleyen kişilere olanak tanımaması gerektiği kanısındayım.
Ben, tüm nesnel koşullar oluştuğunda, Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda suç duyurusunda bulunacak, bu kurum için de ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olup asla peşini bırakmayacağım.
Ben, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerin, naylon tiyatro dergilerine boca edilmesine son derecede karşıyım.
Ben, ayrıca, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yayınladığı sözde dergi niteliğindeki bir dergiyi yayınlayabilmek için, ayda en fazla yalnız 1000 TL'nin yeterli olduğu kanısındayım.
Ben, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın dergisi için, Devlet Tiyatroları ve şehir tiyatrolarından her sayı için en az 5000 TL aldığı kanısındayım. Bu arada diğer kuruluşlar da cabası!
Ben, her sayısı sadece ve yalnızca 1000 TL'ye çıkabilecek gayet ciddi bir dergi yayınlamak için, dört kurum ve kuruluşun bir araya gelmesini arzu ediyorum. Dört yada daha fazla ciddi kuruluş bir araya gelirse, izleyicilere ücretsiz olarak dergi dağıtılabilir. Halka ve tüyü bitmemiş yetime borçlu olduğunu duyumsaması gereken bu kurum ve kuruluşların adlarını sıralıyorum: Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları, Kocaeli Şehir Tiyatroları, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul... Bu dört kurum ve kuruluş, dergi ve gazetelere verdikleri reklâm parasıyla ciddi bir tiyatro dergisi yayınlayabilir.
Ben, bu arada şu hayalet tiyatro birliğinin de gündeme gelmesini büyük bir hararetle savunuyorum: Bu "Tiyatro Yayıncıları Birliği" ne oldu? Bu sözüm ona birlik, hangi mağaraya saklandı. Bu kirli birlik, neden başlattıkları LİNÇ KAMPANYASI sürecinin dışına savruldu? Bu iğrenç birlik, neden tükürdüğünü yaladı? Bu yavşak birlik, neden kuyruğunu arka bacaklarının arasına sıkıştırıp, sırra kadem bastı? Neden? Neden? Neden? Nedeeen??? Nedeeen???!!!
Mustafa Demirkanlı - Genellikle blogspot'unda kaleme aldığı yazılardan oluşturarak yayımlamaya çalıştığı tiyatro dergisi (İki kez denemiş, iki denemesi de 2-3 sayı sürebilmiş, ilkinde yakın arkadaşı Coşkun Büktel'in de tepkisini çekmesine, ilk sayıda "Ben Bu Oyun'da Yokum" diyerek yazar kadrosundan ayrılmasına rağmen…) deneyimlerini unutup, kendisini hâlâ Yayın Yönetmeni olarak lanse eden bu şahıs, sadece küfür ve hakaret etmemesi istenen çağrı metnini oluşturan ve imzalayan tiyatro insanlarına karşı öfkesini kontrol edememekte, şimdi de sürekli hakaret ettiği ödenekli kurum tiyatrolarına "ortaklık" çağrısı yapmakta, paralarının yetmediği noktada kendisinin destekleyeceğini ifade edebilmekte!
Hilmi Bulunmaz - 2 X 2.5 = 5... Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yukarıdaki paragrafta dile getirdiği gibi; "iki denemesi de 2-3 sayı sürebilmiş" olduğuna göre, Sosyalist OYUN Dergisi, sadece 5 kez yayınlanabilmiş. 2 ("iki deneme") X 2.5 ("2-3 sayı") = 5...
Ben, kendi kurup yönettiğim derginin tam olarak kaç sayı çıktığını birden bire anımsamakta zorlanıp, "Hilmi Bulunmaz Sosyalist OYUN Dergisi sayı" sözlerini yazıp Google'da arama yapar yapmaz, karşıma ilk önce 15. sayısı çıktı. 15. sayıdan sonrasına bakma gereksinimi bile duymadım. Ancak, Sosyalist OYUN Dergisi'nin yayını devam etti. Şu ânda anımsadım ki, "Erbil Göktaş Özel Sayısı" daha ilerideki bir sayı içeriğini oluşturuyor!
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, soyut konular söz konusu olduğunda, denizden yeni çıkmış bir balık gibi, her tarafa sıçrayıp, çemberden bile daha yuvarlak lâflar kullanarak demagoji yapıyor, mugalata bataklığına saplanıyor. Ancak iş, bir matematik kesinliğine evrilmiş olduğunda, yalanı suratından aşağı hızla, hem de şimşek hızıyla dökülüyor. Tabii ki, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yazdığı bu yazı, tiyatro izleyicisi yada tiyatro sanatçısı kişilere yönelik olarak kurgulanmadığı, sadece ve yalnızca K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine yönelik olarak kurgulandığı için, ben, doğal olarak bunun bir "korku mektubu" olduğunun ayrımındayım.
Peki, öyleyse, bu yeterli değil mi, yani benim Demirkanlı yalanlarını anlamam yetmez mi? Asla yeterli değil, kesinlikle yetmez! Çünkü ben, aldığım her soluğun hesabını kendime, halkıma, tüyü bitmemiş yetime vermek zorundayım. Ben, K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine yalvaran bir dille yazı yazmıyor, halk için, tüyü bitmemiş yetim için yazıyorum.
Ben, Demirkanlı yalanlarını teşhir ederken, Demirkanlı kişiliğinde herhangi bir yalancıyı teşhir etmek niyetinde değilim. Ben, Demirkanlı yalanlarını teşhir ederken, bir düşünceyi, bir eylemi, bir zihniyeti teşhir ediyorum. Benim için kişiliklerden çok önce, tarihsel ve toplumsal olarak çürümeye katkıda bulunan zararlı eylemler söz konusudur.
Benim İnternet ortamında yada herhangi bir yerde yayınlamış olduğum yazıları, bir de Sosyalist OYUN Dergisi içeriğinde, hem de ücretsiz olarak sunmam, Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı neden bu kadar rahatsız ediyor? Mustafa Şükrü Demirkanlı, hemen belge gösterip; "Bak derginin üzerinde '1 TL' yazıyor, demek ki bu dergiyi satılığa çıkarıyorsun!" diyebilir. Baştan söyleyelim, bu durum bir yasal zorunluluktan kaynaklanıyor. Yoksa, "Ticaret Kanunu" yakamıza yapışabilir.
