8 Aralık 2007 Cumartesi

Çanak yalamak yada yalan dünya

Hilmi Bulunmaz
8 Aralık 2007



Mustafa Demirkanlı (tiyatrodergisi.com.tr sahibi), yalancılığı tescil edilmiş biri. (Bakınız: Demirkanlı yalanları). Her harfi, her hecesi, her sözcüğü, her tümcesi, her paragrafı yalanlarla örülmüş yazılar yazan Demirkanlı, ışıktan nefret eden karafatma gibi, gerçeklerden nefret ediyor. Haç gören vampir nasıl titremeye başlarsa, Demirkanlı da, gerçekleri ifade eden yazılar gördükçe, kaçacak delik arıyor…
A. Ertuğrul Timur (tiyatrom.com sahibi), Yaşam Kaya (tiyatronline.com editörü) ve Burak Caney (sanal tiyatro canavarı) ile aile fotoğrafı çektirebilecek denli birbirine yakın şeyler yazan insanlarla "dayanışma" içerisinde olan Demirkanlı, Türkiye tiyatrosuna Kırım Kongo Kenesi gibi yapışmış durumda…

Çanak yalayan, sadaka alan, el etek öpen, el pençe divan duran; egemenler karşısında yedi takla atan Demirkanlı, Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'ın ortaya koyduğu her gerçeğin (özellikle de kendileri ve kendilerine çanak çanak "mama" verenler hakkındaki nahoş gerçeklerin) üstüne; sürekli olarak yalanlar boca ederek gerçekleri örtbas etmeye çalışıyor…

Demirkanlı, yazdığı "yeni" yalanlarına "İnternet kirliliği, hakaretler ve gerçekler…" başlığını uygun görmüş. Adamda utanma duygusu olmadığından, daha başlıktan yalana başlamış…

Demirkanlı, hiçbir zaman gerçeklerden dem vurmayan biri olmasına karşın, "gerçekler" sözcüğünü başlığa yapıştırıp, kendi okurunun düzeysizliğine güvenerek yola çıkıyor…

Internet ortamını kirletenlerden biri olan Demirkanlı, kendi işlediği suçu başkalarına (Büktel ile Bulunmaz'a) boca etmek için, tüm yalancılık yeteneğini sere serpe kullanıyor…

Tiyatro sanatında ahlak ve gerçeklik duygusunu yerleştirebilecek denli inatçı olan Coşkun Büktel'e sürekli olarak hakaret eden Demirkanlı, sosyalist mantıkla tiyatro sanatına katkıda bulunan Hilmi Bulunmaz'a da düşmanlık besliyor. Bizce, son derecede haklı Demirkanlı!... Finans kapitalin çanağını yalayan biri olarak, doğal ki, hakikat aşığı Büktel ve sosyalizm aşığı Bulunmaz'a saldırmalıydı, saldırdı, saldırıyor, saldıracak. Tabii ki, sürekli olarak, hak ettiği yanıtı aldı, alıyor, alacak!...

***

Şimdi gelelim Mustafa Demirkanlı'ın yalanlarına ve gerçeklere:

Demirkanlı diyor ki:

..........İnternet… evet, çok gerekli ve de yararlı, hayatı çok da kolaylaştırdı, ancak, bir o kadar da kirlenmeye neden oldu. Bu yazıda detaylarını aktarmayacağım, ama meraklı okur için ayrı linklerle, bütün dibe vurmuşluğu sunacağım. Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz ve Burak Caney (sanal adam) arasında oluşan yayıncılığa bir göz atmanızı ve bu kişileri tanımıyorsanız tanımanızı öneririm. Özellikle Coşkun Büktel'in böylesine kirlenmiş bir üçgenin içinde yer almasına gerçekten üzüldüm. Şahsıma her türlü hakareti yapıyorlar, birlikte oluşturduklarını da (Büktel ve kuyumcu arkadaşı) açıklamaktan erinmiyorlar, daha doğrusu Büktel utanmıyor, bu yapının içinde olduğunu kendi satırlarıyla da ifade ediyor.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Tiyatronun her alanında olduğu gibi, Internet'te de, düzey düşüklüğünün asal nedenlerinden biri olan Demirkanlı, onurlu insanlara çamur atarak, hiç de gereksinmesi olmamasına karşın, kendini aklamaya çalışıyor. Oysa, kapitalizmin tiyatro yayıncılığındaki beşinci kolu Demirkanlı, önüne konulan çanağı yalamanın ötesine geçmese, daha yerinde bir iş yapmış olacak. Coşkun Büktel'in, her biri büyük değer taşıyan kitaplarını (Theope, Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları, Eleştiren Oyunlar, Shakespeare'siz Herifler, "Yönetmen Tiyatrosu"na Karşı, Fiyasko) okurun gözünden kaçırmak için, çeşitli hokkabazlıklar yapan Demirkanlı, hiçbir kanıt ve belgeye gereksinim duymadan, Büktel ve Bulunmaz'ı karalama çalışmalarını, adeta bir kampanya boyutuna taşımak istiyor ve A. Ertuğrul Timur ile çömez yazar Yaşam Kaya’yı da ikna ederek, kampanya yanılsaması oluşturuyor!...

