Hilmi Bulunmaz
20 Ekim 2009
Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için Mustafa Şükrü Demirkanlı tarafından başlatılan LİNÇ KAMPANYASIna imza veren linççilerden biri de Haluk Işık. Kırk tarakta bezi olan "resmî yazar" Haluk Işık, burnundan kıl aldırmayan aristokrat taklitçisi tavrıyla, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz ve gerçekçi yazar Coşkun Büktel'e "ders vermek" için eline aldığı kalemi bir kurşun gibi kullanma hevesine kapılmış. Nasıl bir sert kayaya çarptığını ayrımsayamayan Işık, kendisine vereceğimiz sert dersten sonra, umarım biraz daha bilenip kurşun kalemini biraz daha kalemtıraşına daldırır da ortalık şenlenir.
Haluk Işık'ın "Bir 'Kitap Okutmama' Kampanyasına Dair" başlığını uygun görüp, çalakalem ele aldığı düzeysiz yazısına, o düzeysizliğe ortak olmamak için, uzun zamandır yanıt vermek gelmiyordu içimden. Ancak şimdi, biraz isteksizce de olsa, Demirkanlı'nın başlattığı LİNÇ KAMPANYASIna ışık tutabilmek ve tiyatral faşizmi deşifre edip sosyalist ve/ya sosyalizme sıcak bakan okurlarımı aydınlatmak için, Işık'a yanıt vermek istiyorum.
"Resmî yazar" Haluk Işık'ın can sıkıntısını dışa vuran "Bir 'Kitap Okutmama' Kampanyasına Dair" başlıklı yazısına DİYALOG biçiminde bir yanıt vermeyi yeğledim. Aşağıda italik harflerle sunduğum Işık'ın yazısını DİYALOG biçiminde değil de, bir "bütün" olarak okumak isteyenler, Işık'ın yazısının başlığına tıklayabilirler.
***
Işık - Oyun Tiyatro Dergisinde, "Linççi Haluk Işık’ın kitaplarını asla okumuyoruz" adlı bir kampanya düzenlendiğini öğrendim ve ilgili sayfaya baktım.
Bulunmaz - Daha yazısının en başında çam deviren Işık'ı hemen düzelterek işe başlayalım: "Oyun Tiyatro Dergisinde" değil, "Oyun Internet sitesinde" olacak. Bu arada, Oyun dergisinin görevden aldığım eski genel yayın yönetmeni Toprak Karaoğlu da bir düzeltme yaparak Haluk Işık'ın devirdiği çama dikkat çekip, Işık'ı hemen uyarmıştı. (Bakınız: "Bir Düzeltme...")
Işık - Doğruymuş.
Bulunmaz - Bunun doğru olmadığını, yani "Oyun Tiyatro Dergisinde" böyle bir "kampanya" düzenlenmediğini Karaoğlu da, ben de belirttiğimize göre, söylediğin "doğru değil", yalan demesek bile, yanlış bir durum söz konusu. Umarım bu dezeformatif yaklaşımını yayınladığın www.iatp-web.org, www.tiyatrodergisi.com.tr gibi LİNÇÇİ sitelerde düzeltme yapma zahmetine katlanırsın yada o sitelerin yöneticileri, bizim yazımızı okuduktan sonra, okurlarını eşek yerine koymamak için "bir düzeltme yazısı" yayınlamak zorunda kalırlar.
Işık - “Külrengi Sabahlar” adlı oyunumun ve “Kediler ve Fareler Mutfağı” adlı çocuk masalı kitabımın kapak resimleriyle, kampanya dikkate sunuluyor.
Bulunmaz - "Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, futbolcuyla futbolcu olup; 'toplara çıkmak ve nerelerine denk gelirse çakmak mümkün'cü Işık'ın kitaplarını okumuyoruz!" başlığıyla sürdürdüğümüz bu yayına hiçbir zaman için "kampanya" sözcüğünü teğelle bile iliştirmedik. Ancak, dergiyle siteyi birbirine karıştıracak denli aklı karışık olan Işık'ın paşa gönlü nasıl istiyorsa, yayınımızı öyle yaftalayabilir. Feodal değerlerin egemen olduğu Türkiye tiyatrosundaki ağalardan biri olan Işık için her şey mübah: "Ağanın eli tutulmaz."
