25 Ekim 2010 Pazartesi

Her yönüyle, zâten vasatın çok altında bir oyun müsveddesi olan "MERHABA / HOŞÇAKAL" adlı "şey"i piç eden LİNÇÇİ Tolga Yeter'e, "yeter artık" diyoruz!

Hilmi Bulunmaz
25 Ekim 2010




"Piç: Bitkilerin köklerinden türeyen, istenmeyen aşısız sürgün." (VikiSözlük)


Pazar günü akşamı Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş, bana telefon edip, satın almam gereken beş tane Yeni Tiyatro Dergisi'ni getirmek istediğini söylerek, müsait olup olmadığımı sordu. Ben de, hiçbir sıkıntı söz konusu olmadığını; dilediği zaman dergileri getirebileceğini, zâten parasal hiçbir sorunum bulunmadığını belirttim.

Erbil Göktaş'la yaklaşık bir saat süren telefon sohbetimiz, tabii ki, sadece "ticarî alışveriş" bağlamında seyredip, bu bağlama tutsak kalmadı. Ertesi günkü "gala"ya gelip gelmek istemediğimi sorduğunda, ben, daha hiçbir şey öğrenmeden, "gala"ya mutlaka geleceğimi/gideceğimi belirttim.

"Gala" hakkında edindiğim bilgi, sadece şunlardan ibaretti: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Haldun Taner Sahnesi'nde yapılacaktı. Bunun dışında, herhangi bir bilgi vermeye yeltenen Erbil'i dinlemek bile istemedim.

Her ne kadar, Erbil Göktaş'a "gerçek niyetim"i açıklamasam da, bu yıl, "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları" yapımı oyunları çok yakından izleyip, bu oyunlara "ayrıca"lık göstereceğim kararımı hayata geçirebilmekti. Bu kararı vermemin, bir tek nedeni vardı:

"Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’nin, İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nın organizasyon ortaklığıyla gerçekleştireceği 8. Tiyatro Ödülleri 11 Ekim Pazartesi akşamı 20.20 Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahiplerini bulacak." olmasıydı!

"Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları"nı, sadece ben değil, Bulunmaz Tiyatro'nun diğer emekçileri de, yakın izlemeye aldılar. Örnekse, aynı zamanda TUTKAL adlı romanın da yazarı olan Oğuzcan Önver, 24 Ekim 2010 Pazar günü, Fatih Reşat Nuri Sahnesi'ndeki "Dullar"ı izleyerek, hiçbir LİNÇÇİ sanat esnafının (Örnekse; Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, Ahmet Ertuğrul Timur, Beki Haleva, Bülent Sezgin, Cüneyt İngiz, Cüneyt Yalaz, Deniz Atam, Dilek Türker, Ece Baktıkaya, Erhan Gökgücü, Erhan Tığlı, Fırat Güllü, Prof. Dr. Hasan Anamur, Prof. Dr. Hasan Erkek, Prof. Dr. Hülya Nutku, İsmail Can Törtop, Kaan Erkam, Kemal Kocatürk, Kenan Işık, Kerem Kurdoğlu, Levent Çağlayan, Mehmet Ali Kaptanlar, Mehmet Bozkır, Mehmet Ergen, M. Ergün Işıldar, Mehmet Nurkut İlhan, Mehmet Tekkanat, Metin Boran, Murat Atak, Murat Karasu, Mustafa Şükrü Demirkanlı, Nalân Özübek, Naşit Özcan, Nihal Kaplangı, Nihal Kuyumcu, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Orhan Aydın, Ömer Faruk Kurhan, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ragıp Ertuğrul, Sıla İlyasoğulları, Savaş Aykılıç, Şebnem Köstem, Seyhan Erözçelik, Tamer Levent, Tolga Yeter, Tuncay Özinel, Tuncer Cücenoğlu, Ümran İnceoğlu, Üstün Akmen, Yaşam Kaya, Yiğit Sertdemir, Prof. Dr. Yusuf Eradam, Yücel Erten, Zafer Gecegörür) yazamayacağı düzeyde, çok ciddi ve tarihsel perspektif sunan bir eleştiri kaleme aldı.

