23 Haziran 2009 Salı

Büktel ile Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarının imha edilmesi için Demirkanlı tarafından başlatılan linç kampanyasına katılmayan Demirer yazdı!

Türkiye dramatik yazarlığının Everest'i ve "Türk dilinde yazılmış en iyi oyun" olan Theope'nin yazarı Coşkun Büktel ile Bulunmaz Tiyatro yöneticisi, Avrupa Birliği emperyalizmi karşıtı, asla çanak yalamayan, hiçbir kapitalist kişi, kuruluş, kurum karşısında diz çökmeyip kuyruk sallamayan, sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için, "KINIYORUZ!" başlıklı aldatıcı bir linç kampanyası başlatan yalan makinesi, küfürbaz, çanak yalayıcısı, linç kampanyası ana sponsorlarından Mustafa Demirkanlı, Ahmet Ertuğrul Timur (nam-ı diğer 3. Abdülhamid), "Bileyci" Kurhan (nam-ı diğer Ömer F. Kurhan), Yaşam Kaya (nam-ı diğer Adanalı), İsmail Can Törtop gibi tiyatro sanatını kirletenlerin kuyruğuna takılmayanlardan Temel Demirer yazdı. (HB)


***


"3-4 DAKİKA"DA![1]


Temel Demirer
24 Haziran 2009


...................................."Cehennem acı çektiğimiz yer değildir;
.....................................acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir."[2]


Toplantıyı düzenleyen(ler), "Sizden 3-4 dakikalık bir metin istiyoruz," dediler…

Evet benim de siz(ler)e TCK 301’e dair meramımı; soruna mündemiç düşünce ve davranışlarımı aktarabilmem için sadece 3-4 dakikam var.

Antov Çehov’un, “Kısaca ifade edebilmek, yeteneğin kardeşidir”; Sofokles’in, “Kısa söz çoğunlukla daha fazla bilgelik gerektirir” deyişlerindeki üzere “yetkin, bilge” olmadığım kesin…

Hatta sıradan birisiyim ve "devlet"in "yapma dediği şeyi" yaptım.

* * *

"Olanı, olduğu gibi" adlandırdım…

“Ahbarik”im Hrant Dink’in katillerine “Katil” dedim; bu cinayetin ardındaki tarihi “neden”e yani “Ermeni Katliamı”na değindim…

Bunlar yetmezmiş gibi bunların, bugün coğrafyamızda Kürtler’in yaşadıklarıyla ilişkisini kurdum… (Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili olarak; TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporu da; Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu da benzer şeyleri söylüyordu![3])

Sıradan bir insan olarak bu “münasebetsizliğim”; Elias Canetti’nin de, “Düzende ölümcül bir şey saklıdır. Hiçbir nesnenin kendisine izin verilenin dışında yaşamasına göz yumulmaz. Düzen herkesin kendi yarattığı küçük çapta bir çöldür,” diye betimlediği örüntüde “devlet”in hoşuna gitmedi…

Yani “Devlet, kendi şiddetine hukuk bireyinkine ise suç adını verir,” diyen Max Stirner’in işaret ettiği gibi, her zaman ve her yerde olduğu gibi coğrafyamızda da hakikât anlatıcılığı kolay değildir; coğrafyamızda da böyle bu!

* * *

Yeri geldi belirteyim: Elma'ya elma deseydim; cezalandırılmazdım…

Ama ne hazindir ki ben, katile “katil” dediğim için yargılanıyorum; büyük olasılıkla da cezalandırılacağım.

Anadolu coğrafyasının kadim halklarından Ermeniler’e “Kudurmuş” derseniz bir şey olmaz; Kürtler’i “Ermeni dölü” tanımlasanız da!

Ama Türkler sözcüğünün önüne “Kudurmuş” sıfatını eklerseniz TCK 301’den yargılanırsınız!

İşte bu; belki de en iyi, Roland Barthes’in, “Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir,” sözleriyle betimlenmesi mümkün olan TCK 301’dir… Başka ne diyeyim?

