Biz, Kültür Bakanlığı çanağı yalayan tiyatro patronlarını eleştirdikçe, bizi engellemek için ellerinden geleni artlarına koymayan tiyatro gericileri, tiyatro muhafazakârları, tiyatro tutucuları, etekleri tutuşmuş bir hâlde, bize saldırmayı, tarihsel ve toplumsal bir görev olarak üstlendiler.
Biz, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapan tiyatro patronlarını eleştirdikçe, bizim bu sınıfsal tavrımızı görünmez kılmak için, ıvır zıvır konuları tiyatro kamuoyuna enjekte eden "tavşan yürekli entelektüel" kişiler, LİNÇ KAMPANYASI sürecine giden yolun cehennem taşlarını döşemeye yöneldiler.
Biz, Coşkun Büktel'in yapıtı "Theope" üzerinden tiyatro sanatını kirletmek için önemli bir iftiraya imza atan LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun pisliklerini gündemde sıcak tuttukça, başta Boğaziçi Üniversitesi Gölgesinde Yetişenler olmak üzere, bizim dersimizi vermek için, bizi HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI süreciyle boğmak istediler.
Biz, bizi mahkûm ettirmek için Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İstanbul Adalet Sarayı 3. Sulh Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu'ndaki Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafıyla süslenmiş köşenin kıyısına sıkıştırmak isteyen LİNÇÇİ yazar Ömer Faruk Kurhan'ın avukatları İnan Yılmaz'la Uğur Demirci karşısında direnç gösterdikçe, bize her türlü olasılığın provasını yapmak istediler.
Oysa...
Biz, yaklaşık olarak iki yıl süren bu süreçten alnımızın akıyla çıkmakla birlikte, üstüne üstlük, bir de BERAAT ettik.
(Bakınız: "LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Ömer F. Kurhan'ın sanık sandalyesine oturtup cezalandırmak istediği Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, BERAAT etti!")
Şimdi...
Biz, kaldığımız yerden, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerine sahip çıkıp, bu kuleleri işgâl eden ticarî kuruluşların reklâmlarına karşı çıkmaya devam ediyoruz hâlâ...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz