A. Ertuğrul Timur’un aşağıda sunduğumuz yazısı, bazı yanlış anlamalara neden olabilecek ifadeler içeriyor.
Timur'un aşağıdaki yazısında bulunan şu alıntılar, bana ait:
.........."Sıçıp sıvamak"
.........."Sıçtığı yere kadar kovalamak"
.........."Şerefsiz ......... "
(Bakınız: Bulunmaz, "Yalanı yalanla örtmek")
Bana ait olan yukarıdaki sözleri, şimdiye dek, Feridun Çetinkaya, hiçbir zaman onaylamadığı gibi, her zaman için bu tür ifadelere karşı çıktı. Feridun Çetinkaya’yı yanlış tanıtacağını, onun harika yazısına (Bakınız: Çetinkaya, "İATP-G 'Bazı' İnsan Hakları İhlallerine Karşı") gölge düşüreceğini, Çetinkaya'nın yazısını şaibeli hale getireceğini düşündüğümüz bu durumun aydınlanması için, okurlarımızı uyarma gereği duyuyoruz.
A. Ertuğrul Timur’dan bir alıntı yaparak, derdimizi anlatalım:
.........."...Hilmi Bulunmaz iki yıl öncekinden belki çok daha kararlı ve çok daha keskin ama çok daha ağırbaşlı ve olması gereken üslupta, bir çizgidedir ve bunu sağladığında kamuoyunda asıl şimdi küfür yada sövgüden daha çok etkili olduğunun da farkındadır eminim."
Timur emin olabilir. Ancak…
Burak Caney takma adlı mikrop ortaya çıkıp, yine "iki yıl önceki" gibi "penisli / dansöz elbiseli" foto-montajlarla bizim sanatçı kişiliğimize saldırmaya kalkarsa ve yine A. Ertuğrul Timur, Mustafa Demirkanlı ve benzerleri, Burak Caney mikrobunu desteklemeye yeltenirse, "iki yıl önceki" gibi, yine hiç ikirciklenmeden yukarıdaki sözcükleri, aynı hararetle gündeme getiririm:
.........."Sıçıp sıvarım."
.........."Sıçtığı yere kadar kovalarım."
.........."Şerefsiz…" derim.
Bugün, şimşek hızıyla kirlenmesine karşın, Türkiye tiyatrosunda hiç kimse, gerçek adıyla Burak Caney mikropluğunda, Burak Caney alçaklığında konuşma cesareti gösteremiyor. Burak Caney mikropluğunu, Burak Caney alçaklığını destekleyenlerin karşısına nasıl çıkılması gerektiğini, çok iyi biliyorum. Bildiğim gibi, bunu cümle aleme öğrettim. Yeniden ders almak isteyen olursa, yeniden, bıkmadan öğretirim.
"Ulan" sözcüğünü bile duymaktan rahatsız olan, bu tür sözcükler dile getirildiğinde, adeta kulaklarını kapayan Feridun Çetinkaya, benim "sıçıp sıvarım"larımı, "sıçtığı yere kadar kovalarım"larımı, "şerefsiz" diye ünlemelerimi değil, Coşkun Büktel’in sansürlenmesinin hesabını soruyor. Yan yollara sapmadan, Çetinkaya'nın sorduğu asıl hesabın üzerinde durmak gerekiyor. Çetinkaya'nın asıl sorusuna yanıt vermek gerekiyor.
Feridun Çetinkaya, "İATP-G 'Bazı' İnsan Hakları İhlallerine Karşı" başlıklı yazısında, benim "sıçıp sıvamak"lı yazımın sansürlenmesinden bahsetmiyor. Coşkun Büktel’in, o günlerde henüz yazılmamış yazısının, Timur tarafından sansürlenmesinden bahsediyor. (HB)
***
A. Ertuğrul Timur
19 Şubat 2009
Bugüne kadar, Sayın Feridun Çetinkaya ile herhangi bir iletişimim olmadığı, e-mail adresini, varsa sitesini bilmediğim, tanımadığım ve sizler de onun söz konusu yazısına yer verdiğiniz için aşağıdaki Sayın Feridun Çetinkaya'ya hitaben yazılmış açıklamamı sizin vasıtanızla iletmek istiyorum.
