Yakın Tarihimiz Nasıl Tahrif Ediliyor - 2 -
Sırrı Öztürk
Marksist Klasikler; İşçi Sınıfı Partisi (İSP), Devrimci Proletarya Partisi (DPP), Komünist Parti (K.P.) disipliniyle oluşturulmuş Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi güvencesiyle üretiliyorsa, güvenilirlik kazanır. Bunun tersi, yani tecimsel kaygılarla üretiliyorsa o eserler her türden güvenilirliğini kaybeder. Yaşadığımız coğrafyada -adı DPP, İSP veya KP olsun- bu türden bir partileşme süreci yaşanmadığı gibi bu güvenceye bağlı Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademidisiplinleri de ne yazık ki oluşturulamamıştır. Marksist Klasiklerin keyfe-keder, birilerinin paşa gönlüne göre tercüme edilerek bizim insanımıza sunulması beraberinde pek çok tehlikeyi de getirmiştir. Hele tecimsel kaygıların siyasî çağrışımların ardına saklanarak yapılmasının kanayan bu yarayı daha da azdırdığını söylemeliyiz. Tecimsel kaygıların siyasî çağrışımlarla örtülmesi olayına bir de burjuva resmî tarih anlayışı ile resmî ideolojilerin gölgesine sığınmak eklenince durum daha da perişan bir hale dönüşmüştür. Yine ayrıca yapılan tartışma ve atışmalarda burjuva hukukuna uygun ilişkilerin öne çıkarıldığı, böylece Devrimcilerin, Komünistlerin olması gereken devrimci yasallığının üstünü örtmeye çalıştığı da görülmektedir. Konuyu yazılarımızda ayrıntılı olarak işlediğimiz için burada örneklemeyi doğru bulmuyoruz; belgelidir.1
Marksist Klasikler hakkında yapılan sözümona tartışmalar bu gerçekliğin dışında üretildiği için temelden yanlıştır. Yakın tarihimizin tahrif edilmesi neyse, Marksist Klasiklerin tahrifatı da aynı şeydir. Bu iki konu da birbirine bağlıdır.
***
Bilindiği gibi Öncü Kitabevi Yayınları 1962’de oluşturuldu. Öncü’nün sahip ve editörlüğünü ben üstlendim. Tarihî TKP’nin devrimci kadrolarının öneri, uyarı ve eleştirel katkılarını tüm süreçlerde daima yanımda hissettim. Dönemin Devrimci ve Marksist kadrolarından Mustafa Börklüce, Hüsamettin Özdoğu, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Fuat Sabit, Abidin Nesimi, Orhan Kemal, Ağabeyim Avni Memedoğlu, Ağabeyim H. Hilmi Öztürk, Muzaffer Özkolçak, Av. Muvaffak Şeref, Selahattin Hilav, Şerif Hulusi, A. Kadir, Kerim Sadi, Prof. Üstün Korugan ve zaman zaman Rıfat Ilgaz, Asım Bezirci, Fethi Naci’nin yardımlarını gördüm; uzmanlık alanlarına giren konularda onlardan yararlandım. Yayın ve danışma kurulu katkılarını asla unutmadım. Bana maddî dayanışmasını ve moral desteğini sunan insanlarımızın katkısını da hiçbir zaman unutmadım.
(...)
"Ateş" isimli kitabımız da toplatıldı. Bu kitabı, benim yokluğumda (günümüzde) komünizm tüccarlarından biri, bu kitabın öyküsünü, emeği geçenleri dahi anmadan, iznimizi de almadan iki kez yayımlamıştı! Kerim Sadi, "Ateş"in sonuna Henri Barbusse için bir araştırma yazısını eklememi önermişti.
(...)
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ!