* * *

Aslı sorulursa ben, devlet diliyle konuşmadığım için yargılanıyorum…

Devlet, “mutlak doğru benim” derken; “Mutlak hak, mutlak haksızlıktır,” diye haykıran Cicero’nun uyarısını “es” geçerken; ben, İncil’in, “Bilgisi artanın acısı da artar,” saptamasındaki üzere; “Ermeni Sorunu”nu da, Hrant’ın katlini de “devlet diliyle” terennüm etmeyi reddediyorum…

* * *

Evet “suçum” bu!

Yani egemen karşısında boyun eğmeyen/ teslim olmayan sıradan bir insan olmak, aynı zamanda parhesiastes olarak; rıza üreten iktidarın diskurunu “bozmak”…

T. “C” despotizminin boğucu resmi ideolojik cenderesinde düşünce ve ifade, “az ve azınlıkta olsa da” ısrarıyla; Kürt, Ermeni, İşçi, Kadın, Alevi hasılı ötekileştiren olmayı göze alabildiği kadar özgürdür…

Yani özgürlüğün alanı resmi ideolojinin sınırlarını ihlâl ettiği, bunu göze alabildiği kadardır; Tolstoy’un, “Kötüler kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar,” sözündeki üzere…

* * *

Şimdi; düşünce ve ifadenin önündeki engelin bizatihi kendisi olan devlet despotizmine karşı Franz Kafka’nın, “Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur”; Augusto Boal’in, “Mutlu olmak için cesaretli olun”; Elie Wiesel’in, “Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı,” uyarılarını; yedi iklim dört cihanda anımsama ve anımsatma zamanıdır.

Dikkatiniz için teşekkür ederim. Sağ olun…


N O T L A R
[1] Düşünce Özgürlüğü Derneği’nin düzenlediği ve yerel kurumlardan a.i. Turkey/ Uluslararası Af Örgütü Türkiye; Hukukçular Derneği; HYD/Helsinki Yurttaşlar Derneği; İHD/ İnsan Hakları Derneği; İHOP/ İnsan Hakları Platformu; İHDG/ İnsan Hakları Gündemi Derneği; Mazlumder; PEN- Turkey/Türkiye PEN Merkezi; TGTV/ Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı; TİHV/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı; TYB/ Türkiye Yayıncılar Birliği ile uluslararası kurumlardan a.i. (Uluslararası Af Örgütü); Article 19 (19. Madde- Londra); Freemuse (Özgür Müzik – Kopenhag); Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme); IFEX (Uluslararası İfade Özgürlüğü Değişimi); Index on Censorship (Sansür Endeksi- Londra); International PEN (Uluslararası Yazarlar Birliği); IPA (Uluslararası Yayıncılar Birliği)’nın katıldığı; Düşünce Özgürlüğü için 6. İstanbul Buluşması’nın 23 Mayıs 2009 (Cumartesi) tarihli “Demokratik bir Toplumda Ayırımcılık Tehdidi Altında İfade Özgürlüğü” Forum’undaki “tanıklık” konuşması… Kaldıraç, No:101, Haziran 2009…

[2] Hallac-ı Mansur.

[3] Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili olarak…

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporu’ndan:

“İdari makamların bu tür bir riski bilebilecek olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların ihmali sonucunda tehlikeyi önlemek için gerekli tedbirleri almadığından tehlikenin gerçekleşmiş olduğu ve Hrant Dink adlı vatandaşımızın yaşamını yitirmiş olduğu...”

Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’ndan:

“Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nün Hrant Dink cinayetinden yaklaşık bir yıl önce elde ettiği istihbari bilgileri... İstanbul Emniyet Müdürlüğünü ve İstihbarat Daire Başkanlığı’nı bilgilendirmesi gerekirken bu görev ve sorumluluğunu yerine getirmediği...”

“İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce Hrant Dink’in korunması konusunun değerlendirilmeye alınması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmayarak görevin ifasında gerekli hassasiyetin gösterilmediği...” (Gündüz Vassaf, “Hrant Dink: Duruşma 9”, Radikal, 19 Nisan 2009, s.24.)


***

OYUN'un notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!

Ayrıca bakınız: Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!