Diliyorsanız sitelerinizde yayınlayarak, diliyorsanız sadece kedisine birebir ileterek, benim açımdan hiç farkı yoktur, Feridun beyin yazısı yayınlandı diye ille de benimkinin de yayınlanması ve tiyatro kamuoyu önünde aklanmak gibi bir ihtiyacım da yoktur.
Aracılığınız için şimdiden teşekkür ederek, saygılar sunarım.
Ertuğrul Timur
***
Sayın Feridun Çetinkaya,
İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu-Girişim'le (İATP-G) yaşadığınız polemikler kapsamında www.tiyatrom.com ve adımın yeniden anılmaya başladığını ve aynı nakaratlarla yeniden dillendirildiğini görmekteyim. Size, sizin yazdığınız gibi uzun uzadıya ve aynı cümleleri permütasyonlarla kelimelerin değişebilecek kadar yerlerini değiştirip yeniden yeniden uzatarak da cevap verecek değilim.
Ben, iki gün önce Coşkun Büktel'e yazdığım bir düzeltme yazısında sadece Burak Caney adlı kişi yada kişilerin başlattığı kampanyaya desteğimi kısa sürede çektiğimden, verilmesi gereken tartışmanın karşılıklı verilmesinin, bilinmeyenlerle ittifakın yanlış olduğundan söz etmiştim ve bundan dolayı özeleştiri verdiğimi hatırlatmıştım. (Ki benzer bir hatayı, bir bilinmezle ittifakı bir kaç gün önce kendileri de yaptılar maalesef.)
"Yaşasın Sansür" başlıklı yazımın da , düşüncelerimin de halen arkasındayım. Yaşasın Sansür yazısının bir ironi olduğunu anlamamak için, ya son derece düşünce özürlü bir salak olmak gerek ya da bize taraf olmayan yayıncının kendi eliyle verdiği bir pası gole çevirelim çabasında olmak gerek ki sanıyorum sizin salak olmayacak bir zeka seviyesinde olmanız ikinciyi geçerli kılıyor.
Evet yaşasın sansür... Eğer Theope polemiği 12-17 yaşlarında gençlerin herkesten fazla okuduğu www.tiyatrom.com sitesinde
"sıçıp sıvamak",
"sıçtığı yere kadar kovalamak"
"Şerefsiz ......... "
seviyesinde yazılarla sürecekse, ben bu polemiğin her üç tarafına da sansür uyguluyor, bu polemiğe www.tiyatrom.com sitesindeyer yoktur diyorum demiştim ve yine diyorum.
Sayın Hilmi Bulunmaz, ilk yayına geçtiği dönemki üslubunu oldukça değiştirdi. Bugün kendisine saygı duyacağım noktada yazılar kaleme almakta ve zaman zaman toplumsal muhalefetin önemli bir kalesi olarak gündem yaratmaktadır. Fakat o dönemki üslubu ile yazdığı yazı www.tiyatrom.com yayın niteliğine uygun değildi. Yazısında savunduğu felsefi görüşler, politik görüşler, siyasal sivrilikler değil, yada bir oyunu, yazarı savunmasından, bir tiyatro hocasını eleştirmesinden dolayı değil "sıçıp sıvamak", "sıçtığı yere kadar kovalamak", "şerefsiz" gibi cümleleri direkt bir şahsın isminin önüne koyarak, yasal anlamda da suç oluşturarak, bir yanıt yazmasından dolayı idi. Siz bana, yasal olarak da suç teşkil edebilecek bu yazıyı yayınlamak zorundaydın diyemezsiniz, bunu hiç kimse diyemez.
Bugün illegal ve porno yayınlar dışında hangi yayın bilerek küfürlerle sövgülerle ve yasal olarak da suç teşkil edecek bir yazıya yer verir? Hangi demokrat yayın?
Düşünce özgürlüğü yada sansür karşıtlığı denilince, düşüncelere sansür konulması anlatılır, küfüre sansür konuldu diye sansür savunuculuğu mu yapacaksınız bana?
Peki bunu öne sürerek henüz Coşkun Büktel'in yazılmamış yazısına da sansür uyguladım mı?
