17 Eylül 2010 Cuma

Mehmet Esatoğlu'nu "tacizci" olmakla suçlayan LİNÇÇİ Ömer F. Kurhan, suçlamasını tam olarak temellendiremese de, "tacizci"yle uzlaşılmasını istemiyor!

Oyun'un notu: "Mehmet Esatoğlu" ve "taciz" sözlerini, kırmızı renkle biz belirgin hâle getirdik!


***


Taciz vakasına tiyatro haber-yorum sitelerinin yaklaşımı: Ortada tatlıya bağlanabilecek bir mesele var mı?


Ömer F. Kurhan
1 Eylül 2007


BARIŞAROCK’a tiyatro adına organizatör olarak katılan ve tiyatrocu, solcu, muhalif, aktivist vs. kimliklerle hareket eden Mehmet Esatoğlu'nun bir tacizci olup olmadığı tartışması yeniden alevlendiğinde, çeşitli tiyatro haber-yorum sitelerinden yapılan yayıncılık özel bir önem kazanıyor. Ulaşabildikleri geniş bir kitle olmamakla birlikte, tavırların kayda geçirilmesi ve tiyatro camiası tarafından izlenmesi, ciddiye alınmalarını gerektiriyor.

İnternet üzerinden tiyatro dergisi yayıncılığı yapan Gölge Tiyatro, taciz tartışması bağlamında tamamen dezenformasyona ve tek yanlı ifadelere dayalı bir yayıncılık çizgisini benimsedi. BARIŞAROCK organizatörlerini ve Esatoğlu'nu protesto eden feminist ve eşcinselleri faşist olmakla suçladı. Bu suçlamasına görsel bir vurgu kazandırmak amacıyla gamalı haç simgesini kullanmayı da ihmal etmedi. Gölge Tiyatro’ya göre, BARIŞAROCK alanında protesto edilen ve dışlanmak istenen bir tacizci değil, tiyatroydu. Bu nedenle de, “bir grup sarhoş” olarak nitelenen feministler ve eşcinseller ve onların taleplerine karşı koyamayan BARIŞAROCK organizatörleri, tiyatroya dönük faşist saldırıları nedeniyle lanetlenmeyi hak ediyorlardı.

Gölge Tiyatro’nun sol göstermesine rağmen, ana akım medyanın faşizan tutum sergilediği zamanlarda kullandığı dezenformasyon ve propaganda tekniklerini icra ettiği açıktır. Bu duruma düşmesini bir yerde normal karşılamak gerekiyor; çünkü, bu vakada sözkonusu olan, cinsel taciz gibi faşizan olduğu kuşkusuz bir eylemin öznesi etrafında örgütlenen dayanışma ağının yayın ayağını oluşturmaktır. Bu dayanışmanın olguları karartmadan ve açık bir zihinle gerçekleştirilmesinin imkanı yoktur.

Gölge Tiyatro’nun dezenformasyon ve propaganda gücünün aslında çok zayıf olmasına bakılarak meselenin abartılmaması gerektiği iddia edilebilir. Fakat, asıl dikkat çekmek istediğimiz nokta, daha geniş çevreleri içine alan cinsel tacizle dayanışma ağında üstlendiği roldür. Daha geniş bir ağla kastettiğim şu: Örneğin tacizci Esatoğlu'nu protesto eden topluluğa "Ben de tacizciyim!" diyerek saldıran, alanda müthiş bir anti-faşist direniş sergilediklerini ve çatışmayı dahi göze aldıklarını iddia eden tiyatrocular. Bu tip olgular sadece tiyatronun içine çekildiği dejenerasyonu ve cehaleti örnekliyor; öyle ki, sol ve devrimci duruşla tacizci duruşun arasındaki ayrım çizgisi dahi bir anda ortadan kalkıyor ve birbirine karışıyor. BARIŞAROCK’taki sol ve muhalif tiyatro balığa benzetilecek olursa, zaten başından kokuyor.

İnternet dünyasında Gölge Tiyatro’ya göre çok daha fazla ilgi çektiğini tahmin ettiğimiz ve özellikle amatör tiyatronun tanıtım aracı olmaya özen gösteren Tiyatrom’un tavrı daha farklı. “Tiyatroya saldırı var!” dolduruşuna prim vermedi ve site yöneticisi A. Ertuğrul Timur Mehmet Esatoğlu'na açık bir mektup yazarak, hakkındaki taciz iddiaları ile ilgili açıklama talep etti. Genelde ne yapıp edip terazinin ortasında kalmaya çalışan Tiyatrom’un bu defa farklı bir tutum içine mi gireceği merak konusu olmuşken, çok geçmeden yine terazinin ortasının ağır bastığı görüldü. Bir yayıncı açısından bunun bedeli ise açıktı: Olguların karartılmasına hizmet etmek. Şöyle ki, cinsel taciz suçlamalarına iddia olmanın ötesinde bir değer vermemeyi sürdürdü ve asıl sorunun tiyatrocularla BARIŞAROCK’ın karşı karşıya gelmesi olduğu görüşünü öne sürdü. İzleyebildiğimiz kadarıyla son olarak verdiği mesaj "TATLIYA BAĞLAYALIM!" şeklindedir.