Işık - Şimdi, bu toplara çıkmak ve nerelerine denk gelirse çakmak mümkün; kampanya sahiplerini “sado-mazo” hazlara ulaştıracak yazılar yazmak mümkün; “Külrengi Sabahlar”ı bir zamanlar yasaklayan 12 Eylül’cülerle bu kardeşleri aynı cezvede fokur fokur kaynatmak da mümkün; velhasıl herşey mümkün.
Bulunmaz - Anlaşılmaz betimlemelerle topu taca atıp, sözde yanıt veriyormuş, sözde değerlendirme yapıyormuş gibi davranan aristokrat taklitçisi Işık, aman dikkat etsin, çıktığı toplar kalın bir duvara toslar ve aniden gerisin geriye gelirse, bu toplar Işık'ın nerelerine girer kestirmek çok zor! Ortada bir "kampanya" sözcüğü yoksa da, yukarıda belirttiğim gibi, bir belediye zabıtası pozuyla "resmî yazar"lık" yapan Işık, bu davranışımıza "kampanya" yaftasını uygun görüyorsa, ahir ömründe dilediği gibi davranabilir. Ölümcül hastaya doktor karışmaz. Yukarıda tam dört (rakamla 4) kez "mümkün" sözcüğünü kullanmayı uygun gören "resmî yazar", bu dört "mümkün"den hiç olmazsa bir "mümkün"ü hayata geçirebilecek gücü kendinde bulabilirse, biz de hayata hangi sözcüğü geçireceğimize ve topları Işık'ın neresine sokacağımıza karar veririz.
Işık - Ancak;
A. Bunlara layık oldukları lafları yetiştirecek ve yapıştıracak kadar bir “kültür” geçmişine sahip olsam da, 50 yıldır sürdürdüğüm başka bir yaşam biçimim ve “kültür” seçimim var,
Bulunmaz - A. Bir kere ortada "bunlar" yok; "bu" (Hilmi Bulunmaz) var. Canım kardeşim Haluk Işık; "kültür" geçmişini sadece "miş'li geçmiş" yada "di'li geçmiş" çekmecesinde bırakma da, "şimdiki zaman" için kullanmaya çalış. "50 yıldır sürdürdüğün başka bir yaşam biçimi"ni açıkla da okurlar öğrensin!
Işık - B. Bir “tiyatrocu” olarak, bunlara ayıracak zaman bulamayacağım kadar bir üretim yoğunluğum var,
Bulunmaz - Hangi kapitalist kuruluşa yada hangi sivil toplum örgütüne, hangi oyununu pazarlamak için ne kadar zaman harcadığını da belirtsen, bayağı iyi olacak, a benim "resmî yazar" kardeşim.
Işık - C. Bir de kardeşim, sahaları çok “çamurmuş” yahu!
Bulunmaz - Sen esas, kürek kürek çamur taşıdığınız LİNÇ KAMPANYASI sahasına bak. Bu saha, baştan aşağı iftira, yalan ve dezenformasyon çamuruna batmış. Yok öyle yavuz hırsız tavrına bürünmek! Yok öyle sesini fazla çıkarınca pusacağımızı sanmak!! Yok öyle yağma!!! Siz bir harekete "temiz yayıncılık" deyince o hareket "temiz" olmaz. Önemli olan sizin o iğrenç ve alçakça örgütlenmiş LİNÇ KAMPANYASI palavranızın nereye, hangi sınıfa hizmet ettiği. Sosyalizm için sanat yapan ben, hiçbir zaman o çamur gibi LİNÇ KAMPANYASI saçmalığınızı asla bağışlamayacağım; yargılanmanızı sadece tarihe bırakmayacağım.
Işık - Değer mi kirlenmeye?
Bulunmaz - Mustafa Demirkanlı gibi "yalan makinesi", "küfürbaz" bir kılavuzunuz sayesinde, zâten boğazınıza dek çamura batmışsınız; itibarını yitirmiş böyle bir adamla birlikte hareket etme gafletinde bulunmanıza karşın; "Değer mi kirlenmeye?" sorusunu hâlâ sorabiliyorsun. Pes doğrusu! Ayıptır, günahtır! Seni yazar sananlara ayıp oluyor en azından. Ben, senin ne denli "köprü altı cam cam, sevsin seni Haluk amcan" düzeysizliğinde olduğunu biliyorum. Benim bildiğimi senin algılayabilmen için, göz ucuyla bile olsa, bir kez aynaya bakman yeterli. Aynaya bakar bakmaz, üzerine yapışmış LİNÇ KAMPANYASI çamurunu, sen bile görebilirsin.
Işık - Ama kampanya sahiplerini kutluyorum.
Bulunmaz - Allah Allah! Adam "kampanya" sözcüğüyle yatıyor, "kampanya" sözcüğüyle kalkıyor. Işık kardeşim, herhalde küçükken "mama" yerine "kampanya" diye sesleniyormuşsun! "Kampanya" sözcüğünü bu denli sık ve ulu orta kullanırsan, bu sözcük de "temiz yayıncılık" sözcükleri gibi anlamını yitirir. Biraz sağduyu lütfen.
Işık - İmza kampanyasını destekleme gerekçemi anlattığım yarım sayfalık yazıyı algılayamayan, nereden anlasın 50–60 sayfalık ürünleri, değil mi?
Bulunmaz - Canım Işık kardeşim, sen ki sadece tek satır ve altı sözcükten oluşan "Linççi Haluk Işık'ın kitaplarını asla okumuyoruz" sözünün Internet sitesinde mi, yoksa dergide mi olduğunu anlayabilecek denli bir zekadan yoksunsun, nasıl olur da o düzeysiz yazının tarafımızdan algılanamayacağını dile getirme gafletinde bulunabilirsin. "Bu ne şiddet, bu ne celal!"
Işık - En azından, bunu bildiklerini kanıtladılar!
Bulunmaz - Çoğul olmadığımızı, tekil olduğumu bir kez daha yineliyorum; "kanıtladılar!" değil, "kanıtladı!" demelisin. "Ben" ve "diğerleri" yok, "ben" varım! Benim sırtımı dayadığım devlet ve/ya sivil toplum örgütleri yok. Ben "tek başına" olan biriyim. Sırtımı yaslayabileceğim bir Devlet Tiyatrosu yada benzeri bir kapitalist kuruluş yok. Sırtımı yaslamaya niyetli olduğum bir "ağa" asla yok. Ben, kapitalist üretim ilişkilerinin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için var olan kurumların paspasında yatmıyorum. Ben emekçilerin iktidarını sağlamak için sosyalist mücadele veriyorum. Sosyalist mücadeleyi sana da öneririm; bayağı zevkli oluyor!
Işık - Son sözüm de Sayın Coşkun Büktel’e.
Bulunmaz - Pek kibarsın aristokrat taklikçisi Işık kardeşim. Bir yandan "Sayın" sözcüğünü kullanırken, diğer yandan LİNÇ KAMPANYASI içindeki çamur havuzunda kulaç atıyorsun.
Işık - Sayın Büktel,
Bulunmaz - Kibar görünme isteğin LİNÇ KAMPANYASI imzacılığını örtemese de, sana naif bir sevimlilik katıyor. Bu sevimlilik hâlinle üç - beş kişiyi daha kandırıp, yeni bir sivil toplum örgütüne daha yanaşabilirsin. Bu sevimliliğinden emin olduğun fotoğrafından bile belli oluyor.
Işık - Sizinle bir aralar, umut verici bir yakınlığımız vardı.
Bulunmaz - Haluk Işık kardeşimin her sözüne bir karşılık verip Hacivat ile Karagöz gösterisi yapar gibi konuşmak zorunda olmasak da, Işık'ın sözlerinin belgelenmesi ve bu sözlerin okura tam olarak yansıması için diyaloga devam edelim.