Demirkanlı diyor ki:

..........(Demirkanlı, olayın (Büktel'in verdiği bilgiye uygun olarak) bizim anlattığımız gibi değil de, kendi anlattığı gibi gerçekleştiğini kanıtlasın,…H.B.) http://tiyatrooyun.blogspot.com derken Büktel de kendi sitesinden şu açıklamayı yapıyor: "Mustafa Demirkanlı'nın yalanları sergisi yeni yeni yalanlarla her gün biraz daha zenginleşiyor.", " Hilmi Bulunmaz, sergiye konmak üzere şimdiden 25 yalan saptadığını, okurları mide fesadına uğratmamak için, hepsini birden gündeme getirmek yerine, yalanları teker teker gündeme getirmekte olduğunu, rakamı 25'in üzerine çıkarmak için, araştırmalarını sürdürdüğünü söylüyor." http://www.coskunbuktel.com

(Tamamını, ayrı bir linkte sunacağım, meraklı ve ilgilenen okur ayrıca oradan okur, burada aktarmaya ve irdelemeye gerek görmüyorum.)

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Demirkanlı, gerçekleri eğip bükerek, gerçekdışıymış gibi sunuyor; yada gerçekdışını, gerçekmiş gibi sunuyor. Kıvırma, eğip bükme konusunda çok yetenekli Demirkanlı. Her şeyden önce verdiği link yanlış:(http://tiyatrooyun.blogspot.com). Linki tıklamanız yeterli; gerçeği görmeniz için...

Benim, bir alışkanlık sonucu, neredeyse her zaman, "ben" yerine "biz" sözcüğünü kullandığımı okurlarım bilir. "Ben" yerine "biz" kullanmamı bile kötü emellerine alet etmek isteyen Demirkanlı, bu "biz"i (Büktel ve Bulunmaz) olarak okumak ve okutmak istiyor. Bu arada, şunu de belirtmeliyim ki, Büktel ile sürekli iletişim halindeyiz. Bunu gizlemek değil, açıklamak, beni yüceltir...

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, Demirkanlı, link vermiyor, vermek istemiyor. Zorunlu kalınca, kaçacak delik bulamayınca, link veriyormuş gibi görünüyor. Ne yapıyor? Örnekse, Coşkun Büktel’in konuyla ilgili yazısına link vermek yerine, genel olarak Büktel’in sitesinin adresini (www.coskunbuktel.com) veriyor. Yineleyelim; o da çok zorunlu hallerde. Okur, Büktel yada Bulunmaz’ın yazısını okumasın diye adres vermiyor. Okurun gerçekleri öğrenmesini istemiyor. Okurun da, kendisi gibi cahil kalmasını ve çanak yalayan ideolojiye tapmasını, kendine tutsak olmasını, kendi kölesi olarak yaşamasını istiyor; yayın faşisti Mustafa!...

Peki yayın faşisti Mustafa, neden böyle yapıyor? Okur üzerinde, tahakküm kurarak; yalancı olduğu ortaya çıkmasın, sansürcü oldukları ortaya çıkmasın diye böyle yapıyor. Büktel ve Bulunmaz’ın dürüstlükte ısrarcı kararlılığından nefret eden yayıncı ailesi (Mustafa Demirkanlı, A. Ertuğrul Timur, Yaşam Kaya ve ruh ikizleri Burak Caney), ortaya karışık salata yapar gibi, ana sayfa adresi vererek, önce kendilerini, sonra da, kendilerine tabi olduğunu sandıkları ve eşek yerine koymaya çalıştıkları okurları kandırıyorlar!...