Tatlıya bağlanacak olan nedir? Tacizci ile tacize uğrayanlar arasındaki mesele mi? Yoksa, kimi bilinçli kimi dolduruşa gelerek tacizciyle dayanışma örgütleyen tiyatrocularla BARIŞAROCK organizatörleri arasındaki mesele mi? Yoksa her ikisi mi? Kısacası, dönüp dolaşıp şu taciz meselesine geliyoruz. Eğer gerçekten ortada bir taciz vakası yoksa ve Mehmet Esatoğlu bir komplo ile karşı karşıyaysa, tek suçlu komploculardır. Komplocular mahkum edilir ve bir tatlı huzur kolayca tesis edilebilir. Öyleyse, duyumlar bir kenara, doğrudan tacize uğrayanların ve tanıkların geliştirdiği “iddiaların” ve bu “iddiaları” destekleyenlerin adresini vermekte fayda var:

- 2000 yılındaki "eğitimde cinsel taciz" vakasında doğrudan tacize uğradıkları ya da tacize tanık oldukları yolunda açık beyanlarda bulunan Özgür Sahne Oyuncuları ve İnsancıl Atölyesi çatısı altında tiyatro eğitimi alan bazı kursiyerler.

- Mehmet Esatoğlu'ndan tiyatro eğitimi alan bu kadınların tacize uğradıkları sonucuna ulaşan ve bunu bir bildiri ile de ilan eden Amatör Tiyatrolar Çevresi üyesi çeşitli topluluk temsilcileri ve üyeleri – ki sonrasında İATP’yi kurmuşlardır.

- Tacizin olduğu yönünde görüş bildiren ve destek veren kadın kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve üyeleri.

- Başta EMEP olmak üzere, Mehmet Esatoğlu'nun suçlamalardan önce içinde çalıştığı ve ilişkisi kesilen kurumlar.

- Taciz vakası açığa çıktığında artık onunla yan yana gelmeyi ya da çalışmayı kabul etmeyen aydınlar.

- ATÇ üyesi olmayan ve aktif bir tavır geliştirmeyen, ama taciz suçlaması hakkında doğrudan bilgi sahibi olan Taetra Jiyana Nû ve sonradan bu topluluktan ayrılarak kurulan Seyr-i Mesel gibi tiyatrolar – ki bunların Mehmet Esatoğlu'nun açılış konuşmasını yaptığı BARIŞAROCK tiyatro etkinliğine katılanlar listesinde bulunduğunu belirtmek gerekiyor

- Halihazırda İATP’nin kuruluş temayüllerine bağlı kalmayı sürdüren ve sitesinde “tiyatro eğitiminde cinsel taciz" şeklinde özetlenebilecek vaka ile ilgili belgelere erişimi açık tutan İATP-GİRİŞİM.

Bu listede en kritik özne elbette ki birincisidir. Doğrudan tacize uğrayanların ya da tacize tanıklık edenlerin ifadeleri olmaksızın, Mehmet Esatoğlu hakkındaki iddialar spekülasyon ya da duyumun ötesinde bir değer taşımazdı. Aradan yedi yıl geçtikten sonra, bu ifade ve tanıklıkları doğrulayabilecek belgelere ve hatta bazı kişilere ulaşmak hâlâ mümkündür. Başka bir deyişle, sözkonusu olan bir cold case (unutulmaya ve çözümsüzlüğe terkedilmiş bir vaka) değildir.

Bugüne gelindiğinde, BARIŞAROCK’ta meydana gelen taciz karşıtı protestonun büyümesinde ve kararlı bir hâl almasında, alanda Mehmet Esatoğlu tarafından tacize uğramış bir kadın ve yakınının bulunmasının çok etkili bir rol oynadığı biliniyor. Kanıt arayan, “Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği Gönüllsü ve Vicdani Redci Mehmet Tarhan” imzasıyla internette dolaşıma giren "Tacizi Tiyatro Adına Korumak ya da BarışaRock Neye Karşı?" adlı yazıya göz atabilir. Bu, 2007 Şubat ayında İATP-G Eğitmenler Komisyonu’nun uyarıcı bir açıklama yapmasına da vesile olan ve çok sonradan meydana gelen bir başka cinsel taciz vakasına işaret eder. “Niçin taciz mağdurlarının tamamı ortaya çıkıp açık beyanlarda bulunmuyor?” diye sormak çok anlamlı değil; çünkü, ortaya çıktıklarında “faşist “ olarak suçlanabiliyor ya da daha ılımlı bir yaklaşımla suçlamalarına “iddia” etiketi yapıştırılabiliyor.

Tiyatrom’un tavrı ile ilgili olarak “olgulara odaklanıyor, ama yeterince odaklanamıyor” tespiti yapılabilir. Ayrıca bundan o kadar da sorumlu olmadığı, çünkü önemli yazı ya da belgeleri talep etmesine rağmen, bunların Tiyatrom’a ulaşmadığı da söylenebilir. Fakat Tiyatrom, bir tanıtım sitesi olmanın ötesine geçip haber de yaptığını iddia ediyorsa, olgulara odaklanma ve ele aldığı konuyla ilgili önemli yazı ya da belgelere erişme çabası gösterme yükümlülüğüne sahiptir. Kendi gerçekliğini kendi sitesinin sınırları içinde kurmak gibi bir lükse sahip değildir, çünkü haber yapma iddiası vardır. Araştırmacı gazetecilik düzeyinde bir performans tabii ki talep etmiyoruz, ama en azından internette sörf yaparken tıklama çeşitliliğini arttırmakta ve terazinin ortasında durmayı zora sokacak verilerin de farkına varmasında fayda vardır diyoruz. Tartışılan, "tatlıya bağlanacak" türden bir mesele değildir. BARIŞAROCK’ın tiyatro ayağının ilkeli bir şekilde organize edilmesi, en başta tiyatrocuların ilkeli ve net bir tutum geliştirmelerine bağlıdır.

(Kaynak: ÖMER F. KURHAN TİYATRO YAZILARI)