Işık - Ben bunu “arkadaşlık” olarak tanımlıyordum.
Bulunmaz - Allah muhabbetini artırsın. Keşke bu arkadaşlığını "Özdemir Nutku skandalı" sürecinde de gösterebilme cesaretine sahip olsaydın.
Işık - Birlikte katıldığımız televizyon programlarını, yeri geldiğinde hep sevinçli anılar olarak anımsar ve anlatırdım.
Bulunmaz - Güzel ve etkileyici bir söylem. Kutlarım. Ancak, iflas eden işadamının eski defterleri karıştırıp avunduğu gibi, eski anıları karıştırarak avunmanın hiç kimseye hiçbir yararı olmaz. Keşke, tescilli yalancı Demirkanlı'nın tuzağına düşecek denli alçalmasaydın ve "anılarda / anılarla yaşayan biri" olacağına, "çamursuz yaşayan biri" olabilseydin!
Işık - Şu “Türkiye’de ve Türk Dilinde yazılmış en iyi oyun”unuzu, herşeyden vıdı vıdı sızlanma- herşeyi bıdı bıdı anlatma alışkanlığım olmadığı için, nerelerde nasıl savunduğumu da bilemezdiniz.
Bulunmaz - Bence Theope'nin savunulmaya gereksinmesi yok. O zâten bir "Everest!" Theope'yi "savunmak", Theope'den çok / öte savunma yapana prestij kazandırır. Bu arada, Theope'yi herkesin, en azından tiyatro kamuoyunun açıkça görebileceği yerlerde "savunmak" gerekir. Hiçbir "resmî yazar" komplesine kapılmadan yapılabilecek savunmalar kalıcı etki yapabilir. Örnekse ben, kendimi birincil olarak yazar saymasam da, Theope için kullandığım "Everest" sözcüğüyle, kalıcı bir iz bıraktığım kanısındayım. Bunun böyle olmasının en önemli nedeni, "resmî sanatçı" olmamamdan kaynaklanıyor.
Işık - Bana “Türkiye’nin en iyi oyun yazarı” olduğunuza dair söylevler çekerken, bir oyun yazarıyla konuştuğunuzu, inceliğin yalnızca size değil, yazan herkese karşı olması gerektiğini anımsatmaya bile hiç gerek duymadım.
Bulunmaz - Keşke, bu sözleri "o zaman" söyleyebilme anlayışınız (cesaretiniz) gelişmiş olsaydı! Keşke, LİNÇ KAMPANYASI çamuruna saplanmadan önce, içinizdeki çamuru dışa vurabilecek "mertliği" gösterebilseydiniz!
Işık - Çünkü acınız acımdı, sıkıntınız bu ülkenin vahim gerçeklerinden biri olarak, sıkıntımdı.
Bulunmaz - Söylediklerinin hiçbiri samimi duygu aktarımına neden olmuyor. Ancak, herşeye karşın böyle bir duyguyu azıcık da olsa taşıyabildinse, ne mutlu sana.
Işık - Çünkü acınız acımdı, sıkıntınız bu ülkenin vahim gerçeklerinden biri olarak, sıkıntımdı.
Bulunmaz - Söylediklerinin hiçbiri samimi duygu aktarımına neden olmuyor. Ancak, her şeye karşın böyle bir duyguyu azıcık da olsa taşıyabildinse, ne mutlu sana.
Işık - Birgün bu kabalığınızı anımsayacağınızı ve kendinize çeki düzen vereceğinizi bekledim.
Bulunmaz - Coşkun Büktel'in hiçbir zaman kabalık yaptığına tanık olmadım. Demek siz tanık olmuşsunuz! Yinelemekte yarar var; içinizde biriktirdiğiniz bu irini, keşke daha önce, yani LİNÇ KAMPANYASInı beklemeden kusabilseydiniz.
