24 Aralık 2012 Pazartesi

Emekçilere değil, burjuvaziye yaslanan sanatçının çok hazin sonu!

Tıklayınız: "Levent Kırca şoke etti"

***

Levent Kırca'nın sanat trenine nasıl bindiğini, bu trenin hangi kompartımanlarında sanat ürettiğini ve sol jargonu sürekli olarak kullanmasına karşın, aslında tam anlamıyla bir burjuva yaşamı sürdürdüğünü gayet net ve yakından bilen insanlardan biriyim.


Levent Kırca'nın kadrosuna 1990 yılında ihraç ettiğim oyuncu Bülent Demir, o yıldan bu yana Kırca'nın kayığındaki kürekleri çekmek zorunda olan bir proleter. 1 Ekim 1988 tarihinde benim yanımda tiyatro sanatıyla uğraşmaya başlayan Bülent Demir, Anadolu insanının temiz alışkanlıklarıyla bezenmiş ve "yediği kaba sıçmayan biri" olarak, hiçbir zaman için Kırca ile ilgili olumsuz bir söz etmediği gibi, benim Kırca hakkında olumsuz eleştirilerimi de pek duymak istemeyen bir ruh durumuna bürünüveriyor hâlâ.


Bu konuya değinirken, kişisel bir çelişkiden, "benim adamımı aldı" mantığından asla yola çıkmıyorum. Bülent Demir'in paraya ve üne gereksinimi vardı; benden izin alarak Levent Kırca'nın kadrosuna girdi. Şu ânda bile görüşmelerimiz süren Bülent Demir'le olsun, Kırca'yla zaman zaman telefonla yaptığımız görüşmelerimizin sıcaklığında olsun herhangi bir sorun yok. Ancak, ben, neredeyse gün be gün izlemeye aldığım Levent Kırca'nın, hiçbir zaman için bilimsel sosyalizme hizmet ettiğini, işçi sınıfının iktidar özlemine yanıt verebilecek bir imge oluşturduğunu kesinlikle görmedim.


Zâten, Levent Kırca'nın İşçi Partisi Merkez Yürütme Kurulu'nda bulunması da bunun somut kanıtı. Ne yazık ki, benim de, daha önce sekiz yıl içerisinde bulunduğum İşçi Partisi gayet ilginç ve sosyolojik olarak araştırılıp incelenmesi gereken bir örgüt!... 

Her nedense, İşçi Partisi'ne üye olan işçilerin bir kısmı "patron" olurken, bu partiye patron olarak girenlerin belli bir kısmı da "işçi" olabiliyor. Ben, İşçi Partisi'ne (üye olduğum zamanki adı Sosyalist Parti) girerken, "patron" olduğum için olsa gerek, benden sürekli olarak bağış ve katkı istenmesinden öyle bir rahatsızlık duydum ki, pamuk ipliğiyle bağlı olduğum bu partiyle birincil çelişkilerimizi keskin hâle getirdim. Birincil dereceden siyasal çelişkilerimizi azdıran bu ısrarcı tavır nedeniyle partiden ayrılmaktan hoşnutum. 

Yaklaşık olarak yirmi yıl önce ayrılmış olduğum bu parti hakkında hemen hemen hiçbir eleştiri getirmememin birçok nedeni olmakla birlikte, son yıllardaki neden, bu partinin yöneticilerinin "tutsak" olmasıdır. Benim doğal ruhumdaki "mağdura vurma" düşüncesi, şu ânda da geçerli olmakla birlikte, Kırca'nın kadınları aşağılayan sözlerini bağışlayamayacağım için bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Evet, bir sanatçı, canıyla kanıyla işçi sınıfının kutup yıldızı bilimsel sosyalizmi usunun orta yerine oturtmazsa, tabii ki, sonuç düş kırıklığı olur. Levent Kırca'nın kadın cinsini aşağılayan bu tavrı karşısında ben hiç şaşırmadım. Şaşıranlara "günaydın" diyorum!


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***

Ayrıca bakınız:


LİNÇ KAMPANYASI imzacılarından Genco Erkal'la Orhan Aydın'ın katıldığı sözüm ona "Sanat Gecesi"nde Levent Kırca'nın kadınları aşağılamasına çanak tutulup, yardım ve yataklık etmek doğalmış!


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, aşağıdaki yazıyı okur okumaz şöyle söyledi: "Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin toplumsal haklarımızı savunacağına, kendine ait sanat teknesinin batışını seyretmenin hüznüyle anlamsız sözler sarf eden pembe sermaye temsilcisi Levent Kırca, iyice zıvanadan çıkmaya devam ediyor!"