Yalan makinesi, küfürbaz, linç kampanyasının ana sponsorlarından Mustafa Demirkanlı'nın kankası; AKP'li "artist başkan" Kadir Topbaş'ın emriyle Muhsin Ertuğrul'un koltuğunu işgal eden Kazmacıbaşı, kendisini göreve getiren, yani patronu olan Topbaş tarafından görevinden alınınca, her kesimin madarası oldu.
Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, futbolcuyla futbolcu olan Kazmacıbaşı, Demirkanlı'nın dergisi Tiyatro... Tiyatro...'da da önemli görevlerde bulunmuştu. Adı geçen derginin, neredeyse "reklam sigortası" olan Kazmacıbaşı'nın iktidardan kovulup, kirli bir mendil gibi çöpe atılmasından sonra, bakalım yeni yönetici Ayşe Nil Şamlıoğlu, her şeyi şaibeli olan bu dergiye reklam vererek/verdirerek, Kazmacıbaşı'nın rotasını sürdürecek mi?!!!
Bizim gibi sosyalist yayıncıların yanı sıra, Millî Gazete gibi sağcı basından da eleştiriler alan Kazmacıbaşı, sanırız kendisini yeniden şiir dünyasına yönlendirip, zâten uzak olduğu tiyatronun gerçeklerinden iyice uzaklaşacak!!! (HB)
Orhan Alkaya görevinden alındı
Şehir Tiyatroları'nda göreve geldiği 1.5 yıldan beri sorunlarla birlikte anılan Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya görevinden alındı. Alkaya'nın yerine yönetmenlik ve oyunculuğu birlikte yürüten Ayşe Nil Şamlıoğlu getirildi.
İstanbul Şehir Tiyatroları'nda uzun süredir beklenen değişim nihayet gerçekleşti. Genel Sanat Yönetmeni Orhan Aklaya, sezonun bitmesine az zaman kala görevinden alındı, yerine Ayşe Nil Şamlıoğlu getirildi. Kendi Gök Kubbemiz adlı oyuna getirdiği sansürle adından sıkça söz edilen Orhan Alkaya, gerçekler ortaya çıktığı halde sansürü reddetmeye, sanatçıları baskı altına almaya çalıştı. Yedi Tepeli Aşk adlı oyunda yaşananlar ise bardağı taşıran damla oldu. Yazarımız Şemseddin Yücel'in dile getirdiği sorunlar uzun süre göz ardı edildi, Orhan Alkaya, yazılarda ortaya çıkan tabloyu görmezden gelerek, yazarın kim olduğunu, bu bilgileri nereden aldığını araştırmakla yetindi. Yücel'in yazılarındaki doğru bilgilerden rahatsız olan Alkaya, kurumda basınla ilgili birimi adeta seferber etti. Göreve geldiği günden bu yana sanatçılara ve kuruma 'huzur' vermeyen kişiliğiyle dikkat çeken Alkaya'nın görevden alınmasının sebepleri arasında açılmadığı halde parası ödenen sahnelerin yer alıp almadığı bilinmiyor. Yaklaşık 1.5 yıldır Orhan Alkaya'nın yürüttüğü göreve getirilen Ayşe Nil Şamlıoğlu Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. 'Gayrı Resmi Hürrem' adlı oyunla 2000 yılında Afife Ödülleri'nde en iyi yönetmen seçilmişti. Ayşe Nil Şamlıoğlu, yönetmenlikle oyunculuğu bir arada yürütüyor. Yeni yönetimle birlikte Şehir Tiyatroları'nda nelerin değişeceği şimdilik bilinmiyor.
Alkaya'nın görev dönemi boyunca yaşattığı hayal kırıklıkları yazarımız Şemseddin Yücel tarafından şöyle dile getirilmişti: "İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun Bir İstanbul Efendisi'nde yaptığı ayıp, hepimizin malumu oldu... Anladığım kadarıyla bu konuyu duymak istemeyenler duymadı... Ki benzeri şeyler tekrarlanıyor, devam ediyor... Serde "muhalif" bir durum olunca ve lafa gelince "dozerin önüne de yatarım" salataları servis edilince, "iktidar" lokması hazımsızlık doğurabilir... Anladığım kadarıyla doğurabilir de... Orhan Alkaya, genel sanat yönetmeni olarak sahneye konan her oyunun altına imza atan ve onaylayan kişidir. Mehmet Acarca da kurumun müdürü olarak en azından bu oyunlar ile ilgili kritik yapabilecek ve gerektiğinde uyarı hakkını kullanabilecek bir görevlidir... Bütün bunlar olmamış ve oyun "genç günler" kapsamında seyirci ile buluşmuş... Ana arterde bir etkinlik olmadığı için seyircinin de gözünden kaçmış olabilir. Ancak siz repertuarınıza bir oyunu alıp aylık programınıza dahil ediyorsanız, ince eleyip sık dokumak zorundasınız... Yedi Tepeli Aşk'tan bahsediyorum... Oyunda "alevi"ler açısından yanlış anlaşılabilecek ve muhafazakar hassasiyeti olanlar açısından da "utandırıcı" bulunabilecek tematikler, seyircinin gözünün içine baka baka ve fütursuzca anlatılıyor... Bu oyunu seyreden başı örtülü bir bayanın yanındakiler yöresindekiler "yedi ağlı don" giyip giymediğini düşünmezler mi? En azından bu konu bir "alay" unsuru olarak kullanılmaz mı? Ya da böyle bir bayan, bunlar olmasa bile kendisini "alaya alınmış" hissetmez mi? Ha keza, "Sivas" ve "alevi" imalarının, oluşturabileceği anlam kaymalarını hiç hesaba katmıyorum... Bu toplumda "sanat" yapanların, asgari müşterekte "empati" kabiliyetlerini kullanıp, "estetik" çerçevede ürünleri ortaya koymaları gerekiyor... Yani "sanat utandırmamalı" diyorum sevgili Orhan Alkaya!.. Ne seyirciyi ne de genel sanat yönetmenini!.."
(Kaynak: MİLLÎ GAZETE)