10 Şubat 2009 Salı

12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı'na Emek Ödülü veren TAKSAV'ın neden olduğu tiyatral ve siyasal tartışmaya katkı sunan bir yazıyı YORUMSUZ yayınlıyoruz!

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından, hem de "Emek Ödülü"yle onurlandırılan 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman (Talat Sait Halman, the Minister of Culture of Turkey during fascist March 12th stroke, who has been awarded)

(Aşağıdaki yazıda bulunan "TAKSAV" ve "İATP-G" sözcüklerine biz link verdik. / OYUN)


Halman Skandalı, Esatoğlu Tacizi ve İATP


Emrah Özlek
11 Şubat 2009


Sayın Hilmi Bulunmaz


Bloglarınızı kısa bir süre önce keşfettim. Bazı konularda size zaman zaman yazmayı dilerim. Uygun bulursanız yayınlarsınız takdir sizindir.

Fakat ısrarla takipçisi olduğunuz konularda sizinle bildiklerimi paylaşmanın elzem olduğunu düşünüyor ve yayınlayacağınızı umuyorum.

Darbecilerin Kültür Bakanı Halman'a ödül verilmesi, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) bu ödülü vermiş olması, İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu - Girişim'in (İATP-G), TAKSAV'ı savunma çabaları ve sizin geri püskürtmeleriniz ve Mehmet Esatoğlu'nun tacizciliği... Acaba bunlar tesadüf mü? TAKSAV, Halman'ı tanımıyor muydu? Dalgınlıkla mı ödül verdi? Tiyatro Boğaziçi anlamına gelen İATP-G'nin TAKSAV savunusu ve ısrarla Esatoğlu tacizini gündemde tutması tesadüf müdür? Bu konuları, bildiklerimin ışığında açıklamaya çalıştım. Eminim size benzer başka durumlar da gelmiştir. İnceleyip mümkünse yayınlamanızı rica ediyorum. Tabii İATP-G de yanıtlamaktan kaçınmazsa, asıl o zaman bazı konular aydınlığa kavuşacaktır.

Saygılarımla
Emrah Özlek
Tiyatro ÖKM eski üyelerinden

***

İATP-G VE ATÇ YADA MEHMET ESATOĞLU İLE BOĞAZİÇİLİLER ARASINDA ASLINDA NELER OLUYOR?

İATP yada onu yıktıktan sonra kurdukları İATP-G, 10 yıldır Mehmet Esatoğlu'nu tacizcilikle suçluyor. Acaba bu ne kadar gerçek bir taciz? Önce İATP nedir? Bunu azıcık irdeleyen farkına varacaktır ki İATP, "G"li yada "G"siz, yanına ekledikleri bir iki taşeron toplulukları dışında, Boğaziçi Üniversitesi demektir. Önce İATP-G'nin resmi sitesindeki üyelere bakalım.

Halihazırda İATP-Girişim toplantılarına temsilci gönderen topluluklar şunlardır:

1. ATÖLYE TİYATRO TOPLULUĞU
2. BOĞAZİÇİ GÖSTERİ SANATLARI TOPLULUĞU
3. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ FOLKLOR KULÜBÜ
4. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ OYUNCULARI
5. EĞİTİM EMEKÇİLERİ TİYATRO EĞİTİM ARAŞTIRMA BİRİMİ
6. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM ARAŞTIRMA TOPLULUĞU / DENEYSEL SAHNE
7. İTÜ TAŞKIŞLA SAHNESİ
8. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ GÖSTERİ SANATLARI KULÜBÜ
9. ZEYTİNBURNU HALK SAHNESİ

Birinci sıradaki Atölye Tiyatro Topluluğu, Tiyatro Boğaziçi'nden oluşan bir gruptur. İki, üç, dördüncü sıradakiler, zaten rektörlük tescilli Boğaziçi topluluklarıdır. Beşinci sıraya geçtiğimizde görülen Eğitim Emekçileri Tiyatrosu, yine neredeyse tamamı Boğaziçi kampüsündeki öğretim görevlilerinden oluşan, Eğitim-Sen üyesi de olan topluluktur. Daha önce adında Eğitim-Sen yer alırken, kontrolden çıkmaması için Eğitim-Sen'den kopartılarak sürdürülmüştür. Son sıraya geçtiğimizde görülen Zeytinburnu Halk Sahnesi, yine Boğaziçi'li çalıştırıcıların kontrolünde faaliyet sürdüren bir topluluktur.