(Bakınız: Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın kurup yönettiği Bulunmaz Tiyatro'da sanatçılık yapan Oğuzcan Önver, Ayşenil Şamlıoğlu'nun tiyatrosunu izliyor / 1)

Yukarıda linkini verdiğimiz ve Oğuzcan Önver tarafından kaleme alınmış "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları" eleştirisinin ağırlığını duyumsayabilmek için, şu "tadımlık"ı okumak bile yeterli:

"'Oyun'un başındaki gereksiz kurgu, izleyicileri oldukça rahatsız ediciydi. 'Oyun' başlamadan önce, en önde bulunan sıradaki üç koltuk, sürekli olarak boş tutulmaya çalışıldı. Ama, seyircilerden bazıları ısrarla gidip, o üç koltuğa oturmak istediler; salon görevlisi onları uyararak oradan kaldırdı. Hattâ yaşlı bir çift, tam ön sıradaki 'yerleri'ne oturdukları sırada, salon görevlisi tarafından arka taraflara doğru 'alındı'. 'Oyun'un başlamasıyla, oyuncuların üçü, sanki seyircilermiş gibi geldiler ve o koltuklara oturdular ve 'oyun'un başlamasıyla (kurgu gereği) sahneye davet edilerek kendi oyunlarına başlamış oldular. Onlar sahnede 'oyun'un başlangıcını yaparlarken, yaşlı çiftimiz ön sıradaki yerlerine geri dönmüşler ve yorulmuş bir hâlde koltuklarına âdeta uzanmışlardı."

Henüz lise üçte okumasına, on yedi yaşını daha yeni doldurmasına, Bulunmaz Tiyatro'da sadece bir yıldır çalışıyor bulunmasına karşın, Oğuzcan Önver'in bu denli yalın bir dille yazı yazabilmesinin bir tek nedeni var: LİNÇÇİ olmaması ve LİNÇÇİ tiyatro esnafına karşı mücadeleye katılabilecek büyük bir yüreğe sahip bulunması!...

İmdi, gelelim "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları"nda izlediğim "MERHABA / HOŞÇAKAL" oyununa ve bu oyun dolayımında düşünce geliştirme edimine...

Şunu başta söylemeliyim; Athol Fugard'ın "MERHABA / HOŞÇAKAL" adlı oyununu okumadım. Bu oyunu izlemeden önce, bu oyun hakkında, hemen hemen hiçbir şey bilmiyordum. Benim bildiğim Athol Fugard'ın oyun biçeminin pek yakınına yaklaşmayan "MERHABA / HOŞÇAKAL" oyununu, bir başka Athol Fugard yazmış olmasındı sakın! Gerçi, "Ayşenil Şamlıoğlu'nun Şehir Tiyatroları" tarafından "dağıtılan" tanıtmalığa baktığımızda, benim bildiğim Athol Fugard'la, sahnede izlediğim oyunun yazarı Athol Fugard'ın, aynı kişi olduğu kanıtlanmış oluyordu. Ancak, yine de, ben, sahnede izlediğim oyunu Athol Fugard yazmamıştır kanısındaydım.

Çünkü...

Oyun berbat ötesi bir şeydi...

1930'lu yıllardaki "Güney Afrika"nın toplumsal sıcaklığında dünyaya gelip, Cape Town Üniversitesi'nde felsefe ve antropoloji okuyan Athol Fugard, nasıl olur da, vodvil benzeri bir oyunla izleyici karşısına çıkma isteği içerisinde olabilirdi?