Evet bu polemiğin tarafları Coşkun Büktel, Mustafa Demirkanlı, Hilmi Bulunmaz idi. Ve ortada başlamış süren bir polemik varken "seninki küfürlü yayınlamam diğerininkinde küfür yok yayınlarım" yaklaşımı da bu defa tek yanlı görüş yansımasına sebep olmayı getirecekti; taraflardan birini üslubun bozuk deyip susturup diğer ikisine geçit vermeyi getirecekti.
Üstelik her küfür ve her hakaretin karşıdan da benzer reaksiyonu getirmesi sürpriz olmayacaktı.
Bu nedenle de insiyatifimi ve sağduyumu kullanarak, bu polemiğin bu üçlü içerisinde giderek seviyesizleşeceğini de ihtimal dahilinde görerek www.tiyatrom.com sitesinde bu polemiğe yer yok, sadece birinin yada ikisinin değil; Mustafa Demirkanlı da dahil her üçünün de bu minvalde yazısına www.tiyatrom.com sitesinde yeri yok ve bunun adı sansür ise "Yaşasın Sansür" demiştim. Kaldı ki bunun nedenlerini de açıklayarak ve bu konuyu okumak, takip etmek isteyenler varsa, yine de şu şu sitelerde okuyabilirler deyip adres göstererek. (Büktel ve Bulunmaz'ın sitelerindeki ilgili sayfalara link vererek okuyabileceklerinin de adresini vererek. (HANGİ SANSÜRCÜ OKUNMASINI İSTEMEDİĞİ BİR YAZIYA VE KİŞİLERİN YAYININA LİNK VERİR?)
Her yayının belirli kuralları vardır; bunun aksini düşünmek ahmaklıktır. Coşkun Büktel yada Hilmi Bulunmaz'ın da kuralları var ve olmalıdır da.
Bugün siz en radikal, en anarşist, en devlet güçleriyle, dünya emperyalizmiyle dişediş kavga halinde ideolojik bir yayına istediğiniz sivrilikte yazı yollayınız memnun kalarak yayınlarlar.
Aynı yayınlara içerisinde bir şahsa yönelik şerefsiz, sıçarım, sıvarım... şeklinde kelimeler geçen bir yazı yollayın bakalım yayınlayacaklar mı görelim. Var mı onların bunu yayınlayacağına dair ahmakça bir beklentiniz?
Ne oldu, o zaman bu yayınlar sansürcü mü oldu sayın Çetinkaya?
Olabilir mi böyle bir ahmakça beklentiniz sayın Çetinkaya? İstediğiniz bir sanat yayınında istediğiniz ve hak ettiğini düşündüğünüz bir kişiye yönelik "şerefsiz seni sıçtığın yere kadar kovalarım" gibi içerikte bir yazıyı yayınlatınız ben de tamam ben yanılmışım ben sansürcüymüşüm diyeyim.
Bulabilecek misiniz böyle bir tane sanat yayını sayın Çetinkaya?
Sayın Hilmi Bulunmaz aynı yazıyı arşivinden bulup çıkarsın ve lütfen tek kelime çıkarmadan eklemeden aynen şu sansürcü olmadığı için çok seviyorum deyip desteklediği Erbil Göktaş hocanın Yeni Tiyatro Dergisine yollasın. Eğer Yeni Tiyatro Dergisi bu "sıçarım, sıvarım, sıçtığın yere kadar kovalarım, şerefsiz Mustafa Demirkanlı" gibi tümcelerin, cümlelerin olduğu yazıyı yayınlasın işte o gün ben; "Evet Yeni tiyatro dergisi asla sansürcü değil, www.tiyatrom.com gerçekten sansür yapmış bütün insanlıktan özür diliyorum" diyeceğim var mısınız?
Sayın Bulunmaz'dan rica ediniz ve duruyorsa o yazısını isteyiniz ve lütfen beni sansürcü olarak şikayet ettiğiniz İATP-G yayınlayacak mı bir de onlara sorunuz isterseniz.
Yoksa sizlerden başka herkes mi sansürcü?
Yayınlamazlar.
Eğer gerçekten ahmak yada salak değilseniz (ki sanmıyorum) siz de bu türde bir yazının aklı başında ve ciddiyeti olan bir dergide, yayında yayınlanmayacağını bal gibi biliyorsunuz.
Zira bu onlar gözü pek, cesur, devletle bile çatışmayı göze almış olsalar da yayın ahlaklarıyla, seviyeleriyle, yayıncılık ağırlıklarıyla uyuşmaz.
"Her yayın, her tür şeyi yayınlar; aksi sansürdür" diye bir tez olabilir mi?
Bunu söyleyen, evet ancak olsa olsa bir ahmaktır, bir salaktır başka hiçbir şey değil.
www.tiyatrom.com sitesinin de bu polemiğe geçit vermemesinin nedeni ve bunu bu noktaya getiren sayın Hilmi Bulunmaz'ın o dönemki bu seviyedeki yazısıdır ve şu an aynı üslupta bir yazı gelse sayın Hilmi Bulunmaz onu kendi sitesinde yayınlar mı inanın ben emin değilim.
Zira, Sayın Hilmi Bulunmaz iki yıl öncekinden belki çok daha kararlı ve çok daha keskin ama çok daha ağırbaşlı ve olması gereken üslupta, bir çizgidedir ve bunu sağladığında kamuoyunda asıl şimdi küfür yada sövgüden daha çok etkili olduğunun da farkındadır eminim.
Başa dönersek, www.tiyatrom.com sitesinin senelerce sürmüş bir çizgisi, bir üslubu, kendince yayın ahlakı vardı. www.tiyatrom.com sitesinin en büyük okur kitlesi genç kesimdi. Ve bu nedenle de www.tiyatrom.com içinde (bugün bile ben yazarken tiksinerek ama kafanıza dank etmesi için yinelemek zorunda kalarak) "sıçıp sıvamak"lı, "sıçtığı yere kovalamak"lı, "şerefsiz"li, ve hatırlayamadığım benzer ifadelerle dolu yazıyı yayınlamadım ve "eğer bu sansürcülükse www.tiyatrom.com sansürcüdür" dedim; bugün www.tiyatrom.com sürüyor olsaydı, bugün yine yayınlamazdım.
Bunun devamında gelen tırmanmaları ise, isterseniz hiç karıştırmayınız. Zira iş Ertuğrul Timur'a nereden ne kulp takarız çılgınlığıyla toplist banner'ini bahane göstererek belden aşağı vurmalara dek varmıştı ki bu da doğrusu bugün hâlâ saygı duyduğum (çünkü duymamam için neden yok Theope konusunda hak vermemem, yada bir küfür içerikli yazılarını yayınlamamış olmam onların bende saygınlığını azaltmaz) Hilmi Bulunmaz ve Coşkun Büktel'in en hafifinden onların bana karşı Burak Caney seviyesinde yayıncılıklarıydı maalesef.
En son varılan noktada da ben sizi tanımıyorum, yok sayıyorum, sizinle ilgili hiç bir satıra da yer vermek istemiyorum noktasına varmamdır ki, bu sanıyorum en azından onların o dönem bana yaptıklarının yanında her halde daha insancıl bir tavır almaydı. www.tiyatrom.com sitesiyle hiç ilgisi olmayan bir cm'lik toplist banner'inin tıklanmasıyla gidilen yerde bir cinsel ürün mağazası reklamı da çıkıyor olmasını bahane göstererek, günlerce internette adınız "Feridun Çetinkaya penis büyütücü satıyor" diye anıldı mı sizin hiç? Google aramalarında adınız, soyadınız 2 yıldır bu şekilde bulunuyor mu? Bu çarpıtmalı iftirayı yapanları hangi yayın etiğine sığdırıyorsunuz da, teorik düzlemi yüksek yazılarınızda hiç anmıyorsunuz? Yazdığınız teorik süsü verilmiş upuzun yazınızda ne bu "sıçıp sıvamalı", ne bu "penis büyütücü satıyor" türü manşetlerle yapılan yüksek fikirsel(!) tartışmalara girmiyorsunuz tabii siz. Onları görmezden geliyor; tek yanlı bir yargılamayı doğal sayıyorsunuz.
Siz ne kadar www.tiyatrom.com okuruydunuz bilemiyorum. Zira, ben de sizi Coşkun Büktel savunuculuklarınız dışında neredeyse hiç tanımıyorum. 8 yıl tiyatro yayıncılığı yaptım; ama ne bir oyununuza, ne bir tiyatral çalışmanıza, tanık olmadım; bu da sizin değil, benim noksanım diyelim. www.tiyatrom.com sitesini tiyatroyla ilgili bir kişi olarak, az da olsa takip ettinizse www.tiyatrom.com sitesinin Şehir Tiyatroları'nda yaşananlar, Adana'da, Mersin'de, Denizli'de, İzmit'de yaşananlar konusunda lokomotif rol üstlendiğini, her türlü görüşün en uç noktalarda ancak ve sadece www.tiyatrom.com sitesinde dile getirilebildiğini, bir önceki Kültür Bakanı müsteşarlarınca tehdit sayılabilecek düzeyde sıkıştırılmasına karşın konunun üstüne gittiğini, eğer bugün İzmit'de bale salonu mescit olmaktan çıkarılmışsa, yeniden bale salonu olmuşsa, AKP'li belediye geldiğinde kaldırılan Denizli Amatör Tiyatrolar Festivali yeniden konulmuşsa, Adana Seyhan ilçesinde DSP'li belediye başkanınca kapatılan belediye tiyatroları yeniden apar topar bulunan bir sinema salonunda açılmışsa, çocuk tiyatrolarında sömürü çarkı ilk defa büyük gazetelere haber yapılmışsa, AKM'nin yıkılma kararında geri adım atılmışsa ve onlarca tiyatro sevdalısı gençle ilgilenilip az yada çok olumlu yönde kanalize edilmişse ve daha uzayıp gidebilecek birtakım konular yaşanmışsa ve bunların üzerine korkmadan gidilip gündeme taşınmışsa, defalarca tarafıma tehditler gelmişse, Şehir Tiyatroları koridorlarında ismim küfürlerle bağırılarak "Buraya sokulmayacak bu adam!" diye çınlatılmışsa, tüm bunları hiç dikkate almadan siz www.tiyatrom.com sitesine sansürcü dersiniz.. Peki www.tiyatrom.com bu konuların üstüne giderken ve tehditler alırken, siz, özgürlükçü ve mücadeleci beyler neredeydiniz? Neden o zaman bu konularda kalem oynatmadınız yada www.tiyatrom.com sitesinin sesinin savunuculuğunu yapmadınız? Bunların hangisi Theope ve Coşkun Büktel'in uğradığını varsaydığınız haksızlıktan daha az önemli?
Evet siz diliyorsanız, bütün bunları görmezden gelebilir, içiniz elveriyor ve bundan sonra da www.tiyatrom.com sitesine sansürcü demeye ve bunu sayfalarca aynı cümlelerle yazmaya devam edebilirsiniz. Ama buna da, sizlerden başka kimseyi inandıramazsınız. Ancak kendi dar taraftar kitleniz içinde içinizi rahatlatırsınız.
Bu kadarı dahi gerektiğinden uzun bir yazı olduğu için bundan sonra "polemik başlamışken deşelim" gayretinde olsanız dahi yanıt vereceğimi sanmıyorum. Çünkü beni bireysel sorunların kavgasından çok, toplumsal olanlar ilgilendirir. İnşallah bir gün sizi de Büktel hakları savunuculuğunun yanı sıra, toplumsal konularda da bu derece kararlı bir şekilde kaleminizi kullanarak görürüz ve ittifak yapabileceğimiz alanlar da varmış deyip mutluluğa erişiriz.
Kendinizi ille de bana yanıt vermek zorunda hissetmeyiniz. "Ama bu polemiğe başka siteleri, yayıncıları, kişileri bulaştıramaz olduk; hazır başlamışken sürdürelim, gündem olsun" derseniz ve dilerseniz dilediğiniz uzunlukta yanıt yazmakta da özgürsünüz elbette. Ama ben, yeniden yanıtlayacağımı sanmıyorum. Zira her şeye karşın ortak paydalar ve asıl uğraşılması gereken ortak sorunlar varken, Sayın Hilmi Bulunmaz'la seviyeli bir diyalogu başarmışken, külleri deşip, ayrıntıları dile getirip, zaman içerisinde yapılıp geçilmiş haksız ithamları hatırlayıp, hatırlatmak zorunda kalınıp, yeniden depreştirmenin kimseye bir yararı olmayacağını, aksine öfkelerin kalıcılaşmasına neden olacağını düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın
Ertuğrul Timur