Geriye kalan 6., 7., 8. sıradakilerse farklı üniversiteler olsa da, o üniversitelerin asli toplulukları değil; o üniversitelerde olan çok sayıda çalışmalardan birer örnektir ve Tiyatro Boğaziçi elemanlarıyla yakınlıkları nedeniyle gözlemci olarak birkaç toplantıya katılmışlardır. Örneğin İTÜ Taşkışla Sahnesi, henüz 2 yıllık geçmişe sahip olup, yukarıdaki listede birinci sırada bulunan Atölye Tiyatro Topluluğu'daki Boğaziçi'li çalıştırıcıdan destek almaktadır.

Aslında İATP-G, Tiyatro Boğaziçi demektir; Boğaziçi Üniversitesi demektir. "G"yi almadan önce de tablo pek farklı değildi. Fakat İstanbul Üniversitesi'nde, rektörlüğün Öğrenci Kültür Merkezi (ÖKM) salonunu kapama girişimi karşısında İstanbul Üniversitesi Topluluğu direniş gösterip eylem yapmıştır. Bu eylemler sırasında, üyesi oldukları İATP'den haklı olarak sahiplenilmeyi beklemiş, ama tam tersi bir tutumla, tam da eylem sıcaklığında İATP'den dışlanıp atılmışlardır. O dönemde ÖKM ile İATP arasındaki polemikler, bazı tiyatro sitelerinde yer bulabilmiştir. Zaten bu nedenle, İATP alelacele ve Boğaziçi kökenli toplulukların yeter oyuyla feshedilip yerine "G"lisi hayata geçirilmiştir. (www.iatp-web.org/about.asp) Buradan da amaçlarının sığlığı konusunda fikir edinmeniz mümkündür.

İATP'yi, kendi üyesi toplulukların hakkını aramak, kararlı ve devrimci bir mücadele vermek bir yana, herhangi bir sorun karşısında, herhangi bir eylemde de görmek mümkün olmadığı gibi, pek çok ilde yapılan amatör ve alternatif tiyatro birliklerine de katılmaz, dikkate almaz. Katıldığı tek "kolektif" TAKSAV'dır ki, onunla da yakın siyasal duruştadır.

Boğaziçi Üniversitesi, bilindiği gibi Robert Kolej'in devamıdır. Robert Kolej ise, Türkiye'de Amerikan patentli olarak açılan ilk eğitim kurumudur. Boğaziçi Üniversitesi, zaman zaman demokrat, aydın, hatta devrimci laflarını kullansa da (Dikkat ediniz; devrimci kelimesi, neredeyse hiç geçmez kendilerinden menkul bir aydın ve demokratlık etiketini sık sık kullanırlar.), genellikle, Amerika'nın Türkiye için biçtiği modelin sola yakın tandansını Türkiye'de Boğaziçi Üniversitesi ve kısmen Bilgi Üniversitesi temsil eder.

Geçtiğimiz yıllarda Boğaziçi Üniversitesi, Dans Grubu'nun ve müzik gruplarının gösterilerinde türbanlı üyeler, türbanlı gitaristler ile basına yansımış; Zaman gazetesi gibi Ameriko-İslamcı Fethullah Gülen'in destektlediği gazeteler, bu etkinliklerden övgüyle söz etmişlerdir. 1970'li yıllarda Türkiye üniversitelerinde siyasal örgütlenmeler yaşanırken, Boğaziçi Üniversiteliler adeta halktan ve diğer üniversitelerden soyutlanmış, apolitik zengin kolejliler gibiydiler. O dönem, elit aile çocuklarını çalkantılardan muhafaza eden Boğaziçi Üniversitesi'nin daha fazla misyonu olduğu bir gerçek. Bu da aydın-demokrat elitizmi etiketi altında, özgürlüklerden yanaymış izlenimiyle Amerikan politikalarının sol tandansını oluşturmak. Bunu kavradığınızda, size İATP'nin neden sadece TAKSAV'a katıldığı, TAKSAV'ın neden Amerikan onaylı muhtıracıların Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a ödül verdiği, neden TAKSAV'ı İATP sözcüsü Boğaziçili Ömer F. Kurhan'ın savunma gereği hissettiği, sürpriz gelmemelidir. Ömer F. Kurhan'ı tek başına incelemeniz dahi ilişkiler ağını sergileyecektir.

Bütün bu tesadüfler(!) art arda sıralandığında, TAKSAV'ın eski muhtıra / darbe kültür sözcüsü Bakan Talât Sait Halman'a verdiği ödül de, Boğaziçi'lilerin bu etkinlikte yer almakla kalmayıp TAKSAV savunusu yaptığı da çok açık olarak ortaya çıkmaktadır. Kültür-sanat alanında devrimci yada sosyalist olmayan, sözde bir demokrat ve aydın yapılanmanın lokomotifi olma görevi bu TAKSAV ve İATP gibi yapılanmalara verilmiştir. Barışarock gibi her yıl biraz daha siyasallaşan büyük bir organizasyonun adeta Mehmet Esatoğlu bahanesiyle başta İATP olmak üzere, ona bağlı bazı kadın ve eşcinsel küçük burjuva örgütleriyle sabote edilmesi de tesadüf değildir.