Işık - Bütün bunları paylaştığımız dönemlerde, ben bu ülkenin “KÜLRENGİ SABAHLAR” ve “MEMLEKET HİKAYELERİ” adlı oyunlarıyla “en çok yasaklanan” oyun yazarıydım.
Bulunmaz - Oyunlarınızın hangi merciler tarafından yasaklandığını belirtirseniz çok memnun olacağım. Hangi mahkeme kararı yada hangi karakol uygulaması varsa, lütfen belirtiniz ki, tüm geç kalmışlığımıza karşın, sizin hakkınızı da savunalım. Bulunmaz Tiyatro'nun salonlarını mühürlediklerinde, örnekse Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nün adını nasıl veriyorsak, siz de "en çok yasaklanan" oyun yazarı olmanızın adresini gösterirseniz, en azından bu adres yada adresleri gündeme getirmeye başlarız. Nasıl ki Erdal Eren'i asan düzeni "12 Eylül Faşizmi" olarak yaftalıyorsak, sizin oyunlarınızı yasaklayan mercilerin adlarını öğrenirsek, onları da faşistlikle suçlamaya başlayabiliriz. Nasıl ki Coşkun Büktel'in Theope'sine iftira atan Türkiye tiyatrosunun en tanınmış profesörü Özdemir Nutku'nun yakasını bırakmıyorsak, sizin oyunlarınızı yasaklayan mercilerin de yakalarını asla bırakmayız!
Işık - Ağzınızdan ve kaleminizden, bu derdime dair bir tek söz çıkmadığını da, size hiçbir zaman söylemedim, anımsatmadım.
Bulunmaz - Bence söylemeniz, anımsatmanız gerekirdi. Derdinizi dile getirmek için Demirkanlı'nın başlattığı LİNÇ KAMPANYASInı mı beklemeniz gerekiyordu? "Madem Büktel benim derdimle ilgilenmedi, ben de ona ve onunla birlikte Hilmi Bulunmaz'a atılan iftiraya ortak olayım!" mı dediniz? Eğer böyle bir öç alma duygusuyla hareket ettinse, yazıklar olsun sana!
Işık - Dahası, size “Kültür Bakanlığı Ödülü” ve o zamanın parasıyla (Pek takmıştınız, hala takarsınız. Şimdi artık bildiğim kabalığınızla, bunu yüzüme karşı bile söylemiş; torpille ödül verildiğini iddia etmiştiniz.
Bulunmaz - Bana göre "Kültür Bakanlığı Ödülü" yada herhangi bir ödül almak, başlı başına kapitalizmi güzellemek anlamına gelir. Bu arada, Büktel'in "bunu yüzüme karşı bile söylemiş" tanımıyla yargılanması anlaşılır gibi değil. Ne yani adam, Nevizade Sokağı'ndaki meyhane masalarında dedikodu mu yapsın? Adam hemen her olanakta dile getiriyor: "İnsanları ismimi ve isimlerini vermeden suçlayacak kadar alçak değilim"
Işık - Bu arada, insanın yüzüne karşı konuşmakla “hödüklük” diyemeyeceğim bir kabalık arasında, internet heveslisi ve sizi alkışlamakla bir şey olduğunu zanneden çocukların anlayamayacağı bir ayrım vardır, anımsatayım) 50 milyon Tl almış, bugüne dek asla istediğim gibi sahnelenmemiş –“yenisi bir daha yazılamayacak” diyeyim mi?- “HOŞGELDİN AMERİKA”yı okutmuş, eleştirilerinizi onurla kabullenmiştim.
Bulunmaz - Bütün bunları kusman için, benim tek satır ve altı sözcükten oluşan "Linççi Haluk Işık'ın kitaplarını asla okumuyoruz" tavrımı mı bekledin Işık kardeşim? Neden daha önce adam gibi eleştirmeyi düşünmedin Büktel'i? Sen gücünü kendinden mi alıyorsun, yoksa Demirkanlı'nın başlattığı LİNÇ KAMPANYASIndan mı? Sen birey misin, yoksa aşiret üyesi misin?