Demirkanlı diyor ki:

..........Layığını Bulmak başlıklı yazımda, (linki aşağıda, merak eden, ilgili okur okuyabilir.) zorunlu söylenmesi gerekenleri söyledim, ama burada şu kadarını ileteyim ki: "Böyle bir seviyesizlik, çıtanın bu kadar aşağıya çekildiği tiyatro ile ilgili, belki de her anlamda, sanırım başka 5 site daha yoktur. Sırasıyla: hilmibulunmaz.blogspot.com/ , www.coskunbuktel.com , http: //tiyatrooyun.blogspot.com/ , http://www.tiyatroyun.blogspot.com , http://www.bulunmaztiyatro.blogspot.com/ yan yana geldikleri zaman, arka arkaya tıkladığınız zaman, sanırım siz de hak vereceksinizdir." Sabırlı okurların, hiç değilse hızlı bir biçimde göz atmalarını öneririm, her üç blog sahibini de daha yakından tanımaları için.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Kırım Kongo Kenesi Demirkanlı, hep aynı şapkadan tavşan çıkarma numarasıyla sahneye çıkıyor. Önce gözbağcılık yapıyor ve hemen ardından yalanı gerçekmiş gibi okurun gözüne dayayıveriyor. Bir kez, coskunbuktel.com sitesine girilmesini istemiyor. Hilmi Bulunmaz'ın sitelerine girilmesini istemiyor. Ne diyor? "Sabırlı okurların" diyor. Demirkanlı, okurlarının sabırsız olacağına olan inancıyla hareket ediyor ve okuru maniple ediyor. Okurlarını eşek yerine koyabildiğine olan inancının güvencesine sırtını yaslayan Demirkanlı, her zamanki taktiğiyle yine elmalarla armutları birbirine karıştırıyor ve Bulunmaz ile Büktel'in sitelerini (evet, Internetteki en düzeyli tiyatro sitesi olan coskunbuktel.com'u da) kendi piçleri olan Burak Caney'in düzeysiz sitesiyle aynı parantez içinde sunabilme alçaklığını gösterebiliyor…

Demirkanlı diyor ki:

