Kemal Oruç
13 Ocak 2009
Merhaba,
"Aristosal Sunumla Bertolt Brecht Gecesi" adlı eleştiri yazıma (Bakınız: "ARİSTOSAL SUNUMLA" BERTOLT BRECHT GECESİ) birçok cevap aldım. Bunların içinde övgüler de vardı sövgüler de. Ben, herşeye karşın, herkese teşekkür ederim. Doğru eleştirmek kadar eleştirilmeyi de bilmek de bir erdemdir!
Aynı gecede gösteri yapan Dilruba Saatçi'nin telefonu ve yazıya ilişkin teşekkürü onur vericiydi. Brecht'le Havana'da adlı kitabın çevirmeni Yalçın Baykul'dan aldığım e- posta da aşağıda yer almaktadır.
Ayrıca değerli yazar Yılmaz Onay, bu eleştiri yazıma, çok değerli bir karşılık vermiştir. Yılmaz Onay'ın bu cevabı da onun büyüklüğünü bir kez daha göstermiştir. Yılmaz Onay'ın e- postası da aşağıda yer almaktadır.
Saygılarımla...
***
Yılmaz Onay
Sevgili dostlar, Kadıköy'deki Brecht akşamında, Brecht (ağırlıkla da "Brecht ve Gerçekçilik") gibi, kendi seçtiğim ve kanımca çok önemli olan bir konu bana verilmişken, yaptığım konuşmada sözlerin hemen hiç anlaşılmamış olduğu saptamasını açık yüreklilikle dile getirmeniz, benim için çok uyarıcı bir eleştiri oldu. Size teşekkür borçluyum. Çünkü bence böylesine sorumluluk taşıyan bir işlevi gereği gibi yerine getirememiş olmayı her şeyden önce ben kendim bağışlamam. Bundan böyle, ya kendim konuşarak sunuş yapmamalıyım, ya da anlaşılmama tehlikesini bilerek ona göre mutlaka daha açık seçik konuşmayı başarmalıyım (eskiden böyle bir sorunum yoktu, yaşlanma ve bazı hastalık başlangıçları neden oluyor, ama bunlar mazeret olamaz kuşkusuz). Sizlerden ve gerçeği dile getirmiş olan sizlerin şahsınızda tüm dinleyicilerden özür dilerim. Ama öncelikle de "gerçekçilik" davasının yeniden gündeme getirilmesine bu kadar önem veren kendimden özür dilemem gerekir. Tekrar teşekkür ederim; gelmekte olan şu berbat yeni yılı yaratıcı bir mücadele ile geçirme umuduyla...
***
Yalçın Baykul
Selam Kemal Oruç Kardeşim,
Brecht gecesiyle ilgili yazını keyifle ve biraz da hüzünle okudum.
Kücük ayrıntıları saptayarak muzip bir dille anlattığın geceye çok gelmek istediğim halde gelemediğim için üzülmüştüm; ama anlatttıklarindan fazla bir şey kaybetmediğim de anlaşılıyor.
Okurken hep Oğuz Atay'dan "Ne olduğumuz değil, ne yaptığımızdır bizi biz yapan!'' cümlesi bir kez daha belleğimde canlandı.
Böylesi bir özensizlik ve ciddiyetsizlik, hiç bir şeyi provası yapılmadan sahneye taşımamalı!'' diyen Brecht'e reva görülmeli midir?
Bilmem haberin var mı?
Bundan iki yil önceydi. Ben daha Goethe-Institut'dan atılmamışken bir "Brecht Şarkıları Akşamı'' organize etmiştim. Hem de Brecht'in en yakın öğrencilerinden ve aynı zamanda benim de hocalarımdan olan Berliner Ensemble'da uzun yıllar genel sanat yönetmenliği yapmış Prof. Manfred Wekwerth ve eşi ünlü oyuncu Renate Richter ile birlikte. Zeliha Berksoy da vardı. Unutulmaz bir gece olmuştu... (Tiyatral dergisinin ilk sayısı)
O vesileyle Wekwerth'ten "Brecht'le Havana'da'' adlı bir kitabı da çevirmiştim. (Mitos-Boyut)
60 yıllık sanatçı olan dünya çapındaki bu insanların o bir gecelik gösteriye nasıl hazırlandıklarına tanık olma şansına erişmiştim.
Etiğin ve estetiğin, tiyatro ciddiyetinin nasıl ve ne pahasına edinildiğini de o çalışmada çok yakından gözlemlemiştim.
Şimdi senin anlattıklarınla karşılaştırılınca bizim acıklı konumumuz, tüm pespayeliği ve kepazelikleriyle birlikte daha bir belirginleşiyor gibi.
Şu anda 85 yaşındaki Wekwerth'in bu yıl kaleme aldığı, "Bir Eğlence Rehberi Olarak Brecht'' çalışması elimde... Bir aksilik olmazsa yeni yılda çevirisini tamamlamış olacağım.
Evet sevgili kardeşim, bunlardan seni haberdar etmek ve bir de güzel yazın için teşekkür etmek istedim.
görüşme dileklerim
ve
sevgilerimle