Bu gerçekleri pekiştirecek bir açıklama, esasen geçtiğimiz yıl Mehmet Esatoğlu'dan gelmiştir. Mehmet Esatoğlu, bilindiği gibi İATP'nin asla tahammül edemediği sosyalist bir çizgide olan ve ayrım gözetmeksizin sosyalist ve komünist yapılanmalarla kolektiflerde yer alan, Amatör Tiyatrolar Çevresi'nin başındaki örgütleyici isimdir. Mehmet Esatoğlu, yıllardır öfkeyle suçlanan kişidir. Bu suçlamayı da halen İATP bünyesinde yer aldığını gördüğümüz ve Boğaziçili çalıştırıcılara bağlı Zeytinburnu Halk Sahnesi'nden bir oyuncunun tacize uğradığı iddiasına dayandırmaktadırlar. Taciz gibi toplumun dindarından solcusuna her kesiminin iğrenerek damgalayacağı ağır bir suçla suçlanmakta olan Mehmet Esatoğlu, aslında yukarıdaki açıklamanın ne kadar gerçekçi olduğunu geçen yıl www.tiyatroyun.blogsot.com sitesinde açıklamıştı. Ayrıca Gölge Tiyatro ve yine tiyatroyun.blogspot'da yayınlanan uzunca bir söyleşiyle de konuya açıklık getirmişti bulunmaztiyatro.blogspot.com/2007/09/bararockta-neler-oldu-8.html

Aşağıya Mehmet Esatoğlu'nun çarpıcı açıklamalarını da alıyoruz:

Tacizcilikle suçlanan Mehmet Esatoğlu, İATP-G'yi emperyalizm uşaklığıyla suçluyor:


..........(...) 1996 yılında; İstanbul'da gerçekleşen Habitat Zirvesi'nde, ABD Başkanı Bill Clinton, kitle örgütleri için yeni bir yol çizdi. Neydi bu yol? Kitle örgütleri; yani dernekler, sendikalar, vakıflar, kooperatifler... var olan sisteme muhalefet alanları olmayacak; aksine, sistemin eksik ve gediğini toparlayan, bu yönde çalışmalar yapan kuruluşlar olacaklar. Sistem de bu kuruluşlara gereken desteği verecek. O günden itibaren, ülkemizdeki tüm kitle örgütlerinde bir yol ayrımı ortaya çıktı. Bu iki eğilim, bir süre kendi içinde çatıştı. ATÇ içinde de, bu tartışmanın yansımaları oldu. İçimizdeki bazı topluluklar, ATÇ'yi sisteme ve onun yoz kültürüne karşı çıkan duruşundan uzaklaştırmaya çalıştılar. Onlara göre, ATÇ yalnızca tiyatro eğitim seminerleri ve atölyeler yapan bir "sivil toplum kuruluşu" olacaktı. Ben, bu eğilimlere karşı "Sisteme Başkaldıran Amatör Tiyatro" başlıklı bir yazı yazdım. Bu yazıdan sonra aramızdaki yol ayrımı keskinleşti. BGST (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu) bünyesinde yer alan Tiyatro Boğaziçi, bu yeni eğilimin başını çekiyordu. Bu nedenle 1999-2000 sezonunda aramızda, ATÇ geleneğine uymayan sert tartışmalar yaşandı. Bu tartışmalar sırasında, kimi grupları bana karşı kışkırtmaya çalıştılar. Başaramadılar. 2000 yılı sonbaharında, benimle iki yıldır çalışan bir topluluk olan Özgür Sahne oyuncuları, ellerine tutuşturulan bir metinle beni suçladılar. Bu bir komploydu. Bir ay önce, benim kendilerine yeterince zaman ayırmadığımdan yakınan topluluktaki oyuncular, bir ay sonra, benim kendilerini taciz ettiğimi söylediler. Bu iddialar üzerine bazı toplantılar yapıldı. Ama bir sonuca varılamadı. Bunun üzerine, toplantılara katılmayan bazı topluluklar, benimle hiçbir şey konuşmadan, ATÇ'den ayrıldılar. İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu (İATP), böyle bir komplo ile kuruldu. Bill Clinton'ın 1996'da formüle ettiği yolda ilerlemeye koyuldu. (...)