Benim, bir tiyatro dergisi yayınlayıp, hiçbir resmî tiyatro kuruluşundan reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almamamın ve üstüne üstlük, bir de okurlardan para almadan yayıncılığımı sürdürmemin Demirkanlı ve diğer Demirkanlı'lara nasıl bir zararı dokunabilir? Hemen söyleyelim; tiyatro sanatçıları ve tiyatro izleyicileri, bu dergi işinin, sanıldığı gibi çok büyük bir para gerekmediğini anladıklarında, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine hesap sormaya başlayabilirler.
Şunu da belirtmekte yarar var; Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı fazla telaşlanmasın, zâten bizim dergimiz periyodik olarak yayınlanamıyor. Bizim yazarların önüne sürebileceğimiz bir çanağımız olmadığı için, dergimize bir sinek bile konmamaya büyük bir özen gösteriyor. Bu arada, benim bu demokrat, bu devrimci, bu sosyalist tavrım nedeniyle, sürekli olarak benim hakkımda zincirleme LİNÇ KAMPANYASI başlatılıp, benim hakkımda davalar açılıyor.
Mustafa Demirkanlı - Sınırlı bir süre için imzaya açılan ve belirlenen süre sonunda durdurulan site, amaç hasıl olduğu için yayından kaldırılmasına rağmen, metni ve imzacı listesini yine kendisinin oluşturduğu ücretsiz yayın yapılan bir başka blogspot'ta muhafaza eden ve kendisine ve yakın arkadaşı Coşkun Büktel'e yönelik küfürsüz yayın yapın metnini: "İftiracı ve LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun ruhanî liderliğinde, Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'la 'Theope' adlı oyunun yazarı ve 'Ölüleri Gömün' oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'in sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için düzenlenen" olarak algılayan, fakat bu konuda "küfürsüz yayıncılık yapın" demenin ötesinde kendileriyle ilgilenmeyen insanları Linççi olarak tanımlamakta ve şu küfürleri art arda sıralamayı kendinde hak görmekte:
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, yine yalan söylüyor. Bizim hakkımızda başlatılan LİNÇ KAMPANYASI, sınırlı bir süre olarak başlatıldığı anlamda bir açıklamayla gündeme gelmedi. Ne zaman ki biz, çok sert bir savunma yapıp, haklılığımızdan kaynaklanan güvenle "karşı atak" sürecine girdik, işte o zaman, tam tamına 1100 KİŞİLİK KİŞİLİKSİZ LİNÇÇİ KİŞİ geri adım atmak zorunda kaldı. Yani seve seve LİNÇ KAMPANYASI başlatanlar, bizim verdiğimiz mücadele kararlılığı sonucu, söke söke bu süreçten vazgeçmek zorunda kaldılar. Ancak biz, bize karşı başlatılan bu süreci sonuna dek mahkûm etmek için, mücadelemize asla ve kesinlikle ara vermedik. Ayrıca bu "durdurulan site"nin anahtarları kimde? Bana karşı başlatılan ilk KAMU DAVASI sahibi LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'da mı, bana karşı haksız bir suçlamada bulunarak KAMU DAVASI açtırma başarısı gösteren OYÇED temsilcisi avukat Burhan Gün'de mi, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanlığı yapmasına karşın Türkçe'yi doğru dürüst kullanmakta zorlandığı için kendisini eleştirmemiz nedeniyle bizim hakkımızda KAMU DAVASI açtırmasına karşın bizi asla cezalandırtamayan LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'te mi, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'da mı? Adları çoğaltıp, kafanızı şişirmemiz olası! Ancak buna gerek yok!!!
"Amaç hasıl olduğu"na göre, neden benim hâlâ küfürlerime, hakaretlerime devam ettiğimi dile getiriyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden beni ikide bir savcılara şikâyet ediyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden beni mahkemeye veriyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden benim karşımda yitirdiğiniz davaları, ağlayan çocuk mızmızlığında Yargıtay'a tay taya koşun itirazda bulunuyorsunuz ki? "Amaç hasıl olduğu"na göre, neden K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında yazılar yazıyorsunuz ki?
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında yazı yazarken, yine olayları çarpıtıyor, yine dezenformatif dil döktürüyor, yine yalan söylüyor. Ben, defalarca, kerelerce, kezlerce dile getirmiş olduğum gibi, yazının girişindeki sözlerimi yine söylüyorum:
Ben, bana yakıştırılmak için büyük bir çaba harcanan "küfürbaz ve hakaretçi" sözlerini asla ve kesinlikle kabul etmiyorum.
Ben, kime küfrettim? Orospu çocuğu Burak Caney'e küfrettim.
Ben, orospu çocuğu Burak Caney'e ne dedim? "Orospu çocuğu
Burak Caney" dedim. Şimdi, bir kez daha aynı şeyi söylüyorum.
Ben, her kim ki, orospu çocuğu Burak Caney'i desteklediyse, o kişilere karşı kibarlık yapacak kadar geri zekâlı biri değilim.
Ben, bunun dışında kime, ne zaman, nerede, ne demişim?
Mustafa Demirkanlı - "Haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığının ayrımında olan Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, gördüğü lüzum üzerine, LİNÇÇİ orospu çocuğu kişiler hakkında çok önemli bir açıklama yaptı!
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, yukarıdaki gibi içerisinde hiçbir özne bulunmayan bir yazıyı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na da yutturma başarısı gösterebilmiştir. Peki, yukarıdaki tümcede herhangi bir özne bulunmamasına karşın, bu tümcedeki "LİNÇÇİ orospu çocuğu kişiler" sözü üzerine alınganlık göstermek ne anlama geliyor? Bu soruyu benim yanıtlamam olanaksız, ancak tahminde bulunabilirim. Ne var ki, tahminlerle yargıda bulunmak pek doğru olmayabilir. Savcıları bile kandırabilen Demirkanlı'nın okurları kandırması asla söz konusu olamaz!
Bu arada, Demirkanlı kardeşimiz, bu yazının nerede ve hangi bağlam içerisinde yayınlanmış olduğunu tam olarak neden belirtmiyor? Savcılara yaptığı gibi, neden genelleme yapıyor?
Mustafa Demirkanlı - 12 Eylül Faşizmi piçi LİNÇÇİ alçaklarla, LİNÇÇİ beceriksizlerle, LİNÇÇİ cahillerle, LİNÇÇİ çanak yalayıcılarla, LİNÇÇİ çaresizlerle, LİNÇÇİ deyyuslarla, LİNÇÇİ dübbüklerle, LİNÇÇİ düzenbazlarla, LİNÇÇİ eblehlerle, LİNÇÇİ faşistlerle, LİNÇÇİ gebeşlerle, LİNÇÇİ göt yalayıcılarla, LİNÇÇİ halk düşmanlarıyla, LİNÇÇİ kuyruk sallayıcılarla, LİNÇÇİ namussuzlarla, LİNÇÇİ oportünistlerle, LİNÇÇİ orospu çocuklarıyla, LİNÇÇİ pragmatistlerle, LİNÇÇİ partisyenlerle, LİNÇÇİ puştlarla, LİNÇÇİ reformistlerle, LİNÇÇİ revizyonistlerle, LİNÇÇİ şerefsizlerle, LİNÇÇİ teorisyenlerle, LİNÇÇİ yetim hakkı yiyicileriyle her alandaki mücadelemi, aynı kararlılıkla, ısrarla ve inatla sürdürüyorum! Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u, Tarih: 5 Aralık 2012" demeyi kendisinde hak görmekte. "Haksızlıkların yasalarla korunduğu…" saptamasını yapmasına rağmen lehine olan yasalardan yararlanmak için başvurmakta ve yararlanmış olmasına rağmen yel değirmenleriyle kavga etmeye devam etmekte… "….Bu savunmalarımın yanı sıra suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yasa lehime olup, bu yasadan yararlanmak istiyorum."
Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u
Tarih: 5 Aralık 2012"
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, savcıları ve okuma özürlü okurları kandırabilir. Ancak, entelektüel bilinci gelişmiş okurları asla ve kesinlikle kandıramaz. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim herhangi bir yazımdan alıntı yapıp, altına bir tarih ve bir de "H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u" diye yazarak, sözüm ona belgesel, bilimsel bir yayın yapıyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, "H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u" diye herhangi bir İnternet sitesi yok! Benim, "Sosyalist OYUN Sitesi" adını verdiğim, www.tiyatroyun.blogspot.com adresli bir İnternet sitem var ve ben, bu sitenin kurucusu ve yöneticisiyim. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı hafızasını yitirdiyse, bunun ne anlama geldiğini LİNÇÇİ kişilerin ve LİNÇÇİ Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği'nin (OYÇED) avukatı Burhan Gün'e sorabilir. Malûmunuz, Burhan Gün, benim sitemi olduğu gibi kapattırmak için hakkımda bir KAMU DAVASI açtırmayı başarmış ve sonuçta, o davadan da benim herhangi bir ceza almam söz konusu olmadan dava ertelenmiştir.
Benim yukarıdaki "LİNÇÇİ..." sıfatıyla kurguladığım yazının hiçbir yerinde herhangi bir özne, örnekse Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yada herhangi bir kişinin adı yok. Ancak, her nedense, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, ısrarla ve inatla durumdan vaziyet çıkarmak istiyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ne demek istediğini ben anlamadım! Anlayan varsa beri gelsin!!!
Tabii ki, Demirkanlı, okurlar için değil, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerini düşünerek, âdeta bir "mektup-yazı" yazdığı için, sadece ve yalnızca saydığım adları kandırmaya yönelik olarak kalem oynatıyor.
Mustafa Demirkanlı - Sadece küfür ve hakaretlerinden vazgeçmesi kadar basit bir konuda çağrı yapılması karşısında öfke kontrolü yapamayan bu şahıs, küfürsüz yayıncılık yapması için oluşan metni imzalayan kişileri "iftira" suçu ile savcılıklara şikayet etmekte, Cumhuriyet Savcıları'nın kovuşturmaya yer yok kararlarına öfkelenerek Cumhuriyet Savcıları'nı da hedef tahtasına koymaktan çekinmemekte: "Ey Savcı" başlığı ile yayımladığı ve şiir olarak tanımladığı cümlelerde "sana kirli kağıttan bir diploma, kavak ağacından yapılmış bir masa, bir de boynunu tutsun diye, korkunç renkli bir kravat vermişler" dedikten sonra "haksızlıkların yasalarla korunduğu ülkemizde, sen, eline tutuşturulan kağıdı fetva, önüne konulan masayı rahle, boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun". diyebilmektedir.
Hilmi Bulunmaz - LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "ŞÜPHELİ" ilân eden müracaat savcılıklarındaki belgeleri görmezden geliyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "SANIK" ilân eden KAMU DAVASI belgelerini görmezden geliyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "DAVALI" ilân eden 50.000,00 TL'lik mahkeme belgelerini görmezden geliyor. Benim, şiir yazmak için emek harcadığım "ey savcı" metnini, âdeta bir suç unsuru olarak okuma özürlü savcıların burunlarına dayamak istiyor. Ancak şöyle bir gerçek var: Savcıların çok azı okuma özürlü olsa da, birçoğu okuma tutkunu insanlar. Bunun somut göstergeleri de var. Ancak, yeri geldiğinde onları da sunabilirim. Burada sadece ve yalnızca şunun altını çiziyorum: Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, bir gözüyle K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine bakarken, diğer gözüyle de okuma özürlü savcı arayışında bulunuyor. Böylelikle de şaşı yazılar yazmaya başlıyor.
Ben ve bütün iyi şairler, betimleme, imge, tersinlemeyle çalışır, poetik sorunsalla boğuşuruz. Ben ve bütün iyi şairler, Kültür Bakanlığı Çanağı yalamak yerine, halkın ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunuruz.
Tamamıyla bir imge sonucu ortaya çıkan ve sadece bir şiir olan şu yapıta, ancak hayata şaşı olarak bakan muhbirler bir ihbar gereci olarak sımsıkı sarılırlar:
ey savcı
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
sana kirli kağıttan bir diploma
kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye
korkunç renkli bir kravat vermişler
sen
eline tutuşturulan kağıdı fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
hilmi bulunmaz
Benim yukarıdaki "LİNÇÇİ..." sıfatıyla kurguladığım yazının hiçbir yerinde herhangi bir özne, örnekse Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın yada herhangi bir kişinin adı yok. Ancak, her nedense, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, ısrarla ve inatla durumdan vaziyet çıkarmak istiyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ne demek istediğini ben anlamadım! Anlayan varsa beri gelsin!!!
Tabii ki, Demirkanlı, okurlar için değil, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerini düşünerek, âdeta bir "mektup-yazı" yazdığı için, sadece ve yalnızca saydığım adları kandırmaya yönelik olarak kalem oynatıyor.
Mustafa Demirkanlı - Sadece küfür ve hakaretlerinden vazgeçmesi kadar basit bir konuda çağrı yapılması karşısında öfke kontrolü yapamayan bu şahıs, küfürsüz yayıncılık yapması için oluşan metni imzalayan kişileri "iftira" suçu ile savcılıklara şikayet etmekte, Cumhuriyet Savcıları'nın kovuşturmaya yer yok kararlarına öfkelenerek Cumhuriyet Savcıları'nı da hedef tahtasına koymaktan çekinmemekte: "Ey Savcı" başlığı ile yayımladığı ve şiir olarak tanımladığı cümlelerde "sana kirli kağıttan bir diploma, kavak ağacından yapılmış bir masa, bir de boynunu tutsun diye, korkunç renkli bir kravat vermişler" dedikten sonra "haksızlıkların yasalarla korunduğu ülkemizde, sen, eline tutuşturulan kağıdı fetva, önüne konulan masayı rahle, boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun". diyebilmektedir.
Hilmi Bulunmaz - LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "ŞÜPHELİ" ilân eden müracaat savcılıklarındaki belgeleri görmezden geliyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "SANIK" ilân eden KAMU DAVASI belgelerini görmezden geliyor. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini "DAVALI" ilân eden 50.000,00 TL'lik mahkeme belgelerini görmezden geliyor. Benim, şiir yazmak için emek harcadığım "ey savcı" metnini, âdeta bir suç unsuru olarak okuma özürlü savcıların burunlarına dayamak istiyor. Ancak şöyle bir gerçek var: Savcıların çok azı okuma özürlü olsa da, birçoğu okuma tutkunu insanlar. Bunun somut göstergeleri de var. Ancak, yeri geldiğinde onları da sunabilirim. Burada sadece ve yalnızca şunun altını çiziyorum: Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, bir gözüyle K. Lemi Bilgin'e, Hilmi Zafer Şahin'e, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine bakarken, diğer gözüyle de okuma özürlü savcı arayışında bulunuyor. Böylelikle de şaşı yazılar yazmaya başlıyor.
Ben ve bütün iyi şairler, betimleme, imge, tersinlemeyle çalışır, poetik sorunsalla boğuşuruz. Ben ve bütün iyi şairler, Kültür Bakanlığı Çanağı yalamak yerine, halkın ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunuruz.
Tamamıyla bir imge sonucu ortaya çıkan ve sadece bir şiir olan şu yapıta, ancak hayata şaşı olarak bakan muhbirler bir ihbar gereci olarak sımsıkı sarılırlar:
ey savcı
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
sana kirli kağıttan bir diploma
kavak ağacından yapılmış bir masa
bir de boynunu bağlı tutsun diye
korkunç renkli bir kravat vermişler
sen
eline tutuşturulan kağıdı fetva
önüne konulan masayı rahle
boynunu sıkan kravatı sakal sanıyorsun
halka adalet
halka hak
halka hukuk
yerine
acı veren
savcı
senin dilini eşek arısı soksun
hilmi bulunmaz
Hilmi Bulunmaz - Belge, delil, kanıt hak getire... Bu sözleri ben nerede söylemişim? Ben, tutup bu sözleri Google'a yapıştırır nerede yazdığımı anımsarım. Ancak, hiçbir okurdan böyle bir zahmete katlanmasını isteyemeyiz. Ne var ki, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, okurlar için değil de, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri için yayın yaptığı için, onun belge, delil, kanıt sunma zorunluluğu yok(!)
Demirkanlı; "Sadece avukatlığımı yaptığı için bir hukuk insanı olan Av. Burhan Gün" dediği kişinin, benim hakkımda savcılık huzurunda suç duyurusunda bulunup, avukatlık mesleğini doğru kullanmayarak, delilde eksiltme yaparak, KAMU DAVASI ile yargılanmama neden olmuştur. Bunları yaparken de, İnternet sitemin tamamıyla sansürlenmesi, yasaklanması için savcılığa başvurmuş ve bunu isteğini yargılanmam sürecinde de yinelemiştir. Ancak, yargıç Burhan Gün gibi düşünmediği, yani hak ve hukuka uygun davrandığı için, Burhan Gün'ın bu hukuk dışı isteğini elinin tersiyle itmiştir. Yani, durum Demirkanlı'nın iddia ettiği ve/ya düpedüz yalan söylediği gibi ("Sadece avukatlığımı yaptığı için bir hukuk insanı olan Av. Burhan Gün") değildir"
Ayrıca, benim, İstanbul Barosu'nu eleştirme hakkım her zaman vardır. Ben, eleştiri sınırını aşar da, hakaret sınırına dayanırsam, İstanbul Barosu Yönetimi, sanırım gerekeni yapar. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi bir dezenformatöre hiçbir zaman için asla ve kesinlikle herhangi bir gereksinim duymaz.
Mustafa Demirkanlı - Kısa örneklerle, hakarette sınır tanımadığını aktardığımız H. Hilmi Bulunmaz'ın Ödenekli Kurumlarla olan (5 günlük) ilişkisini ve ortaklık önerisini aktararak, bu şahsın ne kadar ilkeli olduğunu gösterip, hakaretten mahkumiyet aldığı davaların listesini sunarak yazıyı bitirelim.