Işık - Yani Sayın Büktel, demek istediğim şudur;Vefasızlığın, tanışıklığa saygısızlığın, hiçlemenin, “şimdi bana ne gerekiyorsa o”nun, kimin neden ve nasıl muhatap alındığı konusunda hiçbir fikir sahibi olmamaklığın harika bir örneğini verdiniz.
Bulunmaz - Vallahi hafta sonları televizyonları kirleten "futbol yorumcuları" bile senden çok daha düzeyli, anlaşılır, dinleyene bir perspektif sunan yaklaşıma sahipler Işık kardeşim. Biraz düzey lütfen, biraz seviye lütfen!
Işık - Çünkü tanımadığım bilmediğim, ama birlikte davrandığınızı bildiğim bir “Bulunmaz” şahsiyet, sizden habersiz böyle bir kampanya başlatamazdı.
Bulunmaz - Yuh! Oha! Çüş! Ben adam değil miyim? Ben köle miyim? Ben göt yalayıcısı mıyım? Ben, "T.C. Kültür Bakanlığı Ödülü" almak için kuyruk sallayarak köpek kostümüyle sahneye fırlayan yılışık biri miyim? Ben, Büktel'in önerdiği birçok konuya olumlu yaklaşmama karşın, hiçbir zaman ne Büktel'in ne de bir başkasının emriyle iş yapmadım ve asla yapmam. Benim için Büktel'in değeri, "Türkiye dramatik yazarlığının Everest'i Theope"nin gücüyle ölçülür. Bana hiç kimse ricayla yada emirle bir iş yaptıramaz; ancak benim içimden gelirse yaparım. Sen, beni kendin gibi uydu-insanlarla karıştırıyorsun. Sen, nasıl ki Demirkanlı'ın uydusu olmayı kabul ediyorsan, ki LİNÇ KAMPANYASI için imza vermek bu anlama gelir. Ben, hem de Türkiye dramatik yazarlığının "Everest"ini (Theope) yazmasına karşın, Coşkun Büktel'in (bile) uydusu olmaya razı değilim. Çünkü ben uydu-insan değil, bireyim.
Işık - Siz kimlerle, hangi denizlerde rüzgar arıyorsunuz, Sayın Büktel?
Bulunmaz - Tam Mustafa Demirkanlı ağzıyla konuşuyorsun, Işık kardeşim. (Bakınız: Demirkanlı, "Kiminle Karşı Karşıyayız?") Hızla, hem de şimşek hızıyla Demirkanlı'laşıyorsun Haluk kardeşim!
Işık - Ben bunları yer miyim?
Bulunmaz - İster ye, ister sabaha bırak. Belki sabahları yemen daha kolay olur.
Işık - Ben o zavallı teknelere biner miyim?
Bulunmaz - İster bin, ister sabaha bırak. Belki sabahları binmen daha kolay olur.
Işık - Sizi kınamıyorum.
Bulunmaz - Ben de seni kınamıyorum. Sen zâten "resmî yazar" olarak ait olduğun sınıfın çanağını yalayıp tarihsel görevini yerine getiriyorsun. Senin "T.C. Kültür Bakanlığı Ödülü" almanı yada bir başka edimini kınamak, burjuvazinin vicdanından umut dilenmek anlamına gelir.
Işık - Kınamak bir yakınlık göstergesidir.
Bulunmaz - Hiçbir kapitalist yazarla, hiçbir yakınlık kurmaya niyetim yok.
Işık - Benimse, size verecek bir selamım bile kalmamıştır.
Bulunmaz - Sen her ne denli Büktel'den bahsetmeye çalışsan da, yukarıda belirttiğim gibi, sözlerinin tamamını buraya aktarmak için "kayıkçı kavgası"nı sürdürüyorum.
Işık - Hayatta ve sanatta size başarılar diler, oyunlarınızı ve kitaplarınızı herkesin okumasını şiddetle ve ısrarla dilerim.
Bulunmaz - Hiç samimi değilsin, hiç doğru duygulara sahip değilisin, hiç inandırıcı değilsin!