Athol Fugard'ı tanınmayacak hâle sokan, çevirmen Ayşim Tanlı mıydı? Yoksa, yönetmen Taner Barlas mıydı? Dramaturg Dilek Tekintaş, sahne tasarımcısı Barış Dinçel, ışık tasarımcısı İlhan Ören, kostüm tasarımcısı Duygu Türkekul, efekti yapan Ersin Aşar, yönetmen yardımcıları Aslı Nimet Altaylar, Esra Ede'miydi, oyunun şaftının kaymasına neden olanlar?

Peki, oyundaki adıyla Hester, hayattaki adıyla Ayşen Sezerel Çetiner, oyunu yozlaştırmış olamaz mıydı? Tüm "ham"lığına, tüm "sarkık" oynamasına karşın, "babamın adı Hıdır, elimden gelen budur" ruh iskeletiyle sahneye ışık vermeye çalışan Çetiner (Hester), oyunu bozmak için, asla bir çaba harcamıyordu. Hattâ tam tersi, oyunun kurtuluşu için, tüm gücüyle, âdeta tiyatral savaşıma girişmişti!

Bence, oyunun berbat olmasının başat nedeni, LİNÇÇİ Tolga Yeter'in (Johnnie) oyunculuk yetersizliği ve onun oyunculuk kurallarını dejenere etme çabasıydı.

İngilizce yada bir başka dilden okuma şansım bulunmayan "MERHABA / HOŞÇAKAL" oyununu, Türkçe olarak okuma fırsatım olursa, Ayşim Tanlı'ya çevirmenlik notunu vereceğim. Ben, yabancı dil'leri günlük konuşmalarımı yapabilmenin ötesinde, hızlı kitap okuyabilecek düzeyde bilemediğimden, Ayşım Tanlı'yı, dilbilimsel açıdan değerlendiremeceğim. Ancak, sezgisel düzlemde değerlendirme yapabilecek bir donanıma sahip olduğumdan, yani Türkçe dilini iyi bildiğimden, Ayşım Tanlı'ya, bir zor da, bir not verebilirim.

Oyun, sahne trafiğinin düzenlenmesinin ötesine geçmediği, yönetmenlik imgesi oluşturulamadığından, zâten yönetmenlik notu vermedim, vermeyeceğim.

Oyun, izleyiciye "hiçbir şey" vermediğine göre, dramaturg Dilek Tekintaş, oyunun sahnelenmeye hazırlandığı süreçte, mışıl mışıl uyumuşa benziyor. Barış Dinçel, "bir memur zihniyeti" ile hareket etmiş bulunduğundan, bir marangoz ustasının gözünün ötesinde bir göz elde edememiş. İlhan Ören, garibim, sadece ışık düğmeleriyle oynayıp durmuş. Efektteki kardeşim Ersin Aşar, seyircinin daha rahat uyuması için, birtakım sesleri bir araya getirerek teknolojik ninniler dinlememize neden olmak istemişe benziyor. Yönetmen yardımcıları Aslı Nimet Altaylar ile Esra Ede'nin, (oyun gerçek anlamda yönetilmediği için) neler yaptıklarını saptayamadım. Sayın Altaylar ve Sayın Ede, işlevsizlikleri konusunda bir yorum yapamadığım için, lütfen, beni bağışlasınlar...

İzlenebilecek hiçbir atardamarı, toplardamarı, kılcal damarı bulunmayan ve adına "oyun" denen bu "şey"i, her şeye karşın izleyin ki, bir oyunun ne olmadığına yakından tanık olun.

Evet, LİNÇÇİ Tolga Yeter'in oyunculuğu, en hafif deyimiyle, hafife alması, âdeta oyunculuğu yozlaştırmak için çaba harcadığı, "Ayşenil Şamlıoğlu Şehir Tiyatroları" yapımı bu oyun, hiç kimseye bir şey kazandırmazken, sanırım, LİNÇÇİ Tolga Yeter'e, yoz bir televizyon dizisinin kapısını açabilir!


***


Ayrıca bakınız:

LİNÇÇİ Ertuğrul Timur, öznesiz tümce kuruyor!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi