Kafası Karışan Aydının Eylemden Başka Sığınağı Olabilir mi?
Bilgesu Erenus
30 Mayıs 2009
Sevgili Cumartesi anneleri;
Yazarlarla buluşma kararı aldığınız 218, oturma eyleminizin ilkine farklı bir heyecanla koşup geldim.
Yüz yıl önce, 1909’da, hemen şurdaki, Galatasaray Lisesi’nin demir kapısında bir ozan, tıpkı sizler gibi ülkemizin gelecek güzel günleri için nöbetteydi; kendi tanımıyla, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir ozanımız, Tevfik Fikret! Yıllardır sizi ondan hiç ayırmadan, birlikte düşündüm. İşte yine sesini duyuyorum, heyecanlanmamak elde değil, kendini lisenin demir kapısına zincirlemiş, dilinde taş ağırlığında sözcükler, sizin dışınızda, gelip geçen herkese şöyle sesleniyor: Ey rahata ermiş kalp- Sen anladın mı bari- Neden yalnız taş yüreklilerin keyfi yerinde? Ey rahata ermiş kalpler...Sizler anladınız mı bari? “Yiyin efendiler yiyin...bu han-ı iştiha sizin....doyunca...tıksırınca... çatlayıncaya kadar yiyin” de, onun dizeleri evet!
Yüz yıl öncesi ama bugünden farkı yok... Kafalar iyice karışmış vaziyette...Emperyalizm, devlet içinde devlet olmuş; ülkeyi; ingiliz, fransız, almanya, rusya yönetiyor. Mahmut Şevket paşa kumandasındaki ordu, gerekende yönetimi ele alsın diye Trakya’da bekletilirken, irtica yeşil şal olmuş, dalga dalga yayılmakta. Maskeli bir balodayız sanki; nefer kılığına bürünmüş mollalar, hürriyet ilancılarının ta kendisi isyancılar, kendi iktidarlarına karşı devrim provası yapıp, yiten saygınlıklarını yeniden kazanma peşindeki ittihatçılar...
Tarih tekerrür ediyor öyle mi, hayır; tarihi tekerrür ettiren bizleriz. Yüz yıl önce, şeriat isterük diyenler bir süre sonra, kelle de işaretlemeye başlamışlar. İstedikleri kellelerden biri, yıllardır aynı alanın eylemdaşı olduğunuz Tevfik Fikret’e ait... Ozanımız o yıllarda müdürlüğünü üstlendiği lisenin depremde yıkılan mescidinin yerine konferans salonu yaptırdığı için isyancılar okula doğru, yakıp yıkma kastıyla ilerliyorlar...Yüz yıl önceki uğultular giderek yaklaşıyor, dinleyin-uuuuuuu... Eylemdaşınız Tevfik Fikret’in, bu ürperten uğultuya karşı yüz yıl önce söylediğidir: Gelsinler bakalım, beni yıkmadan burayı yıkamazlar!
Bunu söylerken neye güveniyor dersiniz Tevfik Fikret? Elbet yazdıklarına. Yiyin efendiler yiyin... Bu han-ı iştiha...Bir de, dizelerinin bir gün halkıyla buluşacağına güveniyor. Onca sansüre karşın bugün buluştu, buluştunuz işte!
Sevgili Cumartesi anneleri, cumhuriyetimizin yetmişbeşinci yılında-1998- ozanımızın bu onurlu direnişine, sizlerinkini de katarak, bundan böyle birlikte anılmanız dileğiyle bir oyun yazmıştım. Oynatacak bir tiyatro bulamadım, ama, kitaplaştı: Aynı kitapta, cumhuriyetin yetmiş beşinci yılına armağan ettiğim Dersim adlı bir de senaryom vardı, Kürt sorununa yönelik kemalist evhamlardan arınılmasını önerdiğim bu senaryo yüzünden, sıkı yönetim mahkemelerinde yargılandım, ben serbest kaldım ama, kitabım yasaklanıp, toplatıldı.
Aynı alanın eylemdaşları olduğunuz halde, Tevfik Fikret’in kendini Galatasaray Lisesi’nin kapısına zincirlediğini daha önce neden duymamış olduğunuza şaşırdığınızı biliyorum. Ülkemiz Aydınının yazdıklarına bedenini de katmasından her zaman korkulmuştur. Tıpkı halkların haklı taleplerini eyleme dönüştürmesinden korkulduğu gibi... Bu yüzden duyamadınız. Oligarşi –egemen güçler saklar bunları, duyurmaz...
Yasaklı kitabımın içinde kalan oyunumda, Lisenin kapısındaki zincire bağlı Tevfik Fikret için, işte şimdi diyordum; şimdi gerçekten de, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şair o artık!.. Kafası karışan aydının eylemden başka sığınağı olabilir mi? Kafası karışan aydının eylemden başka sığınağı yoktur, hayır! Darısı, kalpleri taşlaşmamış nicelerinin başına!
Sevgili Cumartesi anneleri
Tarih yeterince tekerrür ettirildi; artık biz, emekçi halklar ve sınıf bakışlı aydınlar kendi tarihimizi kendimiz yazmak zorundayız. Bunu başardığımızda, bu gün 218. kez oturduğunuz bu alan, Tevfik Fikret ve sizlerin onurlu anısına, “Zulme ve Gericiliğe Direniş Alanı” olarak anılacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın...
***
OYUN'un notu: Yukarıdaki metni geldiği gibi yayınladık!