Hilmi Bulunmaz - Kısa değil, isterse upuzun bir örnekler zinciri sunsun, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, somut bir belge, somut bir delil, somut bir kanıt sunmuyor, sunamıyor. Ancak, ben, okurların aydınlanmasına önem verdiğim için, yine de, elim değdiği, dilim döndüğü oranda açımlama yapıp, doğruları, gerçekleri okurların dikkatine sunmaya özen gösteriyorum. Ben, tiyatro dergisi yayınlarken K. Lemi Bilgin'den, Hilmi Zafer Şahin'den, Veysel Sami Berikan'dan ve benzerlerinden herhangi bir kişisel çıkar gözetmeyi düşünmediğim, bir tiyatro sahibi olarak Kültür Bakanlığı Çanağı yalamayı içime sindiremediğim için, tabii ki, sadece ve yalnızca okurların istemlerini göz önünde bulundurmak durumundayım. Ben, hakarette sınır tanımıyorsam, beni savcılıklara şikâyet edersiniz, savcılıklar da gerekeni yaparlar. Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, kendisini mübaşir, polis, savcı, yargıç sandığı, gerçeküstü bir yaşam tarzına sahip olduğu için, benim hakkımda aklına gelen her şeyi rahatça sıralayabiliyor.
Mustafa Demirkanlı - İstanbul Devlet Tiyatrosu Namusunu Asla ve Kesinlikle Koruyamıyor
Hilmi Bulunmaz - Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'yı değil herhangi bir sıradan okur, değil nitelikli bir okur, değil tiyatro izleyicisi, değil tiyatro sanatçısı, benim hakkımda yazdığı hâlde ben bile anlamakta çok büyük sıkıntı yaşıyorum. Yukarıdaki tümce, büyük olasılıkla, yüzde doksan dokuz bana ait. Ancak, tırnak işareti içerisine alınmadığından, o sözü Demirkanlı söylemiş gibi duyumsanıyor. Sanırım, alkolizm sınırına yaklaşan bir sarhoşluk içerisinde bulunan Demirkanlı, bırakınız herhangi bir yazı yazmayı, daha noktalama işaretlerini, yazım kurallarını bile bilmediği için olsa gerek, anlaşılmaz ifadelerde bulunuyor. Tabii ki, bu arada, okurlar için değil, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri için yazı kaleme aldığı, savcılara asılsız ihbarlarda bulunmak istediğinden aklına estiği gibi kalem oynatıyor.
Mustafa Demirkanlı - "Bulunmaz Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz aşağıdaki tweet'i okuyunca şöyle söyledi: "Hiçbir zaman için tam zamanında, yani yayınlanması gereken ayın tam birinde yayınlanmamasına karşın, naylon tiyatro dergilerine reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermesine ve İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerini işgâl eden ticarî kuruluşlar karşısında namusunu asla ve kesinlikle koruyamamasına karşın, 'Oyuncuların çoğu YAVŞAKtır genellikle...' kem sözcüyle ünlü Shakespeare Çocuğu Nihat Haluk Bilginer gibi densizlerin saldırısına marûz kalması karşısında Devlet Tiyatroları'nı bile duyurmak, savunmak zorunda kalıyoruz!
Hilmi Bulunmaz - Anlatım yeteneği, betimleme duyarlılığı, dağarcık oylumu, dil bilgisi, dil bilinci, dil uzmanlığı, dramatik kurmaca, ifade etme gücü, imgelem ustalığı, noktalama işaretleri, tersinleme becerisi, Türkçe kullanımı, yazım kuralları, yazınsallık hak getire. İşte, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri, bu tür düzeyli düzlemlerden zerre kadar anlamadıkları için, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermeye ısrarla ve inatla devam ediyorlar hâlâ!
Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, öyle sanıyorum ki, sarhoş kafayla geçiyor klavyenin başına ve aklına ne gelirse, K. Lemi Bilgin'in, Hilmi Zafer Şahin'in, Veysel Sami Berikan'ın ve benzerlerinin çıkarlarına yönelik ne tür bir ifade bulursa, başlıyor ağır ağır, yavaş yavaş sıralamaya. Önemli olan kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi... Önemli olan Türkiye tiyatrosuna sosyalizm şırıngası yapan Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını ilelebet ilga ve imhâ etmek için iğrenç bir LİNÇ KAMPANYASI düzenlemek!
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u
Tarih: 6 Aralık 2012
Hilmi Bulunmaz - Yineliyorum; "H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u" adıyla yayın yapan herhangi bir İnternet sitesi yok. Benim kurup, yöneticiliğini yaptığım sitenin adı "Sosyalist OYUN Sitesi" ve İnternet adresi www.tiyatroyun.blogspot.com olarak biliniyor. Bilmeyenlere de belirtmiş olayım. Herhangi bir yere "kaynak" ve/ya "tarih" yazmak, o yerin somut belge, somut delil, somut kanıt sunduğu anlamına gelmez. Bütün bunların yanı sıra, ben, herhangi bir yazıyı yazmışsam, zâten hiçbir koşulda, ucunda hapis bile olsa, asla ve kesinlikle yazımı inkâr etmem.
Mustafa Demirkanlı - İ.B.B. Korsan Tiyatroları
Hilmi Bulunmaz - Bu söz de bana ait. Bu sözün de sonuna dek arkasındayım. Bu sözü de, diğer sözlerimi gibi asla ve kesinlikle orta malı hâline getirmem!
Mustafa Demirkanlı - Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, şehir tiyatroları genel sanat yönetmenleri Hilmi Zafer Şahin ve Veysel Sami Berikan, reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) verdiğiniz tiyatro dergilerine ne kadar para aktarıyorsanız, gelin o paraları bir havuzda toplayalım ve paranızın yetmediği yerde benim sizleri desteklemem sonucu, ortak bir tiyatro dergisi yayınlayıp, izleyicilere ücretsiz dağıtalım. Hem de tam zamanında, yani ayın tam birinde dergi çıkarılması nasıl olurmuş dosta düşmana ve dergicilere gösterip öğretelim!