..........Özellikle, Büktel'in kuyumcu arkadaşının sitesine bakarsanız –ki Büktel de kendi sitesinden zaman zaman linkler verir- seviyeyi çok daha net görürsünüz. Hayvan resimleri, kendi kendine çektiği videolar, Mehmet Akan ve Lale Oraloğlu ölüm döşeğindeyken ettiği küfürler, her dizi çekene, reklam alana (özellikle bize) hakaretlerinin bini bin paradır. Sanki kendisi altın ve zümrüt ticaretiyle uğraşmıyor da, sanki kendisi düğün salonlarında komiklik yapmamış da, sanki kendisi kendi yalanını sonrasında kendi düzeltmek zorunda bıraktırılmamışta, bir huri melek! (Tüm bunların detayları, öteki arkadaşları, Burak Caney'in sitesinde mevcut.) Büktel'in kuyumcu arkadaşının yaptıkları hiç önemli değil, ciddiye alınacak biri de değil, değil çünkü kendisi ciddi biri değil, blog'larının her satırı dökülüyor, her sayfası çelişkiler yumağı, asıl bu kirlenmişlik içinde kalan Coşkun Büktel'e iki çift lafım var: Değer mi? Sadece seni pohpohluyor diye, her yanıyla lime lime dökülen birinden medet ummak sana yakışıyor mu? Nasıl da böylesine bir hızla, kalan prestijini de yitirdiğini görmüyor musun? Bu kadar mı kör etti gözlerini "Theope", bu kadar mı kolay altını çaldırmak, hele senin gibi biri için; titizlenen, titizlenmeyi öneren, bu konularda acımasızca eleştiren bir insana yakışıyor mu, kuyumcu arkadaşını taşımak veya kendini ona taşıtmak? Şöyle arkana yaslan ve gözlerini kapatarak düşün… Açıklama, yazma ama düşün… Nasıl bir üçgenin içinde kaldın? Her geçen gün nasıl bir batağa saplandın farkında değil misin? Yazık, çok yazık.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Bana, sürekli olarak "kuyumcu" diye seslenerek, beni alçaltacağını ve kendisini yükselteceğini sanan Demirkanlı, bir asker eskisi olduğunu unutuyor. "Harp sanatı" duygusuyla askeriyenin sıcak kollarına kendini teslim eden Demirkanlı, aldığı eğitimin mantığı altında ezilmiş bir ruh durumu içerisinde kıvranıp duruyor. Hayatın hiçbir alanında başarılı olamamış bir insan olduğundan, hem kuyumculuk ve hem de tiyatro yapan Bulunmaz'ı aşağılamaya çalışmakla, kendi içinde bulunduğu ruh durumu nedeniyle son derecede haklı Demirkanlı. Ne de olsa asker!... Bana, hem de ana-avrat küfreden Demirkanlı, (bakınız: Demirkanlı ana avrat küfrediyor) siyasal bir bağlamda yaptığımız eleştiriyi küfür-hanesine yazıyor, kar-hanesine yazıyor. Reklam alanların, kapitalizmin çanağını yalayan zavallılar olduğunu her zaman vurguladım, vurguluyorum, vurgulayacağım. Çünkü, reklam, kapitalizmin cilalarının başında geliyor ve gerçek anlamda kapitalizmi sürekli olarak yeniden üretiyor. Tüm reklamcıların; sinik, korkak, ürkek.. olmalarının en büyük nedeni, aslında kapitalizmin düşünsel pezevengi olmalarından kaynaklanıyor. Bir kez daha vurguluyorum; bir tiyatro dergisi, okurların gücüyle değil de, finans kapitalin (Akbank, Fortis v.b) desteğiyle çıkıyorsa, o dergi gerçekleri yazamaz. Halkın gerçeklerini yazamaz. Tam tersine, gerçekleri yazanlara yalanlarla saldırır. Düzinelerle yalan üretir. (Bakınız: Demirkanlı yalanları) Çünkü yalan kapitalizmin, emperyalizmin gerçeğidir. Demirkanlı da, kapitalizmin çanağını yalayabilmek için; kapitalizmin, emperyalizmin gerçeklerini yazar. Bu sayede çanak yalar. Yaladığı çanağın sahiplerinin sesi olur…
Örneğin DT genel müdürü Lemi Bilgin'in sesi olur. Kültür Bakanı'na uyarı mektubu yazan, bakandan hesap soran,ondan işini yapmasını ve Ölüleri Gömün gibi tartışılmaz bir yapıtı engelleyen Lemi Bilgin'i görevden almasını talep eden, bunu yapmazsa, Kültür Bakanı'nın da "devlet beslemelerinden" farkı kalmayacağını dile getirmiş ve bir anlamda Kültür Bakanı'nın yakasına yapışmış (bakınız: KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY, DT GENEL MÜDÜRÜ LEMİ BİLGİN'İ DERHAL GÖREVDEN ALMALIDIR) Coşkun Büktel'i; bulduğu her fırsatta engellemeye çalışan (bakınız: Coşkun Büktel Bulaşma, İşine Bak!) çanakçı Demirkanlı, Kültür Bakanı'nın çömezi Lemi Bilgin'in çanağının kulpunu yalamak için yedi takla atıyor. "Ölüleri Gömün skandalı"nı ve Lemi Bilgin'in vandalizmini görmezden gelerek, skandalı açıklayan Büktel hakkında yalan kampanyaları düzenleyerek, Lemi Bilgin'in önüne koyacağı çanağı yalamayı (dergisine DT reklamları almayı) hak ediyor!...

Bizce, yaptıkları, yazdıkları, düşündükleri, birebir Burak Caney gibi olan Demirkanlı, kendi ruh ikizi olan Burak Caney'i, bizim arkadaşımızmış gibi sunuyor. Oysa, Burak Caney'in kimlere saldırdığına baktığımızda, kimin yada kimlerin arkadaşı olacağı ortaya çıkıyor. Burak Caney kimlere saldırıyor? Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'a. Kimin yalan dünyasının inşaatına duvar örüyor? Mustafa Demirkanlı'nın yalan dünyasına. Kim Burak Caney'i sahipleniyor? Mustafa Demirkanlı ve yayıncı arkadaşları. Her kim ki, Burak Caney'i sahiplenir, o Burak Caneydir. Mustafa Demirkanlı (tiyatrodergisi.com.tr), Burak Caney'dir. Hamit Demir (tiyatroevi.com), Burak Caney'dir. A. Ertuğrul Timur (tiyatrom.com), Burak Caney'dir. Hatta Yaşam Kaya (tiyatronline.com) Burak Caney'dir…

