4 Ekim 2008 Cumartesi

"Hava kurşun gibi ağır!"*

AKP'li İstanbul Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından Şehir Tiyatroları'na Kazmacıbaşı olarak atanan Orhan Alkaya...


AKP'li İstanbul Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Şehir Tiyatroları'na Kazmacıbaşı olarak Orhan Alkaya'yı atadı. Alkaya, Muhsin Ertuğrul'un koltuğuna oturur oturmaz, Muhsin Ertuğrul'un koltuğunu da içeren Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yıkılması için gerekli işlemlerin figüranı olduğunu kanıtladı ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Kazmacıbaşı Orhan Alkaya'nın inisiyatifiyle yıkıldı. Artık, Kazmacı Orhan Paşa'ya, içeriden de eleştiriler gelmeye başladı. (Örnekse bakınız: Hülya Karakaş, tiyatral faşizmi sorguluyor!...) Bu arada, "Danıştay kararıyla İ.B.Ş.T. sanatçısı ünvanına sahip" emekli tiyatrocu Ersan Uysal da, Kazmacıbaşı'nın uygulamalarına eleştiri getirdi. Uysal'ın, Tiyatro Dünyası sitesinde yayınlanan yazısını dikkatinize sunuyoruz:


Hava 1 Ekim Kokuyor!


Ersan Uysal
3 Ekim 2008


Tiyatroculardan başka kimsenin burnu almaz bu kokuyu. Özellikle Şehir Tiyatrolulardan başka…

Nedir bu koku? Kısacası gom (sakal – bıyık yapıştırıcı ) ve pudra kokusu.

Ağustos onbeşte bitirilen Hisar oyunlarından sonra provalar başlar.

Tiyatrocular "..sevinçli bir telâş içinde.." çalışmaya koyulur.

Zaman zaman pastırma yazı dedikleri süreçte havalar ısınır gibi olsa da sonbaharın, dahası yeni tiyatro döneminin ucu görünmüştür.

Hazırlıklar üçüncü zile kadar sürer. Kimi oyunlarda, yeni sürülmüş dekor boyası bulaşıklarını silme telâşı, ilk oyun heyecanını bile bastırır.

Ve sonunda PERDE!

Hayır hayır, sevgili Haldun Taner'in Fasulyacıyan'ının ağzından ilettiği- ağzından yel alsın- Perde! Değil…

Bu açılan ve sonsuza dek açık kalmasını istediğimiz PERDEEE!

1 Ekim'de; kaç sahnesi varsa Şehir Tiyatrosu'nun, perdelerini açardı.

Bu yılın açılış programına bakıyorum da…1 Ekim'de yalnız Kâğıthane Sadabat Sahnesi PERDE! diyor.

Burnumun direği sızlıyor inanın! Gelenekler-görenekler kulak arkası ediliyor artık.

1 Ekim'de tiyatroya gitmeyi kuran Şehir Tiyatrosu seyircisi de var. Sanki o gün gitmese, bütün yıl işleri ters gidecek!

Sen kalk Kadıköy'den, Üsküdar'dan, Beyoğlu'ndan , Florya'dan, Bakırköy'den Kâğıthane'ye git!

Diyecekler ki, "Canım ne aceleleri var? Onların semtlerinde de tiyatromuz var. Yoksa bile yakında açılacak." Hah, işte zurnanın zırt dediği yer: GELENEK- GÖRENEK dediğimiz de bu bağlamda gündeme geliyor.

Şimdi bakalım 1 Ekim'de perdesini açacak Şehir Tiyatrosu neredeymiş?

Kâğıthane'de… Tarihin penceresinden bakarsak; 18.yüzyılda sevilen bir mesire yeri olduğunu görürüz.

Padişah 3. Ahmet döneminde Fransa'dan getirilen saray plânları uygulanır. Kâğıt-hane Deresi'nin yatağı değiştirilerek yeni bir kanal oluşturulur. İki kademeli yapay çağlayanlar ve havuzlar inşa edilir. Büyük havuzun içine 30 mermer sütun üzerine sa'd-âbâd sarayı kurulur. Kısa sürede 173 kasr (köşk) yapılır ve bölge artık SA'D-ÂBÂD olarak anılır. Sadabat değil yani. Çarpık yapılaşma, gecekondulaşma tüm İstanbul'un sorunu; ama yine de tarihi dokusu olan her yerde mutlaka geçmişi yaşatan yada anımsatan birşeyler vardır. Bir şeyler kalmıştır; olmadı, havasında, suyunda, kokusunda bir şeyler sezeriz…

Peki nerede???

Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu yıkılmasın! dememiz buydu… Dram Tiyatrosu'nu neden yaktınız? dememiz bundandı. AKM iptal edildi, Devlet Opera ve Balesi ve Devlet Tiyatrosu dumura uğratıldı. Aylarca "HAYIR!" diye bu yüzden yırtındık.

Artık film ve dizi setlerinde icra-i lûbiyyat etmek zorunda! kalan meslektaşlarımız kusurumuza bakmasın. Biz böyle düşünüyoruz da acaba yine bize "Darbe yanlısı!" "Faşist!" filân derler mi?

(Kaynak: Tiyatro Dünyası)

***

*"Hava kurşun gibi ağır!"; Nazım'ın "Kerem Gibi" şiirinin ilk dizesi.