Hilmi Bulunmaz - Evet, ne var bunda? Çok anlaşılır, oldukça doğru, gayet net, tamamıyla halkın ve tüyü bitmemiş yetimin çıkarlarına yönelik olarak kurgulanmış bir öneri. K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri bu öneriye sıcak bakıp görüşmeler başlarsa, hızla, hem de şimşek hızıyla halk yararına, tüyü bitmemiş yetim yararına işler yapılmaya başlanacağı gibi, tiyatro sanatına hiçbir yararı bulunmayan tiyatro dergileri tasfiye olmaya başlarlar. Yeter ki, resmî tiyatro kurumlarının yöneticileri, kendilerine zarar veren tiyatro dergilerini desteklemeyi bırakıp, halkın, tüyü bitmemiş yetimin haklarını düşünsünler.
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u
Mustafa Demirkanlı - İ.B.B. Korsan Tiyatroları
Hilmi Bulunmaz - Evet, o söz bana ait. Çünkü, Ayşenil Şamlıoğlu'nun çiftliği gibi çalışan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, eski yönetici Orhan Alkaya eliyle bir korsanlık geliştirmiştir. Bilim adamı ve oyun yazarı Alain Decaux'nun yazdığı "Rosenberler Ölmemeli" oyununu, yazarının iradesini ipine bile takmayarak sahneleyen İBBŞT, bence, bundan böyle, bu konuda özür dileyinceye dek, "İ.B.B. Korsan Tiyatroları"dır. Bunun için, nasıl bir diyet ödenmesi gerekirse, ödemeye razıyım. Ben, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri için değil, kendim için, halk için, tüyü bitmemiş yetim için yayın yaptığımdan, ağzıma, beynime, dilime gelen her türlü gerçeği haykırma hakkına sahibim.
Mustafa Demirkanlı - AMERICAN THEATRE DERGİSİ, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın emrindeki Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li Kadir Topbaş'ın emrindeki "İstanbul Korsan Tiyatroları" Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li İbrahim Karaosmanoğlu'nun emrindeki Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nejat Birecik ve diğerlerinden reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almalarına karşın, hiçbir zaman için tam zamanında yayınlanmayan Türk tiyatro dergilerine kesinlikle benzemiyor!
Hilmi Bulunmaz - Evet, tamamıyla adil, tamamıyla belgeli, tamamıyla doğru, tamamıyla etkileyici, tamamıyla gerçek, tamamıyla haklı, tamamıyla inandırıcı, tamamıyla kanıtlı bir saptama. Zâten, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı da, bu sözlerin etkisinde kalmış olmalı ki, büyük bir işkillenme sürecine girerek, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında bir ağlama duvarı yazısı yazmış!
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u Tarih: 7 Aralık 2012
Mustafa Demirkanlı - AMERICAN THEATRE DERGİSİ, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ın emrindeki Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li Kadir Topbaş'ın emrindeki "İstanbul Korsan Tiyatroları" Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin'den, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li İbrahim Karaosmanoğlu'nun emrindeki Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Nejat Birecik ve diğerlerinden reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almalarına karşın, hiçbir zaman için tam zamanında yayınlanmayan Türk tiyatro dergilerine kesinlikle benzemiyor!
Hilmi Bulunmaz - Evet, tamamıyla adil, tamamıyla belgeli, tamamıyla doğru, tamamıyla etkileyici, tamamıyla gerçek, tamamıyla haklı, tamamıyla inandırıcı, tamamıyla kanıtlı bir saptama. Zâten, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı da, bu sözlerin etkisinde kalmış olmalı ki, büyük bir işkillenme sürecine girerek, K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerine "açık mektup" formatında bir ağlama duvarı yazısı yazmış!
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u Tarih: 7 Aralık 2012
Hilmi Bulunmaz - Evet, biz bir şeye "kaynak" dediğimizde o şey kaynak, biz bir şeye "tarih" dediğimizde o şey tarih olmuyor. Çünkü, "H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u" adıyla bir İnternet sitesi yok!
Mustafa Demirkanlı - Ortak Dergi Yayınlayalım
Hilmi Bulunmaz - Bu söz de bana ait. Bu sözün de sonuna dek arkasındayım. Bu sözü de, diğer sözlerimi gibi asla ve kesinlikle orta malı hâline getirmem!
Mustafa Demirkanlı - Devlet Tiyatroları Genel Müdürü K. Lemi Bilgin, şehir tiyatroları genel sanat yönetmenleri Hilmi Zafer Şahin ve Veysel Sami Berikan, reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) verdiğiniz tiyatro dergilerine ne kadar para aktarıyorsanız, gelin o paraları bir havuzda toplayalım ve paranızın yetmediği yerde benim sizleri desteklemem sonucu, ortak bir tiyatro dergisi yayınlayıp, izleyicilere ücretsiz dağıtalım. Hem de tam zamanında, yani ayın tam birinde dergi çıkarılması nasıl olurmuş dosta düşmana ve dergicilere gösterip öğretelim!
Hilmi Bulunmaz - Evet, ne var bunda? Çok anlaşılır, oldukça doğru, gayet net, tamamıyla halkın ve tüyü bitmemiş yetimin çıkarlarına yönelik olarak kurgulanmış bir öneri. K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerleri bu öneriye sıcak bakıp görüşmeler başlarsa, hızla, hem de şimşek hızıyla halk yararına, tüyü bitmemiş yetim yararına işler yapılmaya başlanacağı gibi, tiyatro sanatına hiçbir yararı bulunmayan tiyatro dergileri tasfiye olmaya başlarlar. Yeter ki, resmî tiyatro kurumlarının yöneticileri, kendilerine zarar veren tiyatro dergilerini desteklemeyi bırakıp, halkın, tüyü bitmemiş yetimin haklarını düşünsünler.
Mustafa Demirkanlı - Kaynak: H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u
Tarih: 10 Aralık 2012
Hilmi Bulunmaz - "Kaynak" deyince kaynak, "tarih" deyince tarih olmuyor. "H. Hilmi Bulunmaz'ın blogspot'u" adlı bir site yok!