Ben de, Büktel de, kendi bedenini taşıyabilecek denli, kendi beynine sahip insanlarız. Çanak yalamıyoruz, yalan söylemiyoruz, losyonlu eleştirmenlere sırtımızı yaslamıyoruz, Devlet Tiyatroları yönetimi karşısında el pençe divan durmuyoruz. Küfürbaz yazarların kıçını yalamıyoruz. Topu orta sahada oyalamak için, yalanı kutsamıyoruz. Burak Caney'den medet ummuyoruz. Lumumba'nın kanını emenlerle işbirliği yapmıyoruz…

Demirkanlı diyor ki:

..........Kuyumcu arkadaşının siteleri, Burak Caney denen adamın sitesi ve aralarında Coşkun Büktel… Resmi görüyor musun? Bu resim içinde kendini nasıl rahat hissediyorsun? Kuyumcu arkadaşının yaptığı saçmalıkları izlediğinde, o blog'da sürekli "Theope" için söylenmiş sözlerin yayımlanması seni rahatsız etmiyor mu? Böylesi abuk sabuk resimlerin, küfürlü yazıların yer aldığı bir site, bilmeyenler için adeta senin resmi siten gibi görünen, her sayfası seninle ve "Theope"nle doluyken, nasıl oluyor da bunlara izin veriyorsun, yılların emeğini bir çırpıda, hurdalığa gömüyorsun?

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Üzülme Mustafa(!) Theope'yi artık değil ben, değil sen, hatta Coşkun Büktel bile istese de gömemez...

Büktel'in arkadaşı Hilmi Bulunmaz'ın kuyumcu sitesi bulunmaz.com/ olarak tescil edilmiştir ve kuyumculukla ilgili konuları kapsar. Yine Bulunmaz'ın tiyatroyla ilgili sitesi; tiyatroyun.blogspot.com/olarak alınmıştır. Bulunmaz'ın, kendi tiyatrosuyla ilgili sitesi; bulunmaztiyatro.blogspot.com/ olarak yayın yapar. Bir de, hilmibulunmaz.blogspot.com/ adıyla kişisel sitesi vardır. Adı üzerinde "kişisel"dir. Bunun dışında da, bulunmaztiyatro.com/ ve hilmibulunmaz.com/ adlarıyla sitelere sahiptir. Demirkanlı'nın okurları eşek olabilir düşüncesiyle, ayrıntılı yazıyoruz. Yoksa bizim okurumuz, zaten neyin ne olduğunu bilecek olgunluktadır…

Demirkanlı diyor ki:

..........Theope'yi güya öven bu adamın bu çöplük içindeki övgülerinin Theope'ye en ağır zararı verdiğini göremiyor musun?

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Üzülme Mustafa(!) Theope'ye artık hiç kimse zarar veremez. Theope gibi evrensel değerde bir yapıt üretmiş insan zekası, senin gibi alçak bir kurnazın uyarılarına gereksinim duymaz. Hem Theope'nin önemsenmemesi, engellenmesi için elinden gelen alçaklığı yapıyorsun ve hem de Theope-sever görünüyorsun. Tam bir alçaksın sen faşist Mustafa!... Tam bir faşistsin sen alçak Demirkanlı!...

Demirkanlı diyor ki:

..........Ben söylemiştim demek hiç hoş değil ama, ben söylemiştim sana, bu adama dikkat et Büktel diye, seni o zaman gerçekten samimi olarak ikaz etmiştim.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

İhbarcılığını itiraf etmen, senin için büyük bir adım çanak yalayıcı!... Evet, sen söylemiştin, Büktel de sana aldırmamıştı. Sonra ne oldu? Theope gömüldü mü? Hayır, ikinci baskıyı yaptı. Ama sen hâlâ Theope'yi gömebileceğin umudu içindesin. Salak!...