Işık - Çünkü “okumamayı” önermek ve kampanya düzenlemek, faşizmin ta kendisidir.
Bulunmaz - Faşizme hizmet etmek isteyenlerin adresi bellidir:
LİNÇ KAMPANYASI Meydanı, Mustafa Demirkanlı Bulvarı, Temiz Yayıncılık Caddesi, Çıkmaz Sokak, Devlet Tiyatrosu Apartmanı, No. 06.
Işık - Sizi ve “Bulunmaz” arkadaşınızı, ihbar etmekten, kitaplarımı yakmaktan ve beni katletmekten alakoyan nedir?
Bulunmaz - Ben, muhbirlik yapacak, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyip sosyalist ve gerçekçi sanatçıları imha etmek isteyebilecek denli alçak değilim. "12 Eylül Faşizmi"nin sıcak koşulları olsaydı, başta Demirkanlı olmak üzere, hepiniz, yani 1100 kişi, hemen Sıkıyönetim Savcıları'na koşup bizleri ihbar edebilirdiniz. Bu LİNÇ KAMPANYASI alnınıza sürülmüş kapkara bir utanç belgesi. Bunu silmeniz olanaksız. Bu kara, kapkara lekenizi her saniye gündemde tutmaya kararlıyım.
Işık - Adresim İzmir/Bademler Köyü, buyurun.
Bulunmaz - Adresim; Türkiye / İşçi Sınıfı, buyurun.
Işık - Bu suç ortaklığınızı asla bağışlamayacağım.
Bulunmaz - Ben de, Mustafa Demirkanlı'yla suç ortaklığınızı asla bağışlamayacağım. Yalancılığı tescillenmiş, küfürbazlığı orta yerde durup, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorluğu madalyasını boynundan asla çıkarmayan Demirkanlı'yla suç ortaklığınızı, dilerseniz bir limited şirket boyutuna taşıyarak, belki yepyeni "T.C. Kültür Bakanlığı Ödülü"leri alabilirsiniz. Ne de olsa Demirkanlı, Kültür Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ı kapak konusu bile yaptı. Hazır Demirkanlı "iş" üzerindeyken, bu durumdan yararlanmanın yollarını mutlaka bulmalısın!
Işık - Harika bir yol tutturdunuz diye de, elbette size iyi yolculuklar demeyeceğim!
Bulunmaz - Türkiye tiyatrosunun Kırım Kongo Kenesi Demirkanlı'yla harika bir yol tutturdunuz diye, size uçuruma giden yolda, iyi yolculuklar diliyorum Bay Işık. Uçuruma hızla, hem de şimşek hızıyla çakılırken, sol değerlerin ırzına geçmemeye özen göster canım kardeşim.
Işık - Hayatımdan bir safra daha gitti, şimdi sevinmeliyim...
Bulunmaz - Kapitalizmin şişkin ensesinde bir kene gibi yaşayıp kapitalizmden beslenmesine karşın, kendisini kapitalizmin mağduru gibi gösterme canbazlığında bulunan Işık kardeşim, kendine ve sınıfına iyi bak, olur mu? Otur oturduğun yerde ve yanılsamalı yeni oyunlar yazıp "T.C. Kültür Bakanlığı Ödülü" alabilme ihtimalini sevmek için AKP'li Ertuğrul Günay tarafından yönetilen bakanlığın paspasında mışıl mışıl uyuyarak nöbet tut ve "Zengin Mutfağı"nın çanağını yalayan köpek seslerine karşı kulaklarına balmumu tıkamayı unutmayıp, "Kediler ve Fareler Mutfağı"nı gözetlemeyi sürdür. Ne de olsa "Zengin Mutfağı"nda pişer, "Kediler ve Fareler Mutfağı"na da düşer!
***
Ayrıca bakınız: Büktel'le Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için başlatılan LİNÇ KAMPANYASIna imza veren Haluk Işık da AB'nin çanağına ekmek banıyor!
Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!
Linç imzacıları listesi