Mustafa Demirkanlı - Yukarıdaki alıntılardan da görüleceği gibi, bir gün (6 Aralık) "namusunu koruyamayan" diye tanımladığı, bir başka gün (7 Aralık) "İstanbul Korsan Tiyatroları" diye lanse ettiği kurumlara 3 gün sonra "ortak dergi çıkartma" çağrısı yapabilmekte.
Mustafa Demirkanlı - Yukarıdaki alıntılardan da görüleceği gibi, bir gün (6 Aralık) "namusunu koruyamayan" diye tanımladığı, bir başka gün (7 Aralık) "İstanbul Korsan Tiyatroları" diye lanse ettiği kurumlara 3 gün sonra "ortak dergi çıkartma" çağrısı yapabilmekte.
Hilmi Bulunmaz - Evet, ne var bunda? Neden şaşkınlık oluşturuyor? Bir insan, beğenmediği herhangi bir kurumun, kendi beğeneceği hâle gelmesi için küfür edeceğine, ciddi bir ortaklık önerisinde bulunması kadar doğal başka bir şey olamaz. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu'na ait reklâm kulelerinin namusunun korunamadığı kanısında olduğum için, Devlet Tiyatroları'nın namusunu da korumak içinde olmak üzere, DT'ye ortaklık önerisinde bulunuyorum. Ben, İBBŞT'in "korsan tiyatro" hâline geldiğini saptadıktan sonra, korsanlığı bırakması için bir ortaklık önerisinde bulunuyorum. Bunda ters giden ne var? Ancak, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı olmak üzere tiyatro dergilerinin yöneticilerinin hemen hemen bütünü, hepsi, tamamı, tümü K. Lemi Bilgin, Hilmi Zafer Şahin, Veysel Sami Berikan ve benzerlerinin koltuklarının sıcaklığını korumanın ötesinde bir işleve sahip değiller.
Mustafa Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz'ın hakaretlerinden dolayı aldığı mahkumiyetler:
Hilmi Bulunmaz - Evet dinleyelim yada okuyalım. Bakalım, gerçekten "hakaretlerimden dolayı aldığım mahkumiyetler" mi?
Mustafa Demirkanlı - 1. Şikayetçi: Av. Mehmet Bozkır, Karar: 125/4'den 105 gün adli para cezası.
2. Şikayetçi: Seval Deniz Karahaliloğlu, Karar: Adli para cezası.
3. Şikayetçiler: Haluk Bilginer, Kemal
Aydoğan, Karar: Adli para cezası.
4. Şikayetçi: Haluk Bilginer, Karar: 5 ay hapis cezası.
5. Mustafa Şükrü Demirkanlı, Karar: Adli
para cezası.
6. Şikayetçi: Levent Çağlayan, Karar: Adli
para cezası.
Hilmi Bulunmaz - Nasıl ki arı bal yapmadan, balık yüzmeden, inek süt yapmadan, kuş uçmadan, tavuk yumurtlamadan duramazsa, Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı da yalan söylemeden duramıyor. Örnekse yukarıdaki 4. maddedeki "5 ay hapis cezası" aldığım dava "hakaret suçu" içeren TCK'nın 125. madde kapsamındaki bir eylem mi, yoksa 5651 Sayılı Yasa'nın dördüncü maddesine dayalı bir suç mu?
Yanıtını belgeyle verelim:
"5651 Sayılı yasanın 4. maddesinde mahkeme kararına rağmen düzeltme yapmayan içerik sahibi veya sorumlu kişi hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası yaptırımı getirilmiştir. Şikayete konu olan olayda sitenin sahibi ve sorumlusu olan Hilmi Bulunmaz'ın yapılan tebligata rağmen düzeltmeyi yapmadığı içerikten mahkemenin belirttiği yazıları çıkartmadığı eklenen tebligat parçaları ve internet çıktılarıyla anlaşılmıştır."
(Kaynak: T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI BASIN BÜROSU İstanbul Cumhuriyet Savcısı İSMAİL ONARAN 27654)
Mustafa Demirkanlı - Bu 6 davada almış olduğu cezalarda "Hükmün açıklanmasının ertelenmesine" karar verildi, ancak Adli Büro'da birleşecek olan kararlar sonrası, sadece bir kez "Hükmün açıklanmasının ertelenmesi" kararı verilebileceği için tüm hükümler açıklanacak.
Hilmi Bulunmaz - Böyle bir durum oluştuğunda da Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı artık saçına kına yakar!
Mustafa Demirkanlı - 7. Şikayetçi Av. Burhan Gün - Nurhan Tekerek, Karar: Kovuşturmanın ertelenmesi kararı verildi. 3 yıl içinde tekrar suç işlerse, kovuşturma devam edecek.
Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ kişilerin ve LİNÇÇİ OYÇED'in avukatı Burhan Gün, avukatlık mesleğinin "inandırıcılık" zırhından yararlanarak, benim İnternet yayın organım www.tiyatroyun.blogspot.com sitemi kökten imhâ etmek istediği gibi, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek, kendisinin Türkçe'yi bilmediğine dair iddiamı çürütmek için benim hakkımda Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda suç duyurusunda bulunup, ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olmakla birlikte, avukatı Burhan Gün'ün kurnazlığı sayesinde, benim KAMU DAVASI ile yargılanmama nede oldu. Ancak, benim müthiş derecede yetkin hukuksal becerim ve olağanüstü hukuk bilgim nedeniyle, hem Burhan Gün'ü ve hem de LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'i hukuksal köşeye yatırdım.
Mustafa Demirkanlı - Ayrıca devam etmekte olan davaları da bulunan H. Hilmi Bulunmaz hakaretlerine ara vermiyor, hakaret ettiği kurumlara 3 gün sonra "ortak dergi çıkartma" önerisi yapabiliyor.