Demirkanlı diyor ki:

..........İşte geldiğin nokta… yukarıdaki sayfaların sahibi kuyumcu arkadaşın, senin özenle savunduğun kuyumcu arkadaşın ve sen, geldiğin yer işte o üçgenin içi, berbat ötesi bir durum. Elimde değil üzülüyorum, yakıştıramıyorum da sana. Çok yazık.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Gelinen noktanın doğru tespiti şu: Theope, azılı düşmanlarının bile saygı duymak zorunda kaldığı güçlü bir metin olarak, bu ülke tiyatrosunun erişilmez Everest'i olarak, tüm saldırılara, tüm iftiralara, tüm aforoz çabalarına karşın, tiyatro tarihimize zeka, incelik, seviye, yaratıcılık ve onur katmaya devam ediyor...

Peki senin geldiğin nokta ne? Tercihlerinin tümünü yaşama geçirebildin mi? A. Ertuğrul Timur gibi bir tescilli sansürcüyle kol kola girdin; bu senin tercihindi. Bu noktada başarılısın! Kaynak gösterilerek ortaya atılan Demirkanlı yalanları'nı iftira diye niteleyecek denli alçalan, salak Yaşam Kaya ile ittifak kurmak, senin tercihindi ve bu anlamda da, son derecede başarılısın... Bu durumda adama sorarlar; “Senin geldiğin nokta neresi?”

Hamdi Mümkün tretmanı üzerinde yayın yapan Burak Caney piçinize büyük destek vermenize karşın, hiçbir prestij sahibi, Coşkun Büktel'in karşısına çıkmadı, çıkamadı. Oysa Coşkun Büktel, "(riske atacağı prestiji bulunan)" birinin karşısına çıkıp, eleştiri yapmasını beklediğini dile getirmişti. Bu konuda şunları yazmıştı Büktel:

..........Ama içinizden biri, adı sanı tanınan (yani riske atacağı prestiji bulunan) tek bir tane tiyatrocu, adıyla sanıyla ortaya çıkar da, Burak Caney'in yazdıklarını inandırıcı bulduğunu ve Caney'in yazdığı şeylerin altına imza atabileceğini açıklamak cüretini gösterebilirse; Caney'in yazdıklarına güvenerek, bana karşı çıkmayı göze alabilirse, o salağı muhatap alıp, Caney'in tüm iddialarını onun şahsında yanıtlayacağıma söz veriyorum. (Bakınız: BURAK CANEY SAYFASI)

Kimse çıktı mı? Hayır! Onbeş yıldır yayıncılık yapmanıza, yüzlerce yazarla ilişkiniz bulunmasına karşın, sizi ciddiye alıp, hiç kimse, yalanlarınıza dayanak noktası olmak istemedi... Hiç kimse ruh ikizinize sahip çıkmadı. Bir piç olarak dünyaya gelen Burak Caney, bir piç muamelesi gördü ve hiç kimse kendisine destek sunmadı. "İşte geldiğin nokta..."

Asker eskisi, yayıncı eskisi, insan eskisi… Yalan makinesi, muhbir, Burak Caney'in ruh ikizi… Sansürcü A. Ertuğrul Timur ve tiyatro cahili Yaşam Kaya'nın dava arkadaşı. Losyonlu ve kravatlı burjuva tiyatrocularının kölesi, Devlet Tiyatroları'nın el pençe divan durucusu, finans kapitalin çanak yalayıcısı, ödüllerle kapitalizmi güzelleyen emek düşmanı Demirkanlı; "geldiğin yer berbat ötesi bir durum" diyemiyorum. Sen zaten, bir sümük olarak doğdun ve bir balgam olarak yaşıyorsun!... "İşte geldiğin nokta..."

Demirkanlı diyor ki:

..........Yazık ettin kendine, kavgana kızanlar bile saygı duyardı, ama o saygıyı da sıfırladın, kavgana yenildin, layığını buldun Coşkun Büktel.

Demirkanlı'yı değerlendirelim:

Senin gibi haşaratları yetiştiren bir iklimde, böyle bir ülkede, Büktel'in tam olarak layığını bulması, daha pek çok on yıl gerektirecektir sanırız. Saygı konusuna gelince… İnsanın Büktel'e saygısını sıfırlaması diye bir sorun yoktur. Büktel'e saygısını sıfırlamak demek, insanın kendini sıfırlaması demektir. İnsanlıktan istifa etmesi, haşarat olması demektir...


Not: Bu yazı, sadece; "İnternet kirliliği, hakaretler ve gerçekler" yazısının yanıtıdır. Diğer yazılar, ayrıca yanıtlanacaktır!...