Bugün (24 Ekim 2013 Perşembe) 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 10.17'de başlayacak olan duruşmama gittiğim "İstanbul Adalet Sarayı C Kapısı" girişine en yakın asansöre binip, duruşmanın yapılacağı dördüncü katın asansör düğmesine dokundum... Benden hemen sonra binerek, beşinci katın asansör düğmesini zorlayan tombulca biri, düğmenin ısrarla ışık vermediğini gördüğünde canı sıkıldı... Asansöre binmeden önce "uyarı" yazısını okumuş olsaydı, bindiği asansörün yalnız çiftli rakamlı katlarda durduğunu hemen anlayacaktı... Dikkatsizliğini yüzüne vurmak yerine, dördüncü yada altıncı katta inebileceğini söyledim. Altıncı katta indik!...
Tombulca biriyle konuşmamız akıcı bir dille sürüp ilerledi. Asansörden inince, bir espri yapmak için, avukat olup olmadığını sordum... "Avukat değilim!" yanıtını aldıktan sonra "Allah kimseyi asla avukat yapmasın!" diyecektim. Avukatlıktan o kadar çok uzak bir duruşu vardı... Tombulca biriyle konuşurken, her nedense, yüzüne değil, sürekli olarak göbeğine bakıyordum... Oysa, ilk karşılaştığımızda yüzüne şöyle bir bakmıştım ve bir yerlerden gözüm ısırıyordu. Tombulca biri, o zayıfça kişi olamazdı!...
"Avukatım..." diye yanıt verince, hiçbir nedeni yokken, Burhan Gün'ü tanıyıp tanımadığını sordum. "Tabiî ki tanıyorum. Sizi de tanıyorum..." derken, sesi ve yüzü asla yabancı gelmiyor, tombulca oluşu çok yabancı geliyordu... Nereden tanıştığımızı sordum. Coşkun Büktel'le "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı arasında vukû bulan "KAMU DÂVÂSI" sürecindeki duruşmalara "Demirkanlı vekili" olarak girdiğini söyler söylemez "Volkan Eker" adı ağzımdan bir mermi gibi hızla fırladı.
Duruşmasının başlamasına yirmi dakika kalan Volkan Eker'le ayaküstü derin bir sohbete daldık. Sohbet çok hareketli olsa bile, böyle bir dâvâyı neden savunduğunu sormak zorunda kaldım. Verdiği yanıt çok ilginçti: "Burhan Gün'ün hatırı için savundum!" dedi... Düşündürücü durum!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
Tombulca biriyle konuşmamız akıcı bir dille sürüp ilerledi. Asansörden inince, bir espri yapmak için, avukat olup olmadığını sordum... "Avukat değilim!" yanıtını aldıktan sonra "Allah kimseyi asla avukat yapmasın!" diyecektim. Avukatlıktan o kadar çok uzak bir duruşu vardı... Tombulca biriyle konuşurken, her nedense, yüzüne değil, sürekli olarak göbeğine bakıyordum... Oysa, ilk karşılaştığımızda yüzüne şöyle bir bakmıştım ve bir yerlerden gözüm ısırıyordu. Tombulca biri, o zayıfça kişi olamazdı!...
"Avukatım..." diye yanıt verince, hiçbir nedeni yokken, Burhan Gün'ü tanıyıp tanımadığını sordum. "Tabiî ki tanıyorum. Sizi de tanıyorum..." derken, sesi ve yüzü asla yabancı gelmiyor, tombulca oluşu çok yabancı geliyordu... Nereden tanıştığımızı sordum. Coşkun Büktel'le "ASILSIZ İHBARCI" Mustafa Şükrü Demirkanlı arasında vukû bulan "KAMU DÂVÂSI" sürecindeki duruşmalara "Demirkanlı vekili" olarak girdiğini söyler söylemez "Volkan Eker" adı ağzımdan bir mermi gibi hızla fırladı.
Duruşmasının başlamasına yirmi dakika kalan Volkan Eker'le ayaküstü derin bir sohbete daldık. Sohbet çok hareketli olsa bile, böyle bir dâvâyı neden savunduğunu sormak zorunda kaldım. Verdiği yanıt çok ilginçti: "Burhan Gün'ün hatırı için savundum!" dedi... Düşündürücü durum!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz