13 Şubat 2009 Cuma

Kurhan'ın yazısını YORUMSUZ sunuyoruz! / 2

Dedikodu Enkazı Altında Dezenformasyon Hizmeti Vermek


Ömer F. Kurhan
13 Şubat 2009


“Açıklığa Kavuşturulması Gereken Bir Nokta: Bulunmaz ve Büktel Haber ve/veya Yorumdan Neyi Anlıyorlar?” başlığı taşıyan yazımda, özellikle Bulunmaz’ın editörlüğünü yaptığını OYUN sitesinin dezenformasyon anlamına gelebilecek bir yayıncılık çizgisi geliştirdiğini belirtmiş ve bazı sorular sormuştum: “Yazıdaki [""Halman Skandalı, Esatoğlu Tacizi ve İATP"] olgusal belirlemelerin doğruluğunu ya da ciddiye alınabilirliğini araştırmış mıdır? Araştırmışsa, hangi sonuçlara ulaşmıştır? Yazıyı bu araştırmanın bir parçası olarak mı yayımlamıştır?”

Bu sorulara yanıt verilmesi talebini Büktel sansür talebi gibi algılamış. Yani nasıl algılamak istiyorsa öyle algılamış. Bunun anlamı, Bulunmaz ve Büktel’in haber-yorum değeri biçtikleri yazıda geçen iddiaların olgusal olarak yanlışlar mı, yoksa doğrular mı içerdiğini aydınlığa kavuşturacak asgari araştırmadan muaf bir yayıncılığın savunusunu yaptıklarıdır. Böylesi bir yayıncılık anlayışının neden olabileceği uç noktada absürd vakaları tahayyül etmeyi şimdilik kendilerine bırakıyorum. Bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşayacak olurlarsa – ki normalde yaşamamaları gerekir - başka bir yazıda kendilerine yardımcı olabilirim.

Bir önceki yazımda şunu söylemiştim: “Bulunmaz ve Büktel’in enformasyon değeri biçtikleri yazıda nelerin uydurma olup olmadığı konusunda şimdilik bilgi vermeyeceğim. Belki böylece, dedikodu kaynaklı dezenformasyon üretimi ile enformasyon üretimi arasındaki farkı gözetmek için gecikmiş de olsa bir çaba içine girerler.” Dedikodu yayıncılığı yoluyla dezenformasyon üretimine (özetle magazin yayıncılığına) ilkesel olarak karşı çıkmadıklarını açıklamış olduklarına göre, neresinden tutsan dökülen dedikodu yazısında verilen bir “enformasyona” basitçe ışık tutmaya çalışayım.

Yazıda örneğin şu söyleniyor: “Atölye Tiyatro Topluluğu, Tiyatro Boğaziçi'nden oluşan bir gruptur.” Bu iddianın dile getirilmesi yazının iç mantığı bakımından tutarlı ve gereklidir. Çünkü yazıya göre, İATP-G’deki tüm topluluklar aslında Boğaziçi bölgesinin organik uzantısı ya da bileşeni olmalıdır. Sorun şurada: Atölye Tiyatro Topluluğu, Tiyatro Boğaziçi’nin organik uzantısı ya da bileşeni olmak bir yana, herhangi bir döneminde çalıştırıcı, oyuncu, yönetmen vs. alış verişinin olmadığı, yani kuruluşunda ve evriminde oyun faaliyetlerinin ya da örgütlenmesinin kesişmediği bir topluluktur.

Pekiyi bunu Atölye Tiyatro Topluluğu’nu tanımayan bir okur nasıl öğrenebilir. Eğer araştırmacı bir yol izlerse, örneğin Tiyatro Boğaziçi ile Atölye Tiyatro Topluluğu’nun oyunlarına bakarak kadro kesişmelerini takip edebilir. İsterse bu araştırmayı 1990’lara kadar uzatma şansı vardır. Fakat ne kadar ararsa arasın bir kesişme olmadığını görecektir.

Denilebilir ki, bu biraz zahmetli bir yol. İşin biraz daha kolayına kaçmak isteyen İATP-G sitesinde gezinirken İATP yıllık bültenlerine bakarak toplulukların kuruluşu ve evrimleri hakkında detaylı bilgiler edinebilir. Bunlar sıradan bir okurun yapabileceği işlerdir.

Pekiyi Tiyatro Boğaziçi ile Atölye Tiyatro Topluluğu arasında oyun üretimi bağlamında ya da örgütsel kesişmeler olabilir miydi? Olabilirdi tabii ki. Eğer dramaturjik olarak keskin yol ayrımları yok ise, topluluklar sanatsal anlamda birbirlerine destek olmak ya da iletişimlerini daha ileri noktalara taşımak üzere pekâlâ kadro alışverişi yapabilir, hatta ortak oyunlar da sergileyebilirler. Fakat Tiyatro Boğaziçi ile Atölye Tiyatro Topluluğu arasında böyle bir ilişki yaşanmamış. Yani ortada zorlamayla da olsa oraya buraya çekiştirilebilecek bir veri yok.

Ne Bulunmaz ne de Büktel bir yayıncı olarak sıradan bir okurun yapabileceği işleri yapamıyor. Dönüp enformasyon değeri biçtikleri yazının yazarına (artık her kimse) örneğin şu soruyu soramıyorlar: Yahu sen Tiyatro Boğaziçi ile Atölye Tiyatro Topluluğu arasındaki ilişkiyi yanlış yorumlamış olabilir misin? Arada pek kesişme görünmüyor da, ondan soruyoruz.

Varsayalım ki Büktel kendi kişisel sitesinde asgari ve kamusal sorumluluk içeren basın yayın ilkelerini hayata geçirmekten sorumlu değil. Fakat kamusal bir sorumlulukla OYUN dergisinin editörlüğünü yapan Bulunmaz’ın da verilen enformasyonun doğru olup olmadığına dair bir asgari bir araştırma içinde olmaması, saydam, dürüst ve güvenilir yayıncılık iddialarına gölge düşürmez mi?

Bu tavrıyla Bulunmaz dedikodu yazarıyla güçlü bir anlaşma içindedir. Öte yandan arada önemli bir fark vardır: Birisi kamusal sorumluluk taşımayan ve dedikodu yapamaz diyemeyeceğimiz bir TC vatandaşıdır, ama diğeri kamusal ve de üstelik devrimci yayıncılığı magazin yayıncılığı ile karıştıran bir yayıncıdır. Sonuç: Yazıyı yazanın güya olgularla desteklediği tezi sadece kendi üzerine değil, OYUN sitesinin de üzerine çökmektedir. Bulunmaz da bu enkaz altında yayıncılık yapmayı sürdürmektedir.

Dedikoduyu “enformasyon” diye pazarlamanın sonu budur. Eğer Bulunmaz hızını alamayıp, biraz olsun “enformasyon” kaynağının söylediklerini doğrulama çabası içinde olsaydı, örneğin yazının muhatap aldığı yapıların görüşüne ve aktarabilecekleri bilgilere başvurmayı ihmal etmeyip yazının enformasyon değerini test etseydi, yani kelimenin gerçek anlamında bir haber-yorum yayıncısı gibi davransaydı, bu gelmezdi başına.

(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)