1 Nisan 2009 Çarşamba

"Türk tiyatrosu dimdik ayakta" durabilmek için Kültür Bakanlığı ve Efes Pilsen'e yaslanırken, Mustafa Demirkanlı, yepyeni yalanlarla ayakta duruyor(!)

Benden ve halkımdan zorla alınan vergilerle Mustafa Demirkanlı'yı besleyen İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü ve Kurtlar Vadisi oyuncusu Osman Wöber ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın çömezi Lemi Bilgin, Mustafa Demirkanlı'yla aynı fotoğraf karesinde görünmekten memnunlar!

***

Güncelleme 31 Mart 2009: Mustafa Demirkanlı, kendisine taktığımız "Yalan Makinesi" lâkabını boşa çıkarmamak için, yalanlarını seri üretime bağladı. Ayak üstü onlarca yalan söyleyebilme becerisine sahip olan Demirkanlı, yine yalan söylüyor. Yalan Makinesi Mustafa Demirkanlı'nın, baştan aşağı yalanlarla döşediği aşağıdaki yazısından sadece bir örneği ele alalım. (HB)


Demirkanlı diyor ki:

..........Şarj biter, doğaldır, bitince telefon şarja takılır, Bulunmaz da bunu yapmış, 1 dakika sonra artık telefon tekrar kullanımdadır, son arayan numarada benim numaram –kaldı ki kendisinde numaramın kayıtlı olduğunu da biliyorum-

Demirkanlı’yı değerlendirelim:

Demirkanlı’nın telefon numarası, işyerimdeki bilgisayarımda kayıtlı. Ben, 08.00-20.00 arası işyerimdeyim. Demirkanlı, beni dün saat kaçta aradı? Yaklaşık olarak 23.00’de.

Demirkanlı diyor ki:

..........arar konuşur, ama Bulunmaz öyle yapmıyor, kanıtladım diyebilmek için bir mail gönderiyor ve bunu belge gibi yutturarak, karşısındakine hakaret edecek gerekçeyi oluşturuyor aklı sıra. Kör cahiller bile şu soruyu sorar, mail yazana kadar, şarja taktığın telefonunu kullansaydın, “pardon, şarjım bitti,” deyip, konuşmaya devam etseydin.

Demirkanlı’yı değerlendirelim:

Aşağıdaki e-postadan bir alıntı yapmak zorundayım; "Telefonumun şarjı bitti. O yüzden iletişim koptu. Cep telefonunu, herkes gibi kullanabilme yeteneğinden yoksunum. Sadece şarja takabildim. Bu yüzden seni arayamadım. Portalda bulunan telefonlardan ulaşamadım. Sorun benden kaynaklandığı için e-posta göndermek zorunda kaldım."

***

Hilmi Bulunmaz
30 Mart 2009


Bu gece, Mustafa Demirkanlı beni telefonla aradı. Konuşurken telefonumun şarjı bitti.

Ve...

Demirkanlı'ya bir mektup gönderdim:


Telefon sorunu...


kimdenTiyatro Oyun <tiyatroyun@gmail.com>
kimetiyatrodergisi@gmail.com
tarih30 Mart 2009 Pazartesi 23:41
konuTelefon sorunu...
gönderengmail.com
ayrıntıları gizle 23:41 (56 dakika önce) Yanıtla


..........Merhaba,

..........Telefonumun şarjı bitti. O yüzden iletişim koptu. Cep telefonunu, herkes gibi kullanabilme yeteneğinden yoksunum. Sadece şarja takabildim. Bu yüzden seni arayamadım. Portalda bulunan telefonlardan ulaşamadım.

..........Sorun benden kaynaklandığı için e-posta göndermek zorunda kaldım. (e-postayla iletişim kurmayı hiç sevmiyorum.)

..........Bilginize...

..........Hilmi Bulunmaz

***

Mektubuma yanıt gelmedi.

Mektubuma yanıt gelmeyince, Mustafa Demirkanlı'nın sitesine bakma gereksinimi duydum.

Ve...

Tam tahmin ettiğim bir durumla karşılaştım!

Demirkanlı'nın, baştan aşağı yalanlarla döşediği aşağıdaki yazısını görünce, okurlarımın da bu yazıyı okumalarını arzu ettim. (HB)

***

Bu Akşam Hilmi Bulunmaz’ı Aradım


Mustafa Demirkanlı
30 Mart 2009


Güncelleme: 31 Mart 2009, 01.17

Hilmi Bulunmaz, blog’una yine hakaretle biten şu yazıyı girmiş.

“Bu gece, Mustafa Demirkanlı beni telefonla aradı. Konuşurken
telefonumun şarjı bitti.
Ve...
Demirkanlı'ya bir mektup gönderdim:
Telefon sorunu...

kimdenTiyatro Oyun kimetiyatrodergisi@gmail.com
tarih30 Mart 2009 Pazartesi 23:41konuTelefon
sorunu...gönderengmail.com
ayrıntıları gizle 23:41 (56 dakika önce) Yanıtla

Merhaba,
Telefonumun şarjı bitti. O yüzden iletişim koptu. Cep telefonunu,
herkes gibi kullanabilme yeteneğinden yoksunum. Sadece şarja
takabildim. Bu yüzden seni arayamadım. Portalda bulunan
telefonlardan ulaşamadım.

Sorun benden kaynaklandığı için e-posta göndermek zorunda
kaldım. (e-postayla iletişim kurmayı hiç sevmiyorum.)

Bilginize...