Hilmi Bulunmaz - Yapma be Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, hani yazının başında ne diyordun? "Sınırlı bir süre için imzaya açılan ve belirlenen süre sonunda durdurulan site, amaç hasıl olduğu için yayından kaldırılması..." Madem ki, benim gibi bir "küfürbaz ve hakaretçi" kişiyi susturdunuz. Neden o zaman, hâlâ utanıp sıkılmadan "H. Hilmi Bulunmaz hakaretlerine ara vermiyor" palavrasını atıyorsun? Sahin sende utanmanın zerre kadarı bile yok mu?
Mustafa Demirkanlı - Hakarette sınır tanımayan, ağza alınmayacak küfürleri art arda sıralayan bu şahsa karşı her türlü yasal haklarımızı kullanılmaya devam edeceğiz.
Hilmi Bulunmaz - Yürü be koçum Mustafa! Kim tutar seni be Şükrü! Aslanım Demirkanlı!!! Hem "TEMİZ TİYATRO" kaportasıyla, düpedüz bir LİNÇ KAMPANYASI ile bizi susturup terbiye edeceksiniz ve hem
"amaç hasıl olduğu" hâlde, bizi hâlâ "hakarette sınır tanımayan" adam olarak lanse edeceksiniz!!!... Sizlerde hiç utanma sıkılma yok mu? Bana bak Mustafa, canım Şükrü, sahi be Demirkanlı, sizler, hiçbir zaman için kendinize, halka ve tüyü bitmemiş yetime seslenebilecek bir dinginliğe sahip olmayacak mısınız? Sizler, sürekli muktedirlere, muhterislere, K. Lemi Bilgin'lere ve Hilmi Zafer Şahin'lere, Veysel Sami Berikan'lara ve benzerlerine şirin görünmek için hep yalan söylemek zorunda mısın?...
Yanıtını belgeyle verelim:
"5651 Sayılı yasanın 4. maddesinde mahkeme kararına rağmen düzeltme yapmayan içerik sahibi veya sorumlu kişi hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası yaptırımı getirilmiştir. Şikayete konu olan olayda sitenin sahibi ve sorumlusu olan Hilmi Bulunmaz'ın yapılan tebligata rağmen düzeltmeyi yapmadığı içerikten mahkemenin belirttiği yazıları çıkartmadığı eklenen tebligat parçaları ve internet çıktılarıyla anlaşılmıştır."
(Kaynak: T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI BASIN BÜROSU İstanbul Cumhuriyet Savcısı İSMAİL ONARAN 27654)
Mustafa Demirkanlı - Bu 6 davada almış olduğu cezalarda "Hükmün açıklanmasının ertelenmesine" karar verildi, ancak Adli Büro'da birleşecek olan kararlar sonrası, sadece bir kez "Hükmün açıklanmasının ertelenmesi" kararı verilebileceği için tüm hükümler açıklanacak.
Hilmi Bulunmaz - Böyle bir durum oluştuğunda da Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı artık saçına kına yakar!
Mustafa Demirkanlı - 7. Şikayetçi Av. Burhan Gün - Nurhan Tekerek, Karar: Kovuşturmanın ertelenmesi kararı verildi. 3 yıl içinde tekrar suç işlerse, kovuşturma devam edecek.
Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ kişilerin ve LİNÇÇİ OYÇED'in avukatı Burhan Gün, avukatlık mesleğinin "inandırıcılık" zırhından yararlanarak, benim İnternet yayın organım www.tiyatroyun.blogspot.com sitemi kökten imhâ etmek istediği gibi, Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek, kendisinin Türkçe'yi bilmediğine dair iddiamı çürütmek için benim hakkımda Cumhuriyet Başsavcılığı huzurunda suç duyurusunda bulunup, ŞİKÂYETÇİ ve DAVACI olmakla birlikte, avukatı Burhan Gün'ün kurnazlığı sayesinde, benim KAMU DAVASI ile yargılanmama nede oldu. Ancak, benim müthiş derecede yetkin hukuksal becerim ve olağanüstü hukuk bilgim nedeniyle, hem Burhan Gün'ü ve hem de LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'i hukuksal köşeye yatırdım.
Mustafa Demirkanlı - Ayrıca devam etmekte olan davaları da bulunan H. Hilmi Bulunmaz hakaretlerine ara vermiyor, hakaret ettiği kurumlara 3 gün sonra "ortak dergi çıkartma" önerisi yapabiliyor.
Hilmi Bulunmaz - Yapma be Şüpheli Sanık Davalı Mustafa Şükrü Demirkanlı, hani yazının başında ne diyordun? "Sınırlı bir süre için imzaya açılan ve belirlenen süre sonunda durdurulan site, amaç hasıl olduğu için yayından kaldırılması..." Madem ki, benim gibi bir "küfürbaz ve hakaretçi" kişiyi susturdunuz. Neden o zaman, hâlâ utanıp sıkılmadan "H. Hilmi Bulunmaz hakaretlerine ara vermiyor" palavrasını atıyorsun? Sahin sende utanmanın zerre kadarı bile yok mu?
Mustafa Demirkanlı - Hakarette sınır tanımayan, ağza alınmayacak küfürleri art arda sıralayan bu şahsa karşı her türlü yasal haklarımızı kullanılmaya devam edeceğiz.
Hilmi Bulunmaz - Yürü be koçum Mustafa! Kim tutar seni be Şükrü! Aslanım Demirkanlı!!! Hem "TEMİZ TİYATRO" kaportasıyla, düpedüz bir LİNÇ KAMPANYASI ile bizi susturup terbiye edeceksiniz ve hem
"amaç hasıl olduğu" hâlde, bizi hâlâ "hakarette sınır tanımayan" adam olarak lanse edeceksiniz!!!... Sizlerde hiç utanma sıkılma yok mu? Bana bak Mustafa, canım Şükrü, sahi be Demirkanlı, sizler, hiçbir zaman için kendinize, halka ve tüyü bitmemiş yetime seslenebilecek bir dinginliğe sahip olmayacak mısınız? Sizler, sürekli muktedirlere, muhterislere, K. Lemi Bilgin'lere ve Hilmi Zafer Şahin'lere, Veysel Sami Berikan'lara ve benzerlerine şirin görünmek için hep yalan söylemek zorunda mısın?...