***
Ayrıca bakınız:
Türkiye'deki rahat koltuklarına birer tombul ev kedisi gibi kurulan romancıların, neden Henri Barbusse gibi roman yazamadıklarını anlayabilmek için, Barbusse'ün "Ateş" romanını okumalısınız!
ey henri
Sırrı Öztürk
Marksist Klasikler; İşçi Sınıfı Partisi (İSP), Devrimci Proletarya Partisi (DPP), Komünist Parti (K.P.) disipliniyle oluşturulmuş Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi güvencesiyle üretiliyorsa, güvenilirlik kazanır. Bunun tersi, yani tecimsel kaygılarla üretiliyorsa o eserler her türden güvenilirliğini kaybeder. Yaşadığımız coğrafyada -adı DPP, İSP veya KP olsun- bu türden bir partileşme süreci yaşanmadığı gibi bu güvenceye bağlı Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademidisiplinleri de ne yazık ki oluşturulamamıştır. Marksist Klasiklerin keyfe-keder, birilerinin paşa gönlüne göre tercüme edilerek bizim insanımıza sunulması beraberinde pek çok tehlikeyi de getirmiştir. Hele tecimsel kaygıların siyasî çağrışımların ardına saklanarak yapılmasının kanayan bu yarayı daha da azdırdığını söylemeliyiz. Tecimsel kaygıların siyasî çağrışımlarla örtülmesi olayına bir de burjuva resmî tarih anlayışı ile resmî ideolojilerin gölgesine sığınmak eklenince durum daha da perişan bir hale dönüşmüştür. Yine ayrıca yapılan tartışma ve atışmalarda burjuva hukukuna uygun ilişkilerin öne çıkarıldığı, böylece Devrimcilerin, Komünistlerin olması gereken devrimci yasallığının üstünü örtmeye çalıştığı da görülmektedir. Konuyu yazılarımızda ayrıntılı olarak işlediğimiz için burada örneklemeyi doğru bulmuyoruz; belgelidir.1
Marksist Klasikler hakkında yapılan sözümona tartışmalar bu gerçekliğin dışında üretildiği için temelden yanlıştır. Yakın tarihimizin tahrif edilmesi neyse, Marksist Klasiklerin tahrifatı da aynı şeydir. Bu iki konu da birbirine bağlıdır.
***
Bilindiği gibi Öncü Kitabevi Yayınları 1962’de oluşturuldu. Öncü’nün sahip ve editörlüğünü ben üstlendim. Tarihî TKP’nin devrimci kadrolarının öneri, uyarı ve eleştirel katkılarını tüm süreçlerde daima yanımda hissettim. Dönemin Devrimci ve Marksist kadrolarından Mustafa Börklüce, Hüsamettin Özdoğu, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Fuat Sabit, Abidin Nesimi, Orhan Kemal, Ağabeyim Avni Memedoğlu, Ağabeyim H. Hilmi Öztürk, Muzaffer Özkolçak, Av. Muvaffak Şeref, Selahattin Hilav, Şerif Hulusi, A. Kadir, Kerim Sadi, Prof. Üstün Korugan ve zaman zaman Rıfat Ilgaz, Asım Bezirci, Fethi Naci’nin yardımlarını gördüm; uzmanlık alanlarına giren konularda onlardan yararlandım. Yayın ve danışma kurulu katkılarını asla unutmadım. Bana maddî dayanışmasını ve moral desteğini sunan insanlarımızın katkısını da hiçbir zaman unutmadım.
(...)
"Ateş" isimli kitabımız da toplatıldı. Bu kitabı, benim yokluğumda (günümüzde) komünizm tüccarlarından biri, bu kitabın öyküsünü, emeği geçenleri dahi anmadan, iznimizi de almadan iki kez yayımlamıştı! Kerim Sadi, "Ateş"in sonuna Henri Barbusse için bir araştırma yazısını eklememi önermişti.
(...)
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ!
***
Ayrıca bakınız:
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, Kemalist çizgisi ve İşçi Partisi izdüşümü nedeniyle bütün yazılarını okumadığı Berfin Bahar'ın tüm sayılarını mutlaka gözden geçirirken, Ağustos 2012 tarihli 174. sayısındaki Mehmet Ergün tarafından kaleme alınmış "Kerim Sadi ile Nâzım Hikmet" başlıklı ve on iki sayfayı aşkın ciddi yazıyı, tüm dizgi özensizliğini bağışlayarak, bir solukta okumaktan hoşnut!
Türkiye'deki rahat koltuklarına birer tombul ev kedisi gibi kurulan romancıların, neden Henri Barbusse gibi roman yazamadıklarını anlayabilmek için, Barbusse'ün "Ateş" romanını okumalısınız!
ey henri