Hilmi Bulunmaz

***

Mektubuma yanıt gelmedi.

Mustafa Demirkanlı'nın sitesine bakma gereksinimi duydum.

Ve...

Baştan aşağı yalanlarla döşenmiş aşağıdaki yazıyı gördüm. Okurlarımın da bu yazıyı okumalarını arzu ettim:”

Baştan aşağı yalanlarla döşenmiş dediği yazıya tek satır açıklama yok, o dedi, o zaman öyledir, zaten hiçbir zaman sahici sorulara yanıt vermeyen Bulunmaz, yukarıdaki yazısında doğru söylemediğini kendi açıkladıktan sonra, yine karşısındakine “yalancı” diyebiliyor. Şarj biter, doğaldır, bitince telefon şarja takılır, Bulunmaz da bunu yapmış, 1 dakika sonra artık telefon tekrar kullanımdadır, son arayan numarada benim numaram –kaldı ki kendisinde numaramın kayıtlı olduğunu da biliyorum- arar konuşur, ama Bulunmaz öyle yapmıyor, kanıtladım diyebilmek için bir mail gönderiyor ve bunu belge gibi yutturarak, karşısındakine hakaret edecek gerekçeyi oluşturuyor aklı sıra. Kör cahiller bile şu soruyu sorar, mail yazana kadar, şarja taktığın telefonunu kullansaydın, “pardon, şarjım bitti,” deyip, konuşmaya devam etseydin. Ama bunu neden yapmadı, neden telefonunu bir daha açmadı? Kendi karanlığında aklınca belge oluşturup bunun üzerinden hakaretlerine devam etmek için. Bu gereksiz notu sadece bu sinsi şahsın sinsi saldırılarını engellemek için yazdım, satır satır yanıtlamanın erdem olduğunu savunan bu şahıs, suçlama yerine aşağıdaki yazıma yanıt versin, yalan nerede göstersin, ama yapmayacak, ne zaman diyaloga girse, “buyur gel, insanların karşısında konuş, herkes herkesi dinlesin,” yanıtını alacağı için, kaçacak, kendi karanlık blog’unda saldıracak, küfredecek.

Yazısının başlığına bakar mısınız?: "Mektubuma Yanıt Gelmedi", telefonu kapatan, şarja taktıktan sonra aramayan şahıs, e-posta gönderiyor ve yarım saat sonra yukarıdaki başlığı atabiliyor. Pes, gerçekten bu kadarına pes.

****

Bu akşam Hilmi Bulunmaz'ı Aradım
Yapılmaması gereken son şeyi yaptım, yaptım çünkü verdiğim karar karşısında içim hâlâ kıpır kıpırdı, beni engellemesini istiyordum, karanlıklarda koşan, aydınlıktan korkan ve sadece bilgisayarının başında nefret kusan, yalandan muhalif, sahte kahramanlarla yapılabilecek pek bir şey olmadığını biliyordum aslında onun için beni engellemesini istiyordum ama onlar orada değil, onu da biliyordum aslında. Sadece bir soru sordum, yanıt bile vermedi, vermemekle kalmayıp cep telefonunu kapattı, şimdi oturup yeni hakaretlerini yazıp, güç sandığı sahte sosyalistliğiyle bezeyecektir blogspot’unu, insandan nefret eden bu şahıs.

Sorduğum soru şuydu: “Siz nasıl insanlarsınız, nasıl demokratsınız, nasıl sosyalistsiniz? Durup dururken Ertuğrul Timur’a saldırdınız, o da sizi ‘gelin kamu önünde tartışalım, kayda da alalım,’ dedi, yan çizdiniz, ‘olmaz, kimse olmasın teke tek olalım,’ dediniz, o da ‘kabul,’ dedi, sonrasında sus pus oldunuz, yanıt hakkına yer vermeyerek, üstüne üstlük ‘Ertuğrul Timur’un Çöplüğü’ diye bir demokrasi(!) mucitliği yaparak ardınıza bakmadan kaçtınız, sonrasında Ertuğrul Timur’a sayfalarını açan beni olmadık küfürler, hakaretler, yalan yanlış aşağılamalar ile yıldırmaya kalktınız.” demeye çalışırken, “Ben ona yanıt vermeye mecbur muyum?“ gibi abuk, sabuk, kaçak bir geveleme yaparak telefonu kapattı, sonrasında da telefonunu tamamen kapatıp, karanlık bloğuna döndü. Oysa şunu söyleyecektim; “tek taraflı hakaretlerini, küfürlerini ve sövgülerini kabul etmem pek olanaklı değil artık, varsa diyeceğin çık karşıma, ne diyeceksen de,” ama ne mümkün, her zaman yaptıklarından birini yapıp yüzleşmekten kaçarak, karanlıklarında kulaç açmayı seçti, her zaman olduğu gibi.

Bana artık tek bir şey kaldı, yaşam ilkelerim taksiratımı affetsin. Yaşamım boyunca yapmadığımı yapacağım ve bunu sonuna kadar da sürdüreceğim.

Bu edepsizlikleri daha fazla üstlenmek ve sineye çekmek istemiyorum.

Bu yazı, telefonla bile konuşmaktan çekinen karanlıklar insanlarına yazılmış bir mektup oldu, okurlar kusuruma bakmasın, her insanın dayanma gücü vardır, benim ki bitti.

Mustafa Demirkanli

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)

***

Oyun'un notu: ayrıca bakınız;
"Onubiryerde yalanlar"
"Onbeşibiryerde yalanlar"
"Yirmisibiryerde yalanlar"