Yine yukarıda sıraladığımız ilişkiler ağını ortaya sermekte yetersiz olsa da, Aralık 2008'de Taciz Vakası, tam da Sosyalist Tiyatrocu Hilmi Bulunmaz'ın TAKSAV'ı, darbeci generallerin bakanına ödül verdiği için köşeye sıkıştırdığı anda durduk yerde bir kez daha alevlendirilmiş ve ilerici, alternatif ve amatör tiyatroların dikkatleri şaşalı ve hummalı imza kampanyalarıyla tacize kilitlenmeye çalışılmıştır. Ömer F. Kurhan, tacizle Talat Sait Halman olayını harmanlayarak savunu hazırlayıp konuyu gargaraya getirmeyi tercih edecektir. Hilmi Bulunmaz, insanları "Ya bu darbeciye ödülden yanasınız. ya karşısınız!" tercihine zorlarken, Kurhan kontrolündeki İATP ise "Ya tacizden yanasınız, ya değilsiniz!" şartıyla ortaya atılmıştır. İATP, ne ATÜK'e ne Yenikapı Tiyatrosu'na benzer. Alternatif tiyatrolar olduğunu iddia eder; ama toplumsal yada sınıfsal bir konumda asla göremezsiniz. Daha çok, azınlıklar, eşcinseller gibi arada kaşınmasında değişik çevrelerin yarar gördüğü konularda etkisiz yazılardan ibaret kalır. TAKSAV yada İATP adını ilk duyduğunuzdan bu yana hangi emekçi eylemine, hangi ilerici eyleme, hangi toplumsal tiyatro sorununa destek verirken gördünüz ki, bu TAKSAV'ın Talât Sait Halman'a verdiği ödüle şaşırıyorsunuz? TAKSAV yada İATP'nin, AKP hükümetine tavrı konusunda bir fikriniz var mı? Ama Mehmet Esatoğlu, daha evelki yıl, şehir şehir dolaşıp tecrite karşı oyun sahneledi. Üstelik soruşturmaya uğrama pahasına. İATP, o zaman Esatoğlu'nun peşine takılıp deşifre etme eylemine cesaret edemedi; Lüleburgaz Amatör Tiyatrolar toplantısında da yapamadı bunu. Çünkü bu durumda neye ve kime taraf olduğu netleşebilirdi. Ne zaman ki Barışarock'da Esatoğlu adı duyuldu; orada ortaya çıktılar. Çünkü Barışarock yeterince siyasal olmayan bir alandı; siyasallaşması ürkütüyordu. Ancak "TAKSAV'ın Talât Sait Halman skandalı" sizin tarafınızdan gündeme gelip de taraftarlar bulmaya başlayınca, eldeki hazır malzeme Esatoğlu bir kez daha sofraya sürüldü; üstelik bu kez bir neden de yokken. Darbe bakanına ödül verilmesine karşı savunmaları bir yana, imza koymayan İATP on yıl gecikmeyle ve birdenbire coşkuyla tacize karşı imza kampanyaları başlattı; ki biz Internet'te istenirse nasıl kolayca imza toplanabildiğini gayet iyi biliyoruz. Bugün facebook yada mail grubu gibi zincirlerde bir günde onbinlere varan imzalar toplanabiliyor.

Bu konuda, bu yazıyı ikna edici bulmayabilirsiniz. Size önerimiz; eğer bu konunun üzerine gitmek istiyorsanız, özellikle İATP'den hayal kırıklığıyla ayrılan İstanbul Üniversitesi ÖKM'nin 3 yıl önceki sorumlularıyla, Mehmet Esatoğlu'yla karşılıklı oturup bilgi almaya çalışmanızdır. Ayrıca İATP içerisinde adı geçen kişileri ve ilişkileri de dikkatle izlemekte yarar vardır.

***

ÖMER F. KURHAN KİMDİR?
Galatasaray Lisesi mezunu, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Tiyatro-Dramaturji Bölümü'nde yüksek lisans tezini verdi. Tiyatroya 1984 yılında Boğaziçi Ünivesitesi Oyuncuları'nda başladı. 1995 yılında Boğaziçi Üniversitesi mezunlarınca kurulan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'nun genel sanat yönetmenliğini yaptı. 2001-2006 döneminde yayıncılık yaparken, İstanbul Eğitim-Sen'de sendika tiyatrosu (şimdiki adıyla yukarıdaki listede Eğitim Emekçileri Tiyatro Araştırma Birimi buradan türemiştir) alanında eğitimci olarak faaliyet gösterdi. Bugün, halihazırda İATP üyesi olarak sunulan toplulukların yarısı, adeta Ömer F. Kurkan'ın bir şekilde ilişkili olduğu topluluklardır. İATP, adeta "Ömer F. Kurhan Tiyatroları Platformu" gibidir. www.fkurhan.blogspot.com

***

Oyun'un notu: bakınız; "Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf'ın (TAKSAV) 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talat Sait Halman’a verdiği 'Emek Ödülü' haber linkleri"